Sahih Muslim

...

(55) Kitāb: The Book of Zuhd and Softening of Hearts

(55) ...

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Abdü'I-Aziz (yâni; Derâverdî) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Dünya mü'minîn zindanı, kâfir'în cennetidir.» buyurdular. İZAH 2956 DA

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman (yâni; İbni Bilâl) Ca'fer'den, o da babasından, o da Câbir b. Abdullah'dan naklen rivayet ettiki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yayla köylerinden birinden şehre girerken pazara uğradı, halk etrafındaydılar. Derken küçük kulaklı ölü bir oğlağın yanından geçti. Onu eline alarak kulağından tuttu. Sonra : «Hanginiz bunun bir dirheme kendinin olmasını ister?» dedi. Ashâb : — Biz onun bir şey mukabilinde bizim olmasını dilemeyiz. Onunla ne yapabiliriz ki, dediler. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Bunun sîzin olmasını diler misiniz?» diye sordu. Ashâb : — Vallahi diri olsa kusuru vardı. Çünkü kulakları küçüktür. Ölü olduğu halde onu ne yapalım? dediler. Bunun üzerine : «Şimdi vallahi Allah nezdinde dünya sizin indinizde şu hayvandan daha kıymetsizdir.» buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{M-2} Bana Muhammed b. Müsennâ EI-Anczî île İbrahim b. Muhammed b. Ar'arate's-Sâ'mi rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Abdü'l-Vehhab (yâni; Sekafî), Ca'fer'den, o da babasından, o da Câbir'den, o da Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivayet ettiler. Yalnız Sekafî'nin hadîsinde: «Diri olsaydı bu kulak küçüklüğü onda kusur sayılırdı.» cümlesi vardır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

lîize Heddiih b. Hâlid rivayet etti. (Dediki): Bize Hemmâm rivayet etti. (Dediki): Bize Katâde, Mutarrif'deıı, o da babasından naklen rivayet etti. (Demişki): Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem}'e geldim kendisi : «Sizi çokluk meşgul etti.» sûresini okuyordu. «Âdemoğlu malım, malım diyor. Acaba ey Âdemoğlu, malından yiyip tükettiğinden, giyip eskittiğinden ve sadaka verip tekmillediğinden başka sana bir fayda var mı?» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{M-3} Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be rivayet etti. Ve her iki rûvi birden dediler ki: Bize İbni Ebî Adiy Saîd'den rivayet etti. H. Bize İbni Müsennâ da rivayet etti. (Dediki): Bize Muâz b. Hişam rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. Bu râvilerin hepsi Katâde'den, o da Mutarrif'den, o da babasından naklen rivayet etmişlerdir. (Demişki): Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e vardım... Ve râvi Hemmam'ııı hadîsi gibi nakletmiştir. İZAH 2960 DA

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Süveyd b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bana Hafs b. Meysera, Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet eitiki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Kul; malım, malım diyor. Halbuki malından ona yalnız üç şey vardır : 1- Yiyip bitirdiği, 2- Giyip eskittiği, 3- Ve verip biriktirdiği. Bundan gayrisi; kendisi gider, malı insanlara terkeder.» buyurmuşlar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-4} Bana bu hadîsi Ebû Bekir b. İshak da rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Ebî Meryem haber verdi. (Dediki): Bize Muhammed b. Ca'fer haber verdi. (Dediki): Bana Alâ b. Abdirrahman bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi. İZAH 2960 DA

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî ile Züheyr b. Harb ikisi birden Uyeyne'den rivayet ettiler. Yahya dediki: Bize Süfyan b, Uyeyne, Abdullah b. Ebî Bekr'den naklen haber verdi. (Demişki): Ben Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işittim: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Cenazeyi üç şey takib eder. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Onu ailesi, malı ve ameli takib eder; ailesi ile malı döner, ameli kalır.» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Harmele b. Yahya b. Abdillah (yâni; ibni Harmele b. îmran Et-Tûcîbi) rivayet etti. (Dediki): Bize ibni Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yûnus, ibni Şihâb'dan, o da Urve b. Zübeyr'den naklen haber verdi. Ona da Misver b. Mahreme haber vermiş. Ona da Amr b. Avf —ki bu zât Benî Âmir b. Lüeyy'in müttefiki idi. Resûlulah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Bedir'de bulunmuştu— haber vermiş ki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebû Ubeyde b. Cerrah'ı Bahreyn'in vergisini getirmek için oraya göndermiş. Resulullah fSallallahu Aleyhi ve Sellem) bizzat Bahreyn halkıyla müsaleha yapmış, onlara Alâ' b. Hadramî'yi vâli göndermişti. Ebû Ubeyde Bahreyn'den mallar geldi. Derken cnsar Ebû Ubeyde'nin geldiğini duydular. Ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le birlikte sabah namazına geldiler. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazı kılınca oradan ayrıldı. Onlar önüne çıktılar. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onları gördüğü vakit gülümsedi. Sonra: «Zannederim siz Ebû Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şey ile geldiğini duydunuz.» buyurdu. — Evet. yâ Resûlallah! dediler. «O halde sevinin ve sizi sevindirecek şeyi ümît edin! Vallahi! Ben sizin namınıza fakirlikten korkmuyorum. Lâkin ben sizîn namınıza dünyanın sizden öncekilere serildiği gibi, size de serilmesinden ve dünya içtn onların yarıştıkları gibi, sizin de yarış etmenizden, dünyanın onları helak ettiğ gibi, sîzi de heîâk edeceğinden korkuyorum.» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-6} Bize Hasen b. Ali El-Hulvâni ile Abd b. Humeyd hep birden Yakub b. ibrahim b. Sa'd'dan rivayet ettiler. (Demişki): Bize babam Salih'den rivayet etti. H. Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Darimî de rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dediki): Bize Şuayb haber verdi. Her iki râvi Zührî'den Yûnus'un isnâdıyla onun hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır. Yalnız Salih'in hadîsinde : «Onları alıkoyduğu gibi, sizi de alıkoyacağından korkarım.» cümlesi vardır. İZAH 2963 TE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Amr b. Sevvâd El-Âmirî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Amr b. Haris haber verdi. Ona da Bekir b. Sevâde rivayet etmiş. Ona da Yezîd b. Rebah (bu zat Abdullah b. Amr b. Âs'ın azatlısı Ebû Firâs'dır), Abdullah b. Amr b. As'dan, o da Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etmiş ki: «Size iran ve Bizans felhedildiği vakit, sizler hangi kavimsiniz?» buyurmuş. Abdurrahman b. Avf : — Bize Allah'ın emrettiği gihi deriz, cevabını vermiş. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Bundan başka bir şey yapmaz mısınız? Yarış edersiniz. Sonra birbirlerinize hasedlik çekersiniz. Sonra birbîrlerinize sırt çevirirsiniz. Sonra bir-bîrlerinize küsersiniz. Yahut buna benzer şeyler yaparsınız. Sonra muhacirlerin fakirlerine gider de, onları birbirleri üzerine vali yaparsınız.» buyurmuşlar. İZAH 2963 TE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybe b. Saîd rivayet ettiler. (Kuteybe: Haddesenâ; Yahya ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. (Dedilerki): Bize Muğîra b. Abdirrahman El-Hızâmî, Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen haber verdiki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar: «Biriniz mal ve hilkatte kendinden üstün olana baktığı vakit, bir de kendinin üstün olduğu daha aşağıkine baksın!» buyurmuşlar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-8} Bize Muhammed b. Rnfi' rivayet etti, (Dediki): Bize Abdurrezzâk rivayet etti. (Dediki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den, o da Ebû Hureyre'den, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen tamamiyle Ebû'z-Zinâd'ın hadîsi gibi rivayette bulundu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir rivayet etti. H. Bize Ebû Kureyb de rivayet etti, (Dediki): Bize Ebû Muaviye rivayet etti. H. Bize Ebû Bekr b. Ehî Şeyhe dahî rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Ebû Muaviye ile Vekî, A'meş'dcn, o da Ebû Salih'den, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Sizden daha aşağı olanlara bakın! Sizin fevkinizde olanlara bakmayın! Bu Allah'ın nimetini küçümsememenize daha lâyıktır.» buyurdular. Ebû Muaviye: «Allah'ın sîzin üzerinize olan nimetini.» demiş. izah: Bu rivayetleri Buhârî «Kitâbu'l-Cizye» ve «Kitâbü'r-Rikak»'da tahric etmiştir. Bahreyn ahalisi o zamanlar ekseriyetle Mecûsilerden müteşekkildi. Meeûsi'lerden cizye denilen vergi alınırdı. Hz. Ebû Ubeyde bu cizyeyi getirmişti. Ensarı kiramın, sabah namazında Mescid-i Nebeviye toplanmalarından anlaşılıyor ki, sâir namazları kendi mescitlerinde kılarlarmış. Çünkü her kabilenin ayrı ayrı mescitleri vardı. Rcsûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gülümsemesi, onların maksadını anladığındandır. Filhakika Ensarın mala ihtiyaçları olduğu, huzuruna bu maksatla çıktıkları hallerinden belli idi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) «Sevinin!» diyerek arzularını yerine getirdiğini müjdelemiş, arkacığından onlar için fakirlikten değil, bilâkis zenginlikten korktuğunu izah buyurmuştur. Bu endişenin sebebi ihtimal ki, dünyanın kendilerine feth edileceğini ve ileride zengin olacaklarını bilmesidir. Fakat, bu sözü ile fakirliğin zararı zenginliğin zararından daha az olduğuna işaret etmiş de olabilir. Çünkü fakirliğin zararı ekseriyetle dünyevî, zenginliğin zararı ise ekseriyetle dînî olur, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabının dünya malı kazanmak için birbirleri ile münâfese ederek geçmiş milletler gibi helak olmalarından endişe duyduğunu tasrih buyurmuştur. Münâfese: Bir şeye rağbet göstererek ona yalnız başına sahip olmaya çalışmak ve bu babta âdeta yarış etmektir. Dünya malı için yapılan bu yarışın sonu kavga ve helake varır. ibni Battal diyor ki: «Bu hadîs dünya malının kötü akıbetinden ve fitnesinin şerrinden korunmak gerektiğine delildir. insan dünya zînetlerine aldanarak bu hususta başkaları ile yarış etmemelidir. Yine bu hadîsle fakirliğin zenginlikten efdal olduğuna istidlal edilir. Çünkü dünya fitnesi zenginlikle beraberdir.» Hadîs'in bir rivayetinde Hz. Abdirrahman b. Avf'ın Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e cevaben: «Allah'ın bize emrettiği gibi söyleriz.» demesinden murâd; ona hamd ve şükür ederiz, fazlının devam ve ziyadesini dileriz, demektir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buna karşılık : «Bundan başka bir şey yapmaz mısınız?» mânâsına gelen: «E ve gayra zâlik» cümlesiyle başlayan beyanatını serd etmiştir. Fakat, bu cümle «Ev gayru zâlik» şeklinde de rivayet olunmuştur. Bu takdirde mânâsı: «Yahut bundan başka şeyler yaparsınız» demek olur. Hadîsin Hz. Ebû Hureyre rivayeti hakkında îbni Battâl şunları söylemiştir: «Bu hadîs bütün hayır mânâlarını cem' etmektedir. Çünkü insan din'e müteallik hususatta mutlaka kendinden üstün olanı bulacaktır. Onun derecesine varmak istediği zaman kendi halini kusurlu görecek ve daima Allah'ına yaklaşması artacaktır. Darlık içinde bulunan bir kimse de kendinden daha fakirini bulacak ve bunu düşündüğü zaman Allah'ın kendisine birçok kimselerden fazla ni'met verdiğini anlayacaktır. Binâenaleyh haline şükredecek, bu da âhiretteki ecrini yükseltecektir.» Bâzıları: «Bu hadiste derde deva vardır. Çünkü insan kendinden üstün olana bakarsa ona hasetlik çekmekten emin olamaz. Onun devası kendinden aşağı olana bakmaktır. Tâ ki, bu hal onun şükrüne sebep olsun!» demişlerdir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Şeybân b. Ferruh rivâycl etti. (Dediki): Rize Hemmam rivayet etti. (Dediki): lîize ishak b. Abdillâh b. Ebî Talha rivayet etti. (Dediki): Bana Abdurrnhman b. Ebî Amr'a rivayet etti. Ona da Ebû Hureyre rivayet etmiş ki, Kendisi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işitmiş: «Benî israil'de biri abraş, biri kel, birî de kör üç kişi varmış. Allah onları imtihan etmek istemiş de, kendilerine bir melek göndermiş. Melek Abraş'a gelerek: Sence en makbul şey nedir? diye sormuş. Abraş : — Güzel renk, güzel cild ve benden insanların iğrendiği halin gitmesidir, demiş. Bunun üzerine melek onu sıvazlamış ve iğrenç hali gitmiş, kendisine güzel bir renk ve güzel bir cild verilmiş. Melek : — Sence hangi mal en makbuldür? diye sormuş. Abraş : — Devedir (yahut; sığırdır, ishak şek etmiş.) demiş —Şu kadar var ki. Abraşla Kel'den biri devedir, demiş, öteki sığırdır demiştir— ve kendisine doğurması yakın bir deve verilmiş. Bunun üzerine Melek : — Allah sana bu devede bereket versin, demiş. Müteakiben Kel'e gelerek : — Sence en makbul şey nedir? diye sormuş Kel : — Güzel saç ve insanların iğrendiği şu halin benden gitmesidir, demiş. Melek onu da sıvazlamış ve o hal gitmiş. Kendisine güzel saç verilmiş. Melek : — Sence hangi mal en makbuldür? diye sormuş. Kel : — Sığırdır, cevâbını vermiş. Hemen kendisine hâmile bir inek verilmiş ve melek : — Allah bu inekte sana bereket versin, demiş. Sonra kör'e gelerek ; — Sence en makbul şey nedir? diye sormuş. Kör : — Allah'ın bana gözümü iade etmesi ve onunla insanları görmemdir, demiş. Melek onu da sıvazlamış ve Allah gözünü ona iade etmîş. — Sence hangi mal en makbuldür? diye sormuş. Kör: — Koyundur, cevâbını vermiş, hemen kendisine doğurmuş bir koyun verilmiş. Derken ötekiler üretmiş. Beriki, de doğurtmuş, bu suretle birinin bir vâdi devesi, diğerinin b'ır vadi sığırı, bunun da bir vadi koyunu olmuş. Sonra melek abraş'a eski suret ve kılığında gelerek : — Ben fakir bîr adamım, yolculuğumda bütün çarelerim inkıta'a uğradı. Bugün evvel Allah sonra senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Senden şu güzel rengi, güzel cildi ve malı veren (Allah) aşkına bir deve istiyorum. Yolumda onun üzerinde muradıma ulaşacağım, dedi. Abraş : — Haklar çoktur, mukabelesinde bulunmuş. Bunun üzerine melek ona: — Ben seni tanır gibiyim. Sen insanların iğrendiği abraş değil misin? Hani fakirdin, Allah sana verdi, demiş. Abraş : — Ben bu malı ancak ve ancak büyükten büyüğe (intikal eden) bir miras olarak edindim, cevâbını vermiş. Melek de : — Yalancı isen Allah seni eski haline çevirsin! demiş. Melek kel'e de eski suretinde gelerek, buna söylediğinin mislini söylemiş. O dahi bunun gibi cevap vermiş. Bunun üzerine : — Yalancı isen Allah seni eski haline çevirsin, demiş. Kör'e de eski suret ve kılığında gelerek: Ben yoksul ve yolcu bir adamım. Yolculuğumda bütün çarelerim inkıtaya uğradı. Evvel Allah, sonra senden başka bugün beni (evime) ulaştıracak yoktur. Senden gözünü iade eden (Allah) aşkına bir koyun istiyorum. Onunla yolumda (muradıma) ulaşaccğim, demiş. Kör : — Gerçekten ben kör idim. Allah bana gözümü iade etti. şimdi dilediğini al, dilediğini bırak! Vallahi bu gün Allah için aldığın bir şeyde sana zorluk çıkarmam, demiş. Bunun üzerine melek : — Malın senin olsun. Siz ancak imtihan edildiniz. Senden razı olundu, iki arkadaşın da hışıma uğradı, demiş.»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize ishak b. ibrahim ile Abbas b. Abdi'l-Azîm rivayet ettiler. Lâfız ishâk'ındır. (Abbas: Haddesenâ; ishâk ise Ahberanâ tâbirini kullandı. Dediki): Bize Ebû Bekir EI-Hanefî haher verdi. (Dediki): Bize Bükeyr b. Mismâr rivayet etti. (Dediki): Bana Âmir b. Sa'd rivayet etti. (Dediki): Sa'd b. Ebî Vakkâs develerinin arasında idi. Müteakiben oğlu Ömer geldi. Sa'd onu görünce: Şu binek gelenin şerrinden Allah'a sığınırım, dedi. Ömer indi ve babasına: Sen develerinin ve koyunlarının arasına indin de, halkı mülk hususunda aralarında çekişmeye terk mi ettin? dedi. Bunun üzerine Sa'd onun göğsüne vurarak: — Sus! Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: «Şüphesiz ki, Allah müttakî, zengin, kendini ibâdete veren kul'u sever.» buyururken işittim, dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Yahya b. Habib El-Hârisî rivayet etti. (Dediki): Bize Mu'temir rivayet etti, (Dediki): ismail'i Kays'dan, o da Sa'd'dan naklen rivayet ederken dinledim. H. Bize Muhammed b. Abdillah b. Numeyr de rivayet etti. (Dodiki): Bize babamla ibni Bişr rivayet ettiler, (Dedilerki): Bize ismail, Kays'dan rivayet etti. (Demişki): Ben Sa'd b. Ebî Vakkas'i şunu söylerken işittim : — Vallahi ben Allah yolunda Araplardan ilk ok atan adamım. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le birlikte Huble ile su Semur ağacının yaprağından başka--yiyeceğimiz bir şey olmadığı halde gaza ederdik. Hattâ her birimiz koyun gibi defi hacet ederdi. Sonra Benî Esed din nâmına beni ta'zir eder oldu. Şu halde ben hüsrana uğradım ve amelim yazık oldu demektir. ibni Numeyr «izen» kelimesini söylememiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivayet etti. (Dediki): Bize Veki', ismail b. Ebî Hâlid'den naklen bu isnadla haber verdi. Ve : «Hatta her birimiz keçi gibi defi hacet eder, ena hiç bir şey karışmazdı.» dedi. izah: Bu hadisi Buhâri «Kitâbu'r-Rikâk»'ta tahric etmiştir. Hz. Sa'd, Allah yolunda ilk ok atan müslümandır. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hicretin ilk yılında ilk seriyyesini Ubeyde b. Haris kumandansmda müşriklerin kervanına karşı göndermiş, iki taraf Râbığ'da karşılaşarak birbirlerine ok atmışlar, kılıç harbi yapmamışlardı. Bu harbde müslümanlar tarafından ilk oku Hz. Sa'd atmıştı. Huble ve Semûr çölde yetişen birer nevî ağaçtır. Benî Esed kabilesi Nebi (Sallalahu Aleyhi ve Sellem)'in vefatından sonra dinden dönerek Nebilik iddia eden Tuleyha b. Huveylid'e tâbi olmuşlardı. Sonra Hz. Ebû Bekr zamanında Hâlid b. Velid (Radiyallahu anh) onlarla harbederek kılıçtan geçirdi. Kalanları tekrar islâm'a avdet ettiler. Ve ekserisi Kufe'ye yerleştiler. Hz. Sa'd, Küfe valisi olunca, onu halife Ömer (Radiyallahu anh)'a şikâyet ettiler. Namazı iyi kıldıramıyor, dediler. Tâzir'den murad; ahkam ve farzlar hususunda tevkiftir. Taberi bunun takvim ve tâlim mânâsına geldiğini söylemiştir. Bu takdirde Hz. Sa'd: «Sonra Benî Esed kabilesi bana islâm'ı öğretmeye kalkıştı.» demek istemiştir. islâmda ta'zir: Te'dib ederek takvin yâni terbiye suretiyle doğrultmak mânâsına gelir ki, azarlamaktan başlıyarak icâbına göre dövmek, hapsetmek, sürgüne göndermek ve idam etmek suretleriyle icra olunur. Hadîs-i şerif ashab-ı kiramın Allah'a tâat yolunda gösterdikleri zühd, kanaat ve sabra delildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Seyban b. Ferrûh rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman b. Muğîra rivayet etti. (Dediki): Bize Humeyd b. Hilâl, Hâlid b. Umeyr El-Adevî'den rivayet etti. (Şöyle demiş): Bize Utbe b, Gazvân hutbe okudu. Allah'a hamd-u sena etti. Sonra şunları söyledi: — Bundan sonra (malûm ola ki) dünya geçici olduğunu bildirmiş ve sür'atle geçip gitmiştir. Ondan kabın dibinde kalan ve sahibi içen kalıntı gibi, bakıyyeden başka bir şey kalmamıştır. Hiç şüphe yok ki, siz dünyadan zevali olmayan bir diyara intikal edeceksiniz. O halde elinizde olanın en hayırlısı ile intikal edin. Bize söylendiğine göre Cehennemin kenarından bir taş atılacak. Taş yetmiş yıl cehenneme düşecek, dibine eremiyecektîr. Vallahi cehenneme doldurulacaksınız. Buna şaştınız mı? Filhakika bize anlatıldığına göre, cennet kapılarından her iki kanadın arası kırk yıllık mesafedir. Cennetin üzerine gün gelecek izdihamdan kapıya kadar dolacaktır. Ben kendimin Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le beraber bulunan yedi kişinin yedincisi olduğumu görmüşümdür. Ağaç yaprağından başka yiyeceğimiz yoktu. Hattâ dudaklarımız yara oldu. Ben bir örtü buldum da onu yararak kendimle Sa'd b. Mâlik [1] arasında taksim ettim. Yarısıyle kendim sarındım, yarısıyla da Sa'd sarındı. Bugün ise bizden hiç birimiz yoktur ki, şehirlerden birine vali olmasın. Ben nefsim hakkında büyük, Allah indinde küçük olmaktan Allah'a sığınırım. Gerçekten hiç bir Nebilik yoktur ki, neshedilmemiş akıbeti saltanata müncer olmasın. Sizler yakında haber alacak ve bizden sonra gelecek valileri tecrübe edeceksiniz

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-14} Bana İshak b. Ömer b. Selit de rivayet etti, (Dediki): Bize Süleyman b. Muğıra rivayet etti. (Dediki): Bize Humeyd b. Hilâl, Hâlîd b. Umeyr'den rivayet etti. Bu zât câhiliyyet devrine yetişmiştir, (Demişki): Utbe b, Gazvân hutbe okudu. Kendisi Basra valisi idi... Ve râvî, Şeyban'ın hadîsi gibi nakletmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Ebû Kureyb Muhammed b. Alâ' dahi rivayet etti. (Dediki): Bize Veki', Kurra b. Hâlid'den, o da Humeyd b. Hilâl'den, o da Hâlid b. Umeyr'den naklen rivayet etti. (Demişki): Ben Uthe b. Gazvân’ı şunu söylerken işittim : — Gerçekten kendimin Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellemj'le birlikte bulunan yedi kişinin yedincisi olduğumu görmüşümdür. Huble yaprağından başka yiyeceğimiz yoktu. Hattâ dudaklarımız yara oldu)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Muhammed b. Ebî Ömer rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyan, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, b da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Ashab : — Yâ Resûlallah! Biz kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz? diye sordular. «Oğle zamanında bulut içinde değilken güneşi görmek husûsunda bir-birinizle itişip kakışıyor musunuz?» dedi. Ashab: — Hayır! cevâbını verdiler. «Yâ Bedir gecesinde bulut içinde olmayan ay'ı görmek hususumda bir-birinizle itişîr misiniz?» dedi. Ashab (yine) : — Hayır! cevâbını verdiler. «O halde nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz Rabbinizi görme hususunda ancak bu ayla güneşden birini görmek için itiştiğiniz gibi itişeceksiniz. Teâlâ Hazretleri kulun karşısına çıkarak : — Ey filân, ben sana ikram etmedim mi? Seni reis yapmadım mı? Sana zevce vermedim mi? Sana at ve develeri musahhar kılmadım mı? Reislik yapmana, ganimet malının dörtte birini almana müsaade etmedim mi? diyecek. O da : — Hay hay (ettin) cevâbını verecektir. Teâlâ Hazretleri : — Yâ bana kavuşacağını aklından geçirdin mî? diye soracak. Kul . — Hayır! cevâbını verecektir. Bunun üzerine Teâlâ Hazretleri: Işte ben de senin benî unuttuğun gibi, seni unutuyorum, diyecek. Sonıfa ikinci kulun karşısına çıkarak : — Ey filân! Ben sana ikram etmedim mi? Seni reis yapmadm mı? Sana zevce vermedim mi? Atları ve develeri sana musahhar kılmadım mı? Reislik yapmana ve ganimetin dörtte birini almana müsaade etmedim mi? diye soracak. O da : — Hay hay (ettin) Yarabbi! cevâbını verecek. —' Bana kavuşacağını hiç aklından geçirdin mi? diyecek. Kul : — Hayır! cevâbını verecektir. Bunun üzerine Teâlâ Hazretleri : — işte ben de senin benî unuttuğun gibi, seni unutuyorum, diyecek. Sonra üçüncü kulun karşısına çıkarak, ona da bunun mislini söyleyecek. Fakat o kul : — Yâ Rabbi! Ben Sana, Senin Kitabına ve Nebilerine inandım; namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim, diyecek ve olanca gücüyle hayır senasında bulunacak. Teâlâ Hazretleri : — Öyle ise şuraya! buyuracaktır. Sonra kendisine : — Şimdi sana şahidimizi göndereceğiz, denilecektir. Kul kendi kendine Aceb bana şâhîdlik yapacak bu zât kimdir? diye düşünecek, fakat ağzına mühür vurulacak; uyluğuna, etîne ve kemiğine : — Konuş! denilecek. Artık uyluğu, eti ve kemiği onun amelini söyleyecektir. Bu ona kendi nâmına bir özür bırakmamak içindir. işte bu münâfıktır. Allah'ın hışımına uğrayacak olan da budur.» İZAH 2969 DA

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Ebû Bekir b. Nadr b. Ebi'n-Nadr rivayet etti. (Dediki): Bana Ebu'n-Nadr Hâzim b. Kaâsım rivayet ettî. (Dediki): Bize Ubeydullah El-Eşcaî, Süfyan-i Sevrî'den, o da Ubeydeî-Müktib'den, o da Fudayl'dan, o da Şa'bî'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında idik. Güldü. Ve : «Niye gülüyorum, biliyor musunuz?» dedi. Biz : — Allah ve Resulü hilir, cevâbını verdik. Şöyle buyurdular: «Kulun Rabbiyle konuşmasına gülüyorum. — Yâ Rabbi! Sen beni zulümden korumadın mı? diyecek. Teâlâ Hazretleri : — Evet korudum, buyuracak. Kul : — Ama ben kendime benim tarafımdan bir şâhid getirilmesinden başka bir şeye razı değilim, diyerek. Teâlâ Hazretleri de : — Bugün sana tek şâhid olarak nefs’in, çok şabid elarak da kiram-ı kâtibin (melekler!) kâfidir. Buyuracak ve ağzına mühür vurulacaktır. Müteâkiben uzuvlarına, konuş, denilecek. Onlar da bunun amellerini söyleyecektir. Sonra konuşmak hususunda serbest brakılacak ve : — Sizler uzak olun, ırak olun! Ben ancak sizin için mücâdele ediyordum diyecektir.»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Fudayl, o da Umara b. Ka'kâ'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Allahım! Âl'i Muhammed'in rızkını yetecek kadarcık ver!» diye duâ ettiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd, Züheyr b. Harb ve Ebû Kureyb de rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Veki' rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş, Umara b. Ka'kâ'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Allahım! Âli Muhammed'in rızkını yetecek kadar ver!» diye dua ettiler. Amr'ın rivayetinde : «Allahım! Rızık ver!» denilmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-19} Bize bu hadîsi Ebû Saîd El-Eşecc de rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Usâme rivayet etti. (Dediki); Ben A'meş'i, Umara b. Ka'kâ'dan bu isnadla rivayet ederken dinledim. O : «Kût» yerine «kefâf» demiştir. İZAH 2979 DA

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Züheyr b. Harb ile ishak h. ibrahim de rivayet et­tiler. (ishak: Ahberanâ; Züheyr ise: Haddesenâ tâbirini kullandı, Dediki): Bize Cerir Mansûr'dan, o da ibrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : «Âli Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisi Medine'ye geleli­den vefatına kadar, üç gece arka arkaya buğday yemeğinden doya doya yememişlerdir.»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. i(Dediki): Bize Şu'be, Ebû ishak'dan rivayet etti. (Demişki): Ben Abdurrahman b. Yezid'i, Esved'den, o da Âişe'den naklen rivayet ederken dinledim ki, Âişe şöyle demiş : «Âli Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tâ Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in ruhu kabzedilinceye kadar, iki gün arka arkaya arpa ekmeğinden doya doya yememiştir.»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Alİ b. Hucr, toptan ismail'den rivayet ettiler. ibnİ Eyyub (Dediki): Bize ismail b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bana Abdullah b. Dinar haber verdi. Ki, Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işitmiş. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hicr'liler hakkında ; «Şu azab gören kavmin üzerine girmeyin. Ancak ağlayarak girerseniz o başka! Eğer ağlar halde değilseniz, onların başına gelen sizin başınıza da gelmemesi için yanlarına girmeyin!» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dediki): Bize ibni Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yûnus, ibni Şihab'dan naklen haber verdi. Kendisi Hicrî (yâni) Semûd kavminin meskenlerini anlatıyormuş. Salim b. Abdillah demiş ki: Gerçekten Abdullah b. Ömer şunları söyledi: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Hicr'e uğradık. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize: «Kendilerine zulmedenlerin başına gelenler, sizin başınıza da gelmesinden korunmak için onların meskenlerine girmeyin! Ancak ağlayarak girerseniz o başka!» buyurdu. Sonra hayvanını sürdü ve sür'atle giderek o yeri arkasında bıraktı. İZAH 2981 DE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Hakem b. Musa Ebû Salih rivayet etti. (Dediki): Bize Şuayb b. ishak rivayet etti. (Dediki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den naklen haber verdi. Ona da Abdullah b. Ömer haber vermiş ki: Cemaat Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Hicr'e (yâni; Semûd) kavminin toprağına inmişler de, oranın kuyularından su çekmişler. Ve o su ile hamur karmışlar. Derken Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çektikleri suyu dökmelerini, hamuru da develere yem yapmalarını emir buyurmuş. Onlara dişi devenin gittiği kuyudan su çekmelerini emretmiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-40} Bize ishak b. Musa EI-Ensârî de rivayet etti. (Dediki): Bize Enes b. İyâd rivayet etti. (Dediki): Bana Ubeydullah bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etti. Şu kadar var ki o: «Kuyularından su çektiler de onunla hamur kardılar.» demiştir. izah: Bu rivayetleri Buhâri «Kitâbu's-Salât» ile «Kitâbu'l-Enbiya»'da tahric etmiştir. Hicr: Semûd kavminin yaşadığı yerlerdir. Ki Şam'la Medine arasına düşer. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ordusuyla Tebûk gazasına giderken buradan geçmiş ve Allah'ın hışmına uğrayarak helak olan bu kavmin memleketine uğramayı ashabına yasak etmiş, oraya girerlerse ağlayarak girmelerine müsaade buyurmuştu. Semûd kavmi Salih (Aleyhısselâm)'ın ümmetidir. Bunlar Hz. Sâlih'e isyanları sebebiyle Allah'ın gazabına uğrayarak helak olmuşlardı. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ümmetinin de bu yere girerlerse bir musibete duçar olurlar endişesiyle oraya girmelerini yasak etmiş, mutlaka girmek icab ediyorsa ağlamalarını emir buyurmuştu. Bunun sebebi ağlamanın düşünüp ibret almaya müncer olmasıdır. Ağlamayı emir âdeta ibret almayı emir gibidir. Böyle bir kavmin yurtlarından geçerken onların hallerini düşünmemek ve ibret almamak ihmalkârlık hususunda onlara benzemek olur. Ve sonuçta kalb katılaşır, onların amellerini işleyerek akıbetlerine uğramak mümkündür. Bu hadîsler murakabeye zâlimler diyarından geçerken, onlardan ibret almaya teşvik etmektedirler. Nitekim Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Müzdelife'den Mîna'ya dönen hacıların Muhassir vadisinden geçerken sür'atle yürümelerini emir buyurmuştu. Çünkü Ashabı Fil denilen Ebrehe ordusu burada helak edilmişti. Binâenaleyh böyle yerlerden geçerken murakabeye ve tefekküre dalarak, Allah'ın hışmından korkmak, ağlamak ve orada helak olanlardan ibret alarak Allah'a sığınmak icab eder. Hadîs-i şerifte bundan başka şu fâideîer vardır : 1- Hicr kuyularının sularını kullanmak memnudur. Bundan yalnız deve kuyusu müstesnadır. 2- Bu kuyuların suyu ile karılan hamur hayvanlara yedîrilir. 3- insana menedilen bir yiyecek hayvana yem olarak verilebilir. 4- Zâlimlerin su kuyularından kaçınmalı, sulehamn kuyularından su alarak teberrük etmelidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dediki): Bize Mâlik, Sevr b. Zeyd'den, o da Ebû'l-Gays'dan, o da Ebû Hureyre'den, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etti. (Şöyle buyurmuşlar) : «Dul ve yoksul için çalışan kimse, Allah yolunda cihad eden gibidir. — Zannederim şöyle de buyurdu— Ve fütur getirmeden nemez kılan, bırakmadan oruç tutan gibidir.» İZAH 2983 TE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bize ishak h. isa rivayet etti. (Dediki): Bize Mâlik, Sevr b. Zeyd Ed-Dîlî'den rivayet etti, (Demişki): Ben Ebû'l-Gays'i, Ebû Hureyre'den naklen rivayet ederken dinledim. (Dediki): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'. «Kendinin veya başkasının olsun yetime bakan kimse ile ben, cennette şunlar gibiyiz.» buyurdular. Ve Mâlik şehâdet parmağı ile orta parmağa işaret etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Harun b. Saîd El-Eylî ile Ahmed b. îsa rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize ibnİ Vehb rivayet etti. (Dediki): Bana Amr (Bu zât ibni Hâris'dir) haber verdi. Ona da Bükeyr rivayet etmiş, ona da Âsim b. Ömer b. Katâde rivayet etmiş ki, kendisi UbeyduIIah EI-Havlânî'yi rivayet ederken dinlemiş. UbeyduIIah Osman b. Affân'ı Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mescidini yaptığı sırada hakkında halkın dedikoducu ânında dinlemiş. Osman şöyle demiş: Siz gerçekten çok konuştunuz. Halbuki ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: «Her kim bir mescid bina ederse — Bükeyr demîş ki : Zannederim onunla Allah'ın rızâsını taleb ederek dedi— Allah ona cennette bu mescidin mislini bina eder.» buyururken işittim. Harun'un rivayetinde : «Allah ona cennette bir ev bina eder.» cümlesi vardır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ ikisi birden Dahhâk'den rivayet ettiler, ibni Müsennâ dediki: Bize Dahhâk b. Mahled rivayet etti, (Dediki): Bize Abdu'l-Hamîd b. Ca'fer haber verdi. (Dediki): Bana babam, Mahmud b. Lebid'den rivayet etti ki, Osman b. Affan mescidi bina etmek istemiş de, halk bunu hoş görmemiş, onu olduğu gibi bırakmasını istemişler. Bunun üzerine Osman: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: «Her kîm Allah için bir mescid bina ederse, Allah ona cennette bu mescidin mislini bina eder.» buyururken işittim, demiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-44} Bize bu hadîsi îshak b. ibrahim EI-Hanzalî de rivayet etti. (Dediki); 'Bize Ebû Bekr El-Hafî ile Abdu'l-Melik b. Sabbâh ikisi birden Abdu'l-Hamid b, Ca'fer'den bu isnadla rivayet ettiler. Yalnız onların hadîsinde : «Allah ona cennette bir ev bîna eder.» cümlesi vardır. izah: Bu hadîsi Buhârî Kitâbu's-Salat»'da tahric etmiştir. Hadîs-i şerif kitabımızın mescidler bahsinde (533 olarak) geçmişti. Nevevî diyor ki: «ihtimal mescidin cennetteki misli mikdâr ve mesaha itibariyledir. Lâkin birçok ziyâdeler ilâvesiyle dünya evinden daha nefis olacaktır. Maamafih dünya evinden mesaha itibariyle daha büyük ve daha şerefli olması ve sâdece isim itibariyle misli denilmesi de muhtemeldir.' Übbî : «Hz. Osman'ın mescide sadece ilâve yaptığı halde bu hadîsle istidlal etmesi ilâvenin de mescid yapmak hükmünde olmasındandır.» demiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivayet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dedilerki): Bize Yezid b. Harun rivayet etti. (Dediki): Bize. Abdü'l-Aziz b. Ebî Seleme, Vehb b. Keysan'dan, o da Ubeyd b. Umeyr El-Leysi'den, o da Ebû Hureyre'den, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem}'den naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşlar: «Bir adam sahra bir yerde iken bulut içinde: Filânın bahçesini sula! diye bîr ses işitmiş. Derken o bulut giderek suyunu bir taşlığa boşaltmış. Bir de ne görsün, o sel yollarından biri bu suyun hepsini almış. Adam suyu takib etmiş. Bakmış kî, bir adam kalkmış, bahçesinde suyu bel küreğiyle çeviriyor. Ona : — Ey Allah'ın kulu, senin adın nedir? dîye sormuş. O da : — Filândır, diyerek bulut içinden işittiği ismi söylemiş. O da buna : — Ey Allah'ın kulu, benim adımı niçin soruyorsun? demiş. Beriki : — Ben şu suyu indiren bulutta bîr ses işittim: Filânın bahçesini sula! diye senin ismini söylüyordu. Bu bahçe hususunda ne yapıyorsun? demiş. Bahça sahibi : — Madem ki, böyle diyorsun (söyleyeyim). Ben bu bahçeden çıkana bakar da onun üçte birini tasadduk eder, üçte birini çoluk çocuğumla kendim yerim, üçte birini de bahçeye iade ederim, demiş.»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-45} Bize bu hadîsi Ahmed b. Abdete'd-Dabbî de rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Dâvud haber verdi. (Dediki): Bize Abdu'l-Aziz b. Ebi Seleme rivayet etti. (Dediki): Bize Vehb b. Keysan bu isnadla rivayet etti. Yalnız o : «Üçte birini de yoksullara, dilencilere ve yolcuya ayırırım, demiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Züheyr b. Harb rivayet elti. (Dediki): Bize ismail b. ibrahim rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh b. Kaâsım, Alâ' b. Abdirrahman b. Ya'kub'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen haber verdi. (Demişki): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular : «Allah Tebâreke ve Teâfâ: Ben ortakların şirkten en gânisiyîm. Her kim bir amel işler, onda benimle birlikte başkasını ortak eylerse, onu şirkiyle başbaşa bırakırım, buyurdu.» İZAH 2987 DE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Ömer h. Hafs b. Gıyâs rivayet etti. (Dediki): Bana babam, İsmail b. Sümey'den, o da Müslim EI-Batîn'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da Ibni Abbâs'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Her kim amelini işittirirse; Allah onu işittirir. Ve her kim riyâ yaparsa, Allah onun iç yüzünü meydana çıkarır.» buyurdular. İZAH 2987 DE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da Seleme b. Küheyl'den naklen rivayet etti. (Demişki): Ben Cündeb El-Alakî'den dinledim. (Dediki): Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Her kim (yaptığını) işittirirse, Allah o kimseyi işittirir. Ve her kim riya yaparsa, Allah da onun içyüzünü meydana çıkarır.» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{M-48} Bize ishak b. ibrahim de rivayet etti. (Dediki): Bize Mülâî rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân bu isnadla rivayet etti ve: «Ondan başka hiç bir kimseyi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu derken, işitmedim...» cümlesini ziyâde etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{M-48-2} Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyan, Velid b. Harb'dan naklen haber verdi. (Saîd dediki: Zannederim îbni Haris b. Ebî Musa dedi.) Demişki: Ben Seleme b. Küheyl'den dinledim. (Dediki): Ben Cündeb'den dinledim. (Ondan başka hiç bir kimseyi Resûlullah (Sullallahu Aleyhi ve Sellem)'den dinledim derken işitmedim.) Ben (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim diyordu. Râvi Sevr'in hadîsi gibi rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{M-48-3} Bize bu hadîsi ibni Ebî Ömer de rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyan rivayet etti. (Dediki): Bize doğru söyleyen emniyetli Velid b. Harb bu isnadla rivayette bulundu. izah: Bu hadîsi Buhârî Kitâbu'r-Rikâk'da tahric etmiştir. Hadîsin ilk rivayetinden murad: «Benim şerik vesâireye ihtiyacım yoktur. Bir kimse bir şeyi hem benim için, hem başkası için yaparsa, ben onu kabul etmem. Benimle birlikte o işe kimi ortak yaptıysa, ona bırakırım,» demektir. Yâni: Riya için yapılan amel bâtıldır. Sevabı yoktur. Sahibi günahkâr olur. Diğer rivayetlerden murad: -Bir kimse bir işi başkaları işitsinler de onu takdir etsinler diye yaparsa Allah Teâlâ da kıyamet gününde onun bu hâlini mahşer halkına işittirir ve kendisini rezil rüsvay eder, demektir. Süm'a ile riya aynı mânâya gelirler. Dinen ikisi de yasak edilmiştir. Bu rivayetlere muhtelif mânâlar verilmiştir. Bâzıları: «Bir kimse başkalarının kusurlarını duyarak onları etrafa yayarsa Allah da onun kusurlarını meydana çıkarır.» demiş. Bir takımları: «Allah ona sevablarmı gösterir. Fakat kendisine hasret ve üzüntü olsun diye vermez.» mütalâasında bulunmuş. Daha başkaları: «Bir kimse yaptığı işle onu insanların işitmesini kastederse, Allah insanlara işittirir. Ve o işten kazancı da yalnız bu olur.» demişlerdir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Bekr (yâni; ibni Mudar) ibni Hâddan, o da Muhammed b. ibrahim'den, o da îsa b. Talha'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet ettiki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sallem)'i şöyle buyururken işitmiş: «Şüphesiz kul bir söz söyier, onun sebebiyle cehenneme, doğuyla batı arasından daha uzağa iner.»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize bu hadîsi Muhammed b. Ebi Ömer El-Mekkî de rivayet etti. (Dediki): Bize Abdu'l-Aziz Ed-Derâverdî, Yezid b. Hâd'dan, o da Muhammed b. ibrahim'den, o da isa b. Talha'dan, o da Ehû Hureyre'-den naklen rivayet ettiki: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Şüphesiz kul mânâsını düşünmeden bîr söz söyler. Onun sebebiyle cehenneme, doğu ile batı arasından daha uzağa düşer.» buyurmuşlar. izah: Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'r-Rikâk»'da; Tirmizî «Kitâbu'z-Zuhd»'de; Nesâî «Kitabu'r-Rakâık»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Hadîsin ikinci rivayetinden de anlaşılıyor kî, bir kimse nereye varacağını düşünmeden söylediği bir söz sebebiyle çok defa cehennemi boylayacaktır. Söylenen sözün uzun veya kısa olması mühim değildir. Nevevî buna sultan ve kumandan gibi büyüklerin huzurunda kaçırılan sözü, zina iftirasını ve müslümana zarar verecek şekilde konuşmayı misâl vermiştir. Hadis-i serîf dili korumaya teşvik etmektedir. insan konuşacağı zaman evvelâ düşünüp taşınmalı, konuşmasından bir fayda hâsıl olacaksa söylemeli, aksi takdirde susmalıdır. Hükemâdan biri: «Allah Teâlâ insanda iki kulak, bir dil yaratmıştır. Tâ kî. işitmesi, konuşmasının iki misli olsun. demiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Yahya b. Yahya ile Ebi Bekr b. Ebî Şeybe, Muhammed b. Abdillah b. Numeyr, ishak b. ibrahim ve Ebû Kureyb rivayet ettiler, lâfız Ebû Kureyb'indir. (Yahya ile îshak: Ahberanâ; Ötekiler: Haddesenâ tâbirlerim kullandılar. Dedilerki): Bize Ebû Muâviye rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş, Şakik'den, o da Usâme b. Zeyd'den naklen rivayet etti. (Demişki): Bana: Osman'ın yanına girsen de, onunla konuşsan a! dediler. Ben de: Siz zannediyor musunuz ki, ben onunla yalnız size işittirdiklerimi konuşuyorum. Vallahi onunla ikimiz arasında ilk defa ben açmış olmayı istemediğim bir şey açmaksızın konuşmuşumdur. Ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: «Kıyâmel gününde bir adam getirilerek cehennem'e atılacak ve karnının barsakları çıkacak. Onları eşeğin değirmen taşını döndürdüğü gibi döndürecek. Derken yanına cehennemlikler toplanacak ve: Ey filân, sana ne oldu? Sen iyiliği emir, kötülüğü men etmez miydin? diyecekler. O da: Evet! iyiliği emrederdim. Ama yapmazdım. Kötülükten nehyederdım. Ama yapmazdım, diyecektir.» buyururken işittikten sonra, bana âmir olacak hiç bir kimse için, bu insanların en hayirlısıdır, demiyorum

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{M-51} Bize Osman b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Ccrir, A'meş'den, o da Ebû Vâil'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Usâme b. Zeyd'in yanında idik. Bir adam : Osman'ın yanına girip onunla yaptığı şeyler hususunda konuşmaktan seni ne men'ediyor? dedi. Ve râvi hadîsi yukarki gibi nakletmıştir. izah: Bu hadîsi Buhârî «Kitabu Bed'il-Halk» ve «Kit5bu'I-Fiten»'de tahric etmiştir. Hz. Üsâme'den istenilen şey Osman b. Affan (Radiyallahu anh)'ın yanına girerek halk arasında yayılan fitne ve bu fitneyi söndürmenin çâreleri hakkında onunla konuşmasaydı. Hz. Usâme ashab'ın bu isteklerine karşı siz benim Osman'la yalnız sizin huzurunuzda konuştuğumu sanıyorsunuz. Ben onunla bu hususu alenen konuşup yeni bir fitne kapısı açmaktan sa, ikimiz arasında gizlice konuştum, cevâbını vermiştir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Seilem)'den rivayet ettiği hadîsle de kötülükten men ederken, fitneyi körüklememek lâzım geldiği hususuna işaret etmiştir. Çünkü bir kimsenin âmirine karşı aşikâre itirazda bulunması cemaatın dağılmasına ve fitnenin daha çok büyümesine sebep olur. Hadîs-i şerif âmirlere karşı terbiye ve nezaketli davranmanın lüzumuna kendilerine yapılacak nasihatin nezâket dairesinde gizlice yapılması gerektiğine delildir. Fakat gizli nasihat kâr etmediği zaman hak zayi olmamak için aşikâre söylemek de caizdir. Ulemadan bazıları buna kail olmuş, bir takımları kötülükten nehyin kalble olacağını söylemişlerdir. Hadîs-i şerîf cehennemin şiddetine de işaret etmektedir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Hatim ve Abd b. Humeyd rivayet ettiler. (Abd bana rivayet etti, ötekiler bize rivayet etti tâbirlerini kullandılar. Dedilerki): Bize Ya'kub b. ibrahim rivayet etti. (Demişki): Salim şunu söyledi. Ben Ebû Hureyre'yi §öyle derken işittim. Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: «Ümmetimin hepsi affedilmiştir. Yalnız açıktan açtğa günah işleyenler müstesna! Açık günahlardan biri de kulun geceleyin bir amel işlemesi, sonra Allah onu örtbas ettiği halde sabahlamasıdır. Fakat kul: Ey filân! Ben dün şöyle şöyle yaptım, der. Halbuki kendisi Allah onu örtbas ettiği halde gecelemişti. işte Rabbi örtbas etliği halde geceler sabahladığı vakit Allah'ın örtbas ettiğini meydana çıkarır.» buyururken işittim. Züheyr ichâr yerine cihar demiştir. izah: Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Edeb»'de tahric etmiştir. Bâzıları hadisdeki ichâr kelimesinin yanlış olduğunu iddia etmiş, «Doğrusu hicârdır...» demişlerse de Nevevî bunu kabul etmemiş. Her iki kelimenin doğru olduğunu ve ikisinin de kötü söz, ağza alınmayacak çirkin lâkırdı mânâsına geldiğini söylemiştir. Mücâhir: işlediği günahları bir marifetmiş gibi başkalarına anlatan kimsedir. Zamanımızda maalesef bu da moda olmuştur. Birçok edebsizliklerin vasıtalarda, toplantı yerlerinde zerre kadar hicab duymadan yaptıkları zina, içki vesâir rezalet âlemlerini yüksek sesle anlattıkları her gün tesadüf edilen olaylardandır. inşaallah hadîsdeki istisnayı yâni; bu ümmetin içerisinden yalnız kendilerinin affedilmeyeceklerini duyarlar da — imanlarından eser kaldıysa— yaptıklarına pişman olup, tevbe ederler. Mahir: Bir de işlediği günahı yada terk ettiği ibadeti delikanlılık adı altında: ''ALLAH'IN bildiğini kul'dan niye saklayayım'' diye başlayan cümle ile rezilliğini ortaya koyanlar da bu Hadis'in dahilindedirler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Muhammed b. Abdillah b. Numeyr rivayet etti. (Dediki): Bize Hafs (bu zât ibni Gıyas'dır), Süleyman Et-Teymî'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında iki adam aksırdılar da birine teşmit yaptı, diğerine yapmadı. Teşmit yapmadığı adam : — Filân aksırdi ona teşmit'de bulundun, ben aksırdım bana teşmit yapmadın, dedi. «Bu Allah'a hamdetti, fakat sen Allah'a hamdetmedîn!» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{M-53} Bize Ebû Kureyb de rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Hâlid yâni; El-Ahmer) Süleyman Et-Teymî'den, o da Enes'den, o da Nebi den naklen bu hadîsin mislini rivayet etti. İZAH 2993 TE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Abdilfah b. Numeyr rivayet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dedilerki): Bize Kaâsım b. Mâlik, Âsim b. Küleyd'den, o da Ebû Bürde'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Ebû Musa'nın yanına girdim. Kendisi FadI b. Abbas'ın kızının evinde idi. Aksırdim,' fakat bana teşmilde bulunmadı. Fadl'ın kızı aksırdı, ona teşmil yaptı. Derken anneme dönerek kendisine haber verdim. Ebû Musa annemin yanına gelince (annem ona) : — Senin yanında oğlum aksırmış, ona teşmitte bulunmamışsın. Fadl'ın kızı aksırmış, ona teşmit yapmışsın, dedi. Bunun Üzerine Ebû Mûsâ şunları söyledi: — Gerçekten oğlun aksırdı. Ama Allah'a hanıdetmedi. Ben de kendisine teşmit yapmadım. Fadl'ın kızı aksırdı, arkacığından Allah'a hamdetti. Ben de ona teşmitte bulundum. Ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i : «Biriniz aksırdığt vakit Allah'a hamdederse, ona teşmit yapın. Allah'a hamdetmezse, ona teşmitte bulunmayın.» buyururken işittim. İZAH 2993 TE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Muhammed b. AbdiIIah b. Numeyr rivayet etti. (Dediki): Bize Veki' rivayet etti. (Dediki): Bize Ikrime b. Ammâr, Iyâs b. Seleme b. Ekvâ'lan, o da babasından naklen rivayet etti. H. Bize ishak b. ibrahim de rivayet elti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Ebû'n-Nadr Hâşim b. Kaâsım rivayet etti. (Dediki): Bize ikrime b. Ammâr rivayet etti. (Dediki): Bana Iyâs b. Seleme b. Ekva' rivayet etti, ona da babası rivayet etmiş ki, kendisi Nebi {Şallalluhu Aleyhi ve Sellem)'den dinlemiş. Bir adam onun yanında aksırmış da, ona yerhamükellah demiş. Sonra bir daha aksırmış, bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Bu adam zükkamlıdır.» buyurmuşlar. izah: Bu hadisi Buhâri «Kitâbu'l-Edeb»'de tahric etmiştir. Teşmit «Yerhamükeilah» demektir. Kelimenin aslı düşmanların şematasını gidermektir. Ve hayr duası mânâsında kullanılır. Teşmit yapan kimse karşmdakine düşmanlarının şamatasından kurtulması için dua etmiş gibidir. Yahut aksıran kimse Allah'a, hamdederse bizzat şeytanın şamatasını defettiği için bu isim verilmiştir. Teşmitin hükümlerini Kitâbu's-Selâm'da görmüştük. Onun meşru olduğu hususunda icma'ı ümmet vardır. Zâhirîlerle Mâlikiler'den ibni Meryem'e göre her işitene teşmit vâcibdir. Kaadî İyâd, imam Mâlik'in meşhur olan mezhebine göre, teşmit farzdır, demiştir. Diğer ulemaya göre, teşmit vâcib değil, sünnet ve menduptur. Aksırdıktan sonra El-hamdülillah demeyen kimseye teşmit yapılmaz. Hadîsin ikinci rivâyetindeki Fadl b. Abbâs'ın kızından murad;Ümmü Gülsüm'dür. Vaktiyle Hz. Hasan'la evli idi. Ondan ayrıldıktan sonra Hz. Ebû Musa'l-Eş'arî ile evlendi. O vefat edince imran b. Talha'ya vardı. Bilâhare ondan da boşandı ve Küfe'de vefat etti. Hadîsin üçüncü rivayeti nezle gibi bir hastalıktan dolayı aksıran kimseye yerhamukellah denilmeyeceğine işarettir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Ali b. Hucr Es-Saîdî rivayet ettiler. (Dedilerki); Bize ismail (yâni; ibni Ca'fer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet ettiki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Esneme!: şeytandandır. Biriniz esnediği vakit, mümkün olduğu kadar kendini tutsun!» buyurmuşlar. İZAH 2995 TE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Ebû Gassan El-Mismaî Mâlik b. Abdi'l-Vâhid rivayet etti. (Dediki): Bize Bişr b. Mufaddal rivayet etti. (Dediki): Bize Süheyl b. Ebî Salih rivayet etti. (Dediki): Ben Ebû Saîd-î Hudrî'nin bir oğlundan dinledim. (Dediki): Babam, babasından rivayet etti. (Demişki): Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Biriniz esnediği vakit, eliyle ağzını tutsun. Çünkü şeytan girer.» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bizd Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Abdü'l-Aziz Süheyl'den, o da Abdurrahman b. Ebî Saîd'den, o da babasından naklen rivayet ettiki, Resulullah.(Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Biriniz esnediği vakit, eliyle tutsun! Çünkü şeytan girer.»buyurmuşlar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da ibni Ebî Saîdî Hutdrî'den, o da babasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Biriniz namazda esnediği vakit, mümkün olduğu kadar kendini tutsun. çünkü şeytan girer.» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{M-59} Bize bu hadisi Osman b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir, Süheyl'den, o da babasıyla ibni Ebî Saîd'den, o da Ebû Saîd'den naklen rivayet etti. (Demişki): Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular... Râvi Bişr ile Abdû'l-Aziz'im hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır. izah: Ebû Hureyre rivayetini Buhârî «Kitâbu Bed-il-Halk»'da tahric etmiştir. Tesâüb: Esnemektir. Bunun şeytandan olması çene adalelerine dolan buharlardan neş'et ettiği ve nefse ağırlık, gaflet ve tenbellik verdiği içindir. Bütün bunlar şeytan vasıtasıyle olur. Zira nefse şehvetlerini zinetli gösteren odur. Bundan dolayı esnemek şeytana izafe edilmiştir. Esnemenin mümkün olduğu kadar önüne geçmek, ona sebep olan şeylerden sakınmakla olur. Esnemeye sebep yenilen, içilen şeylerle mideyi fazla doldurmaktır. Esnemeye tamamiyle mâni olmak elde değilse de, esnerken elle ağzı kapamak mümkündür. Onun için de emir buyurulmuştur. Bundan murad; şeytanın arzusuna manî olmaktır. Çünkü şeytan esneyen insanın suratını çirkinleştirmeye ve ağzından içeriye girmeye çalışır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Abd Ahberanâ dedi, ibni Râfi' ise Haddesenâ tâbirini kullandı. (Dediki): Bize Abdûrrezzâk rivayet etti. (Dediki): Bize Ma'mer Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen haber verdi. (Şöyle demiş): Resulullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Melekler nurdan yaratıldı. Cinler dumanlı alevden, ateşden yaratıldılar. Âdem ise size anlatılandan yaratıldı.» buyurdular. izah: Mâric: Ateşin siyahiyle karışmış alev demektir. Müslim şarihlerinden Übbî bunu dumanla karışık alev diye ta'rif etmiştir. Meleklerle cinlerin birbirlerinden farkları tâ hilkatlerinden başlar. Görülüyor ki, biri nurdan, diğeri dumanlı alevden yaratılmıştır. Bunlar insana görünmemek hususunda birleşirlerse de, meleklerin masum cinlerin mükellef olması meleklerde yiyip içmek, evlenmek ve doğup ölmek gibi şeyler olmadığı halde, cinlerde bunların bulunması, cinlerin yerde yaşamaları gibi, birçok hususatta aralarında büyük farklar vardır. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Adem de size anlatılan şeyden yaratılmıştır.» buyurmakla, onun topraktan halkedildiğine işaret etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize ishak b. ibrahim ile Muhammed b. Müsennâ El-Anezî ve Muhammed b. AbdiIIah Er-Ruzzî toptan Sekafi'den rivayet ettiler. Lâfız ibni Müsennâ'nındır. (Dediki): Bize Abdû'l-Vehhâb rivayet etti. (Dediki): Bize Hâlid, Muhammed b. Sîrîn'dcn, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Reaulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Benî israil'den bir ümmet kaybolmuştur. Ne yaptığı bilinmiyor. Ben bu ümmetin fareden başka bîr şey olmadığını zannediyorum. Onu görmüyor musunuz? Kendisine deve sütü konursa içmez, koyun sütü konursa içer.» buyurdular. Ebû Hureyre demiş ki: Müteakiben ben bu hadîsi Ka'b'a rivayet ettim de, bunu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sen mi işittin? diye sordu. Ben : — Evet! cevâbını verdim. Bunu defalarca söyledi. (Kendisine) Ben Tevrat'ı okuyor muyum? dedim. İshak kendi rivayetinde: «Ne yaptığını bilmiyoruz...» dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Ebû Kureyb Muhammed b. Ala' da rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Usâme, Hişam'dan, o da Muhammed'den, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti, (Şöyle demiş): «Fare şekil değiştirmiştir. Bunun alâmeti önüne koyun sütü konursa onu içmesi, deve sütü konursa tatmamasıdır.» Bunun üzerine Ka'b ona: — Bunu sen Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den mi işittin? diye sormuş. Ebû Hureyre: — Yâ bana Tevrat mı indirildi? cevâbını vermiştir. izah: Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu-Bed-il-Halk'da tahric etmiştir. Mesh'in insanı kendi şeklinde değiştirip çirkin bir kılığa sokmak demek olduğunu evvelce görmüştük. Benî israil 'den bazılarının meshedildikleri Kur'ân-ı Kerîm'de haber verilmektedir. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fare'nin deve sütü içmeyip, koyun sütü içtiğine bakarak yok olan Benî israil taifesinin fareye tebdil edildiği zannına varmıştır. Gerçi bir hadîs-i şerifte şekli tebdil edilen insanların nesli olmadığı beyân buyurulmuştur. Fakat zahire bakılırsa buradaki Hz. Ebû Hureyre rivayetleri o hadîsten önce vârid olmuştur. Demek oluyor ki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) evvelâ farenin Benî israil'den tebdil edilme bir hayvan olduğunu zannetmiş. Sonra kendisine hakikati hâl bildirilmiş, farenin memsuh olmadığım anlamıştır. Hz. Ebû Hureyre'nin Ka'b (Radiyallahu anh): «Ben Tevrat'ı okuyor muyum?» sözü : Ben Tevrat vesâir kitapları okumuş değilim ki, onlardan sana nakiller yapayım. Söylediklerim ancak Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittiklerimdir... manasınadır. Ebû Hureyre aynı zamanda Hz. Ka'b'a ta'rizde de bulunmuştur. Çünkü Ka'b (Radiyallahu anh) aslen yahûdi idi. Ve Tevrat hükümlerini bilirdi. Fare'nin deve sütü içmemesinden memsuh olduğuna istidlal edilmesi Benî israil'e deve sütleri ve etleri haram kılındığındandır. Onlar deve süt'ü içmez, koyun sütü içerlerdi. Hz. Ka'b'ın Ebû Hureyre'ye hiç bir şey söylemeyip susması, onun kemâl-i takva sahibi bir zât olduğuna delildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Heddâb b, Hâlid El-Ezdî ile Şeyban b. Ferrûh hep birden Süleyman b. Muğîra'dan rivayet ettiler. Lâfız Seyban'ındır. (Dediki): Bize Süleyman rivayet etti. (Dediki): Bize Sabit, Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan, o da Suhayb'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) Resulullah Salîallahu Aleyhi ve Sellem: «Mü'minin işine şaşarım. Gerçekten onun bütün işleri hayırdır. bu mü'minden başka hiç bir kimsede yoktur. Kendisine varlık isabet ederse şükreyler, bu onun için hayr olur. Darlık isabet ederse sabreyler, bu da onu için hayr olur.» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dediki): Bize Yezid b. Zürey', Hâlid EI-Hazzâ*dan, o da Abdurrahman b. Ebi Bekra'dan, o da hatasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş),: Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzurunda bir adam birini medhetlt. Bunun üzerine tekrar tekrar : «Yazık sana! Arkadaşının boynunu kestin! Arkadaşının boynunu kestin!» buyurdu (ve şöyle devam etti) : «Biriniz behemehal arkadaşını methedecekse, bari filânı zannediyorum; Allah ona kâfidir; ben Allah'a karşı kimseyi tezkiye etmem —onu biliyorsa— zannederim şöyle şöyledir gibi sözler söylesin!»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Muhammed b. Amr b. Abbad b. Cebele b. Ebî Kayvad da rivayet etti. (Dodiki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti, H. Bana Ebû Bekr b. Nâfi' dahi rivayet etti. (Dediki): Bize Gunder haber verdi. (Dediki): Bize Şu'be, Hâlid EI-Hazza'dan, o da Abdurrahman b. Ebî Bekra'dan, o da babasından, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet ettiki, Huzurunda bir adam'ın zikri geçmiş de biri: — Yâ Resûlallah! Şu ve şu husûsatta Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sonra ondan faziletli adam yoktur, demiş. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Yazık sana! Arkadaşının boğazını kestin!» buyurmuş. Bunu tekrar tekrar söylemiş. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Biriniz din kardeşini behemehal methedecekse ve şayet öyle olduğu görülüyorsa, ben filânı zannediyorum; ben Allah'a karşı kimseyi tezkiye etmem, desin!» buyurmuşlar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-66} Bana bu hadîsi Amru'n-Nâkıd da rivayet etti. (Dediki): Bize Hâşim b. Kasım rivayet etti. H. Bize bu hadisi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Şebâbe b. Sevvâd rivayet etti. ile iki râvi Şu'be'den bu isnadla Yezid b. Zürey'în hadîsi gibi rivayet etmişlerdir. Ama onların hadîsinde: «Bir adam: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sel!em)'den sonra ondan fszîletli kimse yoktur, dedi.» cümlesi yoktur. İZAH 3002 DE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Ebû Ca'fer Muhammed b. Sabbah rivayet etti. (Dediki): Bize ismail b. Zekeriyya, Büreyd b. Abdillsh b. Ebî Bürde'dcn; o da Ebu Musâ'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir adamın birini senâ ettiğini ve onu medihte ileri. gittiğini işitti de : «Muhakkak helak ettiniz yahut bu adamın belini kestiniz.» buyurdular. İZAH 3002 DE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ hep birden îbni Mehdî'den rivayet ettiler. Lâfız ibni Müsennâ'nındır. (Dedilerki): Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Habib'den, o da Mücahid'den, o da Ebû Ma'mer'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : — Bir adam kumandanlardan birini medhü sena etmeye kalktı. Bunun üzerine Mikdâd onun üzerine toprak serpmeye başladı ve : — Bize Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) meddahların yüzlerine toprak serpmemizi emir buyurdu, dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşar da rivayet ettiler. Lâfız ibni Müsennâ'nındır. (Dedilerki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Mansur'dan, o da ibrahim'den, o da Hemmam b. Hâris'den naklen rivayet etti ki: Bir adam Osman'ı medhetmeye başlamış. Bunun üzerine Mikdâd davranarak iki dizinin üzerine oturmuş, kendisi iri yarı bir zatmış. Ve adamın yüzüne çakıl taşı serpmeye başlamış. Osman ona : — Sana ne oluyor? demiş. Mikdâd da şunu söylemiş: — Şüphesiz ki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); «Meddahları gördüğünüz vakit, yüzlerine toprak serpin!» buyurdular

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-69} Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ ile ibni Beşşâr da rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Abdurrahman, Süfyân'dan, o da Mansur'dan naklen rivayet etti. H. Bize Osman b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Eşcaî Ubeydullah b. Ubeydirrahman, Süfyan-ı Sevrî'den, o da A'meş ile. Mansur'dan, onlar da ibrahim'den, o da Hemmâm'dan, o da Mikdâd'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivayet etti. izah: Bu rivayetleri Buhârî «Kitâbu'l-Edeb» ile «Kitâbu'ş-Şehâdât»'da; Ebû Dâvud ile ibni Mâce «Kitâbu'l-Edeb»'de tahric etmişlerdir. «Arkadaşının boğazını kesti.» Ve: «Adamın belini kestiniz.» tâbirleri birer istiare olup, adamı helak ettiniz mânâsında kullanılmışlardır. Görülüyor ki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir adam mutlaka medhedilecekse, onun hakkında kat'î bir şey söylemeyip, zannederim şöyledir ve ben Allah'a karşı kimseyi tezkiye edemem gibi sözler söylemesini emir buyurmuştur. Halbuki gerek Sahihi Buhârî 'de, gerekse Müslim'in Sahîh'inde yüz'e karşı medhin caiz olduğunu bildiren birçok sahih hadîsler vârid olmuştur. Ulemâ bunların aralarını bulmuş, yüz'e karşı medhin yasak edilmesini, pek ziyâde ileri gidildiği veya memdûhu kendini beğenmek gibi bir fitneye düşüreceğinden korkulduğu surete hamletmişlerdir. Aklı başında, takvası yerinde olup, şımaracağından korkulmayan kimse ise, fazla ileri gitmemek şartıyla yüzüne karşı medhedilebilir. Ulemâ'dan bazıları Hz. Mikdâd rivayetini zahirî mânâsı üzere kabul etmişlerdir. Nitekim Hz. Mikdâd'a muvâfakatla meddah'ın yüzüne toprak saçanlar olmuştur. Diğer bir takım ulema'ya göre, bundan murad: Meddahlara bir şey vermeyin, onları haybete uğratın, demektir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Nasr b. Alî El-Cehdamî rivayet etti. (Dediki): Bana babam rivayet etti. (Dediki): Bize Sabr (yâni; ibnİ Cüveyriye) Nâfi'den rivayet etti. O'na da Abdullah b. Ömer rivayet etmişki: ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar: «Kendimi rü'yada bir misvakla misvaklanıyorum gördüm. Derken beni biri diğerinden daha büyük iki adam çektiler. Ben misvakı küçük olanına verdim. Bunun üzerine bana : Büyült, denildi. Ben de onu büyük olana verdim.»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bixe Harun b. Ma'ruf rivayet etti. (Dediki): Bize bu hadîsi Süfyan b. Uyeyne, Hişâm'dan, o da babasından naklen rivayet etti. (Demişki): Ebû Hureyre hadîs rivayet ediyor ve : «Dînle ey hücre sahibesi! Dinle ey hücre sahibesi! diyordu. Âişe de namaz kılıyordu. Namazını biiirince Urve'ye: Bunu ve demin söyiediğini işitmiyor musun? Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ancak ve ancal bir kimse saysa, bitireceği kadar hadîs söylerdi, dedi.» İZAH 3004 TE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Hcddûb b. Hâlid El-Ezdî rivayet etti. (Dediki): Bize Hemmam, Zeyd b. Eslem'den, o da Ata' b. Yesâr'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivayet ettiki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Benden bir şey yazmayın. Her kim Kur'ân'dan başka benden bîr şey yazarsa, onu hemen mahvetsin. Benden hadîs rivayet edin, zararı yok. Ama her kîm benim üzerimden —Hemmam zannederim şöyle buyurdu, demiş— kasden yalan söylerse, cehennemdeki yerine hazır olsun.» buyurdular. izah: Ebû Hureyre r.a. rivayetini Buhari «Kitâbu'l-Menakib»'de, Ebu Said hadisini Tirmizi istizan da tahric etmiştir. Hz. Ebû Hureyre Hücre sahibesi sözüyle Âişe (Radiyallahu anha)'yı kasdetmiş; rivayet ettiği hadîsi işitsin de, ikramda bulunsun diye seslenmiştir. Hz. Âişe onun hadîs rivayetine itiraz etmemiş, yalnız bir meclisde çok hadîs rivayetini doğru bulmamıştır. Zira çok rivayet sebebiyle yanılacağından korkmuştur. Hadîs yazma meselesine gelince: Kaadî İyâd'ın beyânına göre bu babda sahabe ile tabiin arasında bir hayli ihtilâflar vâki olmuştur. Bir­çokları hadis yazmayı kerih görmüş, ekseriyet ise yazılmasına cevaz vermişlerdir. Sonraları bütün müslümanlar hadîs yazmanın caiz olduğuna ittifak etmiş ve hilaf ortadan kalkmıştır. Ancak hadîs yazmayı nehyeden bu rivayetten murad; ne olduğu ihtilaflıdır. Bâzılarına göre bu hadîs râvinin ezberleyeceğine itimad edilen ve yazarsa yazıya dayanarak ezberlememesinden korkulan hadîsler hakkındadır. Yazmayı mubah kılan hadîsler ise, belleyişine itimad edilmeyen kimselere hamîoiunur. Hz. Ali'nin sahifesi Amr b. Hazm'ın kitabı Hz. Ebû Bekr'in Enes'e gönderdiği zekât mektubu v.s. bu kabildendir. Ulemâdan bazıları nehy hadîslerinin bu hadîslerle neshedildiklerini söylemişlerdir. Onlara göre hadîsin yazılması Kur'ân'la karışır endişesindendi. Bu endişe ortadan kalkınca hadîsin yazılmasına izin verilmiştir. Bâzıları: «Hadîs yazılmasının nehyinden murad; hadîsle âyeti bir sahifeye yazmaktır. ikisi bir sahifede olunca, okuyan hangisinin âyet, hangisinin hadîs olduğunu karıştırabilir.» demişlerdir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in üzerinden yalan uydurmanın hükmünü kitabımızın başında (7) görmüştük

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bize Heddâb b. Hâlid rivayet etti. (Dediki): Bize Hemmad b. Seleme rivayet etti. (Dediki): Bize Sabit, Abdurrahman b. Ebi Leylâ'dan, o da Suhayb'dan naklen rivayet etti ki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem} şöyle buyurmuşlar : «Sizden öncekiler arasında bir hükümdar vardı. Bu hükümdar'ın bîr sihirbazı vardı. Sihirbaz ihtiyarlayınca hükümdara : — Ben ihtiyarladım, imdi bana bir çocuk gönder de, sihri ona öğreteyim, dedi. O da öğretmek için kendisine bir çocuk gönderdi. Çocuk yoluna çekildiği vakit bir rahibe tesadüf etfi. Hemen yanına oturarak konuşmasını dinledi ve beğendi. Artık sihirbazın yanına giderken rahibe uğrar, yanında otururdu. Sihirbaza geldiğinde ise, sihirbaz kendisini döverdi. Çocuk bunu ruhibe şikâyet elti. Ruhib şunu söyledi : — Sihirbaz'dan korktuğun vakif, beni âilem salmadı de! Ailenden korktuğun vakitte beni o sihirbaz salmadı deyiver! Çocuk bu minval üzere devam ederken büyük bir hayvanın üzerine geldi. Bu hayvan insanları hapsetmişti. (Kendi kendine) Sihirbaz mı efdal, yoksa râhib mi bugün anlayacağım, dodi. Ve bir taş alarak : — Allahım! Eğer rahibin işi senin indinde sihirbazın işinden daha mekbul ise, bu hayvanı öldür de, insanlar işlerine gitsinier, dedi. Ve taş'ı attı. Hayvanı öldürdü. insanlar da işlerine gittiler. Arkacığından rahib'e gelerek (hâdiseyi) ona haber verdi. Râhib ona : — Ey oğulcuğum! Bugün sen benden daha faziletlisin. Senîn halin gördüğüm raddeye ulüşmıştır. Sen muhakkak imtihan olunacaksın. Şayet imtihan olunursan, benîm nerede olduğumu söyleme, dedi. Çocuk körlerle abraşları düzeltiyor, sair ilâçlardan insanları tedavi ediyordu. Derken hükümdarın maiyyetinde bulunanlardan kör olmuş birisi bunu işiiti. Ve kendisine birçok hediyyeler getirerek : — Eğer beni düzeltebilirsen, şuradaki şeylerin hepsi senin olsun! dedi. Çocuk : — Ben hiç bir kimseyi düzeltemem. Şifayı ancak Allah verir. Eğer sen Allah'a iman ediyorsan, ben Allah'a dua ederim. O da şifa verir, dedi. Adam Allah'a iman etti. Allah da şifasını verdi. Müteakiben hükümdar'ın yanına gelerek eskiden oturduğu gibi oturdu. Hükümdar ona : — Senin gözünü kim iade etti? diye sordu. Adam : — Rabbim! cevâbını verdi. — Senin benden başka Rabbin var mı? dedi. (Adam) : — Benim Rabbim de, senin Rabbin de Allah'tır cevûbını verdi. Bunun üzerine hükümdar onu tevkif eiti. Ve kendisine işkenceye başladı. Nihayet o adam çocuğun yerini söyledi. Çocuğu da getirdiler. Hükümdar ona : — Ey oğulcuğum! Sihrin körleri ve abraşları düzeltecek ve şöyle şöyle yapacağın dereceyi bulmuş, dedi. Çocuk: — Ben hiç bir kimseyi düzeltemem! Şifayı veren ancak Allah'dır, dedi. Bunun üzerine hükümdar onu da tevkif etti. Ve ona işkenceye başladı. Nihayet çocuk rahibin yerini söyledi. Rahibi de getirdiler. Kendisine : — Dininden dön! denildi. O razı o!mad: Derken hükümdar bir testere istedi ve onu başının ortasına koyarak yardı. Hattâ iki parçası yere düştü. Sonra hükümdarın maiyetî odamı getirildi. Ve kendisine : — Dininden dön! denildi. O da razı olmadı. Hemen testereyi başının ortasına koyarak, başını onunla yardı hattâ iki parçası yere düştü. Sonra çocuk getirildi. Ona da : — Dininden dön! denildi. Fakat o da kabul etmedi. Bunun üzerine çocuğu maiyyetinden bazı kimselere vererek: Bunu filân dağ'a götürün. Dağın üzerine çıkarın. Zirvesine ulaştığınızda dininden dönerse ne âlâ! Dönmezse aşağı atın, dedi. Çocuğu götürdüler ve dağa çıkardılar. Çocuk : — Allahım! Bunlar hakkında bana dilediğin şeyle kifayet et! dedi. Bunun üzerine dağ onları salladı ve (aşağı) düştüler. Derken yürüyerek hükümdar'a geldi. Hükümdar ona : — Arkadaşların sana ne yaptı? diye sordu. Çocuk : — Onlar hakkında Allah bana kâfi geldi, dedi. Hükümdar onu yine maiyyetinden birkaç kişiye vererek : — Bunu götürün, bir gemiye yükleyerek denizin ortasına varın. Eğer dininden dönerse ne âlâ! Aksi takdirde denize atın! dedi. Çocuğu götürdüler. (O yine) : — Allahım! Bunlar hakkında bana dilediğin şeyle kifayet et! diye dua etti. Hemen gemileri alabora olarak boğuldular. Çocuk yine yürüyerek hükümdar'a geldi. Hükümdar ona : — Arkadaşların sana ne yaptı? diye sordu. Çocuk : — Onlar hakkında Allah bana kâfi geldi, dedi. Ve hükümdar'a şunu söyledi : — Sana emredeceğim şeyi yapmadıkça, sen beni öldüremezsin! Hükümdar : — Nedir o? diye sordu. — Halkı bir yere top!arsın ve beni bir ağaca asarsın. Sonra torbamdan bir ok al! Bu oku yayın ortasına koy. Sonra bu çocuğun Rabbi olan Allah'ın ismiyle diyerek bana at. Bunu yeparsan boni öldürürsün, dedi. Hükümdar hemen halkı bir yere topladı ve onu bir ağaca astı. Sonra torbasından bir ok aldı ve ok'u yayın ortasına koydu. Sonra: Bu çocuğun Rabbi olan Allah'ın ismiyle diyerek çocuğa attı. Ok çocuğun şakağına isabet etii. Çocuk elini şakağına, okun vurduğu yere koydu ve öldü. Bunun üzerine halk : — Çocuğun Rabbine iman ettik! Çocuğun Rabbine iman ettik! Çocuğun Rabbine iman ettik! dediler. Ve hemen hükümdar'a gidilerek : — Ne buyurursun, korktuğun vallahi başına geldi. Halk iman etti, denildi. Bunun üzerine hükümdar yolların başlarına hendekler kazılmasını emretti. Ve kazıldı. Ateşler de yakıldı. Ve : — Kim dininden dönmezse, onu buraya atın! dedi. Yahut hükümdar'a sen at, denildi. Bunu da yaptılar. Nihayet beraberinde çocuğu olan bîr kadın geldi. Kadın oraya düşmekten çekindi. Bunun üzerine çocuk ona : - Ey anneciğim, sabret! Çünkü sen hak üzeresin! dedi.»

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bana Seleme b. Şebîb rivayet etti. (Dediki): Bize Hasen b. A'yen rivayet etti. (Dediki): Bize Züheyr rivayet etti, (Dediki): Bize Ebû ishak rivayet etti. (Dediki): Bera' b. Azib'i şunu söylerken işittim. Ebû Bekr'i Siddîk babama evinde iken gelerek, ondan bir semer satın aldı. Ve Azib'e: — Oğlunu benimle gönder, bunu benimle birlikte evime götürsün, dedi. Babam bana: — Bunu götür, dedi. Ben de götürdüm. Babam parasını alarak onunla birlikte dışarı çıktı ve ona : — Yâ Ebâ Bekr! Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e birlikte yürüdüğün gece ne yaptınız, bana anlat, dedi. Ebû Bekr şunu söyledi: — Pekiyi (anlatayım)! Bütün gece yürüdük. Tâ ki, günün yarısı oldu. Nihayet yol boşaldı, ondan hiç bîr kimse geçmez oldu. Karşımıza gölgesi olan uzun bir kaya dikildi. Üzerine henüz güneş gelmemişti. Onun yanına indik. Ben kayaya vararak gölgesinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in uyuyacağı bir yeri elimle düzelttim. Sonra üzerine bir kürk serdim. Sonra!: — Uyu yâ Resûlallah! Ben senin için etrafına göz kulak olurum, dedim. O da uyudu. Derken etrafını gözetmek için dışarı çıktım. Bir de baktım, bir koyun çobanı koyunlarıyla kayaya doğru geliyor. Ondan bizim dilediğimizi diliyor. Çobanın karşısına çıkarak : — Sen kimin çobanısın ey çocuk? diye sordum. — Medine (Mekke şehri) ahâlisinden bir adamın! cevâbını verdi. — Koyunlarında süt var mı? dedim. — Evet! cevâbını verdi. — Benim için süt sağar mısın? diye sordum. — Evet! dedi. Ve bir koyun tuttu. Kendisine: — Memeyi kıldan, topraktan ve kirden silk! dedim. (Ebû ishak demiş ki: Berayı ellerini birbirine vurarak silkerken gördüm.) Çoban bana yanındaki bir ağaç çanağa bir miktar süt sağdı. Benim yanımda da ufak bir tulum vardı. Onunla Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'e içsin ve abdest alsın diye su taşıyordum. Müteakiben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'e geldim ama onu uykusundan uyandırmaya kıyamadım. Müteakiben uyandığına rastladım. Ve sütün üzerine su döktüm. Hattâ alt kısmı soğudu ve: — Yâ Resûlallah! Bu sütten iç! dedim. O içti, benim gönlüm de razı oldu. Sonra: «Yolculuk için vakit geldi mi?» diye sordu. — Hay hay (geldi) dedim. Ve güneş devrildikten sonra yola revan olduk. Biz katı bir toprak üzerinde giderken Sürâka b. Mâlik peşimize takıldı. Bunun üzerine ben : — Yâ Resûlallah! Erişildik! dedim. «Üzülme! Şüphesiz ki, Allah bizimle beraberdir!» buyurdu. Ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona beddua etti. Hemen atının ayakları karnına kadar yere battı. Ve zannederim şöyle dedi: — Ben anladım ki, siz bana beddua ettiniz. Şimdi benim lehime dua ediniz. Allah benim dileğimi sizden geri çevirmek için duanızı kabul etmiştir, dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'de dua etti. Sûrâka kurtuldu. Hemen geri döndü. Rastladığı herkese: — Sizin nâmınıza burada olanlara kâfi geldim, diyor; rastladığı herkesi geri çeviriyordu. (Hasılı) Bize verdiği sözünde durdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

{m-75} Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dediki): Bize Osman b. Ömer rivayet etti, H. Bize bunu ishak b. ibrahim dahi rivayet etti. (Dediki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. Her iki râvi israil'den, o da Ebû ishak'dan, o da Bera'dan naklen rivayet etmişlerdir. Bera' şöyle demiş : Ebû Bekr babamdan on üç dirheme bir semer satın aldı... Ve râvi hadîsi Züheyr'in Ebû ishak'dan rivayet ettiği hadîs mânâsında nakletmiştir. O, Osman b. Ömer'den rivayet ettiği hadîsinde şöyle demiştir : «Sürâka yaklaşınca Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona beddua etti. Ve atı karnına kadar yere battı. Sürâka ondan atladı ve : — Yâ Muhammed! Anladım ki, bu senin işindir. imdi Allah'a dua et de, bulunduğum halden beni kurtarsın. Senin için boynuma borç olsun, arkamdan gelenlere hâlinizi gizleyeceğim, işte ok torbam. Onlardan bir ok al. Sen filân ve filân yerde benim develerimin ve çıraklarımın yanına uğrayacaksın. Onlardan hacetini de al, dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Benim, senin develerine ihtiyacım yoktur!» buyurdular. Müteakiben Medine'ye geceleyin geldik. Medîneliler Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kim'e misafir olacağı hususunda münakaşa ettiler. Bunun üzerine: «Ben, Benî Neccâr'a, Abdu'l-Muttalib'in dayılarına misâfir olur, bununla onlara ikramda bulunurum.» buyurdular. Derken erkekler ve kadınlar evlerin üstlerine çıktılar. Çocuklar ve hizmetçiler yollara dağıldılar. — Yâ Muhammed! Yâ Resûlallah! Yâ Muhammed! Resûlallaîı! diye sesleniyorlardı.»