Sahih-i Buhari
...
(71) Kitāb: Akîka Kurbânı
(71) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa r.a.'dan, dedi ki: "Benim bir oğlum oldu. Onu alıp Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdüm. Ona İbrahim adını verdi ve bir hurmayı ağzında çiğneyerek onun damağına çaldı. Mübarek olması için de ona dua etti, sonra çocuğu bana verdi. Bu çocuk, Ebu Musa'nın en büyük çocuğu idi." Bu Hadis 6198 numara ile de geçiyor
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e tahnik etsin diye küçük bir çocuk getirildi, çocuk Nebi'in üzerine işedi. Allah Rasulü de sidiğinin üzerine su döktü
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekr'in kızı Esma r.anha'dan rivayete göre, "Kendisi henüz Mekke'de iken Abdullah b. ez-Zubeyr'e hamile kalmıştı. Hicret etmek üzere Mekke'den çıktığında hamileliğimin süresi dolmak üzere idi. Medine'ye geldim ve Kuba'ya indim. Kuba'da doğum yaptım. Daha sonra onu alıp Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdüm. Onu Allah Rasulünün kucağına bıraktım. Allah Rasıılü bir hurma getirilmesini istedi. O hurmayı alıp çiğnedikten sonra çocuğun ağzına tükürdü. Böylece onun karnına giren ilk şey, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in tükürüğü oldu. Sonra da o hurmayı onun damağına çaldı (tahnık etti). Arkasından ona dua etti, onun için bereket dileğinde bulundu. İslam döneminde (Medine'de Müslüman aileler arasında) doğan ilk çocuk o oldu. Bundan dolayı da onun doğumuna çok sevindiler. Onlara: Yahudiler size büyü yaptılar. Bundan dolayı sizin çocuğunuz olmaz, denilmişti
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik radıyallahu anh'dan, dedi ki: "Ebu Talha'nın bir oğlu hastalanmıştı. Ebu Talha Çıkıp gittikten sonra çocuk vefat etti. Ebu Talha geri döndüğünde: Oğlun ne yaptı, diye sordu. Ümmü Suleym: Öncekinden daha bir sakinleşti, dedi. Sonra Ebu Talha'nın önüne yemeğini koydu, o da akşam yemeğini yedi. Sonra hanımı ile dma' etti. Ebu Talha işini bitirince Ümmü Suleym: çocuğu defnet, dedi. Sabah olunca Ebu Talha Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti ve ona olanı anlattı. Allah Rasulü: Siz bu gece cima"ettiniz mi, diye sordu. Ebu Talha: Evet deyince, Allah Rasulü: Allah'ım, gecekrini bu ikisi için mübarek kıl, diye dua etti. Ümmü Suleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebu Talha bana: Bu çocuğu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına bu haliyle götürünceye kadar muhafaza et, dedi. Enes de çocuğu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdü. Ümmü Suleym onunla beraber birkaç hurma da gönderdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem çocuğu alınca, beraberinde bir şeyler var mı diye sordu. Evet, birkaç hurma var, dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem O hurmaları alıp çiğnedikten sonra ağzından bir miktar alıp onu çocuğun ağzına koydu ve bununla onu tahnik etti (bunları damağına çaldı) ve ona Abdullah adını verdi." Fethu'l-Bari Açıklaması: "çocuğu için akika kesmeyecek olan kimsenin doğduğu sabah çocuğuna isim vermesL" el-Rrebd'nin rivayetine göre çocuğuna akika kesmek istemeyen bir kimse ona isim vermeyi yedinci güne kadar geciktirmez. Nitekim İbrahim b. Ebi Musa, Abdullah b. Ebi Talha ve aynı şekilde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in oğlu İbrahim ile Abdullah b. ez-Zubeyr'in doğumu da böyle olmuştur. Bunlardan herhangi birisi hakkında akika kesildiğine dair herhangi bir nakil gelmemiştir. Kendisi için akika kesilmek istenen çocuğa isim vermek, ileride diğer hadislerde geleceği üzere yedinci güne kadar geciktirilir. İşte bu, Buhari'den başkasının gerçekleştirdiğini görmediğim son derece incelikli bir teliftir. "Ve" doğduğu günün sabahında "çocuğa tahnik yapilması." Tahmk, bir şeyin çiğnenip küçük çocuğun ağzına konulması ve bunun damağına çalınarak ovaIanması demektir. Tahnik esnasında bu şeyin karnına gitmesi için ağzını açması gerekir. En iyisi bunu hurma ile yapmaktır. Eğer kuru hurma mümkün olmazsa olgun taze hurma ile yapılabilir. O da olmazsa tatlı bir şey ile yapılır. Arı balı başkasından daha iyidir. Başlıktaki "kendisi için akika kesilmeyecek olan" ibaresinden akikanın vacip olmadığına işaret edildiği anlaşılabilir. Şafii der ki: Akika hususunda iki kişi aşırıya gitmiştir. Bunlardan birisi akika bid'attir diyenler, diğeri ise vaciptir diyenlerdir. Vacip diyen kimse ile el-leys b. Sa'd'a işaret edilmektedir. Bunun bid'at olduğunu söylediği nakledilen kişi ise Eba. Hanife'dir. İbnu'l-Münzir der ki: Rey ashabı akikanın sünnet olduğunu kabul etmeyerek bu hususta sabit olmuş eserlere (rivayetlere) muhalefet etmişlerdir. "Onu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdüm. Ona İbrahim adını verdi ve onu tahnik etti." Bu ifadelerde onun, çocuğunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna getirmekte elini çabuk tuttuğu ve onun tahnikedilmesinin isim verildikten sonra gerçekleştiğini hissettiren ifadeler vardır. O halde buradan, yedinci günü beklemeksizin çocuğa erken isim verilmesi yoluna gidilebileceği anlaşılmaktadır. Beyhaki der ki: çocuğa doğduktan hemen sonra isim vermeye dair hadisler, onun yedinci gününde isminin verileceğini belirten hadislerden daha sahihtir. Derim ki: Bu hususta zikredilenlerden başka rivayetler de varid olmuştur. elBezzar'da ve İbn Hibban ile Hakim'in Sahih'lerinde sahih bir sened ile Aişe'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem doğumlarının yedinci günlerinde el-Hasen ve el-Hüseyn'in akIka kurbanlarını kesti ve onlara isim verdi." Tirmizi de, Amr b. Şuayb yoluyla onun babasından, ve dedesinden rivayet ettiğine göre (dedesi Abdullah b. Amr İbnu'ı-k şöyle demiştir): "Resulullah s.a.v. bana doğan çocuğuma yedinci gün isim vermemi emir buyurdu." Başlıktaki üçüncü hadis, Esma radıyallahu anha'nın Abdullah b. ez-Zubeyr'in do- . ğurriu ile ilgili hadisidir. Bu hadise dair yeterli açıklamalar daha önceden Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'ye hicreti başlığında (3909.hadiste) geçmiş bulunmaktadır. "Hamileliğimin son günlerinde iken", yani hamilelik sürem tamamlanmak üzere iken ... "Mübarek olması için dua etti." Ona mübarek kılınması için dua etti. "Cima' ettiniz mi?" tabirinde geçen "arese'r-reculu" aslında erkeğin hanımı ile zifafa girmesi için kullanılır. Aynı şekilde cima' anlamında da kullanılır
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed ibnu'UMüsennâ tahdîs etti. Bize İbnu Ebî Adiyy, İbnu Avn'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Enes'ten olmak üzere tahdîs edip bu hadîsi sevketti
- Bāb: ...
- باب ...
Selman b. Amir ed-Dabbi'den, dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Erkek çocuk(un doğumu) ile birlikte bir akika vardır. O halde onun için bir kan akıtınız ve ondaki eziyet verici şeyleri izale ediniz." Diğer tahric edenler: Tirmizî, Kurban; Nesâî, Akika Fethu'l-Bari Açıklaması: "AkIkada küçük çocuğun üzerinden eziyet verici şeyleri izale etmek. .. Erkek çocuk(un doğumu) ile birlikte bir akika vardır." Bu hadisin mefhumunu el-Hasen ve Katade delil alarak: Erkek çocuk için akika kesilir, fakat kız çocuğu için kesilmez, demişlerdir. Ancak cumhur bu konuda onlara muhalefet ederek: Kız çocuğun doğumu dolayısı ile de akika kesilir, demişlerdir. Delilleri ise kız çocuğunu açıkça söz konusu eden hadislerdir. Bundan sonra bu hadisleri zikredeceğim. Eğer çocuklar ikiz olur ise her birisi için bir akika kesmek müstehap olur. Bunu İbn Abdilberr, el-leys'ten diye zikretmiş olup ilim adamlarından bunun hilafına bir nakil geldiğini bilmiyorum, demiştir. "Onun adına bir kan akıtınız." Bu hadiste bu şekilde akıtılacak kan ın neyin kanı olduğu müphem bırakılmıştır. Bundan sonra Semura yoluyla gelen hadiste de böyledir, ama bu birden çok hadis tefsir edilip açıklanmıştır. Bunlardan birisi de Tirmizi'nin sahih olduğunu belirterek rivayet ettiği Aişe radıyallahu anha'dan gelen hadis-i şeriftir. Bu hadiste Yusufb. Maheklin rivayeti ile gelmiştir. Buna göre: "Abdurrahman b. Ebi Bekr'in kızı Hafsalnın yanına girdiler ve ona akikaya dair soru sordular. Hafsa onlara Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'in kendilerine erkek çocuğu için birbirine denk iki koyun, kız çocuğu için ise bir koyun kesmelerini emrettiğini haber verdi." Ayrıca bu hadisi dört Sünen sahibi rivayet etmişlerdir. Bunu Ebu Davud ile Nesai de Amr b. Şuayb yoluyla babasından, o dedesinden diye rivayet etmiş olup bu hadisi: "Her kim çocuğu için bir kurban kesmek isterse, o takdirde erkek için birbirine denk iki koyun, kız çocuğu için de bir koyun kessin" hadisini merfu olarak zikretmiştir. Bu hadisi Amrldan rivayet eden Davud b. Kays şöyle demektedir: Ben Zeyd b. Eslem'e: "Birbirine denkılbuyruğu hakkında sordum. O birbirine benzer olsunlar ve her ikisi biri diğerinden geciktirilmeyerek bir arada kesilsinler, diye cevap verdi." Ebu Oavud da Ahmed'den, birbirine denk lafzının, birbirlerine yakın anlamında kullanıldığını nakletmiştir. el-Hattabı der ki: Yani yaşları birbirine denk olmalıdır. Cumhurun görüşüne göre deve ve koyun da kesilebilir. "Eziyet verici şeyler." Ebu Oavud'da, Said b. Ebu Arube ile İbn Avn yoluyla Muhammed b. SMn'den şöyle dediği nakledilmektedir: Eğer eziyetten, rahatsızlık edici şeylerden kasıt, başın traş edilmesi değil ise ne olduğunu bilmiyorum. Hakim'de de Aişe yoluyla gelen hadiste: 'Ve Başlarından rahatsızlık verici şeylerin izale edilmesini emir buyurdu" denilmektedir. Fakat bunun muayyen olarak başın traş edilmesi hakkında söylendiği ileri sürülemez. Taberani'de, İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadiste: "Üzerinden rahatsızlık verici şeyler izale edilir ve Başı traş edilir" denilmiş ve böylelikle Başın traşını da ona atfetmiştir. O halde daha uygun olan, rahatsızlık verici şeylerin Başın traş edilmesinden daha genel bir anlamının olduğunun kabul edilmesidir. "Akika hadisi." Buhari'de sözü geçen hadis yer almamıştır. Sanki o, bu hadisin meşhur olması ile yetinerek ayrıca zikretmeye gerek görmemiş gibidir. Sünen sahipleri ise bu hadisi Katade'nin el-Hasen'den, onun Semura'dan bir rivayeti olarak kaydetmişlerdir. Buna göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Erkek çocuk akıkası karşılığında rehin alınmıştır. Bu akika onun için yedinci günü kesilir, başı traş edilir ve ona isim verilir." Tirmizi: Hasen, sahihtir, demiştir; ama Ebu Hureyre'nin rivayetinde "ve ona ad verilir" anlamındaki son kelime zikredilmemiştir. Katade'den bunu rivayet edenler bu kelime hakkında ihtilM etmişlerdir. Çoğunluğu: "Ona ad verilir (anlamında: müsemma şeklinde sin ile)" şeklinde rivayet etmişlerdir; ama Hemmam, Katade'den: "Yudma: Ona kan bulanır" diye dal harfi ile rivayet etmiştir. Abdurrezzak, Ma'mer'den, o Katade'den: Akikasının kesildiği günü ona ad verilir, sonra başı traş edilir, dediği rivayet edilmiştir. Ayrıca o şöyle derdi: Ve Başına kan sürülür. Ancak bunun nesh olduğuna dair birçok hadis vaı-id olmuştur. Bunlardan birisi İbn Hibban'ın Sahih'inde Aişe'den şöyle dediğine dair naklettiği rivayettir: "Cahiliye döneminde küçük çocuk için akika kestikleri takdirde bir pamuk parçasını akika kanına bularlardı. Çocuğun Başını traş ettikten sonra o pamuk parçasını başının üzerine koyarlardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun üzerine: Kan yerine oraya koku koyunuz, diye buyurdu." Ebu'ş-Şeyh ayrıca "doğan çocuğun başına kanın değdirilmesini nehyetmiştir" fazlalığını da eklemektedir. Bundan dolayı cumhur çocuğa kan bulaştırmayı mekruh görmüştür. İbn Hazm ise bunun müstehap olduğunu Ömer ve Ata'dan nakletmiştir. Ancak İbnu'lMünzir bunun müstehap .olduğu görüşünü el-Hasen ve Katade'den başkasından nakletrriiş değildir. Hatta Ibn Ebi Şeybede sahih bir sened ile el-Hasen'den, onun kan bulamayı mekruh gördüğü dahi nakledilmiş bulunmaktadır. Nebi efendimizin: "Akikası karşılığında rehindir" buyruğunun ne anlama geldiği hususunda da görüş ayn1ığı vardır. el-Hattabi dedi ki: İnsanlar bu hususta görüş aynlığı içindedirler. Bu hususta söylenmiş en güzel görüş Ahmed b. Hanbel'in benimsediği görüş olup o şöyle demiştir: Bu husus, çocuğun şefaati hakkındadır. Yani eğer çocuğun akikasını kesmeyip, çocuk da küçük yaşta ölürse annesi ve babası hakkında şefaatçi olmaz. Şu anlama geldiği de söylenmiştir: Akika gerekli ve kaçınılmaz bir şeydir. Bundan dolayı dağan çocuk için gerekliliği ve ondan aynlmaz bir şey olduğu, rehinin rehin alan kimsenin elinde oluşuna benzetilmiştir. Bu, akikanın vacip olduğunu kabul edenlerin görüşünü pekiştirmektedir. İbn ebi Şeybe, Muhammed b. SMn'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Eğer ben benim için akika kesilmemiş olduğunu bilseydim, şüphesiz kendi adıma ben akika keserdim. el-Kaffal da bu görüşü tercih etmiştir. el-Buveyti'de, Şafıl'nin açıkça şunları belirttiği naklediimiştir: Büyük bir kişi için akika kesilmez. Ancak bu, kişinin kendi adına akika kesmesinin men edildiği hususunda açık bir nas değildir. Aksine bu sözleri ile yaşı büyüdüğü takdirde başkası adına kendisinin aklka kesmeyeceğini kastetme ihtimali vardır. Bu sözleriyle de sanki Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nübüvvetten sonra kendi adına aklka kesmiş olduğuna dair hadisin sabit olmadığına işaret etmek istemiş gibidir. Hadisin durumu da zaten böyledir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Fera' da yoktur, atire de yoktur." Fera' devenin ilk yavrusudur. Onlar bunu kendi tağutlarına, putlarına keserlerdi. Anre ise Receb ayında kesilen bir kurbanlıktır. Bu Hadis 5474 numarada da geçiyor Diğer tahric edenler: Tirmizi Kurban; Müslim, Edâhî Fethu'l-Bari Açıklaması: "Fera'" el-Muhkem adlı eserde nakledildiğine göre devenin ve koyunun ilk doğurduğu yavruya denilir. Cahiliye dönemi insanları bunları putları adına keserıerdi. Fera' kesilen bir hayvan adı olup, develer, sahiplerinin arzu ettikleri sayıya ulaştığı takdirde kesilirdi. Aynı şekilde develer yüzü bulduğu takdirde her yıl onlardan bir deve anre olarak kesilirdi. Ondan ne develerin sahibi, ne de aile halkı yerdi. Fera' aynı şekilde doğum dolayısıyla yenilen yemek gibi, develerin doğumu dolayısıyla yapılan bir yemek çeşidinin adıdır. İşte buradan Buhari'nin fera' hadisini akIka ile birlikte zikretmesinin münasebeti de ortaya çıkmaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Feral da yoktur, atlre de yoktur" diye buyurmuştur. (Zührl) dedi ki: Fera' develerin ilk doğurduğu yavrunun adı idi. Onlar bunu tağutlarına (putlarına) keserlerdi. Atlre ise Receb ayında olurdu. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Onlar bunları tağutlarına keserlerdi." Ebu Davud ravilerin bazısından şu fazlalığı zikretmiştir: "Sonra onu yerler ve derisi de ağaçların üzerine bırakılırdı." Hadiste nehyin illetine de işaret vardır. Şafiı buradan, kesimin Allah için olması halinde caiz olacağı hükmünü çıkarmıştır. Böylelikle bu hadis ile: "Fera' bir haktır" hadisini bir arada telif etmiş olmaktadır. Bu da Ebu Davud, Nesai ve Hakim'in rivayet ettiği bir hadistir. Hakim'in rivayetinde de aynı şekilde şöyle denilmektedir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ferala dair soru soruldu da o; Fera' bir haktır, senin deveni iki yaına basmış bir dişi deve olana yahut üç yaşına basmış bir erkek deve olana kadar bırakıp Allah yolunda ona yük taşıtman, yahut dul bir kadına onu vermen, senin için eti tüyüne yapışacak halde iken kesme nden ve böylece dişi devenden onu ayırmandan daha hayırlıdır." Şafii, Beyhakl'nin, el-Müzenı'nin ondan diye, onun yoluyla naklettiğine göre şöyle demiştir; Fera' cahiliye dönemi insanlarının kestikleri ve bu yolla mallarının bereketlenmesini diledikleri bir işti. Onlardan herhangi birisi dişi devesinin ya da koyununun ilk yavrusunu daha sonra geleceklerde bereket ihsan edilir ümidiyle keserdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bunun hükmüne dair soru sordular. O da onlara bu hususta onlar için bir kerahet bulunmadığını haber verdiği gibi, Allah yolunda sırtına yük vurulacak hale gelinceye kadar onu bırakmalarımmüstehap olmak üzere emir vermiştir. Hadisteki "bir haktır" buyruğu ise, batıl değildir anlamınadır. Bu da soranın sorusuna göre veriImiş bir cevaptır. Bu hadis ile "fera' da yoktur, anre de yoktur" şeklindeki diğer hadis arasında da bir muhalefet söz konusu değildir. Çünkü hadis vacip bir fera' da yoktur, vacip bir anre de yoktur anlamındadır. Nevevl şöyle demiştir: Şafiı "Harmele"de fera' ve anrenin müstehap olduğunu açıkça ifade etmiştir. Ebu. Davud, Nesai, İbn Mace'nin sahih olduğunu belirterek Hakim ve İbnu'I-Münzir'in Nubeyşe'den şöyle dediğine dair naklettikleri rivayet de bunu desteklemektedir: "Bir adam Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: Bizler cahiliye döneminde iken Receb ayında bir anre keserdik. Bize ne emredersin, diye sordu. Allah Rasulü: Siz hangi ayda olursa olsun Allah için kesebilirsiniz, diye buyurdu. Adam: Biz cahiliye döneminde fera' diye bir kurban keserdik, dedi. Allah Rasulü: Her bir saimede (meralarda yayılan davarlarda) senin davarlarının arasında beslenen bir fera' vardır. Bu yük taşıyabilecek hale geldiği vakit sen de onu keser, etini tasadduk edersin, böylesi daha hayırlıdır, diye buyurdu." Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem fera' ve anreyi kökünden iptal etmemiştir. Bunların her birisine dair bazı nitelikleri kaldırmıştır. Fera'ın iptal ettiği niteliği, ilk doğduğu sırada kesilmesi niteliğidir. Anrenin iptal ettiği niteliği ise özellikle Receb ayında kesilmesi niteliğidir