Sunan Ibn Majah
...
(37) Kitāb: Zuhd
(37) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zerr-i Ğifârî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Dünya'ya rağbet göstermemek, ondan yüz çevirmek, ne helal şey'i haram etmekledir, ne de malı zayi etmek (atmak veya yersiz harcamak) tadır. Ve lakin dünyaya rağbet göstermemek, senin ellerinde bulunan (ni'met ve imkanlar)'a Allah'ın elinde (yani hazinesinde) olan (ni'met ve imkânlar) dan fazla güvenir (umutlanır) olmamandır ve başına bir musibet geldiği zaman sevabından dolayı ona gösterdiğin rağbet (ve rızan) ın, başına o musibetin faraza gelmemiş olması arzusundan fazla olmasıdır. Hişam dediki: Ebu İdrîs el Havlani, konuşmasında: Hadisler içinde bu hadîsin durumu altın içinde som altının durumu gibidir, demiştir. Diğer tahric: Tirmizi
- Bāb: ...
- باب ...
Sahabîlik şerefine kavuşan Ebu Hallâd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Siz, kendisine dünyaya rağbet göstermemek ve az konuşmak hasleti verilmiş olarak bir adam gördüğünüz zaman ona yaklaşınız (sözlerini dikkatle dinleyiniz). Çünkü o kimse hikmetli söz söyler.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: İbni Mace de Ebu Hallad'ın bundan başka hadisini rivayet etmemiştir. Kütüb-i Sitte'nin kalanlarının sahibIeri ise onun hiç bir hadisini rivayet etmemişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl bin Sa'd es-Sâidî (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Bir adam (bir gün) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gelerek: Yâ Resûlallah! Bana öyle bir amel göster ki ben onu işlediğim zaman beni Allah sevsin ve insanlar da sevsin, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Dünyaya rağbet gösterme ki Allah seni sevsin ve insanlar'ın ellerinde bulunan (ni'met ve imkânlar) dan yüz çevir ki onlar (da) seni sevsin, buyurdu.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Halid bin Amr bulunur. Bu ravi zayıf olup, zayıflığı hakkında ittifak edilmiş ve hadis uydurmakla itham edilmiştir. EI-Akili onun bu hadisini rivayet ederek: Bunun Sevri'den rivayetinin aslı yoktur, demiştir. Lakin Nevevi bu hadisin sonunda: Bunu İbni Mace ve başkası hasen senedlerle rivüyet etmişler, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Vâil (Şakîk bin Seleme)'nin kavminden bir adam olan Semûre bin Sehm (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ebu Hâşim bin Utbe (r.a.), veba hastalığına yakalanmış halde iken yanına vardım. Biraz sonra Muâviye (bin Ebî Süfyan) (r.a.), onun ziyaretine geldi. Ebu Hâşim bir ara ağladı. Bunun üzerine Muâviye: Seni ağlatan şey nedir? Ey Dayım! Seni ızdırab'a sokan bir acı'mı, yoksa artık safası gitti (diye) dünyaya düşkünlük mü? dedi. Ebu Hâşim: Onların hiç birisi için değildir. Ve lâkin Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana bir tavsiyede bulundu, keşke o tavsiyeye uymuş olaydım (diye hayıflanıyorum). O : (Ey Eba Haşim!) Senin, bâzı kavimler arasında taksim edilecek (hazîneye âit) bir takım mallara yetişmen kuvvetle umulur. O mallardan sana ancak bir hizmetçi ve Allah yolunda (üstünde yolculuk edeceğin) bir binek hayvanı yeter, buyurdu (idi). Sonra ben (o mallara) yetiştim de (o tavsiye hilâfına mal) biriktirdim." Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi, Nesai ve İbni Hibban da rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Selmân (ı Fârisî) (r.a.) hastalandı. Sa'd (bin Ebî Vakkas) (r.a.) da onu ziyarete gitti. Baktı ki Selman ağlıyor. Bunun üzerine Sa'd, ona: Kardeşim! Seni ağlatan nedir? Sen Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile arkadaşlık etmek şerefine kavuşmadın mı? (Şöyle) değil mi, (böyle) değil mi? (yâni şu ve bu faziletlerin var), dedi. Selman: (Şu) iki şey'den birisi için ağlamıyorum: Ben ne dünyaya bir düşkünlükten dolayı ne de âhiretten hoşlanmamaktan dolayı ağlıyorum Ve lakin Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana bir tavsiyede bulundu (idi) de ben kendimi o tavsiyenin sınırlarını mutlaka aşmış sanırım , dedi. Sa'd: O, sana ne tavsiye buyurdu? diye sordu. Selman: O, bana: Binek hayvanı üstünde yolculuk edenin azığı kadar (mal) birinize yeter, diye tavsiyede bulundu (idi). Halbuki ben kendimi o tavsiyenin sınırlarını mutlaka aşmış sanırım. Sana gelince Yâ Sa'd: Hüküm vereceğin zaman hükmünde, (hakları) taksim edeceğin zaman dağıtımında ve bir şeye niyetlendiğin zaman azminde Allah'tan kork (azabından sakın), dedi. (Râvilerden) Sabit demiştir ki: Selman (r.a.)'ın (vefat ettiğinde) yanında olan yirmi küsur dirhemlik nafakadan başka bir mal bırakmadığı haberi bana ulaştı." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Ca'fer bin Süleyman ed-Dubai bulunur. Bu ravinin hadisini Müslim kendi Sahih'inde rivayet etmiş ve İbn-i Main de onu güvenilir saymış ise de İbnü'l-Medini: ''Bizce güvenilir, fakat Sabit'ten münker olan bir hayli hadis rivayet etmiş,'' demiştir. Buhari de zayıf raviler bölümünde: 0, hadisinin bazısında muhalefet eder, demiştir. İbni Hibban da. güvenilir raviler bölümünde: O; Ebü Bekir ve Ömer (r.a.)'a buğzederdi; demiştir. Yahya bin Said de onu zayıf sayardı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebân bin Osman bin Affân (r.a.)'da.n; Şöyle demiştir: Zeyd bin Sabit (r.a.) (bir defa) gündüz yansı (halîfe) Mervân (bin el-Hakem)'in yanından çıktı. Ben: Mervân bu (zamansız) saatte Zeyd bin Sâbit'e mutlaka sormak istediği bir şey için ona haber gönderdi (yanına çağırttı), dedim ve (çağırılma sebebini) Zeyd bin Sâbit'e sordum. Bunun üzerine Zeyd: Mervân, bize Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittiğimiz bâzı şeyler sordu. Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şu buyruğu işittim, dedi: Kim ki arzusu, amacı dünya olursa Allah o kimsenin aleyhine İşini darmadağın eder, fakirliğini iki gözünün arasında kılar (yâni dünyalığı elde etmek uğrunda sıkıntılar çeker, ihtirası da dinmez) ve dünya (ni'met ve malın) dan kendisi için (kaderinde) yazılmış olan miktardan başka hiç bir şey ona gelmez. Kimin niyeti, arzusu âhiret olursa Allah o kimse için (dağınık) işini toparlar (düzenler), zenginliğini kalbine yerleştirir, dünya (ni'metleri ile malı) da boyun eğerek ona (rahatlıkla) gider." Not: Zevaid'de şöyle söylenmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ûd) (r. a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den şu buyruğu işittim: Kim çok arzuları tek arzu — Âhiret arzusu — hâline döndürürse, Allah onun dünyaya ait arzusu için yeterdir. Ve kim ki dünya ahvali hakkındaki arzuları dağılırsa veya arzular kendisini dağıtırsa, derelerinin hangisinde helak olduğuna Allah iltifat etmeyecektir." BU HADİS GEÇMİŞTİ O HADİS İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hüreyre (r.a.)'den merfu' olarak rivayet edildiğine göre Allah Subhânehu şöyle buyurur: Ey Âdem oğlu! Bana ibâdet (kulluk) etmek için (dünya ile ilgili arzularından) feragat et ki, ben senin göğsüne zenginlik doldurayım ve senin fakirliğine sed çekeyim. Şayet (böyle) yapmazsan senin göğsüne meşguliyetler dolduracağım ve fakirliğine sed çekmiyeceğim. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi, Ahmed, İbni Hibban, Beyhaki ve Hakim de rivayet etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
Benî Fihr'in kardeşi el-Müstevrid (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyururken işittim: Ahiret (ni'metleri) karşısında dünya (ni'metleri) nin durumu (ve değeri) ancak birinizin (el) parmağını denizin içine koyması durumu (gibi)dir. Artık parmağın (o sudan) ne ile döneceğine bir bakıversin. Diğer tahric: Müslim, Tirmizi AÇIKLAMA
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hasır üzerinde yattı. Hasır O'nun (mübarek) derisinde iz yaptı. Bunun üzerine ben: Babam anam sana feda olsun Yâ Resulaüah! Keşke bize haber vereydin de senin için hasır üstüne, seni on (un iz yapmasın) dan koruyacak bir şey sereydik, dedim. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Ben, dünya (ni'metleri) ile beraber değilim. Benim dünya ile beraberliğim ancak bir ağacın altında biraz gölgelenip (dinlenip), sonra giden ve ağacı bırakan (yolcu) bir binici (nin ağaçla beraberliği) gibidir, buyurdu. Diğer tahric: Tirmizi, Ahmed, Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl bin Sa'd (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz, Zü'l-Huleyfe'de Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idik. O, şişkinlikten ayağı havaya kalkmış murdar bir davarla ani olarak karşılaştı. Bunun üzerine O: Şu murdar davarın sahibinin yanında kıymetsiz olduğunu görüyor musunuz? Nefsim elinde olan (Allah) a yemin ederim ki Allah katında dünya, sahibi yanında şu davardan daha kıymetsizdir ve eğer dünya Allah katında bir sivrisinek kanadı kadar kıymetli olsaydı Allah bir kafire dünya (suların) dan bir damla (bile) hiç içirmezdi, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Zekeriyya bin Manzıir bulunur. Bu ravi zayıftır. Ancak şu var ki hadisin asıl metni sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
El-Müstevrid bin Şeddâd (r. a.)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), atılmış murdar bir sahle (yâni kuzu veya oğlak) üzerine vardığı zaman beraberinde bulunan kervan içinde ben (de) muhakkak vardım. El-Müstevrid demiştir ki î Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (o ölü hayvanın başına vardıktan) sonra: Şu murdar hayvanın sahipleri yanında kıymetsiz olduğunu görüyormusunuz? buyurdu — veya buyurduğu gibidir —. El-Müstevrid demiştir ki: Yâ Resülallah! Sahipleri onu ancak kıymetsizliğinden dolayı atmışlar, denildi. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aeyhi ve Sellem): Nefsim elinde olan (Allah) a yemin ederim ki Allah yanında dünya, sahipleri yanında şu hayvan'dan daha kıymetsizdir, buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'dtn; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şunu buyururken işittim: Dünya, mel'undur. Dünyadaki şeyler de mel'undur. Ancak Allah'ı anmak, Allah'ın sevdiği şeyler, âlim ve ilim öğrenen bu hükmün dışındadır. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Dünya mu'minin zindanı ve kâfir'in cennetidir. Diğer tahric: Bu hadisi Müslim, Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vücûdumun bazısını tuttu ve: Ya Abdallah! Sen dünyada (vatanından uzak) bir yabancı gibi yahut bir yoldan geçen (yolcu) gibi ol ve kendi nefsini mezarlar halkından (ölülerden) say, buyurdu. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Muâz bin Cebel (r. a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bana) : Sana cennetin padişahların (ın sıfatların) dan haber vermiyeyim mi? buyurdu. Ben: Bela (Evet tabi), dedim. O: Zayıf olup (toplum nazarında) zayıf görülen, eski iki parça elbiseye bürünen, kendisine hiç değer ve iltifat gösterilmeyen ve (bir şeyin olması veya olmaması için) Allah'a yemin (veya duâ) ederse Allah onun duası (veya yemini) nin gereğini (keremiyle) yapacak (derecede Allah katında kıymetli mu'min) olan her adamdır, buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Harise bin Vehb (el-Huzâî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Dikkat ediniz! Ben size cennetlik olanları haber veriyorum: Zayıf olup (toplum nazarında) zayıf görülen her (mu'min) kimse. Dikkat ediniz! Ben size cehennemlik olanları (da) haber veriyorum: Katı yürekli, mal biriktirmeye çok düşkün olup hayırda harcamamak için çok cimrilik eden ve ululuk taslayan kimseler, Diğer tahric: Bu hadfsi Buhari. Müslim. Tirmizi ve Nesai de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ümâme (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Benim itikadıma göre hâline insanların en çok imrenmeleri uygun olan kişi şu sıfatları taşıyan kimsedir: (Yükü ve) Hâli hafif, namazdan pay sahibi, insanlar içinde gizli kalan (pek tanınmayan) ve (toplumda) kendisine değer verilmeyip iltifat edilmeyen mu'min. Onun rızkı yetecek kadar olup buna sabretti. Ölümü de çabuk oldu, mîras olarak geriye bıraktığı mal az, (arkasında) ağlıyan kadınları da azdı. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ravi Eyyub bin Süleyman'ın zayıflığı sebebiyle bunun senedi zayıftır. Ebu Hatim onun mechul olduğunu söylemiş, Zehebi de Tabakat'ta ve başka kitaplarında bu hususta Ebu Hatim'i te'yid etmiştir. RavI Sadaka bin AbdilIah'ın zayıflığı hususunda da ittifak vardır. Zevaid'in sözü burada bitti. (Sindi demiştir ki) Ben derim ki: Ebu Ümame (r.a.)'ın bu hadisinI Tirmizi, hasen saydığı başka bir senedIe ve daha uzun bir metin halinde rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ümâme el-Hârisî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Bezâze, imândandır.» Râvi demiştir ki Bezâze kişinin üst ve başının eskiliğidir. Yâni (gönül alçaklığı maksadıyla) sert ve süssüz eski elbise giymektir." Diğer tahric: Hakim, Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Esma bint-i Yezîd (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre; Kendisi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in (sahabîlerine): «Dikkat ediniz! Ben size en hayırlı olanlarınızı bildirmlyeyim mi?» buyurduğuna, sahabîlerin: Bela (evet tabi) Ya Resulallah, diye karşılık verdiklerine ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in (bunun üzerine): Siz'in en hayırlılarınız o (mu'min) kimselerdir ki görüldükleri zaman Allah (Azze ve Celle) hatırlanır», buyurduğuna şahid olmuştur." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi hasendir. Ravilerden Şehr bin Havşeb ile Süveyd bin Sa'd hakkında ihtilaf vardır. Senedin kalan ravileri güvenilir zatlardır. Diğer tahric: Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl bin Sa'd es-Sâidî (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Bir kere Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanından (zengin) bir adam geçti. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (yanında bulunanlara): Bu (zengin) adam hakkında ne dersiniz? buyurdu. Orada bulunanlar: Bu adam hakkında senin görüşüne uygun söz söyleriz. (Dış görünüşe göre ve dünyalık açısından ise) şöyle söyleriz: Bu adam İnsanların en şereflilerindendir. Bu adam (bir kız - kadın ile) evlenmek isterse evlenilmeye, (bir şey için) şefaatçi (aracı) olursa, şefaatçiliği (aracılığı) kabul edilmeye, bir şey söylerse sözü dinlenmeye lâyık bir kimsedir, dediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de sustu. Bu esnada (fakir olan) başka bir adam geçti. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Bu adam hakkında ne dersiniz? diye sordu. Orada bulunanlar: Vallahi Yâ Resulallah! Biz şöyle deriz: Bu adam, müslümanların fakirlerindendir. Bu şuna layıktır! (Bir kız-kadın ile) evlenmeye taIip olursa onunla evlenilmez, (bir şey için) şefaatçi (aracı) olursa şefaatçiliği (aracılığı) kabul edilmez ve bir şey söylerse sözü dinlenmez, dediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Bu (fakir) şüphesiz, öbür (zengin) adam gibi dünya dolusu insanlardan hayırlıdır» buyurdu. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, Nikah ve Rikak bölümlerinde rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İmrân bin Husayn (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah şüphesiz, maddî yönden bakıma muhtaç çoluk çocuk sahibi olup dilencilik ve haram kazançtan kaçınan, fakir mu'min kulunu sever." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Kasım bin Mihran bulunur. El-Ukayli: Bunun İmran (r.a.)'den hadis işitmesi sabit değll, demiştir. Ravi Musa bin Ubeyde'nin de rivayeti bırakılmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Mu'minlerin fakirleri cennete zenginlerden yarım gün (yâni) beşyüz yıl Önce girerler. AÇIKLAMA 4124’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz, muhacirlerin fakirleri cennete onların zenginlerinden beşyüz yıl kadar önce girerler. AÇIKLAMA 4124’te
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Muhacirlerin fakirleri, Allah'ın zengin muhacirlere kendilerinden fazla mazhar kıldığı fazilet (bir takım mâlî ibâdetler) hususunda Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e şikâyette bulundular (yani zenginleri gibi mâli ibâdetler yapamamanın üzüntüsünü arzettiler). Bunun üzerine O: Ey fakirler gurubu, dikkat ediniz! Ben mu'mirilerin fakirlerinin cennete zenginlerinden yarım gün, (yâni) beşyüz yıl önce gireceklerini size müjdeliyorum, buyurdu.*' (Râvilerden) Mûsâ (bu hadîsi rivayet ettikten) sonra şu âyeti okudu: ‘...... şüphesiz Rabbinin katında birgün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.’ (Hac, 47) Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Abdullah bin Dinar, Abdullah bin Ömer (r.a.)'den hadis işitmemiştir. (Halbuki ondan rivayet ediyor). Ravi Musa. bin Ubeyde de zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ca'fer bin Ebî Talib (r.a.), fakirleri (çok) sever, onların yanında oturur, onlarla konuşur (sohbet eder) ve onlar da onunla konuşur (sohbet eder) di. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de ona Ebü'l-Mesâkin (yâni fakirlerin babası) ismini verirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudrî (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Miskinleri seviniz. Çünkü ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i duasında şöyle derken işittim: Allahım! Beni miskin olarak yaşat, miskin olarak öldür ve beni miskinler zümresi içinde hasret." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ravi Ebü'l-Mübarek künyeli zatın adı bilinmiyor ve kendisi tanınmıyor. Ravi Yezid bin Sinan da zayıftır. El-Hakim bu hadisi sahih saymış. İbnü'l-Cevzi ise mevdu hadislerden saymıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Habbâb (bin Eret) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisi Allah Teâlâ'mn; "Sabah akşam, Rab'Ierinin rızâsını dileyerek O'na duâ edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zâlimlerden olasın." (En'âm, 52) buyruğu hakkında şöyle demiştir: EI-Akra' bin Habis et-Temîmi ve Uyeyne bin Hısn el-Fezârî (Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ziyaretine) geldiler ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i mu'minlerin zayıflarından bir gurubun içinde oturup Suheyb, Bilâl, Ammâr ve Habbâb ile beraber iken buldular; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in etrafında onları görünce o zayıf sahâbîleri küçümsediler, hakir gördüler. Nihayet Onun yanına varıp O'nunla yalnız kaldılar (yâni biz de bir kenara çekildik) ve onlar: (Yâ Resulallah, ziyaretine geldiğimizde) bir oturumu bize tahsis etmeni muhakkak isteriz ki Araplar bununla bizim üstünlüğümüzü tanısınlar. Çünkü senin yanına Arap hey'etleri gelir.. Bu itibarla Arabların bizi şu kölelerle (yâni fakir mü si umanlarla) beraber görmelerinden utanırız. Onun için biz senin yanına geldiğimiz zaman köleleri yanından kaldır. Sonra biz huzurundan ayrılınca dilersen onlarla beraber otur, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (de) : Peki, buyurdu. Bu kere onlar: O halde bu teklifimizi kabul buyurduğuna dâir bizim için bir yazı yazdır, dediler. Habbâb dedi ki: Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir yaprak kâğıd istedi ve yazı yazması için Ali (r.a.)'ı çağırttı. Biz de meclisin bir kenarında oturuyorduk. O sırada Cebrail (Aleyhisselâm) indi ve; "Sabah akşam Rab'lerinin rızâsını dileyerek O'na duâ edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zalimlerden olasın." (Enam, 52) âyetini (indirip) söyledi. Sonra el-Akra' bin Habis ve Uyeyne bin Hısn'ı anlatarak: "Ve işte böylece, "Allah aramızdan şunlara mı lütûfta bulundu?" deyiversinler diye bâzısını bâzısıyla imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?" (En'âm, 53) âyetini (indirip) söyledi. Bundan sonra: "Âyetlerimize imân edenler sana geldikleri zaman (onlara) de ki: Selâm sizlere. Rabb'iniz rahmet etmeyi kendi üzerine aldı — vaadetti —." (En'âm, 54) âyetini (indirip) söyledi. Habbâb dedi ki: Bu âyetler indikten sonra biz O'na öyle yaklaştık ki dizlerimizi O'nun dizi üzerine bıraktık ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizimle beraber otururdu. Sonra kalkmak istediği zaman kalkar ve bizi bırakırdı (yâni biz ondan sonra kalkıp dağılırdık). Sonra Allah (Azze ve Celle): "Rablerinin rızâsını dileyerek sabah akşam O'na duâ edenlerle beraber nefsini sabırlı tut (yâni onlarla sohbet etmeye tahsis et); dünya hayatının süsünü arzulayarak gözlerini o kimselerden (başkasına) çevirme (eşraf kimselerle—özel— oturum yapma). Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz ve hevesine uyup da işi furut (yâni helak olmak) olan (yâni Uyeyne ve el-Akra') a uyma" (Kehf, 28) âyetini indirdi. Habbâb: ..... dan maksad) Üyeyne ve el-Akra'ın işidir, dedi. (Habbâb sözüne devamla) Sonra Allah onlara (yâni mu'minlere ve kâfirlere) iki adamın misâlini (Kehf sûresinin 32 ilâ 44. âyetlerinde) ve dünya hayatının misâlini (Kehf sûresinin 45. âyetinde) getirdi (yâni anılan âyetleri indirdi). Habbâb dedi ki: (Kehf sûresinin 28. âyeti indirildikten) sonra biz (yâni fakir - zayıf sahabiler) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde otururduk. O'nun kalkacağı saate varınca biz O'nu bırakıp kalkıyorduk ki, O da kalksın." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır. Müslim, Nesai ve Müellif, yani İbni Mace bu hadisin bazısınl Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a.)'ın hadisi olarak rivayet etmişler - 4128 nolu hadise bak
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd (bin Ebî Vakkas) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Şu âyet biz altı kişi hakkında indi: Benim hakkımda ve İbn-i Mes'ûd, Suheyb, Ammâr, Mıkdâd ve Bilâl (r.a.) hak kında. Sa'd dediki, Kureyş (müşrikleri) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e: Biz onlara (yâni yukarda isimleri geçen sahâbîlere) tâbi olmaya kesinlikle razı olmayız. Bu sebeple onları yanından kov, diye teklifte bulundular. Sa'd, dedi ki: Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kalbine girmesini Allah'ın dilediği bir şey (yâni tekliflerine uymak düşüncesi) de O'nun kalbine girdi. Sonra Allah (Azze ve Celle): "Rablerinin rızâsmı dileyerek sabah akşam O'na dua edenleri (yanından) kovma..." (En'âm, 52) âyetini indirdi. Diğer tahric. Bu hadisi Müslim ve Nesai de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudrî (r. a.)'dea. rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Malı şöyle, şöyle, şöyle ve şöyle yapanlar hâriç, dünyalığı çok olanlara yazıklar olsun, buyurdu. — "Şöyle" kelimesi) dört (defa buyurulmuş) tur: (Yâni) Sağından, solundan, önünden ve arkasından (fakirlere, hayır yollarına harcayanlar). Not: Zevald'de şöyle denilmiştir: Atiyye el-Avfi ve kendisinden rivayet eden ravi zayıftır. Ahmed de kendi Müsned'inde bu hadisi Muhammed bin Ubeyd'den el-A'meş aracılığıyla Atıyye'den bu senedIe rivayet etmiştir. AÇIKLAMA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer' (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Malı şöyle ve şöyle yapan (yâni belirli bir parçasını etrafındak fakirlere, hayır yollarına harcayan) ve onu helâl yoldan kazananlar hâriç, dünyalığı en çok olanlar, kıyamet günü (rütbece) en aşağı olanlardır." Not: Zevald'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır. AÇIKLAMA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)*den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Şöyle, şöyle ve şöyle yapanlar (yâni malının belirli bir kısmını fakirlere, hayır yollarına harcayanlar) hâriç, dünyalığı en çok olanlar. (âturette rütbece) en aşağı olanlardır, buyurdu. "Şöyle" kelimesi) üç defa (buyurulmuş)tur." Not: Zevaid de: Bu hadis’in isnadı sahih, ravileri sikadır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Yanımda Uhud (dağı) kadar altın olup da ondan bir parça yanımda kaldığı halde (iki gün geçip) üçüncü bir gecenin gelmesini sevmem. Bir borcu ödemek üzere (o altından) saklıyacağım parça hâriç. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi hasendir. Ravi Yakub bin Humeyd hakkında ihtilaf vardır. Ebu Süheyl'in adı Nan bin Malik bin Ebi Amir el-Asbahi'dir, bu zat Malik bin Enes'in amcasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Anır bin Ğaylân es-Sakafî (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allahım! Kim bana iman edip beni tasdik eder (doğrular) ve getirdiğim (Din) in senin katından (gelme) yegâne hak (din) olduğunu bilirse, sen o kimseye az mal ve az çocuk ver, sana kavuşmayı ona sevimli kıl ve ölümünü çabuklaştır (yâni ömrünü uzun tutma). Kim de bana imân etmez, beni tasdik etmez (doğrulama?.) ve benim getirdiğim (Din)in senin katından (gelme) yegâne hak (din) olduğunu bilmezse o kimseye çok mal ve çok çocuk ver ve ömrünü uzat. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu senedin ravileri güvenilir zatlardır. Hadis mürseIdir. Zevaid yazarı demiş ki: İbni Mace de, bu Amr'ın bundan başka hadisini rivayet etmemiştir, Kütüb-i Sitte'nin kalanlarında Amr'ın hiç bir hadisi yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
Nukade el-Esedî (r.a.)'den; Şöyle demiştir; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni bir adam'a göndererek ondan meniha (yâni geçici bir süre için karşılıksız sütünden yararlanılacak) bir dişi deve istedi. Adam bu isteği yerine getirmedi. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni başka bir adama gönderdi. Bu adam O'na (sağmal) bir deve gönderdi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) deveyi görünce : Allahım! Bu deveyi ve onu göndereni bereketlendir, diye duâ buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Beni bulunur. İbn-i Hibban onu güvenilir raviler arasında anmıştır. Zehebi de onun mechul olduğunu söylemiştir. Senedin kalan ravileri güvenilir zatlardır. Zevaid yazarı: Yalnız İbni Mace'nin rivayet ettiği bu hadisten başka Nukade (r.a.)'in hiç bir hadisi Kütüb-i Sitte'de yoktur, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir; Altın kul'u, gümüş kul'u, saçaklı elbise kul'u ve kareli elbise kul'u olan kimse mutsuz olsun. O (çıkar düşkünü muhteris) kişiye (dilediği) verilirse memnun olur, verilmezse (ödevini) îfâ etmez. AÇIKLAMA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Altın kul'u, gümüş kul'u ve kareli elbise kul'u olan kimse, sürünsün ve baş aşağı yuvarlansın. Vücûduna diken batınca da cımbızla çıkaran bir kimseyi bulamasın
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Zenginlik mal çokluğundan değildir. Lâkin zenginlik nefis (ve gönül) zenginliğidir. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari. Müslim, Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr bin el-As (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: İslam dinine erdirilen, yetecek derecede rızkı verilen ve buna kanaatkâr olan kimse muhakkak felah bulmuştur. Diğer tahric: Müslim, Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir; Allahıml Muhammed'in ev halkının rızkını geçinecek kadarcık kıl
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Her zengin ve her fakir kıyamet günü dünyada rızkının geçinecek kadarcık verilmiş olmasını muhakkak arzulayacaktır
- Bāb: ...
- باب ...
UbeyduIIah bin Mıhsan el-Ensarî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Ey Mu'minier!) Siz'den kim vücutça sağlıklı, kalben emin olup yanında gününe yetecek kadarcık rızkı bulunursa bütün dünya ona verilmiş gibidir." Diğer tahric: Tirmizi ve Buhari el-Edebu’l-Müfred
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Siz (dünya işlerinde) kendinizden aşağı olanlara bakınız ve (dünyalık bakımından) sizden yukarı olanlara bakmayınız. Çünkü bu, Allah'ın ni'metini küçümsememenize daha lâyıktır. (Râvi) Ebu Muâviye (kendi rivayetinde) "üzerinizde olan — ni'metini —" demiştir. Diğer tahric: Müslim, Tirmizi ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Allah şüphesiz (mükâfatlandırma veya cezalandırma bakımından) sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz ve lâkin ancak amellerinize ve kalblerinize bakar. Diğer tahric: Tirmizi ve Müslim
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r. anha)'dan; Şöyle demiştir: Şüphesiz biz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in âl-i (yâni ev halkı) kesinlikle bir ay durup (bir yiyecek pişirmek için) o süre içinde ateş yakmazdık. O, (yâni yiyecek ve içecek olarak evde kullanılan şey) yalnız kuru hurma ve su idi. (Râvi İbn-i Numeyr: "Bir ay kalırdık" demiştir.) Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Tirmizi AÇIKLAMA 4146’da
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'dan; Şöyle demiştir: (And olsun ki) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in evlerinin hiç birisinde ateş dumanı görülmeksizin Onun ev halkının (üzerinden bir ay geçerdi ve) üzerlerine yeni ay gelirdi. (Âişe'nin râvisi Ebu Seleme demiş ki) Ben (Âişe'ye: Peki onların yemeği ne idi? dedim. Âişe: Siyah iki şey: Kuru hurma ve su. Bir de şu var ki, Ensâr'dan olan sadakatli komşularımız vardı. Bunların sağmalları bulunurdu. İşte bunlar sağmallarının sütlerini O'na gönderirlerdi. (O da bize içirirdi), dedi. (Râvi) Muhammed demiş ki: Ve onlar (yâni Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Ehli Beyt'i) dokuz evdi. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır. Müslim, bu hadisin bazısını bu cihetten rivayet etmiştir. AÇIKLAMA 4146’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer bin el-Hattâb (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i açlıktan bütün gün kıvranıp karnını doyuracak kötü hurma (bile) bulamıyorken gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Mâlik (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den defalarca t Muhammed'in canı elinde olan (Allah) a yemin ederim ki Muhammed'in ev halkı yanında ne bir sâ' dâne (yani 3.5kg hububat) ne de bir sâ kuru hurma sabahladı, buyruğunu işittim. O gün O'nun dokuz zevcesi şüphesiz vardı." Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup râvileri güveni. bir zâtlardır. îbn-i Hibbân da bunu Ebân el-Attâr yoluyla Katade'den bu senedle kendi Sahih'inde rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Muhammed'in ev halkında bir müd yemekten başka (azık olarak) bir şey sabahlamadı" veya "Muhammed'in ev halkında bir müd yemek (bile) sabahlamadı" buyurdu, demiştir." Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu, râvileri güvenilir bir seneddir. Râvi Ebü'l-Muğire'nin adı Abdülkuddüs bin Haccâc el-Havlânl'dir
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman bin Sured (r.a.)'den: Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanımıza geldi ve bir yiyecek maddesine gücümüz yetmediği (veya O'nun gücü yetmediği) halde üç gece (yemeksiz) durduk. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Tabii olan ravi mechuldür. Ravilerin isimlerine dair kitab yazarılardan ondan söz edeni görmedim ve onu bilemedim. AÇIKLAMA 4150’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den: Şöyle demiştir: Bir gün Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sıcak bir yemek getirildi. O da yedi ve yemekten sonra: El-Hamdu lillâh. Şu ve şu kadar zamandan beri karnıma sıcak bir yemek girmedi (idi), buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi hasendir. Ravi Süveyd hakkında ihtilaf vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, üstünde yattığı yatak, içi lif (yâni hurma yaprağı) ile dolu tabaklanmış deri idi. AÇIKLAMA 4154’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (bin Ebi Talib) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ali (bin Ebi Talibl ve (eşil Fatıma (r.a.) kendilerine ait bir hamil (hamil, yünden mamul, saçaklı beyaz çarşaftır) içinde (yatmakta) iken ResuluIlah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara vardı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o çarşafı, içi izhir (yani Mekke samanı denilen ot) ile doldurulmuş bir yastığı ve bir kırbayı (su tulumunu) çeyiz olarak onlara vermişti." AÇIKLAMA 4154’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer bin el-Hattâb (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girdim. O, bir hasır üstünde (uzanmış) idi. Ömer demiştir ki: Biraz sonra oturdum. Baktım ki O'nun üzerinde bir îzâr var ve üzerinde ondan başka bir şey yok. Bir de gördüm ki hasır O'nun mübarek böğründe iyice iz yapmış. Odasının bir kenarında da bir sâ' kadar bir tutam arpa ve biraz karaz (deri tabaklamada kullanılan selem ağacı meyvesi) gözüme ilişti. Henüz tabaklanmamış bir deriyi de asılı gördüm. Bu vaziyet karşısında gözlerim yaşardı. Bunun üzerine O: Seni ağlatan nedir, Ey Hattâb'ın oğlu? buyurdu. Ben de: Ey Allah'ın Nebi'i! Nasıl ağlamıyayım? Şu hasır senin böğründe iyice iz yapmış, şu hazanen (yâni azık için ayırdığın köşe) de gördüğüm şeyden başka bir şey göremiyorum. Halbuki şu Klsrâ ve Kayser, meyveler ile nehirler (ni'metlerin) de bulunurlar. Sen ise Allah'ın Nebi'i ve seçkin kulusun, kilerciğin de işte budur, dedim. Resul-i Ekrem {Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Ey Hattâb'ın oğlu! Âhiretin bize, dünyanın da onlara olmasına razı olmaz mısın? buyurdu. Ben: Razı olurum, dedim." AÇIKLAMA 4154’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (bin Ebi Talib) (r. a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kızı bana gönderildi. Zifaf gecesi yatağımız, bir koç derisinden başka bir şey değildi." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Haris ve Mücalld var. ikisi de zayıftır. [AÇIKLAMA]: Aişe (r.anha)'nın hadisi Buhari, Müslim ve Tirmizi tarafından da rivayet edilmiştir. Bu hadiste geçen 4152. nolu Ali (r.a.)'ın hadisi İbni Hibban tarafından da rivayet edilmiştir. başka hangisinde bulunduğuna bakılmalıdır. Bu hadiste geçen "Hamiı" hadis metni arasında parantez içinde tarif edilmişti!'. Taberani'nin Ata bin es-Saib aracılığıyla Abdullah bin Ömer (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadiste Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in cehiz (çeyiz) olaral{ Fatıma (r.anha) ile beraber bir hamil, içi hurma yaprağı ve izhır (denilen Mekke samanı) ile dolu, tabaklanmış deri bir yastık ve bir su tulumu gönderdiği, Aıı ile Fatima (r.a.)'nın o hamil denilen çarşafın yarısını altlarına serip. diğer yarısını üstlerine atmak suretiyle yatak yaptıkları bildirilmiştir. O rivayette Ata. hamil'in ne olduğunu sormuş ve: Hamil, bir katife (yani saçaklı çarşaf) tır, cevabını almıştır. Bu cevabın babası es-Saib tarafından verildiği kanaatındayım. Çünkü şeyhi babasıdır. Bu itibarla Müellifimizin rivayetindeki tarifin de Saib'e ait olması kuvvetle muhtemeldir. Hadiste geçen "izhir" güzel kokulu bir ottur. Kuruduğu zaman rengi beyazlaşır. Okyanos'ta beyan edildiğine göre Türkçede ona Mekke samanı denilir. "Kırba" su tulumudur, Süt tulumuna da denilir. Ömer (r.a.)'ın hadisini Müslim. Talak kitabının 5. babında uzun bir hadis metni içinde rivayet etmiş. Ayrıca Hakim de bunu rivayet etmiştir. Zevaid türünden olan son hadiste geçen Mesk: Deri demektir. Kebş de koçtur. Bu babtaki hadisler de Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ve ev halkının, başka bir deyimle Ehl-i Beyt'in yataklarının nasıl olduğunu bildirir. Akşamdan sabaha kadar çok yumuşak ve süslü yataklar içinde mışıl mışıl uykuya dalan biz gafil kullara yüce Rabbim şuur ve kanaat ihsan eylesin ve bu nimetlerin şükrünü eda etmeye muvaffak eylesin ve bunca nimetlerin hesabını lütfü ve keremi ile sormasın
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ûd (el-Ensârî) (r.a.)'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sadaka vermeyi emrederdi. Bunun üzerine (sadaka vermeye mâlî gücü olmayan) herhangi birimiz iki avuç (hurma) getirebilmek için gidip sırtında (ücretle) yük taşırdı. Bu gün ise bunların birisinin yüz bini vardır. (Ebu Mes'ûd'un ravisi) Şakîk demiş ki: Bana öyle geliyor ki Ebu Mes'ûd (bu sözle) kendi şahsını(n mâli durumunu) kasdediyor(du). AÇIKLAMA 4158’de
- Bāb: ...
- باب ...
Hâlid bin Umeyr (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Utbe bin Ğazvân (bin Câbir) minber üstünde bize bir hutbe okudu ve (hutbesinde ez cümle) şöyle dedi: Gerçekten ben kendimi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde bulunan (ilk müslüman) yedi kişinin yedincisi olarak gördüm. Ağaç yaprağından başka yiyeceğimiz bir yemek yoktu. Hattâ (ağaç yapraklarını yediğimizden dolayı) ağızlarımızın etrafı yara oldu. AÇIKLAMA 4158’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine güre: (Bir gün arkadaşları ile) yedi kişi olarak (çok) acıkmışlar. Ebü Hureyre demiş ki: Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her kişiye bir aded olmak üzere bana yedi tane kuru hurma verdi. AÇIKLAMA 4158’de
- Bāb: ...
- باب ...
Zübeyr bin el-Avvam (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ (And olsun ki) sonra o gün (kıyamette) ni'met (in şükrün) den muhakkak sorulacaksınız. (Tekasur, 8 ayeti inince Zübeyr (bin Avvamî (r.a.): (Ya Resulallah!) Biz hangi ni'met(in şükrün)den sorulacağız? (Bizdeki) nîmet ancak (şu) siyah iki şeydir: Kuru hurma ve su, dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : Bilmiş olunuz ki, muhakkak o (sorulacağınız nîmet) olacaktır (yâni bolluğa kavuşacaksınız), buyurdu. [AÇIKLAMA]: Ebu Mes'ud (r.a.)'ın hadisini Buhari ve Nesai de rivayet etmiştir. Bu hadisin sonunda ravi Şakik'e ait cümleden maksadı şudur: Bana öyle geliyor ki Ebu Mes'ud (r.a.), kendisinin de ilk zamanlarda fakir olduğunu. o sıralarda bir sadaka verebilmek için diğer bazı sahabiler gibi gidip hammallık ederek ücret aldığını ve bundan sadaka verdiğini, ama daha sonra zenginleştiğini üstü kapalı ifadelerle anlatmak istemiştir. Müslim de Zekat kitabının 21. babında bu hadisi kısmen degişik bir ifade ile rivayet etmiştir. Halid bin Umeyr (r.a.)'ın hadisini Müslim de Zühd kitabının başlarında rivayet etmiştir. Oradaki bir rivayette Utbe bin Cazvan (r.a.)'ın hutbe okurken Basra valisi oldugu ifade edilmiştir. Bu hadis de sahabilerin ilk zamanlarda nasıl bir maddi sıkıntı çektiklerini apaçık ifade etmektedir. Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini Tirmizi kısa bir metin halinde rivayet etmiştir. Oradaki rivayete göre "Ebü Hüreyre (R.A.), şöyle demiştir: Onlar (yani sahabiler) bir ara çok acıktılar. Bunun üzerine Rcsülullah (s.a.v.) onlara birer kuru hurma verdi." Tuhfe'de beyan edildiğine göre el-Kari: Zahir olan şudur ki bu durum uzun bir yolculuk esnasında vuku bulmuş ve çok acıkan sahabiler Suffe ehli olanlardır, demiştir. Tuhfe yazarı daha sonra: O sahabilerin Suffe ehli olduklarına dair açık bir rivayet bulamadım, demiştir. Zübeyr bin Avvam (r.a.)'ın hadisini Tirmizi, Tekasur suresinin tefsiri bölümünde rivayet etmiştir. Ahmed de bunu rivayet etmiştir. Zübeyr (r.a.)'ın hadiste geçen soruyu Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e sorduğu ve hadiste geçen cevabı aldığı Tirmizi'nin rivayetinde belirtilmiştir. Hadiste geçen Tekasur suresinin 8. ayetine göre ahiret günü dünyadaki nimetlerin şükrünün hesabı muhakkak sorulacaktır. Bu ayet inince Zübeyr bin el-Avvam (r.a), o günkü nimetin kuru hurma ve sudan ibaret olduğunu, insanın yaşıyabilmesi için bu iki nimetin zarüri nimet mahiyetinde bulunduğunu ve hesabı sorulacak önemli nimetler olmadığını söylemek istemiş. Resul-i Ekrem (s.a.v.) de onun bu sorusuna cevaben; اما انهُ سَيَكُونُ buyurmuştur. Bu cevab cümlesi iki şekilde yorumlanmıştır: Birincisi: Ahirette şükrü sorulacak nimete kavuşulacaktır. Yani o gün için duyulan maddi sıkıntı geçecek ve dünyalık şeyler çoğalacaktır. İkincisi: Kuru hurma ve su nimetinin hesabı sorulacaktır. Çünkü bunlar da Allah'ın büyük nimetlerindendir. Tuhfe yazarı bu iki yorumu da beyan eder. Sindi ise birinci yorumu belirtmekle yetinerek: Bundan anlaşılıyor ki, insanın yaşıyabilmesi için zaruri olan helal nafaka şükrünün hesabı sorulmayacaktır, der. Tabii Sindi'nin çıkardığı hüküm birinci yoruma aittir. İkinci yoruma göre ahirette büyük, küçük her nimetin şükrünün hesabı sorulacaktır. O nimet zaruri nimet de olsa hüküm budur
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizi üç yüz kişilik müfreze olarak bir sefere yolladı. Azıklarımızı (azlığından dolayı) boyunlarımızda taşıyorduk. Sonra azığımız tüken (meye başla) dı. Öyle ki bizden her adam (başın) a bir tane kuru kurma (nafaka verilir) oldu. (Câbir bu durumu anlatınca râvisi Vehb bin Keysân tarafından): Yâ Eba Abdillah! Bir kuru hurma adam için ne yerine düşer? denildi. Bunun üzerine Cabir: Bir kuru hurma (yı bile) bulamadığımız zaman yokluğunu (n ne olduğunu) cidden duyduk, dedi (ve sözüne devamla) sonra biz denize vardık. Orada denizin sahile attığı bir büyük balıkla aniden karşılaştık ve on sekiz gün o balıktan yedik. [AÇIKLAMA]: Bu hadisi Buhari, Müslim ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir. Buhari'nin Mağazi'deki bir rivayetinde Cabir (r.a.) şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.v.), bizi üç yüz kişilik bir süvari müfrezesi olarak bir sefere yolladı. Kumandanımız da Ebu Ubeyde bin el-Carrah (r.a.) idi. Kureyş kervanını gözetlemek üzere görevlendirilmiştik. Deniz sahilinde yarım ay konakIadık ... " Bazı rivayenere göıe bu müfreze Cüheyne kabilesinin bir kolu üzerine gönderilmişti. İbni Hacer: Bu rivayetler arasında ihtilaf yoktur. Çünkü bu müfrezenin hem Kureyş kervanını gözetleme, hem de anılan kabile koluna gönderilmiş olması mümkündür, demiştir. Cabir (r.a.)'a soru soran zatın Vehb bin Keysan olduğu, Buhari'nin bir rivayetinden anlaşılmaktadır. Bu hadis, sahabilerin maddi açıdan çektikleri sıkıntılara bir örnektir. Ayrıca denizin sahile atıp orada bıraktığı ve orada ölen balığın yenilebileceğine delalet eder. Bu şekilde ölen deniz avının yenilip yenilmiyeceğine dair hükümleri 3246, 3247 nolu hadislerin açıklama bölümünde anlattım. Burada tekrarlamaya gerek görmüyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Biz kendimize âit bir kulübeyi onarmakla meşgul iken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanıbaşımızdan geçti ve i Bu nedir? diye sordu. Ben de: Zayıflayıp eğilen bir kulübemizdtr, biz onarıyoruz. dedim. Bunun Özerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): (Ölüm) işin (in) ondan daha acele olduğunu sanırım, buyurdu. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi, Ebu Davud, Ahmed ve İbni Hibban da rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ensar'dan bir adam'ın ev kapısının üstünde (yaptırdığı) bir binanın yanından geçti ve: Nedir bu? diye sordu. Orada bulunanlar: Bu, falan adam'ın yaptığı bir binadır, dediler. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Böyle (gereksiz binaya harcanan) her mal kıyamet günü sahibi aleyhinde bir vebaldir, buyurdu. Sonra bu buyruk (ev sahibi olan) Ensâriye ulaştı. O da binayı (yıkıp) indirdi. Bir süre sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (tekrar) oradan geçti ve o binayı göremedi, Bunun üzerine binaya ne olduğunu sordu. Sahibi senin buyruğunu işittiği için binayı (yıkıp) indirdi, diye O'na cevap verildi. O da: Allah o adam'a rahmet eylesin, Allah o adam'a rahmet eylesin, diye duâ etti. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde İsa bin Abdi'l-A'la vardır. Ben ne bunu cerh eden ne de güvenilir sayan kimseyi görmedim. Senedin kalan ravileri güvenilir zatlardır. Ebu Davud da bu hadisi başka bir ifade ile bu cihetten rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında kendimi yağmurdan ve güneşten koruyan bir ev (i elimle) yaptım. O evin yapımında Allah Teâlâ'nın hiç bir yaratığı bana yardım etmedi. O çalışmam sanki gözümün önündedir. Diğer tahric. Buhari, isti’zan
- Bāb: ...
- باب ...
Harise bin Mudarrib (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz Habbâb (bin el-Erett) (r.a.)'ı hastalığı dolayısıyla ziyarete gittik. Habbâb dedi ki; Hastalığım cidden uzadı ve eğer ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: Ölüm'ü temenni etmeyiniz, buyururken işitmiş olmasaydım, (hastalığın ıztırabından kurtulmak için) ölümü temenni edecektim. Kul (meşru olan) harcamasının hepsinde muhakkak sevaplanır. Yalnız toprağa yaptığın veya dedi ki; Binaya yaptığı harcama hâriç. Diğer tahric. Tirmizi Sıfati'l-Kıyame. Buhari Merda, Rıkak
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer (bin el-Hattâb) (r. a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: Eğer siz hakkıyle Allah'a tevekkül etseydiniz sabahleyin aç gidip akşamleyin tok olarak (yuvalarına) dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi (de) muhakkak rızıklandırırdı. Diğer tahric: Tirmizi (2344); Nesai s-kübra (11805); Ahmed, Müsned (205); İbn Hibban
- Bāb: ...
- باب ...
Halid'in oğulları Habbe ve Sevâ' (r.a.)'dan; Şöyle demişlerdir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir şeyi tamir etmekle meşgul iken onun yanına girdik. Biz de o işte O'na yardım ettik. Sonra bize şöyle buyurdu: Başlarınız hareket ettiği (yâni yaşadığınız) sürece rızaktan ümitsiz olmayınız. Çünkü şüphesiz insanı kırmızı ve üstünde hiç bir elbise olmıyarak annesi doğurur. Sonra Allah Azze ve Celle onu rızıklandı-nr. Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahihtir. Râvi Sellâm bin Şurahbil'i, İbn-i Hibbân güvenilir râviler arasında anmıştır. Ben onun hakkında konuşan kimseyi görmedim. Senedin kalan râvileri güvenilir zâtlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin el-Âs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Şüphesiz her derede Âdem oğlunun kalbinden bir parça kalbin rağbet edilen her şeyle bir ilişkisi) bulunur. Artık o parçaların hepsine uyarsa (yâni tüm arzulara peşkeş olursa) o kimseyi hangi derede (yâni arzu peşinde) helak ettiğine İltifat etmez (bakmaz). Kim de Allah'a tevekkül ederse, kalbinin dağınıklığı (nı önlemek) için o kimseye Allah yeterdir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi zayıftır. Salih bin Rüzayk'ın bundan başka hadisi yoktur. EI-Mtzan'da bunun hadisinin münker olduğu bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (bin Abdillah) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Sakın sizden herhangi bir kimse Allah hakkında güzel zan (yâni bağışlama ümidi) beslemekten başka bir halde ölmesin. Diğer tahric: Müsliın "Kitiıbü'l-Cenne"de, Ebu Davud da. "Kitabü'I-Cenaiz"de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.j'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Kuvvetli mu'min zayıf mu'minden daha hayırlı ve Allah'a daha sevimlidir. Her ikisinde de hayır vardır. Sana menfaati olan (ibâdet ve mükâfatı gibi) şeylere düşkün ol ve (bu hususta) gevşeklik gösterme. Şayet bir iş seni yenerse "Allah'ın takdiridir ve O, dilediğini yapar, de. Lev (= şunu yapsaydım, böyle olsaydı sözün) den iyice sakın. Çünkü Lev (= şunu yapsaydım, böyle olsaydı kelimesi), şeytân işine (ve vesvesesine) yol açar (= Kadere karşı gelmek düşüncesini kalbe sokar)." MÜSLİM RİVAYETİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Hikmeti! söz, mu'min'in yitiği (gibi)dir. Onu nerede bulursa almaya en çok hak sahibidir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbâs (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: İki ni'met vardır ki çok insanlar bu ni'metler (i kullanma işin) de aldanmıştır t Sıhhat (yâni insan sağlığı) ve boş vakit. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Eyyûb (el-Ensârî) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Bir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gelerek: Yâ Resulallah! Bana (faydalı şeyi) öğret ve özlü söyle, dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (de adama): Namazına durduğun zaman veda eden'in namazı gibi namaz kıl. özür dilemeni gerektiren bir sözü konuşma ve insanların ellerindeki (dünyalık) şeylerden ümidini kesmeye azim ve karar ver, buyurdu. Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi zayıftır. Râvi Osman bin Cübeyr'in mechûl olduğunu Zehebi, Tabakat'ta söylemiştir, İbn-i Hibbân ise onu güvenilirlerden saymıştır. Buhâri ve Ebu Hâtem de: O, babasından, dedesi aracılığıyla Ebu Eyyub (R.A.)'den rivayette bulunmuş, demişler. Ben derim ki: Hadisin, sözlerin en vecizlerinden ve hikmeti en iyi şekilde toplayıcı olması onun sabit olmasına yakınlığına delâlet eder. Bu açıdan düşünülmelidir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'dem rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Bir yerde) oturup hikmetli konuşmayı dinledikten sonra (konuşmacı) arkadaşından işittiği (sözlerin) yalnız şer (yani yanılma, unutma veya dil sürçmesi eseri) olanı anlatan kişinin durumu şu adam'ın durumuna benzer ki, bir çobanın yanına varır ve: Ey çoban! Bana koyunlarından kesilmeye elverişli (semiz) bir koyun ver, diye talebte bulunur. Çoban (da): Git de koyunların en iyisinin kulağından tut (götür), der. Bunun üzerine adam gidip sürünün köpeğinin kulağından tutar. Bu hadisin mislini ... senediyle Ebu'l-Hasan bin Seleme de bize rivayet etti. Şu farkla ki râvi bu senedle rivayet ettiği hadis metnlnd«: "Sürünün en iyi koyununun kulağından" söyledi. (Yâni "şât = Koyun" kelimesini ilâve etti ki bu kelime rivâyette yoktur.). Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu hadisin senedi iki taraftan (yollardan) zayıftır. Çünkü senedin dönüm noktası ravi Ali bin Zeyd bin Ced'an'dır. Bu ravİ ise zayıftır. (Her iki sened bu ravide birleşir)
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ûd) (r.a.)'âen rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kalbinde hardal danesi ağırlığı kadar kibir bulunan kimse cennete girmiyecek ve kalbinde hardal danesi ağırlığı kadar imân bulunan kimse (ebedi) ateşe girmiyecek tir. Diğer tahric: Bu hadisi Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah Sübhânehu buyuruyor ki: Büyüklük ve azamet bana mahsus sıfatlarımdır. Kim bu iki sıfattan birisinde (bile) benimle nidalaşırsa (yâni bu sıfatları kısmen de olsa takınmaya kalkışırsa) o kimseyi cehenneme atarım. Diğer tahric: Bu hadIsi Ebu Davud, Kitabü'l-Libas'ta "Kibir hakkında gelen hadisler babı"nda rivayet etmiştir. İbni Hibban da bu hadisi rivayet etmiş, ayrıca Müslim bunun benzerini Ebu Hureyre (r.a.) ile Ebu Said-i Hudri (r.a.)'ın hadisi olarak rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah Sübhanehu buyuruyor ki: Kibriya, benim rıdâımdır. Azamet de benim izarımdır. (yâni bana mahsus sıfatlarımdır). Kim bu iki sıfattan birisinde (bile) benimle nidâlaşırsa (yâni bu sıfatları kısmen de olsa takınmaya kalkışırsa) o kimseyi ateşe atarım. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun ravileri sika (güvenilir zatlar)dır. Fakat şu var ki, ravi Ata bin es-Saib'in hafızası son zamanlarında bozulmuştu. Rl\visi el•Muharibi. ondan bu halinden önce mi, sonra mı rivayet etti bilmiyoruz. AÇIKLAMA 4179’DA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd(-i Hudrî) (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demigtir: Kim Allah Sübhanehu (rızâsı) için bir derece tevazu (alçak gönüllülük) ederse Allah o kimseyi buna karşılık olarak bir derece yükseltir. Kim de Allah (rızâsı) hilâfına bir derece kibirlenirse Allah bu kimseyi kibirlenmesine karşılık olarak bir derece alçaltır ki, nihayet onu aşağıların en aşağısında kılsın. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi zayıftır. Ravi Derrac bin Sem'an Ebü's-Semh el-Mısri'yi İbn-i Main güvenilir saymış ise de Ebu Davud ve başkası onun Ebu'l-Heysem'den olan rivayeti dışında kalan rivayetlerinin doğru olduğunu söylemişler. İbni Adi de: Derrac'm bütün hadisleri, başka rivayetlerle te'yid edilen hadislerdendir, demiştir. Ebu Hatem, Nesai ve Darekutni de onu zayıf saymışlardır. AÇIKLAMA 4179’DA
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r. a.)'den; Şöyle demiştir: Şüphesiz, Medine halkından câriye (durumundaki yaşlı kadın bile) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)''in elinden tutar ve kendi ihtiyacı - işi için istediği Medine'nin her hangi bir semtine götürünceye kadar Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek elini (yaşlı) kadının elinden çekip çıkarmazdı (yâni bu derece üstün tevazu gösterirdi). Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Ali bin Zeyd bin Ced'an bulunur. Bu ravi zayıftır. AÇIKLAMA 4179’DA
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; Şöyle elemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hastayı ziyaret eder, cenazeyi takip eder, kölenin dâvetine icabet eder ve merkeb'e binerdi. O, Kurayza ve Nadir (savaşı) günü bir merkeb üstünde idi. Hayber (savaş) günü de burnuna hurma yaprağından yapılma bir yuların takılı bulunduğu bir merkeb üstünde idi ve altında hurma yaprağından mamul (yâni sert - kaba) bir semer vardı." Diğer tahric: Tirmizi AÇIKLAMA 4179’DA
- Bāb: ...
- باب ...
İyâd bin Himar (r. a.)'den rivayet edildiğine göre : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara bir konuşma yaparak şöyle buyurmuştur: Allah (Azze ve Celle): Birbirinize karşı alçak gönüllülük ediniz ki hiç kimse hiç kimseye üstünlük taslamasın, diye bana vahiy etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudrî (r.a.)'den; Şöyle demiştir; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), örtülü köşesinde duran bakire bir kızdan daha çok utangaçtı ve bir şeyden hoşlanmadığı zaman hoşnutsuzluğu (mübarek) yüzünde görülürdü. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, Müslim ve Ahmed de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Şüphesiz her din'in (mensuplarına özgü) bir huy'u - karakteri vardır. İslam (mensuplarına özgü) huy'u - karakteri de haya'dır. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Enes (r.a.)'ın hadisinin senedi zayıftır. Muaviye bin Yahya es-Sadan Ebu Ravh ed-Dimeşki'yi zayıf saymışlar. AÇIKLAMA 4183’te
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu, demiştir: Şüphesiz her dinin (mensuplarına özgü) bir huyu - karakteri vardır. İslâm (dini mensuplarına özgü) huyu - karakteri de şüphesiz hayadır. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Raviler'den Salih bin Hayyan ve Said bin Muhammed el-Verrak'ın zayıflığı sebebiyle bu sened zayıftır. AÇIKLAMA 4183’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe bin Amr Ebu Mes'ûd (r. a.)'dea rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Şüphesiz Nebilerin sözlerinden (eksiksiz ve kesintisiz) İnsanların eriştiği haberlerden birisi de: Sen utanmayınca dilediğini işle! (sözü) dür. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Haya (utangaçlık) imândan (bir parça) dır. İman (sahibi) de cennettedir. Hayâsızlık (ve bundan dolayı yapılan çirkin konuşma) ise cefâ'dan (bir parça) dır. Cefâ (eden) de ateştedir. Not: Zevaidde şöyle denilmiştir: Bu hadisi İbni Hibban da kendi sahihinde rivayet etmiştir. Darekutni'nin: Ravi el-Hasan, Ebu Bekre'den hadis işitmemiştIr, diye söylediği söze cevap şudur: Buhari, kendi Sahih'inde dört hadisle el-Hasan'ın Ebu Bekre'den olan rivayetini hüccet saymıştır. Ayrıca Ahmed'in Müsned'inde ve Taberam'nin el-Mu'cemü'l-Kebir'inde el-Hasan'ın Ebu Bekre'den hadis işittiği, bir kaç hadis bölümünde açıkça belirtilmiştir. Bir ravinin diğer bir raviden hadIs işittiğini söyleyenin sözü, işitmedi, diyenin sözünü takdim ve tercih edilir. Bu bir kuraldır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Çok çirkin lâf hangi şey (yâni kişi) de olduysa mutlaka onu lekeleyip çirkinleştirdi. Haya da hangi şey (kişi) de olduysa mutlaka onu süsledi. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz bin Enes (el-Cühenî) (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Kim bir öfkeyi, gereğini yapmaya gücü yettiği halde yutarsa Allah kıyamet günü o kimseyi bütün yaratıklara övgü ile tanınıp meşhur eder. Nihayet onu huriler içinden dilediğini seçmek hususunda serbest kılar. Diğer tahric: Bu hadisi Ebu Davud, Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd el-Hudrî (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında oturuyorduk. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bu arada): Size Abdu'I-Kays heyetleri geldi, buyurdu. Halbuki içimizde hiç bir kimse öyle görmedi (yâni O, henüz Medine'ye varmamış hey'etlerin geldiğini mu'cize olarak söyledi). Bir süre sonra gelip konakladılar ve sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna çıktılar. Onlardan El-Eşeccu'l-Asari kaldı. O, sonra geldi. Çünkü o, bir konağa indi, devesini çökertti ve (yolculuk) elbisesini bir tarafa bıraktı. Sonra (temiz elbise giyip) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına vardı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de ona: Yâ Eşecc! Sende Allah'ın sevdiği iki haslet gerçekten vardır: Akıllılık ve acele etmeyip teenniyle hareket etmek, buyurdu. Eşecc: Yâ Resulallah! (Bu hasletler), yaratılışımda bulunan bir şey mi, yoksa sonra mı bende meydana geldi? diye sordu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Hayır, yaratılışında bulunan bir şeydir, buyurdu. Not: Zevaidde şöyle denilmiştir: Ravi Umare bin Cüyen Ebu Harün el-Abdi'yi İbni Main, Osman bin Ebi Şeybe ve İbni Aliyye yalanlamışlar. İbni Abdi'I-Berr de: Alimler onun zayıflığı üzerinde ittifak etmişler, demiştir. AÇIKLAMA 4189’da
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) el-Eşeccü'I-Asarî'ye: Şüphesiz, sende Allah'ın sevdiği iki haslet vardır: Akıllılık ve teenniyle hareket edip acele etmemek, buyurdu." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Abbas bin el-Fadl. Kurre bin Halid'den rivayet etmiştir. Tirmizi'nin rivayetinde olduğu gibi Bişr bin el-Fadl, bu hadisi Kurre bin Halid'den rivayetle el-Abbas bin el-Fadl'a tabi olmuştur. AÇIKLAMA 4189’da
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Bir (mu'min) kul'un sırf Allah rızâsını talep etmek için yuttuğu bir öfke yudumundan Allah katında sevap bakımından daha büyük bir yudum yoktur. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahth olup ravileri güvenilir zatlardır. Tahric: İbni Abbas (r.a.)'ın hadisini Tirmizi "Ebvabü'l-Birri Ve's-Sila" bölümünde açtığı "Teenni Ve'l-Acele" babında rivayet etmiştir. Bu durum notta da belirtildi. Ayrıca Müslim de İman kitabında İbni Abbas (r.a.)'ın bu hadisini rivayet etmiştir. Bu itibarla bu hadis Zevaid türünden değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer'(-i Ğifarî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Şüphesiz, ben siz'in görmediğiniz (gerçekler) i görürüm ve işitmediğiniz (gerçekler) i işitirim. Gök (âdeta) gıcırdadı ve gıcırdaması da hakkıdır. (Çünkü) gökte dört parmak yeri yoktur ki bir melek Allah'a secde etmek üzere (o yere) alnını koymasın. Allah'a yemin ederim ki. Benim bildiğim (gerçekleri) siz bilseydiniz az gülerdiniz ve çok ağlardınız. Yataklar üstünde kadınlardan da zevk duymazdınız ve (meskenlerinizden) yollara çıkıp Allah'a yüksek sesle yakarışta bulunurdunuz», buyurdu. (Ebu Zer' sözüne devamla) Vallahi ben kesilen bir ağaç olmamı cidden temenni ettim, dedi. Diğer tahric: Tirmizi 2312; Buhari (benzeri) 6485, 6486 Ahmed ve Hakim de rivayet etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Eğer benim bildiğim (gerçekler) i siz bilseydiniz az gülerdiniz ve çok ağlardınız. BUHARİ HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Zübeyr (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Kendilerinin müslümanlığı kabul etmeleri ile Allah'ın onları azarladığına dair (şu) âyetin inmesi arasında dört yıldan fazla zaman olmadığını söylemiştir: «İman edenler bundan önce kendilerine kitâb verilen, sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalbleri katılaşan ve çoğu dinden çıkan (yahudiler ile hristiyan) lar gibi olmasın.»" (Hadid, 16) Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravlleri güvenilir zatlardır. AÇIKLAMA 4194’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Çok gülmeyiniz. Çünkü gülmenin çokluğu kalbi öldürür (yâni katılaştınr). Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir; Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlarelır. AÇIKLAMA 4194’te
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ûd) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana: Bana Kur'ân oku, diye emretti. Ben de O'na Nisa sûresini okumaya başladım. Nihayet; "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman bakalım kafirlerin hali ne olacak!.." — Nisa, 41 — âyetine ulaştığım zaman O'na baktım, O'nun iki gözünden yaşların akmakta olduğunu gördüm. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, Müsiim ve Tirrmizi de rivayet etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
El-Bera' (r. a.)'den; Şöyle demiştir: Biz, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bir cenazede idik. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabrin kenarı üzerinde oturdu. Sonra o kadar ağladı ki, toprak (O'nun göz yaşlarıyla) ıslandı. Daha sonra şöyle buyurdu: Ey kardeşlerim! İşte bunun misli için (iyi amel) hazırlayınız. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi zayıftır. İbni Hibban güvenilir raviler bölümünde: Muhammed bin Malik, Bera (r.a.)'den hadis işitmemiş, demiş. Sonra onu zayıf raviler arasında anlatmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Allah korkusundan dolayı) ağlayınız. Eğer ağlamanız gelmezse, ağlamak için kendinizi zorlaymız
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ûd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah korkusundan dolayı kara sinek başı kadar (ufak) bile olsa iki gözünden yaşlar çıkıp dayanak yumrusunun bir yerine değen hiç bir mu'min kul yoktur ki, Allah onu ateşe haram etmesin. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi zayıftır. Adı Muhammed bin Ebi Humeyd olan Hammad bin Ebi Humeyd zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r. anhâj'dan; Şöyle demiştir: Yâ Resûlallah (Mu'minun, 60) âyetinde — durumu belirtilen — mu'min zina eden, hırsızlık yapan ve içki içen kişi midir? diye sordum. O : Hayır. Ey Ebu Bekir'in kızı (veya "Ey Sıddîk'ın kızı)! Ve lakin o, kendisinden kabul olunmaması korkusu içinde oruç tutan, sadaka veren ve namaz kılan adamdır, buyurdu. Mu'minun suresi 60. ayet'in Meali: Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar; Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi, Mü'minun suresinin tefsiri bölümünde rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye bin Ebî Süfyan (r.a.)'dan; Şöyle demiştir:Ben. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: Ameller ancak kab (içinde bulunan madde) gibidir. En aşağısı (yani dibteki kısım) güzelse en yukarısı (yâni üst kısmı) da güzel olur ve en aşağısı (yâni dibteki kısım) bozulursa en üst kısmı da bozulur." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Osman bin İsmail bulunur, Ben bu ravi hakkında konuşan kimseyi görmedim. Senedin kalan ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kul, açıkta (yâni başkası tarafından görüldüğü yerde) namaz kılarken güzel (yâni usûlüne uygun ve gösterişsiz) kıldığı, gizli (yâni başkası tarafından görülmediği yerde) namaz kılarken de güzel kıliığı zaman Allah (Azze ve Celle) (o kulu överek): Bu, benim hakkıyla (ödevini yapan) kulumdur, buyurur. Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Bakiyye bulunur. O, tedlisçidir, hadisi an'ane ile rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): (Ey Mu'minler!) Amel ve ibadetlerinizde itidal ile hareket edip ifrad'dan (yâni ibâdette aşırı gitmekten) kaçınınız. Çünkü hiç birinizi (güzel) ibâdeti - işi kurtarıcı değildir, buyurdu. Sahabîler: Seni de mi kurtaramaz? Yâ Resûlallah, diye sordular. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Evet, beni de Allah'ın rahmet ve fazlı bürümedikçe yalnız ibâdetim kurtarıcı değildir, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu hasen bir seneddir. Râvi Şerik hakkında ihtilâf vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Allah (Azze ve Celle) buyurdu ki: Ben ortak edinmekten müstağniyim (yâni hiçbir varlığı zâtıma ortak etmeye ihtiyacım yoktur). Artık kim benden başkasını bana ortak ettiği bir İbadeti - hayrı benim için işlerse benim o ibadet - hayır ile ilişkim yoktur ve o ibadet -hayır, (bana) ortak ettiği kimseyedir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Sahâbîlerden olan Ebu Sa'd bin Ebî Fadâle el-Ensârî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah önce gelenleri ve sonra gelenleri (yani tüm insanları ve cinleri) kıyamet günü, vuku bulmasında şüphe olmayan (hesab) günü için topladığı zaman bir çağırıcı: Kim Allah (rızâsı) için işlediği bir ibadete (Allah'tan başka bir kimse'nin rızasını) ortak etti ise sevabını Allah'tan başkasının (yâni ortak koştuğu kimsenin) yanından taleb etsin. Çünkü Allah, ortakların ortaklıktan en müstağni olanıdır (yâni hiçbir ortaklığa ihtiyacı yoktur), diye çağrıda bulunacaktır. AÇIKLAMA 4205’TE
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd(-i Hudrî) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz Mesîh-i Deccal'ı müzakere ederken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üzerimize çıkageldi ve: Bence sizin için Mesîh-i Deccal'dan daha korkunç olan şey'i size haber vermeyeyim mi? buyurdu. Ebu Saîd demiştir ki: Biz de: Buyur, dedik. Bunun üzerine: (Sizin için daha korkunç şey) gizli şirk (tir) ki: Adam'ın namaza durup da gördüğü bir başka adam'ın (kendisine) bakmasından dolayı namazını güzelleştirmesidir." buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle demIImiştir: Bunun senedi hasendir. Ravilerden Kesir bin Zeyd ve Rübayh bin abdirrahman hakkıında ihtilaf vardır. AÇIKLAMA 4205’TE
- Bāb: ...
- باب ...
Şeddâd bin Evs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Ümmetim, hakkında en çok korktuğum şey, Allah'a ortak koşma (suçunu işlemeleri) dir. Bilmiş olunuz ki: Şüphesiz onlar güneşe, ay'a veya put'a tapacaklar diyecek değilim ve lâkin bir takım ibadetleri Allah'tan başkası için işliyecekler ve gizli bir şehvet arzulayacaklar. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Âmir bin Abdillah bulunur. Ben onun hakkında konuşan kimseyi görmedim. Senedin kalan ravileri güvenilir zatlardır. Diğer tahric: Ebu Sa'd bin Ebi Fadale (r.a.)'ın hadisini Tirmizi, Ahmed, İbni Hibban ve Beyhaki de rivayet etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Her kim (ibadetini gösteriş için halk'a) işittirirse Allah o kimseyi (yâni maksadını halka) işittirir ve kim (ibâdetinde) riyakârlık ederse Allah onun riyakârlığının cezasını verir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Atiyye el-Avf bulunur ve zayıftır. Râvi Muhammed bin Ebİ Leylâ da onun gibidir. Bu hadîs. Cündüb (r.a.)'ın hadisi olarak Buhâri ve Müslim'de vardır. (Sünenimizdâ de bu hadisten sonra gelir). AÇIKLAMA 4207’de
- Bāb: ...
- باب ...
Cündüb (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kim (ibâdetinde) riyakarlık ederse Allah onun riyakarlığının cezasını verir ve kim (ibâdetini gösteriş için halka) işittirse Allah onu(n niyetini halka) işittirir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Allah katında sevimli) imrenme yalnız (şu) iki (haslet) de vardır: Allah'ın bir mal verip de onu hak (yolun) da harcamaya muvaffak ettiği adam (ın bu hasleti) ve Allah'ın bir hikmet verip de o hikmetle hükmeden ve onu öğreten adam (ın bu hasleti). AÇIKLAMA 4210’da
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Allah katında sevimli) imrenme yalnız (şu) iki (haslet) de vardır: Allah'ın Kur'an (bilgisini) verip de gece saatlerinde ve gündüz saatlerinde onunla amel eden adam (ın bu hasleti) ve Allah'ın mal verip de onu gece vakitlerinde ve gündüz saatlerinde hayır yolunda harcayan adam (ın bu hasleti). AÇIKLAMA 4210’da
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Hased (yâni başkasındaki bir ni'meti çekememek), ateşin odunu yediği (mahvettiği) gibi sevapları yer (bitirir). Sadaka da su'yun ateşi söndürdüğü gibi hatayı söndürür. Namaz mu'min'in nurudur. Oruç da ateş'ten koruyucu bir kalkandır. Not: Zevaıd'de şöyle denilmiştir: Hadisin ilk cümlesini Ebu Davud kendi süneninde Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisi olarak rivayet etmiştir. Enes bin Malik (r.a.)'ın bu hadisinin senedinde İsa ibni Ebi İsa bulunur. Bu ravi zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekre (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah'ın, sahibi için ahirete ertelediği ceza ile beraber dünyada (da) cezasını çabuklaştırmasına zulüm ve akraba ile iyi ilişkiyi kesme günahlarından daha layık bir günah yoktur. AÇIKLAMA 4214’te
- Bāb: ...
- باب ...
Mu'minlerin anası Âişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Sevabı en çabuk olan hayır, yaratıklardan herhangi birisine iyilik etmek ve akraba ile iyi ilgilenmektir. Cezası en çabuk olan şer de, zulüm - yaratıklara kötü davranmak ve akraba ile iyi ilişkiyi kesmektir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Salih bin Musa vardır. Bu ravi zayıftır . AÇIKLAMA 4214’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Müslüman kardeşini küçümsemek (suçu) adama şer olarak yeterdir. AÇIKLAMA 4214’te
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Mâlik (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Allah, alçak gönüllü olunuz ve bazınız bâzınıza zulümedemez (etmesin) diye bana vahiy etti. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu, hasen bir seneddir. Çünkü ravi Sinan bin Sa'd'ın adının böyle mi, yoksa Sa'd bin Sinan mı olduğu yolunda ihtilaf vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Atiyye es-Sa'di —ki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sahâbîlerinden idi— (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Kul. sakıncalı şeyden korktuğundan dolayı sakıncasız şeyi de bırakmadıkça müttakiler derecesine erişemez. Diğer tahric: Bu hadis’i Tirmizi Kıyamet bahsinde tahric edip ‘’Ğarib’’. Hakim rivayet ettiler
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr (bin el-As) (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e: (Ya Resulallah)! İnsanların hangisi daha faziletlidir? diye soruldu. O: Kalb'i mahmum ve dili çok doğru olan her (mu'min) kişi, buyurdu. Sahabîler: (Ya Resulallah>! Dili çok doğru olanı (n ne demek olduğunu) biliriz. Mahmum kalb nedir? diye sordular. O: (Mahmum kalb), Allah'tan korkan, tertemiz, içinde ne günah, ne zulüm ile yaratıklara kötülük etmek, ne kin ne de hased (çekemezlik) olan (kalb) dir, buyurdu. Not: Zevaid de; bu Hadis’in sahih, ravilerinin sika olduğu bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Ya Ebu Hureyre! Şüpheli (yâni helâl mı, haram mı diye tereddüd ettiğin) şeylerden titizlikle sakın, (o takdirde) insanların (Allah'a) en çok kulluk edeni olursun. (Sana verilen dünyalığa) kanaatkar ol, (o zaman) insanların (Allah'a) en çok şükredeni olursun. Kendi nefsin için sevdiğin (iyi) şeyi insanlar için (de) sev (yani arzula, o zaman olgun) mu'min olursun. Sana komşu olanlara iyi komşuluk et, (o takdirde kamil) müslüman olursun ve az gül. Çünkü gülmenin çokluğu kalbi öldürür (yâni karartıp katılaştınr). Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir : Bu, hasen bir seneddir. RavI Ebu Recâ'nın adı Muhriz bin Abdülah el-Cezeri'dir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer' (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Tedbir gibi bir akıl yok, nefsi (müslümanlara eziyet etmekten) alıkoymak gibi bir vera' (= günah ve şüpheli şeylerden dikkatle sakınmak) yok ve huy güzelliği gibi bir şeref yoktur. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Kasim bin Muhammed el-Misrl bulunur. Bu ravi zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Semure bin Cündüb (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Haseb (yâni kişiyi halk nazarında yücelten şey) maldır. Kerem (yâni kişiyi Allah katında yücelten şey) de takvadır. Diğer tahric: Tirmizi, tefsir; Ahmed; Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer' (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Şüphesiz ben öyle bir kelime (Osman — kendi rivayetinde — dediki: öyle bir âyet) bilirim ki eğer insanların hepsi onu tutsaydilar, hepsine yetecekti, buyurdu. Sahabiler: Yâ Resulallah! Hangi ayettir? dediler. O, buyurdu ki: ''..ve kim Allah'tan korkarsa, Allah o kimseye (doruktan genişliğe) bir çıkış yolu ihsan eder.''(Talak, 2) demiştir." Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu hadisin ravileri güvenilir zâtlardır. Fakat sened munkati (kesik)tir. Çünkü Ebü's-Selil, Ebu Zer' (r.a.)'e yetişmemiştir. Bu durumu et-Tehzib yazan söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Züheyr es-Sakafî (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Nebâvet veya Benâvefte (râvi dedi ki Nebâvet Tâif'ten bir yerdir) bize bir konuşma yaparak: Nerde ise cennetlik olanları cehennemlik olanlardan ayırdedip tanıyabilirsiniz, buyurdu. Sahâbîler: Onları ayırdedip tanımak ne ile (olabilir) ? diye sordular. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): İyilikle anmak ve kötülükle anmak suretiyle (olur). (Çünkü) siz birbiriniz hakkında (şâhidlik eden) Allah'ın şahidlerisiniz, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahîh olup râvilerî güvenilir zâtlardır. Ebu Züheyr (R.A.)'ın bundan başka hadisi İbn-i Mâcete yanında yoktur. Kütüb-i Sitte'nin kalanlarında onun hadisi hiç yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
Külsûm el-Huzâle(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Bir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gelerek: Ya Resulallah! İyilik ettiğim zaman iyilik ettiğimi ve fenalık ettiğim zaman fenalık ettiğimi nasıl bilebilirim? diye sordu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Senin (ne ettiğini bilen) komşuların: İyilik ettin, dedikleri zaman hakikaten iyilik etmişsin ve onlar : Fenalık ettin, dedikleri zaman gerçekten fenalık etmişsin, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Külsûm el-Huzâl'nin hadisine dâir çenedin râvileri güvenilir zâtlardır. Fakat sened mürseldir. Külsûm bin Alkarna ki ona İbnül-Mustaük da denilir. îbn-i Hibbân onu güvenilir zâtlar arasında anmıştır. îbn-İ Abdi'l-Berr, onun hadislerinin mürsel olduğunu, çünkü sahâbiliğinin sübuta ermediğini söylemiştir. Ebu Naîm de aynı şeyi söylemiştir. Alimler onun babasının sahâbl olduğunu söylemişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ûd) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Bir adam; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)*e: İyilik ettiğim zaman (yaptığım işin iyi olduğunu) ve fenalık ettiğim zaman (yaptığım işin fena olduğunu) nasıl bilebilirim? diye sordu. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (de): Sen (ne yaptığını bilen dindar) komşularını : İyilik ettin, söylerken işittiğin zaman muhakkak iyilik etmiş (olur) sun ve sen onları : Fenalık ettin, derken işitince gerçekten fenalık etmiş (olur) sun, buyurdu. Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Abdullah bin Mes'ûd (R.A.)'ın bu hadisine dâir sened sahihtir, râvileride güvenilir zâtlardır. İbn-i Hibbân da bu hadisi Abdurrezzak yoluyla bu senedle rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Cennetlik olan (mu'min) o kimsedir ki Allah onun iki kulağını, (işlediği) iyi bir şeyden dolayı insanların övgüsü ile doldurur. Kendisi de (hayır ile anıldığını) işitir. Cehennemlik olan da o kimsedir ki Allah onun iki kulağını (işlediği) şer bir şeyden dolayı insanların (onu) fena anmaları sözleriyle doldurur. Kendisi de (şer ile anıldığını) duyar. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır. Ravi Ebu'l-Cevza'nın adı Üveys bin Abdillah er•Rib'i'dir. Ravi Ebu Hilalın adı da Muhammed bin Süleym'dir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer' {r.a.)'den; Şöyle cienııştir: Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e: Adam Allah (rızası) için (hayırlı) şey işler. İnsanlar da bu işten dolayı onu severler (yâni bu duruma ne buyurulur)? dedim. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Bu (sevgi), mu'mim'in (kavuşacağı) müjdenin acil olanıdır, buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Bir adam: Yâ Resûlallah! Ben (hayırlı) bir iş yapanın. Sonra (o işi yaptığını) duyulur. Ben de duyulmasından hoşlanırım (yani bu duruma ne buyurulur)? dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Senin İçin iki sevab vardır: Gizli yapmak sevabı ve açıktan yapma sevabı, buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer bin el-Hattâb (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir: Ameller ancak niyetlere göredir ve herkese ancak niyet ettiği şey vardır. Artık kimin (küfür diyarından İslâm memleketine) hicreti Allah ve Resulüne yönelik olursa o kimsenin hicret'i (gerçekten) Allah'a ve Resûl'ünedir. Kimin hicreti elde edeceği dünyalık veya evleneceği bir kadın için olursa o kimsenin hicreti (sevaba yönelik olmayıp) göç etmesine sebep olan (dünyalık veya kadın) adır. BU HADİS’İN BUHARİ RİVAYETİ VE GENİŞ İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Kebşe el-Enmârî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Bu ümmet'in durumu, şu dört kişi'nin durumu gibidir: (Birincisi), Allah'ın mal ve (dinî) ilim verdiği bir adamdır. Bu adam, malı (nı harcama) hakkında ilmiyle amel ederek (yâni dinî bilgisinin ışığında hareketle) onu hakkı (olan zekât, sadaka ve ikram) uğrunda harcar. (îkincisi), Allah'ın (dinî) ilim verip de mal vermediği adamdır. Bu da (Kalbinde): Eğer şu malın misli benim olsaydı, ben (de) şu adam'ın İşlediğinin mislini işlerdim, der. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Bu iki adam (asıl) sevabta eşittir, buyurduktan sonra ve (üçüncüsü) Allah'ın mal verip de (dînî) ilim vermediği adamdır. Bu adam, malında şuursuzca hareket ederek hakkının dışında (yani nefsi arzuları uğrunda) harcar ve (dördüncüsü), Allah'ın ne (dinî) ilim ne de mal verdiği adam'dır. Bu da: Eğer bu malın misil benim olsaydı, ben (de) bu adam'ın malında yaptığı şeylerin mislini yapardım (yâni nefsi arzularım yolunda harcardım), der. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Bu iki adam (asıl) günahta eşittir. (İbn-i Mâceh demiş ki) bu hadisin mislini ... senediyle İshâk bin Mervezî ve bir mislini ... senediyle Muhammed bin İsmail bin Semûre bize rivayet etti. Bu hadisi Tirmizi de Zühd kitabında rivayet etmiştir. Ayrıca Ahmed de bunu rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyie buyurdu, demiştir: İnsanlar (ölürken taşıdıkları) niyetleri üzerine diriltilirler. Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Leys bin Selim bulunur. Bu râvi zayıftır. Ama Müslim'in rivayet ettiği Câbir (R.A.)'ın hadîsi bu hadis için bir şâhiddir. Yâni te'yid eder. Mahir: Yani senedde zayıf bir zat olabilir ama hadis'in metni yani kısacası hadis gerçektir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre;Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: İnsanlar (ölürken taşıdıkları) niyetler üzerine haşrolunurlar
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ûd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (sahabiler için toprak -kum üzerine değnekle) kare biçiminde bir şekil, o şeklin ortasına bir çizgi, ortadaki çizginin yanına doğru çizgiler ve kare biçimindeki o şeklin dışında bir çizgi çizdi. Sonra: Bunun ne olduğunu bilir misiniz? buyurdu. Sahâbîler: Allah ve Resulü en iyi bilendir, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): İnsan (karenin içindeki) orta çizgidir. O çizginin yanına doğru olan çizgiler, insan'a arız olan (hastalık, açlık ve sair) musibetler - afetlerdir. Bu arızalar her yerden onu (zehirli yılan - akrep gibi) sokup ısırmaya yönelir. Şayet bu musibet - âfet ona isabet etmez (yakalıyamaz) ise bu musibet - âfet ona isabet eder (yakalayıp sokar). Kare biçimindeki şekil de onu çevreleyen eceldir. Kare'nin dışındaki çizgi de emeldir, buyurdu.' BUHARİ HADİSLERİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir yere işâret ederek): Bu, Âdem oğludur (yâni insandır). Bu da ecelidir, ensesi yanındadır, buyurdu ve elini, ecel yeri (olarak gösterdiği nokta) nın ilerisine doğru açarak; Ve insan'ın emeli oradadır, buyurdu. Diğer tahric: Bu hadisi Nesai de rivayet etmiştir. Ayrıca Tirmizi ile İbni Hibban bunun mislini rivayet etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Yaşlı kişi'nin kalbi iki hasleti sevmek hususunda gençtir (yâni kuvvetli ve şendir) : (O hasletler) yaşama sevgisi ve mal çokluğu sevgisi (dir). Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: İbn-i Mace'nin bu hadise dâir senedi sahihtir, râvileri de güvenilir zâtlardır. Bunun benzerini Buhari ile Nesai, Rikak kitabında, Müslim Zekat kitAbında ve Tirmizi Zühd kitabında rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Âdemoğlu yaşlanır. Fakat on (un ahlâkın) dan iki haslet gençleşir (yâni kuvvetlenip gelişir) : Mal (biriktirme ve çoğaltma) üzerine ihtiras ve ömür (uzunluğu) üzerine ihtiras. Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Tirmizi rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Adem oğlunun iki dere dolusu mal'ı olsa bunlarla beraber bir üçüncüsünü ister. Âdemoğiunun (ihtiraslı) nefsini topraktan başka hiçbir şey dolduramaz. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder.'* Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: İbni Mace'nin bu hadisinin senedi sahih Olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Ümmetimin ömürleri altmış (yaş) ile yetmiş (yaş) arasıdır ve bu yaşı geçenleri çok azdır. Bu hadisi Tirmizi de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Mu'minlerin anası) Ümmü Seleme (r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ruhunu (alıp) götüren (Rabb'im)e yemin ederim ki O, ömrünün son zamanlarında (farz olanı hariç) namaz(lar)ının çoğu(nu) oturarak (kılıyor) idi. O'na en sevimli amel de az bile olsa (mu'min) kul'un devamlı işlediği salih amel (yani ibadet) idi. 1225 noda geçmişti
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; Şöyle demiştir: (Bir gün) bir kadın yanımda bulunuyordu. Biraz sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) odama girdi ve: "Bu kadın kimdir?" diye sordu. Ben de: Falancadır. (Geceleyin) hiç uyumaz, dedim (aişe kadının kıldığı namazları anlatmaya başladı). Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Bırak. (Devamlı) yapabileceğiniz ameller (yani nafile ibadetler) ile meşgul olunuz. Çünkü Allah'a yemin ederim ki, siz (ibadetten) usanmcaya kadar Allah size ihsanını kesmez, buyurdu. aişe demiştir ki: Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e en sevimli din (yani ibadet), sahibinin devamlı ifa ettiği (ibadet) idi. BUHARİ HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Hanzala el-Katib et-Temîmî el-Useyyidî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında bulunuyorduk. Bize cennet ve cehennem'i öyle hatırlattı ki biz (cennet ve cehennemi) gözle görüyor gibi olduk. Sonra ben kalkıp ailemin ve çocuğumun yanına gittim ve (o hali unutup) güldüm, eğlendim. Hanzala dedi ki: Biraz sonra (kendimi toparlayıp Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında iken) içinde olduğumuz hali hatırladım. Hemen (evden) çıktım ve Ebu Bekir (r.a.)'a rastladım .Ona: (içine düştüğüm gafleti anlatarak) münafık oldum, münafık oldum, dedim, Ebu Bekir: Muhakkak biz onu (yani aile ferdlerimizle eğlenip gülme işini) işliyoruz, dedi. Sonra Hanzala gidip bu hali Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlattı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Ya Hanzala! (Benim yanımda olmadığınız zaman) benim yanımda olduğunuz gibi olsaydınız melekler yataklarınız üstünde (veya yollarınız üzerinde) sizlerle tokalaşacaktı. Ya Hanzalal Bir saat şöyle, bir saat böyle, buyurdu. BU HADİS’İN MÜSLİM RİVAYETLERİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Amel (yani farz olmayan ibadet) den (devamlı yapmaya) gücünüzün yettiği miktarı yükleniniz. Çünkü amelin en hayırlısı az bile olsa en çok devam ettirilenidir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde İbn-l Lehia bulunur. Bu ravi zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir taş üstünde namaz kılan bir adamın yanından geçip Mekke'nin kenarına vardı. (Orada) uzun bir süre kaldıktan sonra geri döndü ve taş üstünde namaz kılan adam'a aynı durumda namaz kılarken rastladı. Bunun üzerine Resul-İ Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayağa kalkarak iki elini birleştirdi ve üç kere: Ey insanlar! Mu'tedil davranın (yani ifrat ve tefritten sakının), buyurdu. (Sonra buyruğuna şöyle devam etti) : Çünkü şüphesiz, siz (ibadet'ten) usamncaya kadar Allah size ihsanını kesmez. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi nasendir. Ravi Yakub bin Abdillah hakkında ihtilaf vardır. Senedin kalan ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz! Ya Resulallah! Cahiliyet devrinde (yani müslüman olmazdan önce) işlemiş olduğumuz günahlardan dolayı cezalandırılır mıyız? diye sorduk. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Kİm müslümanlıkta güzel hareket ederse cahiliyet devrinde (yani müslüman olmazdan önce) olan (günahların) dan dolayı cezalandırılmaz. Kim (müslüman olduktan sonra) kötü hareket ederse hem (müslüman olmazdan) önceki hem (müslüman olduktan) sonraki (günahları) ile muaheze edilir (yani sorumlu tutulur), buyurdu. MÜSLİM HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r. anha)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana: Ya Aişe (Günah sayılan) amellerin küçümsenenlerinden (de) sakın. Çünkü şüphesiz, onlar için (de) Allah (tarafın) dan bir araştırıcı (melek) vardır, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Mu'min günah işlediği zaman kalbinde siyah bir iz olur. Sonra o kişi tevbe edip (nefsini o günah'tan) çekip çıkarır ve (Allah'tan) mağfiret dilerse kalbi (o iz pasından) cilalanıp temizlenir. Eğer mu'min günahı fazlalaştırırca kalbindeki siyah iz (ve leke) fazlalaşır. İşte Allah'ın, Kitab'ında; "Hayır, (onların sandıkları gibi değil). Onların kazandıkları günahlar, kalblerini paslandınp karartmıştır" (Mutaffıfin, 14) ayetinde buyurduğu ran budur.’’ Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi, Nesai, Ahmed, bin Hibban ve Hakim de rivayet etmişler. Tirmizi bu hadisi Mutaffifin süresinin tefsiri bölümünde rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Sevban (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Ümmetimden birtakım kimseleri bilirim ki onlar kıyamet günü Tihame dağları emsali (çok) ve bembeyaz (yani tertemiz) sevaplar getirirler de Allah (Azze ve Celle) o sevabları saçılmış toz eder (yani mahveder, kabul etmez). Sevban (r.a.): Ya Resulallah! Bilmiyerek onlardan olmamamız için bize onların sıfatlarını söyle ve bize onların durumunu açıkla, dedi. Resül-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Bilmiş olunuz ki onlar sizin (din) kardeşleriniz ve sizin cinsinizden (bir takım insanlar) dır. Sizin aldığınız gibi onlar geceden (ibadet nasibini) de alırlar. Ve lakin onlar, Allah'ın yasak kıldığı şeylerle tenha yerde başbaşa kaldıkları zaman o yasakların sınırlarını çiğnerler, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmIştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır. Ravi Ebu Amir el-İlhani'nin adı Abdullah bin Ğablr'dlr
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): (Mu'mini) cennet'e dahil eden (yani cennete girmesinesebep olan) amellerin en çoğu hangisidir? diye soruldu. O: Takva (yani Allah korkusu) ve huy güzelliğidir, buyurdu. Ve O'na: (Mu'mini) cehenneme sokan günahların en çoğu hangisidir? diye soruldu. O: (Şu) iki organ : Ağız ve tenasül uzvu, buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Allah (Azze ve Celle) birinizin tevbe etmesine o kimsenin kayıp hayvanını bulunca duyduğu sevinçten muhakkak daha çok sevinir (yani razı olur). Diğer tahric: Bu hadisi Müslim de Tevbe kitabının 1. babında rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur; Hatalarınız göğe ulaşacak kadar günah işleyip de sonra (onlardan) tevbe etmiş olsanız, Allah tevbenizi kabul eder. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu, hasen bir seneddir. Ravi Yakub bin Humeyd hakkında ihtilaf vardır. Senedin kalan ravileri güvenilir zatlardır. AÇIKLAMA 4250’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah, kulunun tevbesine şu adam'ın sevinmesinden daha çok sevinir (yani razı olur) ki (yolculuk halinde olan) o adam bir susuz çölde binit devesini kaybeder. Bunun üzerine adamcağız yitik devesini aramaya koyulur. Nihayet o arayış, adamı cidden yorup aciz bırakınca (susuzluk ve sıcaktan dolayı olduğu yerde ölmek üzere başını yere koyup) elbisesini başına çekip örtünür. İşte kendisi o halde olduğu sırada devesini kaybettiği yerde aniden hayvanının ayak sesini duyar. Bunun üzerine yüzüne çektiği örtüyü açar ve hemen binit hayvanı ile karşılaşır." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Atiyye el-Avn ve Süfyan bin Veki bulunur. İkisi de zayıftır. Fakat hadisin aslını Buhari ile Müslim, İbni Mes'ud ve Enes (r.a.)'ın rivayet ettikleri hadis olarak nakletmişler. AÇIKLAMA 4250’de
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Günahtan tevbe eden kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir." Not: Sindi şöyle demiştir : Zevaid sahibi bu hadisi Zevaid adlı kitabında anlatmış ve: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır, dedikten sonra bu sözüne bir şey eklememiş, bu kadarla yetinmiş ve hadisi kendi haline bırakmıştır. E l-Makasıdü'l-Hasana'da da: Bu hadisi İbn-i Mace de, Taberanî el-Kebîr'de ve Beyhaki eş-Şuabta Ebu Ubeyde bin Abdullah bin Mes'ud aracılığıyla babasından (yani Abdullah bin Mes'ud'den) merfu' hadis olarak rivayet etmişler ve ravileri güvenilir zatlardır. Hatta şeyhimiz bu hadisi hasen saymıştır. Sebebi ise bu hadisi te'yid eder mahiyette başka hadislerin bulunmasıdır. Aksi takdirde hasen sayılmaman gerekir. Çünkü Ebu Ubeyde'nin babasından hadîs işitmediğini kesinlikle söyleyenlerin sayısı bir değildir, diye bilgi verilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Adem oğullarının hepsi çok günah işler. Çok günah işleyenlerin en hayırlısı çokça tevbe edenlerdir. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi, Ahmed, Darimi ve Hakiın de rivAyet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ma'kil (bin Mukrin) (r.a.)'dan; Şöyle demiştir:Ben babam (Ma'kil) ile beraber Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'ın yanına girdik de ben onu (yani îbn-i Mes'ud'u) şöyle söylerken işittim: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): (Günahtan) pişmanlık duymak, bir tevbe dir, buyurdu. Bunun üzerine babam (Ma'kil), Abdullah (İbn-i Mes'ud)a: "(Günahtan) pişmanlık duymak bir tevbedir" hadîsini Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sen işittin (mi)? dedi. Abdullah (îbn-i Mes'ud): Evet, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr (bin el-As) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Allah (Azze ve Celle), kul'un tevbesini ruhu boğazına gelmedikçe muhakkak kabul eder." Not; Zevald'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Velid bin Müslim bulunur. Bu ravi tedlisçidir ve hadisi an'ane ile rivayet etmiştir. Ravi Mekhul ed-Dimeşki de öyledir. Tahric bilgisi: Tırmizi, Hakim, Ahmed, İbni Hibban ve Beyhaki bu hadisi Abdullah bin Amr (r.a.)'den değil de Abdullah bin Ömer bin el-Hattab (r.a.)'den rivayet etmişler. Diğer taraftan el-Münziri. et-Terğib ve't-Terhib'te, Tuhfe yazarı, TirmizI'nin şerhinde ve Celalü'd-Din, Camiu's-Sağir'de bu hadisi Abdullah bin Ömer bin el-Hattab (r.a.)'ın hadisi olarak kitabına alan alimleri sayarken ibni Mace'nin ismini de veriyorlar. Yani yukarıda isimlerini verdiğim üç kitaba göre İbni Mace bu hadisi AbduIIah bin Amr bin el-As (r.a.)'dan değil de Abdullah bin Ömer bin el-Hattab (r.a.)'dan rivayet etmiştir. Bu takdirde hadis, Zevaid türünden sayılmaz. Çünkü Tirmizi de rivayet etmiştir. Ancak Zevaid yazarı elde mevcut sünen nüshalarında AbduIIah bin Ömer değil de AbduIIah bin Amr'ın yazılı olduğunu dikkate alarak bunu Zevaid türünden saymakla beraber yukardaki durumu da belirtir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Mes'ud (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Bir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gelerek (helal) olamayan) bir kadından bir öpücük aldığını anlattı ve bu günahın keffaretinl sormaya başladı. Resul4 Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise ona bir şey söylemedi. Sonra Allah (Azze ve Celle): ‘’...Ve namazı gündüzün iki tarafında, geceden de gündüze yakın saatlerde dosdoğru kıl. Şüphesiz, iyilikler kötülükleri giderir. Bu, iyi düşünüp öğütlenenler için bir nasihattir.’’ (Hud, 114) ayetini indirdi. Bunun üzerine adam: Ya Resulullah! Bu ayet('in hükmü) yalnız benim için inidir? diye sordu. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Bu ayet (in hükmü) benim ümmetimden onunla amel edenler için. (umumi) dir, buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Bir adam kendine israf etti (yani aşırı derecede günahlar işledi). Sonra ölüm döşeğine düşünce oğullarına vasiyet ederek: Ben öldüğüm zaman cesedimi yakınız, sonra ufaltıp kül haline getiriniz ve beni (m külümü) rüzgara ve denize saçınız. Çünkü Allah'a yemin ederim ki, eğer Rabb'im bana kadir olursa hiç kimseye vermediği bir azabı bana muhakkak verecektir, dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Onlar da adam'a öyle yaptılar. Bunun üzerine (Allah) yere: Aldığını (geri) ver, buyurdu. Adamda o anda kalkıverdi ve Al lah ona: Seni bu yaptığına sürükleyen nedir? dedi. Adam: Senin haşyetin (veya senin mahafetin —Yani senden olan korkum. Ya Rabbi! dedi. Allah da onu bu sebebten dolayı Bu hadisi Buharı, "Tevhid", "Rıkak" ve "Beni İsrail" (3478); kitablarında, Müslim de "Tevbe'' kitabının 4. babında rivayet etmişler. MÜSLİM HADİSİ VE İZAH: 2756 –
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Bir kadın bağladığı (hapsettiği) bir kedi sebebiyle cehenneme girdi. Çünkü ne kendisi kediye (bir şey) yedirdi, ne de yerin haşeratından yesin diye salıverdi ve nihayet kedi (açlıktan) öldü. (îbret verici bu ve bundan önceki hadîsi Ma'mer'e rivayet eden) Zührî demiş ki: (İbret verici bu iki hadîsi birlikte rivayet etmem) herhangi bir adam'ın (kulluk görevini ihmal edip ilahî rahmete) dayanmaması ve hiç bir kimsenin (ilahi rahmetten) ümidini kesmemesi içindir." MÜSLİM HADİSLERİ: 2242 — 2243 —
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer'(-i Ğifarî) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah Tebarek ve Teala buyurur ki: Ey kullarım! Benim koruduğum hariç hepiniz günah işleyebilirsiniz. Bu itibarla benden mağfiret dileyiniz ki sizi bağışlıyayım. Siz'den kim bağışlamaya gücümün yettiğini bilir de kudretimle benden mağfiret dilerse o kimseyi bağışlarım. Hidayet'e erdirdiğim kimseler hariç, hepiniz dalalettesiniz. Onun için benden hidayet dileyiniz, sizi hidayete erdireyim. Zengin ettiğim kimseler hariç hepiniz fakirsiniz. Bu itibarla benden (rızık) isteyiniz, sizi rızıklandırayım. Eğer hayatta olanınız, ölmüş olanınız, önce gelenleriniz, sonra gelenleriniz, yaş olanınız ve kuru olanınız toplanıp da kullarımdan en çok takva sahibi kulumun kalbi üzerinde (yani hepsinin kalbi onun kalbi gibi) olsa, benim mülkümde bir sivrisinek kanadı (kadar bir şey) artmaz. Şayet onlar (yani tüm kullar) toplanıp da kullarımdan en sapık - şerir kulumun kalbi Üzerinde (yani hepisinin kalbi onun kalbi gibi) olsa benim mülkümden bir sivrisinek kanadı (kadar bir şey) eksilmez. Eğer hayatta olanınız, ölmüş olanınız, önce gelenleriniz, sonra gelenleriniz, yaş olanınız ve kuru olanınız (yani bütün kullar) toplanıp da her biri hatırından geçen bütün ihtiyaç ve isteklerini (benden) dilerse, onların bütün dileklerini yerine getirmem, benim mülkümden ancak birinizin deniz kenarından geçip de bir dikiş iğnesini denize sokup çıkarması ile deniz suyunu eksilttiği kadar eksiltir, (yani bu misalde nasıl deniz suyu hiç eksilmiyorsa kulların bütün isteklerini yerine getirmekle ilahi hazineden hiç bir şey eksilmez). Benim mülkümden hiç bir şeyin eksilmemesi sebebi şudur: Şüphesiz ben çok cömerdim, keremim boldur. Bağış yapmam bir söz söylemek (ten ibaret) tir (yani çalışmayı, didinmeyi gerektirmez). Ben bir şeyi dilediğim zaman sadece ona كُنْ فَيَكُونُ [Kun fe yekun] "Ol" derim. O da hemen olur. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi "Ebvabu Sıfat'il-Kıyame" bölümünün sonlarında rivayet etmiştir. Tuhfe yazarının beyanına göre bu hadisi Ahmed de rivayet etmiş, Ayrıca Müslim de bunun benzerini rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göee; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Lezzetleri keseni çokça hatırlayınız, buyurdu, demiştir. Yani ölümü (çokça hatırlayınız)
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demiştir; Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idim. Ensar'dan bir adam Ona geldi ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e selam verdikten sonra: Ya Resulallah! Mu'minlerin hangisi daha faziletlidir? diye sordu. Resul-i Ekrem (Saîlallahu Aleyhi ve Sellem): Huy bakımından en güzel olanı, buyurdu. Adam: Peki, mu'minlerin hangisi daha akıllı - şuurludur? diye sordu. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Ölümü en çok hatırlayanı ve ölümden sonraki (hayatı) için en güzel şekilde hazırlananı. İşte onlar en akıllı - şuurlu olanlardır, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Ferve bin Kays. mechüldür, Ondan rivayet eden (Nafi) de öyedir ve rivayeti batıldır, Bunu Zehebi, Tabakatu't-Tehzib'de siiyıemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ya'la Şeddad bin Evs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Akıllı - şuurlu adam o kimsedir ki nefsini (Allah'a karşı) köleleştirir ve ölümden sonraki (hayat) için (iyi) amel işler. Aciz adam da o kimsedir ki nefsini arzusuna uydurur (yani nefsini haramdan alıkoymaz). Sonra Allah'tan (mağfiret) temenni eder." Diğer tahric: Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini Tirmizi, Nesai. Taberani, el-Evsat'ta ve İbni Hibban da rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ölüm döşeğinde olan bir gencin yanına girdi ve ona: Sen kendini nasıl buluyorsun? diye sordu. Genç: Ben, Allah (ın afvını) umarım Ya Resulallah! Ve günahlarımdan korkarım, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Bu vakitte (yani ölüm döşeğinde) her hangi bir (mu'min) kul'un kalbinde bağışlanma umudu ve günah korkusu birleşince mutlaka Allah o kuluna dilediğini verir ve o'nu korktuğundan emin kılar. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi,Cenaiz kitabında rivAyet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Ölüm döşeğinde olan kimsenin yanında melekler hazır bulunur. Kişi dindar olunca melekler: Ey güzel cesedde olan güzel nefis! Övülerek (cesedden) çık ve rahmet, güzellik ve öfkeli olmayan Rabb(a kavuşmak) ile müjdelen, derler. Artık can çıkıncaya kadar devamlı ona böyle söylenir. Sonra o ruh göğe yükseltilir ve gök (kapısı) onun için açılır. Sonra, bu kimdir? diye sorulur. Onu götüren melekler: Falancadır, derler. Bu kere (Gökte görevli melekler) tarafından: Güzel nefse merhaba, güzel cesedde idi. Övgüye layık olarak gir ve rahmet, güzellik ve öfkeli olmayan Rabb(a kavuşmak) ile müjdelen, denilir. Sonra Allah (Azze ve Celle) nin (hükümlerinin açıklanıp melekler tarafından alınmakta) olduğu göğe götürülünceye kadar ona devamlı olarak böyle söylenir. (Ölüm döşeğinde) kötü adam olduğu zaman (görevli) melek: Çık ey pis cesedde olan pis nefis. Yerilmiş olarak çık ve kaynar su, cehennem halkının irini ve bunların misli çeşitli başka azab ile müjdelen, der. O habis nefis (cesedden) çıkıncaya kadar ona devamlı olarak böyle (tehdidler) söylenir. Sonra o nefis, göğe çıkarılır. Fakat gök (kapısı) ona açılmaz ve: Bu kimdir? denilir. Falancadır, diye cevab verilir. Bunun üzerine: Habis nefse merhaba olmaz, o pis nefis pis cesedde idi. Kınanmış olarak geri dön. Çünkü sana göğün kapıları kesinlikle açılmıyacaktır, denilir ve bunun üzerine o ruh gökten (yere) gönderilir ve sonra cesedin bulunduğu mezara varır. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Birinizin eceli bir yerde olduğu zaman ihtiyaç - iş onu oraya sıçratır. Sonra kalan ömrünün sonuna varınca, Allah sübhanehu onun ruhunu (orada) alır. Kıyamet günü de o yer: Ey Rabb'im! İşte bu, bana emanet ettiğin (cesed)dir, der. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r. anha)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah (da) ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah (da) ona kavuşmaktan hoşlanmaz, buyurdu. Bunun üzerine O'na: Ya Resulallah! Allah'a kavuşmaktan hoşlanmamak. Ölüme kavuşmaktan hoşlanmamak dolayısıyladır ve hiç birimiz ölümden hoşlanmayız (ne buyurulur?) denildi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Hayır, (öyle değil). Bu (yani Allah'a kavuşmayı sevmek veya sevmemek) ancak kişinin öleceği anda olur. Ölüm döşeğinde kişi Allah'ın rahmet ve mağfiretiyle müjdelendiği zaman Allah'a kavuşmayı sever. Allah da ona kavuşmayı sever. Ölüm döşeğinde kişi Allah'ın azabı ile müjdelenince (yani tehdid edilince) Allah'a kavuşmak istemez. Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz. BUHARİ HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Herhangi biriniz, başına gelen zarardan dolayı ölmeyi temenni edemez (etmesin). Eğer mutlaka ölümü temenni etmek zorunda kalırsa şöyle desin : Allahım! Yaşamak benim İçin hayırlı olduğu surece beni yaşat ve Ölüm benim için hayırlı olduğu zaman beni öldür. BUHARİ HADİSLERİ VE İZAH: 1916 – 1917 –
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Bir kemik hariç insandan çürümeyen hiç bir şey yoktur. O da kuyruk sokumudur ve kıyamet günü cesedin yaratılışı o kemikten kurulur. EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Osman (bin Affan r.a.’ın) azadlısı Hani' (r.a.)’den şöyle nakledilmiştir: Osman bin Affan (r.a.), bir mezar başında durduğu zaman sakalını (göz yaşlarıyla) ıslatmcaya kadar ağlardı. Bu sebeple kendisine: Sen cennet'i ve cehennem'i anıyorsun, ağlamıyorsun da bundan (yani kabir korkusundan) dolayı ağlıyorsun? denildi. Osman (r.a.), dedi ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Muhakkak mezar, ahiret konaklarının ilkidir. Eğer ölü on(un azabın) dan kurtulursa ondan sonraki (konaklar) ondan kolay olur. Şayet ölü on(un azabın)dan kurtulmazsa ondan sonraki (konaklar) ondan şiddetli olur, buyurdu. Osman dedi ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle de buyurdu: Mezar kadar korkunç hiç bir fecî manzara görmedim." Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi de Zühd bablarının başlarında rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ÖIü mezar'a konulur. Salih kişi kabrinde endişesiz ve korkusuz oturtulur. Sonra ona: Sen hangi dinde idin? diye sorulur. O: Ben îslam dininde idim, diye cevab verir. Sonra ona: Şu adam nedir? diye sorulur. O da: Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Allah'ın Resulüdür. O, bize Allah katından apaçık ayetler getirdi. Biz de O'nu doğruladık, diye cevab verir. Daha sonra bu ölüye: Sen Allah'ı gördün mü? diye sorulur. O da: Hiç bir kimse Allah'ı görmeye layık değildir, diye cevab verir. Bu soru ve cevablardan sonra o'nun için ateş tarafına bir pencere açılır. Ölü o'na bakarak ateş alevlerinin birbirini kırıp yenmeye çalıştığını görür. Sonra ona: Allah'ın seni koruduğu ateş'e bak, denilir. Sonra onun için cennet tarafına bir pencere açılır. O da bu defa cennetin süsüne ve ni'metlerine bakar ve kendisine: İşte bu güzel yer sen'in makamındır, denildikten sonra: Sen (dünyada) samimi iman üzerinde idin, bu sağlam İman üzerine öldün ve (kıyamet günü) inşaallah iman üzerine dirileceksin, denilir. Kötü kişi de dehşet ve korku içinde mezarında oturtulur ve kendisine: Sen hangi dinde idin? diye sorulur. Kendisi: Bilmiyorum, diye cevab verir. Sonra ona: Şu adam nedir? diye sorulur. O da: Halk (onun hakkında) bir söz (yani Nebi olduğunu) söylüyordu. Ben de o sözü söyledim, der. Bunun üzerine onun için cennet tarafına bir pencere açılır. O da cennetin süsüne ve içindeki (ni'met) lere bakar. Sonra kendisine: Allah'ın senden geri çevirdiği cennet'e bak, denilir. Daha sonra o'nun için ateş tarafına bir pencere açılır. Bu kere ateşe alevlerinin bazısı bazısını kırıp yenmeye çalıştığı halde bakar ve bunun üzerine ona: İşte bu, senin yerindir. (İslam'a inanmak bakımından) şüphe üzerinde (yaşadı) idin, şüphe üzerine öldün ve inşaallah Teala (kıyamet günü) şüphe üzerine diriltilirsin, denilir. Not: Zevaıd'de bunun senedinin sahih olduğu söylenmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
El-Bera' bin A'zib (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Allah iman edenleri sabit kavil (yani şehadet kelimesi) ile metanetli kılar" (ayeti) kabir azabı (yani sorgusu) hakkında indi. Ölüye (kabirde): Senin Rabbin kim? diye sorulur. O da: Rabbim Allah'tır ve Nebiim Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'dir, diye cevab verir. İşte mu'min ölünün böyle (metanetle) cevabı, Allah (Azze ve Celle)'nin: "Allah iman edenleri sabit kavil (yani şehadet kelimesi) İle dünya hayatında ve ahirette (yani kabirde) metanetli kılar" mealindeki ayeti (nin canlı bir ifadesi) dir." (İbrahim, 27) Diğer tahric edenler: Buharî. cenaiz: tefsir-i sure; Müslim, cenne; Tirmîzî, tefsir; Nesai, cenaiz, ; Ebu Davud, sünne EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
îbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Bîriniz öldüğü zaman varacağı yer sabah akşam kendisine gösterilir. Ölü cennet ehlinden ise cennetliklerin makamlarından bir makam kendisine gösterilir. Şayet ölü cehennemliklerden ise cehennem ehlinin hücrelerinden biri kendisine gösterilir. (Her) ölüye: İşte kıyamet günü diriltilinceye kadar senin durağın buradır (veya: îşte kıyamet günü diriltilinceye kadar yerin sana gösterilecektir), denilir. BUHARİ HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ka'b (bin Malik) el-Ensarî (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Mu'min'in ruhu, kendisinin dirileceği (kıyamet) giin(ü) cesedine geri dönüncey e kadar cennet ağaçlarında rızıklanan bir kuştur. Diğer tahric: Bu hadisi Nesai ve Taberani de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (bin Abdillah) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: (Mu'min) ölü, kabre girdiği zaman güneş, batmak üzere bulunduğu şekilde (ona) temsil edilir (yani sanki akşam namazı vakti gelmiş gibi bir görüntü ona gösterilir). Bunun üzerine ölü oturup ellerini gözlerine sürer ve: Beni bırakınız namaz kılayım, der. Not: Eğer Talha bin Nafi İsimli Ebu Süfyan, Cabir bin Abdillah r.a.'dan hadis işitmiş ise bu hadisin senedi hasen'dir. Ravi îsmail bin Hafs hakkında da ihtilaf vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü Saîd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Sur'un iki sahibinin ellerinde (üfleyecekleri) iki boynuz bulunur. Ne zaman (üflemekle) emrolunacaklarını dikkatle gözleyip düşünürler. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ravilerden Haccac bin Ertat ve Atiyye el-Avfi'nin zayıflığı nedeniyle bunun senedi zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den: Şöyle demiştir; Yahudilerden bir adam, Medine (i Münevvere) çarşısında Musa'yı insanlar üzerine seçip tercih eden (Rabb'im)e yemin ederin diye yemin etti. Bunun üzerine Ensar'dan bir adam (yahudi kişiye): İçimizde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bulunduğu halde sen bu sözü (nasıl) söylersin? diyerek elini kaldırıp ona bir tokat attı. Sonra o olay Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlatıld Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bu yurdu: Allah (Azze ve Celle) "Ve Sur'a üflenir, bunun üzerine Allah'ın dilediği kimseler hariç, göklerde olanlar ve yerde olanlar çarpılıp yukılırlar. Sonra Sur'a bir daha üflenir. Bu defa onlar (kabirlerinden hemen kalkarak bakınıp dururlar. (Zümer, 68), buyurmuştur. Ben başını kaldıranların ilki olurum. O anda ben Arş'ın ayaklarından birisini tutan Musa ile karşılaşırım. Artık bilmem o, başını benden öncemi kaldırdı, yoksa o. Allah (Azze ve Celle)'nin çarpılıp yıkılmaktan müstesna (ve muaf) tuttuğu kimselerden mi oldu. Kim de : Ben Yunus bin Metta'dan daha hayırlıyım (üstünüm), derse şüphesiz yalan söylemiş olur. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri gürenilir zatlardır, Diğer tahric edenler: Buhari, rikak; husumat, tevhid. enbiya; Müslim, fedail; Ahmed b. Hanbel, II, 264, III, 41. EBU DAVUD RİVAYETİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) minber üstünde şöyle buyururken işittim, demiştir: Cebbar (olan Allah kıyamet günü) mülkü olan gökleri ve yerleri eline (şöyle) alır. (Ravi Abdullah bin Ömer dedi ki: Ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) böyle buyururken avucunu kapadı sonra da açıp kapatmaya başladı). (Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)) sözlerine devamla şöyle buyurdu): Sonra Allah buyurur ki: Cebbar benim, Melik benim. Hani (dünyadaki) cebbarlar nerede? Mütekebbirler nerede? Ravi Abdullah bin Ömer dedi ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu konuşmasını yaparken sağına ve soluna eğiliyordu. Hatta baktım minber altından (yukarısına kadar) öyle sallanıyor ki ben kendi kendime artık minber Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) İle beraber düşecek mi? diyor (ve endişeleniyor) dum
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Ben: Ya Resulallah! Kıyamet günü insanlar nasıl haşr edilecekler? diye sordum. O: Yalın ayak ve çıplak olarak (haşr edilecekler), buyurdu. Ben: Kadınlar da (çıplak mı olacaklar)? dedim. O: Kadınlar da (çıplak olacaklar), buyurdu. Ben: Ya Resulallah! Peki haya edilmez mi? diye sordum. O: Ya Aişe! Haşr işi çok şiddetli olup insanların birbirlerine bakmaları hatırlarına bile gelmez. buyurdu. Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Nesai de rivayet etmişler. AÇIKLAMA 4277’DE
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa el-Eş'arî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kıyamet günü insanlar üç defa Allah'a arzolunacaklar. İki arz mücadele ve mazeretlerden ibarettir. Üçüncü sunuşa gelince (insanların işledikleri amellerin yazılı olduğu) defterler o zaman ellere uçacaklar. Artık (defteri) kimisi sağ eliyle tutacak ve kimisi sol eliyle tutacaktır. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Senedin ravileri güvenilir zatlardır. Fakat sened munkatidir (yani kopuktur). Çünkü el-Hasan, Ebu Musa'dan hadis işitmemlştlr. Bu durumu Ali bin el-Medini, Ebu Hatim ve Ebu Zur'a söylemişlerdir. Tirmizi de bu hadisi el-Hasan aracılığıyla Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ederek: EI-Hasan'ın Ebu Hureyre (r.a.)'den hadis işitmemesi açısından bu hadis sahih değildir, demiştir. Diğer tahric: Ahmed de rivayet etmşlÜr. Tirmizi de "Ebvabu Sıfati'l-kıyame" bölümünün "Babu Ma Cae Fi'l-Ard" babında Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) "alemlerin Rabbi(nin emri, hesabı ve ceza ya da mükafatı) için insanların (kabirlerinden) kalktıkları gün" (Mutaffifîn, 6) ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: Onların her biri iki kulağının yarılarına kadar ter'e batmış olarak ayakta (bekleyip) durur. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari Rikak kitabında, Müslim Cennet kitabında, Tirmizi Sıfat'ü-Kıyame ve Tefsir bölümlerinde ve Nesaı Tetsir bölümünde rivayet \etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e, yer (küren)in yerden başka bir şeyle ve göklerin değiştirileceği günü (hatırlayıp gözle) ayetini (İbrahim, 48) sordum. İnsanlar o gün nerede olacak? dedim. O: Sırat üzerinde, buyurdu." Diğer tahric: Bu hadisi Müslim Kitabü Sıfati'l-Münafikin bölümünün başlarında, Tirmizi, İbrahim suresinin tefsiri bölümünde rivayet etntişler. Ayrıca Ahmed de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said(-i Hudrî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Sırat (köprüsü), cehennemin ortasının üstüne, sa'dan dikenleri gibi (ateşten) dikenler üzerine (kurulup) konulur. Sonra insanlar (onun üstünden) geçmeye çalışacaklar. Artık kimisi sapasağlam (geçip) kurtulur. Kimisi o (ateşten) dikenle tırmalanmış olup sonra (geçerek) kurtulur. Kimisi de o dikene takılarak cehenneme baş aşağı Atlılır. Diğer tahric: Benzerini Müslim de tahric etmiştir. AÇIKLAMA 4281’de
- Bāb: ...
- باب ...
Hafsa (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): İnşaallah Teala, Bedir (harbin) de ve Hudeybiye (seferin) de hazır bulunan (müslüman )lardan hiç kimsenin cehennem ateşine girmemesini cidden kuvvetle umanın, buyurdu. Hafsa demiş ki : Ben: Ya Resulallah! Allah "Sizden cehenneme varmıyacak hiç bir kimse yoktur. Bu, senin Rabbin katında kesinleşmiş bir hükümdür." (Meryem, 71) muhakkak buyurmadı mı, dedim. (Bunun üzerine) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : (Ya Hafsa!) Sen Allah'ın: "Sonra biz Allah'tan korkup (O'na karşı gelmekten) sakınanları kurtarır, zalimleri de toptan orada bırakırız." (Meryem, 72) buyruğunu işitmedin mi? buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir : Eğer Ebu Süfyan, Cabir bin Abdillah (r.a.)'den hadîs işitmiş ise Hafsa (r.anha)'nın bu hadisi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Siz (kıyamet günü) benim yanıma abdest izlerinden dolayı yüzleriniz, kol ve bacaklarınız nurlu olarak geleceksiniz. (Bu nur), Ümmetimin alameti olup ondan başka hiç bir kimsede bulunmaz. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari ve Müslim de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde bir kubbe (yani deriden mamul çadır) da idik. O (bize): Siz cennetliklerin dörtte biri olmanıza razı mısınız? buyurdu. Biz: Evet, dedik. O. (bu kere): Siz cennet ehlinin üçte biri olmanıza razımısınız? buyurdu. Biz: Evet, dedik. O şöyle buyurdu: Nefsim elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki, ben sizin cennetliklerin yarısı olmanızı çok kuvvetle umarım. Sebebi de şudur : Cennet'e yalnız müslüman olan kimse girecek, başkası giremiyecektir ve sizler müşrikler (yani kafirler) içinde ancak, siyah öküzün cildindeki beyaz bir kıl veya kırmızı öküzün derisindeki siyah bir kıl gibisiniz. Diğer tahric: Buhari, Rikak ile Eyman ve Nüzur kitaplarında, Müslim İman kitabının 95. babında ve Tirmizi "Ebvabü Sıfati'l-Cenne" bölümünde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd(-i Hudri) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Kıyamet günü bir) Nebi beraberinde (ümmeti olarak) iki adam olduğu halde gelir. Bir başka Nebi, beraberinde (ümmeti olarak) üç kişi bulunduğu halde gelir. Bundan fazla ve az (ümmetle gelen Nebi) de olur. Sonra o (gelen her) Nebi'e: Sen kendi kavmine (dini) tebliğ ettin mi? diye sorulur. O da: Evet, der. Sonra onun kavmi (huzura) çağrılarak: Nebiniz size (dini) tebliğ etti mi? denilir. Onlar: Hayır, derler. Bunun üzerine (onların Nebiine): Senin (dini kavmine tebliğ ettiğine dair) şahidin kimdir? denilir. O da: Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ümmeti der. Bunun üzerine Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ümmeti çağırılır ve (onlara): Bu Nebi (dinini kavmine) tebliğ etti mi? diye sorulur. Onlar da: Evet, derler. Sonra Allah Teala (Ümmet-i Muhammedi'ye): Bu Nebi'in kendi kavmine dinî tebliğ ettiğine dair bilginiz nedir (yani bu durumu nasıl bilebilirsiniz) ? der. Onlar da: Nebiler'in (dinlerini kendi kavimlerine) tebliğ ettiklerini bize Nebimiz (Muhammed) (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) haber verdi, biz de O'nu doğruladık, derler. İşte bu açıklamam Allah Teala'nın: 'Ve böylece sizi hayırlı ve adil bir ümmet kıldık ki bütün insanlar üzerine şahidler olasınız. Nebi (iniz) de üzerinize şahid olsun." (Bakara, 143) buyruğunun muhtevasıdır (içeriğidir). Diğer tahric: Buhari, Tirmizi
- Bāb: ...
- باب ...
Rifaa el-Cühenî (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Biz, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde bir yolculuk (veya savaş) tan geri döndük. O sıralarda Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Muhammed'in can'ı elinde olan (Allah) a yemin ederim ki: İman edip, sonra doğru yoldan ayrılmayan hiç bir kul yoktur ki cennet'e dahil edilmesin. Siz ve iyi (= dindar) nesliniz cennetteki meskenlere yerleşmedikçe (diğer ümmetlerin mu'minleri olan) cennetliklerin cennete girmemelerini de ümid ederim ve Rabbim (Azze ve Celle), ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesabsız olarak cennet'e dahil etmeyi bana kesin vaadetti, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Muhammed bin Mus'ab bulunur. Onun hakkında Salih bin Muhammed el-Bağdadl: EI-Evzai'den rivayet hususunda zayıftır ve onun el-Evzai'den olan bütün hadisleri maklüb'tur, demiştir. Ancak şu var ki Muhammed bin Mus'ab, bu hadisi el-Evzai'den rivayet bakımından yalnız değildir. Çünkü Nesai de Amelü'I•Yevm ve'l-Leyl'de bu hadisi Yahya bin Hamza aracılığıyla el-Evzai'den rivayet etmiştir. AÇIKLAMA 4286’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ümame el-Bahilî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şu buyruğu buyururken işittim, demiştir: Rabbim Sübhanehu benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de azab olmaksızın cennete dahil etmeyi bana vaadettİ. (Bunlardan) her binin beraberinde yetmiş bin (kişi) ve Rabbim (Azze ve Celle)'nin avuçlarıyla üç avuç dolusu, (yani ümmetimden çok sayada kişi) bulunur. Diğer tahric: Tirmizi, Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Behz bin Hakîm'in baba babası (Muaviye bin Hayda el-Kuşeyrî) (r.a.)'den rivayet edildiğine güre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Biz (yani Ümmeti Muhammediye) kıyamet günü yetmiş ümmeti tamamlarız (yani ümmetlerin sayısı bizimle yetmişe ulaşır). Biz (dünyaya geliş bakımından) ümmetlerin sonuncusuyuz ve (de) en hayırbsıyız. AÇIKLAMA 4289’da
- Bāb: ...
- باب ...
Behz bin Hakîm'in baba babası (Muaviye bin Hayda el-Kuşeyrî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir: Siz, ümmetlerin sayısını yetmiş'e tamamladınız. Siz Ümmetlerin en hayırlısı ve Allah katında en değerlisisiniz." AÇIKLAMA 4289’da
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman bîn Büreyde'nin babası (Büreyde bin el-Husayb) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Cennet ehli yüz yirmi saftır. Seksen (saf) bu ümmetten, kırk saf d» diğer ümmetlerden oluşur
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Biz (dünyaya geliş bakımından) Ümmetlerin sonuncusuyuz ve (kıyamet günü) hesabı görüleceklerin ilkiyiz, (Kıyamet günü) "Ümmi olan ümmet ve Nebi'i nerededir?" denilir. Bu itibarla biz önde olanlarız." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır. Ravi Ebu Seleme'nin adı Musa bin İsmail el-Basri et-Tebuzki'dir. AÇIKLAMA 4292’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bürde'nin babası (Ebu Musa el-Eş'arî) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah, kıyamet günü yaratıkları topladığı zaman secde etmek hususunda Muhammed (Saîlallahu Aleyhi ve Sellem)'in ümmetine izin verilecek ve bunun üzerine bu ümmet Allah'a uzun sürecek bir secde edecekler. Sonra onlara: "Başlarınızı (secdeden) kaldırınız. Biz sayınız kadar (kafirleri) ateşten (kurtuluşunuz için) fidyeleriniz yaptık, buyurulacaktır." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Müslim bu hadisin manasını ifade eden değişik bir metin rivayet ederek buradaki senedden daha sıhhatli bir senedi Ebu Bürde aracılığıyla onun babasından rivayetle tamamlamıştır. Bununla beraber Buhari bu senedi malul saymıştır. AÇIKLAMA 4292’de
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Şüphesiz, bu ümmet (Allah tarafından) rahmet'e mazhar olmuştur. Azabı da kendi elleriyledir. Sonra kıyamet günü olunca müslümanlardan her kişiye, müşriklerden bir kişi verilecek ve: Bu senin ateşten (kurtuluş) fidyendir, denilecektir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Sahih-i Müslim'de Ebu Bürde bin Ebi Musa (el-Eş'ari)'nin babasından rivayet ettiği bir ,hadis, bu hadis için şahid, yani te'yid edici durumdadır. Ancak bundan önceki hadisin notunda belirtildiği gibi Buhari bunu malul saymıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah'ın yüz rahmeti şüphesiz vardır. Onlardan bir rahmeti bütün yaratıklar arasında taksim buyurmuştur. İşte yaratıklar birbirlerine ancak o rahmet sebebiyle merhamet ederler, bu sebeble şefkatlaşırIar. Vahşi hayvan da yavrularına bu rahmet sebebiyle acır. Allah, doksan dokuz rahmeti de geciktirerek kıyamet günü (mu'min) kullarına onlarla merhamet edecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah (Azze ve Celle), gökleri ve yeri yarattığı gün yüz rahmet yaratarak onlardan bir rahmeti yerde kıldı. İşte anne, yavrusuna, hayvanlar birbirine ve kuşlar (birbirine) bu rahmetle şefkat ederler. Allah, doksan dokuz rahmeti de kıyamet gününe erteledi. Kıyamet günü olunca Allah yüz rahmeti bu rahmetle tamamlar. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ebu Said (r.a.)'ın hadisi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah (Azze ve Celle), yaratıkları yarattığı zaman kendi zat'ı için: Benim rahmetim gadabıma galebe çalar, diye bizzat yazdı
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz bin Cebel (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben bir merkeb üstünde iken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanımdan geçti ve: Ya Muaz! Allah'ın kullar üzerindeki hakkının ne olduğunu ve kulların Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu bilir misin? buyurdu. Ben de: Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Şüphesiz, Allah'ın kullar üzerindeki hakkı, kulların O'na ibadet (ve kulluk) etmeleri ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmamalarıdır. Bunu yaptıkları zaman kulların Allah üzerindeki hakkı da onlara azab vermemesidir, buyurdu. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, Müslim, Nesai ve Ahmed de benzer metinlerle rivayet etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Biz savaşlarının birisinde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde bulunuyorduk. O bir kavme uğrayarak: Bunlar kimdir? diye sordu. O kavim de: Biz müslümanız, dediler. Bir kadın da tandırına yakacak atmakla meşguldü ve beraberinde bir oğlu vardı. Tandırın alevi yükselince kadın çocuğunu uzaklaştırırdı. Sonra kadm Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına geldi ve: Sen Allah'ın Resulü (mü)sün? dedi. O da: Evet, buyurdu. (Bunun üzerine) kadın (O'na): Babam, anam sana feda olsun! Allah merhametli olanların en çok merhametlisi değil mi? dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Evet, (en merhametlisidir), buyurdu. Kadın: Allah, kullarına, annenin çocuğuna şefkatinden daha çok merhametli değil midir? dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Evet, (daha merhametlidir), buyurdu. Kadın: Peki, anne, çocuğunu ateşe kesinlikle atmaz, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ağlıyarak mübarek başını eğip uzun zaman yere baktı. Sonra mübarek başını kadına doğru kaldırarak: Şüphesiz Allah, hak yoldan sapıp O'na itaat etmeye tenezzül etmeyen ve Tevhîd kelimesini söylemekten imtina eden azgın kulundan başka kullarına azab vermeyecektir, buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ravi İsmail bin Yahya'nın zayıflığı sebebiyle İbn-i Ömer (r.a.)'ın bu hadisine ait sened zayıftır. Bu ravinin zayıflığı hususunda ittifak vardır. Sindi de : Ben derim ki bu hadisin aslı Zevaid nevinden değildir. AÇIKLAMA 4300’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Şaki olan kişi'den başka kimse ateş'e girmiyecek, buyurdu. Ya Resulallah: Şaki kimdir? diye sorulunca da O: (Şaki), İbadet olarak Allah için hiç bir amel işlemeyen ve günahtır diye hiç bir günahı bırakmayan kimsedir, buyurdu." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde îbn-i Lehla bulunur. Bu ravi zayıftır. AÇIKLAMA 4300’de
- Bāb: ...
- باب ...
“... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); . . . . . . (Müddessir, 56) âyetini okudu (veya tilâvet etti). Sonra buyurdu ki : (Azze ve Celle) (bu âyette) : Ben (azabımdan) sakınılarak benden başka ilâh edinilmemeye (yani bana ortak koşulmamaya) lâyıkım. Artık kim benimle beraber başka bir ilâh edinmekten sakınırsa o kimseyi ben bağışlarım, buyurdu.) ..... Enes (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); . . . . . Müddessir, 56) âyeti hakkında şöyle buyurdu: buyurdu ki: Ben (azabımdan) sakınılarak benden başkasının bana ortak koşul mamasına lâyıkım ve bana ortak koşmaktan sakınan kimseyi bağışlamaya lâyık olan (da ancak) benim
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr (bin el-As) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)"ı şöyle buyururken işittim, demiştir: Kıyamet günü bütün yaratıkların duyacağı biçimde ümmetimden bir adam (hesaba) çağırılır ve ona (günahlarının yazılı olduğu) doksan dokuz sicil yayılır. Her defter gözün görebildiği saha kadar uzundur. Sonra Allah (Azze ve Celle) (o kul'a): Bu sicillerde yazılı (günahlar) dan bir şey inkar eder misin? buyurur. Kul! Hayır, ya Rabbi, der. sonra Allah (C.C.): (Kulların sevablarını ve günahlarını) kaydedip tutan yazıcı melekler sana haksızlık ettiler mi? buyurur. Sonra (yine) Allah (Azze ve Celle); Şu (kadar günahları) na karşılık bir iyiliğin - hayrın var mı? diye sorar. Bunun üzerine adam büyük bir korkuya kapılarak: Hayır, diyecek. Sonra Allah (Azze ve Celle): Bilakis (vardır). Şüphesiz katımızda senin bir takım iyi amellerin bulunur ve şüphesiz bu gün sana hiç bir zulüm yoktur, buyurur. Sonra o adam için bir yaprak kağıt çıkarılır ki onda "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu" bulunur. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurmuş ki: Adam: Ya Rabbi, şu (koskoca) büyük defterler yanında bu kağıt nedir? Allah (ona); Şüphesiz, sana zulüm edilmiyecek, buyurur. Sonra siciller (yani günahlarının yazılı olduğu büyük defterler) terazinin bir kefesine konulur. Şehadet kelimesinin yazılı olduğu kağıd da terazinin diğer kefesine konulur (ve tartılır). Büyük defterler hafif gelir ve o kağıt parçası ağır gelir. Ravilerden Muhammed bin Yahya dedi ki: Bıtaka, kağıt parçasıdır. Mısır halkı kağıda Bıtaka derler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz, Ka'be ile Beytu'I-Makdis arası kadar bir havuzum vardır. Süt gibi beyaz olup kapları yıldızlar sayısıncadır. Kıyamet günü şüphesiz, ümmeti en çok olan Nebi benim. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Atiyye el-Avfi bulunur. Bu ravi zayıftır. BUHARİ HADİS VE İZAH LİNKLERİ 4306’da
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe (bin el-Yeman) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Şüphesiz, benim havuzum, Eyle'den Aden'e kadar olan mesafeden cidden daha uzundur. Nefsim elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki muhakkak kapları yıldızların sayısından daha çoktur ve muhakkak o, süt'ten daha beyaz ve bal'dan daha tatlıdır. Ruhum elinde olan (Allah) a yemin ederim ki adam yabancı develeri kendi havuzundan kovduğu gibi ben de bir takım adamları havuzumdan kovarım, buyurdu, demiştir. (Bunun üzerine sahabiler tarafından): Ya Resulallah! Sen bizi tanıyacak mısın? diye soruldu. O: Evet. Siz benim yanıma abdest izinden yüzleriniz, kollarınız ve ayaklarınız nurlu olarak varacaksınız. Bu alamet siz'den başka hiç bir kimsede olmayacaktır, buyurdu. BUHARİ HADİS VE İZAH LİNKLERİ 4306’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Sellam el-Hubşî (el-Esved) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: (Halife) Ömer bin Abdilaziz bana haber göndererek yanına çağırttı. Ben de bir katır sırtında onun yanına gittim. Nihayet yanına vardığım zaman (bana): Ya Eba Sellam! Buraya kadar bindirip getirmek hususunda cidden sana meşakkat verdik, dedi. Ebu Sellam da: Vallahi doğrudur, Ya Emîre'l-Mu'minin, dedi. Ömer bin Abdilaziz: Allah'a yemin ederim ki, sana eziyyet çektirmek istemedim. Ve lakin (kevser) havuzu hakkında Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mevlası Sevban (r.a.)'den senin rivayet ettiğini haber aldığım bir hadis var. O hadisi kendi ağzınla bana rivayet etmeni sevdim (de bunun için seni çağırttım), dedi. Ebu Sellam el-Hubşî demiştir ki, bunun üzerine ben dedim: Bana Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mevlası (azadlısı) Sevban (r.a.)'ın rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz, benim havuzum Aden ile Eyle arasındaki mesafe kadar (uzun) dur. Süt'ten daha beyaz ve bal'dan daha tatlıdır. Bardakları gökteki yıldızlar sayısı gibi (çok) dur. Kim ondan bir yudum içerse artık ebediyen susamaz. O havuzun başına yanıma gelenlerin ilki, (dünyada iken) elbiseleri kirli başlarındaki saçlar dağınık, karışık (yani maddî sıkıntıdan üstü başı perişan) olan muhacirlerin fakirleridir ki varlıklı eşraf'tan olan kadınlarla evlenemez ve kapılar onlara açılmaz. Ravi demiştir ki: Ömer (bin Abdilaziz), sakalı ıslanıncaya kadar ağladı. Sonra şöyle söyledi: Lakin ben bol nîmetlenmiş kadınlarla evlendim ve kapılar bana açıldı. Artık çare yok, vücudum Üstündeki elbiseyi yıkamıyacağım ki iyice kirlensin ve başımı yağlamıyacağım ki saçım dağılıp karışsın, dedi. BUHARİ HADİS VE İZAH LİNKLERİ 4306’da
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Benim havuzumun iki kenarı arasındaki mesafe San'a İle Medine arasındaki mesafe gibi veya Medine ile Amman arasındaki mesafe gibidir. BUHARİ HADİS VE İZAH LİNKLERİ 4306’da
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Havuzumda gökteki yıldızlar sayısınca altın ve gümüş bardaklar görülür. BUHARİ HADİS VE İZAH LİNKLERİ 4306’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir mezarlığa giderek kabristan (da yatanlar) a şöyle selam verdi: Selam size ey mu'minler topluluğunun diyarında olanlar! Biz de inşaallah Teala, size katılacağız. Sonra Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): (Din) kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim, buyurdu. Sahabîler: Ya Resulallah! Biz senin (din) kardeşlerin değil miyiz? dediler. O: Siz benim sahabilerimsiniz. Kardeşlerim de benden sonra gelen (mu'min) lerdir ve ben havuz üstünde öncünüzüm, buyurdu. Sahabîler: Ya Resulallah! Senin ümmetinden olup da henüz (dünyaya) gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın? diye sordular. Söyleyin bakayım, yağız ve doru at sürüsü içinde bir adamın sakar ve sekir atları bulunsa, adam kendi atlarını tanır olmaz mı? diye sordu. Sahabîler: Evet, dediler. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): İşte onlar da kıyamet günü abdest izinden dolayı yüzleri, kolları ve ayakları nurlu olarak gelirler, buyurduktan sonra: Ben havuz üstünde sizin (ve onların) öncüsüyüm, buyurdu. Daha sonra : Bir takım adamlar kayıp devenin (su'dan) kovulduğu gibi benim havuzumdan muhakkak kovulacaklar. Ben (onlara hitaben) dikkat ediniz, buraya geliniz, diye onları çağıracağım. Fakat : Onlar sen'den sonra muhakkak (dinde) değişiklik yaptılar, denilecek ve onlar geri dönmeye devam edecekler. Ben de hadi uzaklaşın, uzaklaşın diyeceğim, buyurdu. BUHARİ HADİSLERİ VE İZAH İÇİN TIKLA BUHARİ KEVSER SURESİ TEFSİR HADİS VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Her Nebi'in kabul edilen bir duası olur ve her Nebi bu duasını acele etti (yani dünyada etti). Fakat ben duamı ümmetime şefaat için sakladım. Bu sakladığım dua ümmetimden olup da Allah'a hiç bir şey'i ortak koşmadan ölen herkes'e nasip olur. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, "Daavat" kitabında, Müslim de İman kitabının 86. babında rivayet etmişlerdir. Buhari ile Müslim bunun bir benzerini de Enes (r.a.)'den rivayet. etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd(-i Hudrî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Ben adem oğlunun (yani bütün insanların) büyüğüyüm de böbürlenme yoktur. Kıyamet günü (dirilmek için) yerin yarılmasıyla (kabirden) ilk çıkacak olan da benim. Bununla beraber böbürlenme yoktur. İlk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul olunacak kimse de benim ve (bununla) iftihar etmek yoktur. Kıyamet günü Hamd Bayrağı benim elimde bulunacak. Bununla beraber böbürlenmek yoktur. Diğer tahric: Tirmizi bu hadisi Beni İsrail suresinin tefsiri bölümü ile Menakib bölümünde rivayet etmiştir, Ayrıca Ahmed de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd(-i Hudrî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Ateş ehli olan (yani ebedî olarak cehennemde kalacakları Kur'an'da bildirilen) cehennemliklere gelince, şüphesiz onlar ateşte ne ölürler ne de yaşarlar (yani devamlı azabta olurlar). Lakin günahları yüzünden veya hataları sebebiyle kendilerine cehennem ateşi isabet eden bir takım insanlar da vardır ki ateş onları tam manasıyla öldürür. Nihayet onlar (yanıp) kömür olunca onlar için şefaate izin verilir ve onlar guruplar halinde getirilip cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: (Cennet halkına hitaben): Ey Cennetlik olanlar! Şunların üzerine cennet nehirlerinin sularını dökünüz, denilir. Bunun üzerine (su dökülünce) onlar selin taşıdığı (çamur ve benzeri) kalıntıda olan tohum (hızla) bittiği gibi biti-verirler, buyurdu. Bu buyruk üzerine cemaattan biri: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (sel durumlarını bilmesi açısından) çölde imiş gibidir, dedi." Diğer tahric: Bu hadisi Buhari İman kitabı ile Rikak kitabında, Müslim, İman kitabında rivayet etmişler. Ayrıca Nesai de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (bin Abdillah) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir: Şüphesiz, kıyamet günü benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenleredir. Diğer Tahric: Tirmizi de rivayet etmiştir. Ayrıca yine Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Ahmed bunun bir mislini Enes (r.a.)'ın hadisi olarak rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 4311’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Ben şefaat etmek ve (ya) ümmetimin yarısının cennet'e girmesi arasında muhayyer (serbest) kılındım. Ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha umumî ve daha çok yeterlidir. Siz bu şefaatimi takva sahibi (yani Allah'tan korkup kulluk görevlerini yerine getiren ve yasaklardan sakınan) mu'minler için mi sanırsınız? Hayır (öyle sanmayınız). Ve lakin o (şefaatim) günahkar, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman) lar içindir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Mu'minler kıyamet günü toplanarak: Rabbimize bir şefaatçi göndersek de Rabbimiz bizi bu (sıkıntılı) yerimizden rahata kavuştursa, diyecekler (Bunu söylemeleri için Allah tarafından) gönüllerine İlham edilir (veya onlar bu sıkıntıya gereken önemi verirler. — Bu tereddüd ravi Said'e aittir—). Bunun üzerine mu'minler adem (Aleyhisselam)'a varırlar ve (ona) : Sen adem'sin, bütün insanların babasısın, Allah seni eliyle yarattı ve meleklerini sana secde ettirdi. Artık (ne olur) bizim için Rabbin katında şefaat et de bizi şu (sıkıntılı) yerimizden (kurtarıp) rahata kavuştursun, derler. Fakat adem (Aleyhisselam) : Ben sizin dediğiniz (şefaat) makamında değilim (ve adem vaktiyle işlediği hatayı onlara yakınarak anlatarak bundan dolayı haya eder) ve lakin Nuh'a gidiniz. Çünkü O, Allah'ın yer yüzündekilere gönderdiği ilk resul (elçi)dir, der. Bunun Üzerine mu'minler Nuh (Aleyhisselam)'a varırlar. O da: Ben sizin dediğiniz (şefaat) mevkiinde değilim, (ve Nuh, hakkında bilgisi olmayan bir şeyi — ki oğlunun aile ferdlerinden oluşu dolayısıyla tufanda boğulmaması isteğidir— Rabbinden dilediğini anlatır ve bundan dolayı haya eder) ve lakin Halilu'r-Rahman (yani Allah'ın dostu) İbrahîm (Aleyhisselam)'ın yanına gidiniz, der. Sonra mu'minler İbrahîm Nebi'ye varırlar. Fakat O da : Ben sizin dediğiniz şefaat mevkiinde değilim. Ve lakin Allah'ın kendisi ile konuştuğu ve Tevrat'ı verdiği kulu Musa (Aleyhisselam)'a gidiniz, der. O da : Ben orada (yani şefaat makamında) yokum (ve Musa bu arada vaktiyle kısas durumu olmaksızın bir adam'ı öldürdüğünü anlatır) ve lakin siz, Allah'ın kulu, resulü, kelimesi ve ruhu (denilen) İsa (Aleyhisselam)'m yanına gidiniz, der. Bunun üzerine mu'minler İsa'ya varırlar. O da : Ben sizin dediğiniz şefaat makamında yokum ve lakin Muham-med (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e, Allah'ın kendisinin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışladığı (o yüce) kul'a gidiniz, der. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Bunun üzerine mu'minler benim yanıma gelirler. Ben de kalkıp giderim (ravi demiştir ki: Şeyhim: "Ve mu'minlerden İki saf arasında yürürüm" buyruk cümlesini el-Hasan'dan naklen anlattı). Ravi demiştir ki sonra Enes (r.a.)'ın hadisine döndü. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (sözüne devamla) buyurdu ki : Bunun üzerine ben Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isterim. Bana izin verilir. Sonra Rabbimi gördüğüm zaman hemen secdeye kapanının. Allah dilediği sürece beni secde halinde bırakır. Sonra (bana): (Başını) kaldır Ya Muhammed! Ve söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur, buyurulur. Bunun üzerine ben (başımı secde'den kaldırarak) O'na, Zatının bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamdederim. Sonra (genel ve özel) şefaatta bulunurum. Bunun üzerine Rabbim bana bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o sınır (yani ölçü) içinde kalanları cennete dahil ederim. Sonra ikinci defa (şefaat için) dönerim ve O'nu görünce secdeye varırım, Allah beni dilediği kadar secdede bırakır. Sonra bana : (Başını) kaldır (ya) Muhammedi Söyle, dinlenirsin iste, istediğin verilir ve şefaat et şefaatin kabul olunur, buyurulur. Bunun üzerine ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamdederim. Sonra (tekrar) şefaat ederim. Rabbim benim (şefaat edeceğim kimseler) için bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o Ölçü içine girenleri cennete dahil ederim. Sonra üçüncü defa (şefaat etmeye) dönerim ve Rabbimi görünce secdeye kapanırım. Rabbim beni dilediği kadar (secdede) bırakır. Sonra : (Başmı) kaldır (ya) Muhammedi Söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur, buyurulur. Ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği biçimde hamdederim. Sonra şefaat ederim. Allahım (yine) bana bir sınır tayin eder. Ben de onları cennete dahil ederim. Sonra dördüncü kez (Rabbimin huzuruna) dönerek: Ya Rabbî (cehennemde) Kur'an'ın hapsettiği (yani ebedi olarak cehennemde kalmalarına hükmettiği) kişilerden başka hiç kimse kalmadı, diyeceğim. Ravi demiştir ki: Katade bu hadîsin hemen arkasında şöyle dedi : Ve Enes bin Malik (r.a.), Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu da bize rivayet etti : Kalbinde bir arpa (tanesi) ağırlığınca hayır (yani iman) bulunduğu halde "la ilahe illallah = Allah'tan başka ilah yoktur" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Keza: kalbinde bir buğday (tanesi) ağırlığınca hayır (yani iman) bulunduğu halde "La ilahe illallah" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Kalbinde zerre ağırlığı kadar hayır (yani iman) bulunup da "La ilahe illallah" diyen herkes de cehennemden çıkacaktır." Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, Tefsir, Tevhid ve Rikak bölümlerinde ve Müslim İman bölümünde, Nesai de Tefsir bölümünde benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Osman bin Affan (r. a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kıyamet günü üç (zümre) şefaat eder i Nebiler, sonra din bilginleri, sonra şehîdler." Not: Bu hadis zayıftır, çünkü Zevaid'de belirtildiği gibi senedinde İlak bin Ebl Müslim bulunur
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeyy bin Ka'b (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Kıyamet günü olduğu zaman ben Nebilerin imamı, hatibi ve şefaatlerinin sahibi olurum. (8u sözüm) bir böbürlenme değildir
- Bāb: ...
- باب ...
İmran bin Husayn (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Muhakkak bir takım (mu'min) insanlar cehennemden benim şe-faatımla çıkacaklar (ve cennete girecekleridir. Onlar cehennemlikler, diye adlandırılacaklardır)
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ebi'l-Ced'an (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre kendisi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: Benim ümmetim'den bir adam'ın şefaatıyla Temim oğullan (kabilesi) nden daha çok (mu'min) kimseler muhakkak cennete girecektir, buyururken işitmiş (ve orada hazır bulunanlar): Ya Resulallah! Senden başka bir adam (mı) ? diye sorunca O: Evet, buyurmuştur. (Ravi Abdullah bin Şakîk demiş ki) :Ben (Abdullah bin Ebl'l-Ced'an'a:) Bu hadîsi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sen kendin (mi) işittin? dedim. O: Ben kendim O'ndan işittim, dedi. AÇIKLAMA 4317’de
- Bāb: ...
- باب ...
Avf bin Malik el-Eşcaî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Rabbimin bu gece beni ne hakkında muhayyer (serbest) kıldığını bilir misiniz? diye (bize) sordu. Biz: Allah ve Resulü (her şeyi) en iyi bilenlerdir, dedik. O: îşte Rabbim ümmetimin yarısını cennet'e dahil etmek ve şefaat (etmem) arasında şüphesiz beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmeyi seçtim, buyurdu. Biz: Ya Resulallah! Bizi şefaat edeceğin kimselerden etmesi için Allah'a dua buyur, dedik. O: Şefaatim her müslümanadır, buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r. a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Şüphesiz sizin şu (dünya) ateşiniz, cehennem ateşinin yetmiş parçasından bir parçadır ve eğer su ile iki defa söndürülmemiş (yani harareti giderilmemiş) olsaydı siz (dünyada) ondan yararlanamazdınız. Şüphe yok ki, dünya ateşi, (kendisinden) giderilmiş sıcaklığı ona iade etmemesi için Allah (Azze ve Celle)'ye dua eder. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir : Sl-Hakim, bu hadisi Müellifin rivayet ettiği gibi tahriç ederek: Senedinin Buhari ile Müslim'in şartlan üzerine sahih olduğunu söylemiştir. Bu hadisin metninin bir bölümü Buhari ve Müslim'in sahi-hayn'ında Ebu Hureyre (R.A.)'den rivayet edilmiş olarak bulunur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Cehenem, Rabbine şikayet ederek: Ya Rabbit Ben kendi kendimi yedim, dedi. Bunun üzerine Allah o'na iki (defa) nefes (vermesi) için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (dır). İşte bulduğunuz şiddetli soğuk, cehennemin zemherîrindendir, bulduğunuz şiddetli sıcak da onun hararetindendir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Cehennem ateşi bin yıl yakılarak beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakılarak kıpkırmızılaştı. Daha sonra bin yıl yakılmak suretiyle nihayet simsiyah hale geldi. Artık karanlık gece gibi kapkaradır." AÇIKLAMA 4322’de
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kafirlerden dünya ni'metlerinden en çok yararlanıp müreffeh yaşıyanı kıyamet günü getirilir ve: Şu herifi ateş'e bir kere daldırınız, denilir. Bu emir üzerine adam ateş'e (bir kere) daldırıldıktan sonra kendisine: Ey Falan (kişi)! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir ni'met senin eline geçti mi? denilir. Kendisi: Hayır, geçmiş sürece bana hiç bir ni'met isabet etmedi, der. Mu'minlerin (dünyada iken) en şiddetli sıkıntı ve bela çekeni de (kıyamet günü) getirilir ve: Bunu cennet'e bir kere daldırınız, denilir. Bunun üzerine o mu'min cennet'e bir kere daldırılır. Sonra ona: Ey Falan (Mu'min)! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir sıkıntı veya bela çektin mi? denilir. O da: (Hayır)! Şu a'na kadar hiç bir sıkıntı ve hiç bir bela çekmedim, der. AÇIKLAMA 4322’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Kafir kişi (cehennemde) şüphesiz öyle iri yapılı olur ki dişi Uhud (dağın) dan muhakkak daha büyük olur ve vücudunun dişinden büyüklüğü (de) herhangi birinizin vücudunun dişinden büyüklüğü gibidir." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Atiyye el-Avfl ve onun ravisi zayıftırlar. Müslim ve Tirmlzl bunun bir bölümünü Ebu Hureyre (R.A.)'in merfu hadisi olarak riv&yet etmişler
- Bāb: ...
- باب ...
El-Haris bin Ukayş (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Şüphesiz benim ümmetimden (şefaati makbul) öyle kimseler vardır ki onların şefaatıyla Mudar (kabilesin) den daha çok kişiler cennete girer. Şüphesiz benim (davet) ümmetimden öyle kimseler de bulunur ki, ateş (te yanmak) için cehennemin bir köşesini teşkil edecek kadar iri yapılı olur. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Abdullah bin Ukayş (veya Kays) en-Nahai bulunur. İbni Hibban onu güvenilir ravilerden saymış ve: Ebu İshak bu isimde bir zat vasıtasıyla İbni Abbas (r.a.)'den rlvayette bulunmuştur. Ben bu ravinin o zat olduğwıu zannediyorum, demiştir. Zevaid yazarı daha sonra: Abdullah bin Ukayş (veya Kays) en-Nahai'den, Davüd bin Ebi Hind'den başka bir klmse rivayette bulunmamıştır ve bu hadisin senedi safiy yani tam sağlıklı değildir, . demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Cehennem halkının üzerine ağlama gönderilir (yani ilahi emirle onları bir ağlamak tutar) ve göz yaşları tükeninceye kadar ağlarlar. Sonra da kan ağlarlar. Nihayet yüzlerinde kanal biçimi gibi öyle çukur oluşur ki eğer o kanala gemiler salınırsa hızlı gidecektir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Yezid bin Eban er-Rakkaşl bulunur. Bu ravi zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dvn; Şöyle demiştir Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ey iman edenler Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve herhalde muslüman olarak can veriniz" (Al-i îmran, 102) ayetini okuyup şöyle buyurdu: Eğer zakkum'dan bir damla yer'e damlatılmış olsaydı, o damla dünyadaki canlıların geçim vesilesi (olan tüm gıda maddeleri) nl bozardı. Artık zakkum'dan başka yiyeceği olmayan (cehennem halkın) in hali nasıl (elem verici) dir?
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Cehennem ateşi (mu'min olan) adem oğlunun secde yeri (yani organları) dışında kalan bedenini yiyer. Allah cehennem ateşine secde eserini (yani organlarını) yemeyi (yakmayı) yasakladı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kıyamet günü ölüm (bir koç gibi) getirilip Sırat (köprüsü) üstün" de durdurulur ve: Ey cennet halkı, diye çağırılırlar. Cennettekiler (bu çağrı üzerine) içinde bulundukları yerden çıkarılacakları endişe ve korkusu ile bakarlar. Sonra: Ey Cehennem halkı, denilir. Onlar da içinde oldukları yer'den çıkarılacakları ümidiyle sevinç- ve ferahh bakarlar. Daha sonra (Cennettekiler ile cehennemdekilere): Bunu tanır mısınız? diye sorulur. Onlar da: Evet, bu ölümdür, derler, Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Bunun üzerine emir verilerek ölüm. Sırat (köprüsü) üstünde boğazlanıp kesilir ve sonra cennet halkı ile cehennem halkının her ikisine de: İçinde bulunduğunuz halde devamlı kalıcılarsınız. Onda sonsuza dek ölüm yoktur, denilir. Not: Zevald'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup r&vileri güvenilir zatlardır. Buhari bunun bir kısmını bu biçimde rivayet etmiştir. Ayrıca Buhari ve Müslim'de bulunan Ebu Sald (R.A.)'ın hadisi bunun için şahid durumundadır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah (Azze ve Celle): Ben salih kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan'ın kalbinden geçmeyen bir takım ni'metler hazırladım, buyurur. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari ve Tirmizi, Secde süresinin tefsiri bölümünde, Müslim de Cennet kitabının başlarında rivayet etmişler. Tuhf'e yazarımn beyanına göre Ahmed de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz cennetteki bir karış (lık saha) yer'den ve üzerinde bulunan şeylerden (yani dünya ve içindeki bütün ni'metlerden) hayırlıdır." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Haccac bin Ertat ve Atiyye el-Avfi vardır. Bu iki ravi de zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl bin Sa'd (es-Saidî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Cennet'te bir kamçının (azıcık) yeri (bile) dünyadan ve dünyada bulunan her şey'den hayırlıdır. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Zekeriyya zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz bin Cebel (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyururken işittim, demiştir: Muhakkak cennet yüz derecedir. Onlardan her bir derece (nin yüksekliği) gök İle yer arasındaki mesafe kadardır. Şüphesiz o derecelerin en yücesi Firdevs'tir, en fazîletliside Firdevs'tir. Arş, muhakkak Firdevs'in üstündedir. Cennet'in ırmakları da Firdevs'ten çıkıp akar. Bu itibarla siz Allah'tan (cennet) dilemek istediğiniz zaman O'ndan Firdevs'i isteyiniz. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi de Ebvabu Süati'l-Cenne" bölümünde rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Usame bin Zeyd (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün sahabîlerİne şöyle buyurdu, demiştir: (İçinizde) cennet için çabalayıp gayret edecek kimse yok mu? Şüphesiz, cennete denk hiç bir şey yoktur. Ka'be'nin Rabbine yemin ederim ki, cennet, güzel, sağlam ve yüksek saraylarda, yüz parlaklığı ve mutluluk - refah içinde sonsuza dek devamlı kalınacak, parlayan nur, (rüzgar esintisiyle) sallanıp dalgalanan güzel kokulu yeşillik, sağlam köşk, akan nehir, olgunlaşmış bol meyve, (huyu) beğenilen ve (şeklen) güzel hanım ve çok giysiden ibarettir. Sahabîler: Cennet için çabalayıp gayret edenler bizleriz, ya Resulallah, dediler. O: İnşaallah deyiniz, buyurdu. Sonra cihad etmeyi anlatarak (sahabileri) ona teşvik etti. Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bunun senedi söz götürür. RavI DahhıUt el-MeafirI ed-DımışkI'yi İbni Hibban güvenilir zatlar arasında anmıştır. Zehebi de Tabaltatü't-Tehzib'te O'nun mechul olduğunu söylemiştir. RavI Süleyman bin Musa. hakkında da ihtilaf vardır. Senedin kalan ravileri güvenilir zatlardır. İbni HIbban da bu hadisI kendi Sahihinde rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Cennete giren ilk zümre ayın on dördüncü gecesindeki suretinde (parlak) dır. Onların ardından girenler de gökteki en şiddetli ışık saçan yıldız parlakhğındadır. Küçük abdest yapmazlar, büyük abdest yapmazlar, sümkürmezler ve tükürmezler. Tarakları altındır. Terleri de misk (gibi)dir ve (buhurdanhklarındaki) buhurları öd ağacıdır. Zevceleri (yani hanımları) büyük gözlü hurilerdir. Huyları bir adam'ın huyu üzerinde (yani huyları aynı) dır. Onlar, babaları adem (Aleyhisselam)'ın suretinde (boyları da) altmış arşındır. Ebu Bekir bin Ebî Şeybe bize İbn-i Fudayl'ın Umare'den rivayet ettiği (şu) hadisin mislini ... senediyle de yine Ebu Hureyre'den merfu olarak rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kevser, cennette bir ırmaktır. Irmağın iki kenarı altındır. Yakut ve büyük inciler üzerinde akar. Toprağı miskten daha güzel kokuludur. Suyu baldan tatlı ve kardan daha beyazdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Muhakkak cennet'te öyle bir ağaç vardır ki süvari kimse onun gölgesinde yüz yıl yürür onutn dallarının kapladığı sahayı) bitiremez. (Ebu Hureyre demiştir ki): Ve dilersenizı "ve cennet halkı uzanmış bir gölgededir" (Vakıa, 30. ayet) t okuyunuz
- Bāb: ...
- باب ...
Saîd bin el-Müseyyeb (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisi (bir gün) Ebu Hureyre (r.a.)'a rastlamış ve Ebu Hureyre (r.a.) kendisine: Beni ve seni cennet çarşısında (da) bir araya getirmesini Allah'tan isterim, demiş. (Bunun üze-rinej Sald: Cennet'te çarşı var mı? diye sormuş. Ebu Hureyre (r.a.) (de); Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şu haberi verdi, demiştir. Cennet halkı cennet'e girdikleri zaman (iyi) amellerinin çokluk derecesine göre makamlarına yerleşirler. Sonra dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara izin verilerek Allah (Azze ve Celle)'yi ziyaret ederler. Allah onlar için Arş'ını açar ve cennet bahçelerinden bir bahçede onlara görünür. Cennet halkı için nurdan koltuklar, inciden koltuklar, yakuttan koltuklar, zeberced (cevherin) den koltuklar, altından koltuklar ve gümüşten koltuklar konulur. Cennet halkının (makamca) en aşağı olanı (onların içinde den i - adi kimse yoktur) da misk ve kafur yığmları (yani tepecikler) üstünde otururlar. Bunlar koltuklarda oturanların yerlerinin kendilerinin oturdukları yerlerden üstün olduğunu sanmazlar (ki üzülmesinler). Ebu Hureyre demiş ki: Ben: Ya Resulallah! Biz (cennette) Rabbimizi görecek miyiz? dedim. O: Evet (göreceksiniz).Siz güneşi görmek ve (gök) ayı on dördüncü gecesinde (yani dolunay halinde iken) görmek hususunda şüpheye düşer misiniz? diye sordu. Biz: Hayır (şüpheye düşmeyiz, alenen görürüz), dedik. O : İşte böylece Rabbiniz (Azze ve Celle)'yi (Cennette) görmek hususunda da şüpheye düşmiyeceksiniz ve o mecliste bulunan herkesle Allah (Azze ve Celle) (ayrı ayrı) konuşacaktır. Hatta Allah sizden bir adama: Ya Fulan! Şöyle şöyle yaptığın günü hatırlamıyor musun? diyecek (dünyadaki bazı vefasızlıklarını —günahlarını— ona hatırlatacaktır) . Adam da: Ya Rabbil Beni bağışlamadın mı? diyecek. Bunun üzerine Allah : Evet, seni bağışladım. Sen şu mertebene ancak benim mağfiretimin bolluğuyla eriştin, buyuracaktır. İşte cennet halkı böyle (ce Allah'ın cemal ve sohbetiyle müşerref) oldukları sıralarda bir bulut parçası üstten onları kaplıyarak üzerlerine öyle güzel bir koku yağdıracak ki onun kokusu gibi güzel bir şeyi hiç duymamışlar. Sonra Allah (onlara): Sizin için hazırladığım ikram'a kalkıp gidiniz ve arzuladığınızı -canınızın çektiği şeyleri alınız, buyuracaktır. (Nebi s.a.v. buyurdu ki): Bunun üzerine meleklerin kuşattığı bir çarşıya varacağız. Misline gözlerin bakmadığı, kulakların işitmediği ve kalblerden geçmeyen şeyler o çarşıda bulunur. (Nebi s.a.v. buyurdu ki) : O çarşıda hiç bir şey satılmadığı ve satın alınmadığı (yani her şeyin bedava olduğu) halde arzuladığımız şeyler bizim için (köşklerimize) nakledilecektir. Cennet halkı birbirlerini o çarşıda göreceklerdir. Yüksek makam sahibi olan adam gelip kendisinden dun (yani makamca düşük) adama rastlar (Cennet halkı içinde deni - adî kimse yoktur). Makamca düşük olan adam, makamca kendisinden yüksek olan adamın üstündeki elbiseyi beğenir - hoşuna gider. Fakat henüz beğenme işi tamamlanmamış İken kendisinin üstündeki elbise gözünde ondan daha güzel hal alır. Bunun sebebi de cennette hiç bir kimsenin üzülmesine meydan verilmemesidir. Nebi s.a.v.buyurdu ki: Sonra (çarşıdan) konaklarımıza döneceğiz. Zevcelerimiz bizi karşılayarak: Merhaba, hoş geldin. And olsun ki biz'den ayrıldığın vakitteki güzellik ve güzel kokudan daha üstün bir güzellik ve daha güzel koku ile geldin, diyecekler. Biz de diyeceğiz ki: Bu gün biz Cebbar olan Rabbimiz (Azze ve Celle)'nin meclisinde oturduk ve şu gördüğünüz üstün güzellik ve daha güzel koku misli ile dönmemiz bize layıktır, diyeceğiz. Diğer tahric: Tirmizi Ebvabu Sıfati'l-Cenne" bölümünde "Cenet çarşısı'' adlı babında rivayet etmiştir. (az farklı) AÇIKLAMA 4337’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ümame (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah (Azze ve Celle) sizden cennete dahil ettiği her adam'a yetmiş iki zevce verir. Bunlardan İkisi gözleri geniş hurilerden ve yetmişi cehennemlik olanlardan kalma mîrasındandır. Bu zevcelerin hepsinin kadınlığı çok şehvet çekicidir ve cennetlik olan her adamın şehvet gücü daimidir. Hİşam bin Haild hadîsin; مِنْ مِيرَاثِهِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ ifadesinden maksad şudur, demiştir: Bazı erkekler cehenneme (ebedî olarak) girerler ve Fir'avun'un kansı (asiye) miras olarak (kıyamette) alınmış (olacağı) gibi cennet ehli olan erkekler onların (imanlı) kadınlarını miras olarak alırlar. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi söz götürür durumdadır. Çünkü ravilerinden Halid bin Yezld bin Ebi Malik'i, eı-Teli ve Ahmed bin Salih el-Mısrl güvenilir saymışlardır. Ama Ahmed, İbn-i Main, Ebu Davud, Nesai, İbnü'l-Carud es-Saci, el-Ukayli ve başkalan bu raviyl zayıf saymışlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd-i Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Mu'mİn kişi, cennet'te çocuk istediği zaman, arzu ettiği gibi çocuğun ceninliği, doğumu (ve erginlik çağma varması) tek bir saatte olur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Ben cehennemlik olanlardan en son cehennemden çıkan ve cennetlik olanlardan en son cennete giren adam'ı şüphesiz bilirim. (O kişi), cehennemden emekleyerek çıkan bir adamdır, (Allah tarafından) ona: Git de cennet'e gir, denilecek. Bunun üzerine adam cennete gidecek, fakat ona cennet dolu gibi görünecektir. Adam da geri dönerek : Ya Rabbi! Ben cennet'i dolu buldum, diyecek. Allah (da ona): Git cennet'e gir, diyecek. O da cennete varacak. Fakat ona cennet (yine) dolu görünecek ve tekrar geri dönecek. Sonra: Ya Rabbi! Ben cennet'i dolu buldum, diyecektir. Allah Sübhanehu (ona): Git cennet'e gir, buyuracak. O da (tekrar) cennet'e varacak ve (yine) ona cennet dolmuş gibi görünecek. Tekrar dönüp: Ya Rabbi! Cennet şüphesiz doludur, diyecektir. Bunun üzerine Allah (ona): Git de cennete gir. Çünkü şüphesiz (orada) dünya kadar ve dünyanın on misli sanadır, buyuracaktır. Adam da: (Ya Rabbi!) Yegane hükümdar olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? diyecektir. Abdullah bin Mes'ud demiştir ki: (Vallahi) ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i (bu hadîsin sonunu buyururken) azı dişleri görülecek derecede gülerken gördüm, demiştir. (İbn-i Mes'ud sözüne devamla) Bu adam cennetliklerin mertebece en aşağı olanıdır, söyleniyordu. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari "Tevhid" ve "Rıkak" bölümlerinde, Müslim "İman" bölümünde ve Tirmizi "Cehennem sıfatı" bölümünde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Kim (Allah'tan) cenneti üç defa isterse cennet: Allahım onu cennete dahil et, der. Kim de cehennem ateşinden korunmasını (Allah'tan) üç defa dilerse, cehennem ateşi: Allahım onu cehennem ateşinden koru, der. Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi, Nesai. İbni Hibban ve Hakiın de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Sizden hiç bir kimse yoktur ki iki konağı olmasın: Bir konak cennette, diğer bir konak da ateşte cehennemdedir. Bu itibarla bir adam ölüp de ateşe girdiği zaman cennet halkı o kimsenin (cennetteki) konağına varis olurlar. İşte cennet ehlinin cehennemliklerin cennetteki konaklarına varis olmaları Allah Teala'nım bu sıfatları taşıyanlar, varislerdir.'' (Mu'minun, 10} buyruğunun te'yid ettiği bir hükümdür. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi Buharl ile Müslim'in şartları üzerine sahilıtir