Sahih-i Buhari

...

(69) Kitāb: Nafakalar

(69) ...

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Mes'ud el-Ensari r.a.'den; ben (yani hadisi ondan rivayet eden Abdullah b. Yezid) Ebu Mes'ud'a: Sen bunu Nebi'den mi rivayet ediyorsun, diye sordum. O şu cevabı verdi: (Evet), Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ediyorum. O şöyle buyurdu: Müslüman bir kimse aile halkına -Allah'tan ecrini umarak- bir şeyler infak edecek olursa mutlaka bu infakı onun için bir sadakadır." Diğer tahric edenler: Tirmizi Birr; Müslim, Zekat

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'dan, rivayete göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Allah: Ey Ademoğlu, sen infak et, ben de sana infak edeyim, diye buyurmuştur." AÇIKLAMA 1843’te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Dul kadın(lar)ın ve yoksul (lar) ın ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıp çabalayan bir kimse, Allah yolunda cihad eden ya da geceyi namazla, gündüzü oruçla geçiren kimse gibidir, diye buyurdu." Bu Hadis 6006 ve 6007 numara ile gelecektir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sa'd r.a.'dan dedi ki: "Ben Mekke'de hasta iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni ziyarete gelir giderdi. Benim malım var, malımın tamamını vasiyet edeyim mi, dedim. Allah Rasulü: Hayır, dedi. Ben: O halde yarısını, dedim. O: Hayır, diye buyurdu. Ben ya üçte birini diye sordum. O: Üçte bir (olabilir), gerçi üçte bir de çoktur. Çünkü senin mirasçılarını zengin olarak bırakman, onları insanlara ellerini açıp dilenecek yoksul bırakmandan daha hayırlıdır. Hem sen her ne infak edersen o senin için bir sadakadır. Hatta kaldırıp da hanımının ağzına koyduğun bir lokma dahi. Allah'ın, seni kaldırıp yükselteceğini, seninlebirtakım insanların faydalanacağını ve seninle başkalarının da zarar göreceğini ümit ederim, diye buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "el-Hasen dedi ki: el-Afv: Arta kalan demektir." İbn Ebi Hatim'in mürsel olarak Yahya. b. Ebi Kesirlden ona kadar ulaşan sahih bir sened ile rivayet ettiğine göre ona şu haber ulaşmıştır: Muaz b. Cebel ile Sarlebe Rasulullah s.a.v.'e şunu sordular: Bizim kölelerimiz ve aile halkımız vardır. Mallarımızdan neleri infak edelim? Bunun üzerine bu ayeF nazil oldu. Böylelikle Buharl'nin bu ayet-i kerimeyi bu başlıkta zikretmekteki maksadı da açıkça anlaşılmış olmaktadır. İbn Abbas'tan ve bir topluluktan rivayet edildiğine göre "el-Afv" ile kastedilen, aile halkının ihtiyacından arta kalan maldır. Bunu da İbn Ebi Hatim rivayet etmiştir. Mücahid yoluyla da (İbn Abbas'ın): el-Afv farz olan sadakadır, dediği rivayet edilmiştir. Ali b. İbn Talha yoluyla İbn Abbas'tan da:el-Afv, mal arasında açık seçik belli olmayandı'", dediği rivayet edilmiştir. Bu hüküm sadaka (zekat) farz kılınmadan önce idi. Bu husustaki görüşler arasında ihtilaf olduğuna göre, -mürsel dahi olsaayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak gelen rivayetin kabul edilmesi daha uygun görünmektedir. "Ebu Mestid el-Ensari'den, ben ona: Nebiden diye mi bunu rivayet edersin, diye sordum. O: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den, dedi." Meğazi bölümünde Müslim b. İbrahim'den, onun Şube'den, onun Adiyrden, onun Abdullah b. Yezid'den rivayet ettiğine göre o Ebu Mesud el-Bedri'nin, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye ... buyurduğunu rivayet etmiştir" deyip, metni muhtasar olarak zikretmiş bulunmaktadır. Orada "ecrini Allah'tan umarak" ibaresi yoktur. Bti. fazlalık, aileye yapılan harcamanın infak olduğunu belirten bu başlıktaki Sa'd'den rivayet edilen dördüncü hadiste olduğu gibi, mutlak ifadelere kayıt getirmektedir. Çünkü sözü geçen bu dördüncü hadiste: "Her ne infak edersen o senin için bir sadakadır" diye buyurulmuştur. "Eerin Allah'tan beklenmesi (ihtisab)" ise, ecrin istenmesi maksadı ile amel işlemesi demektir. Bundan anlaşıldığına göre ecir ancak niyet ile birlikte yapılan amel ile gerçekleşir. Bundan dolayı Buhari sözü geçen Ebu Mesud'un bu hadisini "amellerin niyetler ile ve ecrinin beklenmesi ile olduğuna dair gelen rivayetler" başlığı altında da zikretmiş bulunmaktadır. Taberi özetle şöyle söyler: Aile halkına infak vaciptir. Onun infak olmak üzere verdiklerinden ecir alması, maksadına göredir. Bu infakın vacip olması ile sadaka olarak adlandırılması arasında da bir aykırılık yoktur. Aksine bu infak (aile halkına yapılan harcama) nafile sadakadan daha faziletlidir. el-Mühelleb dedi ki: Aile halkına infak icma' ile vaciptir. Şeriat koyucunun buna sadaka adını vermesinin sebebi, onların bu vacibi yerine getirmelerinde kendileri için bir ecir bulunmadığını zannetmeleri korkusu iledir. Çünkü onlar sadakanın ecrinin ne kadar büyük olduğunu biliyorlardı. Böylece onlara aile halkına yapılan harcamanın da bir sadaka olduğunu öğretmiş oldu, ta ki onlar aile halklarının yeterli ihtiyaçlarını karşılamadan ailelerinden olmayan kimselere sadaka vermesinier. Böylelikle vacip olan sadakaya nafile olan sadakaya göre öncelik vermeleri için teşvik edilmiş oldular. İbnu'I-Müneyyir dedi ki: Nafakaya sadaka adının verilmesi sadak (mehir)e nihle (gönül hoşluğuyla verilen şey) adının verilmesi kabilindendir. Çünkü lezzet, ünsiyet, iffetin korunması, çocuk sahibi olmak isteği gibi hususlarda kadının erkeğe olan ihtiyacı, erkeğin kadına olan ihtiyacı gibi olduğundan ötürü, asıl olanın kadına bir şey vermenin gerekmemesidir. Ancak şanı yüce Allah erkeğe kadına karşı lütufta bulunmak gibi bir özellik vermiş ve bundan dolayı da onu kadından bir derece yükseltmiş bulunmaktadır. Bu sebeple de sadak (mehir) hakkında "nihle" adının, nafaka hakkında da "sadaka" adının kullanılması uygun düşmüştür

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu. Hureyre r.a.'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Sadaka'nın en faziletlisi geriye bir zenginlik bırakandır. Üstteki el de, aşağıdaki elden hayırlıdır. Sen (nafaka vermeye) geçindirmekle yükümlü olduğun kimselerden başla. (Çünkü) kadın: Ya bana yedirirsin yahut beni boşarsın, der. Köle ya bana yemek yedirirsin yahut beni kazanabileyim diye çalıştırırsın, der. Çocuk bana yemek yedir, değilse beni kime bırakacaksın, der." Mecliste bulunanlar: Ey Ebu Hureyre, sen bunu Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den mı dinledin diye sordular. o: Yok, bu Ebu Hureyrelnin kendisinin yaptığı güzel bir çıkarımdır. " dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şÖyle buyurdu: "Sadakanın hayırlısı geriye bir zenginlik bırakandır ve sen (infaka) geçindirmekle yükümlü olduklarından başla." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ehil ve ıyale nafakanın vüco.bu." Zahiren anlaşıldığına göre başlıkta geçen "ehi!"den kasıt zevcedir. "Iyal" de özelden sonra genelin atfedilmesi kabilindendir ya da "ehil"den maksat zevce ve akrabafar,' "ıyal"den kasıt ise zevce ve hizmetçilerdir. Böylelikle zevcenin hakkı, tekid edilmesi için iki defa zikredilmiş olmaktadır. Zevceye nafakanın vacip oluşunun delili Nafakalar bölümünün baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır. Sünnetten delili de Müslim'in zikrettiği Cabir yoluyla gelen şu hadistir: "Zevcelerinizin de sizin üzerinizde rızıklarını ve giyimlerini maruf bir şekilde sağlamanız hakları vardır." Mana cihetiyle deliline gelince, kadın kocasının hakkı dolayısı ile kazanç sağlama yollarına gidememektedir. Kadının nafakasının kocasına ait olduğu üzerinde icma' olmuştur. Fakat bunun miktarını tespit etmekte farklı görüşler vardır. Cumhur bunun yetecek kadar olacağı kanaatindedir. Şafil ve bir kesim de -İbnu'lMünzir'in dediği gibi- bunun miktarının müdlerle belirleneceği ni söylemişlerdir. Şafıllerin cumhuru ise İbn Huzeyme ve İbnu'l-Münzir gibi hadis ashabına uygun kanaat belirtmişlerdir. "En faziletli sadaka geriye zenginlik bırakandır." Buna dair açıklamalar Zekat bölümünün baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır. İbnu'l-Münzir der ki: Erkek çocuklardan büluğa erişip, malı ve kazancı olmayan kimselerin nafakası hususunda görüş ayrılığı vardır. Bir kesimin kanaatine göre eğer çocukların kendilerini ihtiyaçtan kurtaracak kadar malları yoksa küçük yahut büluğa ermiş olsunlar erkek ya da dişi olsunlar, hepsine nafaka vaciptir. Cumhurun kanaatine göre ise vacip olan nafaka, erkek için büluğ yaşına ulaşıncaya kadar, dişi için de evleninceye kadardır. Bundan sonra da babanın bunlara nafaka yükümlülüğü -kötürüm olmaları hali dışında- yoktur. Eğer bunların malları varsa babanın nafakalarını vermek vücubu da kalmaz. Şafil bu hususta istediği kadar aşağıya insin çocuğun çocuğunu da buna katmıştır. Sözü geçen, el-İsmam yoluyla gelen rivayette şu ibareler yer almaktadır: "Ey Ebu Hureyre, sen bunu kendi görüşüne göremi söylüyorsun yoksa Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in söylediği sözlerden midir, diye sordular. O: Bu benim kendi çıkarımımdır, diye cevap verdL" Ebu Hureyre'nin: "Bu benim çıkarımımdır (min klsl)" sözü kefin kesresi ile okunur. Yani bu onun çıkardığı bir sonuçtur. Bununla onun merfu hadisten vakıayı da göz önünde bulundurarak anladıklarından Çıkardığı, istinbat ettiği bir sonuçtur. el-Asm yoluyla gelen rivayette ise "kef' harfi üstün olarak okunmuştur ki, onun zekasından çıkarttığına işarettir. Rivayetteki "ya bana yedirirsin yahut beni boşarsın" sözü de erkek, karısının nafakasını karşıiamakta zorlanır, kadın da ondan ayrılmayı seçtiği takdirde erkek ile karısının ayrılmasına hüküm verilir, diyenler tarafından. delil gösterilmiştir. Bu, alimlerin cumhurunun görüşüdür. Kufeli alimler ise: Bu durumda kadının sabretmesi gerekir; ama nafaka da kocanın zimmetinde bir borç olur demişlerdir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Uyeyne'den, dedi ki: "Mamer bana dedi ki: es-Sevri bana: Ailesi için bir yıllık yahut senenin bir kısmına yetecek kadar ihtiyaçlarını toplayan (ve bir kenara saklayan) adam hakkında bir rivayet işittin mi diye sordu. Mamer dedi ki: Ben bir şey hatırlayamadım. Daha sonra bize İbn Şihab ez-Zührl'nin, Malik b. Evs'ten diye tahdis ettiği hadisi hatırladım. Malik bunu Ömer r.a.'dan diye rivayet etmiştir. Buna göre: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Nadir oğulları hurma mahsullerini satar ve ailesi halkı için bir yıllık ihtiyaçlarını alıkoyardı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(İbn Şihab'dan, o) Malik b. Evs b. el-Hadesan'dan -ki Muhammed b. Cubeyr b. Mut'im bana onun hadisinin bir kısmını da zikretmişti- şöyle dediğini nakletmiştir: "Ben gittim ve sonunda Malik b. Evs'in yanına girerek ona sordum. Malik dedi ki: Ben yola koyuldum ve Ömer'in yanına girdim. O sırada onun hacibi (teşrifatçısı) Yerfe' gelerek: Osman, Abdurrahman, ez-Zübeyr ve Sa'd huzuruna girmek için izin istiyorlar, ne dersin, dedi. Ömer: Evet deyip onlara izin verdi. Onlar da içeri girip selam verip oturdular. Daha sonra Yerfe' bir süre kaldı. Arkasından gelip Ömer'e: Ali ile Abbas girmek için izin istiyorlar, ne dersin, dedi. Ömer: Evet deyip girmelerine izin verdi. Onlar da içeri girince selam verip oturdular. Abbas: Ey mu'minlerin emiri, benimle bu adam arasında hüküm ver, dedi. Oradakiler -Osman ve arkadaşları-: Ey mu'minlerin emiri, aralarında hüküm ver ve onların her birini diğerinden kurtar (rahata kavuşturı, dediler. Bu sefer Ömer: Acele etmeyiniz. Gökleri ve yeri ayakta tutan Allah adına size and veriyorum. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: "Bize mirasçı olunmaz. Bizim geriye bıraktığımız bir sadakadır" sözleriyle bizzat kendisini kastettiğini biliyor musunuz, diye sordu. Orada bulunanlar (Osman ve arkadaşları): Evet, o, böyle buyurmuştu dedil. ler. Bu sefer Ömer, Ali ve Abbas'a dönerek: Size de Allah adına and veriyorum\ Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu sözleri söylediğini biliyor musunuz, diye sordu. Onlar: Evet, böyle buyurmuştu, dediler. Ömer: Ben size bu işe dair olan biteni anlatayım, dedi. Şüphesiz Allah Resulü s.a.v.'e bu malda kendisinden başka hiçbir kimseye vermediği bir özellik vermiştir. Allah şöyle buyurmuştur: "Allah'ın onlardan Rasulüne verdiği fey'e gelince, siz onun için ne bir at oynattınız, ne de bir deveye bindiniz ... Allah her şeye gücü yetendir" (Haşr, 6) buyruğuna kadar okudu. Bu sebeple bu sadece Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ait olmuştu. Allah'a yemin ederim ki o (hayatta iken) sizi dışarıda tutarak yalnız kendisine tahsis etmediği gibi; o mal ile de size başkalarını tercih etmedi. And olsun oranın mallarını size verdi ve onu sizin aranızda dağıttı. Nihayet ondan şu mal geriye kaldı. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu maldan aile halkına yıllık nafakalarını harcardı. Daha sonra arta kalanı alıp onu Allah'ın malını harcadığı yerlere harcardı. Rasulullah hayatı boyunca böyle amel etti. Allah adına size and veriyorum, siz bunun (böyle olduğunu) biliyor musunuz? Onlar, evet dediler. Ali ve Abbas'a: Allah adına size and veriyorum bunu biliyor musunuz, diye sordu. Onlar yine: Evet, dediler. (Ömer devamla) dedi ki: Daha sonra Allah nebisinin Sallallahu Aleyhi ve Sellem ruhunu kabzetti. Bunun üzerine Ebu Bekir: Ben Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in velisiyim deyip Ebu Bekir onu eline aldı ve onda Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı uygulamayı yaptı. Ali ve Abbas'a dönerek: Siz de o vakit (buna şahit idiniz). Şimdi kalkmış Ebu Bekir'in şöyle şöyle yaptığını iddia ediyorsunuz. Allah bilir ki Ebu Bekir ona yaptığı uygulamada doğru idi, iyi davranmıştı, doğru yolda idi ve hakka uymuştu. Daha sonra Allah, Ebu Bekir'in de ruhunu kabzetti. Bu sefer ben: Ben Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in da, Ebu Bekir'in de velisiyim, dedim. O malı iki yıl boyunca elime alarak Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ve Ebu Bekir'in onda yaptığı uygulamanın aynısını yaptım. Sonra' ikiniz söz birliği ve ittifak etmiş olarak yanıma geldiniz. Sen geldin ve benden kardeşinin oğlundan sana düşen payını istedin. Bu da gelip benden hanımının• babasından kendisine düşen payını istemişti. Bunun üzerine ben de size şunları söyledim: İsterseniz o malı size teslim ederim. Ancak size Allah/ın ahdi ve misakı hakkı için bu malda Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı uygulamanın ve Ebu Bekir'in onda yaptığı uygulamanın ayrıca benim de halifeliğe getirildiğimden bu yana yaptığım uygulamanın aynısını yapacağınıza dair söz vermenizi istedim. Aksi takdirde bu hususta benimle konuşmayınız dedim. İkiniz de: Bu şartla o malı bize teslim et dediniz. Ben de size bu şart ile malı teslim ettim. Allah adına sizlere (hepinize) and veriyorum. Ben o malı bu ikisine bu şartla teslim ettim mi? Hazır bulunanlar: Evet dediler. \ Ravi dedi ki: Bunun üzerine Ömer, Ali ve Abbas'a dön0\"ek şunları söyledi: Allah adına size and veriyorum. Ben bu şartla o malı size teslim ettim mi? Onlar: Evet dediler. Bu sefer: Peki, siz benden bunun dışında bir hüküm vereceğimi mi bekliyorsunuz? Göklerin ve yerin, izniyle ayakta durduğu Allah hakkı için kıyamet kopana kadar bunun dışında bir hüküm vermeyeceğim. Eğer onu (o araziyi) idare etmekten acze düştüyseniz onu bana geri teslim ediniz, bu hususta ben sizi külfetten kurtaracağım, dedi." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Nadir oğulları hurmalıklarının gelirlerini satar ve aile halkı için bir yıllık ihtiyaçlarını alıkoyardJ." Bu hadise dair yeterli açıklamalar Humsun tespiti (Hadis no 3094) bahsinde geçmiş bulunmaktadır. İbn Dakiki'l-'Id dedi ki: Hadisten anlaşıldığına göre aile halkı için bir yıllık ihtiyaçlarını saklamak caizdir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Utbe kızı Hind gelerek: Ey Allah'ın Rasulü, şüphesiz Ebu Süfyan eli çok sıkı bir adamdır. Ona ait olan maldan ben aile fertlerimize yedirecek olursam benim için bir vebal söz konusu olur mu, diye' sordu. Allah Rasulü: Ancak ma'ruf ile olması şartıyla hayır, diye buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kadın, kocasının kazancından onun emri olmaksızın infakta bulunacak olursa o infakın ecrinin yarısı kocaya aittir." Buna dair açıklamalar Nikah bölümünün son taraflarında geçmiş bulunmaktadır. (5195 nolu hadisin şerhinde)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ali r.a.'den rivayete göre "Fatıma (a.s.) Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına giderek ona ellerinin değirmenden)iQlayl geldiği halden şikayet etti. Fatıma, -Nebi'e birtakım (ganimet) kölelerintin) geldiğine dair haber de erişmişti.- Nebii bulamadı. Bu durumu Aişe'ye aktardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelince, Aişe radıyallahu anha ona durumu haber verdi. Ali dedi ki: Bu sebeple Allah Rasulü bize yatacağımız yerlere yatmış iken geldi. Kalkmak istedik, ama o: Olduğunuz yerde kalınız, diye buyurdu. Sonra gelip benimle onun (Fatıma'nın) arasına oturdu. Öyle ki ayaklarının serinliğini karnımda hissettim. Şöyle buyurdu: Size istediklerinizden daha hayırlısını göstermeyeyim mi? Yataklarımza yattığınız -yahut döşeklerinize çekildiğiniz- vakit otuz üç defa subhanailah, otuz üç defa elhamdulillah, otuz dört defa da Allahu ekber deyiniz. Bu, her ikiniz için bir hizmetçiden daha hayırlıdır." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kadının kocasının evinde çalışması." Bu başlık altında Buhari, Ali radıyallahu anh'ın, Fatıma radıyallahu anha'nın bir hizmetçi istediğine dair hadisini zikretmiş bulunmaktadır. Bu hadisteki delil: "Ona ellerinin değirmenden ne hale geldiğini şikayet etmek üzere gitti" ifadeleridir. Hadis daha önce Fardu'l-hums bölümünün baş taraflarında geçmiş idi. Açıklaması da ileride yüce Allah'ın izniyle Deavat (dualar) bölümünde (6318 nolu hadiste) gelecektir. Hadisteki: "Size istediklerinizden daha hayırlı olan bir şeyi göstermeyeyim mi?" ifadesinden de şu anlaşılmaktadır: Allah'ı zikretmeye devam eden bir kimseye hizmetçinin kendisine yapacağı işten daha büyük bir güç verir yahut işleri onun için öyle kolaylaştırılır ki bu işlerini yapması hizmetçinin bu işleri görmesinden daha kolayolur. Bazı ilim adamları hadisten böyle bir sonuç çıkartmıştır, ama gördüğümüz kadarıyla maksat şudur: Tesbihin (subhanallah demenin) faydası, ahiret yurduna aittir, hizmetçinin faydası ise dünya yurduna aittir. Ahiret ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ali b. Ebi Talib'den rivayete göre "Fatıma Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gidip, ondan bir hizmetçi istedi. Allah Raslılü şöyle buyurdu: Ben sana hizmetçiden daha hayırlı olanı bildirmeyeyim mi? Uyuyacağın vakit otuz üç defa subhanallah dersin, otuz üç defa elhamdulillah dersin, otuzdört defa da Allahuekber dersin. -Sonra Süfyan: Bunların biri otuz dörttür dedi.- Artık ben ondan sonra bunları söylemeyi terk etmedim. Ona: Sıffin gecesi dahi mi diye sorulunca, o: Sıffin gecesi dahi unutmadım, diye cevap verdi." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kadının hizmetçisi", yani kadının hizmetçi edinmesi meşru mudur, koca, karısına hizmetçi tutmak için mecbur edilir mi? Taberi dedi ki: Hadisten şu anlaşılmaktadır: Ekmek pişirmek, öğütüp un yapmak ve buna benzer hizmetlerde bulunabilecek bir kadın için, koca bir hizmetçi tutmakla yükümlü olmaz. Bu hükmün çıkartılma keyfiyeti şöyledir: Fatıma radıyallahu anha babasından Sallallahu Aleyhi ve Sellem hizmetçi isteyince Allah HasOlü, kocasına ya onun için bir hizmetçi bulmak yahut bu işleri ücretle yapacak kimseyi temin etmek ya da bizzat bu işleri kendisi yapmak suretiyle onu bu külfetten kurtarması için emir vermemiştir. Eğer bu hususta onu külfetten kurtarmak Ali'ye ait bir yükümlülük olsa idi, onunla zifafa girmeden önce mehrini ödemesini emir buyurduğu gibi, bunu da yapmasını ona emrederdi. Üstelik mehrin peşin ödenmesi -kadının onu ertelemeye razı olması halinde- vacip de değildir. O halde Allah HasOlü nasılolur da ona vacip olmayan bir işi yapmasını emrederken, vacip olan bir işi emretmeyi terk edebilir? İbn Habib, Asbağ ve İbnu'I-MacişOn'dan, her ikisinin de Malik'ten rivayet ettiklerine göre, koca eli dar bir kimse ise evin işlerini görmek kadının -üstün bir konumda ve şerefli birisi dahi olsa- görevi ve yükümlÜlüğüdür. İbn Battal'ın naklettiklerine göre bazı ilim adamları şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in evin içindeki hizmeti göreceğine dair Hz. Fatıma hakkında hüküm verdiğini ortaya koyan hiçbir rivayet bilmiyoruz. Aksine aralarında i~, maruf bir şekilde bildikleri güzel geçim ve güzel ahlak esaslarına göre cereyan etmiştir. Kadının herhangi bir hizmeti görmek için mecbur tutulmasına gelince, bunun bir esası yoktur. Aksine erkeğin karısının her türlü ihtiyacını görmekle yükümlü olduğu hususu üzerinde icma' gerçekleşmiş bulunmaktadır. Tahav! de erkeğin karısına ait hizmetçiyi kendi evinden çıkartma hakkına sahip olmadığı hususu üzerinde icma' bulunduğunu nakletmiştir. İşte bu, kocanın o hizmetçiye duyulacak ihtiyaca göre nafakasını (masraflarını) sağlamakla yükümlü olduğuna delildir. Şafii ile KOfeliler de şöyle demiştir: Eğer kadın, emsali hizmetçi çalıştıran lardan ise kadının da, hizmetçisinin de nafakasını sağlamak farz olur. Maıik, Leys ve Muhammed b. el-Hasen şöyle demektedir: Şayet kadın yüksek bir kesimden ise onun da, hizmetçisinin de nafakasının karşılanması farz olur. Zahiriler bir istisna teşkil ederek şöyle demişlerdir: Kocanın ona hizmetçi tutmak yükümlülüğü yoktur. İsterse bu kadın, halifenin kızı olsun. Cemaatin (büyük çoğunluğun) delili ise yüce Allah'ın: "Onlarla maruf bir şekilde geçinin."(Nisa, 19) buyruğudur. Eğer kadının kendisine hizmette bulunacak birisine ihtiyacı olur da erkek bunu kaqılamak istemezse karısı ile maruf şekilde geçinmemiş olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Esved b. Yezid'den, dedi ki: "Aişe r.anha'ya: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem evde ne yapardı, diye sordum. O: Kendi ev halkının hizmetinde bulunurdu. Ezan okunduğunu işitince de çıkardı, dedi." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kişinin ailesi arasında" bizzat "hizmet etmesi." Bu hadisin geri kalan bölümü ile birlikte yeterli açıklaması Namaz bölümünün CemaatIe namaz kılmanın fazileti başlıklarında (676 nolu hadiste) geçmiş bulunmaktadır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe'den rivayete göre "Utbe'nin kızı Hind: Ey Allah'ın Rasulü, gerçek şu ki Ebu Süfyan oldukça eli sıkı birisidir. Onun bilgisi olmadan malından aldıklarım dışında bana ve çocuğuma yetecek kadarını vermiyor, dedi. Allah Rasulü: Sana ve çocuğuna ma'ruf bir şekilde yetecek kadarını alabilirsin, diye buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Gerçek şu ki Ebu Süfyan" Sahr b. Harb b. Umeyye b. Abdi Şems olup onun kocasıdır. Bedir vakasından sonra Kureyş'in başına geçmiş, Uhud'da da onların başında gitmişti. Hendek günü de Ahzab'ı sevk eden odur. Daha sonra da -Meğazi bölümünde genişçe açıklandığı üzere- Mekke'nin fethedildiği gece İslam'a girmişti. Bu hadis, insanın fetva ve şikayette bulunma suretinde ve benzer yollarla bir kimseden hoşuna gitmeyecek şekilde söz etmesinin caiz olduğuna delil gösterilmiştir. Gıybetin mubah kılındığı yerlerden birisi de budur. Bu Hadisten Çıkan Diğer Sonuçlar 1- Hasımlardan birisinin, diğerinin gıybeti mahiyetinde olan sözlerini dinlemek caizdir. 2- Hüküm vermek, fetva vermek hallerinde -kadının sesinin avret olduğunu söyleyen kimselere göre- yabancı kadının sözünü dinlemek caizdir. Bu görüşte olanlar, bu gibi hallerde zaruretten dolayı caiz olduğunu söylerler. 3- Kadının nafakasını sağlamak vaciptir ve yetecek miktarda olması gerekir. İlim adamlarının çoğunluğunun görüşü budur. Şafii'nin görüşü de budur. Bunu da el-Cuveynı nakletmiştir. Ancak Şafil'den meşhur olan görüş nafakanın mudlerle miktarının tespit edildiğidir. Varlıklı kimseye düşen günlük iki mud, orta halli kimseye düşen birbuçuk mud, fakir kimseye düşen de bir mud nafakadır. Yine Malik'ten gelen bir rivayete göre de nafakanın miktarı mudler ile tespit edilmiştir. 4- Kadının hizmetçisinin nafakası da kocaya aittir. 5- Başkasının yanında bir hakkı bulunup da o hakkını almaktan aciz bulunan bir kimsenin, hakkının bulunduğu kişinin malından izni olmaksızın hakkı kadarını alması caizdir. Bu Şafiı'nin ve bir topluluğun da görüşü olup "mes'eletu'zzafer" diye adlandırılır. Onlarca tercih edilen görüşe göre, hakkını cinsinden alma imkanının bulunmaması hali dışında, cinsinden olmayan bir şeyle hakkını almamalıdır. Ebu Hanife'den nakledilen görüş ise bunun caiz olmadığıdır. Ondan gelen bir diğer rivayete göre hakkının cinsinden alanını alır. Fakat iki nakitten (altın ve gümüşten) birisini diğerinin yerine alması hali dışında cinsinden olmayandan hakkını almaz. İmam Malik'ten de bu görüşler gibi üç rivayet gelmiş bulunmaktadır. İmam Ahmed'den ise bunun mutlak olarak yasak olduğu yönünde bir görüş vardır. Buna dair -bir dereceye kadar- işaretler daha önce Şahıslar ve Mülazeme (yani borçlunun peşinden gitme) bölümünde geçmiş bulunmaktadır. 6- Şeriat tarafından herhangi bir sınır getirilmemiş hususlarda örfe dayanılır. 7- el-Hattabı de bu hadisi hazır olmayan kişi hakkında hüküm vermenincaiz olduğuna delil göstermiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu. Hureyre r.a.'den rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Deveye binen kadınların en hayırlıları Kureyş kadınlarıdır" diye buyurmuştur. Diğer ravi (İbn Tavus) da şöyle demiştir: "Kureyş kadınlarının iyisi küçüklüğünde çocuğuna en şefkatli olan, sahip olduğu malda kocasını en çok koruyup gözetendir. " Ayrıca Muaviye'den ve İbn Abbas'tan da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye (bu hadis) zikredilmiş bulunmaktadır. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kadının kocasını elindeki malları ve nafakası hususunda koruması." Görüldüğü gibi burada (hadisteki lafzı manasıyla) elinde bulunandan kasıt, maldır. "Deveye binen kadınların en hayırlıları Kureyş'in kadınlarıdır. Diğeri (İbn Tavus) ise: Kureyş kadınlarının iyisi. .. diye rivayt2t edilmiştir." Müslim de ez-Zührı yoluyla Said b. el-Müseyyeb'den, o Ebu Hureyre'den diye gelen rivayetin baş taraflarında hadisin sebebi de açıklanmış bulunmaktadır. Lafz! şöyledir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Taliblin kızı Ümmü Hani'ye talip oldu. O: Ey Allah'ın Rasulü, ben yaşlandım ve benim çoluk çocuğum var, diye cevap verdi" diyerek hadisin geri kalan bölümünü zikretti. "çocuğa karşı en şefkatlisi" yani çocuğa en çok şefkat ve merhamet göstereni, "en çok riayet edeni" kelimesi de onun varlığını korumak demek olan riayetten gelmektedir. İbnu't-TIn der ki: Dilcilere göre el-Haniye (şetkatli anne), kocası öldükten sonra çocuğunun başında duran ve evlenmeyen kadına denilir. Eğer evlenecek olursa o kadın haniye (şetkatli anne) değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ali radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana siyera (ipekli) bir huııe (altlı üstlü takım elbise) verdi. Ben de onu giyindim. Bundan dolayı ötkelendiğini yüzündeki ifadelerden anlayınca, ben de onu kadınlarım (Fatıma ve hanım akrabalarım) arasında parçalayıp dağıttım." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kadının maruf bir şekilde giyimi" İbnu'l-Müneyyir der ki: Hadisin başlığa uygunluğu şöyledir: Zevcesi Fatıma ya o elbiseden isabet eden parça ne ise onunla -israfa kaçmaksızın azla yetinerek- razı olmuştur. Bu meselenin hükmüne gelince, İbn Battal şöyle demiştir: İlim adamları kadının kocası üzerinde nafaka ile birlikte giyiminin sağlanmasının da vacip bir hak olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Bazılarının naklettiklerine göre de ona şöyle şöyle elbiseler alması yükümlülüğü vardır, ama bu hususta sahih olan görüş, çeşitli şehir ahalisinin tek tür sağlamak ile yükümlü tutulmayacağı, her bir belde halkının adetleri çerçevesinde, kocanın güç yetirebileceği şekilde kadına yetecek kadarıyla ve onun fakirlik ve zenginliğine göre bunu sağlamakla yükümlü olduğudur. İbn Battal'ın açıklamaları burada sona ermektedir. İleride buna dair yeterli açıklamalar yüce Allah'ın izniyle Libas (giyim) bölümünde (5840.hadiste) gelecektir. Hulle (tercümede elbise), belden yukarısını örten rida ile belden aşağısını örten izardan ibarettir. Siyera ise ipek çeşitlerindendir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cabir b. Abdullah radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Babam vefat etti. Geriye yedi -yahut dokuz- kız çocuk bırakmıştı. Ben de dul bir kadın ile evlendim. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana: Ey Cabir evlendin mi? diye sordu. Ben: Evet deyince, o: Bakire ile mi dul ile mi, diye sordu. Ben: Hayır dul ile (evlendim), dedim. Allah Rasulü: Niçin genç bir kızla evlenmf?din? Sen onunla oynaşır, o seninle oynaşırdı. Sen onunla gülüşür, o seninle gülüşürdü, diye buyurdu. Cabir dedi ki: Ben de ona şu cevabı verdim: (Babam) Abdullah vefat etti ve geriye çok sayıda kız çocuğu bıraktı. Onların yanına onlar gibisini getirmek hoşuma gitmedi. Bundan dolayı onların işlerini görecek,hallerini düzeltecek bir kadın ile evlendim. Allah Rasulü de: Allah sana bereketler ihsan etsin -yahut hayırlar versindiye buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kadının kocasına çocukları hakkında yardımcı olması." İbn Battal dedi ki: Kadının çocuğu hususunda kocasına yardımcı olması, kadının görevi değildir. Ancak bu güzel geçimin bir parçası ve sali ha kadınların bir karakteridir. Kadının kocasına hizmeti ile ilgili açıklamalar ve bunun kadın için bir vacip (görev) olup olmadığı ile ilgili bilgiler az önce geçmiş bulunmaktadır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre radıyallahu anh'dan, dedi ki: "Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna gelerek: Helak oldum, dedi. Allah Rasulü: Neden, diye sordu. Adam: Ramazan ayında (oruçlu iken) ailem (eşim) ile cima ettim, dedi. Allah Rasulü: O halde bir köle azad et, diye buyurdu. Adam: Bulamıyorum, dedi. Allah Rasulü: O halde kesintisiz iki ay oruç tut, diye buyurdu. Adam: Gücüm yetmez, dedi. Allah Rasulü: Öyleyse altmış yoksula yemek yedir, diye buyurdu. Adam: Bulamıyorum dedi. Daha sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e içinde hurma bulunan bir zembil getirildi. Allah Rasulü: Soru soran o kişi nerede, diye sordu. Adam: İşte buradayım, deyince, Allah Rasulü: Bunu sadaka olarak dağıt, diye buyurdu. Adam: Ey Allah'ın Rasulü, bizden daha muhtaç kimselere mi? Seni hak ile gönderene yemin ederim ki bunun (Medine'nin) iki kara taşlı ğı arasında bizden daha muhtaç hiç kimse yoktur, dedi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dişleri görününceye kadar güldü ve: O halde (sizin buna ihtiyacınız daha fazla olduğuna göre bunu) kendinize ayır, diye buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Eli dar kimsenin aile halkına nafakası." Bu hadise dair yeterli açıklamalar daha önce Oruç bölümünden geçmiş bulunmaktadır. İbn Battal dedi ki: Başlığın bu hadisten alınması şöyle açıklanır: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu zata O hurmayı aile halkına yedirmesini mubah kılmıştır. Ona: Bu senin keffaretinin yerine geçer de dememiştir. Çünkühurmanın varlığı ile artık onun aile halkının nafakasını karşılaması farzı onun için farz-ı ayn haline gelmiş oldu. Bu da onun için keffareti yerine getirmesinden daha önceliklidir. Evet, İbn Battal böyle demiştir. Bu açıklaması da bir çeşit iddiadır. O halde delile ihtiyacı vardır. Göründüğü kadarıyla bu başlık, erkeğin aile halkının nafakasına gösterdiği ihtimam cihetiyledir. Çünkü ona: Bu malı .sadaka olarak dağıt, denilince, o: "Bizden daha fakirine mi" diye karşılık vermiştir. Şayet ailesinin nafakasını karşılamaya ihtimam göstermemiş olsaydı, hemen o hurmayı sadaka olarak dağıtırdı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ümmü Seleme'den, dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, Ebu Seleme'nin oğullarına nafakalarını karşılamak için harcamada bulunacak olursam benim için bir edr söz konusu olur mu? Hem ben onları şöyle ve şöyle bırakacak değilim. Çünkü onlar benim çocuklarımdır, diye sordum. Allah Resulü: Evet, onların nafakasını karşılamak üzere yapacağın harcamalar dolayısıyla senin için bir edI' vardır, diye buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe radıyallahu anha'dan: "Hind: Ey Allah'ın Rasulü, gerçek şu ki Ebu Süfyan çok eli sıkı birisidir. Dolayısıyla onun malından bana ve çocuklarıma yetecek kadarını almamda benim için bir vebal olur mu, diye sordu. Allah Rasulü: Maruf ile al, diye buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: İbn Battal özetle der ki: Selef, yüce Allah'ın: "Mirasçıya düşen de bunun gibidir.''(Bakara, 233) buyruğu ile neyin kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. İbn Abbas: Ona zarar verilmemesi gerekir demiştir. eş-Şa'bi, Mücahid ve Cumhur da böyle demişlerdir. Onlar derler ki: Mirasçılardan herhangi birisi üzerine bir yükümlülük yoktur ve bunlardan hiçbirisinin kendilerine miras bırakan kişinin çocuğunun nafakasını sağlamak yükümlülüğü yoktur. Diğerleri ise şöyle demiştir: Şayet babası ölen çocuğun kendi malı yoksa o çocuğun süt emme ücretini nasıl babası hayatta iken ödemesi gerekiyor ise, babaya mirasçı olanların da onu ödemek yükümlülükleri vardır. Diğer taraftan miras alan ile kimin kastedildiği hususunda da ihtilaf etmişlerdir. el-Hasen ile en-Nehai: Miras alan bütün erkekler ve kadınlardır, demişlerdir. Bu, Ahmed'in ve İshak'ın da görüşüdür. Ebu Hanife ve arkadaşlarına göre ise: Bu sadece çocuğa mahrem olan yakın akrabadır. Zeyd b. Sabit dedi ki: Eğer ölen, geriye bir anne ve bir amca bırakmış ise bunların her birisinin alacağı miras kadar çocuğu emzirme yükümlülükleri vardır. es-Sevri de böyle demiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre radıyallahu anh'dan rivayete göre: "Önceleri Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna borç bırakıp vefat etmiş adam getirilir, o da: Bu kimse, borcunun ödenebilmesi için fazla bir mal bıraktı mı, diye sorardı. Eğer onun borcunun ödeneceği bir mal bıraktığı söylenirse namazını kıldırırdı. Değilse Müslümanlara: Arkadaşınızın namazını kılınız, derdi. Allah ona fetihler nasip edince şöyle buyurdu: Ben mu'minlere kendi öz canlarından daha yakınım. Bu sebeple mu'minlerden kim vefat edip de geriye bir borç bırakırsa onu ödemeyi üzerime alıyorum. Kim de bir mal bırakırsa o da mirasçılarınındır. rı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Seleme'nin kızı Zeyneb'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Ümmü Habibe dedi ki: Ben, ey Allah'ın Rasuıü, kız kardeşim Ebu Süfyan'ın kızını nikahla, dedim. O: Bunu severek arzu eder misin, diye sordu. Ben: Evet, zaten seninle ben tek başıma değilim ki (Senden başka zevcesi bulunmayan biri değilim ki). Hayırda bana ortak olmasını en çok sevdiğim kişi de kız kardeşimdir. Allah Rasulü: Bu bana helal olmaz, diye buyurdu. Ben: Ey Allah'ın Rasulü Allah'a yemin olsun ki biz kendi aramızda senin Ebu Selemelnin kızı Durrelyi nikahlamak istediğini konuşuyoruz. Allah Rasulü: Ümmü Selemelnin kızı (Durre'yi) mi diyorsun, diye sordu, ben evet deyince, şöyle buyurdu: Allahla yemin olsun ki eğer o benim himayemde, benim üvey kızım olmamış olsaydı bile yine bana helal olmazdı Çünkü o benim süt kardeşimin kızıdır. Suveybe hatun beni ve Ebu Selemeıyi beraber emzirmişti. o halde sakın bana ne kızlarınızı, ne de kız kardeşlerinizi evlenmek için teklif etmeyiniz. ' Hadise dair yeterli açıklamalar daha önceden nikah bölümünden geçmiş bulunmaktadır