Sahih Muslim
...
(18) Kitāb: The Book of Divorce
(18) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî rivayet etti. Dediki: Mâlik b. Enes'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbni Ömer'den naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum : İbni Ömer Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında hayız hâlinde karısını boşamış. Müteakiben Ömer b. Hattâb bunu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sormuş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine şunları söylemiş : «O'na emret de karısına dönsün! Sonra kadın temizlenip ba'dehu hayzını görünceye ve tekrar temizleninceye kadar onu terk etsin! Ondan sonra artık isterse nikâhında tutar; dilerse yakınlık etmeden boşar. İşte» kadınların kendisi için boşanmasını Allah (Azze ve Ce/l)'nin emrettiği iddet budur.»
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize Yahya b. Yahya iîe Kuteybetü ve İbni Rumh rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Kuteybe (Bize Leys rivayet etti) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Leys b. Sa'd, Nâfi'den, o da Abdullah'dan naklen haber verdi, dediler. Abdullah karılarından birini hayız hâlinde bir talâkla boşamış da Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) karısına ric'at etmesini, sonra kadını temizlenip onun yanında ikinci bir hayız görünceye kadar alıkoymasını ve kadına o hayızdan temizleninceye kadar da mühlet vermesini kendisine emir buyurmuş; şayet kadını boşamak isterse kadın temizlendiği vakit onunla cima' etmeden boşamasını, işte kadınların kendisi için boşanmasını Allah'ın emrettiği iddetin bu olduğunu bildirmiş. îbni Rumh kendi rivayetinde şunu da ziyâde etti: «Abdullah bu mesele sorulduğu vakit soranlara : Eğer karını bir veya iki defa boşadı isen Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana işte bunu emretti. Üç defa boşadı isen başka kocaya varmadıkça kadın sana haram olmuştur. Hem karını boşaman hususunda sana verdiği emirde Allah'a âsî oldum; derdi.» Müslim der ki: Leys «bir talâk» sözünde belleyişli davranmıştır. (Çünkü başkaları burada hataya düşmüş; bir yerine «üç talâk» demişlerdir)
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Abdillâh b. Numeyr rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da îbni Ömer'den naklen rivayet etti. İbni Ömer şöyle demiş: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında karımı hayız halinde boşadım. Müteakiben (babam) Ömer bunu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlatmış da şöyle buyurmuşlar : «Ona emret de karısına dönsün! Sonra onu temizlenip başka bir hayız görünceye kadar terk etsin. Kadın temizlendiği vakit ya onu cima' etmeden boşasın yahud nikâhında tutsun! Çünkü kadınların kendisi için boşanmasını Allah'ın emrettiği iddet budur.» Ubeydullah demiş ki: «Nafi'ye: Boşama ne oldu? dedim. Bir talâktır; onu saydı, dedi.»
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbni'l-Müsennâ'da rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah b. İdris, Ubeydullah'dan bu isnadla bunun benzerini rivayet etti. Ebû Bekr, Ubeydullah'ın Nâfi'ye söylediği sözü zikretmedi. Îbnil-Müsennâ kendi rivayetinde : «Ona dönsün» dedi; Ebû Bekr ise: «Ona müracaat etsin» tâbirini kullandı
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bize İsmail, Eyyûb'dan, o da Nafi'den naklen rivayet etti ki, İbni Ömer karısını hayız hâlinde boşamış. Müteakiben Ömer (bunu) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sormuş da kadın'a dönmesini, sonra ona başka bir hayız görünceye kadar mühlet vermesini, sonra temizleninceye kadar (yine) mühlet vermesini emir buyurmuş. Ondan sonra kadına yakınlık etmeden boşamasını, kadınların içerisinde boşanmasını Allah'ın emrettiği müddetin bu olduğunu söylemiş. Artık İbni Ömer kendisine hayız halinde karısını boşayan bir adam (ın hali) sorulunca şu cevabı verirdi: «Eğer onu bir veya iki defa boşadı isen gerçekten Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana karıma dönmemi, sonra diğer bir hayız görünceye kadar ona mühlet vermemi, sonra temizleninceye kadar (yine) mühlet vermemi, daha sonra ona yakınlık etmeden boşamamı emretti. Şayet üç defa boşadı isen karını boşaman hususunda sana verdiği emirde Rabbine muhakkak isyan etmişsin demektir. Karım da senden bâin olmuştur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Abd b. Humeyd rivayet etti. (Dediki): Bana Yâkub b. İbrahim haber verdi. (Dediki): Bize Muhammed yâni Zührî'nin kardeşi oğlu, amcasından naklen rivayet etti. (Demişki): Bize Sâlim b. Abdillâh haber verdiki, Abdullah b. Ömer şunları söylemiş : Karımı hayız halinde boşadım. (Babam) Ömer bunu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anmış da Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kızmış. Sonra şöyle buyurmuş : «Ona emret de kadına dönsün! Tâ ki kadın, içerisinde boşadığı hayızdan başka yeni bir hayız görsün; ondan sonra boşamak isterse onu hayzından temiz iken ve cima' etmeden boşasın! İşte Allah'ın emrettiği vecîhle iddet için talâk budur.» Abdullah karısını bir defa boşamış; bu da kadının talâklarından (biri) hesab edilmişti. Abdullah Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kendisine emrettiği vecihle karısına dönmüştü
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bana bu hadîsi İshâk b. Mansûr da rivayet etti. (Dediki): Bize Yezîd b. Abdi Kabbih haber verdi. (Dediki): Bize Muhammed b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bana Züheydî, Zührî'den bu isnadla rivayette bulundu. Yalnız o şöyle dedi: «İbni Ömer demişki: Bunun üzerine ben karıma ric'at ettim. Yapmış olduğum talâk da kadın için talâk sayıldı.»
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Ebû Bekr b. Ebı Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İbni Numeyr rivayet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dedilerki): Bize Vekî' Süfyân'dan, o da ÂIi Talha'nın âzâdlısı Muhammed b. Abdirrahmân'dan, o da Sâlim'den, o da İbni Ömer'den naklen rivayet etti ki, İbni Ömer karısını hayız halinde boşamış. Müteakiben (babası) Ömer bunu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anmış da: «O'na emret, karısına ric'at etsin! Sonra onu ya temizken yahud hâmile olduğu halde boşasın!» buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Ahmed b. Osman b. Hakîm el-Evdî rivayet etti. (Dediki): Bize Hâlid b. Mahled rivayet etti. (Dediki): Bana Süleyman yâni tbni Bilâl rivayet etti. (Dediki): Bana Abdullah b. Dînâr, İbni Ömer'den naklen rivayet ettiki, İbni Ömer karısını hayız hâlinde boşamış. «Ona emret, kadın temizlenip diğer bir hayız görünceye ve (ondan da) temizleninceye kadar ona ric'at etsin! Bilâhare boşasın, yahud nikâhı Müteakiben Ömer bunu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sormuş da: altında tutsun!» buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Aliyyü'bnü Hucr Es-Sa'di rivayet etti. (Dediki): Bize İsmail b. İbrahim, Eyyûb'dan, o da İbni Sîrîn'den naklen rivayette bulundu. İbni Sîrîn şöyle demiş: Kendisini itham etmediğim bir zât bana yirmi senedir şu hadîsi rivayet eder durur : İbni Ömer karısını hayız halinde iken boşamış da kendisine karısına dönmesi emir buyurulmuş. Ben râviyi itham etmiyor, fakat hadîsi de bilmiyordum. Nihayet Ebû Gallâb yûnus b. Cübeyr el-Bâhilî'ye rastladım. Bu zât özü sözü sağlam biri idi. Bana anlattığına göre kendisi İbni Ömer'e sormuş; o da karısını hayız hâlinde bir defa boşadığını, sonra rîc'at'a me'mur olduğunu rivayet etmiş. Ebû Gallâb dedi ki, ben : — Bu talâk senin aleyhine hesab edildi mi? diye sordum. İbni Ömer: — Ne demek, (insan) acz gösterip ahmaklık etse de (hiç vuku' bulan talâk gider) mi? cevâbını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize bu hadîsi Ebu'r-Rabî ile Kuteybe dahî rivayet ettiler. (Dedilerki); Bize Hammâd, Eyyûb'dan bu isnâdla bunun benzerini rivayet etti. Yalnız o: «Bunun üzerine Ömer Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sormuş; o da kendisine emir buyurmuş.» dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Abdülvâris b. Abdissamed rivayet etti. (Dediki): Bana babam, dedemden, o da Eyyûb'dan bu isnadla rivayette bulundu. O bu hadîste şunu da söyledi: «Müteakiben bu meseleyi Ömer Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sormuş da o'na oğlunun karısına dönmesini, tâ ki onu cima' etmeksizin temiz olduğu halde boşamasını emretmiş ve : «Onu iddetinîn önünde boşar.» buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Ya'kub b. İbrahim ed-Devrakî, İbni Uleyye'den, o da Yûnus'dan, o da Muhammed b. Sirîn'den, o da Yûnus b.- Cübeyr'den naklen rivayet etti. Yûnus b. Cübeyr şunu söylemiş: İbni Ömer'e : Bir adam hayız halinde olan karısını boşayabilir mi? dedim. (Bana) şu cevabı verdi : — Abdullah b. Ömer'i tanır mısın? İşte o karısını hayız hâlinde boşadı. Bunun üzerine Ömer Nebi (SaIlallahu Aleyhi ve Sellem)'e giderek meseleyi ona sordu. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona: «Kadın (temizlik) müddetini yenileyinceye kadar kendisine ric'at etsin!» emrini vermiş. Ben İbni Ömer'e (tekrar): «Bir adam karısını hayız halinde iken boşarsa bu talâk sayılır mı?» diye sordum. — Ne demek, (insan) âcz gösterip ahmakhk etse de (hiç vuku' bulan talâk gider) mi? cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. İbni'l-Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Katâde'den rivayet etti. Demiş ki: Ben Yûnus b. Ciibeyr'den dinledim. (Dediki): İbni Ömer'i şunu söylerken işittim: Karımı hayız hâlinde iken boşadım. Bunun üzerine (babam) Ömer, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e giderek meseleyi ona anlattı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar: «Ona ric'at etsin, kadın temizlendiği vakit isterse onu boşasın!» Râvi Yûnus demiş ki : Ben İbni Ömer'e : Sen bu talâkı hesaba kattın mı? diye sordum. — Ona ne mâni var, (insan) âciz gösterip ahmaklık etse de (hiç vuku' bulan talâk gider) mi; ne dersin? cevâbını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dediki): Bize Hâlid b. AbdiIIâh, Abdülmelik'den; o da Enes b. Sîrîn'den naklen haber verdi. Enes demiş ki : İbni Ömer'e boşadığı karısı meselesini sordum da şunu söyledi: Onu hayız halinde boşadım. Müteakiben hâdiseyi (babam) Ömer'e söylediler; o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anmış. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); «Ona emret de kadına ric'at etsin! Kadın temizlendiği zaman onu temizlik devresinde boşasın!» buyurmuşlar. Bunun üzerine karıma döndüm; sonra onu temizlik devresinde boşadım. Ben : — Kadın hayızlı iken yaptığın talâkı saydın mı? diye sordum. İbni Ömer : — Onu neden saymayacakmışım; aciz gösterip ahmaklık etsem de (hiç vuku' bulan gider) mi? dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. İbni Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Enes b. Sîrîn'den rivayet eti. Enes, İbhi Ömer'i şunu söylerken işitmiş: Karımı hayiz hâlinde iken boşadım. Bunun üzerine (babam) Ömer Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e giderek haber vermiş de: «O'na emret, karısına dönsün! Sonra kadın temizlendiği vakit boşasın !» buyurmuşlar, İbni Ömer'e : — O talâkı hesaba kattınmı? diye sordum. — Ne demek! (Elbette) dedi
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bana bu hadîsi Yahya b. Habîb de rivayet etti. (Dediki): Bize Hâlid b. Haris rivayet etti. H. Bunu bana Abdurrahman b. Bişr dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Behz rivayet etti. Her iki râvi : Bize Şu'be bu isnâdla rivayette bulundu, demişlerdir. Yalnız onların rivayetinde : "Kadına ric'at etsin.» Yine onların rivayetinde «Ona: Bu talâkı hesaba katıyor musun? dedim. İbni Ömer: Ne demek (elbette) cevâbını verdi.» ibareleri vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Bize İshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrezzak haber verdi. (Dediki): Bize İbni Cüreyc haber verdi. (Dediki): Bana İbni Tâvûs, babasından naklen haber verdi ki, babası İbni Ömer'e hayız halinde karısını boşayan bir adamın hâli sorulurken işitmiş. İbni Ömer (sorana) : — Sen İbni Ömer'i tanır mısın? demiş. Soran zât: — Evet, cevâbını vermiş. İbni Ömer: — işte karısını hayızlı iken o boşadı; müteakiben Ömer, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e bu meseleyi haber verdi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona oğlunun karısına dönmesini emir buyurmuş. İbni Tâvûs babasını kasdederek : «Onun bundan fazla bir şey söylediğini işitmedim.» demiş
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Hârûn b. Abdillâh rivayet etti. (Dediki): Bize Haccâc b. Muhammed rivayet etti. (Dediki): İbni Cüreyc şunu söyledi : Bana Ebu'z-Zübeyr haber verdi ki, Azze'nin âzâdlısı Abdurrahmân b. Eymen'i İbni Ömer'e sorarken işitmiş. Abdurrahmân : — Karısını hayız hâlinde iken boşayan bir adam hakkında ne dersin? diye sormuş; bu konuşmayı Ebu'z-Zübeyr de işitiyormuş. ibni Ömer şu cevâbı vermiş: — Resûlullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında İbni Ömer hayız halindeki karısını boşadı. Ömer (bu meseleyi) Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sorarak: Hakîkaten Abdullah b. Ömer karısını, hayızlı olduğu hade boşadı; demiş. Nebi {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona: «Oğlun karısına dönsün!» diyerek kadını (bana) iade etmiş ve: «Kadın temizlendiği vakit onu boşasın yahud (nikâhında) tutsun!» buyurmuşlar. İbni Ömer: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : (Ey Nebi! Kadınları boşayacağınız zaman iddetlerinin önünde boşayın!} [ Talak 1 ] âyetini de okumuş.» demiş
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bana (yine) Hârûn b. Abdillâh rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Âsim, İbnü Cüreyc'den, o da Ebu'z-Zübeyr'den, o da îbni Ömer'den bu kıssanın benzerini rivayet eyledi
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bu hadîsi bana Muhammed b. Râfi' dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrezzâk rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Cüreyc haber verdi. (Dediki): Bana Ebu'z-Zübeyr haber verdi ki, Urve'nin âzâdlısı Abdurrahmân b. Eymen'i, İbni Ömer'e sorarken Ebu'z-Zübeyr dinliyormuş. Hadîs Haccâc'ın rivayeti gibidir. Yalnız bunda biraz ziyâde vardır. Müslim der ki: «Urve diyen râvi hatâ etmiştir. Bu zât ancak Azze'-nin âzâdlısıdır.»
- Bāb: ...
- باب ...
Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b, Râfi' rivayet ettiler. Lâfız îbni Rafi'indir. İshâk (bize haber verdi) tâbirini kullandı. İbni Râfi' ise : Bize Abdurrezzâk rivayet etti, dedi. (Demişki): Bize Ma'mer, İbni Tâvûs'dan, o da babasından, o da İbni Abbâs'dan naklen haber verdi. îbni Abbâs şunları söylemiş : «ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Ebû Bekr devirlerinde ve Ömer'in hilâfetinin iki yılında üç talâk bir sayılırdı. Bilâhare Ömer b. Hattâb : İnsanlar kendilerine mühlet verilmiş olan bir işde acele gösterdiler. Keşke şunu onlara infaz etse idik! dedi ve onu kendilerine infaz etti.»
- Bāb: ...
- باب ...
Bize İshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh b. Ubâde haber verdi. (Dediki): Bize İbni Cüreyc haber verdi. H. Bize İbni Râfi'de rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize îbni Cüreyc haber verdi. (Dediki): Bana İbni Tâvûs, babasından naklen haber verdi ki, Ebu's-Sahbâ' İbni Abbâs'a : Bilir misin hani Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Ebû Bekr devirlerinde ve Ömer'in hilâfetinin üç yılında üç talâk bir sayılırdı? demiş. İbni Abbâs : — Evet, cevâbını vermiş
- Bāb: ...
- باب ...
Bize yine İshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dediki): Sise Süleyman b. Harb, Hammâd b. Zeyd'den, o da Eyyûb-ı Sahtiyanî'den, o da İbrahim b. Meysera'dan, o da Tâvûs'dan naklen haber verdi ki, Ebu's-Sahbâ' İbni Abbâs'a : Bize bir şeyler anlat bakalım; Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Ebû Bekr devirlerinde üç talâk bir sayılmaz mı idi? demiş, İbni Abbas: — (Evet) öyle idi. Fakat Ömer zamanıda insanlar talâka düşkünlük gösterince o da üç talâkı aleyhlerine infaz etti; cevâbını vermiş. İzah için buraya tıklayın
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bize îsmâîl b. İbrahim, Hişâm yâni Destevâî'den rivayet etti. Hişâm şöyle demiş: Bana Yahya b. Ebî Kesîr, Ya'lâ b. Hakînı'den o da Saîd b. Cübeyrden, o da İbni Abbas'dan rivâyeten İbni Abbâs'ın haram hakkında : «Bu bir yemindir; onun keffâretini verir.» dediğini yazdı. İbni Abbâs: «Şüphesiz ki sîzin için Resûlullah'da güze! bir nümûne-î imtisal vardır.» [Ahzab 21] âyet-i kerîmesini de okumuş
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Bişr el-Harîrî rivayet etti. (Dediki): Bize Muâviye yâni İbni Sellâm, Yahya b. Ebî Kesîr'den naklen rivayet etti. Ona da Ya'Iâ b. Hakîm, ona da Saîd b. Cübeyr haber vermiş. Saîd, İbni Abbâs'ı şunu söylerken işitmiş : «Bir adam karısını kendine haram ederse bu bir yemindir; keffâretini verir.» İbni Abbâs: «Şüphesiz ki sizin için Resûlullah'da güzel bir nümune-i imtisal vardır.» âyetini de okumuş
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Muhammed b. Hatim rivayet etti. (Dediki): Bize Haccâc b, Muhammed rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Cüreyc haber verdi. (Dediki): Bana Atâ' haber verdi. O da Ubeyd b. Umeyr'i haber verirken işitmiş. O da Âişe haber verirken işitmiş kî, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Zeyneb binti Cahş'ın yanında eğlenir de bal şerbeti içermiş. Âişe (Radiyallahu anha) demişki: «Bunun üzerine ben Hafsa ile anlaştım. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hangimizin yanına girerse: Ben sende megâfir kokusu duyuyorum; megâfîr mi yedin? diyecekti.» Derken birinin yanına girmiş. O da bu sözü kendisine söylemiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Hayır! Ben Zeyneb binîi Cahş'ın yanında bal şerbeti içtim; ama bir daha bunu yapmayacağım» buyurmuş. Bunun üzerine : «Allah'ın sana helâl kıldığı bir şeyi niçin kendine haram ediyorsun?» âyet-i kerîmesi Âişe ile Hafsa'ya hitaben : «Eğer ikiniz de tevbe ederseniz.» kavline kadar; «Hani Nebi zevcelerinden bâzısına gizli bîr söz söylemişti...» âyeti de «Hayır, bal şerbeti içtim...» sözü için nazil olmuş
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Ebû Kureyb Muhammed b. Ala' ile Hârûn b. Abdillâh rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ebû Usâme, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivayet etti. Âişe şöyle demiş : Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tatlıyı ve balı severdi. İkindiyi kıldı mı kadınlarını dolaşır; onlara yakınlık gösterirdi. Bir defa Hafsa'nın yanına girdi; ve orada mu'tadından fazla kaldı. Ben bunun sebebini sordum. Hafsa'ya kavminden bir kadın bir kap bal hediye etmiş, o da bundan Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e şerbet takdim etmiş; dediler. Bunun üzerine ben : — Vallahi ona mutlaka bir hile yapacağız; dedim. Ve bunu Sevde'ye anarak dedim ki : Senin yanına girdiği vakit şüphesiz sana yaklaşacaktır. O zaman kendisine: Yâ Resûlâllah! Sen megâifirmi yedin? diyeceksin! O sana: Hayır (yemedim) diyecek. Sen: Ya bu koku ne? dersin. (Râvi Urve demiş ki: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üstünün başının nahoş kokmasından hoşlanmazdı.) O : Hafsa bana bal şerbeti ikram etti, diyecek. Kendisine: Bu balın arısı urfut yemiş (gâlibâ) diyeceksin! Bunu ona ben de söyliyeceğim. Sen de söyle yâ Safiyye! Vaktâ ki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Sevde'nin yanına girmiş. Sevde diyor ki: Kendinden başka ilâh olmayan Allah'a yemîn olsun, senden korkuma az kaldı Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) henüz kapıda iken söze ben başlayarak senin bana öğrettiklerini ona söyleyecektim. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaklaşınca Sevde : — Yâ Resûlâllah, sen megâfîr mi yedin? demiş. O: — Hayır! cevâbını vermiş. Sevde : — O halde bu koku ne? demiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): — Hafsa bana bal şerbeti sundu; buyurmuşlar. Sevde: — Onun arısı urfut yemiş (galiba) demiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) benim yanıma girdiği vakit bunları ona ben de söyledim. Sonra Safiyye'nin yanına girdi. Bunları o da söylemiş. Müteakiben (tekrar) Hafsa'nın yanına girdiği vakit Hafsa : — Yâ Resûlâllah, sana o şerbetten ikramedeyimmi? diye sormuş. — Ona ihtiyacım yokl buyurmuşlar. Sevde: — Sübhânallah! Vallahi onu mahrum ettik, dedi. Ben ona: — Sus! dedim
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Ebû İshâk İbrahim dediki: Bize Hasan b. Bişr b. Kasim rivayet etti. (Dediki); Bize Ebû Usâme tamamen bu isnadla rivayette bulundu. Bana bu hadîsi Süveyd b. Saîd de rivayet etti. (Dediki): Bize /\lî b. Müshir, Hişam b. Urve'den bu isnadla bunun benzerini rivayet eyledi
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Ebu't-Tâhir rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb rivayet etti. H. Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî de rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yûnus b. Yezîd, İbni Şihâb'dan naklen haber verdi. (Demişki): Bana Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf haber verdi ki, Âişe şunu söylemiş : Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e kadınlarını muhayyer bırakması emrolununca benden başladı ve buyurdu ki: «Ben sana bir şey söyleyeceğim; ama ebeveyninden emir almadan (cevap vermeye) acele etmeyebilirsin.» Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) annemle babamın ondan ayrılmamı emretmeyeceklerini pek âlâ biliyordu. Sonra (sözüne devamla) şöyle buyurdu : «Gerçekten Allah (Azze ve Celle): Ey Nebi Hanımlarına şöyle söyle: "Eğer dünya hayatını ve zinetini istiyorsanız, haydi gelin, sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim. [Ahzab 28] Yok eğer Allah ve Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, haberiniz olsun ki, Allah içinizden güzellik edenlere pek büyük bir ecir hazırlamıştır. [Ahzab 29] Ben hemen : — Bunun nesi için annemle babamdan izin isteyecekmişim! Ben Allah île Resulünü ve dar-ı âhireti dilerim; dedim. Sonra Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in diğer zevceleri de benim yaptığım gibi yaptılar
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Süreye b. Yûnus rivayet etti. (Dediki): Bize Abbâd b. Abbâd, Âsım'dan, o da Muâzetü'l-Adeviyye'den, o da Âişe'den naklen rivayet etti. Âişe şöyle demiş : «Onlardan dilediğini geri bırakır; İstediğini de yanında barındırırsın.» [Ahzab 51] âyet-i kerîmesi indikten sonra Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birimizin nevbeti günü gelirse ondan izin isterdi. Muâze ona: «Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) senden izin istediği vakit ne derdin?» diye sormuş. Âişe (Radiyallahû anha) : — Bu iş bana kaldı ise ben kimseyi kendime tercih edemem, derdim; cevâbını vermiş
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bu hadîsi bize Hasen b. îsâ da rivayet etti. (Dediki): Bize İbni'l-Mubârek haber verdi. (Dediki): Bize Âsim bu isnâdla bu hadîsin benzerini haber verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Yahya et-Temimî rivayet etti (Dediki): Bize Abser, İsmâîl b. Ebî Hâîid'den, o da Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan naklen haber verdi. Mesrûk şunu söylemiş : Aişe: ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizi muhayyer bıraktı; ama bunu talâk saymadık, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Bu hadisi bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Aliy b. Müshir, İsmâîl b. Ebî Hâlid'den, o da Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan naklen rivayette bulundu. Mesruk şöyle denıiş : Karım beni iltizam ettikten sonra onu bir veya yüz yahud bin defa muhayyer bırakmış olmama aldırış etmem. Ben Âişe'ye sordum da : — ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bizi muhayyer bıraktı; bu da talâk mı idi? dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Beşşâr rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Âsim, Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivayet ettiki : — ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarını muhayyer bırakmış; fakat bu, talâk sayılmamış
- Bāb: ...
- باب ...
Bana İshâk b. Mansûr rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrahmân, Süfyân'dan, o da Âsim-i Ahvel ile İsmail b. Ebî Hâiid'den, onlar da, Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe : «ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellern) bizi muhayyer bıraktı. Biz de onu ihtiyar ettik; ama bunu talâk saymadı.» demiş
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Yahya ile Ebü Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Kureyb rivayet ettiler. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler : Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivayet etti; dediler. Âişe : «ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizi muhayyer bıraktı. Biz de onu ihtiyar ettik; ama bunu bizim aleyhimize bir şey saymadı.» demiş
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bana Ebu'r-Rabî Ez-Zehrânî rivayet etti. (Dediki): Bize İsmâîl b. Zekeriyyâ rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş, İbrahim'den, o da Esverî'den, o da Âişe'den, bir de (yine İsmâîl b, Zekeriyyâ) A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen bu hadisin mislini rivayet eyledi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh b; Ubâde rivayet etti. (Dediki): Bize Zekeriyyâ b. İshâk rivayet etti. (Dediki): Bize Ebu'z-Zübeyr, Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivayette bulundu. Câbir şöyle demiş: Efeû Bekr, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına girmek için izin istemeye girdi; fakat birçok kimseleri kapıda otururlarken buldu. Bunların hiç birine izin verilmemişti. Müteakiben Ebû Bekr'e izin verilerek içeri girdi. Sonra Ömer gelerek izin istedi. Ona da izin verildi. Ömer Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i etrafında kadınları olduğu halde kederli kederli susmuş otururken bulmuş. Bunun üzerine (kendi kendine): Mutlaka bir şey söyleyip Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i güldürmeliyim; diyerek şunu söylemiş : — Yâ Resûlâllah! Hârice'nin kızını bir görseydin! Benden nafaka istedi, Ben de kalktım onun boğazını sıktım. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gülmüş; ve: «Bunlar da etrafımda gördüğün gibi, benden nafaka istiyorlar.» buyurmuş. Derken Ebû Bekr Âişe'nin boğazını, Ömer de Hafsa'nın boğazını sıkmağa kalkmışlar. İkisi de: Siz Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den onda olmayan bir şeyi istiyorsunuz ha? diyorlarmış. Âişe ile Hafsa: Vallahi Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'de olmayan bir şeyi ebediyyen istemiyeceğiz; demişler. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onIardan bir ay yahud yirmi dokuz gün uzaklaştı. Bilâhare kendisine şu âyet indi: «Ey Nebi! Zevcelerine söyle...» âyet tâ: «Allah sizlerin iyi hareketlerde bulunanlarınıza pek büyük ecir hazırladı...» [Ahzab 28 - 29] kavl-i kerîmine kadar varıyordu. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Âişe'den başhyarak : «Yâ Âişe, ben sana bir şey arzetmek isterim; (ama) ebeveyninle istişare etmeden cevap hususunda acele etmemeni dilerim.» demiş. Âişe: — Nedir o yâ Resûlâllah? diye sormuş. O da kendisine bu âyeti okumuş. Âişe: — Ebeveynimle senin hakkında mı istişare edecekmişim yâ Resûlâllah! Hayır, ben Allah ile Resulünü ve dar-ı âhireti iltizâm ederim. Ama benim bu söylediğimi kadınlarından hiç birine haber vermemeni isterim; demiş. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Onlardan biri bana sormaya görsün; hemen kendisine haber veririm. Çünkü Allah beni zorlaştırıcı ve şaşırtıcı değil, lâkin öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi.» buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bize Ömer b. Yûnus el-Hanefî rivayet etti. (Dediki): Bize Ikrime b. Ammâr, Ebû Zümeyl Simak'den rivayet etti. (Demişki): Bana Abdullah b. Abbâs rivayet etti. (Dediki): Bana Ömer b. el-Hattâb rivayet etti. Dediki: Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarından uzaklaştığı vakit mescide girdim. Bir de baktım cemaat (üzüntüden) çakıl taşlariyle yeri eşeliyor ve: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarını boşamış; diyorlar... Bu mesele kadınlara tesettür emrolunmazdan önce idi. Ben: Bu işi bugün mutlaka öğrenirim; dedim. Ve Âişe'nin yanına girerek : — Ey Ebû Bekr'in kızı! işi Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e ezîyyet verecek dereceye vardırdın öyle mi? dedim. Âişe : — Benim seninle ne alâkam var ey Hattâb oğlu? Sen kendi kabına bak! dedi. Bunun üzerine Hafsa binti Ömer'in yanına girerek ona : — Yâ Hafsa! işi Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e eziyyet verecek dereceye vardırdın mı? Vallahi pek âlâ bilirsinki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) seni sevmiyor. Ben olmasam seni mutlaka boşardı; dedim. Hafsa çok ağladı. Ona : — Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nerede? diye sordum. — O yatak odasındaki kilerindedir; cevâbını verdi. Hemen (oraya) girdim Karşıma Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kölesi Rabâh çıkmaz mı! Kilerin alt eşiğine oturmuş; ayaklarını ağaçtan oyulma (merdiven gibi) bir şeyin üzerine sarkıtmış... Bu (merdiven gibi şey) Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, üzerine basarak inip bindiği bir kütük idi. — Yâ Babâhl Yanında bulunan Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için bana izin iste! diye seslendim. Rabâh bir odaya baktı; sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Ben sesimi yükselterek tekrar : — Yâ Rabâh! Yanında bulunan Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için bana izin iste! Zannederim Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) benim Hafsa için geldiğimi sanıyor. Vallahi Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana onun boynunu vurmamı emrederse mutlaka boynunu vururum; dedim. Sesimi de yükselttim. Bunun üzerine Rabâh bana: Çık diye işaret etti. Derhal Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına girdim. Bir hasırın üzerine yaslanmıştı. Ben de oturdum. Örtüsünü araladı. Üzerinde bundan başka bir şey yoktu. Baktım, hasır yan tarafına iz bırakmış. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kilerini gözden geçirdim. Baktım ki, bir sâ' mikdarı bir avuç arpa... odanın bir köşesinde bir o kadar da karaz yaprağı var; bir de asılı deri... Bunu görünce göz yaşlarımı tutamadım, Bana : «Neye ağlıyorsun ey Hattâb oğlu?» diye sordu. — Yâ Nebiyyâllah, niçin ağlamayayım! Baksana hasır yan tarafına iz bırakmış. İşte kilerin içinde şu gördüklerimden başka bir şey görmüyorum! Öte yanda Kayserle Kisrâ meyveler ve ırmaklar içinde... Sen ise Allah'ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve güzidesi olduğun halde işte kilerin!., dedim. Bunun üzerine: «Ey Hattâb oğlu! Âhiret bizim, dünya onların olmasına razı değilmisin?» buyurdular. — Hay hay; dedim. Onun yanına girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet: — Yâ Resûlâllah, kadınlarının halinden gücüne giden şey nedir? Şayet onları boşadı isen hiç şüphe yok ki, Allah seninle beraberdir. Melekler de Cibril ile Mîkâîl de, ben, Ebû Bekr ve bütün mü'minler de seninleyiz, dedim. Allah'a hamdeylerim ki, söylediğim sözü Allah'ın tasdik buyuracağını ummadığım konuşmalarım azdır. Ve şu âyet (yâni) tahyîr âyeti indi : (O sizi boşarsa olurki, Rabbi kendisine sizden daha hayırlı zevceler verir.) [Tahrim 5] (Eğer onun aleyhine birbirlerine yardım ederlerse, onun yardımcısı da Allah, Cibril ve mü'minlerin sâlihleridir. Bütün bunlardan sonra melekler de (ona) yardımcıdır.) [Tahrim 4] Âîşe binti Ebi Bekr ile Hafsa, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sair zevcelerine karşı birbirlerini tutuyorlardı. Ben : — Yâ Resûlâllah, sen onları boşadın mı? diye sordum. «Hayır!» cevâbını verdi. — Yâ Resûlâllah, ben mescide girdim de müslümanlar (yeri) çakıl taşları ile eşeliyor; Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarını boşamış; diyorlardı. İnerek onlara senin kadınlarını boşamadığım haber vereyim mi? dedim. «Evet, istersen (haber ver)» buyurdular. Kendileriyle konuşmağa devam ettim. Tâ ki öfkesi geçti; ve dişlerini göstererek gülümsedi. O insanların ağzı en güzellerindendi. Sonra Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (aşağı) indi. Ben de indim. Ama ben kütüğe tutunarak indim. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise yerde yürür gibi ona eliyle dokunmadan indi. -— Yâ Resûlâllah, odada ancak yirmi dokuz gün kaldın? dedim. «Ay yîrmi dokuz gece olur.» buyurdu. Bunun üzerine ben mescidin kapısına durarak olanca sesimle : — Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarını boşamamıştır; dîye nida ettim; ve şu âyet indi: (Onlara emniyete veya korkuya dâir bir şey gelirse onu yayarlar. Halbuki onu Resule ve kendilerinden ulu'l-emir olanlara arz etseler mânâ çıkaranlar onu bilirdi.) [Nisa 83] Bu işi ben anlayıp çıkarmıştım; Allah (Azze ve Celle) de tahyîr âyetini indirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Hârûn b. Saîd El-Eylî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti. (Dediki): Bana Süleyman yâni İbni Bilâl haber verdi. (Dediki): Bana Yahya haber verdi. (Dediki): Bana Ubeyd b. Huneyn haber verdi. O da Abdullah b. Abbâs'ı rivayet ederken dinlemiş. İbni Abbâs şunları söylemiş .: — Bir âyetin mânâsını Ömer b. Hattab'a sormak niyetiyle bir sene bekledim. Heybetinden dolayı kendisine bir türlü soramıyordum. Nihayet hacc için (yola) çıktı. Onunla beraber ben de yola çıktım. Dönüşte biraz yol alınca bir haceti için misvak ağaçlarına doğru saptı. Ben de kazay-ı hacet edinceye kadar onu bekledim. Sonra onunla birlikte yola revân oldum. Ve : — Yâ Emîrelmü'minîn, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aleyhine zevcelerinden biri ile anlaşan iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer (Radiyallahu anh) — Onlar Hafsa ile Âişe'dir; cevâbını verdi. Bunun üzerine : — Vallahi bu meseleyi bir seneden beri sana sormak isterdim; ama heybetinden dolayı soramıyordum; dedim. — Bunu yapma! Benim bildiğimi zannettiğin bir şeyi hemen bana sor: eğer ben onu bîlirsem sana haber veririm; dedi ve sözüne şöyle devam etti: — Vallahi cahiliyyet devrinde biz kadınları insan yerine saymazdık. Nihayet Allah Teâlâ onlar hakkında indirdiklerini indirdi ve kendilerine yaptığı taksimi yaptı. Bir defa ben kendi kendime bir şeyi istişare ederken zevcem bana: Şöyle şöyle yapsan olmaz mı? deyiverdi. Ben de ona: — Sana ne oluyor da bu işe karışıyorsun; benim yapmak istediğim bir şeye neden burnunu sokuyorsun? dedim. Kadın : — Şaşarım sana ey Hattâb oğlu! Sen kendine kafa tutulmasını istemiyorsun; halbuki kızın Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e kafa tutup duruyor. O derecede ki, bütün gün efkârlı kalıyor; dedi. Bunun üzerine cübbemi alarak evimden çıktım ve Hafsa'nın yanına girdim. Ona dedimki: — Kızcağızım! Sen Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e kafa tutarmışsm, hattâ bütün gün efkârlı kalırmış! Hafsa: — Vallahi biz ona çok müracaatta bulunuyoruz; dedi. — Bilirsin ki, ben seni Allah'ın azabından ve Resulünün gazabından sakındırırım kızcağızım! Sakın seni o kendi güzelliğini beğenen, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kendisine olan sevgisine güvenen aldatmasın! dedim. Sonra (oradan) çıkarak karabetim olduğu için Ümmü Seleme'nin yanına girdim; ve onunla konuştum. Ümmü Seleme bana şunu söyledi: — Şaşarım sana ey Hattâb oğlu! Her şeye karışırsın; hattâ Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile zevcelerinin arasına bile girmek istiyorsun! Ümmü Seleme (nin bu sözü) bana öyle te'sîr ettiki, efkârımı bir parça yatıştırdı. Müteakiben onun yanından çıktım, Ensârdan bir dostum vardı. (Mecliste) bulunamazsam bana haber getirir; o bulunamazsa ben ona haber getirirdim. O tarihde biz Gassân hükümdarlarından bir kıraldan korkuyorduk. Üzerimize hücum etmek istediğini haber almıştık. Ondan gözümüz korkmuştu. Derken dostum Ensârî gelerek kapıyı çaldı; ve: — Aç, aç! dedi. Ben : — Gassanlı mı geldi? diye sordum. — Ondan daha kötü! Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zevcelerinden ayrılmış: cevâbını verdi. Ben de: — Patlasın Hafsa ile Aişe; dedim. Sonra elbisemi alarak çıktım, geldim. Bir de baktım Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yatak odasında: Odaya merdivenle çıkılıyor. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in siyah bir kölesi de merdiven başında!.. — Ben Ömer'im; dedim. Müteakiben bana izin verildi. Ben de Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e bu hâdiseyi anlattım. Ümmü Seleme kıssasına gelince Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gülümsedi. Kendisi (kuru) bir hasır üzerinde idi. Vücûdu ile hasır arasında hiç bir şey yoktu. Başının altında içi lif dolu deriden bir yastık; ayaklarının yanında bir karaz yığını; başının ucunda asılı birkaç deri bulunuyordu. Ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yan tarafında hasırın izini görünce ağladım. — Niçin ağlıyorsun? diye sordu. — Yâ Resûlâllah, Kisrâ ile Kayser neler içinde yaşıyorlar neler!.. Halbuki sen Allah'ın Resulüsün!, dedim. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Dünya onların; âhiret de senin olmasına razı değil misin?» buyurdular
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivayet etti. (Dediki): Bize Affân rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd b. Seleme rivayet etti. (Dediki): Bana. Yahya b. Saîd, Ubeyd b. Huneyn'den, o da İbni Abbâs'dan naklen haber verdi. İbni Abbâs şöyle demiş : «Ömer'le birlikte dönüyordum. Merru'z-Zahrân denilen yere geldiğimiz vakit...» Ravi bu hadîsi Süleyman b. Bilâl hadîsi gibi rivayet etmiştir. Yalnız o şöyle demiştir: «Ben: O iki kadının hâl-ü şanı nedir? diye sordum. — Hafsa ile Ümmü Seleme'dir; buyurdular.» Bir de bu rivayette râvi: «Hücrelere geldim. Bir de baktım her evde yas (ediliyor) ibaresi ile: «Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir ay kadınlarının semtine uğramıyacağına yemin etmişti. Ay yirmi dokuz olunca yanlarına indi.» cümlesini ziyâde etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivayet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. Dedilerki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Yahya b. Saîd'den rivayet etti. O da Abbâs'ın âzâdlısı Ubeyd b. Huneyn'den dinlemiş. Ubeyd demişki: Ben İbni Abbâs'ı şunları söylerken işittim: «Ömer'e, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında birbirleri ile anlaşan iki kadının kimler olduğunu sormak istiyordum. Fakat bir sene beklediğim halde bir türlü yerini bulup soramıyordum. Nihayet Mekke'ye müteveccihen kendisine arkadaş oldum. Merru'z-Zahrân'a vardığında kazayı hacete gitti. Ve: — Bana tulumla su yetiştir, dedi. Ben de kendisine tulumla su götürdüm. Hacetini görüp döndüğü vakit ben ellerine su dökmeye gittim ve bu meseleyi kendisine anarak : — Yâ Emîrelmü'minîn! O iki kadın kimlerdir? dedim. Sözümü bitirir bitirmez: — Âişe ile Hafsa'dir, cevâbını verdi.»
- Bāb: ...
- باب ...
Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ile Muhammed b. Ebî Ömer rivayet ettiler. Hadîsin lâfzını ikisi de birbirine yakın ifâde ettiler. İbni Ebî Ömer: (Bize rivayet etti) labîrini kullandı. İshâk ise: (Bize Abdürrezzâk haber verdi) dedi. Abdürrezzâk: Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ubeydullah b. Abdillâh b. Ebî Sevr'den, o da İbni Abbas'dan naklen haber verdi, demiş. İbni Abbâs şunları söylemiş : «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden, haklarında Allah Teâlâ'nın: (Eğer tevbe ederseniz kalpleriniz söz dinledi demektir.) [Tahrim 4] buyurduğu iki kadının kimler olduğunu Ömer'e sormayı arzu eder dururdum. Nihayet Örner hacc etti. Onunla birlikte ben de hacc ettim. Biraz yol aldıktan sonra Ömer saptı. Elimde su tulumu olduğu halde onunla birlikte ben de saptım. Kazay-i hacet etti; sonra yanıma geldi. Ellerine su döktüm; abdest aldı. (O zaman) : — Yâ Emîrelmü'minîn: Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden kendilerine Allah (Azze ve Celle)'nin : (Eğer tevbe ederseniz kalpleriniz söz dinledi demektir} buyurduğu iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer: — Şaşarım sana ey İbni Abbas Onlar Hafsa ile Aişe'dir; cevabını verdi. (Zührî demiş ki: Vallahi Ömer, İbni Abbâs'ın sorduğu suâlden hoşlanmamış, fakat gizlememiştir.) Bundan sonra Ömer, hadîsi rivayete başladı, dediki: — Biz, Kureyş cemaati kadınlara tahakküm eden bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine tahakküm eden bir kavim bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapmağa başladılar. Benim evim Avâlî'deki Benî Ümeyye b. Zeyd kabilesinde idi. Bir gün karıma kızdım. Bir de baktım bana kafa tutuyor!.. Bana karşı söz söylemesini men'etüm. Kadın : — Benim sana karşılık vermemi neden men ediyorsun? Vallahi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) biri bütün gün akşama kadar kendisini terkediyor, dedi. Bunun üzerine oradan giderek Hafsa'nın yanına girdim. Ve : ~— Sen Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e kafamı tutuyorsun? dedim. Hafsa : — Evet, cevâbını verdi. — Sizden biriniz onu bütün gün akşama kadar terk ediyor mu? diye sordum. (Yine) : — Evet, cevâbını verdi. Dedim ki: — Sizden bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir. Biriniz Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gazabından dolayı Allah'ın kendisine gazâb etmeyeceğinden emîn olabiliyor mu? Şu halde böylesi helak olmuş demektir. Sen Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e kafa tutma, ondan bir şey isteme! Aklına geleni benden iste! Sakın ortağının Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın!» (Ömer burada Âişe'yi kasdetmiştir. Sözüne devamla) demiştir kî: — Benim Ensardan bir komşum vardı. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına inmek hususunda onunla nevbetleşirdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Bu suretle bâzan vahi haberini ve saireyi o bana getirir; bâzan da bunların mislini ben ona getirirdim. Aramızda: Gassânlılar bizimle harb etmek için atlarını nallatıyor; diye konuşurduk. Derken dostum Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına indi. Sonra yatsı zamanında bana gelerek kapımı çaldı; ve bana seslendi. Yanına çıktım. — Büyük bir hâdise olmuş; dedi. Ben : — Ne o? Yoksa Gassânlılar mı gelmiş? diye sordum. — Hayır; ondan daha büyük ve uzun!.. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarını boşamış!.. dedi. — Yazık! Hafsa mahvoldu, dedim: Ben bunun olacağını biliyordum. Onun için sabah namazını kıldığım gibi elbisemi kuşandım; sonra aşağı inerek Hafsa'nın yanına girdim. Hafsa ağlıyordu. — Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sizi boşadı mı? diye sordum. — Bilmiyorum; işte kendisi! Şu yatak odasına çekilmiştir, dedi. Bunun üzerine onun siyah bir kölesinin yanına gelerek: — Ömer için izin iste! dedim. Köle hemen içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: — Ona senin geldiğini söyledim, ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine oradan çekilerek minberin yanına gittim; oturdum. Bîr de ne göreyim! Onda bir cemaat oturuyorlar; bâzıları da ağlıyor!.. Biraz oturdum Sonra efkârım bana galebe çaldı; ve (tekrar) köleye gelerek: — Ömer için izin iste! dedim. Köle içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: — Ona senin geldiğini söyledim; ama ses çıkarmadı; dedi. Bunun üzerine geri döndüm. Az sonra baktım köle beni çağırıyor!.. — İçeri gir; sana izin verdiler! dedi. Artık içeri girdim. Ve Resûlullah'a selâm verdim. Baktım, dokuma bir hasır üzerine yaslanmış: hasır yan tarafında iz bırakmış. — Yâ Resûlâllah. kadınlarını boşadınmı? dedim. Başını bana doğru kaldırarak : «Hayır!» cevâbını verdi. Bunun üzerine ben şunları söyledim: -- Allah her şeyden büyüktür! Bizi bir görse idin yâ Resûlâllah! Biz Kureyş cemaati kadınlara tahakküm eden bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine tahakküm eden bir kavim bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapmağa başladılar. Derken bir gün karıma kızdım. Bir de baktım, bana kafa tutuyor!.. Bana karşı söz söylemesini men' ettim. Kadın : ~ Benim sana karşılık vermemi neden men' ediyorsun? Vallahi Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) birisi bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor; dedi. — Onlardan bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir; hiç biri Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gazabından dolayı Allah'ın kendisine gazab etmeyeceğinden emin olabiliyor mu? O halde muhakkak helak olmuştur; dedim. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gülümsedi. Ben (sözüme devamla) dedim ki: — Yâ Resûlâllah, Hafsa'nın yanına girdim de (ona) şunları söyledim: Sakın ortağının Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir daha gülümsedi. (Bu arada) : — Seninle sohbet edebilir miyim yâ Resûlâllah? dedim. «Evet!» cevâbını verdi. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldırarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim. Ve: — Yâ Resûlâllah, Allah'a duâ et de ümmetine bol rızk ihsan eylesin. İranlılarla Romalılar Allah'a tapmadıkları halde onlara bol rızklar ihsan eylemiştir; dedim. Bunun üzerine doğrularak oturdu ve : «Sen şüphede misin ey Hattâb oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında peşin verilen bir kavimdirler.» buyurdu. — Benîm için mağfiret dile yâ Resûlâllah, dedim. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zevcelerine pek ziyade gücendiğinden bir ay yanlarına girmemeye yemîn etmişti. Nihayet Allah (Azze ve Celle) kendisini tekdir eyledi, İzah için buraya tıklayın
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dediki): Mâlik'e, Esved b. Süfyan'ın âzadlısı Abdullah b. Yezîd'den dinlediğim, onun da Ebû Seleme h. Abdirrahman'dan, o da Fâtime binti Kays'dan naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum : Ebû Amr b. Hafs Fatıme'yi gıyaben talâkı bâinle boşamış da vekili ona arpa göndermiş. Fâtıme buna razı olmamış. Fakat Ebû Amr'ın vekili; — Vallahi senin bizde bîr hakkın yoktur; demiş. Bunun üzerine Fâtıme, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bu meseleyi ona anlatmış. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Senin onda nafaka hakkın yoktur.» buyurmuş ve iddetini Ümmü Şerîk'in evinde geçirmesini emretmiş. Sonra : «Ummü Şerik ashabımın daima ziyaretine gittikleri bîr kadındır. Sen ibni Ummi Mektûm'un yanında iddet bekle, çünkü o a'mâ bir adamdır. (Yanında) çarşafını atabilirsin! (Nikâh için) helâl olduğun zaman bana bildir!» buyurmuşlar. Fâtıme şunları söylemiş : — (Nikâha) helâl olduğum vakit kendilerine, Muâviye b. Ebî Süfyân ile Ebû Cehm'in beni istediklerini söyledim. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular: «Ebû Cehm sopasını boynundan bırakmaz; Muâviye'ye gelince; o da yoksuldur; hiç malı yoktur. Sen Usâme b. Zeyd ile evlen!» Ben buna razı olmadım. Sonra (tekrar) «Sen Usame b. Zeyd ile evlen!» buyurdular. Bunun üzerine onunla evlendim. Allah onda hayır halketti; ben de gıbta ettim! İzah için buraya tıklayın
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülazîz yâni İbni Ebî Hâzim rivayet etti. Kuteybe şunu da söyledi: Bize Ya'kûb yâni İbni Abdirrahmân el-Kaariy rivayet etti. Bu râviierin ikisi de Ebû Hazim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivayet etmişîer ki: Fâtime'yi kocası, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Selle/n) zamanında boşamış. Ve kendisine düşük bir nafaka vermiş. Fâtıme bunu görünce : — Vallâhi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e bildireceğim!» Şayet benim içîn nafaka varsa işime yarayanı alırım; bana nafaka yoksa ondan hiç bir şey almam!» demiş. Fâtıme şunu söylemiş : — Müteakiben bunu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e söyledim de : «Sana ne nafaka vardır, ne de mesken!» buyurdular
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Leys, Imrân b. Ebî Enes'den. o da Ebû Seleme'den naklen rivayet etti. Ebû Seleme şunu söylemiş: Fâtıme binti Kays'a sordum da bana haber verdi ki : Kocası Mahzûmî kendisini boşamış; fakat nafaka vermeğe yanaşmamış. Bunun üzerine Fâtıme, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek (meseleyi) haber vermiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Sana nafaka yoktur. Hemen taşın da İbni Ümrni Mektum'a git; onun yanında kal! Çünkü o â'mâ bir adamdır; yanında çarşafını atabilirsin!» buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Muhammed b. Râfi' rivayet etti. (Dediki): Bize Hüseyn b. Muhammed rivayet etti. (Dediki): Bize Şeybân, Yahya'dan yâni îbnî Ebî Kesîr'den, rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ebû Seleme haber verdi. Ona da Dahhâk b. Kays'ın kız kardeşi Fâtime binti Kays haber vermiş ki: Ebû Hafs b. Muğîrete'l-Mahzumî kendisini üç talâkla boşamış. Sonra Yemen'e gitmiş. Ailesi efradı Fâtime'ye : — Senin bizde nafaka hakkın yoktur; demişler. Bunun üzerine Hâlid b. Velîd birkaç kişi ile kalkarak Meymûne'nin evinde bulunan Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelmişler ve: — Gerçekten Ebû Hafs, karısını üç talâkla boşamıştır. Acaba bu kadına nafaka var mıdır? diye sormuşlar. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem). «Ona nafaka yoktur ama iddet vardır.» buyurmuş. Fâtıme'ye de: «Nefsin hakkında benden önce bir iş yapma!» diye haber göndermiş; ve Ümmü Şerîk'in evine taşınmasını emir buyurmuş. Sonra tekrar haber göndererek: «Umrnü Şerîk'e ilk muhacirler ziyarete gelirler; sen â'mâ ibni Ummi Mektûm'un yanına git! Çünkü baş örtünü attığın vakit seni görmez.» buyurmuşlar. Bunun üzerine Fâtime onun yanına gitmiş. îddetî geçince Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisini Usâme b. Zeyd b. Hârise'ye nikâh etmiş
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve ibni Hucr rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize İsmâîl yâni ibni Ca'fer, Muhammed b. Amr'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivayet etti. H. Bize bu hadisi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki); Bize Muhammed b. Bişr rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Amr rivayet etti. (Dediki): Bize Ebü Seleme, Fâtıme bînti Kays'dan naklen rivayet eyledi. Ebû Seleme şöyle demiş: Ben bunu Fâtıme'nin ağzından yazı ile tesbît ettim. (Dediki): — Ben Benî Mahzûm'dan bir adamla evli îdim. Sonra beni talâk-ı bâinîe boşadı. Ben de nafaka istiyorum diye ailesine haber gönderdim... Râviler bu hadîsi Yahya b. Ebî Kesîr'in, Ebû Seleme'den naklettiği hadîs mânâsında hikâye ettiler. Yalnız Muhammed b. Amr rivayetinde: «Beni geçip de kendi kendine bir iş yapma!» ibaresi vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Hasen b. Aliy el-Hulvânî ile Abd b. Humeyd hep birden Ya'kûb b. İbrâhîm b. Sa'd'dan rivayet ettiler. (Demişki): Bize babam, Sâlih'den, o da İbni Şihâb'dan naklen rivayet etti. İbni Şihab'a da Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf, ona da Fâtıme binti Kays haber vermiş ki, kendisi Ebû Amr b. Hafs b. Muğîre'nin nikâhı altında bulunuyormuş. Derken Ebû Amr onu üç talâkın sonuncusu ile boşamış. Fâtıme evinden çıkıp çıkmamak hususunda fetva istemek için Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e geldiğini, o da kendisine â'mâ ibni Ümmi Mektûm'un evine taşınmasını emir buyurduğunu söylemiş. Mervân boşanan kadının evinden çıkması hususunda bunu tasdik etmekten çekinmiştir. Urve de: «Âişe Fâtıme'nin bu hadîsini kabul etmedi» demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bana bu hadîsi Muhammed b. Râfi' dahi rivayet etti. (Dediki): Bize Huceyn rivayet etti. (Dediki): Bize Leys, Ukayl'den, o da ibni Şihâb'dan bu îsnâdia bu hadîsin mislini Urve'nin: «Âişe Fâtıme'nin bu hadîsini kabul etmedi.» sözü ile birlikte rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Bize İshâk b. İbrâhîm ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Lâfız Abd'indir. (Dediler ki) : Bize Abdürrezzak haber verdi. (Dediki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe'den naklen haber verdiki, Ebû Amr b. Hafs b. Muğîre, Aliy b. Ebî Tâlib ile birlikte Yemen'e gitmiş, de karısı Fâtıme binti Kays'a talâkı cinsinden kalan bîr talâkla boşadığı haberini göndermiş. Haris b. Hişâm iîe Ayyaş b. Rabîa'ya da Fâtıme'ye nafaka vermelerini emretmiş. Bunlar Fâtıme'ye: — Vallahi senin için nafaka yoktur; meğer ki, hâmile olasın! demişler. Bunun üzerine Fâtıme Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bunların söylediklerini ona anmış da : «Sana nafaka yoktur.» buyurmuşlar. Fâtıme kendisinden evden taşınmak için izin istemiş. O da izîn vermiş. Fâtıme: — Nereye (taşınayım) yâ Resûlâllah? diye sormuş. «İbni Ümmi Mektûm'un evine!» buyurmuşlar. Bu zât â'mâ imiş. Fâtıme onun yanında çarşafını atabilir; kendisini göremezmiş. Fatîme'nin iddeti bitince Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisini Usâme b. Zeyd'e nikahlamış. Sonra Mervân bu hadîsi sormak için Fâtıme'ye Kabîsa b Züeyb'i göndermiş; o da hadîsi kendisine nakletmiş. Mervân : — Biz bu hadîsi bir kadından başka kimseden işitmedik; insanları üzerinde bulduğumuz mu'temed ve sahîh hususla amel edeceğiz; demiş. Fâtıme Mervân'ın duyduğu vakit: «Öyle ise sizinle aramızda (hakem) Kur'ân vardtr. Allah (Azze ve Celle): Onları evlerinden çıkarmayın.» buyurmuştur. (Ama) bu kendisine ric'at hakkı oîana âiddir. Üç talâktan sonra ne gibi bîr iş olabilir? Kadın hâmile olmadığı zaman nasıl ona nafaka yoktur, diyorsunuz? Onu neye hapsediyorsunuz? demiş
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bize Hüşeym rivayet etti. (Dediki): Bize Seyyar ile Husayn, Muğîre, Eş'as, Mücâhid, İsmâîl b. Ebî Hâlid ve Dâvûd hep birden Şâ'bî'den naklen haber verdiler. Şa'bî şöyle demiş : Fâtıme biaıti Kays'ın yanına girdim de ona Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kendisine verdiği hükmü sordum. Şu cevâbı verdi: — Kocam beni talâk-ı bâinie boşadı. Ben de onu mesken ve nafaka hususunda Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e da'va ettim. Ama bana ne mesken verdi, ne nafaka. (Yalnız) İbni Ümmi Mektûm'un evinde iddet beklememi emir buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize Yahya b, Yahya da rivayet etti. (Dediki): Bize Hüseyin, Husayn iîe Dâvûd, Muğîre, İsmâî! ve Eş'as'dan, onlar da Şa'bî'den naklen onun : — Fâtıme binli Kays'ın yanına girdim... dediğini Züheyr'in Hüşeym'den rivayet ettiği gibi rivayette bulundu
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Habîb rivayet etti. (Dediki); Bize Hâlid b. Haris el-Hüceymî rivayet etti. (Dediki): Bize Kurre rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû'l-Hakem Seyyar rivayet etti. (Dedikî): Bize Şa'bî rivayet etti. (Dediki): Fâtıme binti Kays'ın yanına girdik. Bize İbni Tâb hurması ikram etti; süt karıştırması sundu. Ben kendisine, üç talâkla boşanan kadının nerede iddet bekleyeceğini sordum: — Kocam beni üç defa boşadı da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana ailem nezdinde iddet beklemeye izin verdi; dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Abdurrahmân b. Mehdî rivayet etti. (Dedikî): Bİze Süfyân, Seleme b. Küheyl'den, o da Şa'bî'den, o da Fâtıme binti Kays'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen üç talâkla boşanan kadın hakkında : «Ona mesken ve nafaka yoktur.» buyurduğunu rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Bana îshâk b. îbrâhîm el-Hanzali de rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya b. Aden haber verdi. (Dediki): Bize Ammâr b. Ruzeyk, Ebû İshâk'dan, o da Şa'bî'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivayet etti. Şöyle demiş : — Kocam benî üç defa boşadı. Bunun üzerine ben (evinden) taşınmak isteyerek Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelmiş. (Bana): «Amcan oğlu Amr b. Ummi Mektûm'un evine git de onun yanında îddet bekle!» buyurdular
- Bāb: ...
- باب ...
Bize bu hadîsi Muhammed b. Amr b. Cebele de rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Ahmed rivayet etti. (Dediki): Bize Ammâr b. Ruzeyk, Ebû İshâk'dan rivayet etti. (Şöyle demiş): Esved b. Yezîd'le ulu câmi'de oturuyorduk. Şa'bî de yanımızda idi. Derken Şa'bî, Fâtıme binti Kays hadîsini, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ona mesken ve nafaka vermediğini rivayet etti. Bundan sonra Esved bir avuç çakıl taşı alarak onun üzerine attı. Ve şunları söyledi: — Yazık sana! Böyle bir şeyi rivayet ediyorsun! Ömer: Biz Allah'ın kitabını ve Nebiimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sünnetini, belledimi unuttu mu bilmediğimiz bir kadının sözü île terk edemeyiz; ona mesken de vardır, nafaka da. Allah (Azze ve Celle): (Onları evlerinden çıkarmayın; kendileri de çıkmasınlar. Meğer ki, aşikâr bir kötülük işlemiş olsunlar.) [Talak 1] buyurmuştur; dedi
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize Ahmed b. Abdete'd-Dabbî rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Dâvûd rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman b. Muâz, Ebû İshâk'dan bu isnadla Ebû Ahmed'in Ammâr b. Ruzeyk'dan rivayet ettiği hadîsin mislini kıssası ile rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Vekî' rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman, Ebû Bekr b. Ebî'I-Cehm b. Suhayr el-Adevî'den rivayet etti. (Demişki): Fatıme binti Kays'i konuşurken işittim: Kocası kendisini üç talâkla boşamış da Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona mesken ve nafaka vermemiş. (Fâtıme dediki): — Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana : «Nikâh için helâl olduğun vakit bana bildir!» buyurdular. Ben de kendilerine bildirdim. Müteakiben Fâtime'yi Muâviye ile Ebû Cehm ve Usâme b, Zeyd istemişler. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Muoviye yoksul bir adamdır; hiç bir malı yoktur. Ebû Cehm'e gelince kadınları çok döğen bir adamdır. Lâkin Usame b. Zeyd!..» buyurdular. Fâtıme eliyle şöyle işaret ederek: Usâme! Usâme!.. dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona: «Allah ve Resulüne itaat senin için daha hayırlıdır.» demiş, Fatıme: — Ben de onunla evlendim ve gıbta ettim, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Bana İshâk b. Mansur da rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrahmân, Süfyân'dan, o da Ebû Bekr b. Ebû'l-Cehm'den naklen rivayet etti. (Demişki): Fâtıme binti Kays'ı şunu söylerken işittim : Kocam Ebû Amr b. Hafs b. Mugîre, beni boşadığını haber vermek için Ayyaş b. Ebî Rabîa'yı bana gönderdi. Onunla beş ölçek kuru hurma, beş ölçek de arpa yollamış. Ben : — Nafakam yalnız bundan ibaret mi? iddetimi sizin evinizde geçîrmeyecek miyim? dedim. Ayyaş : — Hayır, cevâbını verdi. Bunun üzerine hemen elbisemi kuşanarak Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e geldim. (Bana) : «Kocan seni kaç defa boşadı?» diye sordu. — Üç defa! dedim. «Doğru söylemiş; sana nafaka yoktur! İddetini amcan oğlu İbni Ummî Mektûm'un evinde bekle; çünkü onun gözü görmez; yanında çarşafını atabilirsin. îddetîn bittiği vakit hemen bana haber ver!» buyurdular. Derken beni bâzı kimseler kocaya istediler. Muâviye ile Ebû Cehm de bunlar meyanında idi. Fakat Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Muâviye yoksuldur: Vaktî hâli yerinde değildir. Ebû Cehm'den ise kadınlara karşı şiddet sâdr olmaktadır. (Yâhud: Kadınları döğer dedi veya buna benzer bir şey söyledi.) Lâkin sen Usâme b. Zeyd'i iltizâm etmelisin!» buyurdular
- Bāb: ...
- باب ...
Bana İshâk b. Mansur da rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Âsim haber verdi. (Dediki): Bize Süfyân-ı Sevrî rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû Bekr b. Ebî'l-Cehm rivayet etti. (Dediki: Ben ve Ebû Seleme b. Abdirrahmân, Fâtıme binti Kays'in yanına girerek kendisine sorduk. Fâtıme : — Ben Ebû Amr b. Hafs b. Muğîre'nin karısı idim. Bir ara kendisi Necrân gazasına gitti... dedi. Ravi hadîsi, ibni Mehdi hadîsi gibi rivayet etti. Şunu da ekledi: «Fâtıme (Dediki): Ben de Usâme ile evlendim. Allah beni Ebû Zeyd ile şerefyâb etti. Allah beni Ebû Zeyd ile mükerrem kıldı.»
- Bāb: ...
- باب ...
Bize UbeyduIIah b. Muâz el-Anberî de rivayet etti, (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû Bekr rivayet etti. (Dediki): Zübeyr zamanında ben de Ebû Seleme, Fâtıme binti Kays'in yanına girdik. Bize kocasının kendisini talâk-ı bâinle boşadiğını Süfyân hadîsinde olduğu gibi anlattı
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Hasan b. Aliy el-Hulvânî de rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya b. Âdem rivayet etti. (Dediki): Bize Hasan b. Salih, Süddî'den, o da Behiy'den, o da Fâtime bînti Kays'dan naklen rivayette bulundu. Fâtıme: «Kocam beni üç defa boşadı ama Resulullah (Sallallahu Aleyhi' ve Sellem) bana mesken ve nafaka vermedi.» demiş
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Ebû Kureyb de rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Usâme, Hişâm'dan rivayet etti. (Demişki): Bana babam rivayet etti. (Dediki): Yahya b. Saîd b. Âs, Abdurrahman b. Hakem'in kızı ile evlendi. Bilâhare onu boşayarak evinden çıkardı. Bundan dolayı Urve kendilerini ayıpladı. Onlar: — Ama Fâtıme de (kocasının evinden) çıkmıştı; dediler. Urve şunları söylemiş: — Bunun üzerine ben Âişe'ye gelerek meseleyi kendisine haber verdimde : — Fâtıme binti Kays için bu hadîsi anmakta bir hayır yoktur; dedi Bu sayfanın devamı niteliğindeki sayfa ve izah için buraya tıklayın
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Müsennâ da rivayet etti. (Dediki); Bize Hafs b. Gıyâs rivayet etti. (Dedikî): Bize Hişâm, babasından, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivayette bulundu. Fâtıme şöyle demiş: — Yâ Resûlallah, kocam beni üç defa boşadı; zorla yanıma girerler diyede korkuyorum; dedim. Ravi diyor ki: Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) emir buyurmuş; o da (oradan) taşınmış
- Bāb: ...
- باب ...
Bize (Yine) Muhammed b. Müsennâ rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Abdurrahmân b. Kâsim'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivayet etti ki, Âişe, Fâtıme'nin (mesken ve nafaka vermedi) sözünü kasdederek: — Bunu anmakla Fâtıme'ye bir hayır yoktur; demiş
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bana İshâk b. Mansûr da rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrahman, Süfyân'dan, o da Abdurrahmân b. Kâsıın'dan, o da babasından naklen haber verdi. Babası şunları söylemiş : Urvetü'bnû Zübeyr Âişe'ye: Hakemin kızı filânı görmedin mi? Kocası talâk-ı bâinle boşadı da (evinden) çıktı; demiş. Âîşe (buna) : — Ne çirkin iş yapmış! mukabelesinde bulunmuş. Urve : — Sen Fâtıme'nin söylediklerini işitmedin mi? demiş. Âişe : — Bana bak! Bunu anmakta ona hiç bir hayır yoktur; cevâbını vermiş. İzah için buraya tıklayın
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Muhammed b. Hatim b. Meymün rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya b. Saîd, İbni Cüreyc'den rivayet etti. H. Bize Muhammed b. Râfi'de rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrezzâk rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Cüreyc haber verdi. H. Bana Harûn b. Abdillâh dahî rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Haccâc b. Muhammed rivayet etti. (Dediki): İbni Cüreyc şunu söyledi. Bana Ebu'z-Zübeyr haber verdi ki, Câbir b. Abdillâh'ı şöyle derken işitmiş: Teyzem boşandı. Bilâhare hurmasının yemişini devşirmek istedi. Fakat bir adam onu dışarı çıkmaktan men'etti. bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e geldi de: «Hay hay, sen hurmanın yemişini devşir; zira belki tesadduk eder yahud bir hayır yaparsın!» buyurdular
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Ebû't-Tahir île Harmele b, Yahya rivayet ottiler Lafızları birbirine yakındır. Harmele (Bize rivayet etti) tabirini kullandı. Ebû't-Tahir ise: Bize İbni Vehb haber verdi, dedi. (İbni Vehb dediki): Bana Yûnus b. Yezîd, İbni Şihab'dan naklen rivayette bulundu (Demişki): Bana Ubeydullah b. AbdiIIah b. Utbe b. Mes'ûd rivayı etti ki, Babası, Ömer h. Abdillah b. Erkam ez-Zührî'ye mektup yazarak Sübey'a binti Haris el-Eslemiyye'nin yanına girmesini, ona kendi hadisini ve Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e fetva sorduğu vakit kendisine ne söylediğini sormasını emretmiş. Ömer b, Abdillah da Abdullah b. Utbe'ye. mektup yazarak Sübey'a'nın kendisine şunları haber verdiğini bildirmiş: Sübey'a Benî Amir b. Lüey kabilesinden Sa'd b. Havle ile evlîymiş Bu zat Bedir gazasına iştirak edenlerdenmiş. Bilahare karısı hamile iken Veda' haccında (Sa'd) vefat etmiş. Onun vefatından sonra çok geçmeden karısı doğurmuş. Nifasından temizlendiği vakit kendisini isteyecekler için giyinip kuşanmış. Derken yanına Benî Abdiddar kabilesinde Ebû's-Senabil b. Ba'kek isminde bir adam girerek : — Acep seni neden giyinmiş kuşanmış görüyorum! Galiba evlenme istiyorsun. Vallahi üzerinden dört ay on gün geçmedikçe sen evlenemezsin demiş. Sübey'a diyor ki: O zat bana bunu söyleyince geceleyin üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Sonra Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bu meseleyi ona sordum. Bana doğurduğum anda helal olduğum fetvasını verdi ve istersen evlenmemi emir buyurdu. ibni Şihab: «Doğurduğu vakit evlenmesinde bir beis görmüyorum velevki nifası içinde olsun. Ancak temizlenmedikçe kocası ona yakınlık edemez.» demiş
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Müsenna el-Anezî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülvehhab rivayet etti. (Dediki): Ben Yahya b. Saîd'den dinledim. (Dediki): Bana Süleyman b. Yesar haber verdiki, Ebû Seleme b. Abdirrahman ile İbni Abbas, Ebû Hureyre'nin yanında birleşmişler de, kocasının vefatından birkaç gün sonra nifas gören kadını görüşüyorlarmış. İbni Abbas: Bu kadının iddeti iki müddetin uzun olanıdır; demiş. Ebû Seleme ise (doğurmakla) kadının helal olduğunu söylemiş. Derken bu hususta münakaşaya başlamışlar. Ravi diyorki: Bunun üzerine Ebû Hureyre, Ebû Seleme'yi kasdederek: Ben kardeşim oğlu ile beraberim; dedi. Sonra İbni Abbas'ın azadlısı Kureyb'i bu meseleyi sormak için Ümmü Seleme'ye gönderdiler. Kureyb (gitti) geldi. Ve onlara Ümmü Seleme'nin şöyle dediğini haber verdi: Sübey'atü'l-Eslemiyye kocasının vefatından birkaç gece sonra nifas gördü. Bunu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e söyledide ona evlenmesini emir buyurdular
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize bu hadîsi Muhammed b. Bumh da rivayet etti. (Dediki) Bize Leys haber verdi. H. Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nakıd dahî rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Yezîd b. Harun rivayet etti. Bu ravilerin ikisi birden Yahya b. Saîd'den bu isnadla rivayette bulunmuşlardır. Yalnız Leys kendi rivayetinde: «Ümmü Seleme'ye gönderdiler.» demiş; Kureyb'in adını söylememiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Müsennâ rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Humeyd b. Nâfi'den rivayet etti. (Demişki): Zeyneb binti Ümmi Seleme'yi şunu söylerken işittim: Ümmii Habîbe'nin bir yakını vefat etti. Müteakiben Ümmü Habîbe sarı bîr esans getirterek onu kollarına sürdü ve: Ben bunu ancak ve ancak Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: «Allah'a ve âhiret gününe îmân eden bir kadına üç günden fazla yas tutmak helâl değildir. Yalnız koca(sı) için dört ay on gün (yas tutmak) müstesna !» buyururken işittiğim için yapıyorum; dedi. Bu sayfanın devamı niteliğindeki sayfa ve izah için buraya tıklayın
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bu hadîsi Zeyneb, annesi île Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Zeyneb'den, yahut Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden birinden naklen rivayet etmiştir. İzah 1489 da
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Müsennâ rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti; (Dediki): Bize Şu'be, Humeyd b. Nâfi'den naklen rivayet etti. (Demişki): Zeyneb binti Selenıe'yi annesinden naklen rivayet ederken dinledim. Bir kadının kocası Ölmüş. Kadinin gözüne bir şey olacağından korkmuşlar da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek sürme çekmek için ondan izin istemişler. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : . «Vaktiyle sizden biriniz evin en kötüsünde pırtıları içinde (yahut evinde en kötü pırtıları içinde) bir sene beklerdi. Nihayet bir köpek geçerse bir tezek atar da çıkardı. (Şimdi) dört ay on gün çok mu geliyor?» buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize Ubeydullab: b. Muâz rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Humeyd b. Nâfi'den iki hadîsi birden (yâni) sürme hakkındaki Ümmü Seleme hadîsi ile Ümmü Seleme ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden diğer birinin hadîsini Muhammed b. Ca'fer hadîsi tarzında rivayet etti. Yalnız o zevcenin Zeyneb olduğunu söylemedi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Amru'n-Nâkıd ile İbııi Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız Amr'ındır. (Dedilerki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Eyyûb b. Musa'dan, o da Humeyd b. Nâfi'den, o da Zeyneb binti Ebî Seleme'den naklen rivayette bulundu. Zeyneb (Şöyle demiş): Ümmü Habîbe'ye Ebû Süfyân'ın ölüm haberi gelince (haberin) üçüncü günü sarı bir esans getirterek onu kollarına ve yüzünün yanlarına sürdü de şunları söyledi: — Benim buna ihtiyâcım yoktu. (Ama) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: «Allah'a ve âhiret gününe îmân eden bir kadına üç günden fazla yas tutmak helâl değildir; yalnız koca müstesna! Çünkü kocasına dört ay on gün yas tutar.» buyururken işittim. İzah 1489 da
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybe ve İbni Rumh, Leys b. Sa'd'dan, o da Nâfi'den naklen rivayet ettiler. Nâfi'e de Safîyye binti Ebî Ubeyd, Hafsa'dan yahud Âişe'den veya her ikisinden naklen rivayette bulunmuşki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), «Allah'a ve âhiret gününe (yahut Allah'a ve Resulüne) îmân eden bir kadına bir ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl değildir. Yalnız kocasına (tutması) müstesna!» buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize bu hadîsi Şeybân b. Ferrûh da rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülâzîz yâni İbni Müslim rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah b. Dînâr, Nâfi'den Leys hadîsinin isnâdiyle onun rivayeti gibi rivayette bulundu
- Bāb: ...
- باب ...
Bize bu hadîsi Ebû Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ dahî rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Abdülvehhâb rivayet etti. (Dediki): Yahya b. Saîd'i şunu söylerken işittim: Ben Nâfi'yi, Safiyye binti Ebî Ubeyd'den naklen rivayet ederken dinledim. Safiyye, Peygamher (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Hafsa binti Ömer'i Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen Leys ile İbni Dînâr hadîsi gibi rivayette bulunurken işitmiş. Râvî: «Çünkü kocasına dört ay on gün yas tutar.» cümlesini de ziyâde etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize Ebû'r-Rabî' rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan naklen rivayet etti. H. Bize İbni Numeyr de rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Bize Ubeydullah rivayet etti. Bu râvîler hep birden Nâfi'den, o da Safiyye binti Ebî Ubeyd'den, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden birinden, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den naklen yukarikilerin hadîsi mânâsında rivayette bulunmuşlardır. İzah için burayı tıklayarak 938 nolu sayfanın devam sayfasına gidin
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amru'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı)'den naklen rivayet etti; dediler. Nebi Sallallahu aleyhi ve selem : «Allah'a ve âhiret gününe îmân eden bir kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl değildir; ancak kocasına (yas tutması} müstesna!» buyurmuşlar. İzah için burayı tıklayarak 938 nolu sayfanın devam sayfasındadır şaşırmayın
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Hasan b. Rabî' rivayet etti. (Dediki): Bize İbnî İdris, Hişâm'dan, o da Hafsa'dan, o da Ümmü Atıyye'den naklen rivayet ettiki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Hiç bir kadın ölüye üç günden fazla yas tutamaz; ancak koca için dört ay on gün yas tutmak müstesna! Yemen kumaşı müstesna olmak üzere boyalı elbise giyemez; sürme çekinemez; koku da sürünemez. Yalnız temizlendiği vakit bir parçacık kust veya ezfâr sürünebilir.» buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
{…} Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah b. Numeyr rivayet etti. H. Bize Amru'n-Nâkıd da rivayet etti. (Dediki): Bize Yezîd b. Hârûn rivayet etti. Bu râvilerin ikisi de Hişâm'dan bu isnâdla rivayette bulunmuş; ve: «Temizlik devresinde kust ve ezfâr dan bir parçacık...» demişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Bana Ebû'r-Rabî'ez-Zehrânî de rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd rivayet etti. (Dediki): Bize Eyyûb, Hafsa'dan, o da Ümmü Atiyye'den naklen rivayet eyledi. (Şöyle demiş) : Biz ölüye üç günden fazla yas tutmaktan nehyolunuyorduk; .yalnız koca için dört ay on gün müstesna idi. O esnada sürme çekinmez; koku sürünmez; boyalı elbise giymezdik. Ama bir hangimiz hayzından yıkandımı temizliği müddetinde kust ve ezfârdan bir parçacık kullanmasına ruhsat verilmişti