Sahih-i Buhari
...
(61) Kitāb: Peygamberin (ﷺ) ve Ashabının Faziletleri ve Meziyetleri
(61) ...
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre: "Ve sizi birbirinizle tanışasınız diye kavimlere ve kabileiere ayırdık" buyruğu hakkında dedi ki: "şu'ub (kavimler), büyük kabileler demektir. Kabileler (el-kabail) ise batınlar (boylar) demektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Ey Aııah'ın Resulü, insanların en . kerimi kimlerdir diye soruldu. O: En takvalılarıdır, dedi. Biz sana bunu sormuyoruz, dediler. O zaman Allah'ın Nebii Yusuftur, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Kuleyb b. Vail dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in üvey kızı Ebu Seleme'nin kızı Zeyneb'e: Sence Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mudar'dan mı idi, diye sordu. O: O, Mudar'dan en-Nadr b. Kinane'nin oğullarından başkasın(ın soyun)dan mı idi ki? dedi." Bu Hadis 3492 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in üvey kızı -zannederim adı Zeyneb idi- dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, (Cahiliye döneminde içki yapıp saklama kabı olarak kullanılan) tabağm, sırlı testilerin, katranlanmış ve ziftlenmiş kapların kullanılmasını nehyetti. Ben (hadisi Zeyneb'ten rivayet eden Kuleyb) ona dedim ki: Bana Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kimlerden olduğunu haber ver, o Mudar'dan mı idi? Dedi ki: Ya Mudar'dan başka kimden olacaktı? O, en-Nadr b. Kinane'nin çocuklarındandır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Reslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Sizler, insanlaru{n) madenler (gibi) görürsünüz. Cahiliye döneminde onlann en hayırlılan fıkhetmeleri şartıyla İslamda da en hayırlılandır. Bu hususta {yönetici olmayı istemekte} insanlann en hayırlılarının da, ondan en çok hoşlanmayanlar olduğunu göreceksiniz." Bu Hadis ileride 3496 ve 3588 numara ile gelecektir. [-3494-] "İnsanların en kötülerinin ise şunlara bir yüzle, berikilere bir (başka) yüzle giden iki yüzlü kimse olduğunu göreceksiniz. " Bu Had,is İleride 6058 ve 7179 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bu hususta insanlar Kureyş'e tabidider. Müslüman olanlar Müslüman olanlarına tabidir, kafir olanları da kafir olanlara tabidir." [-3496-] "İnsanlar madenler (gibi)dir. Cahiliye döneminde hayırlı olanlar fıkhetmeleri şartıyla İslamda da hayırlılardır. Sizler insanların en hayırlıları arasında . bu işe -içine düşünceye kadar- en çok tiksinen kimselerin olduğunu göreceksinizdir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a.'dan: "Akrabalıkta sevgiden başka"[Şura, 23] (buyruğunu okuyunca) Said b. Cubeyr: "Maksat" Muhammed'in akrabalığıdır deyince, İbn Abbas dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendileriyle akrabalığı bulunmadığı Kureyş'in hiçbir kolu yoktur. İşte bu ayet ona bu hususta nazil olmuştur. Benimle sizin aranızdaki akrabalık bağını gözetmenizden başka(sını istemiyorum, demektir.)" Bu Hadis 4818 numara lle gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki: "Fitneler işte bu taraftan, doğu tarafından gelmiştir (gelecektir). Katılık ve haşin kalplilik, develerin ve ineklerin kuyrukları dibinde bulunan, çölde yaşayan, ekinlerini sürerken yüksek sesle bağırıp çağıran Rabia ile Mudarlılar arasındadır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Övünmek ve kibirlilik çöllerde yaşayan, deve sahibi, çığırtkan bedevilerde görülür. Ağır başlılık ve sükunet koyun sahiplerinde olur. İman da Yemenlidir, hikmet de Yemenlidir." Ebu Abdullah dedi ki: Yemen'e bu adın veriliş sebebi Ka'be'nin sağında oluşundan, Şam'a da bu adın verilişi Ka'be'nin solunda oluşundan dolayıdır. Meş'eme, meysera (solda olmak) demektir; el-yedu'l-yusra eş-şu'ma (sol ei) demektir. Sol tarafa da el-eş'em denilir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Rahman, Rahim Allah'ın Adıyla. Menakıb (Menkıbeler}." Buhari, bölüm ile Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in başından sonuna kadar bütün hallerilkonumları ile ilgili ne varsa, bir araya getirmek suretiyle Nebi efendimizin tercümesini kaydetmek istemiştir. Bu sebeple önce onun neseb-i şerifi ile ilgili olan hususları sözkonusu ederek onun mukaddimeleri durumunda bazı hususları sözkonusu etti. Neseblerle alakası olan bazı şeyleri zikrettikten sonra kabileler ile ilgisi olan hususları dile getirdi. Sonra da cahiliye davasını gütmeyi yasaklayan buyrukları kaydetti. Arkasından Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in niteliklerini, şemailini, mucizelerini sözkonusu etti, ondan sonra da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in faziletlerini sözkonusu etti. Bunun arkasından da hicretten önce onun halleri ve Mekke'de başından geçen olayları kaydetti. Nebi olarak gönderilişini, Ashab-ı Kiram'ın Müslüman oluşlarını, Habeşistan'a hicreti, miracı, ensarın heyetlerini, Medine'ye hicreti zikretti. Daha sonra kendi kanaatine göre Nebi efendimizin gazvelerini sırasıyla sözkonusu etti, sonra da onun vefatına dair rivayetleri kaydetti. İşte bu, bahsin sonu olup, bu da Nebilerin tercümeleri kapsamındadır. Onların tercümelerini de Nebilerin sonuncusu ile sona erdirmiş bulunmaktadır. "Aziz ve ce iii olan Allah'ın: "Ey insanlar! Muhakkak biz sizleri bir erkek ve bir dişiden yarattık" ayeti ile, bu ayet-i kerimenin ihtiva ettiği Allah'ın nezdindeki menkıbenin (öğünmeye değer halin), ancak takva ile olduğuna işaret etmektedir. Takva, kişinin Allah'ın itaati gereği olan işleri yapması, ona masiyet olan işlerden de uzak durmasıdır. Ahmed, el-Haris ve İbn Ebi Hatim, Ebu Nadra yoluyla şunu rivayet etmektedir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Mina'da bir deve üzerinde iken irad ettiği hutbesinde hazır olanların bana anlattığına göre o şöyle buyurmuştur: Ey insanlar, şüphesiz sizin Rabbiniz birdir ve elbette babanız da birdir. Şunu bilin ki Arap olanın arap olmayana, siyahi olanın kırmızı teniiye takva dışında hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah nezdinde sizin en hayırlınız en takvalı olanınızdır." "Tanışasınız diye" buyruğu nesep yoluyla biriniz diğerini tanısın, filan oğlu filan ve filan oğlu filan desin diye, demektir. "Yüce Allah'ın: "Kendi adına birbirinizden isteklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağını koparmaktan sakının" buyruğu hakkında İbn Abbas dedi ki: Yani akrabalık bağını koparmaktan sakının, akrabalık bağını gözetin. Bu ayetin sözkonusu edilmesinden maksat, nesebin de bilinmesinin gerekli olduğuna işaret etmektir. Çünkü bu bilgi ile gözetilmeleri emrolunan akrabalar tanınmış olur. İbn Hazm "Kitabu'n-Neseb" adlı eserinin mukaddimesinde nesep ilminin bilinmesinin faydasız, bilinmemesinin de zararsız olduğunu iddia edenlerin kanaatlerini reddeden bir bölüm yazmıştır. Burada nesep ilminde herkes için bilinmesi farz (-I aynı ayn, farz-ı kifaye ve müstehap olan hususlar bulunduğunu açıklamış ve şöyle demiştir: Bunlar arasında Muhammed Resulullah sallalltıhu aleyhi ve sellem'in, Abdullah'ın oğlu ve Haşim oğullarından olduğunun bilinmesi de vardır. Onun Haşimoğullarından olmadığını iddia eden bir kimse kafirdir. Halifenin Kureyş'ten olması gerektiğini de bilmelidir. Kendisi ile evlenilmesi haram olan akrabalığı bulunan kimseleri de bilmeli ki, onlardan kendisine evliliği haram olan kimselerle evlenmekten sakınabilsin. Ayrıca kendisinden miras alan yahut da ona iyilik yapmak suretiyle akrabalık bağını gözetrnek, nafakasını vermek ya da yardım etrnek gibi kendisiyle yakınlığı bulunanları da bilmesi, müminlerin annelerini ve onları nikahlamanın müminlere haram olduğunu, ashab-ı kirarnı ve onları sevmenin istenen bir şeyolduğunu bilmesi de gerekir. Onlara karşı iyilikte bulunup güzel davranması için Ensarı da tanımalıdır. Çünkü bu hususta (nebevi) vasiyet sabit olmuştur. Diğer taraftan onları sevmek bir imandır, onlara buğzetmek de bir münafıkliktır. (İbn Hazm devamla) dedi ki: Fukaha arasında cizye ve köleleştirme konularında Arap olanlarla olmayanlar arasında fark gözetenler vardır. Bu kanaatte olanların nesep ilmine olan ihtiyaçları daha da ileri derecededir. Aynı şekilde cizye hususunda ve zekatın arttırılması konusunda Tağlib oğulları hristiyanları ile başkaları arasında fark bulunduğu kanaatinde olanlar için de durum böyledir. Ömer radıyalltıhu anh'ın divan ile ilgili tespitleri ancak kabileiere göre olmuştu. Şayet neseb ilmi olmasaydı bunu yapamazdı. Bu hususta Osman, Ali ve başkaları da onun izinden gitmiştir. "Mudar" Nizarlın oğludur, o Mead'ın, o Adnan'ın oğludur. Adnan ile İbrahim'in oğlu İsmail arasındaki neseb hususunda -ileride geleceği gibi- ihtilaf vardır. Nebi sallalltıhu aleyhi ve sellern'den Adnanla kadar olan soyunda ise ittifak vardır. İbn Sa'd, et-Tabakat adlı eserinde şunları söylemektedir: Bize Hişam el-Kelbi anlattı, dedi ki: Ben henüz küçük bir çocuk iken babam bana Nebi sallalltıhu aleyhi ve sellem'in nesebini öğreterek dedi ki: Muhammed Abdullah'ın, o Abdulmuttalib'in -ki o da Şeybe el-Hamd'dır-, o Haşim'in -adı Amr'dır-, o Abd-i Menarın -adı el-Muğire'dir-, o Kusayy'ın -adı Zeyd'dir-, o Kilab'ın, o Murre'nin, o Ka'b'ın, o Lueyy'in, o Galib'in, o Fihr'in oğludur. Kureyş'in tümü ondan gelir. Nesebi daha yukarıda olanlar Kureyşli değil, onlar Kinanelidir. (Fihr) Malik'in, o en-Nadr'ın -adı Kays'tır-, o Kinane'nin, o Huzeyme'nin, o Müdrike'nin -adı Amr'dır-, o İlyas'ın, o Mudar'ın oğludur. "Cahiliye döneminde hayırlıları İslam'da da hayırlılarıdır." Allah Resulünün: "Fıkhetmeleri şartıyla" buyruğunda İslam dolayısıyla elde edilen şerefin dinde derinlemesine bilgi (tefakkuh) ile olmadıkça tamamlanmayacağına işaret edilmektedir. Hayırlı oluş, şeref ve buna benzer vasıflardan maksat ise kerem, iffet, hilim ve benzeri güzel huylara sahip olmaktır. Buna karşılık cimrilik, hayasızlık, zulüm ve benzeri kötü huylardan da sakınmak demektir. "Bu hususta insanların en hayırlılarının ... göreceksiniz." Bu husustan kasıt, yöneticilik ve emirlik makamlarıdır. "Bu işten en çok hoşlanmayanları olduğunu göreceksiniz" buyruğu da şu demektir: Yöneticilik konumuna gelmek, bu işte ki zorlukları yüklenmek bakımından hoşlanılmayan bir şeydir. Akıl ve dine bağlılık gibi niteliklere sahip olan bir kimse ise bu işten daha ileri bir derecede hoşlanmaz. Çünkü yönetici olunması halinde, adalet ile uygulamanın zorluklarıyla, insanları zulmü ortadan kaldırmaya itmenin sıkıntıları ile karşı karşıya kalınır. Diğer taraftan bu görevde olan kimseden yüce Allah hem kendisinin, hem kullarının haklarını yerine getirmesini ister. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimsenin hayırlı birisi olduğu ise açıkça anlaşılan bir konudur. (3496 numaralı hadisteki): "Bu işin içine düşünceye kadar" ibaresinden ne anlaşıldığı hususunda görüş ayrılığı vardır. Bunun, emir olmak isteyen bir kimse, bu göreve getirilecek olursa bu işten hoşlanmayışının ortadan kalkacağını görecektir. Çünkü o, bu görevinde yüce Allah'ın kendisine yardım ettiğine inanır ve böylelikle bu göreve gelmeden önce korktuğu şey (olan dinine zarar gelmesi) hususunda güvenliğe erişir. İşte selef-i salihten yöneticiliği devam ettirmeyi sevenlerin onu sevmesinin sebebi budur. Seleften olup, böyle bir görevden uzaklaştırılan kimseler de açıkça yöneticiliğe getirilmekten dolayı sevinmediğini, fakat azledilmesinin de hoşuna gitmediğini açıkça ifade etmiştir. "İnsanlar Kureyş'e tabidirier." Bunun emir anlamında haber olduğu söylenmiştir. Buna da bir başka rivayetteki: "Kureyş'i öne geçiriniz, fakat siz Kureyş'in önüne geçmeyiniz" ifadesi buna delil teşkil etmektedir. Bunu da Abdurrezzak sahih bir senedie rivayet etmiş olmakla birlikte mürseldir, fakat şahitleri de vardır. "Kafir olanları Kureyş'in kafirlerine tabidir." Bunun doğru olduğu fiilen ortaya çıkmıştır. Çünkü Araplar, cahiliye döneminde Kureyşlileri Harem bölgesinde kalmaları dolayısıyla tazim ediyordu. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Nebi olarak gönderilip, Allah'a çağırınca Arapların çoğu ona uymakta terreddüt etti ve kavminin neler yapacağını bekleyip görmek istediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke'yi fethedip, Kureyşliler Müslüman olunca Araplar da onlara uydu ve Allah'ın dinine gruplar halinde girdiler. Nübuwet hilafeti de Kureyşliler arasında devam etti. Böylelikle Arapların kafirlerinin, Kureyş'in kafiderine tabi olduğu, Müslümanlarının da Kureyş'in Müslümanlarına tabi olduğu gerçeği ortaya çıkmış oldu. "İman Yemenlidir, hikmet de Yemenlidir." Hadisin zahirinden anlaşıldığına göre imanın nispetinin Yemen'e olduğudur. Bununla neyin kastedildiği hususunda görüş ayrılığı vardır. Bir açıklamaya göre bu, imanın Mekke'ye nispet edilmesi demektir. Çünkü imanın başlangıç noktası arasıdır. Mekke de Medine'ye nispetle Yemenli sayılır. Bir başka açıklamaya göre maksat, imanı hem Mekke'ye, hem de Medine'ye nispet etmektir. Her ikisi de Şam'a nispetle Yemenlidirler. Çünkü bu sözü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Tebuk'te iken söylemiştir. Bunu da Cabir r.a.'ın rivayet edip Müslim'in zikrettiği şu hadis desteklemektedir: "İman Hicazlılar arasındadır." İbnu's-Salah ise buna karşı olarak şöyle demektedir: Bununla birlikte sözün zahirine göre anlaşılmasında bir man i yoktur. Buna göre de maksat, Yemenlilerin diğer meşrıklılardan daha faziletli olduğunu belirtmektir. Buna sebep ise onların Müslümanlara fazla zorluk çıkartmadan imana boyun eğişleridir. Oysa Maşrık halkı ve diğerleri böyle olmamıştır. İfadenin zahirine uygun olarak anlaşılıp, Yemen halkının da hakikat anlamına göre yorumlanmasında mani yoktur. Diğer taraftan bundan maksat o dönemde Yemenlilerden var olanlardır. Bütün zamanlarda var olacak Yemenlilerin tamamı değildir. Bu lafız bunu gerektirmemektedir. (İbnu's-Salah devamla) der ki: Fıkıh'tan, fıkhetmekten maksat, dindeki anlayıştır. Hikmet'ten kasıt ise Allah'ı bilmeyi de kapsayan ilimdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr b. eı-As'dan rivayete göre o Kahtan'dan bir hükümdar çıkacağını anlatırken Muaviye kızdı. Ayağa kalktı. Yüce Allah'a layık olduğu şekilde övgüde bulunduktan sonra dedi ki: Bana ulaştığına göre sizden bazı adamlar Allah'ın Kitabında olmayan Reslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den nakledilmeyen bazı hadisleri naklediyorlar. Onlar sizin cahillerinizdir. Sahiplerini sapıklığa götüren temennilerden kendinizi koruyunuz. Çünkü ben Reslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: "Bu iş Kureyşliler arasında (kalacak)dır. Bir kimse onlara düşmanlık edecek olursa mutlaka Allah da onu yüzüstü yıkar. Dini dimdik ayakta tuttukları sürece. " Bu Hadis 7139 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bu iş (yönetim), onlardan iki kişi dahi kalsa Kureyşliler arasında kalmaya devam edecektir. " Bu Hadis İleride 7140 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Cubeyr b. Mut'im dedi ki: Ben ve Osman b. Affan beraber yürüdük. (Osman r.a.) dedi ki: Ey Allah'ın Reslilü, sen Muttalib oğullarına verdin ve bizi bıraktın. Oysa biz de, onlar da sana aynı derecede yakınız. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Evet, Haşimoğulları ile Muttalib oğulları gerçekten aynı şeydir
- Bāb: ...
- باب ...
Urve b. ez-Zubeyr dedi ki: "Abdullah b. ez-Zübeyr, Zühre oğullarından birkaç kişi ile birlikte Aişe'nin yanına gitti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olan akrabalıkları dolayısıyla onlara karşı her şeyden çok ince (ve hassas) idi." Bu Hadis İleride 3505 ve 6073 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a'dan rivayete göre Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kureyşiiler, Ensar, Cuheyne, Eslem, Eşca' ve Ğıfar benim mevlalarımdır. Onların Allah'tan ve Resulünden başka mevlaları yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
Urve b. ez-Zubeyr dedi ki: Abdullah b. ez-Zubeyr, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile Ebu Bekir'den sonra Aişe'nin insanlar arasında en sevdiği kişi idi. o da bütün insanlar arasında ona karşı en iyi davranan kimse idi. Allah'ın rızkından kendisine gelen hiçbir şeyi elinde tutmaz, tasadduk ederdi. İbnu'z-Zubeyr: Bunun bu gibi tasarruflardan alıkonulması gerekir deyince, Aişe r.anha: Benim mi tasarrufum engellenecek, dedi. Onunla konuşmamayı adıyorum. İbnu'z-Zubeyr Kureyşli bazı adamları ve özellikle de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in deyılarını ona şefaatçi gönderdi. Ancak o kabul etmedi. Aralarında Abdurrahman b. el-Esved b. Abd-i Yeğus ile el-Misver b. Mahreme'nin de bulunduğu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in deyıları olan Zühre oğuııarına mensup kimseler ona dediler ki: Biz ondan (yanına girmek için) izin istediğimizde sen de kendini içeri hidıbı geçerek yanına gir. O da bunu yaptı. (Daha sonra yemin keffareti dolayısıyla azat etmek üzere) ona on köle gönderdi, o da bu köleleri azad etti. Bundan sonra köle azad etmeye devam etti. Nihayet azad ettiği kölelerin sayısı kırka ulaştı ve şöyle dedi: "Keşke yemin ettiğim zaman yapıp da bitireceğim bir ameli sözkonusu etmiş olsaydım." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kureyş'in menkıbeleri." Kureyşliler, en-Nadr b. Kinane'nin soyundan gelirler. Ebu Ubeyde bunu kesin olarak ifade etmiştir. Bunu İbn Said, Ebu Bekir b. el-Cehm 'den diye rivayet etmiştir. Ayrıca Hişam b. el-Kelbı babasından şunu rivayet etmektedir: Mekke'de yaşayan sakinleri, Nadr oğuııarına mensup diğer insanları dışarıda tutarak kendilerinin Kureyş olduklarını iddia ediyorlardı. Nihayet Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gidip: Kureyşliler kimlerdir, diye sordular. O: en-Nadr b. Kinane'nin soyundan gelenlerdir, diye buyurdu. Kureyşlilerin Fihr b. Malik b. en-Nadr'ın soyundan gelenler oldukları da söylenmiştir. Çoğunluğun görüşü budur. Mus'abda bunu kesin olarak ifade etmiş ve şöyle demiştir: Fihr'den doğmayanlar Kureyşli değildir. Buna benzer bir rivayeti daha önce İbnu'l-Kelbi'den de nakletmiştim. Kureyş'e ilk nispet edilen kişinin Kusay b. Kilab olduğu da söylenir. İbn Sa'd'ın, el-Mikdad yoluyla rivayet ettiğine göre Kusay, Huzaalıları Harem bölgesinin dışına çıkartma işini bitirince Kureyşliler onun etrafında toplandılar. Bu toplanma haııerini anlatmak üzere o gün onlara Kureyş adı verildi. Tekarruş da toplanmak demektir. Ticaretle uğraştıkları ve iç içe oldukları için bu adı aldıkları da söylenmiştir. el-Mutarrizı der ki: Kureyş'e, denizdeki canlıların şahı olan, denizde yaşayan bir canlı dolayısıyla bu ad verilmiştir. İşte aynı şekilde Kureyşliler de diğer insanların şahıdır, efendileridir. "Kahtan'dan ... " Kahtan Yemenlilerin tamamından olanlardır. Muaviye'nin. buna karşı çıkması tartışılır. Çünkü onun delil olarak gösterdiği hadis, dini dimdik ayakta tutmak ile kayıtlıdır. Dolayısıyla Kaht€mlı olan bu kişinin çıkması Kureyş'in dini dimdik ayakta ttıtmaması şartına bağlı olabilir. Nitekim bu durum ortaya çıkmıştır. Kureyşliler din işlerini hafife alıncaya kadar halifelik onlarda kaldı ve nsanlar da onlara itaat etmeye devam etti, fakat din işlerini hafife alınca güçleri zayıfladı ve oldukça cılızlaşıp geri çekiidi. Nihayet onların halifelikten payları, İslam topraklarının çoğu dışında, ancak bazı yerlerde, sadece ismi kalmış, başka bir şeyleri kalmamıştır. Üçüncü hadis, İbn Ömer'in rivayet ettiği hadis olup "onlardan iki kişi dahi kaldığı sürece bu iş Kureyşliler arasında kalmaya devam edecektir" hadisidir. el-Kermanı der ki: Günümüzde yönetim Kureyşlilerin değildir. Peki bu durum bu hadise nasıl uyar? Daha sonra buna şöylece cevap verir: Batı topraklarında Kureyş'ten bir halife vardır, Mısır'da da aynı şekilde. Ancak onun bu görüşüne şöylece itiraz edilmiştir. Batıda bulunan kişi Tunus ve başka yerlerin hükümdarı el-Harsl'dir. Bu da altıncı yüzyılın başlarında bulunan İbn Tumert'in arkadaŞı Abdu'l-Mu'min'in kölesi Ebu Hafs'a nispet edilir. Önce Mehdi olduğunu ileri sürmüş, sonra da ona uyanlar batının önemli bir bölümünde üstünlük sağlamış ve halifelik ünvanını almışlardı. Bunlar Abdu'l-Mu'min ve soyundan gelenlerdir. Daha sonra bu durum Ebu Hafs'ın soyundan gelenlere intikal etmiştir. Abdu'lMu'min'in kendisi Kureyşli değildir. Kendisi ve onun hanedanı halifelik ünvanını kullanmıştır. Uzak Mağrib ise el-Ahmer oğullarıyla birlikte olup bunlar da ensara müntesiptirler. Orta Mağribliler ise Benu Mureyn ile birlikte olup bunlar da Berberlidirler. "Mısır'daki halife" sözüne gelince, bu doğrudur fakat elinde herhimgi bir işi çözüp bağlayacak en ufak bir yetki dahi yoktur. Halifeliğin sadece adını taşımaktadır. Bu durumda hadis, emir anlamına bir haberi ifade etmektedir. Yoksa bu iş ülkenin pek çok yerinde Kureyş'in elinden çıkmış bulunmaktadır. 3. KUR'AN KUREYŞ LİSANIYLA NAZİL OLMUŞTUR
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a.'den rivayete göre Osman r.a., Zeyd b. Sabit, Abdullah b. ez-Zubeyr, Said b. eı-As ve Abdurrahman b. el-Haris b. Hişam'ı çağırdı. Onlar da onları (Kur'an'ın yazılı olduğu sahifeleri) Mushaflara istinsah ettiler (aynen kopya edip yazdılar). Osman, Kureyş'ten olan üç kişiye dedi ki: "Sizler Kur'an'ın herhangi bir lafzı hakkında Zeyd b. Sabit ile görüş ayrılığına düşecek olursanız onu Kureyş diliyle yazınız. Çünkü o ancak onların diliyle inmiştiL" Onlar da bunu yerine getirdi. Bu Hadis İleride 4984 ve 4987 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kur'an Kureyş diliyle nazil olmuştur." Buhari, bunu burada Osman r.a'ın Mushafları yazması ile ilgili Enes'in rivayet ettiği hadisin bir bölümü olarak zikretmiş bulunmaktadır. İleride Kur'an'ın faziletleri bahsind geniş açıklamalar ile gelecektir. 4. YEMEN'İN İSMAİL ALEYHİSSELAM'A NİsPETİ
- Bāb: ...
- باب ...
Seleme r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, pazarda Eslemlilerden birbirleriyle ok atma yarışı yapan bir topluluğun yanına çıkageldi. Ey İsmailoğulları, ok atınız, çünkü sizin babanız da bir atıcı idi. Ben de -iki kesimden birisini kastederek- filan oğullarıyla birlikteyim deyince, onlar da ellerini geri çektiler. Onlara: Ne oldu, diye sorunca, sen filan oğullarıyla birlikte olunca biz nasıl atış yapabiliriz, dediler. Bu sefer haydi atınız, ben hepinizle beraberim, diye buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Yemen'in İsmail'e nispeti" ibaresinden kasıt, İbrahim el-Halil'in oğlu İsmailldır. Mudar ve Rabia'nın, İsmaille mensup olduğu hususunda ittifak vardır. Yemenlilere gelince, onların hepsinin nesebi Kahtan'a ulaşır. İlk olarak Arapça konuşan kimsenin Kahtan olduğu söylenmektedir. Kahtan, Arab-ı Mütearribe'nin babasıdır. İsmail ise Arab-ı Müsta'rebe'nin babasıdır. Arab-ı Aribe, Ad, Semud, Tasm, Cedis, Amlik ve buna benzerleri daha önceden idiler. Kahtan'ın kendisine ilk olarak "ebeytella'ne" ve "im sabahen" diye hitap edilen kişi olduğu söylenir. ez-Zubeyr b. Bekkar'ın iddiasına göre Kahtan, İsmail'in soyundandır. Bunun da adı Kahtan b. el-Humeysa' b. Teym b. Nebt b. İsmail aleyhisseıam'dır. Hacer'in kıssasına dair daha önce geçen Ebu Hureyre'nin sözünün zahirinden anlaşılan da budur. Çünkü o ensara hitap ederken: "Ey semanın suyunun evlatları işte anneniz budur." Demiştir. Onun kanaatine göre ağırlıklı görüş bu olmalıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer' r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir: "Bildiği halde babasından başkasına mensup olduğunu iddia eden bir adam, mutlaka Allah'a karşı kafir olur. Kendileriyle bir nesep bağı olmayan bir kavimden olduğunu iddia eden bir kimse de cehennem ateşindeki yerine hazırlansın. " Bu Hadis İleride 6045 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Vasile b. el-Eska' didi ki: ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "En büyük iftiralardan birisi de bir adamın babasından başka birisinden olduğunu iddia etmesi yahut gözünün görmediği şey hakkında gördüğünü söylemesi ya da Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem aleyhine söylemediğini söylemesidir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a. dedi ki: "Abdu'l-Kays heyeti ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna gelerek dediler ki: Ey Allah'ın. Resulü, Rabialıların bir kolu olan bizler ile senin aranda Mudar kafirleri bir engel teşkil etmektedir. Bundan dolayı biz senin yanına ancak her haram ayda ulaşabiliyoruz. Keşke bize senden alıp öğreneceğim iz ve geride bıraktıklarimıza tEbuğ edeceğimiz bir emir buyursan? Şöyle buyurdu: Size dört şeyi emrediyor, dört şeyden de sizi nehyediyorum: Allah'a iman (demek olan) Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahadet getirmek, namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek ve ganimet olarak aldıklarınızın beşte birini Allah'a vermektir. Diğer taraftan sizlere kabağı, sırlı testileri, oyularak kap haline getirilmiş kütükleri ve ziftlenmiş kapları (kullanmanızı) yasaklıyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i minber üzerinde iken şöyle buyururken dinledim: ''Doğu tarafına işaret ederek Dikkat edin, fitne buradan şeytan'ın boynuzunun çıktığı yerden çıkacaktır." Hadisten Çıkan Sonuçlar 1- Hadis-i şerif te bilinen nesebin reddedilerek başka bir nesep iddiasında bulunmanın haram olduğu belirtilmektedir. Hadis-i şerif bunun için de ilim (bilmek) kaydını getirmiş bulunmaktadır. İster olumlu, ister olumsuz iddia halinde bilgi kaydı kaçınılmazdır. Çünkü günah, bir şeyi bilen ve onu kasti olarak yapan kimse için sözkonusudur. 2- Hadisten -daha önce açıkladığımız gibi- kesin olarak vazgeçirmek maksadıyla masiyetler hakkında küfür lafzının kullanılmasının caiz olduğu anlaşılmaktadır. Müslim'in rivayetinden, davacıya ait olmayan bir şeyi iddia etmenin haram olduğu da anlaşılmaktadır. Böylelikle bunun kapsamını bilmek, öğrenmek, nesep, durum, salih oluş, nimet, vera' bağı ve buna benzer bütünbatıl iddialar da girmektedir. Bu haksız iddianın doğuracağı kötülüğün çoğalması ile haramlığın vurgusu da artar. "Şüphesiz en büyük iftiralardan birisi de" (anlamındaki) buyrukta geçen "elfira: iftiralar" kelimesi "firye"nin çoğuludur. Firye ise yalan ve bühtan demektir. Hadis-i şerifte bu üç hususta yalan söylemenin ne kadar ağır olduğu belirtilmektedir. Bu üç husus rüya da görmemiş olduğu halde bir şeyi gördüğünü bildirmek, babasından başkasından olduğunu iddia etmek ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yalan bir şeyi isnad etmektir. Bu sonuncusu ile ilgili gerekli açıklamalar daha önce İlim bahsinde geçmiş bulunmaktadır. (Hadis no: l06'da) Rüya ile alakah yalan iddiaya gelince, buna dair açıklamalar da Rüya Tabiri bölümünde gelecektir. Yalan yere nesep iddiasına gelince, bu da bundan önceki babta, az önce geçmiş bulunmak
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kureyşliler, Ensar, Cuheyne, Muzeyne, Eslem, Ğıfar ve Eş'ca' benim velilerimdir. Onların da Allah'ın ve Resulünün dışında bir velileri yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'den, o da Abdullah'tan rivayete göre Resu!ullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem minber üzerinde iken dedi ki: "Ğrjar'a Allah mağfiret buyursun. Eslemlilerle Allah silm yapsın. Usayya ise AIlah'a ve Resulüne isyan etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Eslemlilere Allah silm (barış) yapsın. Ğifarlılara da Allah mağfiret buyursun
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ebi Bekre, babasının şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Cuheyne, Muzeyne, Eslem ve Ğıfarlıların, Temim oğullarından, Esed oğullarından, Abdullah b. Gatafan oğullarından, Amir b. Sa'saa oğullarından hayırlı olmalarına ne dersiniz? Bunun üzerine bir adam: Ziyan ettiler, hüsrana uğradılar (demektir), dedi. Allah Resulü şöyle cevap verdi: (Evet) onlar Temim oğu!larından, Esed oğullarından, Abdullah b. Gatafan oğullarından ve Amir b. Sa'saa oğullarından hayırlıdırlar. " Bu hadis 3516, 6635 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Ebi Bekre, babasından rivayet ettiğine göre el-Akra' b. Habis, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e dedi ki: Sana Eslem, Ğıfar ve Muzeynelilerden --zannederim Cuheyne'den de dedi. Şüphe eden ravilerden İbn Ebi Ya'kub'tur-- hacıların mallarını çalan kimseler bey'at etti. Bunun uzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Eğer Eslem, Ğıfar, Muzeyne --zannederim Cuheyne de dedi-- Temim oğullarından Amir ve Esed oğullarından ve Gatafan'dan hayırlı iseler ne dersin? Zarara ve hüsrana uğrarlar (değil mi?) (el-Akra' b. Habis): Evet dedi. (Allah Resulü) şöyle buyurdu: Nefsim elinde olan'a yemin ederim ki şüphesiz onlar berikilerden hayırlıdır." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Eslem, Ğıfar, Muzeyne, Cuheyneve Eş'ca." Bu beş kabile, Cahiliye döneminde kuwet ve imkanları itibariyle Amir b. Sa'saa oğullarından, Temim b. Murre ve benzeri diğer kabilelerden daha aşağıda idiler. İslam geiince, öbürlerinden daha çabuk hareket ederek İslama girdiler. Bundan dolayı da şeref onlara geçmiş oldu. "Benim mevlalarım" buyruğu ile Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları kendisine izafe etmektedir ki, benim yardımcılarımdırlar demektir .. Mevlaların (ve velinin) değişik anlamları olsa bile buradaki uygun anlamı budur. Şüphesiz ki bu, bu kabileler için çok açık bir fazilettir. Kasıt da onlardan iman edenlerdir. Şeref bir grubun bir kısmını teşkil edenler için hasıl olursa, o şey tümü için de hasıl olmuş gibidir. "Ğıfar'a Allah mağfıret buyursun" lafzı (Arapçada) haber kipi olmakla birlikte, maksat duadır. 7. KAHTAN
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kahtanıdan insanları önüne katıp, asasıyla sürecek bir adam çıkmadıkça Saat (Kıyamet) kopmayacaktır." Bu Hadis 7117 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kahtan"a ve onun İsmail'in soyundan gelip gelmediğine dair açıklamalar daha önce de geçmiş bulunmaktadır. Yemenlilerden Himyer, Kinde, Hemedan ve diğerlerinin nesepleri Kahtan'a ulaşır. "Kahtan'dan bir adam çıkmadıkça Saat (Kıyamet) kopmayacaktır." Bu kişinin adının ne olduğunu tespit edemedim; fakat Kurtubı bu zatın, Müslim'de başka rivayet yoluyla Ebu Hureyre'den gelmiş bulunan: "Cehcah diye adlandırılan bir adam hükümdar olmadıkça günler ve geceler bitmeyecektir" lafzı ile varid olmuş Cehcah olabileceğini belirtmektedir. "İnsanları önüne katıp asasıyla sürecek." Bu onun hükümdarlığından kinayedir. Bu lafız ile çobana, insanlar da koyuna benzetilmiştir. Bu hadis de henüz meydana gelmemiş ve meydana gelişinden önce Nebi salı allah u aleyhi ve sellem'in haber vermiş olduğu nübuvvetin alametlerinin kapsamına girmektedir. Nuaym b. Hammad'ın, el-Fiten'de Şam'lı tabilnden birisi olan Ertee b. el-Münzir'den rivayet ettiğine göre el-Kahtanı, Mehdi'den sonra çıkacak ve Mehdiinin yaşayış ve uygulaması gibi uygulama yapacaktır. İleride buna dair daha geniş bilgiler yüce Allah'ın izniyle Fiten bölümünde gelecektir. (bkz. 7117 numaralı hadis)
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte gazaya gittik. Etrafında muhacirler toplandı ve oldukça kalabalık oldular. Muhacirlerden oldukça güçlü, kahraman birisi vardı. Ensardan birisine vurdu. Ensardan olan kişi de oldukça öfkelendi ve nihayet herkes kendi taraftarlarını yardıma çağırdı. Ensardan olan kişi: Ey ensar yetişin, dedi. Muhacirlerden olan kişi de: Ey muhacirler yetişin, dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem çıkıp dedi ki: O şekilde dava gütmeyi bırakınız; çünkü o çok pis bir şeydir. Abdullah b. Ubeyy b. Selul: Bizim aleyhimize taraftarlarını yardıma mı çağırdılar? Andolsun Medine'ye dönecek olursak, daha aziz olan oradan daha zelil olanı çıkartacaktır, dedi. Bunun üzerine Ömer dedi ki: Ey Allah'ın Nebii, bu pis herifi öldürmeyelim mi? Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: İnsanlar o ashabını öldürüyordu diye konuşmamalı." Bu hadis ileride 4905 ve 4907 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle burilidu: "Yanaklarına vuran, yakalarını yırtan, cahiliye davasını güden kimseler bizden değildir." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Cahiliye davasını gütmenin yasak oluşu." Cahiliye davası, savaş istendiği sırada yardıma çağırmak demektir. Onlar: Ey filan oğulları diye çağıtırlar ve bir araya gelip toplanırlar. Zalim dahi olsa bu şekilde yardıma çağırana yardım edi. •orlardı. İslam getirdiği hükümlerle bunu yasakladı. "Güçlü, kahraman bir adam" diye sözü geçen kişinin Habeşlilerin yaptığı gibi harbelerle oynayan birisi olduğu da söylenir. Bu adam Ğıfaroğullarındarr Cehcah b. Kays'dır. Ömer b. el-Hattab'ın yanında ücretle çalışan birisi idi. Ensardan olan şahıs ise Hazredi Salim oğulları ile antlaşması bulunan Sinan b. VeBerai. İleride el-Munafikun suresinin tefsirinde buna dair açıklamalar gelecektir. (Hadis no 4905'de) "Vurdu" lafzı, arkasına, kıçına vurdu, demektir. "O davayı gütmeyi bırakınız, çünkü o pistir" buyruğu ile kastedilen de cahi-'Ye davasını gütmektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Amr b. Luhay b. Kam’a b. Hindif Huzaahların babasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. el-Müseyyeb dedi ki: "Bahira, tağutlar (putlar) adına başkası tarafından sağılması yasaklanan ve hiç kimse'nin sağmadığı (deve) demektir. Saibe ise ilahları adına serbest bıraktıkları ve üzerine hiç yük vurulmayan (deve) demektir." Ebu Hureyre dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ben Huzaalı Amr b. Amir b. Luhay'ı cehennemde bağırsaklarını sürüklerken gördüm. O, saibeleri serbest bırakan ilk kişi idi. " Bu Hadis 4623 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Huzaalıların kıssası." Huzaalıların Amr b. Luhay'ın soyundan geldikleri hususunda görüş birliği bulunmakta birlikte, nesepleri hususunda görüş ayrılığı vardır. Amr'ın babası Luhay, onun babası İbn Harise'dir, o Amr'ın, o Amir'in, o Mau's-sema'nın oğludur. Eslemlilerden sözedilirken nesebi geçmiş bulunmaktadır. Eslem ise Amr b. Luhay'ın kendisidir. İbn İshak'ın zikrettiğine göre Amr b. Luhay'ın putlara tapmasının sebebi şu idi: Amalika'nın bulunduğu sırada Şam'a gitmişti. Onlar da putlara tapıyorlardı. Kendisine bu putlardan birisini bağışlamalarını istedi. O da bunu alıp Mekke'ye götürdü, onu Ka'be'ye doğru dikti. Bu put Hubel putudur. Bundan önce ise Curhumlular döneminde İsaf adındaki bir adam Naile adındaki bir kadın ile Ka'be'de zina etmişti. Yüce Allah da onları iki taşa döndürmüştü. Amr b. Luhay bu iki taşı alıp onları Ka'be'nin etrafına dikti. Bundan sonra Ka'be'nin etrafında tavaf eden, onlara el sürmeye başladı. Tavafını İsaf ile başlatıyor, Naile'nin yanında bitiriyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cemra dedi ki: "İbn Abbas bize dedi ki: Size Ebu Zer' 'in Müslüman oluşunu anlatayım mı? Ebu Cemre dedi ki: Anlat, dedik. İbn Abbas da Ebu Zer' dedi ki: Ben Ğıfar'dan bir adam idim. Bize nebi olduğunu iddia eden bir adam'ın Mekke'de ortaya çıktığı haberi ulaştl. Kardeşime: Bu adamın yanına git, onunla konuş ve ona dair ondan bana haber getir, dedim. Kardeşim gitti, onunla karşılaştı, sonra geri döndü: Ne haber, diye sordum. O, Allah'a yemin ederim, ben hayrı emreden, kötülükten de alıkoyan bir adam gördüm dedi. Ben de ona, bu getirdiğin haber beni rahatlatınadı, dedim. Yanıma bir dağarcık ve bir asa aldım. Sonra da Mekke'ye doğru yola koyuldum. Ben onu tanımıyordum. Onun hakkında kimseye soru sormaktan da hoşlanmıyordum. Zemzem suyundan içiyor ve mescidde kalıyordum. (Ebu Zerr devamla) dedi ki: Ali yanımdan geçti. Bu adam sanki bir yabancı, dedi. Ben evet dedim. Haydi gel eve gidelim dedi. Ben de onunla birlikte yola koyuldum. O bana hiçbir şeye dair bir şey sormuyor, ben de ona söylemiyordum. Sabah olunca ona dair soru sormak üzere mescide gittim. Fakat onun hakkında bana haber verecek kimse yoktu. (Ebu Zer') dedi ki: Yine yanıma Ali geldi. Acaba bu adam henüz onun evini kendisine söyleyecek birisini bulamadı mı, dedi. Ben hayır dedim. Haydi benimle beraber yürü, dedi. Sonra bana senin halin ne? Bu şehre gelmenin sebebi ne, dedi. Ben de ona, eğer benim durumumu gizleyecek olursan sana haber veririm dedim. Dediğini yaparım diye cevap verdi. O zaman bende burada kendisinin bir nebi olduğunu iddia eden bir adamın ortaya çıktığına dair bize bir haber ulaştı. Kendisiyle konuşmak üzere kardeşimi gönderdim. Fakat geriye döndüğünde getirdiği haber beni rahatlatınadı. Kendim onunla karşılaşmak istedim, dedim. Ali ona dedi ki: Sen doğru yoldasın. İşte ben de onun yanına gidiyorum, sen de arkamdan gel. Benim gireceğim yere sen de gir, sana zarar vereceğinden korktuğum birisini görecek olursam ayakkabımı düzeltiyormuşum gibi duvarın yanında ayakta duracağım. Sen de yoluna devam et. Nihayet o gitti, ben de onunla birlikte yola koyuldum. O bir yere gitti, ben de onunla birlikte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna girdim. Ona, Bana,İslaml arzet, dedim, o da arzetti. Olduğum yerde Müslüman oldum. Bana: Ey Ebu Zer', bu işi gizle ve şehrine geri dön. Bizim ortaya çıktığımız haberi sana ulaştığı takdirde geri gel, diye buyurdu. Ben dedim ki: Seni hak ile gönderene yemin ederim ki ben bunu onların arasında feryat ederek söyleyeceğim. Daha sonra Ebu Zer' mescide geldi. Kureyş de mescidde idi. Ey Kureyşliler topluluğu, dedi. Şüphesiz ki ben Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik ettiğim gibi Muhammed'in de onun kulu ve Resulü olduğuna şahitlik ederim. Kureyşliler: Bu dinini terk edenin üzerine gidiniz, dedi. Hepsi birlikte ayağa kalktılar. Ölesiye bana vurdular. Abbas yetişip ve üzerime kapandı. Sonra da onlara dönerek dedi ki: Vay sizin halinize! Sizle( Ğıfarlılardan birisini öldürecektini. Halbuki sizin ticaret yollarınız ve gidip gelişiniz Ğıfarlıların bulunduğu yerler üzerindendir. Bunun üzerine beni terk ettiler. Ertesi gün sabah olunca yine oraya döndüm, bir gün önce söylediğimin benzerini söyledim. Yine onlar da: Bu dininden dönene kalkınız deyip, bir gün önce bana yapılanların benzeri yapıldı. Yine Abbas bana yetişti, üzerime abandı ve bir gün önce söylediği sözlerin benzerini söyledi. (İbn Abbas) dedi ki: İşte Ebu Zer' 'in -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- ilk Müslüman oluşu böyle olmuştu." Bu Hadis İleride 3761 numara ile gelecektir. 12. ZEMZEM KISSASI İLE ARAPLARıN CEHALETİ
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "(Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Eslem, Ğıfar ve Muzeyne ile Cuheyne'den bir kesim -ya da: Cuheyne yahut Muzeyne'den bir kesim diye buyurdu- Allah nezdinde -ya da: Kıyamet gününde dedi- Esed, Temim, Hevazin ve Gatafan'dan hayırlıdır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a. dedi ki: "Eğer sen Arapların cehaletini bilmek istiyor isen En'am suresinin 130. ayetinden sonrasından itibaren: "Bilgisizlik yüzünden evlatlarını beyinsizce öldürenler ... Şüphesiz onlar sapmışlar ve doğru yolu da bulamamışlardır."[En'am, 140] buyruğuna kadar olan buyrukları oku." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Zemzem kıssası ve Arapların cehaleti" "Bilgisizlik yüzünden evlatlarını beyinsizce öldürenler" buyruğundan kasıt, kızlarını öldürenlerdir. İleride buna dair açıklama inşaaIlah Tefsir bölümünde gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a dedi ki: "Yüce Allah'ın: "Aşiretini yakın akrabam inzar et."[Şuara,214] buyruğu nazil olunca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Ey Fihr oğulları, ey Adiy oğulları diye seslendi ve Kureyş'in kollarını zikrettL" [-3526-] İbn Abbas dedi ki: "Aşiretini, yakın akrabanı inzar et" buyruğu nazil olunca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları kabile kabile davet etmeye başlad
- Bāb: ...
- باب ...
el-Buhârî dedi ki: Bize Kabîsa söyledi: Bize Sufyân es-Sevrî, Habîb ibn Ebî Sâbit'ten; o da Saîd ibn Cubeyr'den haber verdi ki, İbn Abbâs şöyle demiştir: “Sen (ilkin) en yakın hısımlarını Allah’ın azâbı ile korkut"(eş-Şuarâ: 214) âyeti indiği zaman, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi aşiretini kabile kabîle çağırmaya başladı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ey Abdi Menaf oğulları! Allah'tan canlarınızı satın almaya (kurtarmaya) bakınız. Ey Abdu'l-Muttalib oğulları! Allah'tan canlarınızı satın atınız. Ey Resulullah s.a.v.'in halası Zubeyr b. el-Avvam'ın annesi ve ey Muhammed'in kızı Fatima! İkiniz de Allah'tan canlarınız! satın atınız. Benim Allah'a karşı size hiçbir fayda sağlamaya imkanım olmaz. Malımdan ne isterseniz isteyiniz. " Fethu'l-Bari Açıklaması: "İslam (dönemin)de ve cahiliye (dönemin)de babalarına intisap edenler." Yani mutlak olarak bunu mekruh görenlerin aksine bunun caiz olwu. Çünkü bu işin mekruh oluşu, öğünmek ve tartışmak amacı ile bunu sözkonusu etmesi halindedir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ensarı çqğırdı ve: Aranızda sizden olmayan bir kimse var mı, diye sordu. Onlar: Hayır sadece bizim bir kızkardeşimizin oğlu var, dediler. Bunun üzerine Resuluııah sal!allahu aleyhi ve sellem: Bir topluluğun kızkardeşlerinin oğlu onlardandır, diye buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Bir kavmin kızkardeşlerinin oğlu onlardandır. Bir kavmin mevlası onlardandır (başlığı)." Bundan maksat tartışma, dayanışma ve benzeri hususlardır. Mirasa gelince, ileride Feraiz bölümünde (6762 numaralı hadiste) genişçe açıklanacağı gibi, görüş ayrılığı vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha'dan rivayete göre, Ebu Bekir Mina günlerinde onun yanına girdi. Aişe'nin huzurunda def çalan iki cariye vardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de elbisesiyle yüzünü örtmüştü. Ebu Bekir onları azarlayınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yüzünü açarak dedi ki: Bırak onları ey Ebu Bekir! Çünkü bu günler bayram günleridir, bu günler Mina günleridir." [-3530-] Aişe dedi ki: "Ben mescidde oynayan Habeşlilere bakarken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in benim önümü kapattığını gördüm. Ömer onları azarlayınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bırak onları, dedi. Siz güvenlik içindesiniz, ey Erfide oğulları!" Fethu'l-Bari Açıklaması: "Habeşlilerin kıssası ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: Ey Erfide oğulları, diye buyurması." Erfide, onların bir dedelerin in adıdır. Habeşliler, Yemenlilere komşudurlar. Onların aralarında deniz vardır. İslamdanönce Yemen'e karşı galibiyet sağlamış ve orayı ellerine geçirmişlerdi. Hükümdarlarından olan Ebrehe Beraberindeki Fil ile Ka'be üzerine gitmişti. İbn İshak onun kıssasını uzunca zikretmiş bulunmaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Hişam, Aişe r.anha'nın şöyle dediğini nakletli dedi ki: "Hassan müşrikleri hicvetmek hususunda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den izin isteyince: Ya benim nesebimin durumu ne olacak, diye sordu. Hassan: Andalsun bir kıl, hamurdan nasıl çekiliyor ise seni de aralarından öyle çekip çıkaracağım." Hişam'ın babasından şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Aişe'nin önünde Hassan'a dil uzatmak istedim. O bana: Ona dil uzatma, dedi. Çünkü o, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i savunan birisi idi. " Hadis 4145 ve 6150 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Hassan b. Sabit. .. izin istedi." Adı Hassan b. Sabit b. el-Münzir b. Amr b. Haramıdır. Hazrec'1i ensardandır. Bu izni istemesinin sebebi, Müslim'de Ebu Selerne yoluyla Aişe'den gelen rivayette açıklanmış bulunmaktadır. Aişe dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Müşrikleri hicvediniz. Çünkü bu onlara ok atmaktan daha ağırdır" diye buyurdu. Bunun üzerine İbn Revaha'ya haber göndererek: Onları hicvet dedi. İbn Revaha onları hicvetti, fakat beğenmedi. Ka'b b. Malik'e haber gönderdi, sonra da Hassan b. Sabit'e haber göndererek dedi ki: İşte sizin şu kuyruğunu vuran arslana haber gönderme zamanınızdır. Sonra dilini çıkardı, onu hareket ettirmeye koyuldu. Daha sonra dedi ki: Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, ben bu dilimle bir derinin yüzülmesi gibi yüzeceğim. Acele etme, diye buyurdu. Ahmed de Ka'b b. Malik yoluyla şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize: Şiir ile müşrikleri hicvedin, diye buyurdu. Çünkü mümin bir kimse canıyla ve malıyla cihad eder. Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki (onu hicvederken) onlara ok atıyor gibisiniz." "Peki ya benim onlardaki nesebim ne olacak?" Yani onlarla ortak bir nesebirn olduğu halde Kureyşlileri nasıl hicvedebilirim? Bu ifadede hicvetme yollarının çoğunlukla atalara dil uzatmak olduğuna işaret bulunmaktadır. "Seni aralarından çekeceğim." Yani senin nesebini onların neseplerinden ayırıp çıkaracağım ve hiciv, seni dışarıda tutarak sırf onlara ait olacaktır. "Bir saç telinin hamurdan çekilmesi gibi" ifadesi ile saç telinin hamurdan çekilmesi halinde inceliğinden ötürü ona hiçbir şey bulaşmadığına işaret etmektedir. Halbuki bir saç teli mesela baldan çekilecek olursa böyle değildir. Ona o baldan bir şey bulaşabilir, fakat hamurdan çekildiği takdirde oradan çıkmadan önce kopabilir de. "Savunurdu" onu müdafaa eder ya da ona yapılan hücumlara karşılık verirdi, demektir. Az önce kaydedilen Ebu Selerne yoluyla gelen rivayette şöyle denilmektedir: "Aişe dedi ki: Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i Hassan'a şöyle derken dinledim: "Sen Allah ve Resulü adına savunma yaptıkça Ruhu'l-Kuds seni destekleyip duracaktır." Yine dedi ki: Onu şöyle buyururken de dinlemiştim: "Hassan onları hicvedince kendisinin de içi soğudu, başkalarının da içini soğuttu." Namaz bölümünün baş taraflarında Ruhu'l-Kuds ile kastedilenin Cibril aleyhisselam olduğuna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Şiir ve hükümlerine dair açıklamalar da yüce Allah'ın izniyle ileride Edeb bölümünde 16145 nolu hadiste) gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Cubeyr b. Mut'im, dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Benim beş ismim vardır: Ben Muhammed'im, ben Ahmed'im, ben Allah'ın benim vasıtamla küfrü mahvettiği el-Mahf (mahvedici)yim ve ben insanların kademim üzerine haşrolacakları el-Haşir'im ve ben eı-Akib'im. " Bu Hadis 4896 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Sizler, Kureyş'in sövmelerini, lanetlerini Allah'ın benden nasıl geri çevirdiğine hayret etmez misiniz? Onlar Müzemmem dediklerine sövüyorlar, Müzemmem dediklerine lanet okuyorlar. Ben ise Muhammed'im." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Rsulullah sallallfıhu aleyhi e sellem'in isimleri hakkında gelen rivayetler ve yü Allah'ın: "Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onunla birlikte olanlar ise kafirlere karşı sert ve katıdır" buyruğu ile "benden sonra gelecek adı Ahmed olan ... " buyrukları." Bu başlık ile sanki bu iki ismin onun isimlerinin en meşhuriarı olduğuna. işaret etmek istemektedir. Bu ikisinin de daha meşhur olanı Muhammed'dir. Kur'an-ı Kerim'de birkaç defa tekrarlanmıştır. Ahmed adı İsa aleyhisselfım'ın söylediç nakledilen sözler arasında geçmektedir. "Muhammed" mubalağa ifade etme.üzere tefll babında bir kelimedir. "Ahmed" ise tafdil babındandır. Ona "Ahmec adının veriliş sebebi, sıfattan aktarılmış bir özel isim olduğundan dolayıdır, dir=: de açıklanmıştır. Bu ise üstünlük (ism-i tafdil) bildiren "efalu" (vezninde) sıfatı Anlamı ise hamdedenlerin en ahmed i demektir. Buna sebep ise sahihte sa olduğu üzere Makam-ı Mahmud'da yüce Allah'ın ona kendisinden önce hiç kiı::seye ilham etmediği hamd dolu ifadeleri ilham edeceğidir. Bütün nebiler haı::mad (çok hamdedici)dirler, o da onların en Ahmedi (en çok hamdedenleri) de denilmiştir. Yani aralarında en çok hamdeden yahut da hamd vasfı en büolanları demektir. "Muhammed" ise yine "hamd" sıfatından aktarılmıştır. O da Mahmud (Ö\- len) anlamındadır ve mübalağa manasını ihtiva eder. "Muhammed" kendisi:-..: çokça hamdedilen (övülen) demektir. Mümeddeh (çokça medhedilen)e bel1Z? mektedir. (Kadı) Iyad der ki: Resulullah sallallfıhu aleyhi ve sellem, varlık aleminde vücud 0'duğu gibi, Muhammed olmadan önce Ahmed idi. Çünkü onun Ahmed cJ.::.adlandırılması önceki kitaplarda gerçekleşmiştir. Muhammed ile adlandırıım ise Kur'an-ı Azimu'ş-Şan'dadır. Buna sebep ise insanlar tarafından hamde meden (övülmeden) önce kendisinin Rabbine hamdetmiş olmasıdır. Ahirette =aynı şekilde o Rabbine hamdedecek, Rabbi onu şefaatçi kılacak, bu sebe;.... insanlar da ona hamdedecekler (onu övecekler)dir. Ayrıca özelolarak ona =: Hamd) suresi ve Livau'l-hamd ile Makam-ı Mahmud da verilmiştir. Yemekten içmekten sonra, duadan sonra, yolculuktan döndükten sonra hamdetmek ona meşru' kılınmıştır. Onun ümmetine "el-Hammadun: hamdedenler" adı verilmiştir. Böylelikle hamdin ihtiva ettiği bütün anlamlar ve çeşitler onun için bir araya getirilmiş olmaktadır. "Ben Allah'ın benimle küfrü mahvettiği "el-Mahi'yim" buyruğu ile kastedilenin, küfrün Arap yarımadasından izale edilmesi olduğu söylenmiştir. Ancak bu artışılır. Çünkü Akil ve Ma'mer yoluyla gelen rivayette: "Allah'ın benimle kafirleri mahvettiği" denilmektedir. Şöyle cevap verilebilir: Maksat kafirlerin izalesi ile küfrün izale edilmesidir. Arap yarımadası kaydının sözkonusu edilmesi ise küfrün (henüz) bütün diyarıardan silinmemiş olmasıdır. Bunun çoğunlukla görülen duruma göre yorumlanacağı yahut da Meryem oğlu İsa döneminde küfür bütünüyle ortadan kalkıncaya kadar ilk olarak onun sebebiyle silinmiş olduğu şeklinde de yorumlanacağı söylenmiştir. Çünkü Meryem oğlu İsa cizyeyi kaldıracak ve Müslüman olmanın dışında bir şey kabul etmeyecektir. Buna karşılık şöyle cevap verilmiştir: Kıyamet ancak kötü insanların başına kopacaktır. Buna da ancak şöyle cevap verilebilir: İsa aleyhissel€ırn'ın ölümünden sonra bazılarının irtidad etmesi mümkündür. Diğer araftan gönderilecek bir rüzgar, erkek-kadın her müminin ruhunu kabzedecektlr. İşte o vakit şerıi, kötü kimselerden başkası da kalmamış olacaktır. "İnsanların ayağım üzerinde haşredileceği "el-Haşir"im. Yani insanlar benim izim üzere haşredilecektir. Bu da onun insanlardan önce haşredileceği anlamına gelir. Ancak böyle bir açıklama onun (adının Haşir değil de) "mahşur" olmasını gerektirir. O halde bu açıklama ile ism-i fail olan "Haşir: haşredici" ismi nasıl açıklanabilir? Buna şu şekilde cevap verilmiştir: Fiilin faile isnadı türünden bir izafettir. İzafet ise en basit bir sebep dolayısıyla dahi yapılması doğrudur. Onun ümmetinden sonra ümmet yoktur. Çünkü ondan sonra da bir nebi gelmeyecektir. Bundan dolayı haşr (edicilik) ona nispet edilmiştir. Çünkü haşr ondan sonra onun akabinde gerçekleşecektir. "Onlar Müzemmem (çokça yerilen) birisine sövüyorlar." Kureyş kafirleri Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellern'den aşırı derecede nefret ettiklerinden, ötürü onun övülmeye delalet eden adı ile onu anmıyorlar, bunu bırakıp onun zıt anlamını ihtiva eden "müzemmem (çokça yerilen)" diyorlardı. Ondan kötü bir şekilde söz ettikleri vakit de: Allah müzemmeme şunu yaptı, derlerdi. Müzemmem, onun adı olmadığı gibi bununla da tanınmış değildir. Dolayısıyla bu hususta onların ileri geri konuşmaları ona değil, başkasına yöneıtilmiş oluyordu. İbnu't-Tin der ki: Tarizli ifadelerle kazf haddinin sözkonusu olamayacağını kabul edenler -ki bu görüştekiler İmam Malik'e muhalif olup, çoğunluğu teşkil ederler- bu hadisi delil gösterirler. İbnu't-Tin buna şu şekilde cevap vermektedir: Hadis-i şerifte bu hususta bundan dolayı onların bir sorumluluklarının olmayacağı ifade edilmemektedir. Aksine onlar bundan dolayı öldürülmek ve başka şeylerle cezalandırılmış oldular. İbnu't-Tin'in ifadeleri burada sona ermektedir. Fakat tahkikin sonucu şu ki, bu hususta ne olumlu, ne de olumsuz olarak delil olacak bir ifade bulunmamaktadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah r.a. dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Benim misalim ile diğer nebilerin misali -bir kerpiçlfk yer dışında- eksiksiz ve çok güzel bir ev yapmış olan bir adamın misaline benzer. İnsanlar bu eve giriyor, onu oldukça beğeniyar ve fakat: Keşke şu bir kerpiçlik yer (boş bırakılmış) olmasaydı demeye koyuldular
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Benim misalim ile benden önceki nebilerin misali, bir ev bina etmiş, onu da oldukça güzel ve alımlı inşa etmiş birisine benzer. Ancak bu evi inşa eden, bir köşede bir kerpiçlik bir yer boşluk bırakmıştı. İnsanlar bu evi dolaşmaya koyulunca onu çok beğendiler ve: Keşke şu kerpiç de (yerine) konulmuş olsaydı, diyorlardı. (Allah Resulü) şöyle buyurdu: O kerpiç işte benim ve ben nebilerin sonuncusuyum." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebilerin sonuncusu (hatemu'n-nebiyyın)" yani isimleri arasında "hatem"den kasıt, onun "hatemu'n-nebiyyın: nebilerin sonuncusu" olduğudur. İbnu'I-Arabi'nin iddiasına göre kendisine işaret edilen o kerpiç, sözü geçen evin temelinde idi ve eğer o kerpiç konulmamış olsaydı, o ev yıkılmış olacaktı. Devamla şunları söyler: Böylelikle sözü geçen benzetmeden gözetilen maksat da eksiksiz olarak anlaşılmış olmaktadır. (İbnu'l-Arabi'nin açıklamaları burada sona ermektedir. ) Bu açıklama her ne kadar gerçek anlamdan uzak ise de güzel bir açıklamadır. Bununla birlikte ibareden zorunlu olarak anlaşılan bir şey değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem altmış üç yaşında vefat etmiştir." İbn Şihab der ki: Said b. el-Müseyyeb de bana böyle haber vermiştir. Bu Hadis 4466 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem pazarda iken bir adam: Ey Ebe'l-Kasım dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dönüp baktı ve şöyle buyurdu: Benim adımı veriniz, fakat benim künyem ile künyelenmeyiniz
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Benim adımı ad olarak alabilirsiniz, fakat benim künyemi künye olarak kullanmayınız
- Bāb: ...
- باب ...
İbn SlrIn dedi ki: Ebu Hureyre r.a.'i şöyle derken dinledim: "Ebu'I-Kasım Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Benim adımı ad olarak veriniz, fakat benim künyemi künye olarak kullanmayınız." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi sallall"hu aleyhi ve sellem'in künyesi." "Künye" kinaye'den alınmıştır. Mesela, bir husustan açıktan açığa, delilolarak anlaşılmayacak bir şekilde söz konusu edilecek olursa, ben bu işten böylece kinayeli olarak söz ettim, denilir . . aUaplar arasında künye oldukça yaygınlık kazanmıştır. Hatta bazı hallerde isimeri bile geçmiştir. Ebu Talib, Ebu Leheb ve daha başkaları gibi. Birisinin bir veya daha çok künyesi de olabilir. Aynı zamanda ismiyle de, künyesiyle de bir arada ün kazanabilir. İsim, künye ve lakabın ortak yönü alem (özel) oluşlarıdır. Farklı yönlerine gelince, lakapta övgü ya da yergi anlamı vardır. Künyenin başında ebu yahut ümmü (baba yahut ana) lafzı getirilir. Bunun dışında kalanlar ise isimdir. Nebi sallaııahu aleyhi ve sellem de el-Kasım adındaki oğlu dolayısıyla Ebu'I-Kasım diye künyelenmiştir. Çocuklarının da büyüğü idi. Nebilik verilmesinden önce mi öldüğü, sonra mı öldüğü hususunda görüş ayrılığı vardır. Medine'de :.-iariye'den İbrahim adındaki oğlu olmuştur. Onun ile ilgili bazı açıklamalar Cenazeler bahsinde geçmiş bulunmaktadır. Enes yoluyla rivayet edilen hadiste belirtildiğine göre Cibril, Nebi sallaııahu aleyhi ve sellem'e: "es-Selamu aleyke ya Eba İbrahim" diye hitap etmiştir. Nebi sallaııahu aleyhi ve sellem'in künyesi ile künyelenmenin caiz oluşu hususunda görüş ayrılığı vardır. Şafiı'nin meşhur olan görüşü, bu hadislerin zahirine uygun olarak bunun men edilmiş olduğu şeklindedir. Bu yasak, onun zamanına mahsustur diye açıklandığı gibi, onun adını almış olanlar için sözkonusudur, diye de açıklanmıştır. Buna dair geniş açıklamalar ve bütün bu görüşlerin yorumIanması ileride Edeb bahsinde (6187 no'lu hadiste) yüce Allah'ın izniyle gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
el-Ca'd b. Abdurrahman dedi ki: Ben es-Saib b. Yezid'i doksan dört yaşında, gücü kuvveti yerinde ve dimdik olarak gördüm. O dedi ki: Ben kendisinden çokça yararlandığım bu halimin -kulağımın, gözümün (sağlıklı oluşunun)ancak Resulullah'ın duası ile olduğunu biliyorum. Çünkü benim teyzem beni alıp ona götürdü ve: Ey Allah'ın Resulü benim kızkardeşimin oğlu rahatsızdır, onun için Allah'a dua et, dedi. es-Saib b. Yezid dedi ki: Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana dua buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Saib b. Yezid dedi ki: "Teyzem beni Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdü. Ey Allah'ın Resulü, benim kızkardeşimin oğlu rahatsızdır, dedi. Başımı sıvazladı ve bana bereket ihsan edilmesi için dua etti. Abdest aldı, abdest suyundan içtim. Sonra da sırtının arkasında ayakta durdum. İki omzu arasındaki nübuvvet mührüne baktım." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nübuvvet mührü" ibaresi, bu mührün nitelikleri anlamındadır. Nübuvvet mührü, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in omuzları arasında bulunandır. Bu, onun kitap ehlinin kendisini onun vasıtası ile tanıdıkları alametlerinden idi. "Rahatsız"lığından murad ise, bu rivayetin başka yoldan gelenlerinde sabit olduğu gibi ayağından rahatsızlığı idi. . -"İki omzu arasındaki nübuvvet mührüne baktım."Abdullah b. Sereis yoluyla gelen Müslim'deki hadiste belirtildiğine göre bu mühür sol omzu tarafına doğru idi. Nübuvvet mührünün nitelikleri ile alakalı bazı hadisler var id olmuştur. Bunlardan birisi Müslim tarafından Cabir b. Semura'dan rivayet edilmiştir. "O bir güvercin yumurtasını andırıyordu" demektedir. Tirmizi'deki ifade ise: "Ayrı çıkmış bir et parçası gibi idi" denilmektedir. Kurtubı der ki: Sabit hadislerin görüş birliği ettiklerine göre nübuwet mührü sol omzu yakınında kırmızı ve dışarı doğru tümsek bir şey idi. Büyüklük miktarı ile ilgili olarak kullanılan ifadelerin azı, güvercin yumurtası kadar olduğu, azami büyüklüğü ile ilgili olarak kullanılan ifadelere göre ise bir yumruk kadar olduğu şeklindedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe b. el-Haris dedi ki: "Ebu Bekir r.a ikindi namazını kıldı. Sonra dışarı çıktı, yürüdü. el-Hasen'i küçük çocuklarla birlikte oynarken gördü. Onu omzuna alıp, taşıdı ve: Babam hakkı için Nebi'ye benziyor, Ali'ye benzemiyor. Ali de gülüyordu." Bu Hadis 3750 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cuhayfe r.a dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i gördüm. Hasen (r.a.) ona benziyordu." Bu Hadis 3544 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cuhayfe r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i gördüm. Ali'nin oğlu Hasen -ikisine de selam olsun- ona benziyordu. Ben (hadisi Ebu Cuhayfe'den rivayet eden İsmail b. Ebi Halid) Ebu Cuhayfe'ye: Onun niteliklerini bana anlatır mısın, dedim. Dedi ki: Saçlarının beyazı siyahına karışmış, beyaz tenli birisi idi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizlere onüç (genç) dişi deve verilmesini emretti. (Ebu Cuhayfe) dedi ki: Biz o develeri ele geçirmeden Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ruhu kabzedildi
- Bāb: ...
- باب ...
Vehb, Ebu Cuhayfe es-Sevai'den rivayetle dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i gördüm. Onun alt dudağının altında beyazlaşmış saçlar da gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Hureyz b. Osman'dan rivayete göre o, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sahabisi Abdullah b. Busr'e: Ne dersin, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ihtiyarlamış mıydı, diye sordu. (Abdullah b. Busr): Onun alt çenesinde (dudağının altında) beyazlaşmış birkaç saç teli vardı, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Rabia b. Abdurrahman dedi ki: "Enes b. Malik r.a.'i Reseılullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in niteliklerini anlatırken gördüm. Dedi ki: O insanlar arasında ne uzun, ne kısa fakat uzuna daha yakın boylu idi. Kırmızıya çalan bir ten rengi vardı. Ne aşırı beyazdı, ne de esmerdi. Saçları ne dümdüz, ne de çok kıvrımlı idi (hafif dalgalı idi). Kırk yaşında iken ona vahiy indirildi. Mekke'de on yıl kaldığı süre boyunca vahiy ona nazil olup durdu. Medine'de de on yıl kaldı. Ruhu kabzedildiğinde başında ve sakalında yirmi beyaz tel yoktu. Rabia dedi ki: Saçlarından bir tel gördüm. O kırmızı idi. Sebebini sordum, kokuların etkisiyle renginin kırmızılaşmış olduğu söylendi." Hadis ileride 3548 ve 5900 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
(Rabia b. Abdurrahman), Enes b. Malik r.a.'l şöyle derken dinlemiştir: "ReseıluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ne ileri derecede uzun, ne de kısa boylu idi. Ne aşırı beyaz tenii, ne de esmerdi. Saçları oldukça kıvrımlı olmadığı gibi, büsbütün düz de değildi. Allah onu kırk yaşında iken Nebi olarak gönderdi. Mekke'de on yıl, Medine'de on yıl (Nebi olarak) yaşadı. Allah onun ruhunu kabzettiğinde başında ve sakalında yirmi beyaz saç teli yoktu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu İshak dedi ki: Ben el-Bera'yı şöyle derken dinledim: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hem yüzü itibariyle insanların en güzeli, hem de ahlakı itibariyle en güzelleri idi. Ne aşırı derecede uzundu, ne de kısa boylu idi
- Bāb: ...
- باب ...
Katade dedi ki: "Ben Enes'e Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kına yaktı mı diye sordum. Hayır dedi. Sadece şakaklarında az bir şey (beyazlık) vardı." (Kına yakmasını gerektirecek kadar saçları ağarmamıştı. )" Hadis 5894 ve 5895 numara ile gelecektir. BİLGİ: Parantez arası bu ibareler Fethu'l-Bari'nin ilgili hadise dair açıklamalarından yararlanılarak eklenmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' bin Azib r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem omuzları arası geniş, uzun’a yakın orta boylu idi. Kulak yumuşaklarına kadar ulaşan saçları vardı. Bir gün onu kırmızı renkli bir hulle giymiş gördüm. Ondan güzel hiçbir şey görmedim." Yusuf bin İshak babasından rivayetle: "(Saçları) omuzlarına kadar (ulaşırdı)" diye rivayet etmiştir. Tekrarı: 5848 ve
- Bāb: ...
- باب ...
Bera'ya Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yüzü kılıç gibi mi idi, diye soruldu. O: "Hayır, aksine ay gibi idi" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
el-Hakem dedi ki: Ebu Cuhayfe'yi şöyle derken dinledim: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem öğle sıcağında Batha'ya çıktı. Abdest aldı, sonra öğle namazını iki rekat, ikindi namazını iki rekat olarak kıldı. Önünde de bir harbe vardı." Bu hadiste Avn, babası Ebu Cuhayfe'den rivayetinde şu fazlalığı da eklemektedir: "Bu harbenin arka tarafından kadın (lar) gider, gelirdi. İnsanlar kalkıp onun ellerini tutup, ellerini yüzlerine sürdüler. (Ebu Cuhayfe) dedi ki: Ben de onun elini aldım, yüzüme koydum. Kardan daha soğuk, kokusunun da miskten daha hoş olduğunu gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu dönem ise Ramazanda Cibril aleyhlsselam'ın onunla karşılaştığı zamandı. Cibril aleyhisselam Ramazanın her gecesi onunla karşılaşıyor ve onunla karşılıklı Kur'an'ı okuyordu. Bu sebeple Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayır hususundaki cömertliği, insanlar için türlü faydalarla esen rüzgardan daha çoktu
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha rivayete göre; "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yüzü sevinçten parıldar halde sevinçli olarak yanıma girdi ve şöyle dedi: Müdlic oğullarından olan o zatın, -ayaklarını gördüğü- Zeyd ve Usame içın ne söylediğini duymadın mı: Bu ayaklar birbirlerindendir (dedi)." Bu Hadis İleride 3731,6770 ve 6771 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ka'b dedi ki: "Ben Ka'b b. Malik'in, Tebuk'ta geride kalışını anlatırken şunları söylediğini dinledim: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e selam verdim, sevinçten yüzü parıldıyordu. Çünkü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sevindi mi yüzü nurlanır, bir ay parçasını andırırdı. Biz bunu (sevindiğini) bundan (bu halinden) anlardık
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ben Adem oğullarının ardı arkasına gelen en hayırlı nesilleri arasından gönderildim ve nihayet kendisinden geldiğim bu nesil arasında oldum
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem saçlarını alnı üzerine sarkıtırdı. Müşrikler ise saçlarını ayırırlardı. Kitap ehli de saçlarını alınları üzerine sarkıtırlardı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine herhangi bir emir verilmemiş olan hususlarda kitap ehline muvafakat etmeyi severdi. Fakat daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem saçlarını ayırdı. " Bu Hadis ileride 3944 ve 5917 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr r.a.'dan dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisi ne çirkin söz söyleyen birisi idi, ne de çirkin söz söylemek için Kendisini zorlardı ve şöyle derdi: Şüphesiz ahlakı en güzel olanlarınız sizin en hayırlılarınızdandırlar. " Bu Hadis İleride 3759, 6029, 6035 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem iki iş arasında muhayyer bırakıldı mı, günah olmadığı sürece mutlaka en kolay olanlarını seçerdi. Eğer günah ise insanlar arasında ondan en uzak duran kişi o olurdu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem asla kendi nefsi adına intikam almamıştır. Allah'ın haram kıldığı bir şey'in çiğnenmesi hali müstesna. O vakit onun karşılığında Allah için intikam alırdı (ceza verirdi)." Bu Hadis ileride 6126, 6786 ve 6853 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Elim, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in elinden daha yumuşak ne bir atlasa, ne bir ipeğe değmiş değildir. Burnum da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kokusundan daha hoş bir koku almış değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh), haya cihetiyle kendi köşesinde oturan bakire kızdan daha çok utangaçtı, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrı r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem örtülerinin arkasında bakire bir kızdan daha ileri derecede bir hayaya sahipti." Şu'be'den de ona benzer bir rivayet gelmiştir. "Bir şeyden hoşlanmadığı vakit de bu, yüzünden anlaşılırdı" (ibaresini de eklemektedir.) Bu Hadis ileride 6102 ve 6109 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Nebi asla bir yemeğin kusurunu sayıp dökmüş değildir, Canı onu çekerse yer, değilse bırakırdı. " Bu Hadis ileride 5409 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Malik b. Buhayne el-Esedi dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem secdeye vardı mı koltuk altları görününceye kadar kollarını ayırırdı." İbn Bukeyr dedi ki: "Bize Bekr (aynı sened ile) koltuk altlarının beyazı ... " diye nakletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Katade'den rivayete göre Enes r.a. kendilerine şunu söylemiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem istiska (yağmur duası) dışında yaptığı hiçbir duada ellerini kaldırmazdı. İstiskada da koltuk altlarının beyazı görününceye kadar ellerini kaldırırdı." Ebu Musa da şöyle demiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dua etti ve ellerini kaldırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Avn b. Ebi Cuhayfe, o babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Abtah denilen yerde bir çadırda bulunuyor iken öğle sıcağında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna çıkarıldım. Bilal dışarı çıktı ve namaz için ezan okudum. Daha sonra içeri girdi, akabinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem abdest suyundan artanı dışarı çıkardı. İnsanlar onun üzerine atılarak o su'dan aldılar. Daha sonra tekrar içeri girip, perdeyi alıp dışarı çıktı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de çıktı. Halen onun iki baldırının parıltısını görür gibiyim. Harbeyi yere sapladı, sonra da öğle namazını iki rekat, ikindi namazını da iki rekat kıldı. Önünden (bu halde iken) eşek de, kadın da gidip geliyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Filan'ın babasının gelip benim odamın yanında oturarak Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadis nakledip, bana bunu işittirmesi seni şaşırtmıyor mu? Ben o sırada namaz kılıyordum. Namazımı bitirmeden önce kalkıp gitti. Eğer ona yetişmiş olsaydım, ona şu şekilde cevap verirdim: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadisi (konuşurken sözleri) sizin bu şekilde alel acele dizdiğiniz gibi birini diğerinin ardı arkasına sıralamazdı." Diğer tahric edenler: Tirmizî, Menakıb; Müslim, Fedail-üs Sahabe Tirmizî bu hadisi rivayet etti ve dediki:: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Zührî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Yunus b. Yezîd’te bu hadisi Zührî’den rivâyet etmiştir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nitelikleri" onun hilkati ve ahlakı (yaratılışı ve huyu) demektir. 3544- "Saçlarına ak düşmüş, beyaz tenli idi." Yani siyah saçına beyaz karışmıştı. "Bize (verilmesini) emretti" den kasıt, kendisine ve kavmine demektir. Yani gelen heyete bir çeşit ikram ve ödülolmak üzere bunların verilmesini emretti. "Katus" dişi deve demektir. Genç anlamında olduğu da söylenmiştir. Bacakları uzun deve diye de açıklanmıştır. "Biz bunları kabzetmeden Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ruhu kabzedildi" ifadelerinde de bu olayın, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatına çok yakın olduğu hissettirilmektedir. Ebu Cuhayfe ve kavminden onunla birlikte olanlar, bundan sonraki rivayette de görüldüğü gibi Veda haccında bulunmuşlardı. Görüldüğü kadarıyla Ebu Bekir r.a. diğerlerine yaptığı şekilde onlara verilmiş olan bu sözü gerçekleştirmiştir. Daha sonra bu hususun açıkça nakledilmiş olduğunu gördüm. Kaydedilen senedie el-İsmaili'nin, Muhammed b. Fudayl yoluyla gelen rivayetinde şöyle denilmektedir: "Biz o develeri almak üzere gittik. Bize bir şey vermeden önce onun ölüm haberi bize ulaştı. Ebu Bekir kalkıp: Her kime Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir söz verdi ise gelsin deyince, ben de onun huzurunda ayağa kalkarak ona durumu haber verdim, o da bize o develerin verilmesini emretti." Bu mesele ile ilgili araştırma daha önce Hibe bahsinde geçmiş bulunmaktadır.(2598 numaralı hadiste) 3547- "Uzuna yakın, orta boylu idi" ifadesini sözü geçen hadis, şu ifadelerle açıklamış bulunmaktadır: "O pek uzun boylu da değildi, kısa da değildi." "Pek uzun boylu" ile kast edilen, boyun muntazam olmaması ile birlikte aşırı uzun olması demektir. ez-Zühri tarafından "ez-Zühriyyat" adlı eserde hasen bir sened ile Ebu Hureyre yoluyla rivayet edilen hadiste de şöyle buyurulmuştur: "O uzuna daha yakın, orta boylu idi." ''Teninin rengi kırmızıya çalan beyazdı." Yani onun ten rengi aşırı derecede beyaz değildi. "Mekke'de on sene kaldı, ona vahiy nazil olmaktaydı." Bu ifadeye göre o altmış yıl yaşamış olmaktadır. Ancak Müslim bir başka yoldan Enes'den: "O sallallahu a1eyhi ve sellem altmış üç yıl yaşadı" dediğini rivayet etmektedir. Bu da az önce geçen Aişe r.a.a yoluyla gelen hadise uygundur. Cumhur da bu görüştedir. "Omuzlan arası genişti." Yani sırtının üst tarafı enlice idi. İbn Sa'd'da yer alan Ebu Hureyre yoluyla gelen hadiste ise: "Göğsü genişti" denilmektedir. 3552- 'iKilıç gibi mi idi? O, hayır, ay gibi idi, dedi." Sanki bu soruyu soran kişi uzunluğu itibariyle yüzünün kılıcı andırdığını sormak istemiştir. el-Bera da ona cevap vererek: "Hayır, onun yüzü ay gibi idi" demiştir ki, yuvarlaklığı itibariyle ona benzediğini söylemek istemiştir. Soruyu soranın parlaklıkta ve pürüzsüzlükte kılıç gibi mi idi, demek istemiş olması da muhtemeldir. Buna göre el-Bera da: Hayır bundan da daha ileridir, diye cevap vererek yuvarlaklık ve parlaklık niteliklerini kendisinde toplayan aya benzetme cihetini tercih etmiştir. 3556- "Yüzü nurlanır, bir ay parçasını andırırdı." Sevincin görüldüğü yeri kastetmektedir ki o da onun alnı idi. 3558- "Kitap ehline muvafakati severdi." Yani puta tapıcılann çok olduğu o dönemlerde böyle idi. "Kendisine herhangi bir emir verilmemiş olan hususlarda" yani onun şeraitine muhalif olmayan hususlarda "kitap ehline muvafakati severdi." Çünkü onun döneminde kitap ehli Resullerin şeriatlanndan geriye kalmış birtakım hükümlere bağlı idiler. Dolayısıyla onlara muvafakat etmeyi, puta tapıcılara muvafakat etmekten daha çok severdi. Puta tapıcılann çoğunluğu İslama girince o vakit de kitap ehline muhalefet etmeyi sevmeye başladı. 3559- "Ne çirkin konuşan, ne de çirkin konuşmaya kendisini zorlayan birisi idi." O çirkin konuşmayan birisi idi. Yani kötü söz söylemekte asla haddi aşmazdı. Çirkin konuşmaya kendisini de zorlamazdı. Bu da çirkin konuşmalann onun yaratılıştan gelen bir huyu olmadığı gibi, böyle bir niteliği sonradan da kazanmamış olduğunu ifade etmektedir. Tirmizi'de Ebu Abdullah el-Cedell'nin şöyle dediği nakledilmektedir: "Ben Aişe r.a.a'ya Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ahlakına dair soru sordum. O bana şöyle dedi: O çirkin sözler söyleyerek konuşmadığı gibi, böyle konuşmaya da kendisini zorlamazdı. Çarşı-pazarlarda yüksek sesle bağırıp çağırmazdı. Kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Aksine affeder, bağışlardı." Musannıf (Buhari) Edeb bölümünde Enes r.a.'dan şunu nakletmektedir: "Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem çok söven, çokça çirkin sözlerle konuşan ve çok lanet okuyan birisi değildi. Bizden herhangi birisine sitem ettiği vakit, ne oluyor ona, alnı toprağa bulansın, derdi." Ahmed de Enes r.a.'dan şunu rivayet etmektedir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kimsenin yüzüne karşı hoşuna gitmeyecek bir şey söylemezdi." Ebu Davud da Aişe r.a.a'nin şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir adamdan diye bir şey ulaştırıldığı takdirde: Bu cdam ne diye böyle söylüyor demez, bunun yerine: Bazı kimselere ne oluyor ki öyle diyorlar, derdi." 3560- "İki iş" ten kasıt, dünya işlerinden iki iştir. Buna delil de hadisteki "güah olmadığı sürece" ifadesidir. Çünkü dinin öngördüğü işlerde günah olmaz. "Kendi adına intikam almamıştır." Kendisi için özelolarak intikam almamıştır. :<endisine eziyetle bulunmuş olan Ukbe b. Ebi Muayt ile Abdullah b. Hatal'ın ve diğerlerinin öldürülmesini emretmiş olması ileri sürülerek bu kanaat reddedile::-Jez. Çünkü onlar bununla birlikte ayrıca Allah'ın haramlarını da çiğniyorlardl. Şöyle de açıklanmıştır: Aişe r.aa, onun dinden çıkıp küfre girmeyi gerektirmeyen hususlarda kendisine eziyet edilmesi halinde intikam almadığını ri.astetmiştir. Nitekim ona karşı katı davranıp sesini yükselten bedevi arabı affet::ği gibi, omzunda iz bırakıncaya kadar ridasından çekiştiren diğerini de affet::-Jiştir. Hadis-i şerifte zorluk dolayısıyla bir şeyin yapılmamasının ve kolayolan :le yetinilmesinin ve mecbur kalınmadıkça ısrarı terk etmenin teşvik edildiğini anlıyoruz. Bundan hareketle hata olduğu ortaya çıkmadığı sürece ruhsatlar ile am el etmek teşvik edildiği gibi, yüce Allah'ın hakları dışındakileri affetmek de, emr i'l-maruf nehy-i ani'l-münker de teşvik edilmektedir. Bunların yapılacağı yerler se daha zor olana götürmemesi halindedir. Yine hadisten anlaşıldığına göre hüküm ve karar vermeyi nefse bırakmamak erekir. İsterse hakimin, aleyhine hüküm vereceği kimseden intikam almayacağ1ndan, aksine sadece konuyu kesin bir neticeye bağlayacağından yana emin lsun. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 3561- "Atlas (dibac)" ifadesi hususi olanın umumi olana atfedilmesi kabilindendir. Çünkü atlas da bir ipek çeşididir. 3562- "Bakire kızdan daha ileri derecede hayalı idi." Nebi sallaııahu aleyhi .c sellem'in hayalı olduğu yerler, Allah'ın hadleri dışındaki hususlardadır. 3563- "ResliluIlah sallal!ahu aleyhi ve sellem asla bir yemeği ayıplamış değildir." Bu ileride Yiyecekler bölümünde (5409 numaralı hadiste) yüce Allah'ın izniyle açıklanacağı üzere, mubah lan yiyecekler hakkında anlaşılmıştır. 3567- "Saymak isteyen kişi sayacak olsa sayabilirdi." Yani böyle bir kimse onun kullandığı lafızları, kelimeleri ya da harflerini saymaya kalkışsaydı, buna gücü yeter ve sonuna kadar sayabilirdi. Bundan maksat ise tane tane konuşmakta ve muhatapIarının sözlerini anlamasını sağIamakta ileri derecede dikkatli oIduğunu anIatmaktır. 3568- "Ben namaz kılıyordum" nafile namaz kılıyordum, demektir. "Ona yetişmiş oIsaydım. Ona ... karşılık verirdim." Onun yaptığına tepki gösterir ve ona konuşurken ağır ağır konuşmamın, aleIaceIe konuşmaktan daha uygun olduğunu açıkIardım. "O sözlerini -sizin yaptığınız gibi- aleIacele ardı arkasına slraIamazdı." Yani acele ederek biri diğerinin arkasına kelimeIeri dizerek konuşmazdı. Onun böyIe yapmasının sebebi ise dinIeyenin sözIerini karıştırmamasını istemesi idi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan rivayete göre; "O, Aişe r.anha: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Ramazan ayında namazı nasıldı diye sormuş, o da şu cevabı vermişti: Ramazanda olsun başka aylarda olsun onbir rekattan fazla namaz kılmazdı. (Önce) dört rekat kılardı, güzelliklerini uzunluklarını hiç sorma, sonra dört rekat daha kılardı, onların da güzelliklerini uzunluklarını hiç 3arma, sonra da üç rekat kılardı. Ben: Ey Allah'ın Resulü, vitir kılmadan önce mi uyuyacaksın, diye sordum. O: Gözlerim uyur ama kalbim uyumaz, diye buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Şerik b. Abdullah b. Ebi Nemir'den: "Enes b. Malik'i bizlere Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in geceleyin Ka'be'deki mescidden İsra ile götürülüşünü anlatırken dinledim: Ona vahiy gönderilmeye başlamadan önce Mescid-i Haram'da uyurken üç kişi geldi. Onlardan ilki: Bunların hangisi odur, dedi. Ortancaları: O bunların hayırlısıdır, diye cevap verdi. Diğeri: Onların en hayırlılarını alın, dedi. İşte bu böyle olmuştu. Daha sonra yine kalbinin gördüğü bir husus olarak, bir diğer gece ona geldikleri zamana kadar bir daha onları görmedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gözleri uyuyor fakat kalbi uyumazdı. Nebiler hep böyledir. Gözleri uyur, kalpleri uyumaz. Sonra Cibril onu veli edindi ve onu alıp semaya yükseltti. " Hadis ileride 4964, 5610, 6581 ve 7517 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ona üç kişi geldi." Bunlar melekti, fakat isimlerini tahkik ve tespit edemedim. "Onların ilki: Bu hangileridir" diye sordu. Bu, onun iki ya da daha fazla sayıda kişi arasında uykuda olduğu kanaatini vermektedir. Onun amcası Harr.za ile amcasının oğlu Ca'fer b. Ebi Talib arasında uyuduğu da söylenmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İmran b. Husayn'dan rivayete göre; "Bir yolculukta Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idiler. Geceleri boyunca yol aldılar. Sabaha doğru inip konakladılar. Fakat uykuya yenilip uykuya daldılar. Nihayet güneş yükseldi. İlk uyanan kişi Ebu Bekir idi. O da Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i kendisi uykusundan uyanmadıkça uyandırmazdı. Sonra Ömer uyandı. Ebu Bekir başının ucunda oturdu. Yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Nihayet Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem uyandı. (Yerinden) indi ve bize sabah namazını kıldırdı. Aramızdan birisi bir kenara çekildi, bizimle beraber namaz kılmadı. Namazını bitirince: Ey filan, bizimle beraber namaz kılmana engelolan nedir, dedi. Adam: Ben cünup oldum deyince, ona toprak ile teyemmüm etmesini emretti. Daha sonra namaz kıldı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de beni önünden giden binekler üzerinde gönderdi. İleri derecede susadık. Biz yolda giderken (bineği üzerinde) ayaklarını iki su kırbası arasına salmış bir kadın ile karşılaştık. Ona: Su nerede, diye sorduk. O, su diye bir şey yok, dedi. Peki, senin yakınların ile su arasında ne kadarlık bir mesafe var, diye sorduk. Bir gündüz, bir gece, dedi. Biz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına git, dedik. Kadın: Resulullah da ne demek, dedi. Bizler onu Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'in karşısına çıkarıncaya kadar onunla konuşmadık. Bize söylediklerinin benzerini ona da anlattı. Ancak ona ayrıca kendisinin yetimleri olan bir kadın olduğunu söyledi. Allah Resulü onun iki kırbasının getirilmesini emretti. Elini kırbaların ağzına sürdü. Susamış kırk adam olduğumuz halde kanıncaya kadar su içtik. Ayrıca beraberimizde kırba, matara gibi her ne varsa onları da doldurduk. Ancak hiçbir deveye de su vermedik. Kaplarımız adeta su ile dolup taşıyordu. Sonra: Yanınızda ne varsa getirin, dedi. Ne kadar ekmek parçası ve hurma varsa o kadın için getirilip, bir araya konuldu. Nihayet kadın yakınlarının yanına gitti ve dedi ki: Ben insanların en büyücü olanları ile karşılaştım ya da o kendilerinin iddia ettikleri gibi bir Nebidir. Yüce Allah, o kadın vesilesi ile o birkaç haneye hidayet verdi. Kadın da Müslüman oldu, onun yakınları da Müslüman oldular
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ez-Zevra denilen yerde iken ona bir kap getirildi. Elini o kaba daldırdı. Su, parmakları arasından kaynamaya başladı. Etrafında bulunanlar abdest aldılar." Katade dedi ki: Enes'e: Kaç kişi idiniz, diye sordum. O: "Üçyüz yahut üçyüz kadardık" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i gördüm. İkindi namazı vakti yaklaşmıştı. Abdest almak üzere su arandı, bulamadılar. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir abdest suyu getirildi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem elini o su kabının içine koydu. İnsanlara da ondan su almalarını emretti. Suyun parmaklarının altından kaynadığını gördüm. Sonuncularına kadar herke abdest aldı
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dıarı çıktığı seferlerinden birisinde idi. Beraberinde ashabından bazı kimeler de vardı. Yola koyuldular. Namaz vakti geldiğinde abdest alacakları su bulamadılar. Aralarından bir kişi gitti ve bir çömlekte az miktarda bir su ile geldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu alıp abdest aldı. Sonra da dört parmağını o çömleğin üzerine uzattı. Sonra: Haydi kalkın ve abdest alın, diye buyurdu. Beraberinde bulunanlar istedikleri gibi abdest aldılar. Yetmiş kişi ya da o civarda idiler
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: Namaz vakti geldi. Evi mescide yakın olan kalktı ve gidip abdest aldı. Geriye de bazı kimseler kaldı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e içinde su bulunan taştan bir leğen getirildi. O da elini içine koydu. Faat leğen elini içinde açacak kadar geniş değildi. Bundan dolayı parmaklarını bir araya getirerek onları leğenin içine koydu. Orada bulunanların hepsi abdest aldılar." Ben (Enes'ten rivayet eden Humeyd): Kaç kişi idiler, diye sordum. O: "Seken kişi idiler" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah r.a dedi ki: "Hudeybiye günü insanlar susadı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in önünde ise küçük bir su kabı vardı. Abdest aldı. Orada bulunanlar ona doğru hızlıca koşuşunca, ne oluyor size, dedi. Onlar: Şu önündekinden başka yanımızda abdest alacağımız, içeceğimiz su yok, dediler. O da elini o kaba koydu. Su, parmakları arasından pınarlar gibi fışkırmaya başladı. Bizler de su içtik ve abdest aldık." Ben (Cabir'den rivayet eden Salim b. Ebi'I-Ca'd): Kaç kişi idiniz, diye sordum. O şöyle dedi: "Yüzbin kişi dahi olsaydık bize yeterdi. Biz binbeşyüz kişi idik." Bu Hadis 4152,4153,4154,4854 ve 6539 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' r.a. dedi ki: "Hudeybiye günü bindörtyüz kişi idik. Hudeybiye, bir kuyunun adıd1r. O kuyudan su çektik ve nihayet orada tek bir damla dahi su bırakmadık. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kuyunun başında oturdu. Su getirilmesini istedi. Suyu ağzında çalkaladıktan sonra kuyuya püskürttü. Aradan fazla zaman geçmeden kuyudan su çektik. Biz de suya kandık, bineklerimiz de suya kandı." Bu Hadis 4150 ve 4151 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "İslam geldikten sonra nübuwet alametleri." "Alametler: el-alamat" lafzı, "alamet"in çoğuludur. Musannıfın bu lafzı kullanmasının sebebi, bu hususta zikredeceği rivayetlerin mucize ve kerametin kapsamından daha geniş oluşundan dolayıdır. Aralarındaki farka gelince, mucize daha özeldir. Çünkü mucizede Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisini yalanlayan kimselere, eğer ben bunu yapacak olursam benim doğru söylediğimi kabul edecek misin diye meydan okuması yahut da kendisine meydan okuyan kimsenin: Sen bunu yapmadıkça seni tasdik etmem, demesi şarttır. Ayrıca kendisi ile meydan okunan hususun sürekli olarak görülen, alışılmış adete göre insanların acze düşecekleri şeylerden olması gerekir. Değişik konumlarda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem her iki durum ile de karşılaşmıştır. Mucizeye bu adın veriliş sebebi bu hal ile karşılaşan kimselerin ona karşı çıkamayışlarıdır. Nebi sallalliıhu aleyhi ve sellem'in en ünlü mucizesi ise Kur'an-ı Kerim'dir. Çünkü Nebi salı allah u aleyhi ve sellem Kur'an-ı Kerim'le insanlar arasında diııeri en fasih ve söz söylemeye en ileri derecede muktedir olan Araplara, onun bir suresinin benzerini getirmelerini isteyerek meydan okumuş, onlar da ona aşırı düşmanlıklarına ve başkalarını onu izlemekten alıkoymalarına rağmen bunu yapamamış, aciz düşmüşlerdir. Hatta kimi ilim adamı şöyle demektedir: Kur'an.-ı Kerim'deki en kısa sure "inna a'taynake'l-kevser"dir. Bir başka sureden "inna a'taynake'l-kevser" suresi kadar bir miktar, ister bir ayet, ister daha fazla sayıda ayet, isterse bir ayetin bir kısmı kadar olsun, bu kadarı da onun onlara karşı kendisi ile meydan okuduğu şeyin kapsamı içerisindedir. Buna göre Kur'an mucizeleri bu yönüyle oldukça çok sayıya ulaşabilmektedir. Kur'an-ı Kerim'in i'caz çeşitleri lafızlarının güzel bir şekilde bir araya gelişinde, sözlerinin uyumunda, fesahatinde, veciz olarak kuııanılması gereken yerlerde veciz oluşunda ortaya çıktığı gibi; onun ne derece belağatli olduğu da oldukça ortadadır. Ayrıca buna söz düzeninin güzelliği ve üslubunun alışılmadık bir üslup . olmasını da eklemek gerekir. Bununla beraber onun bu anlatım tarzı nazım ve nesir ile ilgili kuraııarın da dışındadır. Diğer taraftan Kur'an-ı Kerim, gaybı bir takım hususları haber veren buyrukları da ihtiva etmektedir. Kitap ehlinin tek tek bilmedikleri geçmiş ümmetiere dair haberler bu türdendir. Ayrıca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kitap ehlinden herhangi birisiyle bir araya geldiği, onlardan bir şeyler öğrendiği de bilinmemekte idi. Hem Kur'an okunduğunda dinleyen kimseyi bir heybet ve bir haşyet kuşatır. Onu okuyan da, dinleyen de bıkıp usanmaz. Onu öğrenmek isteyenler onu kolaylıkla ezberleyebilirler. Okuyan bir kimse de kolaylıkla ve takılmadan onu okur. Bir cahil ya da inatçı biri olması dışında, kimse bunların herhangi birisini inkar edemez. Bundan dolayı önder ilim adamları Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mucizelerinin en büyüğünün Kur'an olduğunu söylemişlerdir. Kur'an mucizelerinin en belirgin olanı da i'caz halinin devamı ile birlikte muhafaza edilmiş olmasıdır. Kur'an'ın mucizesinden farklı olarak Nebiimizin parmakları arasından suyun fışkırması, yemeğin çoğaltılması, ayın yarılması, cansız varlıkların konuşması gibi hususlara gelince, bunlardan kimisi meydan okumak amacı ile gerçekleşmiştir, kimisi de herhangi bir meydan okuma sözkonusu olmadan Nebiimizin söylediklerinin doğruluğuna delilolmak üzere gerçekleşmiştir. Bütün bunların toplamı, Nebi sallaııahu aleyhi ve sellem eliyle olağanüstü pek çok olayın meydana geldiğini kat'i olarak ortaya koymaktadır. "İslam döneminde" yani Nebi olarak gönderildiği andan itibaren ve Nebiliğin süresi boyunca -daha önce meydana gelenler hariç- meydana gelmiş şeyler demektir. Onun doğumu esnasında ve doğumundan sonra nübuwetinin alametleri olarak ortaya çıkan olaylar arasında Taberani'nin zikrettiği şu rivayette sözü geçenler de bulunmaktadır: Taberani, Osman b. Ebi'l-As es-Sakafi'den, o da annesinden rivayet ettiğine göre annesi, Nebi sallaııahu aleyhi ve sellem'in annesi Amine'nin huzurunda idi. Doğum sancıları tutunca şunları söylemişti: Ben semadaki yıldızlara baktığımda, kesin olarak üzerime düşecekler diyene kadar aşağı sarktıklarını gördüm. Amine doğum yapınca ondan adayı ve evin her tarafını aydınlatan bir nur çıktı. İbn Hibban ve Hakim de Nebi sallaııahu aieyhi ve sellem'in süt emmesi ile ilgili kıssada İbn İshak yoluyla Sa'd oğullarından, Halime'ye kadar ulaşan bir sened ile uzunca bir hadis zikretmektedir. Orada belirtildiğine göre nübuwet alametleri arasında Halime'nin memelerinde sütü n çoğalması, aşırı zayıf bulunan dişi devesinin süt vermeye başlaması, eşeğinin hızlıca yürümesi, bundan sonra koyunlarının sütünün artması, topraklarının ekininin bollaşıp, otunun hızlıca büyümesi, iki meleğin göğsünü yarması gibi hususlar sözkonusu edilmektedir. Ayrıca bu sonuneusunu Müslim, Enes yoluyla gelen bir hadiste de zikretmiş bulunmaktadır. 3571- "Susamış kırk adam su içti." Yani bizler o vakit kırk kişi idik. (Kadı) Iyad dedi ki: Bu kıssayı çok sayıda sika kimseler büyük kalabalıklardan ve herkesten ashab-ı kiram'a kadar muttası! olarak ulaşan bir sened ile rivayet etmişlerdir. Bu olayanların pek çoğunun çeşitli yerlerde bulunduğu ve toplu sayıda askerlerin olduğu yerlerde olmuştur. Onlardan herhangi bir kimsenin bunu rivayet edene karşı çıktığı da varid olmamıştır. İşte bu tür rivayetler ile anlatılanlar, onun kat'i olarak bilinen mucizeleri arasında sayılır. Kurtubi der ki: Nebi sallaııahu aleyhi ve sellem'in parmakları arasından suyun fışkırması hadisesi bir çok yerde ve büyük kalabalıklar karşısında defalarca tekrarlanmıştır. Toplamı manevi tevatür yoluyla elde edilen kat'i bir bilgi ifade edecek şekilde pek çok yolla da rivayet edilmişlerdir. Yine Kurtubi der ki: Bizim Nebiimiz sallaııahu aleyhi ve sellem hakkında nakledilenler dışında böyle bir mucizenin benzerinin başkasından nakl edildiği işitilmemiştir. Çünkü su onun kemikleri, damarları, eti ve kanı arasından fışkırm1ştır. İbn Abdi'l-Berr'in naklettiğine göre el-Müzenı şöyle demiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmakları arasından suyun fışkırması, suyun taştan fışkırması mucizesinden daha ileri derecededir. Musa asası ile taşa vurmuş ve ondan sular fışkırmıştı. Ama suyun taştan fışkırması alışılagelmiş bir iştir. Oysa et ve kan arasından suyun fışkırması böyle değildir.'" 3572- "ez-Zevra" Medine'de pazarın yanında bilinen bir Y;1 adıdır. 3576- "Hudeybiye günü insanlar susadı. Nebi sallallahu tY;i ve sellem'in de önünde küçük bir su kabı vardı." Buna dair yeterli açıklamalar, ileride yüce Allah'ın izniyle Hudeybiye gazvesi anlatılırken gelecektir.(Hadis no: 41S2'de)
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik dedi ki: "Ebu Talha, Ümmü Süleym'e dedi ki: Andolsun Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sesinin çok güçsüz çıktığını duydum. Onun aç olduğunu anladım. Sende bir şeyler var mı? Ümmü Süleym: Evet deyip, birkaç parça arpa ekmeği çıkardı. Daha sonra bir başörtüsünü çıkartıp, ekmeği o örtünün bir kısmı ile sardı. Sonra onu elime verdi. Diğer kısmı ile beni sardıktan sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gönderdi. (Enes) dedi ki: Onu alıp gittiğimde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mescidde olduğunu gördüm. Onunla beraber diğer insanlar da vardı. Yanlarında ayakta dikildim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana: Seni Ebu Talha mı gönderdi, diye sordu. Ben: Evet dedim. Beraberinde yiyecek de gönderdi mi, diye sordu. Ben: Evet deyince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beraberindekilere: Kalkın, dedi. Yola koyuldu, ben de önlerinde yola koyuldum. Nihayet Ebu Talha'nın yanına geldim, ona durumu bildirdim. Ebu Talha: Ey Ümmü Süleym, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem diğer insanlarla birlikte geldi. Bizde de onlara yedirecek bir şey yok, dedi. Ümmü Süleym: Allah ve Resulü daha iyi bilir dedi. Ebu Talha onları karşılamaya çıktı. Nihayet Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile karşılaştı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Talha ile birlikte geldi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Ey Ümmü Süleym, yanında ne varsa getir, dedi. O da o ekmekleri getirdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in emri üzere ekmek doğrandı. Ümmü Süleym yağın bulunduğu bir torbayı sıktı ve böylece ekmeğe de katık oldu. Arkasından Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun üzerine Allah'ın dilediği şeyleri söyledi, sonra şöyle buyurdu: On kişiye izin ver. Onlara izin verdi, doyuncaya kadar yediler sonra çıktılar. Daha sonra: On kişiye daha izin ver, diye buyurdu. Onlara izin verdi, onlar da doyuncaya kadar yediler sonra çıktılar. Arkasından yine: On kişiye izin ver, dedi. Onlara izin verdi. Onlar da doyuncaya kadar yediler, sonra çıktılar. Daha sonra tekrar: On kişiye izin ver dedi, onlara izin verdi. Doyuncaya dar yediler, sonra çıktılar. Daha sonra: On kişiye izin ver, dedi. Böylelikle hepsi doyuncaya kadar yemiş oldular. Orada bulunanların sayısı yetmiş ya da seksen kişi idiler
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b Mes'ud) dedi ki: "Bizler ayetleri (harikulade olayları) bir bereket sayıyorduk. Sizler ise bunları korkutan şeyler olarak sayıyorsunuz. Bir yolculukta Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idik. Su azaldı. Bana bir mik:ar artık su arayın, diye buyurdu. İçinde az bir miktar su bulunan bir kap getirdiler. Elini o kaba soktu, sonra: Haydi bu mubarek su'ya geliniz, dedi. Bereket Allah'tandır. Andolsun ben suyun Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmaklarının arasından kaynadığını gördüm. Andolsun bizler yemeğin yenilirken tesbih getirciğini duyardık
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir r.a.'dan rivayete göre: "Babası borçlu olduğu halde vefat etmişti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına vardım. Babam geriye borç bıraktı. Bende ise hurma ağaçlarının vereceği mahsülden başkası yok. Senelerce alınacak mahsül onun borcunu ödemeye yetmez. Alacaklılar bana karşı aşırı gitmesinler diye benimle birlikte gel, dedim. O da hurma harmanlarından bir harmanın etrafında yürüdü, dua etti. Daha sonra bir başkası(na da bunu yaptı). Sonra başına oturarak: Bunu ayırın, dedi. Alacaklılara haklarını verdi, geriye de onlara verdiği kadar kaldı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Ebi Bekr r.a.'dan rivayete göre; "Suffa ashabı fakir kimseler idi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bir defasında şöyle buyurdu: Kimin yanında iki kişilik yemek varsa üçüncüsünü alıp götürsün. Yanında dört kişilik yemek bulunan kimse beşincisini ya da altıncısını alsın -ya da buna yakın buyurdu- o Ebu Bekir de üç kişi alıp geldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem on kişi alıp götürdü, Ebu Bekir ise üç kişi (getirmişti). (Abdurrahman) dedi ki: Durum şu ki ben, babam ve annem -(Ebu Osman hadisinde) dedi ki: Hanımım ve bizim evimiz ile Ebu Bekir'in evi arasında (ortaklaşa hizmet eden) hizmetçim (deyip) de(me)diğini bilmiyorum.- Ebu Bekir, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında akşam yemeğini yedi. Sonra da yatsı namazını kılıncaya kadar orada kaldı. Sonra geri döndü ve Resuullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de akşam yemeğini yiyinceye kadar bekledi. Gecenin AIlah'ın dilediği kadar bir bölümü geçtikten sonra geldi. Hanımı ona: Misafirlerinin yanına -ya da misafirinin yanına- gelmekten seni alıkoyan ne oldu, dedi. Onlara yemek yedirmedin mi yoksa, diye sordu. Hanımı: Sen gelinceye kadar yemek yemeyi kabul etmediler, dedi. (Hizmetçiler) Onlara yemek yemelerini söylediler ama kabul ettiremediler. (Abdurrahman) dedi ki: Ben de gidip saklandım. Ey pis herif, ağzın, burnun, kulağın kopsun deyip, ağır sözler de söyledi. (Misafirlere): Yiyin dedi. Ben asla ondan yemeyeceğim, diye ekledi. (Abdurrahman) dedi ki: Allah'a yemin ederim, bizim aldığımız her bir lokmanın altından ondan daha fazlası artıyordu. Nihayet hepsi doydular ve yemek önceki halinden daha fazla kaldı. Ebu Bekir yemeğe baktığında olduğu gibi hatta daha fazla kaldığını göcünce, hanımına: Ey Firas oğullarının kızkardeşi, dedi. Hanımı: Hayır, gözümün aydınlığına yemin ederim, o şu anda öncekinin üç kat fazlasıdır, dedi. Ebu Bekir ondan yiyerek dedi ki: O -yeminini kastediyor- şeytandan idi. Sonra ondan bir lokma yedi. Daha sonra yemeği alıp Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdü. Sabaha kadar yemek orada kaldı. Bizimle başka bir topluluk arasında bir antlaşma vardı. Antlaşma süresi sona erince (onlardan da) gelenler oldu. Bunun üzerine (Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizleri, her bir grupta kaç kişinin olduğunu en iyi Allah'ın bildiği on iki gruba ayırdı ve her bir grubun başına bir kişiyi tayin etti. Şu kadar var ki, onlarla birlikte bu kimseleri gönderdiği muhakkaktı. (Abdurrahman) dedi ki: Hepsi de o kaptaki yemekten yediler -ya da buna yakın bir ifade kullandı.- (Şüphe eden hadisi Abdurrahman'dan rivayet eden kişi olan Ebu Osman'dır.) " Başkası ise: "ArıfIik"ten gelen bir kelime olarak "biz de ona tarif ettik" (yani durumu Allah Resulüne bildirdik) demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde MedineIilerde kıtlık baş gösterdi. Cuma günü hutbesini verirken bir adam ayağa kalkarak: Ey Allah'ın Resulü, bineklerimiz telef oldu, koyunlarımız telef oldu. Yüce Allah'a dua et de bize yağmur yağdırsın, dedi. O da ellerini uzatıp, dua etti. Enes dedi ki: Gerçekten gök bir cam parçası gibi idi. Bir rüzgar esti ve bir bulut meydana geldi. Daha sonra bulutlar bir araya geldi. Arkasından gök ağzını salıverdi, bizler adeta suda yüzerek çıktık ve nihayet evlerimize vardık. Bir sonraki cumaya kadar yağmur kesilmedi. Aynı adam -ya da bir başkası- kalkıp ona: Ey Allah'ın Resulü dedi. Evler yıkıldı. Allah'a dua et de bu yağmuru kessin. Resulullah gülümsedi, sonra: (Rabbim) etrafımıza yağdır, üzerimize değil. Bulutlara baktım, Medine'nin etrafında adeta bir taç oluşturur gibi parçalanmakta olduğunu gördüm." Fethu'l-Bari Açıklaması: 3578- "Ebu Talha dedi ki:" Ebu Talha'nın adı Zeyd b. Sehl el-Ensari olup, !::nes'in annesi Ümmü Süleym'in kocasıdır. Mescidden kasıt da Nebi sallalehu aleyhi ve sellem'in Hendek gazvesinde Ahzabın Medine'yi muhasarası esnasında namaz kılmak üzere hazırlamış olduğu yerdir. "Diğer bir kısmıyla beni sardı." Maksat, örtüsünün bir kısmını başının üzerine, bir kısmını da koltuğunun üzerine sardığıdır. "Resulullah sallalliihu aleyhi ve sellem bana: Seni Ebu Talha mı gönderdi, diye sordu. Ben: Evet dedim. Beraberinde yiyecek bir şey var mı, diye sordu. Evet, dedim. Resulullah sallalliihu aleyhi ve sellem Beraberinde bulunanlara: Kalkınız dedi." Nebi sallalliihu aleyhi ve sellem, bu ifadenin zahirinden Ebu Talha'nın kendisini evine davet ettiği anlamını çıkarmıştı. Bundan dolayı yanında bulunanlara: Kalkınız, dedi. Ancak ifadenin baş tarafı, Ümmü Süleym ile Ebu Talha'nın, Enes ile birlikte ekmek göndermiş olmalarını gerektirmektedir. Bu iki husus şöylece telif edilebilir: Onlar Enes ile birlikte ekmek göndererek Nebi sallalliihu aleyhi ve sellem'in onu alıp yemesini istemişlerdi. Fakat Enes oraya ulaşıp, Nebi sallalliihu aleyhi .. e sellem'in etrafında bulunanların kalabalık olduğunu görünce utandı. Tek başına Nebi'in kendisi ile birlikte eve gelmesi için onu davet etmeyi uygun gördü. Böylelikle Nebie yemek yedirmek maksatları gerçekleşmiş olacaktı. Bunun, Enes'i gönderenin görüşü olması ihtimali de vardır. Ona etrafında çok kimse olduğunu görecek olursa yalnızca Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'i devet etmesini söylemişti. Çünkü o miktarın Nebie ve beraberindekilere yetmeyeceği korkusu vardı. Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'in ise başkasını kendisine tercih edeceğini ve tek başına yemek yiyeceğini biliyorlardı. Gördüğüm rivayetlerin bir çoğu, Ebu Talha'nın bu olayda Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'i devet etmiş olmasını gerektirmektedir. "Ümmü Talha bir parça yağı sıktı ve ona katık yaptı." Yani o yağ topundan ,ıkanı ekmeğe katık yaptı. "el-Ukke" tabiri genellikle deriden yuvarlak olarak yapılmış ve içine yağ ve bal konan kabın adıdır. 3579- "Biz ayetleri" hariımlade olayları "sayardık." "Bereket (sayardık), siz ise onları korkutma sebebi olarak değerlendiriyorsunuz." İfadenin zahirinden anlaşıldığına göre onların bütün harikulade olayları orkutma sebebi olarak değerlendirmelerine tepki göstermiştir. Yoksa bütün ha'kulade olaylar da bereket değildir. Meselenin tahkiki, çok sayıda kimsenin az iktardaki yemekle doymasında olduğu gibi, bir kısmını Allah'tan bir bereket, iğer bir kısmını da -güneşin ve ayın tutulmasında olduğu gibi- Allah'tan bir kor"utma olarak saymayı gerektirmektedir. Nitekim Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz güneş ve ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Allah onlarla kullarını korkutur." "Haydi, mübarek abdest suyuna geliniz." Yani bu su ile abdest almaya geliniz. "Andolsun bizler yemeğin yenirken tesbihini duyardık." Resulullah salı allah u aleyhi ve sellem'in döneminde çoğunlukla duyardık, demektir. 3580- "Onun babası" Abdullah b. Amr b. Haram'dır. "Benim yanımda ise hurma ağaçlarından çıkan mahsulden başkası yok." Yani o geriye sözü geçen o bahçeden başkasını bırakmamıştı. "O bahçenin hurma ağaçlarından senelerce gelecek olan mahsul üzerindekini" yani onun borcunu seneler boyunca "karşılamaya yetmez." "Alacaklılar bana karşı aşırılık etmesinler diye benimle beraber gel. O da onunla beraber gitti." İfadede şu takdirde kaldırılmış lafızlar vardır: O da: Evet diye buyurdu. Onunla beraber yola koyuldu, bahçeye ulaşınca (bir harmanın) yanına yürüdü. Hadisten Çıkarılan Sonuçlar 1- Vadesi gelmiş borcun alacaklılarının daha sonraya ertelenmesi caizdir. Aynı şekilde borçlunun da, borcun ödeneceği malın maslahatı açısından ödemeyi geciktirmesi caizdir. 2- İmamın yönetimi altındakilerin ihtiyaçlarını gidermeye çalışması ve bazıları adına bazıları nezdinde şefaat ve iltimasta bulunması gerekir. 3- Ayrıca hadiste nübuvvet alametlerinden apaçık bir alamet bulunmaktadır. Çünkü az miktardaki bir mahsulün çoğalması sözkonusu oldu ve nihayet çok miktardaki alacak, o mahsulden ödendiği halde geriye yine ondan bir şeyler arttı. 3581- "Suffa ashabı fakir kimselerdi." İleride onlardan er-Rikak bölümünde sözedilecektir. Suffa, Nebi mescidinin geri taraflarında üstü kapalı bir yer idi. Aileleri ve barınakları olmayan garip kimselerin kalması için hazırlanmıştı. Onlardan evlenenlere, ölenlere ya da yolculuğa çıkanlara göre oda sayıları artar veya eksilirdi. Ebu Nuaym, el-Hilye adlı eserinde bunların isimlerini sıralamış ve yüz kişiden fazla olduklarını tespit etmiştir. "Pis herif dedi, ağzın, burnun, kulağın kopsun diye beddua etti, sövüp saydı." el-Cureyr1'nin rivayetinde şöyle demektedir: "Pis herif, sana and veriyorum. eğer sesimi işitiyorsan mutlaka buraya gel. (Abdurrahman) dedi ki: Ben de olduğum yerden çıktım. Allah'a yemin ederim, benim hiçbir günahım yok, dedim. Bunlar işte senin misafirlerin, onlara sor. Misafirleri: Sana doğru söylüyor, o bize . 'emek getirdi dediler." "Kulağın, bumun, kopsun diye beddua etti, sövüp saydı" ifadesinde kulağın, ağzın ya da dudağın kopması için beddua anlamı vardır. Kurtubi dedi ki: Ebu Bekir, Abdurrahman'ın misafirlere karşı kusurlu dav!andığını zannetmişti. "Ebediyen bunun tadına bakmayacağım." İbnu't-Tın dedi ki: Ebu Bekir bu .sözleriyle misafirlerine değil, hanımına ve aile halkına hitap etmişti. "Mutlaka altından ... artar çoğalırdı." Yani lokmanın alındığı yerden arttığı görülüyordu. "Hanımı: Hayır, gözümün aydınlığına yemin ederim ki. .. " Bununla sevinç e insanın sevdiği ve hoşuna gidecek şeyleri görmesi kastedilmektedir. "Ebu Bekir ondan yedi ve bu şey tan (dan) idi, dedi. Bununla da yaptığı ye:ııini kastediyordu." Bundan önce hazfedilmiş.ifadeler vardır ki takdiri şöyledir: 3eni bunu yapmaya iten şeytandı. Yani Allah'a yemin ederim, bunu yemeyeceğim diye yemin etmeye beni iten şeytan olmuştu, demektir. Müslim ile el-İsmaill'deki rivayette: "Bu ancak şeytandandı" denilmektedir. Yine kastedilen onun yeminidir. Çünkü o şeytan Ebu Bekir r.a.'a yemin etmesini güzel ve süslü göstermek suretiyle kendisiyle misafirleri arasında bir mesafenin ortaya çıkmasını istemişti. Ebu Bekir ise daha hayırlı olanı işleyip, . 'eminini bozarak onu rusvayetmişti. "Sonra onu (yemek kabını) Nebi salı allah u aleyhi ve sellem'e alıp götürdü. abaha kadar onun yanında kaldı." Yani yemek kabı o haliyle kaldı. Geceleyin ondan yemediler. Çünkü bu olay, gecenin uzun bir süresinin geçmesinden sonra olmuştu. "Bizleri her birisi ile bir miktar kimsenin olduğu on iki kişi olarak ayırdı." Yani onları oniki gruba böldü. "Her bir adam ile birlikte kaç kişi bulunduğunu en iyi bilen Allah'tır. Ancak onlarla birlikte ... gönderdi." Yani o kat'i olarak şunu biliyordu: Her bir grubun başına bir kişi olmak üzere başlarına arif olarak oniki kişiyi görevlendirdi, fakat :-ıer bir arifin komutası altında onlardan kaçar kişi olduğunu bilmiyordu. Çünkü bu durumda çok olmaları ihtimali de, az olma ihtimali de vardır. Şu kadar var i o kat'i olarak onlarla -yani her bir grup kimse ile- birlikte birer arif göndermiş olduğundan emin idi. "(Abdurrahman) dedi ki: Hepsi de ondan yediler. -(Hadisi ondan rivayet eden (Ebu Osman): Ya da onun gibi, dedi." Hulasa askerlerin tamamı Ebu Bekir'in, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e göndermiş olduğu, o kaptan yemek yediler. Böylelikle sözü geçen yemekte bereketin tamamlanmasının Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nezdinde bulunması ile gerçekleştiği ortaya çıkmış oldu. Çünkü Ebu Bekir'in evinde görülen bereket sadece bu yemekteki bereketin başlangıçlarının ortaya çıkması idi. Nihai derecesine ulaşması ve bütün askerlere yetecek hale gelmesi ise, ancak Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında kalmasından sonra tahakkuk etmiştir. Rivayetin zahirinden anlaşılan budur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Hadisten Çıkan Sonuçlar Az önce geçen hususların dışında şunlar da anlaşılmaktadır: 1- Fakirler, bakıma muhtaç iseler, mescidlere sığınabilirler. Ancak bu konuda bir ısrarları olmamalı, yüzsüzlük etmemeleri, namaz kılanların da şaşırmasına sebep olmamalıdıriar. 2- Bu şartların bulunması halinde fakirleri görüp gözetmek müstehaptır. 3- Darlık ve kıtlık zamanlarında ek mali yükümlülükler getirilebilir. 4- Misafir için yeteri kadar ikram hazırlanmış olduğu takdirde; hanımın, çocuğun ve misafirin yanında bulunmamak caizdir. 5- Evin hanımı, kocasından özel bir izin olmadan misafirlere yapacağı hazırlıklarda ve sunacağı yemekte (görüşüne göre) tasarruf edebilir. 6- Tedib etmek, hayır işleme alışkanlığı kazandırmak amacıyla babanın ev- ladına ağır sözler söylemesi caizdir. 7 - Yemin edildikten sonra yemini bozmak caizdir. 8- Velilerin ve Salihlerin yemekleri ile teberrük caizdir. 9- Bereketin göründüğü yemeği büyüklere takdim edebilir, onlar da bunu kabul ederler. 10- Şanı yüce Allah'ın velilerine ihsan ettiği lütuftarı da görülmektedir. Çünkü Ebu Bekir'in düşüncesi karışmış olduğu gibi çocuğu, hanımı ve misafirleri de yemeği kabul etmediklerinden ötürü karışmıştır. Bundan dolayı Ebu Bekir üzülmüş ve az önce açıklandığı üzere yemin etmek, sonra yeminini bozmak gibi ve benzeri sıkıntılara maruz kalmıştı. Ancak yüce Allah bu sıkıntılarını ona ihsan ettiği keramet ile kaldırmıştı. Böylelikle sıkıntıları rahatlığa, kederi de sevince dönüşmüş oldu. Hamd Allah'adır, minnet duygularımız O'nadır. 3582- "Binekler helak oldu." Bununla kasıt atlardır. Bazen atların dışındaki hayvanlar hakkında da kullanılabilir. "Cam gibi" Aşırı berraklığından, onda hiç bulut olmadığından cama benzetiImiştir. "Taç (ikliı)" başın etrafını kuşatan ve başa bağlanan şeye denilir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hurma kütüğünün yanında hutbe okuyordu. Minber edinince oraya geçti. Bunun üzerine kütük inledi. Nebiimiz onun yanına gitti ve eliyle üzerini sıvazladı
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Cuma günü bir ağacın ya da bir hurma ağacının yanında ayakta dururdu (ve öylece hutbe okurdu.) Ensardan bir kadın -ya da bir adam- dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, sana bir minber yapmayalım mı? Allah Resulü: Dilerseniz (yapınız), dedi. Bunun üzerine ona bir minber yaptılar. Cuma günü olunca minbere doğru gitti. Bu sefer hurma ağacı küçük bir çocuk gibi feryat etti. Daha sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem indi, onu kucakladı. Tıpkı teskin edilen küçük çocuk gibi inliyordu. (Cabir) dedi ki: O hurma ağacı (kütüğü) yanıbaşında duyduğu zikirlerden uzak kaldığı için ağlarnıştL
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah r.a. diyor ki: "Mescidin tavanı hurma kütükleri üzerinde duruyordu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de hutbe irad etti mi bu kütüklerden birisinin yanında dururdu. Ona minber yapılınca minberin üzerinde (hutbe okur) oldu. Bu sebeple biz de o kütüğün on aylık gebe develerin sesi gibi bir ses çıkardığını işittik. Nihayet Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldi. Elini o kütüğün üzerine koydu ve kütük sakinleşti." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kütüğün yanına geldi ve eliyle üzerini sıvazladL" el-İsmaili'nin, Yahya b. es-Seken yoluyla, onun da Muaz'dan yaptığı rivayette şöyle denilmektedir: "O kütüğün yanına geldi, onu kucakladı, o da sakinleşti. Allah Resulü: Eğer bunu yapmayacak olsaydım asla sakinleşmezdi, diye buyurdu." el-Hasen'in Enes'ten diye naklettiği rivayette de şöyle denilmektedir: el-Hasen bu hadisi nakletti mi şöyle derdi: Ey Müslümanlar, ağaç kütüğü bile Resulullah'a kavuşmak şevki ile için inliyordu. Ona şevk duyup, özlemeye sizler daha layıksınız. "On aylık gebe deve sesi gibi." "el-İşar" gebeliği on ayı bulmuş olan deve demektir. Hadiste yüce Allah'ın bazen cansız varlıklarda canlı varlıklar gibi hatta canlıların en şereflileri gibi bir idrak yaratacağına delil vardır. Yine hadis-i şerif "O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur"[İsra, 41] buyruğunu zahirine göre yorumlayanların görüşlerini de desteklemektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe'den rivayete göre "Ömer b. el-Hattab r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in fitne hakkında söylediklerini hanginiz ezbere biliyor? Huzeyfe dedi ki: Ben onu söylediği gibi hıfzetmiş bulunuyorum. Ömer: Haydi söyle, sen cesur birisin, dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki: Adamın ailesi, malı ve komşusu dolayısıyla fitneye maruz kalması (günaha düşmesi)ne namaz, sadaka, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak keffarettiL Ömer: Benim istediğim bu değiL. Ben denizin dalgaları gibi coşup gelecek olandan söz ediyorum. Huzeyfe dedi ki: Ey mu'minlerin emiri, ondan dolayı senin için korkacak bir şey yok. Çünkü seninle onun arasında kilitlenmiş bir kapı vardır. Ömer r.a.: Bu kapı açılacak mı yoksa kırılacak mı diye sorunca, Huzeyfe: Hayır kırılacak deyince, Ömer dedi ki: Böyle ise muhtemelen kapanmayacaktır. Bizler (Huzeyfe'ye): (Ömer) kapının kim olduğunu bildi mi, diye sorduk. Huzeyfe: Evet dedi. Yarın gelmeden önce bu gecenin geleceğini bildiği gibi biliyordu. Çünkü ben ona yalan yanlış olmayan bir hadis nakletmiştim. Bizler ona sormaya çekindiğimiz için Mesruk'a söyledik de ona sordu: Peki kapı kimdi, o: Ömer'di dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ayakkabıları kıldan yapılmış bir kavimle savaşmadıkça; gözleri küçük, yüzleri kırmızı, burunları basık, yüzleri kat kat derilerden yapılmış kalkanları andıran Türklerle de savaşmadığınız sürece kıyamet kapmayacaktır." [-3588-] "Bu işten -içine düşünceye kadar- en ileri derecede hoşlanmayan kimselerin insanların en hayırlıları olduğunu göreceksinizdir. İnsanlar maden cevherleridir. Cahiliye dönemindeki hayırlıları, İslam'da da hayırlılarıdır." [-3589-] "Andolsun sizden birinizin üzerine öyle bir zaman gelecek ki, beni görmeyi, ailesinin ve malının bir mislinin daha kendisine verilmesinden daha çok sevecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Acemlerden kırmızı yüzlü, basık burunlu, küçük gözlü, yüzleri kat kat deriden yapılmış kalkanları andıran, ayakkabıları kıldan yapılmış Huz ve Kerman(lılar) ile savaşmadığınız sürece kıyamet kapmayacaktır
- Bāb: ...
- باب ...
Kays dedi ki: "Ebu Hureyre r.a.'ın yanına gittik. Dedi ki: Üç yıl Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sohbetinde bulundum. Bu zaman zarfında olduğu kadar hadisi bellemeye olan tutkum gibisini geçmiş yaşlanmın hiçbirisinde görmemişimdir. Ben onu -eliyle şöyle yaparak- şöyle buyururken dinledim: Kıyamet kopmadan önce ayakkabıları kıldan olan bir kavim ile savaşacaksınız. Bu kavim işte bu Bazir (denilen yerde) bulunanlardır." Bir defasında da ravi Süfyan: "Onlar Bariz halkıdırlar demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Tağlib dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Kıyamet gününden önce sizler kıldan ayakkabılar giyen bir kavim ile çarpışacaksınız. Yine sizler yüzleri kat kat deriden yapılmış kalkanları andıran bir kavim ile de savaşacaksınızdır
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah b. Ömer r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Yahudiler sizinle savaşacak, siz onlara musallat kılınacaksınız. O kadar ki taş: Ey Müslüman, işte bu bir yahudidir, arkama saklanmıştır, onu öldür, diyecektir." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ona namaz, sadaka ... keffaret olur." ez-Zeyn b. el-Muneyyir der ki: HanımOar) ile fitneye maruz kalmak onlara meyletmek suretiyle yahut da günleri paylaştırmak hususunda onlardan uzak kalmak ve değişik hanımların doğurdukları çocuklar hususunda bile birini diğerine tercih etmek suretiyle olur. Onlara sahip oldukları haklarının verilmemesi suretiyle de olur. Mal ile fitneye maruz kalmak, ibadeti ihmal edecek kadar mal ile uğraşmak suretiyle ya da maldaki Allah'ın hakkını vermemek ile olur. Çocuklar sebebiyle fitneye maruz kalmak ise, çocuğa tabii olan meyil ve onu herkese tercih etmek duygusuyla ortaya çıkar. Komşu ile fitneye maruz kalmak, onu kıskanmak, karşılıklı övünmek, haklar hususunda sıkıştırmak, onu görüp gözetmeyi ihmal etmek ile sözkonusu olur. Daha sonra şunları söylemektedir: Sözü geçenler sebebiyle fitneye maruz kalmanın nedenleri belirttiğim örneklere münhasır değildir. Bunlara keffaret olacağı ile alakalı olarak diğer ibadetler arasında özellikle namazın sözkonusu edilmesi suretiyle de namazın büyüklüğüne bir işaret etmiş olmaktadır. Bununla birlikte diğer hasenatın, bu gibi fitnelerden ötürü sözkonusu olan günahlara keffaret olmaya elverişli oluşunu ortadan kaldırmaz. Diğer taraftan sözü geçen keffaret bizzat sözü edilen hasenatın ilenmesi ile tahakkuk etme ihtimali de vardır, bunun iyiliklerle kötülükler arasındaki muvazene ile ortaya çıkması ihtimali de vardır. Fakat birincisi daha güçlü görünmektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. "Denizin dalgaları gibi dalgalanan" yani deniz dalgalarıyla coştuğu vakit onun gibi dalgalar halinde coşarak gelen (fitneler) demektir. Bu ifadeler ile aşırı derecedeki düşmanlıklara, çok sayıdaki anlaşmazlıklara ve bundan ortaya çıkan karşılıklı kötü sözler söylemeye ve çarpışmaya kinaye yoluyla işaret etmiş olmaktadır. "Ey müminlerin emiri, ondan dolayı senin için korkacak bir şey yoktur." "Çünkü seninle onun arasında kilitli bir kapı vardIL" Yani sen hayatta kaldığın sürece o fitnelerden bir şeyortaya çıkmayacaktır. İbnu'l-Muneyyir dedi ki: Huzeyfe sırrı korumaya dair olan gayret ve ısrarını tercih ederek Ömer'e sorduğu soruya açıkça cevap vermemiştir. Sadece kinayeli olarak ona cevap vermiştir. Bununla birlikte bu gibi hususlarda böyle bir yolla (açıklamada bulunması için) izin verilmiş gibi görünmektedir. Nevevi der ki: Muhtemelen Huzeyfe, Ömer'in öldürüleceğini biliyordu, fakat ,ona öldürüleceğini söylemekten hoşlanmamıştır. Çünkü Ömer o kapının kendisi olduğunu biliyordu. Bu sebeple Huzeyfe öldürüleceğini açıkça ifade etmeksizin maksadı gerçekleştirecek bir başka ifade kullanmıştır. --- Nevevi'den alıntı burada sona erdi. "Sizler Huz'lular ile savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır." Bunlar Acemler- den (Arap olmayan) bir kavimdir. "Yüzleri kırmızı, burunları basık." Basık ve yayık burunlu kimseler demektir. "Ömrümün hiçbir yılında" ömrümün senelerinin hiçbirisinde demektir. "Yahudiler sizinle savaşacak ve siz onlara musallat kılınacaksınız." Ahmed'in zikrettiği rivayette şöyle denilmektedir: "Deccal-Medine'nin dışındaki- şu düzlüğe inecek. Sonra yüce Allah ona Müslümanlari musallat edecek, onun taraftarlarını öldüreceklerdir. Hatta biYahudi bir ağacın ve bir taşın arkasında saklanacak ama o taş ve ağaç müslümana şöyle diyecektir: İşte bu{radaki) bir yahudidir. Haydi onu öldür." Buna göre Yahudilerle savaşmaktan maksat, Deccal'in çıkacağı ve Isa'nın ineceği zamanda bunun gerçekleşeceğidir. Nitekim Deccal'in ortaya çıkması ve İsa'nın inişi ile ilgili olarak Ebu Umame'nin rivayet ettiği hadiste bu husus açıkça ifade edilmiştir. O hadiste şöyle denilmektedir: "Deccal'in arkasında hepsi de süslü kılıçları bulunan yetmişbin Yahudi olacaktır. İsa ona Lud kapısı yakınında yetişecek, onu öldürecek Yahudiler de yenilip dağılacaklardır. Yahudinin arkasına sığınıp saklanacağı hiçbir şey yoktur. Saklandığı her bir şey mutlaka Allah tarafından konuşturulacak ve o da Müslüman olan kimseye: Ey Allah'ın kulu, işte (arkamda) bir Yahudi var, gel de onu öldür diyecektir. Ancak Garkad ağacı bunu yapmayacaktır, çünkü o onların ağaçlarındandıL" Hadisi İbn Mace uzunca zikretmiş olup, aslı Ebu Davud'dan diye rivayet edilmiştir. Buna yakın bir rivayet de Semuralnın rivayet ettiği hadis olup Ahmed'de hasen bir isnadla yer almaktadır. Hadisten anlaşıldığına göre kıyametin kopmasına yakın bir zamanda ağaç ve taş gibi cansız varlıkların konuşması gibi çeşitli alametler ortaya çıkmış olacaktır. İfadenin zahirinden anlaşıldığına göre, bu cansızlar gerçek manada konuşacaklardır. Ayrıca İslam dininin kıyamet gününe kadar baki kalacağı da anlaşılmaktadır. Nebi efendimizin, "Yahudiler sizinle savaşacaktır" ifadesinden bir şahsa hitap ederken, bir şekilde onunla aynı yolda olan başkalarının kastedilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü o dönemde hitap ashab-ı kiram'a idi. Maksat ise onlardan çok uzun bir süre sonra gelecek olanlardır. Fakat onlar da sonradan geleceklerle birlikte iman bakımından ortak olduklarından bu şekilde onlara hitap edilmesi uygun görülmüştür
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecektir ki onlar yaptıkları bir savaşta kendilerine: Aranızda Reslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sahabelik etmiş olan kimse var mı denilecek, onlar: Evet diyecekler. Bunun üzerine onlara zafer verilecektir. Daha sonra yine savaşa girecekler. Onlara: Aranızda ResliluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sahabilerin{den birisin)e arkadaşlık yapan bir kimse var mıdır denilecek, onlar: Evet diyecekler. Yine onlara zafer nasip olacaktır
- Bāb: ...
- باب ...
Adiy b. Hatim dedi ki: "Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında iken ona bir adam gelerek kendisine fakirliğinden şikayette bulundu. Sonra ona bir başkası geldi. O da kendisine çaresizlikten şikayet etti. Allah Resulü: Ey Adiy Hire'yi gördün mü, diye sordu. Ben: Hayır onu görmedim ama onun hakkında bana haber verildi, dedim. Şöyle buyurdu: Eğer ömrün uzarsa andalsun sen yola koyulan bir kadının Hire'den yola çıkacağını, Ka'be'ye kadar gelip tavaf edeceğini ve Allah'tan başka kimseden de korkmayacağını göreceksin. -Ben kendi kendime dedim ki: Peki her tarafı fitne ateşiyle yakan Tay'lıların kötü adamları nerde olacak?- Andalsun eğer hayatın uzarsa, Kisra'nın hazineleri de fethedilecektir (ve bunu sen göreceksin.) Ben: Hürmüz'ün oğlu Kisra mı, dedim. O: Hürmüz'ün oğlu Kisra, dedi. Yine: Andalsun hayatın uzarsa bir adamın avuç dolusu altın veya gümüş ile dışarı çıkıp bunu kendisinden kabul edecek birisini arayacağını fakat ondan bunu kabul edecek kimseyi bulamayacağını da göreceksin. Yemin ederim ki, sizden herhangi biriniz, Allah'ın huzuruna çıkacağı gün, Rabbi ile arasında tercümanlık yapacak bir kimse bulunmaksızın ona şöyle diyecektir: Ben sana, sana tebliğde bulunan bir Resul göndermedim mi? O: Evet diyecek. Ben sana mal verip çokça lütufta bulunmadım mı diyecek, kul yine: Evet diyecek. Sağına bakacak cehennemden başkasını görmeyecek, soluna bakacak cehennemden başkasını görmeyecek." Adiy dedi ki: Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: "Bir hurmanın yarısı ile dahi olsa kendinizi ateşten koruyunuz. Bir hurmanın yarısını bulamayan bir kimse güzel bir söz ile (korunsun). Adiy dedi ki: Ben bir kadının Hire'den çıkıp Allah'tan başkasından korkmaksızın gelip Ka'be'yi tavaf ettiğini gördüm. Hürmüz'ün oğlu Kisra'nın hazinelerini fethedenler arasında idim. Andalsun ömrümüz uzayacak olursa Nebi Ebu'I-Kasım Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in söylediği gibi, adamın avuç dolusu (altın ve gümüş) ile çıkacağını (ve kimsenin ondan bu sadakayı kabul etmeyeceğini) da göreceksinizdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe b. Amir'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün dışarı çıktı. Uhud şehitlerine cenaze namazı kılar gibi namaz kıldı. Daha sonra minbere geçti ve şöyle buyurdu: Ben sizden önce gidecek ve sizin için gerekli hazırlıkları yapacağım. Ben size karşı bir şahidim. Şüphesiz ki Allah'a yemin ederek söylüyorum: Şu anda Havz'ıma bakıyorum ve bana yeryüzü hazinelerinin anahtarları verildi. Ve şüphesiz ben Allah'a yemin ederek söylüyorum: Benden sonra şirk koşacağınızdan yana korkmuyorum, fakat ben sizin için onda (dünyalık hususunda) birbirinizle yarışacağınızdan korkuyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Usame r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine!ilere ait kalelerden birisine çıktı. Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz, diye sordu. Şüphesiz ben fitnelerin, evlerinizin arasında yağmur damlaları gibi düştüğünü görüyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Cahş kızı Zeyneb'ten rivayete ge "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir defasında şöyle diyerek dehşete kapılmış bir halde yanına girdi: La ilahe illallah yaklaşmış bulunan bir şerden dolayı Arapların vay haline! İşte bugün Ye'cuc ile Me'cuc seddinden şunun gibi bir gedik açıldı. Bu arada (baş) parmağını yanındaki (şehadet parmağı) ile birlikte halka yapmıştı. Zeyneb: Ey Allah'ın Resulü dedim. Aramızda salihler bulunduğu halde helak olur muyuz, dedi. O: Kötülük çoğalırsa evet, diye buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, (bir keresinde) uyandı ve şöyle buyurdu: Subhanallah, bugün ne hazineler indirildi ve ne fitneler indirildi
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdurrahman b. Abdullah b. Abdurrahman babası Abdullah'tan) Ebu Said el-Hudri r.a.'nin şöyle dediğini rivayet etmektedir: "(Ebu Said) bana dedi ki: Ben senin koyunları sevdiğini ve koyun edindiğini görüyorum. Onların da, çobanlarının da hallerini düzelt. Çünkü ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda dinini fitnelere maruz kalmaktan korumak için müslümanın en hayırlı malı, yağmurlann yağdığı dağların tepelerinde arkalanndan gideceği koyunlan olacaktır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Öyle fitneler kopacaktır ki, o fitnelerde oturan ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen koşandan hayırlı olacaktır. Bunlara göz dikeni bu fitneler de alıp helak edecektir. Her kim bir sığınak ya da onlara karşı korunacak bir yer bulursa onunla kendisini korumaya baksın." Hadis 7081 ve 7082 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Mes'ud r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "İleride (size) başkalarının tercih edileceğini ve sizin uygun görmeyeceğiiz bir çok işler olduğunu göreceksiniz. Ey Allah'ın Resulü, bize ne emredersin, diye sordular. Şöyle buyurdu: Siz üzerinizdeki hakkı eksiksiz yerine getirirsiniz, hakkınızı da Allah'tan istersiniz." Hadis 7052 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Kureyş'in bu kolu insanları helak edecektir. Bize ne emredersin, diye sordular. O: Keşke insanlar onlardan uzak dursalar diye buyurdu." Tekrar: 3605 ve
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Ben doğru sözlü ve doğru sözlülüğü tasdik edileni şöyle buyururken dinledim: Ümmetimin helaki Kureyş'ten yeni yetme birkaç kişinin eliyle olacaktır. Mervan: Yeni yetme mi dedin deyince, EbU Hureyre şu cevabı verdi: Dilersem onların adını da filan oğulları ve filan oğulları diyerek verebilirim. Fethu'l-Bari Açıklaması: 3595- "Yolcu kadın (ez-za'ıne)", Hevdec'te bulunan kadın demektir. "Hire" Fars hanedanının yönetimine bağlı Arap hükümdarlarının şehri idi. "Peki. .. Tay'lıların kötü adamları nerde olacak?" Kötü ve fesat çıkartan kimseler nerde olacak, demek istiyor. Maksat ise yol kesicilerdir. Tay ünlü bir kabiledir. Adı geçen Adiy b. Hatim de o kabiledendir. BunIarın kaIdıkları böIge Irak ile Hicaz arasındadır. OnIar izin almaksızın yurtIarından geçenIerin yollarını keserterdi. Bundan doIayl Adiy bir kadının korkmaksızın onların buIundukIarı böIgeden naslI geçebileceğine hayret etmişti. "Her tarafı fitne ateşiyle yakan." Fitne ateşini yaktılar, körüklediler. Yeryüzünü şer ve fesatIa doIdurdular demektir. İfade, yaklIan ateş tabirinden istiaredir. "Kisranın hazineIeri" Kisra Fars hükümdarlarının özeI ünvanıdır. Fakat bu sözIer Hürmüz oğIu Kisra zamanında söyIenmiştir. Bundan dolayı Adiy b. Hatim onun hakkında sormuş buIunmaktadır. BöyIe bir soruyu sorması ise o dönel1lde zihninde Kisra'nın büyük bir yer tutmuş oImasıdır. "Bunu kendisinden kabuI edecek kimseyi buIamayacaktır." Çünkü o dönemde fakir kalmayacaktır. 3596- "Fakat ben sizin onun uğrunda (dünyalık için) birbirinizIe yarışacağınızdan korkuyorum." Bu ifadeIerle meydana geIecek oIayIara karşı uyarıda buIunmaktadır. Nitekim dediği gibi oImuştur. Ondan sonra fetihIer yapıImış ve sonunda iş birbirlerini kıskanmaya kadar varmış, birbirleri ile savaşmışIardır. ResuIuIlah sallaHahu aleyhi ve sellem'in haberinin doğruIuğuna şehadet edecek şekilde herkesin gördüğü ve tanık oIduğu oIayIar meydana gelmiştir. Yine bu kabilden oImak üzere bu hadiste onun kendilerinden önce gideceğini haber verdiğini görüyoruz. Yani onIardan önce oraya varacağını belirtmiştir. Böyle de oImuştur. Ashabının kendisinden sonra şirk koşmayacakIarını da söylemiştir. Durum dediği gibi oImuştur. Fakat onun dikkat çekip uyardığı dünyalıkta yarış, dediği şekilde gerçekIeşmiştir. Daha önce bu anIamda Amr b. Avf'ın merfu oIarak rivayet ettiği şu hadis de geçmiş buIunmaktadır: "Ben sizin için fakirlikten korkmuyorum, fakat dünyanın sizden öncekilerin önüne alabildiğine yaylIdığl gibi sizin de önünüze aIabildiğine seriIeceğinden korkuyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe r.a. diyor ki: "İnsanlar Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hayra dair sorarlardı. Ben de bana yetişir korkusuyla şerre dair ona sorardım. Ey Allah'ın Resulü dedim. Bizler cahiliye ve şer içinde idik. Allah bize bu hayrı gönderdi. Bu hayırdan sonra bir şer olacak mıdır? Euet, diye buyurdu. Ben: Peki, gelecek olan bu şerden sonra bir hayır olacak mıdır, diye sordum. Euet ama onu bir parça bulandıran şeyler de bulunacaktır, buyurdu. Peki, onu ne bulandıracaktır, diye sordum. Şöyle buyurdu: Benim yolumun dışında çeşitli uygulamalarda bulunacak bazı kimseler (olacaktır). Sen onların yaptıklarının bir kısmını maruf göreceksin, bir kısmını da münker. Peki, bu hayırdan sonra bir şer gelecek mi, diye sordum. Euet, cehennem'in kapılarına çağıran davetçiler olacaktır. Onlarm cehenneme davetlerini kabul edenleri onlar da oraya atacaklar (atılmalarına sebep olacaklar) dır, diye buyurdu. Ey Allah'ın Resulü, bize onların niteliklerini anlat, dedim. Şöyle buyurdu: Onlar bizim cinslerimizdendir. Bizim dillerimizi konuşacaklardır. Peki eğer bu hal bana yetişecek olursa bana ne emredersin, dedim. Şöyle buyurdu: Müslümanların cemaatine ve imamlarına bağlı kalırsın. Şayet onların bir cemaati ve bir imamları yoksa, diye sordum. O takdirde bütün bu fırkalardan uzak dur. Bir ağacın kökünü ısıracak dahi olsan sen bu halde iken ölüm seni gelip yetişinceye kadar (böyle kal) ." Tekrar: 3607 ve
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe r.a. dedi ki: "Benim arkadaşlarım hayrı öğrendi, ben ise şerri öğrendim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Da'vâları bir olan (yânı ikisi de İslâm veya haklı olduğu iddiasında bulunan) iki cemâat birbiriyle harbetmedikçe kıyâmet kopmaz" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Her ikisinin de davası bir olan iki büyük kesim birbiriyle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır." [-3609-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Her ikisinin de davası bir olan iki büyük kesim birbiriyle savaşıp aralarında çok sayıda ölümler olmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Hepsi de Allah'ın Resulü olduğunu iddia eden, çok yalan söyleyen otuz'a yakın Deccal de ortaya çıkmadıkça kıyamet kopmayacaktır." Fethu'l-Bari Açıklaması: 3606- (Bu babda) 29. hadis olan Huzeyfe r.a.'ın rivayet ettiği: "İnsanlar hayra dair soru sorarlardı. .. " hadisi ileride Fiten bölümünde 7084 numara ile yeteri kadar açıklaması ile -yüce Allah'ın izniyle- gelecektir. 3608- 30. hadis olan Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği: "İki büyük kesim savaşmadıkça ... kıyamet kapmayacaktır" hadisine gelince, (Onun rivayet ettiği) bu iki hadisten maksat, Sıffin'deki savaşları sırasında Ali ve Muaviye ile onlarla birlikte bulunanlardır. "Her ikisinin de davası bir" ifadesi de her ikisinin dininin bir olduğu manasınadır. Çünkü her birisi kendisini Müslüman diye adlandırıyordu ya da onların her birisi kendisinin hak üzere olduğu iddiasındaydı, demektir. Çünkü Ali o dönemde Müslümanların imamı idi. Ehl-i sünnetin ittifakıyla da o gün Müslümanların en faziletlisi idi. Ayrıca hal ve akd ehli de Osman r.a.'ın öldürülmesinden sonra ona bey'at etmişlerdi. Şamdakiler ile birlikte Muaviye ise ona bey'atten geri kalmıştı. Daha sonra Talha ve Zubeyr ve onlarla birlikte Aişe r.a. Irak'a çıkıp gittiler. İnsanları Osman'ın katillerini bulmaya davet ettiler. Çünkü bu katillerin pek çoğu Ali r.a.'ın askerleri arasına katılmıştı. Ali de onların üzerine gitti. Bu hususta onunla yazışmalarda bulundular. Fakat o Osman'ın kanını kimlerin isteye ce ği ne ve bizzat onu öldürme işini kimin gerçekleştirdiğine dair davanın sabit olmadan istedikleri gibi katilleri onlara teslim etmeyi kabul etmedi. Aralarında ileride yüce Allah'ın izniyle Fiten bölümünde (7132 numaralı hadise dair açıklamalarda ) genişçe açıklanacak olan olaylar meydana geldi. ';>< Ali askerleri alıp Şam halkını kendisine itaat etmeye ve Osman'ın öldürülmesi ile ilgili şüphelerini -daha önce geçtiği şekilde- cevaplandırmak üzere Şam'a doğru yola koyuldu. Muaviye de Şam halkı ile birlikte yola çıktı. Şam ile Irak arasındaki Sıffin denilen yerde karşılaştılar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in haber verdiği şekilde aralarında çok kimsenin öldüğü büyük bir savaş oldu. Sonunda Muaviye ve beraberindekiler Ali'nin kendilerine karşı zafer elde etmesi üzerine tahkimi isteyecek noktaya vardılar. Bundan sonra Ali Irak'a geri döndü. Bu sefer Harunler ona karşı ayaklandı. Nehrevan'da onları öldürdü. Bundan sonra da vefat etti. Oğlu el-Hasen b. Ali ondan sonra Şamlılarla savaşmak üzere çıktı. Muaviye de ona karşı çıktı ve ileride Fiten bölümünde gelecek olan Ebu Bekire'nin rivayet ettiği hadiste Nebiin haber verdiği şekilde aralarında sulh meydana geldi: "Şüphesiz Allah onun vesilesi ile Müslümanların iki kesimi arasında sulh yapacaktır." Yüce Allah'ın izniyle bütün bunlara dair genişçe açıklamalar orada gelecektir. 3609- "Gönderilinceye kadar" çıkıncaya kadar anlamındadır, yoksa burada gönderilmekten maksat, nübuwet ile birlikte sözkonusu olan risalet vermek değildir. Aksine bu yüce Allah'ın: "Biz şeytanları kafirler üzerine göndeririz (salarız) "[Meryem, 83] buyruğuna benzemektedir. "Yalancı Deccaller" (kelimenin kökünü teşkil eden) decel:Örtmek ve gözbağcılık yaparak gerçeği başka türlü göstermek demektir. Aynı zamanda da yalan hakkında kullanılır. Ebu Ya'la hasen bir sened ile Abdullah b. ez-Zubeyr'den sözü geçen bu yalancıların bazılarının isimlerini şu lafızia vermektedir: "Aralarında Müseylime, el-Ansı ve el-Muhtar'ın da bulunduğu otuz yalancı ortaya çıkmadıkça kıyamet kopmayacaktır." Derim ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayatının son dönemlerinde bunu doğrulayan olaylar ortaya çıkmıştır. Yemame'de Müseylime, Yemenlde el-Esved el-Ansı ortaya çıkmıştır. Daha sonra Ebu Bekir'in halifeliği döneminde Esed b. Huzeyme oğulları arasında Tuleyha b. Huveylid, Temim oğulları arasında da Temimli Secah (Nebilik iddiasıyla) ortaya çıkmışlardır. Şebib b. Rıb'ı -ki Secahlın dadısı idi- onun hakkında şunları söylemektedir: "Bizim nebimiz etrafında dönüp durduğumuz bir kadın oldu. Başka insanların nebileri ise hep erkektir." Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat etmeden önce el-Esved öldürüldü. seylime, Ebu Bekir'in halifeliği döneminde öldürüldü. Tuleyha tövbe etti ve sahih kabuLdilen görüşe göre Ömer'in halifeliği döneminde Müslüman olarak öldü. Secah'i'n da tövbe ettiği nakledilmektedir. Bunlara dair haberler Ahbarller nezdinde meşhurdur. Daha sonra bu Deccallerden ilk ortaya çıkan kişi el-Muhtar b. Ebi Ubeyd esSakaf! olmuştur. Abdullah b. ez-Zubeyr'in halifeliğinin ilk dönemlerinde Kufe'yi ele geçirmiş, Ehl-i Beyt'i sevdiğini açığa vurarak insanları Hüseyn'i öldürenleri izlemeye çağırmıştır. Onların peşine takılarak bu suça fiilen katılanların ya da yardım edenlerin pek çoğunu öldürmüştür. Bu sebeple halk onu sevdi. Daha sonra şeytan ona yaptıklarını süslü göstererek Nebilik iddiasında bulundu, Cebrail'in kendisine vahiy getirdiğini iddia etti. Ebu Davud et-Tayalisı sahih bir sened ile Rifaa b. Şeddad'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Ben Muhtar'ın en yakın sırdaşı idim. Bir gün yanına girdim. Sen girmeden az önce Cibril bu kürsinin üzerinden kalkıp gitti, dedi." Yakub b. Süfyan'ın da hasen bir senedie eş-Şa'bı'den rivayet ettiğine göre el-Ahnef b. Kays kendisine Muhtar'ın kendisine (el-Ahnef'e) gönderdiği ve Nebi olduğunu zikrettiği mektubunu göstermiştir. Muhtar 60 küsur yılında öldürüldü. Hadisten maksat, kayıtsız ve şartsız olarak nübüvvet iddiasında bulunanlar değildir. Onlar sayılamayacak kadar pek çoktur. Çünkü böylelerinin bir çoğu delilik ya da akli dengesizlikleri sebebiyle bu iddiada bulunurlar. Hadisten maksat, az önce açıkladığımız şekilde bu davası ile birlikte gücü ortaya çıkan ve bu hususta bir takım şüpheleri olan kimselerdir. Şanı yüce Allah bunlar arasından bu duruma gelenleri helak ettiği gibi, onlardan daha sonra benzerlerine kavuşturacağı bazı kimseler de geriye kalmıştır. Bunların sonuncuları ise en büyük Deccal olacaktır. Yüce Allah'ın izniyle bunlara dair birçok açıklama ileride Fiten bölümünde (7132 numaralı hadisin açıklamasında) gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudri r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bazı malları paylaştırırken biz onun yanında idik. Derken ona Temim oğullarından bir adam olan Zul huveysira adındaki birisi gelerek: Ey Allah'ın Resulü, adaletli ol, dedi. Allah Resulü: Yazık sana! Eğer ben adaletli olmazsam başka kim adaletli olabilir? Eğer adaletli olmazsam zarar ve hüsrandayım, dedi. Bunun üzerine Ömer: Ey Allah'ın Resulü, bana izin ver de boynunu vurayım, dedi. Allah Resulü şöyle buyurdu: Hayır, onu bırak. Onun öyle arkadaşları olacak ki, sizden herhangi bir kimse kendi namazını onların namazına kıyasla, kendi orucunu onların orucuna kıyasla küçümseyecektir. Kur'an'ı okuyacaklar fakat gırtlaklarını aşmayacaktır. Okun hedefini delip geçtiği gibi dinden öylece çıkarlar. Okçu attığı okun sivri demir ucuna bakar, onda hiçbir şey görmez. Sivri uçlu demirinin tahtasına bağlandığı iplere bakar yine bir şey bulmaz. Daha sonra okun tahtasına bakar yine onda bir şey görmez. Arkasından okun tüylerine bakar yine hiçbir şey bulamaz. Hedefinin içindeki pisliği ve kanı geride bıraktığını görür. Bunların alametlerine gelince, pazularından birisi kadının memesini ya da sarkıp sallanan dışarı fırlamış bir et parçasını andıran siyah bir adam olacaktır. Bunlar insanların ayrılık içinde olduğu bir zamanda çıkacaklardır. Ebu Said dedi ki: Ben bu hadisi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den dinlemiş olduğuma şahitlik ederrm. Yine şuna şahitlik ederim ki, Ali b. Ebi Talib onlarla savaştı ve ben de onunla beraberdim. Emir vererek bu adamın aranmasını istedi. Bu adam getirildi ve ben onun Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisini nitelediği gibi olduğunu gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Ali r.a. dedi ki: "Size Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye bir hadis nakledecek olursam şunu bilin ki, gökten düşmek benim için ona yalan söylemekten daha çok sevdiğim bir iştir. Benimle sizin aranızdaki bir hususa dair sizinle konuşacak olursam şunu bilin ki, harb bir hiledir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Ahir zamanda yaşları küçük, akılları kıt bir takım kimseler gelecektir. Bunlar yaratılmışların en hayırlıları gibi söz söyleyecekler, fakat okun hedefini delip gitmesi gibi dinden çıkacaklardır. İmanları gırtlaklarını aşmaz. Onlarla karşılaştığınız yerde onları öldürünüz. Çünkü onları öldürmek, Kıyamet gününde onları öldürenler için bir eçir (sebebi) olacaktır." Hadis ileride 5057 ve 6930 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: " ... dinden çıkarlar." Eğer dinden maksat İslam ise, Haricilerin kafir olduğunu söyleyenlerin lehine bir delil olur. Bununla birlikte din ile itaatin kastedilme ihtimali de vardır. O takdirde bu hususta delil olacak tarafı kalmaz. Hattabi de bu görüşe meyletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Habbab b. el-Erett dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Ka'be'nin gölgesinde elbisesini yastık gibi yapmış dayanırken şikayette bulunduk ve ona: Bizim için yardım istemeyecek misin? Bizim için Allah'a dua etmeyecek misin, dedik. O şöyle buyurdu: Sizden öncekilerden adam getirilir, yerde onun için bir çukur kazılır, o çukura konulurdu. Daha sonra testere getirilerek başının üzerine konulur, iki parçaya ayrılırdl. Bu dahi onu dininden çevirmezdi. Eti kemiğinden ya da damarlarından demir taraklarla taranarak ayrılırdI. Bu dahi onu dininden geri çevirmezdi. Allah'a yemin ederim, Allah bu işi tamamlayacaktır. Hatta süvari San'a'dan Hadramevt'e kadar yol alacak ve Allah'tan başkasından ya da kurdun koyunlarına saldırmasından başka bir şeyden korkmayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz." Bu Hadis 3852 ve 6943 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Hatta süvari San'a'dan Hadramevt'e kadar gidecek. .. " buyruğu ile Yemen'deki San'a'yı kastetmiş olması ihtimaldir. Onunla Yemen'deki Hadramevt arasında beş güne yakın uzak bir mesafe vardır. Şam'daki San'a'yı da kastetme ihtimali vardır. O takdirde ikisi arasındaki mesafe çok daha fazladır. Ancak birincisini kastetme ihtimali daha yüksektir. Yakub der ki: San'a, Dımaşk kapısı üzerinde el-feradıs kapısı yakınında el-Akabiyye'ye bitişik bir kasabadır. Derim ki: Buraya Yemen San'a'sı ahalisinden gelip yerleşenlerinadı verilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Sabit b. Kays'ı aradı (ve sordu). Bir adam: Ey Allah'ın Resulü, dedi. Onun durumunu senin için ben öğreneyim. Yanına gitti, onun evinde başını önüne eğmiş 'oturduğunu gördü. Bu halin ne, diye sorunca, Sabit: Kötü dedi. Çünkü (ben olacak o kişi) sesini Nebiin sesinden fazla yükseltirdi. O henüz dünyadakilerden bir kişi olduğu halde ameli boşa çıkmış bulunuyor. Adam gelip Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Sabit'in şunları şunları söylediğini haber verdi: (Hadisi Enes b. Malik'ten rivayet eden) Musa b. Enes dedi ki: Bundan sonra ise pek büyük bir müjde ile geri dönerek dedi ki: Onun yanına git ve ona: Sen cehennemliklerden değilsin, fakat cennetliklerdensin, de." Hadis 4846 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Sabit b. Kays'ı bulamadım." Yani Resulullah sallaııahu aleyhi ve sellem'in hatibi Sabit b. Kays b. Şemmas'ı bulamadı. Müslim'deki başka yolla Enes'den gelen rivayette şöyle denilmektedir: "Sabit b. Kays b. Şemmas ensarın hatibi idi." "Fakat cennet ehlindensin" buyruğu ile ilgili olarak el-İsmail1 şöyle demektedir: Bu hadisin "Nebilik Alametleri" bahsinde zikredilmesindeki maksat diğer hadis ile yani Cihad bölümünde "savaş esnasında kokulanmak" başlığındaki hadis ile tamamlanmaktadır. O hadiste zikredildiğine göre Yemame'de şehit düşmüştür. Yani böylelikle Nebi sallaııahu aleyhi ve sellem'in: "O cennetliklerdendir" sözünün doğruluğu ortaya çıkmış olmaktadır. Çünkü o şehit düştü
- Bāb: ...
- باب ...
Bera b. A'zib r.a'dan rivayete göre "Bir adam Kehf suresini okudu. Evde bir binek vardı. Binek serkeşlik etmeye başladı. Selam verince (okumasını bitirince) onu bir sisin bürüdüğünü gördü. Olanı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlatınca: Ey filan okumaya devam et, çünkü o Kur'an sebebiyle nazil olmuş ya da Kur'an sebebiyle inmiş bir sekinettir (huzur ve sükundur) diye buyurdu." Hadis 4839 ve 5011 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Bera b. A'zib dedi ki: "Ebu Bekir r.a. babamın yanına evime geldi. Ondan deve, eğer takımı satın aldı. (Babam) Azib'e: Oğlunu gönder de bunu benimle taşısın, dedi. (Bera) dedi ki: Eğeri onunla beraber taşıdım. Babam da çıkıp bedelini aldı. Babam ona: Ey Ebu Bekir dedi. Geceleyin (hicretiniz esnasında mağaradan çıkarken) Resulullah ile birlikte yürüdüğünüz zaman nasıl yaptığınızı bana anlat. Anlatayım dedi (ve anlattı): - O gece boyunca yol yürüdük. Ertesi gün, gün ortasına kadar yürümeye devam ettik. Yol kimse geçmeyecek şekilde tenhalaşınca da gölgesi bulunan ve gölgelediği yere güneş isabet etmeyen uzunca bir kaya ile karşılaştık. Biz de onun yakınında konakladık. Kendi elimle orada uyusun diye Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir yer hazırladım. Oraya da bir kürk sererek ona: Ey Allah'ın Resulü, uyu dedim. Ben senin etrafında olanları silkelerim. O da uyudu. Etrafında bulunanları silkelemeye koyuldum. Derken koyunlarıyla kayaya doğru bizim kayadan beklediğimizi elde etmek isteğiyle gelen bir çoban gördüm. Sen kimin çobanısın, ey delikanlı, dedim. O: Medine -ya da Mekke- ahalisinden bir adamın çobanıyım, dedi. Koyunlarında süt var mı, diye 9!J>rdum, evet dedi. Peki süt sağar mısın dedim. Yine evet dedi. Bir koyunu yakaladı. Ben: Memenin üzerindeki toprak, kıl ve diğer kirleri silkele, dedim. (Ebu İshak) dedi ki: Bedı'nın bir elini diğerine vurarak silkelediğini gördüm. Çoban bir kaba bir miktar süt sağdı. Beraberinde de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ondan su içip abdest alması için taşıdığım bir mataram vardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gittim. Onu uyandırmak hoşuma gitmedi. Onun uyandığına denk düşünce sudan sütün üzerine döktüm ve alt tarafı serinlemiş oldu. İç ey Allah'ın Resulü, dedim. Ben rahat edene kadar o içti, sonra: Yola koyulma zamanı gelmedi mi, dedi. Ben: Geldi, dedim. (Ebu Bekir devamla) dedi ki: Güneş batıya doğru kaydıktan sonra yola koyulduk. Suraka b. Malik peşimizden geldi. Ben: Ey Allah'ın Resulü, bize yetiştiler, deyince, üzülme muhakkak Allah bizimle beraberdir, dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona beddua etti. O atının üzerinde olduğu halde atı karnına kadar yere gömüldü. -Zannederim sert bir yere gömüldü, dedi. Şüphe eden Zuheyr'dir.- Gördüğüm kadarıyla bana beddua ettiniz. Haydi, bu sefer benim için dua ediniz. Allah adına size, sizi takip edenleri geri çevireceğime ant veriyorum, dedi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona dua etti ve kurtuldu. Suraka da kiminle karşılaşıyor ise onlara: Buraya gitmenize gerek yok. Bu hususta sizin yapacağınızı ben yaptım, demeye koyuldu ve kiminle karşılaştı ise onu geri çevirdi. (Ebu Bekir) dedi ki: Ve bize verdiği sözünde durdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Mekke veya Medine halkından bir adama" ifadesinde şüphe, iki lafızdan hangisini söylediğine dair tereddüt, raviden kaynaklanmaktadır. Medine (şehir)den kasıt ise Mekke'dir. Medine-i Münewere'yi kastetmemiştir. Çünkü o vakit henüz oraya Medine adı verilmiyordu. Oraya Yesrib deniliyordu. Aynı şekilde çobanların mera arayışlarında bu kadar uzak mesafelere gitme adetleri yoktu. "Süt sağar mısın? Evet, dedi." Anlaşıldığı kadarıyla böyle bir soru ile, senin yanından geçenlere misafir olarak ağırlamak üzere süt sağabileceğine dair iznin var mı, demek istemiştir. Bu açıklama ile Lukata (buluntu mal) bahsi sonlarında geçen açıklanması zor durum da ortadan kalkmış olmaktadır. Bu açıklanması zor mesele de şudur: Ebu Bekir koyunların sahibinin izni olmadan çobandan nasıl süt almayı uygun bulabildi? Ebu Bekir, koyunların sahibini tanıyınca onunla olan arkadaşlığı sebebiyle ya da bu iş için genel anlamda izin vermiş olduğunu bildiğinden bu işe razı olduğunu anlamış da olabilir. j( "Küsbe (bir miktar)" yani bir tas kadar, bir görüşe göre de az miktarda sağılan süt demektir. "Görüşüme göre yerin sert bir kısmında gömüldü. -Şüphe Züheyr'dendir.-" Hadiste apaçık bir mucize vardır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hasta ziyaretinde bulunmak üzere bedevi bir arabın yanına girdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ziyaret etmek amacıyla bir hastanın yanına girdiği vakit: Hayırdır, inşallah (günahlardan) bir arınmadır, dedi. Bedeviye de: Hayırdır, inşallah (günahlarından) bir arınmadır, dedi. Bedevi: Sen arınmadır mı dedin? Hayır, aksine o oldukça yaşlı bir ihtiyar üzerine kaynayıp taşan ve ona kabirleri ziyaret ettirecek bir hummadır, dedi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: O zaman öyle olsun, diye buyurdu." Tekrar: 5656, 5662 ve
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Hristiyan bir adam vardı. Müslüman oldu ve Bakara suresi ile Ali İmran suresini okudu (öğrendi)." Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e de katiplik yapardı. Bir hristiyanın hasta ziyaretinde bulundu. Şöyle derdi: Muhammed, benim ona yazdıklarımdan başka bir şey bilmiyor. Daha sonra Allah onu öldürdü. Onu defnettiler. Sabah olduğunda yer onu dışarı atmıştı. (Yakınları): Bu Muhammed'in ve arkadaşlarının işidir. Onlardan kaçınca (dinlerini terk edince) bizim arkadaşımızın kabrini açtılar ve onu dışarıda bıraktılar deyip, ona daha derin bir mezar kazdılar. Sabah olunca yine yer onu dışarı atmıştı. Yine: Bu Muhammed'in ve arkadaşlarının işidir. 0, onlardan kaçınca arkadaşımızın kabrini açtılar ve onu kabrin dışına bıraktılar deyip, ona bir daha mezar kazdılar ve güçleri yettiği kadarıyla yeri derinleştirdiler. Sabah olunca yine yer onu dışarı atmıştı. Böylece bu işin insanlar tarafından yapılmadığını anladılar ve onu bu haliyle bıraktılar." Fethu'l-Bari Açıklaması: Bu babtaki 38. (3616.) hadis İbn Abbas'ın sıtmaya yakalanmış bedevi arabın kıssası ile alakah olan hadistir. Bedevi: 0, oldukça yaşlı birisi üzerine kaynayıp coşan bir hummadır, demişti. Bu hadise dair açıklamalar ileride Tıb bölümünde gelecektir. Bu hadisin bu başlık altında zikredilmesi şöyle açıklanır. Bunun bazı rivayet yoııarında Nübüwetin Alametleri bahsinde zikredilmesini gerektiren bir fazlalık bulunmaktadır. Bu haliyle Taberani ve başkaları, Abdurrahman'ın babası Şurahbil yoluyla rivayet etmişlerdir. ° da hadisi İbn Abbas'ın rivayetine benzer bir şekilde zikrettikten sonra sonunda şunları söylemektedir: "Bunun üzerine Nebi sallalliihu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Madem bunu kabul etmiyorsun, durum dediğin gibi olsun, Allah'ın kazası (takdiri) de olacaktır. Ertesi günü akşama varmadan vefat etti." İşte bu fazlalık ile bu hadisin bu başlık altında yer almasının sebebi de açığa çıkmış olmaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Kisra helak olursa artık ondan sonra Kisra olmayacaktır. Kayser helak olursa artık ondan sonra Kayser olmayacaktır. Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki o ikisinin de hazinelerini Allah yolunda infak edeceksinizdir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Semura r.a.'dan hadisi ref ederek şöyle dediğini nakletti: "Kisra helak olursa artık ondan sonra Kisra olmayacaktır ve -başka şeyler zikrederek- şunları da söyledi: Andolsun o ikisinin de hazinelerini Allah yolunda infak edeceksinizdir." Ref etmek: Yükseltmek demektir. Buradaki kasıt hadisin Nebi s.a.v.'e ait olduğunu göstermektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kisra" Fars ülkesine hükümdar olan herkesin lakabıdır. "Kayser" ise Rum ülkesine hükümdar olan herkesin lakabıdır. Hadisteki ifadeler Fars krallığının devamı ile birlikte açıklanması zor görünmüştür. Çünkü Kisraların sonuncuları Osman r.a. zamanında öldürülmüştür. Yine Rum hükümdarlığının devamı ile birlikte bu hadisin açıklanması zor görülmüştür. Ancak buna şu şekilde cevap verilmiştir: Maksat Irak'ta Kisra'nın Şam (Suriye)lde de Kayser'in kalmaya cağıdır. Bu açıklama Şafillden nakledilmiştir. O şöyle demektedir: Hadisin (vürud) sebebi şudur: Kureyşliler Şam ve Irak'a ticaret maksadıyla giderlerdi. Müslüman olduktan sonra İslama girmeleri dolayısıyla bu iki ülkeye yapacakları yolculukların sonunun geldiğinden korktular. Bunun üzerine Nebi sallalliihu aleyhi ve sellem onlara gönüllerini hoş tutmak ve her ikisinin de hükümdarlıklannın sözü geçen iki bölgeden kalkacağını müjdelemek üzere bunları söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a dedi ki: "Müseylimetu'l-Kezzab, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde (yanına) geldi ve şöyle demeye başladı: Eğer Muhammed kendisinden sonra işi (yönetimi) bana bırakacak olursa ona uyarım. Medine'ye kavminden pek çok kimse ile birlikte geldi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de onun yanına beraberinde Sabit b. Kays b. Şemmas bulunduğu halde gitti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in elinde de kurumuş hurma dalından bir parça vardı. Nihayet arkadaşları ile birlikte bulunan Müseylime'nin önünde durdu ve ona dedi ki: Eğer benden şu sopayı vermemi isteyecek olsan, onu dahi sana vermeyeceğim. Sen Allah'ın senin hakkındaki emrini aşamazsın. Eğer (bana itaatten) yüz çevirecek olursan andolsun Allah seni helak edecektir. Gerçekten ben bana (rüyada) gösterilenierin senin hakkında gerçekleşeceğini görüyorum." Hadis 4373,4378 ve 7033 ve 7461 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ben uyurken (rüyamda) ellerimde iki altın bilezik gördüm. Durumları beni düşündürdü. Rüyada bana onları üfle, diye vahyedildi. Ben de onları üfledim. Her ikisi de uçtu. Bu iki bileziği benden sonra ortaya çıkacak iki yalancı (Nebi) diye yorumladım. Onlardan birisi el-Ansı çıktı, diğeri ise Yemome'nin sahibi Müseylimetu'l-Kezzob çıktl." Hadis 4374, 4375, 4379,7034 ve 7037 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa'dan -zannederim o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye nakletti-: "Rüyada Mekke'den hurmalıkları olan bir yere hicret ettiğimi gördüm. Hatırıma oranın Yemome yahut Hecer olduğu geldi. Bir de baktım ki o Medine yani Yesrib imiş. Yine rüyamda benim bir kılıç salladığımı gördüm. Bu kılıcın üst tarafı koptu. Meğer o Uhud günü isabet alan müminler demekmiş. Onu bir daha salladım, olduğundan güzel hale geldi. Meğer bu da Allah'ın nasip ettiği fetih ve müminlerin bir araya gelmesi, toplanması imiş. Ben orada (Medine'de) bazı inekler de gördüm. Allah(ın sevabı) hayırlı olandır. Meğer onlar Uhud günü (şehit düşen) müminler imiş ve hayır ise Bedir gününden sonra Allah'ın bize ihsan ettiği hayır ile doğruluğun sevabıdır." Bu Hadis 3987,4081,7035,7041 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas dedi ki: "Ömer b. el-Hattab r.a., İbn Abbas'ı kendisine yakın tutardı. Abdurrahman b. Avf ona: Bizim onun gibi çocuklarımız var, deyince, Ömer: Sen bunun sebebinin ne olduğunu biliyorsun, dedi. Ömer, İbn Abbas'a şu: "Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman" [Nasr 1] ayeti hakkında sordu. İbn Abbas: Bu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in eceli olup (Allah) onu kendisine bildirmiştir, diye cevap verdi. Omer: Benim de onun hakkında bildiğim, senin bildiğinden başkası değildir, dedi." Tekrar: 4294, 4430, 4969 ve
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Omer ibnu'l-Hattâb, İbn Abbâs'ı meclisine yaklaştırırdı. Abdurrahmân ibn Avf, Omer'e hitaben: Bizim de İbn Abbâs'a akran oğullarımız vardır (onları meclisine yaklaştırmadın), dedi. Omer de ona: Şu muhakkak ki sen onu meclisime hangi sebebden yaklaştırdığımı biliyorsun (ilminden dolayı yaklaştırıyorum), dedi. Omer, İbn Abbâs'a şu "İzâ câe nasrullâhi ve'l-fethu"(en-Nasr 1) âyetinden sordu. ibn Abbâs: O, Rasûhıllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ecelidir. Allah O'na ecelinin geldiğini bildirdi, dedi. Ben de bu sûreden, senin bilmekte olduğundan başka bir ma'nâ bilmiyorum, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a. dedi ki"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefatı ile sonuçlanan hastalığında başını siyah bir bezle bağlamış ve bir örtüye bürünmüş olarak çıktı. Minberin üstüne oturdu. Allah'a hamd-u sena ettikten sonra dedi ki: Emma ba’du, İnsanlar çoğalmakta, Ensar ise azalmaktadır. Hatta onlar insanlar arasında yemekteki tuz mesabesinde olacaklardır. Sizden her kim bir takım kimselere zarar verebilecek, başkalarına da faydalı olabilecek bir işin başına gelecek olursa, onların iyilikte bulunanlarının bu iyiliklerini kabul etsin, kötülük yapanlarını da affetsin. İşte bu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in oradaki son oturuşu oldu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekre r.a.'dan: "Bir gün Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hasen'i çıkardı. Onu alıp minbere çıktı ve şöyle buyurdu: Benim bu oğlum bir seyyiddir. Umulur ki Allah onun sayesinde Müslüman iki kesim arasında sulh yapacaktır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Mute'de şehit düştükleri) haberleri gelmeden önce Cafer ve Zeyd'in şehit düştüklerini söyledi. Bu arada gözlerinden yaş akıyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sizin saçaklı yaygılarınız var mı, diye sordu. Ben: Bizim saçaklı yaygılarımız nereden olsun, diye cevap verdim. Şöyle buyurdu: Öyle ama ileride sizin saçaklı yaygılarınız olacaktır. (Cabir r.a. bir süre geçtikten sonra eşini kasdederek) Ben ona -hanımını kastediyor-: Şu saçaklı yaygılarını bizden uzaklaştır diyorum. O: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sizin tüylü yaygılarınız olacaktır demedi mi, diye cevap verince, bu sefer ona ilişmiyorum." Tekrar: 5161 Diğer tahric edenler: Tirmizi Edeb; Müslim, Libas
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes'ud r.a dedi ki: "Sa'd b. Muaz umre yapmak üzere yola koyuldu. Umeyye b. Halef, Ebu Safvan'ın yanına misafir oldu. Umeyye de Şam'a gittiği vakit yolu Medine'ye uğradığında Sa'd'ın yanına misafir olurdu. Umeyye, Sa'd'a dedi ki: Hele gün ortası gelene kadar ve insanlar seni fark etmeyecekleri vakte kadar bir bekle. O zaman gider tavaf edersin. Sa'd tavaf etmekte iken Ebu Cehil ile karşılaştı. Ka'be'nin etrafında tavaf eden bu kişi kim, dedi. Sa'd: Ben Sa'd'ım dedi. Ebu Cehil: Sizler Muhammed'i ve onun ashabını barındırdığınız halde güvenlik içerisinde Ka'be'nin etrafında tavaf mı ediyorsun deyince, Sa'd: Evet dedi. Kendi aralarında tartıştılar. Umeyye, Sa'd'a: Ebu'I-Hakem'e sesini yükseltme, dedi. Çünkü o bu vadidekilerin efendisidir. Daha sonra Sa'd dedi ki: Allah'a yemin ederim eğer Beyt'in etrafında tavaf etmekten beni engelleyecek olursan andolsun senin Şam ile olan ticaretini keserim. (Abdullah b. Mes'ud) dedi ki: Umeyye, Sa'd'a: Sesini yükseltme, demeye koyuldu ve onu tutmaya çalıştı. Fakat Sa'd kızarak: Beni bırak, çünkü ben Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i seni öldüreceğini söylerken dinledim, dedi. Beni mi, diye sordu. Sa'd: Evet dedi. Bunun üzerine Umeyye: Allah'a yemin ederim, Muhammed konuştu mu yalan söylemez deyip, hanımının yanına döndü ve dedi ki: Yesribli kardeşimin bana ne söylediğini bilmiyor musun? Hanımı: Ne söyledi diye sordu. Umeyye dedi ki: Onun söylediğine göre o Muhammed'i beni öldüreceğini söylerken dinlemiş. Hanımı dedi ki: Allah'a yemin ederim Muhammed yalan söylemez. (Abdullah b. Mes'ud) dedi ki: (Mekkeliler) Bedir'e gitmek üzere çıkıp da Bedir için savaş çağrısı yapıldığında hanımı ona: Yesribli kardeşinin sana söylediğini hatırlamadın mı, dedi. Umeyye savaşa çıkmak istemedi Fakat Ebu Cehil ona: Sen bu vadinin şereflilerindensin. Bir ya da iki gün yola devam et, dedi. O da onlarla iki gün yola gitti ve Allah canını aldı." Bu Hadis 3950 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (ibn-i Ömer) r.a.'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "İnsanların yüksekçe bir yerde toplanmış olduklarını gördüm. Ebu Bekir kalktı, bir ya da iki kova çekti, fakat kova çekişinde kısmen bir zayıflık vardı. Allah ona mağfiret buyursun. Sonra Ömer (kovayı) aldı. Elinde büyükçe bir kovaya dönüştü. Onun çekişi gibi insanlar arasında çeken bir dahiyi görmedim ve nihayet insanlar çevresinde (o sudan, bereketinden yararlanmak üzere) konaklayıp, yerleşti. " Bu Hadis 3676,3682,7019 ve 7020 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Osman dedi ki: "Bana haber verildiğine göre Cibril aleyhisselam, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti. Yanında Ümmü Seleme bulunuyordu. Konuşmaya koyuldu, sonra kalktı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ümmü Seleme'ye: Bu kimdir diye sordu. -Ya da bunun gibi bir söz söyledi.- Ümmü Selerne: Bu, Dihye'dir dedi. Ümmü Seleme dedi ki: Allah'a yemin ederim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Cibril'den haber verdiği hutbesini işitinceye kadar ben o kimseyi Dihye'den başka birisi sanmadım. -Yada ravi buna yakın sözler söyledi.- Dedi ki: Ebu Osman'a sen bunu kimden dinledin, diye sordum. O: Usame b. Zeyd'den diye cevap verdi." Bu Hadis 4980 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: Bu bölümün 49. hadisi (3631 no'lu hadis) olan Cabir'in rivayet ettiği ve saçaklı yaygıIarın sözkonusu edildiği hadie sözü geçen "namat (tüylü yaygı)", üzerinde ince bir tüy bulunan yaygıya denilir. ileride buna dair açıklamalar Nikah bölümünde gelecektir (5161. hadis) Nebi sallaliahu aleyhi ve sellem'in bu sözleri ona evlendiği vakit söylediği de orada sözkonusu edilecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer r.a.'dan rivayete göre "Yahudiler Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldiler. Ona aralarından bir erkek ve bir kadının zina ettiğini söylediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendilerine: Recm ile ilgili olarak Tevrat'ta ne görüyorsunuz, dedi. Onlar: Biz bunu yapanları rezil ederiz ve onlara celde vururuz, dediler. Bunun üzerine AbduIlah b. Selam: Yalan söylediniz, dedi. Onda (Tevrat'ta) recm vardır. Bunun üzerine Tevrat'ı getirdiler ve yaydılar. Onlardan birisi elini recm ayeti üzerine koydu. Öncesini ve sonrasını okudu. AbduIlah b. Selam ona: Elini kaldır dedi. Elini kaldırınca Tevrat'ta recm ayetinin olduğunu gördüler. Muhammed doğru söylemiştir, onda recm ayeti varmış, dediler. ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zina edenlerin recmedilmesini emir buyurdu. Abduııah (b. Ömer) dedi ki: Ben adamın kadının üzerine eğilerek taşlardan onu korumaya çalıştığını gördüm." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Yüce Allah'ın: "Kendi öz oğuııarını tanıdıkları gibi onu tanırlar" buyruğu ile ilgili olarak İbn Ömer'in rivayet ettiği hadisi zikretmektedir. Bu hadis zina eden iki Yahudi ile alakalı bir kıssayı ihtiva etmektedi İleride bu hadise dair yeterli açıklamalar yüce Allah'ın izniyle Hadler bölümünde (6819. hadiste) gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes'ud r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde ay iki parçaya ayrıldı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Şahit olunuz, diye buyurdu." Bu Hadis 3869, 3871, 4864 ve 4865 numara ile gelecektir. Diğer tahric edenler: Tirmizi Tefsirul Kur’an; Müslim, Sıfat-il Kıyame
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre onlara şunu anlatmıştır: "Mekkeliler Restilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den kendilerine bir ayet (mucize) göstermesini istediler. O da onlara ayın yarılmasını gösterdi." Bu Hadis 3868, 4867 ve 4868 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre: Ay Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında (ikiye) yarıldı. Bu Hadis 3870 ve 4866 numara ile gelecektir. Ay'ın ikiye yarılmasına Şakk-ı kamer denir. 28. BAB
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından iki adam karanlık bir gecede Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanından çıktıklarında beraberlerinde önlerini aydınlatan iki kandil gibi bir şey de vardı. Yolları ayrılınca onlardan her birisiyle bir tane kaldı ve her biri hanımının yanına varıncaya kadar bu böyle sürdü
- Bāb: ...
- باب ...
Muğire bin Şu'be'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ümmetimden bir kısım insanlar üstün olarak kalmaya devam edecekler ve AIlah'ın emri onlara gelinceye kadar onlar bu üstünlüklerini sürdüreceklerdir. " Bu Hadis 7311 ve 7459 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Ümmetimden bir topluluk, Allah'ın emrini dimdik ayakta tutmaya devam edeceklerdir. Onları yardımsız bırakanların da, onlara muhalefet edenlerin de onlara zararı olmayacaktır. Onlar, Allah'ın emri kendilerine gelinceye kadar bu halleri üzere böyle devam edeceklerdir." Umeyr dedi ki: "Ve onlar Şam'da olacaklardır." Muaviye dedi ki: İşte bu Malik, onun Muaz'ı: 'Ve onlar Şam'da olacaklardır' derken işittiğini ileri sürmektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Urve (el-Barikl)'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona kendisine bir koyun satın almak üzere bir dinar vermişti. O da bir dinara onun için iki koyun aldı. Daha sonra o koyunlardan birisini bir dinara sattı. Ona bir dinar ve bir koyun getirince Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem alışverişIerinin bereketli olması için ona dua etti. O bakımdan toprak dahi satın alsaydı, hiç şüphesiz ondan da kar ederdL" Diğer tahric edenler: Tirmizi Buyu; Ebu Davud, Buyu’ Tirmîzî bu hadisi rivayet etti ve dediki: Bazı ilim adamları bu hadisin hükmünü uygulayıp görüşlerini bu hadise göre ortaya koymuşlardır. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Kimi ilim adamları ise bu hadisin hükmünü almamışlardır. Şâfii ve Hammad b. Zeyd’in kardeşi Saîd b. Zeyd bunlardandır. Ebû Lebîd’in ismi Limâze b. Zeyyad’tır. BU HADİS’İN EBU DAVUD RİVAYETİNDE İZAH VAR, DİLERSEN BURAYA TIKLA [-3643-] Fakat ben (Urve'den rivayette bulunan Şebib) onu şöyle derken dinledim: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Hayır kıyamet gününe kadar atların perçemlerinde düğümlenmiştir." (Şebib) dedi ki: Ben onun evinde yetmiş tane at gördüm. Süfyan dedi ki: "(Urve) ona (Nebi efendimize) kurbanlık bir koyun satın alırdı
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer r.a.'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Atların perçeminde hayır kıyamet gününe kadar düğümlenmiş kalacaktIL
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'ten rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Atların perçeminde hayır düğümlüdür
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "At üç kişi içindir: Bir adam için ecirdir, bir adam için setredicidir, bir adam için de vebaldir. Atın kendisi için ecre sebep olduğu kişiye gelince: Bir adam atı Allah yolunda bağlamış ve bir meradan ya da bir bahçeden ona uzun bir yular salmış. Bu atın o yuları uzunluğunda meradan ya da bahçeden yediği her bir şey, onun için hasenat olarak yazılır. Eğer yularını koparıp bir ya da iki tur atacak olur ise çıkaracağı pislikler onun için hasenat olur. Eğer bir ırmağa uğrayıp,ordan su içse kendisi ona su içirmek istemese dahi bu onun için hasenat olur. Bir adam da atı muhtaç olmamak, iffetini korumak için bağlar ve atın kendisinde ve sırtında Allah'ın hakkını unutmazsa bu at, aynı şekilde onun için setredici olur . Bir diğer adam atı övünmek, riyakarIık ve Müslümanlara düşmanlık için bağlayacak olursa o da bir vebal olur. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e eşeklere dair de soru sorulunca şöyle buyurdu: Onlar hakkında bana sadece şu eşsiz ve kapsamlı ayet indirilmiş bulunmaktadır: "Kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onu görecektir, kim de zerre ağırlığınca bir şer işlerse onu görecektir."[Zilzal]
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sabahleyin erkenden Hayber'in önüne vardı. Oradakiler ellerinde çapalarıyla dışarı çıkmışlardı. Onu görünce: Muhammed ve ordu, dediler. Koşarak kaleye doğru gittiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ellerini kaldırarak şöyle buyurdu: Allahu ekber harap oldu Hayber. Biz bir kavmin düzlüğüne indik mi uyarılanların sabahı pek kötü olur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü dedim. Senden çokça hadis dinledim ama onları unutuyorum. Sırtındaki ridanı (yere) yay, diye buyurdu. Ben de yaydım. Onun içine eliyle avuçlar gibi yaptı. Sonra: Bunu topla, dedi. Ben de topladım, ondan sonra hiçbir hadisi unutmadım." Fethu'l-Bari Açıklaması: (3629 numaralı hadiste geçen) "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından iki adam" Useyd b. Hudayr ile Abbad b. Bişr'dirler. Yüce Allah'ın izniyle az sonra Ashabın Faziletleri bölümünde buna dair açıklamalar gelecektir. 3642- "Ona alışverişierinin bereketli olması için dua etti." Hadis fuduli denilen alışverişin caiz oluşuna delil gösterilmiştir. ŞafiI ise bu hususta açık bir hüküm belirtmeyerek bir sefer: Sahih değildir, çünkü bu hadis sabit değildir, demiştir. Müzeni'nin ondan naklettiği rivayet budur. Bir sefer de: Eğer bu hadis sahih ise ben de bu kanaatteyim, demiştir