Sunan Ibn Majah
...
(5) Kitāb: Establishing the Prayer and the Sunnah Regarding Them
(5) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Humeyd es-Saidi (r.a.)'den şöyle söylemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaz'a kalktığı zaman kıbleye doğru durup ellerini kaldırır ve: «Allahu ekber.» derdi. Diğer tahric: Tirmizi, Ahmed, Beyhaki, Ebu Davud. İbn-i Hibban ve Tahavi de uzun ve kısa metinler halinde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (iftitah tekbirinden sonra fatiha öncesi) namazındaki kıraata şu dua ile başlardı: «Sübhaneke Allahumme ve bi hamdike ve tebareke ismuke ve teala cedduke ve la ilahe ğayruke. » --------- Dua’nın Meali: Allahım! Senin hamdine bürünerek, Seni bütün eksikliklerden tenzih ederim. İsmin çok büyüktür. Azametin de çok yücedir. Senden başka ibadete layık hiç bir ma'bud yoktur. BU HADİS’İN EBU DAVUD RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN TİRMİZİ RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namaza başlarken) tekbir aldığı zaman, tekbir ile (açıktan) okuyuşu arasında sükut ederdi. (Açıktan bir şey okumazdı). Ebu Hureyre (r.a.) demiştirki: Ben: Babam annem Sana feda olsun. Tekbir ile kıraat arasındaki sükutundan bana haber verir misin? Ne dediğini bana söyle, dedim. O da : 'Allah'ım! Doğu ile batıyı birbirinden uzaklaştırdığın gibi ben ile hatalarımı birbirinden uzaklaştır. Allahım! Beyaz elbise kirden temizlendiği gibi beni hatalarımdan temizle. Allah'ım! Su, kar ve dolu ile beni hatalarımdan yıka.' söylerim.» buyurdu." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaza başladığı zaman (taharrüm tekbirinden sonra) şunu söylerdi; «Sübhaneke Allahumme ve bi hamdike ve tebareke'smuke ve teala cedduke ve la ilahe ğayruke.» Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Darekutni ve el-Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Cübeyr bin Mut'im (r.a.)'den şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i namaza girdiği zaman gördüm. şunu okudu : Üç defa «Allahu ekber kebira. Allahu ekber kebir.» üç defa «El hamdu lillahi kesira. El handu lillahi kesira.- üç defa «Sübhanallahi bukreten ve esila.» «Allah'ım! Şüphesiz ben taşlanmış şeytandan, onun hemzinden, onun nefhinden ve onun nefsinden sana sığınırım.» Ravi Amr demiştir ki: Şeytan'ın hemzi, mute hastalığıdır. Şeytan'ın nefsi şiirdir. Şeytan'ın nefhi de kibirdir." Diğer tahric: Bu hadisi Ahmed ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir, İbn-i Hibban da şeytandan istiaze ile ilgili kısmı rivayet ederek, burada Amr'ın verdiği açıldamayı O da vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn-i Mes'ud (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): (اللهم إني أعوذ بك من الشيطان الرجيم، وهمزه ونفخه ونفثه) «Allahumme inni Auzu bike mineşşeytanirrecim ve bi hemzihi ve bi nefhihi ve bi nefsihi» diye istiaze etti. Ravi demiştir ki: Şeytan'ın hemzi mutedir. Onun nefsi şiirdir. Onun nefhi de kibirdir." Not: Zevaid'de: Bu hadlsin isnadı hakkında söylenti vardır. Çünkü ravi Ata bin es•Saib, ömrünün sonlarında karıştırmıştır. Onun bu halinden sonra Muhammed bin Fudayl ondan hadıs işitmiştir. Ayrıca Ebu Abdirrahman es-Sülemi'nin İbn-i Mes'ud (r.a. )'den hadis işitmesi hakkında konuşulmuştur. Şu'be: Ebu Abdirrahman, İbn-i Mes'ud (r.a.)'dan işitmemiştir, demiştir. Ahmed ise: Ben Şu'be'nin sözünü bir vehim olarak görürüm, demiştir. Ebu Amr ed•Dani de: Ebu Abdirrahman, Osman, Ali ve İbn-i Mes'ud (r.a.)'den arz yoluyla kıraat almış, demiştir, diye bilgi verilmiştir. Bu hadisi Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai. Ebu Said•i Hudrl (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. İbn-i Hibban da Cübeyr bin Mut'lm'den rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Hulb (bin Adi) (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize namaz kıldırdı. Sağ eliyle sol elini tutardı." AÇIKLAMA 811’de
- Bāb: ...
- باب ...
Vail bin Hiicr (r.a.)'den şöyle demiştir: Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i namaz kılarken gördüm. Sağ eliyle sol elini tutmuştu." AÇIKLAMA 811’de
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den şöyle demiştir: Ben namazda sol elimi sağ elimin üzerine koymuş iken Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanımdan geçti ve sağ elimi tutup sol elimin üzerine koydu. AÇIKLAMA (809,810 ve 811): Bu babta geçen hadisler, namazda sağ elin sol elin üzerine konulacağına delalet ederler. Hüib (r.a.)'in hadisi Tirmizi'de de rivayet edilmiş ve hasen olduğu beyan edilmiştir. Vail bin Hucr (r.a.)'in hadisini Müslim , Ahmed, Ebu Davud, Nesai, İbn-i Huzeyme ve Beyhaki de uzun metinler halinde rivayet etmişlerdir. Hepsinde Nebi (s.a.v.}'in sag elini sol elinin üzerine koyduğu belirtilmiştir. İbn-i Mes'ud (r.a.)'in hadisini. ise Ebu Davud ve Nesai de rivayer etmişlerdir Hanefi, Şafii ve Hanbeli mezhebierine mensub alimler, bu babtaki hadisleri ve benzeri hadisleri delil göstererek, namazda ayakta durulurken sağ elin sol elin üzerine konulmasının meşruluğuna hükmetmişlerdir Ali, Ebu Hureyre, Aişe, Said bin Cübeyr, İbrahim en-Nahai, Süfyan-ı Sevri, İshak. Ebu Sevr, Davud (r.a.) ve bunlardan başka bir çok sahabi ve tabiinin kavli budur. EI bağlamanın; huşu, huzur, tavazu ve benzeri kulluğun gereklerine daha uygun olması ve namaza aykırı düşen hareketlerden kaçınmaya vesile olması hikmetine binaen meşru kılındığı kuvvetle muhtemeldir El-Leys bin Sa'd'a göre namazda sağ eli sol elin üzerine koymak meşru değildir. Delili de namazını hatalı kılan şahsa Nebi (s.a.v.)'in namazı tarif ederken el bağlamayı zikretmemiş olmasıdır. Lakin bu hadis delil olamaz. Çünkü Nebi (s.a.v.) adama namazın yalnız farzlarını ögretmekle yetinmiştir. Bu sebeple, sünnet olan el baglamanın anlatılmaması. bunun meşru olmadığına delalet etmez. Malik'ten edilen bir rivayete göre farz ve nafilede el bağlamakta beis yoktur. Diğer bir rivayete göre farzda mekruhtur. Nafilede beis yoktur. Maliki mezhebine ait fıkıh kitapıarında bu rivayetler naklediimiştir. Bununla beraber İbn-i Abdi'l-Berr: Malik vefat edinceye kadar namazlarda daima el baglardı, demiştir. EL BAĞLAMANIN ŞEKLİ : 1- Ebu Hanife, Sevri. İshak bin Rahuye ve Şafii'nin arkadaşlarından Ebu İshak el-Meruzi'ye göre eller, göbegin aşağısında bağlanmalıdır. İbnü'i Münzir'in anlattığına göre Ebu Hureyre. Nehai ve Ebu Miclez'in kavli budur. 2- Şafiiler, Davud ve Said bin Cübeyr'e göre elleri gögüsün altında ve göbeğin yukarısında bağlamak müstahabtır. 3- Ahmed bin Hanbel'den, göbeğin aşağısında ve yukarısında olmak üzere iki rivayet vardır. Üçüncü bir rivayette. kişi iki şekilde bağlamak hususunda muhayyerdir. Evzai ve İbnü'l-Münzir de Ahmed'in üçüncü kavli gibi söylemişlerdir. 4- Malik'e göre gögüsün aşağısında ve göbeğin yukarısında el bağlamak müstehabtır. Sağ el, sol elin üzerine konulurken sol elin bileklerinden mi? bilekle beraber sol el ve kol kemiğinden de birer parça tutulacak mı? sağ elin parmakları açık olarak bileğin üzerinden aşağıya doğru sarkıtılacak mı? Yoksa kol kemiği doğrultusunda sola doğru uzatılacak mı? diye alimler arasında değişik görüşler vardır. Geniş ma'lumat isteyenler muhtelif mezhebiere ait fikıh kitapıarına müracaat etsinler
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namazda); Elhamdu lillahi Rabbi'l-Alemin ile kıraat’a başlardı. AÇIKLAMA 815’te
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) (namazda); elhamdu lillahi Rabbil Alemin ile kıraata başlarlardı." AÇIKLAMA 815’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (namazda); elhamdu lillahi Rabbil Alemin ile kıraata başlardı. Not: Zevaid'de: Bu hadisin isnadı zayıftır. Ravi Ebu Hureyre (r.a.)'in amcası oğlu olan Ebu Abdillah ed•Devsl'nin hali mechuldür. Dığer ra.v! B!şr bin Rafi' hakkında İbn-i Maln bir defa: Sikadır, demiştir. Bir defa da: Zayıftır, demiştir. Ahmed onu zayıf saymış, İbn-i Hibban da: O, mevdu' bir şeyler rivayet eder, demiştir. Hadisin metni Ebu Hureyre (r.a.)'den başka sahabilerin rivayeti ile Buharl, Müslim ve başka sahih hadis kitaplarında sabittir, denilmiştir. AÇIKLAMA 815’te
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin el-Muğaffel'in oğlu (Yezid) (r.a.)'den şöyle demiştir: İslam dinine yeni bir şey sokmak hususunda babamdan daha hassas ve sert bir adamı çok az gördüm. Bir defasında ben namazda; Bismillahirrahmanirrahim diye kıraata başlarken sesimi işitti. Bunun üzerine: Ey oğulcuğum! (Dinde) bir şey ihdas etmekten sakın. Çünkü ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber? Ebu Bekir (r.a.) ile beraber; Ömer (r.a.) ile beraber ve Osman (r.a.) ile beraber namaz kıldım. Bunlardan hiç birisinden, kıraata başlarken besmeleyi çektiğini işitmedim. Bunun için sen kıraata başlarken; [elhamdulillahi Rabbil Alemin] diyerek başla, dedi." Tahric: Aişe (r.anha)'nın hadisini Müslim ve Ebu Davud uzun metin halinde rivayet etmişlerdir. Enes bin Malik (r.a.)'in hadisini Ahmed. Müslim, Nesai, Darekutni, Ebu Davud, İbn-i Hibban, Taberani, Tahavi ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir. Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisini müelliften başka, kimsenin rivayet edip etmediğini bilemedim, Hatta belirtildiği gibi Kütüb-i Sitte sahipIerinden yalnız müellifin rivayet ettiği Zevaid'de bildirilmiştir, İSNADI: Abdullah bin Muğaffel (r.a.)'ın hadisini Tirmizi ve Nesai rivayet etmişler; Tirmizi, bunun hasen olduğunu da söylemiştir. Fakat Nevevi, el-Hulasa'da; 'Hadis lafızları bu hadisi zayıf saymışlar ve İbn-i Huzeyme, İbn-i Abdi'l-Berr ve el-Hatib gibi alimler, Tirmizi'nin bunu hasen görmesine itiraz ederek; Senedin dönüm noktası, Abdullah bin Muğaffel (r.a.)'in oğlu üzerindedir. Oysa hali meçhuldür, demişlerdir, der. AÇIKLAMA (812, 813, 814 ve 815): Bu babta geçen hadislere göre Nebi (s.a.v.) ve hadiste anılan sahabiler, namazda Fatiha'ya başlarken besmele ile değil, 'Elhamdu.,,' ile başlamışlardır. Bu hususta alimler arasında görüş ayrlığı vardır.! Şöyle ki : 1- Hanefi alimlerine göre besmele, müstakil bir ayettir. Surelerin' arasını ayırmak ve lwreket. için indirilrniştiı-. Ne Fatiha'dan ne de başka bir sure'den bir parça degildir. Gizli ve açık namazlarda besmeleyi gizli olarak çekmek sünnettir. Sahabilerden Ali, İbn-i Mes'ud, Ammar bin Yasir, Evzai ve Hanbeli alimleri de bu görüştedirler. Bu alimlerin delilleri, bu babta geçen hadislerdir. Bunlara göre cehri namazda kıraata başlarken açıktan besmele çekmek hükmü mensuhtur. 2- Şafiiler'e göre besmele, Fatiha'dan ve Neml suresinden birer ayettir. Kur'an'ın diger surelerinden de birer ayet olup olmadıgı husüsunda Şafii mezhebinin üç kavli vardir: En meşhur ve en sahih kavle göre, besmele her sureden birer ayettir. Şafiiler'e göre namazda Fatiha'ya başlarken, ondan bir ayet olan besmeleyi çekmek farzdır. Fatiha gibi, gizli namazlarda gizli; açık namazlarda açıktan okunur. İbn-i Abbas, İbn-i Zübeyr, İbn-i Ömer, Tavus, Ata, Mekhul ve İbnü'i-Münzir (r.anhum)'un kavli de budur. Bunların delilleri ise İbn-i Huzeyme (r.a.)'in Ümmü Seleme (r.a.)'den rivayet ettigi şu mealdeki hadistir: 'Peygamber (Sallallahu Aelyhi ve Sellem), namazda besmeleyi okudu ve onu bir ayet saydı: İkinci deliııeri, İbn-i Huzeyme'nin İbn-i Abbas (Radiyallahu anh)'dan rivayet ettigi şu mealdeki hadistir: 'İbn-i Abbas (r.a.): وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعاً مِّنَ الْمَثَانِي [Hicr 87] ayetindeki 'Seb-i Mesani', Fatiha suresi'dir, demiştir.' 'Elhamd...'den itibaren Fatiha suresi altı ayettir. Yedinci ayet nerededir? diye kendisine soru sorulunca: Yedincisi besıneledir, diye cevab vermiştir.' Üçüncü delil. Müsliın'in Enes (r.a.)'den rivayet ettiği şu mealdeki hadistir: 'Peygamber (s.a.v.) bir gün aramızda iken vahiy haletine geçti sonra tebessümle başını kaldırdı. Biz: Ya Resullah! Seni gülümseten nedir? diye sorduk. O: «Bana şimdi bir sure nazil oldu.- buyurdu. ve: .... Kevser suresini 'Bismillah ... 'tan başlayarak okudu.' Dördüncü delilleri, Darekutni'nin Ebu Hureyr e (r.a.)'den merfu' olarak rivayet ettiği şu mealdeki hadistir: ''Elhamd.. .' suresini. okurken 'Bismillah...'ı okuyunuz. 'Bismlllah...' Fatiha'dan bir ayettir.'' Şafii alimleri, bir de şöyle savunmuşlardır: Sahabiler, Beraet suresi hariç, bütün surelerin başında besmeleyi ayetlerin yazılış şekline uygun olarak yazmak üzerinde icma' etmişlerdir. Halbuki cüzi bölümlerini ve surelerin başlığındaki yazıları ayetlere uygun şekilde yazmamışlar, kırmızı ve benzeri renkıerle yazmayı itiyad haline getirmişlerdir. Yani bunların ayetlerden farklı oluşları besbellidir. Eğer besmele, Kur'an'dan olmasaydı, sahabiler, ayetlerin mushaf hattıyla ve farksız olarak yazılmasına müsaade etmiyeceklerdi. Çünkü bu uygunluk, besmelenin Kur'an'dan olduğuna itikad edilmesine halkı sevkedecek. Böylece müslümanların, Kur'an'dan olmayan bir şeyi Kur'an'dan saymakla hataya düşmelerine sebep olmuş olurlar. Sahabiler hakkında böyle bir şey düşünmek caiz değildir. Sahabilerden Ebu Bekir, Osman. İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, Übeyy bin Ka'b, Enes, Ebu Said ve Ebu Katade (r.a.); Tabiilerden de Said bin el-Müseyyeb, MekhuI, Ata. İbn-i Sirin , İkrime. Muhammed bin el-Münkedir, Zühri, Ebü Kılabe, el-Leys bin Sa'd, İshak bin Rahuye (r.a.) ve bir çok alim cehri namazlarda besmeleyi açıktan çekmenin müstahablığına hükmetmişlerdir. Ömer (r.a.)'den üç rivayet vardır: Bir rivayete göre cehri namazlarda açıktan çekilir, diğer bir rivayete göre gizli çekilir, üçüncü bir rivayete göre besmeleyi çekmez. EI-Menhel yazarı, besmelenin açıktan çekilmesine dair bir kaç delili daha zikretmiştir. Fakat konu çok uzayacağı endişesiyle buraya almaktan feragat ettim. 3- Maliki alimlerine göre farz namazlarda besmeleyi çekmek mekruhtur. İmam olsun, cemaat olsun, münferid olsun fark etmez. Ne gizli namazda, ne de cehri namazda besmele çekilmez. Nafile namazda çekilebilir. Fakat besmelenin çekilmesini vaclb gören alimlerin görüşlerine aykırı hareket etmekten kaçınmak maksadıyla farz namazda besmeleyi çekmekte kerahet yoktur. Keza besmelesiz kıraatla namaz kılınabileceğine itikad etmek kaydıyla farz namazda besmeleyi çekmekte kerahet yoktur. Malikiler'in delilleri, bu babta geçen hadislerdir. EI-Menhel yazarı, yukarıda anlattığım, mezhebierin görüşlerini naklettikten sonra şöyle der : 'Namazda besmelenin açıktan çekilmesini müstahab gören alimlerin delil olarak gösterdikleri hadisler, kuvvetli değillerse de birbirlerini takviye etmek durumundadırlar. Bu hadislerle, Peygamber (s.a.v.)'in besmeleyi gizli çektiğine dair hadisler arasında bir çelişki söz konusu değildir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) bazen açıktan besmele çekerdi, bazen de gizli okurdu. EI-Huda yazarı: Peygamber (s.a.v.) bazen besmeleyi açıktan çekerdi. Ekseriyetle gizli okurdu. Şüphe yok ki eğer Peygamber (s.a.v.)her gün beş defa hazerde ve seferde açıktan besmele çekmiş olsaydı, bu durumun Hulefa-i Raşidin tarafından ve sahabilerin Cumhurunca bilinmemesi mümkün değildir, demiştir. Yukarıdan beri verilen ma'lumat'tan bilmiş oldum ki namazda besmele çekmenin mekruhluğuna ve Kur'an'dan bir ayet olmadığına hükmedenlerin elinde bir mesned yoktur. Peygamber (s.a.v.)'in ve Hulefa-i Raşidin'in; ''Elhamdu lallahi Rabbil Alemin...''i ile kıraata başladıklarına dair bu babtaki hadisler ve benzeri hadislerden maksad, Fatiha suresiyle kıraata başlanmasıdır. Hadisler böyle yorumlanınca, namazda besmelenin çekilmediği manası çıkarılamaz. Bilakis bu yorum şekli, besmelenin çekildiğine delildir. Çünkü Fatiha suresi denilince besmele de sure içinde düşünülür. Darekutni'nin Enes (r.a.)'den rivayet edip sahih olduğunu belirttiği şu mealdeki hadis bu yorumu te'yid eder: 'Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ve Ebu Bekir. Ömer ile Osman (r.anhum)'un arkalarında namaz kılardık. Bu zatların hepsi cehri namazlarda Fatiha ile kıraata başlarlardı
- Bāb: ...
- باب ...
Kutbe bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. kendisi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sabah namazının (ilk rekatinde) : -Ve tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş (semaye doğru) uzayan hurma ağaçları...» (Kaf 10) ayetitnin içinde, bulunduğu sureyi) okurken işittiğini söylemiştir.» AÇIKLAMA 820’de
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Hüre vs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah namazında: «Şimdi yemin ederim (geceleyin görünüp gündüz} sönen yıldızlara, dolaşıp yuvasına giren gezegenlere.- (Tekvir 15 - 17 ) ayetleri (nin bulunduğu sureyi) okurken ben Onunla beraber namaz kılmışımdır. Şu anda Onun kıraatim işitiyor gibiyim.» AÇIKLAMA 820’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Berze (r.a.)den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah namazında altmış ile yüz ayet arası okurdu." AÇIKLAMA 820’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize namaz kıldırdı. Öğle ve ikindi farzlarının birinci rek'atinde kıraati uzatırdı. İkinci rekatte kısaltırdı. Sabah namazı da öyleydi." AÇIKLAMA 820’de
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin es-Saib (r.a.)'dan: şöyle söylemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah namazında Mu'minun suresini okudu. İsa (A.S.)'ın zikredildiği yere gelince onu bir şarka tuttu. Bunun üzerine hemen rüku 'etti. Yani öksürük (tuttu.)" AÇIKLAMA (816, 817, 818, 819 ve 820): Kutbe (r.a.)'in hadisini Müslim ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir. Tirmizi'nin rivayetinde hadisteki ayetin bulunduğu sure'nin sabah namazının ilk rek'atınde okunduğu bildirilmiştir. Tirmizi, Kutbe (r.a.)'in hadisinin hasen - sahih olduğunu da söylemiştir. Müslim'in bir rivayeti Tirmizi'nin rivayeti gibidir. Diğer bir rivayetinde; Nebi (s.a.v.)'inKaf suresini okuduğu tasrih edilmiştir. Bu hadise göre Nebi (s.a.v.) sabah namazının ilk rek'atinde 'Kaf suresini okumuştur. Amr bin Hureys (r.a.)'in hadisini Müslim, Ebu Davud ve Nesai de az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. Bütün rivayetlerden çıkarılan netice, Peygamber (s.a.v.)'in sabah namazında Tekvir suresini okumuş olmasıdır. Ebu Berze (r.a.)'in hadisini Buhari, Müslim ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Bu rivayetlere göre Peygamber (s.a.v.)'in sabah namazında okuduğu ayetlerin sayısı, altmış ile yüz arasında dolaşırdı. Ebu Katade (r.a.)'in hadisini Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Bazı rivayetlerin metni daha uzuncadır. Bu hadise göre Peygamber (s.a.v.), öğle, ikindi ve sabah namazlarının ilk rek'atlerinde kıraatı uzatır. İkinci rek'atlerinde, birinci rek'ate nisbeten kıraatı kısaltırdı. Buhari'nin Ebu Katade (s.a.v.)'den olan rivayetinde Peygamber (s.a.v.)'in öğle ve ikindi farzının ilk iki rek'atinin her birinde Fatiha suresini ve başka bir sureyi okuduğu belirtilmiştir. Ebu Davud'un rivayeti de, Buhari'nin rivayetine benzer. El-Menhel yazarı 'Öğle namazındaki kıraat babı'nda rivayet olunan bu hadisi açıklarken ez cümle şöyle der: Fatiha'dan sonra kısa dahi olsa bir surenin tamamını okumanın, başka bir surenin bundan daha uzun bir parçasını okumaktan daha efdal olduğu, Buhari ve Ebu Davud'un rivayetinden anlaşılıyor. Yine bu rivayetlerden anlaşılıyor ki sure okumak, namazın ilk iki rek'atına mahsustur. Dört rek'atli farz'ın son iki rek'atında Fatiha'ya sure eklenmez. cumhurun kavli de budur. Şafii alimlerinin ekserisi böyle fetva vermişlerdir. Nebi (s.a.v.)'in, ilk rek'atı ikinci rek'at'ten fazla uzatmasının sebebi, gecikenlerin ilk rek'ata yetişmelerine yardım etmektir. Çünkü ibn-i Huzeyme ve Abdürrezzak'ın rivayetlerinde Ma'mer: Nebi (s.a.v.)'in ilk rek'atı uzatmasından maksadının, halk'ın ilk rek'ate yetişmeleri olduğunu zannediyoruz, demiştir. Ata' dan rivayet edildiğine göre, kendisi: Gerçekten ben imamı, her namazın ilk rek'atını uzatmasını istiyorum. Taki cemaat çoğalsın, demiştir. İlk rek'atı uzatmanın hikmeti, ondaki neş'enin çokluğu ve dolayısıyla huşu ve huzurun çokluğudur, diyenler de vardır. Birinci rek'atı uzatmak, ya çok ayetleri okumakla, yada okunan ayetleri yavaş yavaş ve tecvid kaidelerine fazlasıyla riayet etmekle olur. İLK REK'AT'I İKİNCİ REK'AT'TAN FAZLA UZATMAK HAKKINDA ALİMLERİN GÖRÜŞLERİ : 1- Sevri, Malikiler, Muhammed bin el-Hasan ve Şafiilerin çoğu; Bütün namazlarda ilk rek'atı ikinci rek'at'tan daha fazla uzatmak müstahabtır, demişlerdir. Onların delili Ebu Katade (r.a.)'in mezkür hadisidİr. Bir de Müslim'in Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet ettiği (İbn-i Mace'nin 825 noda rivayet ettiği) hadistir. Nevevi: Birinci rek'atta kıraati uzatmakla hükmetmek, hadislerin zahirine uygun olan, muhtar ve yegane sahih olan kavİldİr. 2- Alimlerden bir cemaat; İlk iki rek'at'ın kıraat bakımından eşit olması müstahabtır, demişlerdir. Bunların delilleri. Müslim ve Ahmed'in Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet ettikleri: 'Nebi (s.a.v.) öğle farzının ilk rek'atının her birisinde otuz ayet kadar okurdu.' mealindeki hadistir. Diğer bir delilleri de buna benzeyen Sa'd bin Ebi Vakka s (r.a.)'in hadisidir. Ebu Hanife ve Ebu Yusuf, bu görüşte olan alimlerdendirler. Şu farkla ki : Bu iki imam, sabah vakti ğaflet ve uyku zamanı olduğu için, halk'ın cemaata yetişmesine yardımcı olmak üzere sabah namazında birinci rek'atin ikinciden daha fazla uzatılmasına hükmetmişlerdir. Bu görüşteki alimlere göre Nebi (s.a.v.)'in, birinci rek'atı ikinci rek'at'ten fazla uzatmasının sebebi, ilk rek'atta iftitah duası ve istiazenin bulunmasıdır. Beyhaki, ilk rek'atı uzatmaya ait hadisler ile, bu rek'atın ikinci rek'ata eşit olduğuna dair hadislerin arasını şöyle bulmuştur: İmam gelecek bir kimseyi bekliyorsa, ilk rek'atı uzatır, kimsenin geleceğini ummuyorsa birinci rek'ati ikinci rek'ate eşit kılar. İbn-i Hibban da arasını şöyle bulmuştur: ilk iki rek'atte okunan miktar eşit olmakla beraber ilk rek'atteki kıraatı, imam çok ağır okuduğu için o rek'at uzatılmış olur. Abdullah bin es-Saib (r.a.)'in hadisini Buhari ta'lik'en rivayet etmiş, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Müslim ve Ebu Davud'un rivayeti mealen şöyledir: 'Abdullah bin es-Saib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: ''Nebi (s.a.v.) Mekke'de bize sabah namazını kıldırdı ve (Fatiha'dan sonral Mu'miniin suresini okumaya başladı. Musa ile Harun'un yahut İsa'nın zikri geçen yere varınca (burada ravi tereddüt etmiştir. Nebi (s.a.v.)'i öksürük tuttu. Bunun üzerine hemen rükua gitti. Abdullah bin es-Sllib (r.a.) de bu namazda hazır bulunuyordu.' Hadiste anlatılan namaz kıldırılışı, Nesai'nin rivayetinde belirtildiği gibi Mekke'nin fethi yılında olmuştur. Nebi (s.a.v.), sabah namazında Fatiha'dan sonra Mu'minun suresini başından itibaren okumuştur. Musa (a.s.)'ın ve Harun (a.s.)'ın zikredildigi: ...... ayetine varınca veya İsa (a.s.)'ın zikredildiği; ........ ayetine varınca Onu öksürük tutmuş ve bunun üzerine kıraatı keserek rükuya varmıştır. Müslim'in ve Ebu Davud'un rivayetinde; ......... kelimesi yerine;....... kelimesi geçer. 'Sa'le' ve 'Su'le' diye okunabilen bu kelime, öksürük demektir. Müellifin rivayetinde, yukarıda da anlatıldıgı gibi 'Sa'le' kelimesi yerine 'Şarka' kelimesi geçer, Bu da bogaz tıkanıklığı demektir. EI-Menhel'in bildirdiğine göre Peygamber (s.a.v.), okuduğu ayetlerdeki kıssayı düşününce ağlayacak hale gelmiş ve bu nedenle boğazı tıkanmış ve Onu öksürük tutmuştur, Artık sureyi tamamlayamadan kıraati keserek rüku'ya varmıştır. BU HADiSLERİN FIKIH YÖNÜ : 1- Sabah namazında kıraatı uzatmak müstahabtır. 2- Fatiha'dan sonra sure okunurken doğacak bir ma'zeret dolayısıyla kıraatı kesip.rüku'a gitmek caizdir. 3- İhtiyaç olduğu zaman bir sure'nin bir kısımnı okumak, alimlerin ittifakıyla kerahatla birlikte caizdir. İhtiyaç olmadığı zaman sure'nin bir parçasını okumak, cumhura göre evlaya muhaliftir. 4- Sabah öğle ve ikindi namazlarının ilk rek'atlerındaki kıraatı, ikinci rek'atlerındaki kıraattan daha fazla uzatmak meşrudur
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan şöyle söyelemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü sabah namazın ('ın ilk rek'atin)de: Secde ve (ikinci rek'atinde); insan (Dehr) surelerini okurdu." Diğer tahric: Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud AÇIKLAMA 824’te
- Bāb: ...
- باب ...
Mus'ab'ın babası Sa'd bin Ebi \'akkas (r.a.)dan şöyle söylemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü sabah namazındn ilk rek'atin)de secde ve (ikinci rek'atinde) insan (dehr) surelerini okurdu." Not: Zevaid'de: Sa'd (r.a.)'ın hadisinin isnadı zayıftır. Çünkü alimler el-Haris bin Nebhan'ın zayıflığı üzerinde ittifak etmişlerdir. Müslim ve başkaları bu hadisin metnini, İbn-i Abbas (r.a.))'ın rivayetinden tahric etmişlerdir, denilmiştir. Bu Hadis’i: Kütüb-i Sitte sahiplerinden yalnız İbn-i Mace rivayet etmiştir AÇIKLAMA 824’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü sabah namazın (in ilk rek'atin)de; Secde ve ikinci rek'atinde) insan surelerini okurdu." Diğer tahric:: Buhari ve Nesai AÇIKLAMA 824’te
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü sabah namazın ('ın ilk rek'atın)de: Secde ve (ikinci rek'atinde): İnsan surelerini okurdu. İshak demiştir ki: Amr, bize Abdullah'tan böylece tahdis etti. Bunda şüphem yoktur." Not: Bu hadisin isnadının sahih ve ricalinin sika olduğu Zevaid'de bıldirilmiştir. Bu Hadis’i: İbn-i Mace'den başka Kütüb-i Sitte sahiplerinden rivayet eden yoktur, Beyhaki ve Taberani de rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA (821, 822, 823 ve 824) Müteaddit senedlerle ve müteaddit sahabilerden rivayet olunan bu hadisler, Nebi (s.a.v.)'in Cum'a günü sabah namazının ilk rek'atinde Secde suresini ve ikinci rek'atinde , El-İnsan suresini okuduğuna delildirler. Ebu Davud'un, süneninde buradaki başlığa benzer bir ifadeyle açtığı bab'ta rivayet ettiği İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisini açıklayan EI-Menhel yazarı şu bilgiyi verir: «Hadis, Cuma günü sabah namazında bu iki sure'nin okunmasının meşruluğuna delildir. Hadisin zahirine göre Nebi (s.a.v.), Cuma günü sabah namazında daima bu iki sureyi okuyormuş, Taberani'nin İbn-i Mes'ud (r.a.)'dan rivayet ettigi hadisin sonunda İbn-i Mes'ud (r.a.)'ın: ..... "Nebi (s.a.v.) Cuma günü sabah namazında bu iki sureyi okumayı devam ettirirdi.» cümlesi bunu te'yid eder. Yine hadisin zahirine göre Nebi (s.a.v.) bu iki sure'nin tamamını okurdu: Bazı adamların, Cuma günü sabah namazında anılan surelerin birer parçasını okumaları, hadisin zahirine ters düşer. Nevevi. 'Er-Ravda' adlı kitabında: 'Eğer kişi, içinde secde ayetinin bulunduğu bir iki ayeti sırf tilavet secdesini yapmak maksadıyla okumak isterse, bunun hükmü hakkında arkadaşlarımızın her hangi bir sözüne rastlamadım. Selef alimleri, bu adamın kıraatı hakkında ihtilaf etmişlerdir, Şeyh bin Abdi's-Selam, bunu yapmanın yasaklığına ve namazın bozulmasına sebep olduğuna fetva vermiştir, İbn-i Ebi Şeybe, Ebu'l-Aliye ile Şa'bi'nin secdeyi ihtisar etmenin mekruh olduğunu söylediklerini rivayet etmiştir. Şa'bi şunu da söylemiştir: Alimler namazda secde ayetini okudukları zaman tilavet secdesini etmeden, o ayeti takib eden ayetlere geçmekten hoşlanmazlardı. İbn-i Sirin ve el-Hasan da secde ihtisarını mekruh görmüşlerdir. İbrahim en-Nehai de, alimlerin, secde ihtisarını mekruh gördüklerini nakletmiştir Said bin el-Müseyyeb ve Sehl bin Havşeb'den rivayet edildiğine göre secde ihtisarı, halkın ihdas ettiği bir şeydir. Secde ihtisarı şudur: Secde ayetlerini toplayıp onları okumak ve tilavet secdesini yapmaktır Bir kavle göre secde ihtisarı, Kur'an okuyup secde ayetlerini anlamaktır. Her iki hareket de mekruhtur. Çünkü, selef'ten böyle bir şey varid olmamıştır,' demiştir. Sahabilerden Cuma günü sabah namazında hadiste geçen Secde ve El-İnsan surelerini okuyan zatlar, Ömer bin el-Hattab, İbn-i Abbas, İbn-i Mes'ud, İbn-i Ömer ve İbn-i Zübeyr (r.a.)'dur. Tabiilerden de İbrahim bin Abdirrahman bin Avf'tır. Allah hepsinden razı olsun. MEZHEBLERİN BU KONUDAKİ GÖRÜŞLERİ: 1 Hanefi alimlerine göre, sünnete uymak maksadı olduğu zaman Cuma sabah namazında bu iki sureyi okumak müstahabtır. Ama bu maksad olmaksızın, daima Kur'an'ın belirli bir yerini okumak mekruhtur. Çünkü böyle bir davranış, Kur'an'ın diğer yerlerini terketmeye ve Onun bir kısmını diger bir kısmına tercih etmek zannına yol açar. 2- Şafii'ye ve Ahmed bin HanbeI'e göre mezkur sureleri, Cuma'nın sabah namazında okumak sünnettir. Fakat Hanbeliler'e göre bunu devamlı yapmak mekruhtur. 3- Malikiler'e göre içinde secde ayeti bulunan her hangi bir sureyi kasden farz namazda okumak mekruhtur İbn-i Kasım'ın Malik'ten rivayeti böyledir. Eşheb'in Malik'ten rivayetine göre imam'ın arkasında az bir cemaat bulunup namazı şaşırmalarından korkulmadığı zaman, içinde secde ayeti bulunan bir sureyi farz namazda okumak caizdir. İbn-i Habib ise şöyle bir ayırım yapmıştır: Gizli namazlarda secde ayeti bulunan sure'yi okumak caiz değildir. Çünkü cemaati şaşırtır. Fakat cehri namazlarda caizdir. Çünkü cemaatın şaşırmasından emin olunur. Maliki alimlerinin bahsettikleri şaşırma şudur: İmam, zammi surede secde ayetini okuyunca hemen tilavet secdesine varıp bir defa secde ettikten sonra tekrar ayağa kalkar ve müteakip ayetlerle kıraatına devam eder. Kıraatını tamamlayınca, normal rüku' ve secdeye varır. Secde ayeti dolayısıyla varılan tilavet secdesi, durumdan haberdar olmayan kişileri şaşırtabilir.! El-Fetih yazarı: 'Nebi (s.a.v.)'in, namazda Secde suresini okurken secde ayetine vardıgı zaman hemen tilavet secdesini yaptığına dair herhangi bir açıklamaya, mevcut tariklerde rastlamadım. Yalnız İbn-i Ebi Davud'un eş-Şeria adlı kitabında İbn-i Abbas (r.a.)'dan şöyle bir rivayete rastladım: «Ben Cuma günü sabah namazında Nebi (s.a.v.)'in yanına vardım. İçinde secde ayeti bulunan bir sure okudu da secdc etti.» Bu hadisin isnadında, hali incelenecek ravi vardır. Bir de Taberani'nin M. Sağirinde Ali (r.a.)'den rivayet edilen şu mealdeki bir hadisi gördüm: «Nebi (s.a.v.) sabah namazında ''Secde suresini okuduğunda tilavet secdesi etti.'' Lakin bu hadisin isnaclında zayıflık vardır,' der. Nebi (s.a.v.)'in Cuma'nın sabah namazında mczkur sureleri okumasının hikmeti şudur: Bu iki sure, Cuma günü vuku bulmuş ve vuku bulacak rnühim olaylardan bahseder Çünkü bu ikı sure'de Adem (a.s.)'ın yaradılışı, öldükten sonra dirilme ve kulların mahşer'e sevkinden bahsedilir. Bu olaylar, Cuma günü vuku bulur Cuma günü bu surelerin okunması ile mezkur olaylar, muslümanlara hatırlatılmış olur. Amaç bu olunca. kıraat esnasında tilavet secdesi dolaylı olarak yapılır. Yani sure, tilavet secdesi yapmak içın okunmuş olmaz. El-Huda yazarı Nebi (s.a.v.), Cuma günü sabah namazında ''Secde ve el-İnsan''.. surelerini okurdu. Bir çok cahillerzannediyorlar ki, maksad, o günkü sabah ..... namazla bir secde ilave etmektir Ve o bilgisizler o secdeye Cuma secdesi ismini verirler. Onlardan birisi bu sureyi okumadığı zaman içinde secde ayeti bulunan başka bir sureyi okumaktan hoşlanır. Ta ki tilavet secdesi yapabilsin. Bunun içindir ki cahillerin yanlış anlamalarını önlemek maksadıyla bazı imamlar, Cuma günü sabah namazında Secde suresini devamlı okumayı mekruh görmüşlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Kaz'a (r.a.)'den şöyle söylemiştir: Ben, Ebu Said-i Hudri (r.a.)'e Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazını sordum. Ebu Said (r.a.): Onda senin için bir hayır yoktur, dedi. Ben: -. Allah sana rahmet eylesin (Onu) açıkla, dedim. Kendisi: ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için öğle farzının ikameti getirildi de birimiz el-Baki'a çıkardı. Kaza-i hacet ederdi. Sonra (evine) gelerek abdest alır (mescide döner) di. ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i Öğle farzının ilk rek'atinde bulurdu, demiştir." Bu hadis’i ayrıca Müslim ve Nesai’de tahric etti. AÇIKLAMA 828’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ma'mer (r.a.)'den şöyle demiştir: Ben, Habbab (r.a.)'e: Siz, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in öğle ve ikindi namazlarında kıraat ettiğini hangi şeyle biliyordunuz? diye sordum. O dedi ki: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mübarek sakalının hareketiyle (kıraat ettiğini) biliyorduk." Bu hadis’i: Buhari, Ebu Davud, Nesai ve Tahavi de az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 828’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir : Namaz kılma şekli bakımından Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e falan adamdan daha ziyade benzeyen hiç bir kimseyi görmedim. (Süleyman bin Yesar) demiştir ki : O zat, öğle namazının ilk iki rekatını uzatırdı. Son iki rekatı de hafifletirdi ve ikindi namazını hafif kılardı." Bu hadis’i Nesai ve Ahmed bin Hanbel de tahric etti. AÇIKLAMA 828’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabından Bedir savaşına katılmış olan otuz zat toplanarak birbirlerine : Geliniz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in açıktan okumadığı namazdaki kıraatinin tahminen (kaç ayet kadar olduğunu) hesaplayalım, dediler. Onlardan iki kişi bile ihtilafa düşmeyerek Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in öğle namazının birinci rek*atindeki kıraatini otuz ayet kadar ve son rek'atindeki kıraatini onun yarısı kadar olarak tahmin ettiler İkindi namazındaki kıraatini da öğle namazına ait son iki rek'atin (kıraatinin) yarısı kadar tahmin ettiler." Not: Zevaid'de: Bunun isnadı zayıftır, Çünkü ravi Zeyd el-Ammi zayıflır. El-Mesudi de ömrünün sonlarında ihtilat'a düşmüştür. Bu belirdikten sonra Ebu Davud ondan hadis işitmiş, diye bilgi verilmiştir. Bu Hadis’i Kütüb-i sitte’den sadece İbn-i Mace tahric etti. AÇIKLAMA (828, 826, 827 ve 828): 825 nolu Ebuı Said-i Hudri (r.a.)'in hadisini Müslim ve Nesai de rivayet etmişlerdir. 826 nolu Habbab (r.a.)'ın hadisini Buhari, Ebu Davud, Nesai ve Tahavi de az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. Buhari'nin rivayetinde, soru sahibi Habbab (r.a.)'a: Resulullah (s.a.v.l öğle ve ikindi namazlarında okuyor muydu? diye soru sormuştur. Galiba öğle ve ikindi namazlarında açıktan kıraat olmadığı için Ebu Ma'mer (r.a.) ve arkadaşları, bu iki namazda kıraat olmadığı için Ebu Ma'mer (r.a.) ve arkadaşları, bu iki namazda kıraat olmadığını zannettikleri için bu konuda sağlam bilgi edinmek üzere Habbab (r.a.)''a soru yöneltmişlerdir. Habbab (r.a.)'de Nebi (s.a.v.)'in mübarek sakalının hareket etmesinden, O'nun, anılan namazlarda kıraat ettiğini bildiklerini söylemiştir. Lakin mubarek sakalının hareketi, kıraata delalet etmek için yeterli değildir. Çünkü Nebi (s.a.v.)'in tesbih ve zikirle meşgul olmuş olması muhtemeldir. Bu nedenle kıraatı kesinlikle ispatlayan başka bir alamete ihtiyaç vardır. Habbab (r.a.)'ın mezkur namazları cehri namazlara kıyasladığı umulur. Ebu Katade (r.a.)'in 829 nolu ve Bera' bin A'zib (r.a.)'in 830 nolu hadislerinde bu zatların Nebi (s.a.v.)'in, öğle namazını kıldırırken okuduğu ayetlerin bir kısmını zaman zaman işittiklerini bildirmektedirler. Bu bilgi Habbab (r.a.)'ın açıkladığı alamete eklenince mesele iyice açıklık kazanır. Şu halde Habbab (r.a.) cevabı kısa kesmiş olur. HABBAB (R.A.)'IN HADİS'İNİN FIKIH YÖNÜ : 1- Öğle ve ikindi namazlarında kıraatın varlığı sabittir. 2- Bu namazlardaki kıraat gizlidir. 3- İmam'a uyan şahıs, imarn'ın hareketlerini ve duruşlarını görebilmek için, başını döndürmeden göz ucuyla imam'a bakabilir. 827 nolu Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisini Ahmed ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Nesai'nin rivayetinde, Ebu Hureyre (r.a.)'in, namaz kılışını övdüğü zatın, Medine'deki bir imam olduğu ve Ebu Hureyre (r.a.)'in ravisi Süleyman bin Yesar'ın, bu zat'ın arkasında namaz kıldığı ve sabah namazında Tıval (uzun), akşam namazının ilk iki rek'atınde Kısar (kısa)ve yatsı namazının ilk iki rek'atinde Evsat (orta uzunluktaki) bölümlerindeki sureleri okuduğu bildirilmiştir. Uzun, orta ve kısa surelere dair bilgi için 833 nolu hadisin izahına bakın. 828 nolu Ebu Said-i Hudri (r.a.)'in hadisine gelince, notta işaret edildiği gibi Kütüb-i Sitte sahiplerinden yalnız Müellifimiz (İbn-i Mace) tarafından rivayet edilmiş olup, isnadı zayıftır. Bunun metnine göre Ebu Said-i Hudri (r.a.)'in hazır bulunduğu Bedir ehlinden otuz kişilik Sahabiler cemüati, Nebi (s.a.v.)'in, öğle ve ikindi namazıarındaki kıraat miktarını tahminen hesaplamak için yaptıkları görüşme neticesinde öğle namazının ilk rek'atindeki kıraat miktarını otuz ayet kadar ve son rek'attaki kıraat miktarını bunun yarısı yani onbeş ayet kadar tahmin etmişlerdir. İkindi namazındaki kıraat miktarının da, öğle namazının son iki rek'atindeki kıraat miktarının yarısı kadar olduğunu tahmin etmişlerdir. Öğle'nin son rek'atindeki kıraat miktarı onbeş ayet kadar tahmin edildiğine göre ikindi namazındaki kıraat miktarının bunun yarısı kadar, yani her rek'atte yedi sekiz ayet kadar olduğu manası çıkar. Hadisin zahirinden bu netice alınır. Halbuki Müslim, Ebu Davud, Nesai, Ahmed ve Tahavi'nin Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet ettikleri hadise göre ikindi namazındaki kıraat miktarı, burada belirtildiği gibi değildir. Şöyle ki: Müslim'in rivayetinde Ebu Said-i Hudri (r.a.) mealen şöyle demiştir: «Nebi (s.a.v.), öğle namazının ilk iki rek'atinin her birisinde otuz ayet kadar ve son rek'atlerde onbeşer ayet okurdu. Yahut demiştir ki: Bunun yarısı kadar okurdu. İkindi namazının ilk iki rek'atinin her birisinde onbeş ayet kadar ve son iki rek'atinde bunun yarısı kadar okurdu." Ebu Davud ve anılan diğer zatların rivayeti de Müslim'in rivayetine benziyor. Görülüyor ki bu rivayetlerden anlaşıldığı gibi Nebi (s.a.v.)'in ikindi namazının ilk iki rek'atindeki kıraat miktarı, öğle namazının son iki rek'atindeki kıraat kadar imiş. Yani her rek'atteki kıraat miktarı onbeş ayet kadarmış. İkindi namazının son iki rek'atindeki kıraat bunun yarısı kadarmış. El-Menhel yazarının 'Dört rek'atli namazın son iki rek'atini hafifletmek babı'nda rivayet olunan Ebu Said-i Hudri (r.a.)'in hadisini açıkladıktan sonra, Tahavi'den naklettiği ve baş kısmı Müellifin 828 nolu hadisine benzeyen Ebu Said-i Hudri (r.a.)'in hadis metni yukarıya mealini aldığımız Müslim'in rivayetine uygundur. Bu rivayet şöyledir: «Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildigine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.)'in ashabından otuz zat toplanarak: Geliniz, Resulullah (s.a.v.)'in açıktan okumadığı namazlardaki kıraatini tahminen hesaplıyalım, dediler. Onlardan iki kişi bile ihtilaf etmeyerek Nebi (s.a.v.)'in öğle namazının ilk iki rek'atindeki kıraatını otuzar ayet kadar ve son iki rek'atindeki kıraatini, bunun yarısı kadar: ikindi namazının ilk iki rek'atindeki kıraut miktarını, öğ]e namazının ilk iki rek'atindeki kıraatın yarısı kadar ve ikindinin son iki rek'atindeki kıraat miktarını öğlenin son iki rek'atindeki kıraatin yarısı kadar olmak üzere tahminen hesapladılar.» Müslim'in 'Öğle ve ikindi namazındaki kıraat' babı'ndaki hadisler bahsinde Nevevi özetle şöyle der: «Bu babtaki hadisler, Nebi (s.a.v.)'in namazı uzattığına delalet ederler Buhari ve Müslim'de bulunan ve başka bablarda rivayet edilen diğer bazı hadislerde Nebi (s.a.v.) namazı tam kılmakla berabel', herkesten daha hafif kıldırırdı ve: ''Ben namaza girerim, onu uzatmak isterim. Biraz sonra çocugun ağlama sesini işitirim de çocuğun annesinin, kendi namazını şaşırmakla fitneye düşmesinden korkarak namazımı hafifletirim.'' buyurmuştur. Alimler: Durumların değişikliğine göre Nebi (s.a.v.)'in, namazını uzatması ve kısaltması değişirdi. Cemaat, uzatmayı tercih ettiği ve ne onların ne de Nebi (s.a.v.)'in işi olmadığı zaman Nebi (s.a.v.) namazı uzatırdı. Durum böyle olmadığı zaman namazı hafifletirdi. Bazen uzatmak isterdi fakat çocuğun ağlaması gibi bir durum doğunca, uzatmaktan vazgeçerdi. Bazen de vaktin başında değil içinde namaza girerdi. O zaman da hafif kıldırırdı. Bazıları: Nebi (s.a.v.), bazen uzatırdı. Bu nadir olurdu, Ekseriyetle hafif kıldırırdı. Çünkü efdal olanı hafif kıldırmaklı. Uzatmanın caizliğini bildirmek içinI bazen de uzatırdı Nitekim şöyle buyurmuştur: ''Sizden bazıları kaçırıcıdır. Hanginiz halk'a namaz kıldırıı'sa hafifletsin. Çünkü içlerinde hasta, zayıf ve ihtiyaç sahibi vardır., demişIeıdir. Bazıları da Fatiha'dan sonra okunan ayetlerin belirli bir miktarının söz konusu olmadığını beyan etmek için: Nebi (s.a.v.) bazen kıraatını uzatmış, bazen de kısa kesmiştir. demişlerdir. Hulasa (özetle) namazı hafif kıldırmak sünnettir. AlimIerin beyanına göre sabah namazı, bütün namazlardan daha fazla uzatılmalıdır. Bundan sonra öğle namazı uzatılmalıdır. İkindi ve yatsı namazıarı öğle namazından kısa kesilmelidir. En hafif nama akşam namazı olmalıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize kıldırdığı öğle namazının ilk iki rek'atinde (Fatihadan sonra) Kur'an okurdu ve (gizli okuduğu ayetlerden) bazısını zaman zaman bize duyururdu.»" Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai daha uzun metin halinde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' bin A'zib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize öğle namazını kıldırırdı. Okuduğu Lokman ve Zariyat suresinden olan ayetlerden bazısını Ondan işitirdik." Ayrıca Nesai’de bu hadis’i tahric etti. AÇIKLAMA : Ebu Katade'nin hadisini Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de daha uzun metin halinde rivayet etmişlerdir. Buhari, Müslim ve Ebu Davud'daki metin, mealen şöyle başlar: 'Resulullah (s.a.v.) bize namaz kıldırırdı. Öğle ve ikindi namazlarının ilk iki rek'atlerinde Fatiha'yı ve birer sureyi okurdu. Bazen ayeti bize duyururdu...' Bu rivayetlerden anlaşılıyor ki, gizli olan öğle ve ikindi namazlarında Fatiha'dan veya Ondan sonra okunan sureden mesela bir ayeti açıktan okumak caizdir. İster bunu kasden yapsın, ister sehven yapsın farketmez. Ve bundan dolayı sehv secdesi gerekmez. Bazıları: Sehv secdesi gerekir demişlerse de bu hadis o kavli reddeder. Keza bazıları: Gizli namazlarda kıraatı gizli yapmak, namazın sıhhatının şartıdır. Yani gizli namazlarda okunan ayetlerden bir tanesini açıktan okumak namazı bozar, demişlerse de bu hadis o görüşü de reddeder. Nevevi: Nebi (s.a.v.), gizli namazlarda okuduğu ayetlerden birisini açıktan okumakla, bunun caiz olduğunu ve gizli okumanın namazın sıhhati için şart olmayıp, ancak sünnet olduğunu beyan etmek istemiştir, diye yorum yapılmıştır. Şöyle bir ihtimal da var. Nebi (s.a.v.) namaz kıldırırken tam huşu' ve huzura daldığı için, okuduğu ayetlerden birisi zaman zaman sesli olarak mübarek ağzından çıkmış olabilir, demiştir. Tıybi: Hadiste anlatılmak istenen mana şudur ki: Nebi (s.a.v.) Fatiha'nın ve ondan sonra okuduğu sure'nin bazı kelimelerini cemaata duyuracak şekilde sesli okurdu. Taki ne okuduğu bilinebilsin, demiştir. İbnü'l-Melik de Tıybi'nin sözüne şu sözü eklemiştir: Nebi (s.a.v.)'in ne okuduğu cemaat tarafından bilinsin. Ta ki müslümanlar da benzer namazlarda benzer sureler okusun. Sindi de bu hadisi açıklarken şöyle der: Gizli namazlarda kıraatin az bir kısmının sesli okunmasının zarar vermediği, bu hadiste anlaşılıyor. Bir namazda gizli ve açık kıraatı tatbik etmek maksadı güdülmemiştir. Nebi (s.a.v.)'in maksadı şu olabilir: Gizli namazlarda da kıraat vardır. Maksad bu ise, zaruret olmadıkça gizli namazlarda açıktan okumanın caizliği hadisten çıkarılamaz. Ancak bu yoruma şöyle itiraz edilebilir: Nebi (s.a.v.) gizli namazlarda kıraatin bir kısmını sesli yapmakla bu hükmü hissettirmesi zarureti yoktur. Bu sebeple en uygunu şöyle demektir : Gizli namazlarda kıraatin bir parçasını sesli yapmak caizdir. Bera' bin Azib (r.a.)'in hadisini Nesai de rivayet etmiştir. Onun hadisi de Nebi (s.a.v.)'in öğle namazında Fatiha'dan sonra buna sure eklediğine ve gizli namazda okunan ayetlerden bir tanesinin sesli okunmasının caizliğine delalet eder
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-İ Abbas (r.a.)'dan, O da annesi (Ebu Bekir bin Şeybe demiştir ki: Annesinin adı Lübabe r.a.'dir.) rivayet ettiğine göre annesi; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, akşam namazında; Mürselat (suresini) okuduğunu işitmiştir. Tahric: Bu Hadis’i Kütüb-i sitte sahiplerinin hepsi rivayet etmiştir. 4BUHARİ HADİSİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN MÜSLİM HADİSİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN TİRMİZİ HADİSİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN EBU DAVUD HADİSİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Cübeyr bin Mut'im (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: «Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, akşam namazında Tur (suresini) okuduğunu işittim.» Cübeyr (r.a.), bu hadisten başka bir hadiste şöyle demiştir: «Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in; {أم خلقوا من غير شيء أم هم الخالقون، إلى قوله، فليأت مستمعهم بسلطان مبين} ayetlerini okuduğunu İşittiğim zaman, az kaldı kalbim uçuyordu.» Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), akşam namazında Kafirun ve İhlas (surelerini) okurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' bin A'zib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber (bir yolculukta) yatsı namazını kılmıştır ve : Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, (o namazın bir rek'atinde} Tin (suresini) okuduğunu işittim, demiştir." Diğer tahric: Buhari, Müslim Tirmizi, Nesai ve Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' hin A'zib (r.a.)'den rivayet edildiğine yöre yukarıdaki hadisin mislini söylemiş ve bu arada şunu da söylemiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den güzel sesli yahut kıraatlı hiç bir insanı dinlemiş değilim. Diğer tahric: Buhari, Müslim Tirmizi, Nesai ve Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Muaz bin Cebel (r.a.) arkadaşlarına yatsı namazını kıldırdı da onlara namazı uzattı. (Durum, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve SellemJ'e iletilince) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem) (Muaz'a) : «(Halka imamlık ettiğin zaman) Şems, A'la, Leyi ve Alak sürelerini oku.» buyurmuştur." Diğer tahric: Buhari, Müsiim ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade bin es-Sanıit (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Selleın) şöyle buyurdu, demiştir : «Namazda Fatiha (suresini) okumayan'ın hiç bir namazı yoktur.» Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Tirmizî, mevakit, tefsir sure; Nesai, iftitah; Ebu Davud, salat, Darimî salat; Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel, II, 285, 290, 460, 487; V, 314, 316, AÇIKLAMA : Ebu Davud'un süneninin "Namazında Fatiha'yı terkeden habı»nda el-Menhel şöyle der: ''Hadisteki ''Namaz'' kelimesi, lügattaki manası olan duada kullanılmamış olup şer'i manası olan özel ibadette kullanılmıştır. Çünkü Şari-i Hakim ... kelimelerin lügat manalarını anlatmak için degil dini manalarını tanıtmak için gönderilmiştir. Bu nedenle onun sözleri daima ıstılahi manaya yorumlanır. Şu halde hadisin anlamı şudur: ''Namazda Fatiha suresini okumayanın şeriata uygun hiç bir namazı yoktur.. Yani Fatiha suresini okumadan kıldığı namaz, şer'an namaz anlamını taşımaz. Hal böyle olunca: Hadiste «Sıhhatli» veya «Yeterli» yahut "Mükemmel'' kelimesini takdir ederek meali şöyledir, diye bir yorum'a gerek yoktur . ''... okumayanın (sıhhatlı) hiç bir namazı... '' veya, ''... okumayanın (yeterli) hiç bir..'' yahut, ''... okumayanın (mükemmel) hiç bir... '' Faraza: ''Namaz yoktur'' denemezse, o zaman cümlenin hakiki manasına en yakın olan mecazi manası seçilir. Yani ''SıhhatlI '' veya, Yeterli .. kelimesi takdir edilir. Ve meal şöyle olur: ''Namnazda Fatiha (suresini) okumayanın (sıhhatlı) hiç bir namazı yoktur.'' veya: ''... okumayanın (yeterlil hiç..'' Hadıste "Mükemmel'' kelimesi takdir edilmekle hakiki manaya en uzak olan mecazi mana alınamaz. Çünkü daha yakın manayı almak mümkündür. Diger taraftan " ... sıhhatlı (veya) yeterli namaz yoktur.'' denilince ''... mükemmel namaz yoktur '' manası da ifade edilmiş olur. Fakat ''... mükemmel namaz yoktur ..'' denilirse " ... sıhhatlı namaz yoktur.'' manası ifade edilmiş olamaz. Zira bir namaz mükemmel olmamakla beraber sıhhatlı ve yeterli olabilir. Hadis; yukarıda anlatıldığı gibi namazda Fatiha okumayanın namazının şer'i bir namaz sayllamayacağına ve sahih olmadığına delildir. NAMAZDA FATİHA OKUMAK FARZ MI? 1- İbnü'l-Münzir'in nakline göre Ön er, Osman bin Ebi'l-As, İbn-i Abbas, Ebu Hureyre ve Ebu Said-i Hudri (r.a.) : ''Namazda Fatiha okumak farzdır, onun yerine başka sureler ve ayetler okumak kafi gelmez. Ancak onu okumaya gücü yetmeyenin, başka ayetler okuması caizdir.''demişlerdir, Sahabilerle tabiilerin ve onlardan sonra gelen alimlerin cumhurunun kavli budur, Malik, Şafii ve Ahmed bin Hanbel'in mezhebieri de budur. Şer'i namazın oluşması için Fatiha suresinin okunmasının gerekliligine delalet eden delillerden birisi de Darekutni'nin Ubade bin es-Samit (r.a.)'den rivayet ettiği şu hadistir: ''Namazda Fatiha okumayan adamın kıldığı namaz yeterli değildir.'' Darekutni bunun isnadının sahih oldugunu söylemiştir. Başka bir delil de İbn-i Huzeyme'nin, kendi sahihinde Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiği şu hadistir. ''İçinde Fatiha okunmayan namaz yeterli değildir.'' 2- Hanefi alimlerine göre namazda Fatiha okumak farz değildir. Kur'an-ı Kerim'in her hangi bir ayetini okumak farzdır. Fatiha'yı okumak ise vacibtir. Onlar: Fatiha'nın okunmasının gerekliliği ahad hadisi ile sabittir. 'Ahad' hadisi ile sabit olan bir şey farz olmaz, vacib olur. Onsuz namaz sahihtir. Fakat Fatiha'yı terkeden kişi günah işlemiş olur, demişlerdir. Delilleri ise; .... ''Artık Kur'an'dan kolay geleni okuyun .'' [Müzemmil 20] ayetidir. Hanefi alimleri: Ayet, kolay olanın okunmasının istendiğini kesinlikle belirtiyor. Bunda bir muhayyerlik vardır. Yani namaz kılan kişi serbesttir. Kur'an-ı Kerim'in neresini okumak ona kolay geliyor isa orayı okuyabilir. Eğer Fatiha'yı okumak farz olsaydı, muhayyerlik hükmünün mensuh olması gerekecekti. Halbuki kat'i delil olan mezkur ayet zanni delil olan ahad hadisi ile mensuh olmaz, demişlerdir. Onların bir delili de Buhari ve Müsliın'in Ebu Hureyre (r.a.)'den merfu' olarak rivayet ettikleri ve namazı hatalı kılan zata Nebi (s.a.v.)'in namaz tarifine ait hadisinde şöyle buyurulmuş olan ifadedir: .........''... sonra Kur'an belleyip okuyabildigini oku...'' Bu ayeti delil gösteren Hanefi alimleri: Hürmet bakımından Kur'an'ın bütün sureleri eşittir. Nitekim cünüb adam hiç bir ayetini okuyamaz. Abdestsiz kimse mushafın hiç bir yerini elleyemez, demişlerdir. Onlara göre hadisten maksad, Fatiha okumayanın namazının sahih olmadığı değil, mükemmel olmadığını bildirmektir. CUMHUR'UN HANEFİ ALİMLERİNE CEVABI .........[Müzemmil 20] ayeti farz namazdaki kıraat miktarı hakkında değil, gece namazı hakkındadır. Yani geceleyin kolayınıza gelen namazı kılınız. ''kat'i delil, zanni delil ile mensuh olmaz. Halbuki eğer Fatiha'yı okumak farzdır, dense, ayetle getirilmiş olan muhayyerlik mensuh olur.'' şeklindeki gerekçeye gelince bu da varid değildir. Çünkü nesih durumu yoktur. Itlak ve takyid vardır. Yani ayet mutlaktır. Hadis onu takyid etmiş olur. İbham ve tefsir kabilindendir, demek de mümkündür. Namazını hatalı kılan zat'a Nebi (s.a.v.)'in; emri mücmel olup, Fatiha'nın okunmasını emreden hadislerle açıklanmıştır. Üstelik, Ebu Davud, Ahmed bin Hanbel ve İbn-i Hibban'ın rivayetlerinde Peygamber (s.a.v.)'in o adama: ... "Sonra Ümmü'l-Kur'an'ı oku'' buyurduğu bildirilmiştir. Kur'an surelerinin hürmet bakımından eşit olması namazda okunmalarının yeterliliği yönünden de eşit olmasını gerektirmez. Kaldı ki Fatiha'nın okunmasının gerekliliği sahih hadislerle sabittir. Hadisteki: ''....namazı yoktur.'' cümlesindeki olumsuzluğun namaz'ın mükemmelliğine ait olmayıp namazın aslına ve sıhhatına ait olduğu hususu yukarıda anlatılmıştır. EI-Menhel yazarı, ''Namazında kıraati terkedenin babı'' nda eumhurun görüşünü ve Hanefi alimlerinin görüşünü yukarıda anlattığım şekilde naklettikten sonra şöyle der: ''Yukarıda verilen malumat'tan bilmiş oldun ki Fatiha suresini okumanın namazın rükünlerinden sayılması ve onsuz kılınan namazın sahih olmaması kavli kuvvetlidir. FATİHA HER REK'ATTE FARZ MI? Namazda Fatiha okumak farzdır, diyen alimler bu hususta ihtilaf etmişlerdir: 1-Şafii, Ahmed bin Hanbel, Evzai, Ebu Sevr, Ali ve Cabir'e göre imam ve tek başına namaz kılanın bütün rek'atlerde Fatiha okumaları farzdır. Maliki alimlerinin sahih kavil de budur. (İmam'a uyan kimse hakkındaki ayrıntılı bilgi bundan sonraki babta verilecektir.) Delilleri: I- Namazını hatalı kılan zata Nebi (s.a.v.), namazı tarif ederken ilk rek'atte yapılacak şeyleri anlattıktan sonra: .... ''Sonra namazının her rek'atinde, onları (anlatılanları) yap.'' buyurmuştur. Bunu Buhari rivayet etmiştir. II- Buhari ve Ahmed'in Malik bin el-Huveyris (r.a.)'den merfu olarak rivayet ettikleri: ........... ''Benim namaz kılışımı gördüğünüz gibi namaz kılınız'' hadisidir. Nebi (s.a.v.)'in her rek'atte Fatiha okuduğu bilinmektedir. III- Müslim'in Ebu Katade (r.a.)'den rivayet ettiği; ''ResululIah (s.a.v.) öğle ve ikindinin ilk iki rek'atlarında Fatiha'yı okurdu ve (Fatiha'dan sonra okuduğu) ayeti zaman zaman bize duyururdu. Son iki rek'atte Fatiha okurdu.'' 2- Hasan-ı Basri, Davud ve İshak'a göre, namazın herhangi bir rek'atinde Fatiha ve ondan sonra Kur'an'dan bir parça okumak vacibin yerine getirilmesi için kafidir. Bir rek'atta Fatiha, başka bir rek'atta da ayetler okumak yine vacibin ifası için yeterli sayılır. Bunların delili de Ubade (r.a.)'ın (837 nolu) hadisidir. Bunlar: 'Hadiste namazda Fatiha okunması emredilmiştir. Bir defa okununca emir yerine getirilmiş olur. Her rek'atte okunması gerekir, diye başka bir delil varsa ona dönülür, demişlerdir. Bu görüşe şöyle cevab verilir: Yukarıda beyan edilen deliller, her rek'atta Fatiha okumanın gerekliliğine delalet ederler. 3- Zeyd bin Ali ve en-Nasır'a göre ilk iki rek'atta Fatiha okumak farzdır. Son iki rek'atta Fatiha yerine başka ayetler okumak veya tesbihat yapmak da caizdir. Ebu Hanife'nin görüşü bu görüşe benzer. Şu farkla ki, Ebu Hanife'ye göre ilk iki rek'atta kıraat farzdır. Fatiha okumak farz değil vacibtir. Yani Fatiha okunmayıp başka sure veya ayetler okunursa farz yerine getirilmiş olur. Sadece vacib terk edilmiş olur. Zeyd bin Ali ve en-Nasır'ın delili: Ali bin Ebi Talib (r.a.)'ın ilk iki rek'atte kıraat ettiğine ve son iki rek'atta tesbihat yaptığına dair rivayet olunan hadistir. Halbuki bu hadis zayıftır. Çünkü el-Harise el-A'ver'in rivayetinden gelmedir. Bu adam hadis hafızları yanında zayıflıkla meşhur bir kezzabtır. Bunların ikinci delili de Hanefi alimlerinin gösterdikleri .....[Müzemmil 20] ayetidir. Bu ayetin delil olup olmayacağı hakkında yukarıda yeterli bilgi verilmiştir. EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH’I İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü's-Saib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi Ebu Hureyre (r.a.)'den şunu işitmiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Kim, içinde Fatiha okumadığı bir namaz kılarsa o namaz noksandır, tamam değildir.» buyurmuştur. Ben: «Ya Eba Hureyre ! Şüphesiz ki ben zaman zaman imamın arkasında olurum.» dedim. Bunun üzerine Ebu Hureyre (r.a.), kolumu tutup bastırdı ve : «Ya Farislit Fatihayı gizli oku.» diye cevap verdi. Diğer tahric: Malik, Ahmed, Müslim. Ebu Davud, Nesai ve Tirmizi AÇIKLAMA : Rivayetlerin çoğunda Fatiha suresinin ayetleri ve ifade ettikleri yüce özelliklere de işaret vardır, Ve hadis metni uzuncadır, EI-Menhel yazarı şöyle der: ''Hadiste 'Salat = Namaz' kelimesi mutlak geçtiği için farz ve nafile bütün namazları kapsar, Darekutni'nin Abdullah bin Amr bin el-As (r.a.)'dan rivayet ettigi: ''Kim farz veya nafile namaz kılarsa içinde Fatiha'yı okusun." Hadis bu kapsamayı onaylar. Hadiste geçen: ..."Ümmü'I-Kitab" lafzı Fatiha'nın isimlerinden birisidir. Bu lafzın manası: ''Kur'an-ı Kerim'in anası'' demektir. Fatiha'ya bu adın verilmesinin sebebi, Kur'an-ı Kerim'in ana maksadlarının Fatiha'da toplanmış olmasıdır. Şöyle ki; Fatiha'da Allah Teala'ya layıkı vechile hamd ve sena, ilahi emir ve yasağa itaat, uhrevi mükafat ve ceza, dünya ve ahiret halleri, hidayet yolundakilere övgü ve sapıkları zem etmek gibi önemli maksatlar yer almıştır. خداج Hidac: Noksanlıktır. .....''tam değildir." lafzı Nebi (s.a.v.)'in buyruğundan olup 'Hidac'ın açıklamasıdır, Ravinin sözü olabilir. Bu takdirde hadise müdrectir (yani sonradan eklenmiştir). Bu hadis, imam, münferid ve imamın arkasında namaz kılana'yı kapsar. Hadis, namazda Fatiha okumak farzdır, diyen cumhur için bir delildir. Bazı alimler: Hadis, içinde Fatiha okunmayan namazın noksan olduğunu bildirmiş, noksanlık ise namazın bozulmasını gerektirmez, demişlerdir. Eğer bu noksanlığın namazın ifsadını gerektirdiğine delalet eden bir alamet ve delil bulunmasaydı, bunların dediği doğru olurdu. Fakat Darekutni'nin rivayet etmiş olduğu ve bir önceki hadisin izahında geçen hadis, bu noksanlıkla kılınan namazın yeterli olmadığını belirtmiştir. İbn-i Abdi'l-Berr: 'Namazda Fatiha okumanın vacib olmadığını söyleyenler, Nebi (s.a.v.)'in ''Noksandır.'' ifadesi Fatiha'sız kılınan namazın caizliğine delalet eder. Ve noksan olan namaz caizdir, demişlerdir. Bu söz hatalıdır. Çünkü noksan olan bir şey tamamlanmış sayılmaz, Namazını tamamlamadan çıkan bir kimsenin yeniden ve tam olarak kılması gerekir, Bu itibarla noksanlığını itiraf ettiği halde, caiz olduğunu iddia edenlerin iddialarını ispatlayıcı delil göstermeleri gerekir', demiştir. (EI-Menhel yazarı el-Baci'den de İbn-i Abdi'l-Berr'in sözüne benzer bir nakil yapmıştır.) Ebu's-Saib: . "Ben zaman zaman imam'ın arkasında olurum'' sözü ile şunu demek istiyor: 'Ben imama uyduğum zaman Fatiha'yı okuyacak mıyım?' Ebu Hureyre (r.a.), cevabı dikkatle dinlemesini sağlamak maksadıyla Ebu's-Saib'in kolunu tutup bastırmıştı. Ve: "Ey Farisi! Fatiha'yı gizli oku'' diye cevab vermiştir. İmama uyan kimse, gizli ve açık bil'umum namazlarda Fatiha okur, diyen Şafii için bu hadis delildir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Farz veya diğer namazların her rekaünde Fatiha'yı ve bir sureyi okumayanın hiç bir namazı yoktur.»" Not: Zevaid'de: Bu, zayıftır. Senedindeki Ebü Süfyan es-Sa'di'nin zayıflığı üzerinde alimlerin ittifak ettiklerini İbn-i Abdi'I-Berr söylemiştir. Lakin Katade Ebu Süfyan'a mutabaat etmiştir. İbn-i Hibban. kendi sahihinde öyle rivayet etmiştir, denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyururken işittim: «İçinde Fatiha okunmayan her namaz noksandır.»" Diğer tahric: Buhari, Ahmed. Tahavİ ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-As (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki : «İçinde Fatiha okunmayan her namaz noksandır, her namaz noksandır.» Not: Zevaid'de, isnadının hasen olduğu bildirilmiştir. Diğer tahric: Buhari, Beyhaki ve Darekutni
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'd-Derda (r.a.)'den rivayet (edildiğine göre bir adam ona (namazda okumanın hükmünü) sorarak : 'İmam okuduğu halde ben (de) okuyacağım (mı)?' demiş. Ebü'd Derda demiştir ki: 'Bir adam, her namazda okumak var mı?' diye Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e (soru) sordu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de; «Evet! (Her namazda okumak vardır.)» buyurdu. Bunun üzerine kavimden bir zat: '’Bu, vacib oldu." dedi." AÇIKLAMA : Zevaid yazarı: İsnacldaki Muaviye bin Yahya es-Sadafi zayıf olduğundan isnad zayıftır, demiştir. Fakat Nesai, başka bir senedie rivayet etmiştir. Oradaki metin şöyledir: Kesir bin Mürre el-Hadrami'den rivayet edildiğine göre, kendisi Ebu'd-Derda (r.a.)'den şunu işittim, demiştir: "Resulullah (s.a.v.)'e: Her namazda kıraat var mı? diye soruldu, Resulullah (s.a.v.): ''Evet!'' buyurdu. (Bunun üzerine) Ensar'dan bir adam: Bu kıraat vacib oldu dedi.. Ebu'd-Derda (r.a.) bunu söyledikten sonra bana döndü. Ben cemaat içinde ona en yakın bir yerde oturmuştum. Şöyle dedi: ''İmam cemaata namaz kıldırdığı zaman onun kıraatı bence hepsi için yeterdir. Ben böyle bilirim.'' Nesai'nin rivayetinden anlaşıldığına göre imarn'ın arkasında namaz kılındığı zaman Ebu'd-Derda (r.a.)'e göre imam'ın kıraatı cemaat için de kafidir. Bu takdire göre Nebi (s.a.v.)'e sorulan soru, imam'ın arkasında kılınan namaza ait değildir, cevabta soruya uygun yorumlanır. Yani imam ve münferid kıraat etmek zorundadır. İmam'ın arkasındaki cemaat için bu zorunluluk yoktur. Müellifin rivayetine göre soru sahibi imam'ın arkasında iken kıraat edip etmeyeceğini Ebu'd-Derda (r.a.)'e sormuş o da Nebi (s.a.v.)'e ''Her namazda kıraat var mı? diye sorulan soruya: Nebi (s.a.v.): ''Evetl'' buyurmuştur. Orada bulunan bir zat da: ''Kıraat vacib oldu.'' demiştir. Bu rivayete göre Ebu'd-Derda (r.a.) imam'a uyan kişinin kıraat etmesinin gerekliliğine hükmetmiş olur. Müellifin isnadının zayıflığını yukarda naklettik. Sindi: ''Bu vacib oldu.'' cümlesinin manası: ''Her namazda kıraat'ın varlığına ait hüküm sabit oldu." demektir, der
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir hin Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine yöre şöyle demiştir : Biz imamın arkasında öğle ve ikindi namazlarının ilk iki rekatlerında Fatiha ve bir sure; son iki rek'atlerinde Fatiha okurduk. AÇIKLAMA : Sindi'den anlaşıldığına göre bu hadis Zevaid'dendir. Sindi, notta verilen bilgiyi Zevaid'den naklettikten sonra şöyle der: "Hadis, mevkuf olmakla beraber, merfu hükmündedir, denilebilir. (Çünkü bir sahabinin 'Peygamber (s.a.v.) hayatta iken biz şöyle ederdik.' ve benzeri mevkuf hadisler, merfu hükmündedir. Burada ise, sahabi; "Peygamber (s.a.v.) hayatta iken" ifadesini kullanmamıştır. Ama: "Biz şöyle ederdik." ifadesinin zahiri, yine Efendimizin devrine işaret gibidir. Bu sebeble, Sindi, böyle demiştir.) Şöyle bir ihtimal de vardır: Sahabiler, bu babta varid olan hadislerin umumiuğundan mezkur hükmü almışlardır. Bu takdirde onların uygulaması hadisin merfuluğuna delalet etmez. Bir de şu vardır: Cabir (r.a.)'in bu hadisi ile (850 nolu) hadisi arasında bir çelişki vardır. Çünkü orada: 'İmam'ın kıraatı, kendisine uyanların kıraatıdır.' demiştir. Buradaki hadis, oradaki hadise tercih edilir. Çünkü oradaki hadisin isnadı zayıftır. En az şöyle denilebilir. Bu hadis o hadisten kuvvetlidir. Hadis, imam'ın arkasında öğle ve ikindi namazlarını kılan kimsenin bütün rek'atlerinde Fatiha okuyacağına hükmeder. Malik, İbnü'l-Mübaare k, İshak ve Zühri için delil sayılır. Keza bütün namazların her rek'atinde Fatiha okunur diyen Şafiiler, Evzai, Mekhul, Ebu Sevr Ve Nasir için bir bakıma delil sayılabilir. Hadis, mezkur namazların ilk iki rek'atlerinde Fatiha'dan sonra sure okuma'nın meşruluğuna delalet eder. İmam'm arkasında iken Fatiha ve sure okumak hususundaki alimlerin görüşlerini, onüçüncü babtaki hadislerin izahını yaparken nakledeceğim
- Bāb: ...
- باب ...
Semure hin Cündüb (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den bellediğim iki sekte vardır. İmran bin el-Husayn (r.a.) bunu kabul etmedi. Bunun üzerine, biz Medine'de bulunan Ubeyy bin Ka'b (r.a.)'a mektub yazarak durumu sorduk. Ubeyy (r.a.), Semure (r.a.)'in Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den alınanı iyice hıfzettiğini, yazılı cevabla bildirdi. Ravi Said demiştirki: Biz, bu iki sekteyi (yer bakımından) Katade'ye sorduk. Katade dedi ki: Adam namaza girdiği zaman ve kıraattan boşaldığı zaman' Katade daha sonra dedi ki: 'Ve -ğayril mağdubi aleyhim veleddaaaalliin- (Fatihanın sonun) den sonra. Ravi dediki: Onlar İmamın kraatten boşaldığı zaman nefes alıncaya kadar selte yapmasından hoşlanırlardı. Diğer tahric: Bu hadis’in metnini Tirmizi ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir. NOT: (Semure bin Cündüb ile Semure bin Cündeb aynı kişidir.) Sekte durak demektir, burada açıktan (cehri) okuma sırasında ara vermek kasdedilmiştir. AÇIKLAMA 845’te
- Bāb: ...
- باب ...
Hasen(-i Basri) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Semure (bin Cündüb) (r.a.)'in şöyle dediğini söylemiştir: Ben, kıraattan önce bir sekte ve rüku' zamanı bir sekte olmak üzere namazda iki sekteyi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den hıfzettim/ İmran bin el-Husayn (r.a.), onun bu sözünü kabul etmedi. Bunun üzerine (durumu) Medine'ye, Ubeyy bin Ka*b (r.a.)'e yazdılar. Ubeyy (r.a.), Semure (r.a.)'ı tasdik etti. AÇIKLAMA (844 ve 845): Semure (r.a.)'in hadisinin ikinci metnini Ebu Davud ve Darekutni de rivayet etmişlerdir. Babın başılığında ve hadiste geçen 'Sekte'den maksad, 'susmak değil, açıktan okumaya ara vermektir. Çünkü varid olan rivayetler, Nebi (s.a.v.)'in, sekte yaptığında dua ile meşgul olduğunu te'yid ederler. EI-Menhel yazarı sektelerle ilgili rivayet olunan müteaddit metinlerin açıklaması ile ilgili olarak aşağıdaki malumatı vermiştir: Semure (r.a.), bazı rivayetlerde belirtildiği gibi bu sekteleri Nebi (s.a.v.)'den hıfzetmiştir. Birinci sekte, Allahu Ekber diyerek namaz'a girildiğinde henüz kıraata başlanmadan yapılırdı. Bu sekte, biraz uzunca idi. Çünkü bu sekte esnasında Nebi (s.a.v.). varid olan dua ile meşgul olurdu. İkinci sekte, kıraattan sonra ve rüku'ya varmak için tekbir alınmadan önce yapılırdı. Bu sekte hafiftir. Çünkü kıraat ile rüku' tekbiri arasında bir ara verinceye ve nefes alıncaya kadardı. İmran bin Husayn (r.a.), Tirmizi'nin rivayetinde belirtildiği gibi Semure bin Cündüb (r.a.)'e: Biz bir sekteyi hıfzettik, diyerek iki sekte oluşunu kabul etmemiş, bunun üzerine Medine'de bulunan Ubeyy (r.a.)'e yazdıkları mektubta, Semure (r.a.)'in anlattığı husus hakkında bilgi istemişler; Ubeyy (r.a.) de Semure (r.a.)'i tasdik etmiştir. (845 nolu) Hadise göre sektelerin birincisi kıraat'a başlamadan öncedir. İkincisi de rüku' tekbirinden öncedir. 844 nolu) Hadisin sonunda ravi Said'in sorusu üzerine Katade (r.a.)'in verdiği cevaba göre birinci sekte, diğer rivayette olduğu gibi kıraat'tan öncedir. İkincisi de hadisin zahirine göre yine kıraat bittikten sonra ve rüku' tekbirinden öncedir. Fakat Katade (r.a.) : -Bu- arada Fatiha bittiği zaman sekte olur.,. demiştir. Katade (r.a.)'in sözü iki manaya muhtemeldir; 1- Katade (r.a.), kıraat'tan önce ve sonra olmak üzere iki sekte mahallini bildirdikten sonra, üçüncü bir sekte mahallinin de bulunduğunu haber vermek istemiş ve bunun yerinin de Fatiha ile sure arasında olduğunu belirtmiştir. 2- Katade (r.a.), ikinci sekte mahallinin, Fatiha kıraatı bitiminde olduğunu kasdetmiş ve bu maksadını; '...ğayril mağdubi alayhim veleddallin.' 'i okuduğu zaman, demekle açıklamıştır. Ebu Davud, namazdaki sekteler hadisini müteaddit yollardan rivayet etmiştir. Bir rivayette : -Sektelerden birisi, taharrüm tekbiri alındığı zaman, diğeri de Fatiha ve sure kıraatının bittiği zamandır." denilmiştir. Başka bir rivayette: ''İkinci sektenin yeri, Fatiha bittiği zamandır'' denilmiştir, Üçüncü bir rivayet. (844 nolu) rivayetimize benzer. Yukarıda işaret edildiği gibi bu rivayet, sekte sayısının üçe çıkarıldığına muhtemeldir. Birincisi taharrüm tekbirinden sonradır. İkincisi Fatiha ile sure arasındadır. Üçüncüsü de sure bittikten sonradır. Bu rivayetlerin arasını şöyle bulmak mümkündür: Nebi (s.a.v.) namazda üç sekte yapardl. Birincisi taharrüm tekbirinden sonra, ikincisi Fatiha'dan sonra. üçüncüsü sureden sonra idi. Semure (r.a.) bir defasında sektelerin bir kısmını haber vermiş. bir başka zaman diğerlerini bildirmiştir, İbn-i Ebi Şeybe (r.a.)'in kendi kitabında el-Hasan (r.a.)'dan rivayet ettiği şu hadis, bu uzlaşmayı te'yid eder: Peygamber (s.a.v.)'in üç sektesi vardı: İftitah tekbirini aldığı zaman, Fatiha'ya başlayıncaya kadar; Fatiha'yı bitirdiği zaman, sure'ye başlayıncaya kadar ve sure'yi bitirdiği zaman rüku yapıncaya kadar (olan zamanlarda) idi.'' Alimlerin, bu husustaki görüşleri: Şafii, Ahmed bin Hanbel, Evzai ve İshak, namazda üç sektenin müstahab olduğuna hükmetmişlerdir: Birinci sekte. taharrüm tekbirinden sonra yapılır. O esnada iftitah duası okunur. Bu sekte. imam. ona uyan ve tek başına namaz kılan için müstehabtır. İkinci sektenin yeri Fatiha'dan sonra ve sure'den öncedir. Bu sekte, imam için müstahabtır. Şafiiler ve Hanbeliler: İmam bu sekteyi yaparken, ona uyanlar o esnada Fatiha'yı okusunlar ve bu sekteden gaye budur, demişlerdir. Üçüncü sektenin yeri. kıraat bittiği zaman ve henüz rüku'ya gidilmeden yapılır. Bundan maksad, rüku' tekbiriyle kıraat arasında bir ara vermek ve namaz kılanın nefes almasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resuluüah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «İmam, kendisine uyulsun diye imam kılınmıştır. Bundan dolayı, imam tekbir aldığı zaman siz de tekbir alınız, okuduğu zaman susunuz; ğayril mağdubi aleyhim veleddallin dediği zaman ı amin, deyiniz, rükua gittiği zaman siz de rüku'a gidiniz, semi'allahu limen hamideh dediği zaman: Allahumme Rabbena ve lekel hamd deyiniz. Secde ettiğiniz zaman secde ediniz ve oturarak namaz kıldığı zaman, hepiniz oturarak namaz kılınız.» Diğer tahric: Nesai: Not : Sindi: Müslim, bu hadisi sahih saymıştır. Bunu zayıf gösterenlerin sözlerine itibar edilmiş, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: İmam okuduğu zaman, siz susunuz. İmam oturduğu zaman her hangi birinizin ilk zikri teşehhüd olsun.»" AÇIKLAMA : Müslim, bu hadisi uzun bir metin halinde rivayet etmiştir. Onun rivayetinde: ....''İmam okuduğu zaman susunuz." cümlesi yoktur. Müslim; Cerir'in, Süleyman aracılığıyla Katade (r.a.)'den yaptığı rivayette mezkur cümlenin bulunduğunu söylemiştir. Müslim'in arkadaşı Ebu İshak demiştir ki: Ebu'n-Nadr'ın kız kardeşinin oğlu Ebu Bekir, bu hadis hakkında bir söz söyledi. Müslim, Ona: Sen, hıfzı Süleyman'dan daha kuvvetli adam mı istiyorsun? dedi. Ebu Bekir (r.a.), bu sefer Ona şunu sordu: Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisine ne dersin? Müslim; Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisi sahihtir, dedi. Ebu Hureyre' (r.a.)'in hadisinden maksad; onun, merfu' olarak rivayet ettiği: "Ve imam okuduğu zaman susunuz." hadisidir. Müslim: Bu hadis bence sahihtir, deyince; Ebu Bekir (r.a.) Ona: O halde bunu niçin kitabına almadın? diye sordu. Müslim: Ben, kendimce sahih olan her şeyi buraya koymuş değilim. Ben, buraya ancak ulama'nın ittifak ettikleri hadisleri koydum, dedi. Nevevi, bu hadisin açıklamasını yaparken şöyle der: ''Bilmiş ol ki; 've iza kerea fe ensitu..' ziyadesinin sıhhati hakkında hadis hafızları ihtilaf etmişlerdir. Beyhaki'nin Sünen-i Kebir'de Ebu Davud-i Sicistani'den rivayet ettiğine göre. bu ziyade mahfuz değildir. Keza Beyhaki aynı durumu Yahya bin Main, Ebu Hatim er-Razi, Darekutni ve el-Hafız Ebu Ali en-Nisaburi' den nakletmiştir.' Beyhaki'nin dediğine göre Ebu Ali el-Hafız: Bu lafız mahfuz değildir. Süleyman et-Teymi bu lafzı ilave etmekle Katade (r.a.)'in bütün arkadaşlarına muhalefet etmiştir. Şu lafızların Süleyman'ın ilavesinin zayıflığı üzerinde toplanmış olmaları, Müslim'in bu ilaveyi sahih görmesine tercih edilir. Kaldı ki, Müslim bu ziyadeyi senedli olarak sahihinde rivayet etmemiştir.'' Tirmizi'nin şerhi Tuhfe yazarı da bu ziyade hakkında uzun uzadı konuşmuştur. 'Cehri namazda imam'ın arkasındayken kıraatı terketmek babı'nda verdiği bilgi özetle şöyledir: Hanefi alimlerinin, imamın arkasındayken kıraat yapılmayacağına dair gösterdikleri delillerden birisi de, Ebu Musa el-Eş'ari ve Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet edilen: 've iza kerea fe ensitu..' hadisidir. Ebu Hureyre (r.a.)'nin hadisini Tirmizi hariç, diğer Kütüb-i Sitte sahipIeri rivayet etmişlerdir. Ebu Musa (r.a.)'ın hadisini de Ahmed ve Müslim tahric etmişlerdir. Anılan iki sahabi'nin rivayet ettikleri hadislerde bulunup, Hanefi alimlerince delil olarak gösterilen mezkur cümle, hadis hafızlarmın ekserisi yanında mahfuz değildir. Mahfuz olduğu teslim edilse bile imam'ın arkasındayken okumanın yasaklığına delil gösterilmesi sıhhatlı değildir. Bunun çok yönden izahı vardır. Bunlardan birisi, mevcud hadisleri uzlaştırmak için bu cümlede emredilen susmak ile Fatiha'dan başka bir şey okumamak istenmiştir, şeklinde yapılan yorumdur. El-Hafız İbn-i Hacer, Fethu'I-Bari'de: 'Cehri naınazlarda imam'a uyan kişi, Fatiha okumaz, diyen Malikiler ve bu görüşteki alimler; 've iza kerea fe ensitu ' hadisini delil göstermişlerdir. Bu hadis sahihtir. Müslim, bu hadisi Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'den tahric etmiştir. Fakat bu görüş'e delaleti yoktur, Çünkü cemaat, imam okurken, susmayı ve Fatiha'yı okumayı beraber yürütebilir, Şöyle ki: İmam Fatiha'yı okurken cemaat dinler. İmam sekte yapınca cemaat Fatiha okur, Ve imam sure okuyunca cemaat onu dinler, sure'yi okuma, Buhari, Cüz'ul-Kıraat'ta: Eğer bu hadis sahih olsaydı şöyle yorumlanabilirdi: Cehri namazlarda cemaat Fatiha'dan başka bir şey okumaz, imam'ı dinler. İmam sekte yaptığında cemaat'ın fatiha okuması, bu hadise aykırı degildir, demiştir.' der. Ebu Hureyre (r.a.), Peygamber (s.a.v.)'in vefatından sonra, cehri namazlar olsun, gizli namazlar olsun, bütün namazlarda imam'ın arkasındayken kişinin Fatiha okumasına hükmederdi. Üzerinde konuşulan hadisin ravisi de kendisidir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ukeyme (el-Leysi) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Ben, Ebu Hureyre (r.a.)'den şunu söylerken işittim: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabma bir namaz kıldırdı. O namazın sabah namazı olduğunu zannediyorum. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazdan sonra: «Sizden her hangi bir kimse (benimle beraber) okudu mu?» diye sordu. Bir adam ; Ben (okudum) dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Ben, (içimde): Bana ne oluyor ki Kur'an (okumuşum) da benimle münazaa ediliyor, diyorum» buyurdu." AÇIKLAMA 849’da
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ükeyme (r.a.)'den: O(nun) da Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre (r.a.) : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize namaz kıldırdı diyerek, yukarıdaki hadisin mislini söyledi ve ona şu ilaveyi yaparak,' dedi ki: Bundan sonra sahabiler, imam'ın açıktan okuduğu namazlarda sustular." AÇIKLAMA : Müellif İbn-i Mace'nin, kısmen ayrı iki senedie ve İbn-i Ukeyme (r.a.)'in bu hadisini ikinci senedie rivayet olunan metindeki ziyadeyle beraber Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'de rivayet etmişlerdir. Tirmizi, hadisin hasen olduğunu da söylemiştir. Ayrıca Malik, Şafii, Ahmed ve İbn-i Hibban da rivayet etmişlerdir. Hadisin manasına gelince; Ebu Hureyre (r.a.) Nebi (s.a.v.)'in kıldırdığı namazın sabah namazı olduğunu zannettiklerini söylemiştir .... Nebi (s.a.v.)'i ''Bana ne oluyor ... " ifadesi hakkında el-Menhel yazarı şöyle der: - ~ ''Bana ne oluyor... '' ibaresi, arap dilinde çeşitli manalara kullanılır. Bunlardan birincisi, kişinin, kendi nefsini kınamakta kullanılmasıdır. Mesela: Bana ne oluyor ki şöyle yaptım veya böyle ettim ... deniliyor. Yani: Yapmamalıydım, demek isteniyor. İkincisi: Bir adamın yaptığı bir işten hoşlanmayan bir kimsenin, failini kınamak maksadıyla bu ifadeyi kullanmasıdır. Mesela: Bana ne oluyor ki hakkım engelleniyor? Bana ne oluyor ki bana eziyet ediliyor ... gibi. Üçüncüsü: Sebebi meçhul olan bir şeyi tasvib etmemekte kullanılmasıdır. Mesela, adam: Bana ne oluyor ki falan işi anlayamıyorum? söyler. Hadiste üçüncü mananın daha münasib olduğu umulur.'' ''Kur'an'da bana münazaa ediliyor.'' cümlesine gelince: Peygamber (s.a.v.), açıktan kıraat ettiğinde cemaat'tan birisi de aynı ayetleri açıktan okuduğu için Peygamber (s.a.v.) meşgul etmiş ve sanki ayetleri Peygamber (s.a.v.)'in mübarek ağzından çekip çıkarıyormuş. Bu cümle bu durumu ifade etmektedir. Münazaa, karşılıklı çekişme ve iki tarafın birbirini mağlub etmek için karşılıklı gayret etmeleridir. Burada Peygamber (s.a.v.)'in açıktan kıraat ettiği ayetleri cemaat'tan birisi de açıktan okumakla Peygamber (s.a.v.)'in kıraatına müdahale etmiş, Onu meşgul etmiş ve adeta Ona galib gelmeye çalışmış sayılmıştır. İkinci senedle rivayet olunan hadisin sonundaki: ''Bundan sonra sahabiler...'' ziyadesi, tercemede Ebu Hureyre (r.a.)'in sözü olarak gösterilmiştir. Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayetlerinde bu ziyade: ........ şeklinde geçer. EI-Menhel. yazarı bu ziyadenin Ebu Hureyre (r.a.) veya hadis ravisi Zühri'ye ait olduğunu söylemiştir. Tirmizi'nin şerhi Tuhfe yazarı bu ziyadenin Zühri'nin sözü olduğunu söylemiş ve Zühri'nin arkadaşlarının bazılarının, bu ziyadeyi Zühri'nin sözü olarak rivayet ettiklerini bildirmiş ve: Bu cümle Zühri'nin kavlinden olup müdreçtir, demiştir. Ve hadis hafızlarının, bunun müdrec olduğunu sarahaten (açıkça) bildirdiklerini beyan etmiştir. Müellif İbn-i Mace'nin rivayeti de buna muhtemeldir, bu ziyade Zühri'nin sözü kabul edilince terceme şöyle yapılmalıdır: Ebu Hureyre (r.a.) demiştir ki: ResuluIlah (s.a.v.) bize ,namaz kıldırdı. Zühri, bir önceki hadisin mislini zikretti ve ona şunu ilave ederek dedi ki: 'Bundan sonra sahabiler, imarnın açıktan okuduğu namazlarda sustular.' EI-Menhel yazarı şöyle eler: ''Cehri namazlarda imama uyan kimse kıraat etmez diyen alimler, bu hadisi delil göstermişlerdir. Kıraat etmesi vacibtir, diyen alimler ise bu hadisin delil olamıyacağını söyleyerek şöyle cevab vermişlerdir: Bir defa hadis zayıftır. Çünkü ibn-i Ukeyme (r.a.) hakkında ise söz edilmiştir. Diğer taraftan hadisin sonundaki ziyade müdrec olup kimisine göre Ebu Hureyre: (r.a.)'in sözüdür, kimisine göre de Zühri'nin sözüdür. Ebu Davud, bu husustaki ihtilafları da nakletmiştir. Beyhaki de ziyadenin müdrec olduğunu söyledikten sonra: Ebu Hureyre (r.a.), gerek cehri namazlarda ve gerekse gizli namazlarda imam'a uyan kimsenin kıraat etmesini emrettiği halde kıraatı terketmeye delalet eder. Bu hadisin Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayeti sahih olur mu? demiştir. Bir de şu husus vardır: Hadis, ihtilaf noktasının dışında kalır. Çünkü alimler arasındaki ihtilaf noktası, imama uyan kişinin gizli olarak kıraat edip etmemesidir. Bu hadiste reddedilen nokta ise, imama uyan kişinin açıktan okurnasıdır. Çünkü açıktan okuması halinde imamı meşgul etmesi, imamla münazaa durumuna geçmesi söz konusudur." EBU DAVUD RİVAYET’İ İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Namaz kılan bir kimsenin imamı bulunursa, imamın kıraati, onun için kıraattir.» Not: Zevaid'de: Bu hadisin isnadında Cabir el-Cu'fi bulunur ki, O kezzab'tır. Bu hadis Kütüb•i Sitte sahiplerinin rivayet ettikleri Ubade (r.a.)'in hadisine muhaliftir, deniliniştlr. Diğer tahric: Darekutni ve Tahavi AÇIKLAMA : İmam'ın arkasında namaz kılan kimse kıraat etmez, diyen alimlerin gösterdikleri delillerden birisi de bu hadistir. Tuhfetü'I-Ahvezi yazarı, 'Cehri namazıarda imama uyan'ın, kıranti terketmesi babı'nda şöyle der: 'İmam'a uyan kimse kıraat etmez, diyen alimlerin delillerinden birisi de Cabir (r.a.)'in bu hadisidir. Ben derim ki ; Bu hadisi delil göstermek sahih değildir. Çünkü hadis bütün tarikleriyle zayıftır. Ei-Hafız da Fethu'I-Bari'de bu hadisin hadis hafızları yanında zayıf olduğunu söylemiş, Darekutni ve başkalarının da aynı şeyi söylediklerini nakletmiştir. Hadisin sahih olduğunu teslim etsek bile, bizim birkaç cevabımız vardır. Bunlardan birisi şudur: Bu hadis Fatiha'nın okunmayacağına kesin delil değildir, Buna muhtemel olduğu gibi, sure kıraatına da muhtemeldir. Öte yandan imama uyanın Fatiha okumasının vacibliğine veya müstahsen olduğuna açıkça delalet eden Ubade (r.a.)'in ve başkalarının sahih rivayetleri ortadadır, Şu halde bu rivayetleri t.akdim etmek gerekir.' ALİMLERİN, İMAMA UYANIN FATİHA OKUYUP OKUMAMASI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ : EI-Menhel 'yazarının bu konuda verdigi malumat özetle şöyledir: 1- Ebu Hanife, Sevri, İbn-i Uyeyne ve Malikiler'den İbn-i Veheb ile alimlerden bir cemaat: Cehri ve gizli hiç bi'" namazda me'mum (imama uyan kişi) bir şey okumaz. Yani ne Fatiha ne ele sure. Delilleri ise: a) Darekutni'nin AbduIIah bin Şeddad'dan, mürsel olarak, rivayet ettigi şu mealdeki hadistir: ''Namaz kılan bir kimsenin imam'ı bulunursa. imam'ın kıraatı onun için kıraattir..'' İbnü'l-Humam: İlim ehlinin çoğunluğu yanında mürsel hadis, hüccet sayılır, Bunun hüccet olduğu kabul edilmese, Ebu Hanife sahih bir senedle rivayet ettiğine göre AbduIIah bin Şeddad, Cabir (r.a.) aracılığıyla merfu' olarak rivayet etmiştir. b) El-Hakim'in Cabir (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, bir adam Nebi (s.a.v.)'in arkasında namaz kılarken kıraat etmiş, Ashab'dan birisi de namazda kıraat etmemesini kendisine işaret etmiş, adam namazdan çıkınca kendisini uyaran zat'a: Sen, beni Resulullah (s.a.v.)'in arkasında kıraattan men mi ediyorsun? demiş ve nida etmiş, nihayet konuyu Nebi (s.a.v.)'e intikal ettirmişler. Nebi (s.a.v.) de: ''Kim imam arkasında namaz kılarsa. şüphesiz ki imam'ın kıraatı onun için kıraattır.'' buyurmuştur. c) Tahavi'nin İbn-i Mes'ud (r.a.)'den rivayet ettiği şu mealdeki hadistir: "imam'ın kıraatı için sus. Çünkü namazda bir "meşguliyet vardır. imam'ın kıraatı sana kafidir. Keşke imam'ın arkasında okuyanın ağzı toprakla dolsaydı...'' d) Tahavi'nin rivayet ettiğine göre İbn-i Ömer (r.a.)'e: imam'ın arkasında bulunan kimse kıraat eder mi? diye sorulduğu zaman İbn-i Ömer (r.a.): 'Biriniz imam'ın arkasında namaz kıldığı zaman imam'ın kıraatı ona kafidir' demiştir. 2- İmam'a uyan kişi, gizli ve açık bütün namazların her rek'atinde Fatiha okumak mecburiyetindedir. Malik, Şafii , Ahmed ve ishak böyle demişlerdir. Evzai, Mekhul ve Ebu Sevr'in kavli de budur. Tirmizi: SahabileI'in ve tabiilerin alimlerinin ekserisinin kavli, imam'ın arkasındayken kıraat etmektir, demiştir. Bu görüşteki alimlerin delilleri 837 ile 843 nolu hadisler ve benzeri hadislerdir. Bunlar: Bu hadisler umumidir. imam'a uyan kişiyi bu hükümden müstesna kılacak açık bir delil yoktur. Bu sebeple. imama uyan kimse de hükme tabidir, demişlerdir. 3- Malik. İbnü'l-Mübarek. İshak ve Zühri'ye göre imam'a uyan kişi, gizli namazlarrla kıraat eder, cehri namazlarda etmez. Bunlar : ''Kur'an okunduğu zaman onu dinleyiniz ve susunuz.'' ayetini delil göstermişlerdir. İbn-i Abdi'l-Berr: Ayetin bu mamida indiği hususunda ihtiIaf yoktur. Bilindiği gibi bu durum, cehri namazda olur, Çünkü gizIi namazda imam'ın kıraatını dinlemek mümkün değildir. Bu nedenle ayet cehri namazlar hakkındadır. Nerede Kur'an okunursa, orada dinleyip susmanın kasdedilmediği hususunda alimler ittifak etmişlerdir. Ayette kasdedilen yer namazdır. Nebi (s.a.v.)'in imam hakkında; ..... hadisi, ayetin böyle yorumlanmasına şahadet eder, demiştir. Ayetin namaz hakkında varid olduğunu, Beyhaki'nin Mezahib'den rivayet ettiği şu mealdeki hadis de te'yid eder: 'Ensardan bir adam, Nebi (s.a.v.)'in arkasında namaz kılarken kıraat etmiş, bunun üzerine"nezkur ayet naziI olmuştur. Bunların delillerinden birisi Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'in (847 nolu) hadisi ve Ebu Hureyre (r.a.)'in (848 nolu) hadisidir. 4- Hanbeliler'e göre imam'a uyan kişi, gizli namazlarda ve imam'ın kıraatını işitmediği açık namazıarda kıraat eder, imam'ın kıraatını işittiği açık namazlarda kıraat etmez. Yukarıda anlatılan görüşler gerek gizli ve gerekse açık namazlarda imam'ın arkasındakilerin Fatiha okumasının vacibliğine hükmeder. AIimlerin görüşü, delil bakımından açık olan görüştür. Çünkü Fatiha okumasına ait hadisler umumidir. Bunun, imam'a ve tek başına namaz kılana mahsus olduğunu söyleyenlerin elinde kuvvetli bir delil yoktur. ''Kim imam'ın arkasında namaz kılarsa. imam'ın kıraati onun için. de kıraattır.'' mealindeki hadis umumidir. fatiha'yı ve sureyi kapsar. Fatiha'nın gerekIiliğine delalet eder. Hadislerle hususileştirilmiş olur. Yani imam'ın Fatiha'dan başka kıraatı, kendisine uyanın kıraatı yerine geçer. Yukarıdaki ayet de umumidir. Fatiha'yı diger sure ve ayetlerini kapsar. O da Fatiha ve Kur'an'ı okumanın gerekliliği hakkındaki hadislerle hususileştirilir. İmama uyan kişi, imam'ın okuduğu sureyi dinler. Ayrıca sure okuması gerekmez. Kaldı ki cehri namazda imam Fatiha okurken, me'mum (uyan kişi) onu dinler. İmam Fatiha'dan sonraki sekteyi yapınca, me'mum, bu arada Fatiha okur. Şu da vardır ki: Alimlerin bir kısmı ayeti hutbe hakkında yorumlamıştır. Hutbede Kur'an okunduğu için, ona Kur'an adı verilmiştir. Bu yoruma göre, ayetin, namazdaki kıraatla ilgisi yoktur. Bir kısım alimler de ayeti, namazda iken konuşmanın terkedilmesi manasına yorumlamışleırdır. Beyhaki'nin Ebu Hureyre ve Muaviye (r.a.)'den rivayet ettiğine göre ilk zamanlarda halk, namaz içinde konuşurlardı. Bunun üzerine mezkur ayet inmiştir. Bu hadis; ayetin, namaz esnasında konuşmanın yasaklığı hakkında olduğuna delalet eder. İmama uyan kimsenin Fatiha okumasının vacib olduğunu söyleyenler, Fatiha'nın okunacağı yer hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları: İmam, ayetler arasında sekte ederken; diğer bir kısım alimler de: İmam,.fatiha'dan sonra sekte ederken me'mum (uyan kişi) Fatiha okur demişlerdir. En-NeyI yazarı: Hadislerin zahirine göre imam kıraat ettiği zaman me'mum da Fatiha okur. Mümkün olursa, imam sükut ederken me'mum Fatiha okumalıdır. Böyle yapması, daha ihtiyatlıdır. Ve bu takdirde icmaı tutmuş olur. Yani bütün alimlerin görüşlerine uygun hareket etmiş olur, demiştir.'' DÖRT MEZHEBİN GÖRÜŞLERİ Yukarıda muhtelif mezhebIere mensub alimlerin görüşlerini ve görüşlerine mesned olan delilleri el-Menhel'den kısaca naklettik. Şimdi ise dört mezhebin görüşlerini çok kısa olarak el-Fıkıh Aletl-Mezahibi'l-Erbaa'dan naklen bilginize sunalım: 1- Hanefi mezhebine göre imam'ın arkasında namaz kılan kimsenin gizli ve açık namazlarda kıraat etmesi, tahrimen mekruhtur. Büyük sahabilerden 80 zattan me'mumun kıraat'tan men edilmesi nakledilmiştir . 2- Şafii mezhebine göre imam'a uyan kimsenin,bütün namazların her rek'atinde Fatiha okuması farzdır. Ancak mesbuk yani bir Fatiha okunacak zamandan daha az bir zaman kaldıktan sonra imam'a uyan ve taharrüm tekbirinden sonra Fatiha okumaya fırsat bulmadan, imam rüku'ya varınca mesbuk Fatiha'yı bitirmeden veya Fatiha'dan hiç bir şey okuyamadan imamla rüku'a varır ve o rekat'ın Fatihasından muaf tutulur. 3- Malikiler'e göre imama uyan kişinin gizli namazlarda kıraat etmesi mendubtur, cehri namazlarda mekruhtur. Ancak cehri namazlarda da okunmasını gerekli gören alimlere muhalefet etmekten sakınmak maksadıyla bu namazlarda da okumak mendubtur. Hanbeli mezhebine göre imama uyan kişinin gizli namazlarda kıraat etmesi müstehabtır. Cehri namazlarda, imam'ın sektelerinde okumak, yine müstehabtır ve cehri namazlarda imam kıraat ederken me'munun (imam'a tabi olan'ın) okuması mekruhtur. Dört ve üç rek'atlı farz namazların ilk iki rek'atında ve sabah namazının her iki rekatında Fatiha'dan sonra Kur'an'dan bir parça okumak, dört mezhebin ittifakıyla matlubtur. Maliki, Şafii ve Hanbeli mezhebIerine göre bunun hükmü sünnettir. Hanefi aliinleri muhalefet etmişlerdir. Onlara göre bir sure veya üç kısa ayet yahut uzunca bir ayet okumak vacibtir. Bu hüküm, İmam ve .münferid olarak namaz kılana aittir. Me'mum Fatiha okumadığı gibi sure de okumaz. Şafii mezhebine göre imam; münferid ve me'mumun, mezkur rek'atlerde en kısa bir ayet bile olsun Kur'an-ı Kerim'den bir şey Okumaları sünnettir. Bu konu, geniş izahat ister. Ayrıntılı bilgi isteyenlerin Fıkıh Kitablarına müracaat etmeleri gerekir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Okuyucu 'amin' demek istediği zaman siz de amin deyiniz. Çünkü melekler: amin derler. Her kim ki, onun 'amin' demesi, meleklerin amin demesine denk gelir, onun geçmiş günahı bağışlanmış olur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Okuyucu, amin demek istediği zaman siz de amin deyiniz. Çünkü her kim ki amin demesi meleklerin amin demesine denk gelirse, onun geçmiş günahı bağışlanmış olur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Halk, amin demeyi terk etmiştir. Halbuki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); ğayril mağdubi aleyhim veleddaaaalliin dediği zaman, birinci saftakilerin işiteceği seste amin derdi ve mescid amin sesiyle dalgalanırdı." Not: Zevaid'de: Hadisin isnadındaki Ebü Abdillah tanınmıyor. Diğer ravi Bişr'in zayıf olduğunu Ahmed söylemiş. İbn•i Hibban da; O mevzu hadisleri rivayet eder, demiştir. İbn•i Hibban bu hadisi kendi sahihinde başka bir senedie rivayet etmiş, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (bin Ebi Talib) (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den; -veleddaaaalliin- dediği zaman -amin- dediğini işittim.' Not: Zevaid'de: Bunun senedinde bulunan İbn-i Ebi Leyla, Muhammed bin Ebi Abdirrahman bin Ebi Leyla'dır. Ki cumhur onu zayıf saymıştır. Ebu Hatim doğruluğunu savunmuştur. Diğer ricali sıkadır, denilmiştir. Bu hadisi el•Hakim de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Vail (bin Hücr) (r.a.)'dan şöyle demiştir: Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber namaz kıldım. -veleddaaaalliin- dediği zaman: -amin- dedi. Biz de -amin- sesini işittik. Bu hadisi Ebu Davud, Tirmizi. Ahmed. Darekutni ve İbn-i Hibban da manayı etkilemeyen az bir lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. İZAH: Hadis, imam'ın amin demesinin ve bunu açık sesle söylemesinin meşruluğuna delalet eder
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Yahudiler, sizin selamınızdan ve amin deyişinizden dolayı size hased ettikleri kadar, hiç bir şeyinizden hased etmezler.» Not: Zevaid'de: Bu isnad sahihtir. Ricali sıkalardır. Müslim bütün ravileriyle istidial etmiştir, denilmiştir. Camiu's-Sağir'den anlaşıldığına göre Aişe (r.anha)'nın hadisini Buhari, «el-Edeb.. adlı kitabında rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Yahudiler, amin (deyişiniz) den dolayı size hased ettikleri kadar hiç bir şeyden dolayı size hased etmezler. Bunun için çokça amin deyiniz.» Not: Zevaid'de: Ravi Talha bin Amr'ın zayıflığı üzerinde alimler ittifak ettikleri için isnadı zayıftır, denilmiştir. Tahric: Bu iki hadis, Kütüb-i Sitte'den sadece İbn-i Mace'de yer alan zevaid türü bir hadistir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i namazda iftitah tekbiri aldığı, rükua gittiği ve rüku'dan mübarek başını kaldırdığı zaman her iki elini omuzlarının hizasına kadar kaldırırken gördüm. İki secde arasında (ellerini) kaldırmazdı.' Diğer tahric: İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisini Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, Ebu Davud, Malik, Tahavi, Darekutni ve Beyhaki de manayı etkilemeyen az bir lafız farkıyla, müteaddit senedlerle rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Malik bin el-Huveyris (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namaz için) iftitah tekbirini aldığı zaman kulaklarının yakınına kadar ellerini kaldırırdı. Rüku'a gittiği zaman aynı şeyi yapardı. Ve rüku'dan başını kaldırdığı zaman onun gibi yapardı." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ahmed ve Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.h)'den şöyle demiştir; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazda iftitah tekbiri aldığı zaman, rükua gittiği zaman ve secde etmek üzere rüku'dan kalktığı zaman, ellerini omuzları hizasına kadar kaldırdığını gördüm." Not: Zevaid'de.: isnadı zayıftır. Çünkü onda İsmail bin Ayyaş'ın Hicazlılar'dan rivayeti vardır kı, bu tür rivayeti zayıftır, denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Umeyr bin Habib (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), farz namazda her tekbir ile beraber ellerini kaldırırdı." Not: Zevaid'de: Bu hadisin isnadında bulunan Rifde bin Kudaa zayıftır. Abdullah da babasından hadis işitmemiştir. EI-Alai, bu bilgiyi İbn-i Cüreyc'den nakletmiştir, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammet! bin Anır bin Ala (r.a.)'dan şöyle demiştir: Ben, Ebu Hümeyd es-Saidi (r.a.)'den işittim. Kendisi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabından on zatın arasındaydı. On sahabiden birisi Ebu Katade bin Rib'i idi. Ebu Humeyd, orada bulunan on sahabi'ye : Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namaz kılışını hepinizden daha iyi bilirim Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaza durmak istediği zaman dimdik doğrulurdu ve ellerini omuzları hizasına kadar kaldırdıktan sonra: «Allahü ekber» derdi, rüku'a varmak istediği zaman da ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. semi'allahu limen hamideh dediği zaman da ellerini kaldırırdı, sonra tam doğrulurdu. İki rek'atten (üçüncü rek'ate) kalktığı zaman tekbir alırdı ve iftitah tekbirini aldığı zaman yaptığı gibi ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Diğer tahric: Buhari, Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, Beyhaki, İbn-i Hibban ve Tahavi, bu hadisi uzun ve kısa metinler halinde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abbas bin Sehl-i Saidi (r.a.)'dan şöyle demiştir: (Sahabilerden) Ebu Humeyd (es-Saidi), Ebu Useyd es-Saidi, Sehl bin Sa'd (es-Saidi) ve Muhammed bin Mesleme (r.a.) toplanmıştılar. Bir ara Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazını anlattılar. Ebu Humeyd (r.a.) : Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Seüem)'in namazını hepinizden daha iyi bilirim. Muhakkak ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaza kalktı, tekbir alarak ellerini kaldırdı. Sonra rükü'a varmak için tekbir aldığı zaman ellerini kaldırdı. Sonra rüku'dan kalktı da ellerini kaldırdı ve her kemik yerine dönünceye kadar tam doğruldu, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ali bin Ebi Talib (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) farz namaza kalktığı zaman tekbir getirirdi ve ellerini omuzlarının hizasında oluncaya kadar kaldırırdı. Rüku'a gitmek istediği zaman bunun mislini yapardı. Rüku'dan başını kaldırdığı zaman da bunun mislini yapardı. Ve iki rekatten (üçüncü rek'ate) kalktığı zaman bunun mislini yapardı." Diğer tahric: Müslim, salat; Ebu Davud, salat; Tirmizî, salat; Nesai, sehv, Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel II, 8; V
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Abbas (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), her tekbir getirişinde ellerini kaldırırdı." Not: Ravi Ömer bin Ribah'ın zayıflığı üzerinde alimler müttefik oldukları için isnadın zayıf olduğu Zev:iid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (bin Malik) (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), namaza girdiği zaman ve rüku'a gittiği zaman ellerini kaldırırdı." Not: Zevaid'de isnadı sahihtir. ricali Buhari ve Müslim'in ricalidir. Fakat Darekutni bu hadisi mevkufla ma'lul sayarak: Abdü'I-Vehhab'dan başkası bunu Humeyd'den merfu' olarak rivayet etmemiştir. Doğrusu şudur ki: Hadiste yapılan el kaldırma işi, Enes (r.a.)'in fiilidir, demiştir. İbn-i Huzeyme ve: İbn-i Hibban bu hadisi kendi sahihlerinde rivayet etmişlerdir. denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Vail bin Hucr (r.a.)'den şöyle demiştir: Ben (kendi kendime) dedim ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e muhakkak ve iyice bakayım, nasıl namaz kılıyor? Bunun üzerine (baktım) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kalktı, kıbleye doğru durdu. Sonra ellerini kulaklarının hizasına kadar kaldırdı. Sonra rüku'a gittiği zaman ellerini bu şekilde kaldırdı. Başını rüku'dan kaldırınca ellerini böylece kaldırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'z-Zübeyr (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Cabir bin Abdillah (r.a.) namaza başlarken ellerini kaldırdı ve rüku'a gittiği zaman ile rüku'dan başını kaldırdığı zaman bunun mislini yapardı. Ve: 'Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i gördüm. Böyle yaptı,' derdi. Ebu Zübeyr (r.a.)'in ravisi ibrahim bin Tahman da ellerini kulaklarına kadar kaldırmıştır. Not: Zevaid'de bu isnadın ricalinin sika oıduğu bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), rüku'a vardığı zaman başını ne yukarıya kaldırır, ne de aşağıya indirir, ikisinin arasında tutardı." Diğer tahric: Aişe (r.anha)'nın hadisini Müslim 'Namazın sıfatı babı'nda, uzunca bir metin halinde rivayet etmiştir. Bu hadiste, Nebi (s.a.v.)'in, rüku'da mübarek başını beliyle aynı seviyede tuttuğu, yani başını belinin seviyesinden ne yüksek tuttuğu, ne de eğdiği bildirilmiştir. AÇIKLAMA 871’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud (Ukbe bin Amr el-Ensari) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir : «Rüku' ve secdede belini düzgün tutmayan adamın kıldığı namaz, kafi değildir.-" Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Darimi ve Tirmizi AÇIKLAMA 871’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ali bin Şeyban (r.a.), kavmi tarafından Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e elçi olarak gönderilen heyetten idi. Kendisi şöyle demiştir : Biz yola çıktık. Nihayet Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına vardıktan sonra Ona biat ettik. Ve arkasında namaz kıldık. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), namazını düzgün kılmayan, yani rüku' ve secde de belini düzgün tutmayan bir adama kulaktan yana göz ucuyla baktı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazını bitirince: «Ey Müslümanlar cemaati! Rüku' ve secdede belini düzgün tutmayanın namazı yoktur.» buyurdu." Not: Zevaid'de: Bu hadisin isnadı sahih olup, ricali sikadır. İbn-i Huzeyme ve İbn-i Hibban, bu hadisi kendi sahihlerinde rivayet etmişlerdir, denilmiştir Diğer tahric: Ahmed, İbn-i Huzeyme ve İbn-i Hibban AÇIKLAMA (869, 870 ve 871): Gerek Ebu Mes'ud (r.a.)'ın hadisinde ve gerekse Ali bin Şeyban (r.a.)'ın hadisinde geçen, bel'in düzgün tutulmasından maksad, rüku' ve secdede bel'in bir süre hareketsiz tutulmasıdır Buna fıkıh lisanında 'Tume'nine'' denilir. EI-MenheI. Tuhfetu'I-Ahvezi ve Sindi, belin düzgün tutulmasını, tume'nine iIe yorumlamışlardır. Şu halde rükü' ve secdede tume'nine yapmayanın,yani en az bir sübhanellah denilecek kadar belini hareketsiz tutmayan kimsenin namazının sahih olmadığına bu babtaki hadisler delalet etmiş oluyor. Bu hususta alimler arasında görüş ayrılığı vardır. Şöyle ki : 1- Şafiiler, Malikiler, Hanbeliler, Davud-i Zahiri ve Hanefiler'den Ebu Yusuf'a gön~ namazda tume'nine farzdır. Onsuz namaz sahih değildir. Cumhürun görüşü de budur. Delilleri de, bu babta rivayet olunan Ebu Mes'ud (r.a.)'in hadisi ile Buhari ve diğerlerinin Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettikleri; namazı eksik kılan kişiye Resulullah (s.a.v.)'in namazı tarif ettiğine dair hadis ve buna benzeyen Enes, Rifaa ve Ali bin Şeyban (r.a.)'in hadisleridir. 2- Ebu Hanife ve Muhammed'e göre tume'nine, namazın farzlarından değildir, Rüku' ve secdede vacibtir. Onsuz namaz, günah olmakla beraber sahihtir. Bu iki alimin delili; ''Rüku' edin ve secde edin... '' ayetidir. Derler ki: Arap dilinde rüku' eğilmektir. Sücud da alçalmaktır. Eğilmek ile alçalmanın asgarisi, farzın yerine getirilmesi için kafidir. Rükı' ve secdede tume'nine'nin, yani duraklamanın farz kılınması, Kur'an nassına bir ilave yapmak demektir. Mütevatir delile ahad hadisi ile yapılan ilave muteber değildir. Cumhur, bu iki alime şöyle cevap verir:. Tume'nine Kur'an nassına bir ilave demek değildir. Kur'an'daki rüku' ve secde ile kasdediimiş olan manayı açıklamaktır. Çünkü arap diline göre secde, alnı yere bırakmaktır. Sünnet (hadis), şer'i olan secdenin, tume'nine ile yapılan secde olduğunu beyan etmiştir. Secde'nin vucubunu te'kid etmek üzere mezkur ayetin inişi, bu görüşü te'yid eder. Nebi (s.a.v.) ve beraberindekiler, ayetin inişinden önce de namaz kılarlardı. Ve tume'ninesiz kılmazlardı. Cumhur, bu konuda rivayet olunmuş olan hadislerin tume'ninesiz olarak kılınan namazın sahih olmadığına delalet ettiklerini söyleyerek, tume'ninenin farz olduğuna hükmetmişlerdir Tuhfetü'I-Ahvezi yazarı, 'Rüku' ve secdede belini düzgün tutmayan babı'nda rivayet edilen Ebu Mes'ud (r.a.)'ın hadisini açıkladıktan sonra şöyle der: ''Cumhura göre namazın bütün rükünlerinde tume'nine farzdır. Hak olanı da budur. EI-Hafız: 'Hanefi alimlerinden meşhur olan rivayet, tume'ninenin sünnet oluşudur. Bir çok müellifleri, bunu belirtmiştir. Fakat Tahavi'nin Sözü, Hanefi alimlerine göre tume'nine'nin vacib olduğuna delalet eder, Çünkü Tahavi, rüku' ve secde miktarını söz konusu ettiğinde, rüku'da üç defa 'Sübhane Rabbiye'l-Azim' denileceğine dair Ebu Davud'un ve başkasının rivayet ettiği hadisi zikrederek: Bu duanın okunacağı süre, rüku'un en az süresidir, dedikten sonra şöyle der: Bazı alimler: Rüku' ve secdenin miktarı budur. Daha az süre kafi değildir, demişlerdir. Bir kısım alimler, bunlara muhalefet ederek: Rüku' halinde durduğu ve secde halinde durakladığı zaman, kafidir, demişlerdir. Ebu Hanife, Ebu Yusuf, ve Muhammed'in kavli budur demiştir. Ben derim ki ta'dili erkan ve bütün rükünlerde tume'nine, Ebu Yusuf'a göre farzdır. Ama Ebu Hanife ve Muhammed'e göre kimisi vacibtir, kimisi sünnettir, demiştir. Es-Siaye sahibi, Hanefi alimlerinin kitablarında konu ile ilgili ibareleri naklettikten sonra şöyle der: 'Hulasa rüku' ve secde, alimlerin ittifakıyla iki rükündür. İhtilaf, bunlardaki tume'nine hakkındadır. Şafii ve Ebu Yusuf'a göre tume'nine farzdır. Tahavi'nin nakline göre Ebu Hanife ile Muhamımed'e göre de tarzdır. El-Cürcani'nin tahricine göre Ebu Hanife ile Muhammed, bunun sünnet olduğuna hükmetmişlerdir. El-Kerhi'nin tahricine göre Ebu Hanife ile Muhammed, tume'ninenin vacibliği görüşündedirler. Büyük bir cemaatın Ebu Hanife ile Muhammed'den naklettikleri görüş, bu son görüştür. Hanefi mezhebine ait metinler de bu görüş üzerinde toplanmışlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Vabısa bin Ma'bed (r.a.)'\n şöyle dediği rivayet edilmiştir : Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i namaz kılarken gördüm. Rüku' ettiği zaman, belini öyle düzgün tutuyordu ki, eğer üzerine su dökülmüş olsaydı, orada kalacaktı. Not: Zevaid'de: İsnadında Talha bin Zeyd vardır. Buhari ve başkaları: O, hadisi münker bir kimsedir, demişlerdir. Ahmed bin el-Medeni de: O. hadis uydurur, demiş, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Mus'ab bin Sa'd (bin Ebi Vakkas) (r.a.)'dan şöyle demiştir: Ben, babam yanında rüku' ettim de tatbik ettim. Babam elime vurdu ve: Biz böyle yapardık. Sonra ellerimizi diz kapaklarımızın üzerine kaldırmakla emrolunduk. dedi. Diğer tahric: Mus'ab bin Sa'd (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim ve Nesai de az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. Hadisteki Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a.)'e ait metin ise Kütüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rüku* ederdi de ellerini diz kapakları üzerine koyardı. Pazılarını (yanlarından) uzaklaştırırdı." Not: İsnadındaki Harise bin Ebl'r-Rical'ın zayıflığı üzerinde alimlerin ittifak ettikleri Zevliid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu 'Aleyhi ve Sellem) : Semi'allahu limen hamideh dediği zaman Rabbena ve lekel hamd derdi. AÇIKLAMA 879’da
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «İmam semi'allahu limen hamideh dedigri zaman siz de Rabbena ve lekel hamd deyiniz.» buyurdu. AÇIKLAMA 879’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre kendisi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işitmi$tir: «İmam: semi'allahu limen hamideh dediği zaman siz de: Allahumme Rabbena ve lekel hamd deyiniz.»" AÇIKLAMA 879’da
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ebi Evfa (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rüku'dan başını kaldırdığı zaman: (ve tam doğrulduktan sonra derdiki: سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ. اللهم رَبَّنَا َلَكَ اَلْحَمْدُ ملء السماوات وملء الأرض. وملء ما شئت من شيء بعد AÇIKLAMA 879’da)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cuhayfe (r.a.)"den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazdayken. Onun yanında nasiblerden bahsedildi. Bir adam: Falan'ın nasibi atlardadır, dedi. Bir başkası: Falan'ın nasibi develerdedir, dedi. Diğer birisi: Falan'ın nasibi koyunlardadır, dedi. Bir başka kişi: Falan'ın nasibi kölelerdedir, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazını kılıp, son rek'at'in rüku'un)dan başını kaldırınca:
- Bāb: ...
- باب ...
Meymune (r.anha)'den şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) secde ettiği zaman kollarını (yanlarından) uzaklaştırırdı. Öyle ki, bir kuzu, kollarının arasından geçmek isteseydi geçebilirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ubeydillah bin Akranı el-Huzai'nin babası Ubeydullah bin Akram el-Huzai (r.a.)den şöyle demiştir: Ben, Nemire'nin dağlardan ve tepelerden oldukça uzak bir düzlüğünde babamın beraberindeydim. Yakınımızdan bir süvari kafilesi geçti ve yolun kenarında (develerini) çökerttiler. Bunun üzerine babam (Akram) bana: Sen hayvanların yanında kal. Ta ki ben şu topluluğun yanına vararak onlarla görüşüp durumlarını sorayım, dedi. Ve çıkıp gitti. Ben de vardım. Yani yaklaştım. Baktım ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ordadır. (Namaza durdular.) Ben de namazda hazır bulunarak onlarla beraber namaz kıldım. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in her secde edişinde ben O'nun koltuk altlarının beyazlıklarına bakardım. İbn-i Macete demiştir ki: Halk, Ubeydillah bin Abdullah der. Ravi Ebü Bekir bin Ebi Şeybe de dedi ki: Halk Abdullah bin Ubeydilah der. Bize Muhammed bin Beşşar tahdis etti. (O da dedi ki:) Bize Abdurrahman bin Mehdi, Safvan bin İsa ve Ebu Davud tahdis ederek dediler ki: Bize, Davud bin Kays, UbeydiUah bin Abdillah bin Akram'dan; O da babasından, O da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den bunun mislini tahdis etti. SENEDLER'E DAİR İZAH: Müellif (İbn-i Mce), bu hadisi iki senedIe rivayet etmiş. Her iki senedin ricali, yukarıdaki arapça metinde ismen geçmektedir. Müellife tahdiste bulunan ilk seneddeki ravi Ebu Bekir bin Ebi Şeybe'dir. Onun zikrettiği senedde, sahabi Akram el-Huzai'nin oğlu ve ravisinin adı UbeyduIIah'tır. Ubeydullah'ın ravisi olan oğlunun adı ise Abdullah'tır, Müellife tahdiste bulunan ikinci seneddeki ravi ise, Muhammed bin Beşşar'dır, Bu senede göre sahabi Akram'ın ravisi oğlunun adı Abdullah'tır. Abdullah'ın ravisi ve oğlunun adı ise Ubeydullah'tır, Müellif demiştir ki : Halk bu zatları Ubeydullah bin Abdullah olarak söyler. Fakat Ebu Bekir bin Ebi Şeybe demiştir ki: Halk bu zatları AbduIIah bin Ubeydullah olarak söylerler. Müellifin, Ubeydullah bin Abdillah deyişinin taraftarı olduğu, ifade tarzından anlaşılıyor. Tirmizi'de rivayet olunan bu hadisin senedinde de mezkur zatlar Ubeydillah bin Abdullah bin Akram el-Huzai olarak geçmektedirler. Hulasa'da da Abdullah, Akram'ın oğlu olarak ve Ubeydullah da Abdullah'ın oğlu olarak tanıtılmıştır. İki hadiste geçen bazı kelimeler: Behme: Kuzunun erkek ve dişisine denilir. Behm: Kuzular demektir. İkinci hadiste geçen ve hayvanlar diye terceme ettiğimiz Behm'den maksad, kuzular olabilir. Kaa': Dağlardan ve tepelerden biraz uzak olan ova ve düzlük araziye denilir. Bunun çoğulu Kıy', Kıy'a, Kıy'an ve Akva' gelir. Veret: Parlak olmayan beyazlık demektir. Mezkur iki hadis, secde halinde kolları açmanın meşruluğuna delalet eder. Elleri yanlardan uzaklaştırmak, erkeklere mahsustur. Kadınların kollarını yanlarına yapıştırmaları matlubtur. Bu hususta Ebu Davud'un el-Merasil'de Yezid bin Ebi Habib'ten rivayet ettiği hadis vardır. Meymune (r.a.)'nın hadisini Müslim, Ebu Davud, Nesai, el-Hakim ve Taberani de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Vail bin Hucr (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. şöyle demiştir : Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in secdeye giderken ellerinden önce dizlerini yere koyduğunu ve secdeden kalktığı zaman, dizlerinden önce ellerini (yerden) kaldırdığını gördüm." Diğer tahric: Ebu Davud, Ahmed, Nesai, Tirmizi, el-Hakirrı, Darekutni, Darimi ve Tahavi
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sel/em) şöyle buyurdu demiştir : ‘‘Ben, yedi kemik üzerinde secde etmekle emrolundum." Diğer tahric: Ebu Davu, Nesai, Tirmizi, Bezzar ve Tahavi de az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Ben, yedi (kemik) üzerinde secde etmekle ve (secdeye giderken) saç ve elbiseyi toplamamakla emrolundum.» Ravi İbn-i Tavus demiştir ki: Babam. (yedi kemiği sayarken) şöyle diyordu: Eller. diz kapakları. ayaklar. Ve babam alın ile burnu bir sayardı. Bu Hadis'i az afız farkı ile Kütüb-i Sitte sahibIerinin hepsi rivayet etmişlerdir. Bu hadisin sonunda ravi İbn-i Tavus demiştir ki: Babam yedi kemiği saymış, alın ve burnu bir uzuv olarak göstermiştir. EI-Menhel'de bildirildiğine göre İbn-i Tavus'un babası olan Tavus, alın üzerinde secde etmeyi vacib görmüş, secdede burnun yere değdirilmesini de sünnet saymıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Abbas bin Abdulmuttalib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi; Resulullah (Salluilahıı Aleyhi ve Sellem)'den şunu buyururken işitmiştir : «Kul, secde ettiği zaman onunla beraber yedi uzuv secde eder: (etmelidir.) Yüzü, el avuçları, diz kapakları ve ayakları.» Bu Hadis'i: Ahmed ve Buhari hariç, Kütüb•i Sitte sahibIeri rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sahabesi Ahmer (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) secde ettiği zaman ellerini yanlarından çok uzaklaştırdığından dolayı, biz gerçekten Ona çok acıyorduk. Diğer tahric: Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi ve Tahavi
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe bin Amir el-Cüheni (radiyallahu anh)'den, şöyle demiştir: فسبح باسم ربك العظيم "-Fesebbih bi-ismi rabbiyel azim- = Öyleyse sen. Büyük Rabbinin adını tesbih et. " ) [Vakia 74] ayeti nazil olduğu zaman Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize : "Bu (ayetin mefhumu)nu rükunuzda kılın. " buyurdu. Sonra; سبح اسم ربك الأعلى ,Sebbih isme Rabbikel A’la = Yüce Rabbinin adını tesbih et. [A’la 1] ayeti nazil olunca Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize: "Bu (ayetin mefhumu)nu secdenizde kılın. " buyurdu.** Diğer tahric: İbn-i Hibban, Ahmed, Ebu Davud, el-Hakim, ve Darimi
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe bin el-Yeman (r.a.)'dem rivayet edildiğine göre kendisi : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den; rüku'a gittiği zaman üç defa «Sübhane Rabbiye'I-Azim» ve secdeye gittiği zaman üç defa «Sübhane Rabbiye'l-A'la» dediğini (kulağıyla) işitmiştir." Diğer tahric: Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Darimi Tirmizi de bunun bir benzerini rivayet ederek hasen - sahih olduğunu söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), rüku' ve secdesinde: سبحانك اللهم وبحمدك. اللهم اغفر لي –Sübhanek’allahumme vebi hamdike Allahumağfirli-çok söyleyerek Kur'an'ı tefsir ederdi." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demişUr «Biriniz rüku'a gittiği zaman rüku'unda üç defa 'Sübhanerabbiye'l-Azim' desin. Çünkü böyle yaptığı zaman rüku'u tamamlanmış olur. Ve biriniz secde ettiği zaman secdesinde üç defa 'Sübhane Rabbiye'l-A'la' desin. Çünkü bunu yaptığı zaman secdesini tamamlamış olur. Bu (anılan) zikir, en azıdır.» Avn'ın sıka olduğu, Ahmed, İbn-i Muin, Nesai ve İcli tarafından bildirilmiştir. Buhari hariç, Kütüb-i Sitte'de rivayetleri vardır. Diğer tahric: Bezzar, Tirmizi ve Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Biriniz secde ettiği zaman i'tidal etsin. Ve köpeğin yayılması gibi kollarını (yere) yaymasın.» Diğer tahric: Tirmizi, Ahmed ve İbn-i Huzeyme Tirmizi: Hadis, hasen - sahihtir. İlim ehli bununla amel ederek, secdede i'tidali seçer ve canavar gibi yere yayılmaktan kerahet ederler, demiştir, AÇIKLAMA 892’de
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Secdede i'tidal ediniz. Sakın herhangi biriniz köpek gibi kollarını yayarak secde etmesin.» buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), başını rüku'dan kaldırdığı zaman iyice doğrulup, ayakta durmadıkça secdeye gitmezdi ve secde edip başını kaldırdığı zaman, iyice doğrulup oturmadıkça (ikinci) secdeye gitmezdi. Oturduğu zaman sol ayağını iftiraş ederdi, (döşerdi.) Diğer tahric: Müslim AÇIKLAMA 896’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana buyurdu ki: «İki secde arasında ik'a oturuşuyla oturma.» Diğer tahric: Tirmizi AÇIKLAMA 896’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Ya Ali! Köpeğin ilf'a (denilen) oturuşu gibi ik'a oturuşuyla oturma.» Diğer tahric: Tirmizi AÇIKLAMA 896’da
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu, demiştir : «Sen başını secdeden kaldırdığın zaman köpeğin ik'a ettiği gibi ik'a etme. Sağrılarını ayaklarının arasına al ve ayaklarının üst kısmını yere yapıştır.» Not: Zevaid'de: Bunun isnadında bulunan el-A-la'nın Enes (r.a.),den mevdu' hadisler rivayet ettiğini İbn-i Hibban ve el-Hakim söylemişlerdir, Buhari ve başkası: 0, münkerü'l-hadistir, demişlerdir, İbnü'l-Medeni de demiştir ki: 0, hadis uydurdu, denilmiştir. AÇIKLAMA (893, 894, 895, 896): Bu hadis zevaid türündendir. Hadislerde geçen ve konumuzu ilgilendiren bazı kelimeleri açıklayalım: İftiraş: Sol ayağı yere döşeyerek onun üzerinde oturmak ve sağ ayağı dikerek parmak uçlarını kıbleye çevirmektir. Tevekkür: Sağ ayağı dikerek parmak uçlarını kıbleye çevirmek ve sol ayağı yere döşeyerek sağ ayağın altına yerleştirip sağrılar üzerinde oturmaktır. Bu oturuşta sağ ayağın üst kısmı, sol ayağın alt kısmının üzerine gelmiş olur. İbn-i Zübeyr (r.a.), teverrük için ikinci bir ta'rif yapmıştır. Ona göre sağ ayağın üst kısmı yere gelecek şekilde ve üzerinde oturmadan yere yatırmak, sol ayağı sağ uyluğu ile baldırı arasına yerleştirmek ve mak'adı üzerine oturmaktır. Bu oturuşta sağ ayağın parmakları kıbleye çevrilmeyerek, üst kısımları yere gelecek şekilde yatırılır. İk'a: Mak'ad üzerinde oturup dizleri dikerek, altları yere gelecek şekilde ayakları yere koymak ve elleriyle yere dayanmaktır. Bu oturuş, köpek oturuşuna benzer. Aişe (r.a.)'in hadisinde, Nebi (s.a.v.)'in iki secde arasındaki oturuşunun iftiraş şeklinde olduğu bildirilmiştir. Ali (r.a.) ve Enes (r.a.)'in hadislerinden anlaşıldığına göre köpek oturuşuna benziyen ik'a oturuşu yasaklanmıştır. Biz önce namazdaki oturuşlarla ilgili, alimlerin görüşlerini nakledelim, ondan sonra ik'a meselesi üzerinde duralım: 1- Hanefi alimlerine göre namazdaki bütün oturuşlarda iftiraş şekli sünnettir. Kadınlar, ayaklarını sağ taraftan çıkararak sağrIları üzerinde otururlar. Hanefiler'in delili ise Müslim ve müellifin rivayet ettikleri Aişe (r.a.)'in 893 nolu hadisidir. Bir de namazını hatalı kılan a'rabi'nin meşhur hadisidir. O hadiste: "Oturduğun zaman sol ayağının üzerinde otur." buyurulmuştur. 2- Şafiiler'e göre namazda beş oturuş vardır: Birincisi: Secdeler arası oturuş; İkincisi: Her rek'atten sonra ayağa kalkmadan önce yapılan istirahat oturuşu; Üçüncüsü: Üç ve dört rek'atli namazlardaki ilk teşehhüd oturuşu; Dörduncüsü: Arkasında sehv secdesi yapılacak son oturuş; Beşincisi: Arkasında selam verilecek oturuş. Beşinci oturuşta teverrük, diğerlerinde de iftiraş etmek efdaldır. Şafiiler'iıı delili, Buhari. Ebu Davud ve başkalarının rivayet ettikleri Ebu Humeyd-i Saidi (r.a.) ile burada rivayet olunan Aişe (r.anha)'nın hadisidir. EI-Menhel yazarı, Şafiiler'in görüşünü anlatırken ilk teşehhüdde iftiraş ve son teşehhüdde teverrük oturuşunun hikmeti hakkında Şafiiler'in şunu söylediklerini nakleder: Bu oturuşlar, namazı hatırlamaya ve rek'at sayılarını karıştırmamaya daha yakındır. Hem de ilk teşehhüdün hafifletilmesi sünnettir. İftiraş edilerek oturulur ki; Bu oturuş kolayca ayağa kalkmak için daha müsaittir. Son teşehhüdü uzatmak sünnettir. Ondan sonra ayağa kalkmak da yoktur. Teverrük edilerek oturmak daha rahattır. Oturuşların değişik oluşunun şu faydası da vardır: Namaz esnasında cemaat'a yetişen kişi, imam'ı ve cemaatı oturuşta gördüğü zaman ilk ve son oturuştan hangisi olduğunu bilmiş olur. 3- Malikiler'e göre iki teşehhüdde de teverrük etmek müstahabtır. İki secde arasındaki oturuş da böyledir. Bunların deIili de Malik'in el-Muvatta'da Abdullah bin Ömer (r.a.)'in oğlu Abdullah'tan rivayet ettikleri hadistir. Bir de el-Kasim bin Muhammed'in, teşehhüddeki oturuşu Yahya bin Said ve arkadaşlarına anlatırken, teverrük şeklini ta'rif ettiğine dair Malik'in rivayetidir. 4- Hanbeliler'e göre iki teşehhüdlü namazın ilk teşehhüdünde iftiraş, son teşehhüdünde teverrük etmek ve tek teşehhüdlü namazda iftiraş etmek sünnettir. Hanbeli alimlerinden el-Muğni yazarı şöyle der: "Bizim delilimiz, Vail bin Hucr (r.a.)'in şu mealdeki hadisidir: "Nebi (s.a.v.) teşehhüd için oturunca sol ayağını yere döşedi ve sağ ayağını dikti." Bu hadiste, arkasında selam verilen teşehhüd ile selam verilmeyen teşehhüd arasında bir ayırım yapılmamıştır. İkinci delilimiz, Müslim'in Aişe (r.anh)'dan rivayet ettiği şu mealdeki hadistir: Nebi (s.a.v.): ''Her iki rek'atte bir tahiyye vardır.'' buyururdu. Sol ayağını yere döşerdi, sağ ayağını da dikerdi." Bu iki hadis, her teşehhüdde iftiraş etmekle hükmederler. Son teşehhüd oturuşu, Ebu Humeyd (r.a.)'in hadisiyle bundan müstesnadır. Çünkü ikinci teşehhüdde Nebi (s.a.v.)'in teverrük ettiği bu hadisle sabittir. Şu da vardır ki: İkinci teşehhüdde teverrük etmenin sebebi, iki teşehhüdün birbirinden farklı kılınmasıdır. İçinde tek teşehhüd bulunan namazda teşehhüdlerin karışması endişesi olmadığına göre, farklı oturuş da söz konusu değildir. Beyan edilen görüşler, En efdal oturuşun tesbitiyle ilgilidir İk'a oturuşu hariç, nasıl oturulursa oturulsun namaz sahihtir. İk'a mes'elesine gelince: Bu babta geçen hadislerde köpeğin oturuşuna benzetilen ik'a oturuşu yasaklanmıştır. Müslim, Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayet ettikleri bir hadiste Tavus (r.a.) demiştir ki: ''Biz, İbn-i Abbas (r.a.)'e ayaklar üzerinde ik'a (çömelmek) hakkında söz ettik. İbn-i Abbas (r.a.): 0, sünnettir, dedi. Biz Ona: Ama biz onu adama cefa görüyoruz, dedik. Bunun üzerine İbn-i Abbas (r.a.): ''Bilakis o, senin Nebinin sünnetidir,'' dedi." Bu hadis, iki secde arasında ökçeler üzerinde çömelmenin sünnet olduğuna delalet eder. Şu halde ik'a oturuşu iki türlüdür. Birinci çeşit ik'a, yukarıda anlatıldığı gibi köpek oturuşuna benzeyen ik'a'dır. Bu oturuş yasaktır. İkinci nev'i ik'a: Secdeler arasındaki oturuş da her iki ayağı dikerek, parmaklarını Kıbleye çevirmek ve topuklar üzerinde oturmaktır İbn-i Abbas (r.a.)'in: 'Nebi'imizin sünnetidir.' sözüyle kasdettiği İk'a budur. Beyhaki ve Kadi iyad, İbn-i Abbas (r.a.)'in hadisindeki ik'ayı böyle yorumlamışlardır. Kadi iyad'ın dediğine göre sahabilerden ve seleften bir cemaatın secdeler arasında bu şekilde oturduğu rivayet olunmuştur. EI-Menhel yazarı 'Secdeler arasında ik'a babı'nda özetle şöyle der: "Malik, Nehai, Hanefiler ve Hanbeliler: İk'a hangi şekilde ta'rif edilirse edilsin mekruhtur, demişlerdir. Bunların delilleri, Tirmizi ve İbn-i Mace'nin Ali (r.a.)'den rivayet ettikleri (894 ve 395 nolu) hadisler ile İbn-i Mace'nin Enes (r.a.)'den rivayet ettiği (896 nolu) hadistir. Bunlara göre bu hadislerdeki nehiy kerahet içindir. Çünkü diğer taraftan ik'a nın meşruluğuna delalet eden İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisi vardır. Eğer İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisi olmasaydı: Bu hadislerdeki nehiy, kerahet için değil haramlık içindir, diyeceklerdi. Bu babtaki hadisler ile İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisi arasında görülen zahiri çelişkinin def edilmesi hususunda ihtilaf edilmiştir: Hattab i ve Maverdi: İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisi, bu babtaki hadislerle mensuhtur. İbn-i Abbas (r.a.)'ın mensuhluğu duymadığı umulur, demişlerdir. Beyhaki, Kadi İyad, İbn-i Salih, Nevevi ve bir cemaat hadisleri uzlaştırmak için şöyle demişlerdir: Bu babtaki hadislerle yasaklanan ik'a, köpek oturuşuna benzeyen oturuştur. Yani mak'adı, elleri ve ayakların altını yere koyup dizleri dikmektir. İbn-i Abbas (r.a.)'ın sünnet olduğunu söylediği ik'a ise. ayakları dikerek, onlar üzerinde çömelmek ve dizleri yere koymaktır. En-NeyI yazarı: Anlatıldığı gibi, hadisleri uzlaştırmak gerekir. Zaten hadisler, bu uzlaştırmaya ışık tutar. Çünkü nehiy hadislerinde köpek oturuşuna benzetmek kaydı mevcuttur. İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisinde ise, ayaklar üzerinde ve parmak uçları üzerinde oturmak kaydı mevcuttur. Bu durumda mensuhluğa hükmetmek, bu kayıtlardan bir nevi gafIettir. Diğer taraftan hadis hahzları: Nehiy hadisleri ile İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisinin tarihleri meçhuldür, demişlerdir. Tarihler bilinmeyince mensuhluk yoluna gidilemez. Bir de şu var ki: Hadisleri uzlaştırmak mümkün iken mensuhluk yoluna gitmek yasaktır, demiştir. Yukarıda verilen ma'lumattan şu netice çıkıyor ki : İki secde arasında topuklar üzerinde çömelmek de iftiraş gibi meşrudur. Nevevi, el-Mühezzeb şerhinde şöyle demiştir: 'İbn-i Abbas (r.a.l ve İbn-i Ömer (r.a.)'in rivayet ettikleri ik'a oturuşu, Beyhaki'nin yorumladığı şekilde, yani topuklar üzerinde çömelmek oturuşu, Nebi (s.a.v.) tarafından yapılmıştır. Diğer taraftan Nebi (s.a.v.)'in iftiraş ettiği Ebu Humeyd (r.a.)'in ve ona muvafakat edenlerin rivayetleriyle sabittir. Şu halde ikisi de sünnettir. Ancak. Ebu Humeyd (r.a.)'in rivayet ettiği iftiraş sünneti daha meşhur ve ekseriyetle yapılanıdır. Çünkü bunu Ebu Humeyd (r.a.)'e rivayet ederken o sahabi onu doğrulamıştır. Vail bin Hucr (r.a.) ve başkası da rivayet etmiştir. Bu rivayetler Nebi (s.a.v.)'in iki secde arasında iftiraş oturuşuna devam ettiğine ve bu oturuşun sahabilerce meşhur olduğuna delalet eder. Bu sebeple iftiraş oturuşu tercihe şayan olup daha efdaldır. Bununla beraber topuklar üzerinde çömelmek de sünnettir. Nevevi'nin bahsettiği İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisi, Beyhaki'nin ondan rivayet ettiği şu mealdeki hadistir: «İbn-i Ömer (r.a.) başını birinci secdeden kaldırdığı zaman ayak parmak uçlarının üzerinde otururdu ve: Bu oturuş sünnettendir.» derdi
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe r.a.’den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'iki secde arasında(ki oturuşta) : «Rabbiğfirli, Rabbiğfirli » (Rabbim! Bnna mağfiret et, Rabbim! Bnna mağfiret et.) derdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet'e göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gece namazında iki secde arasında(ki oturuşta) رب اغفر لي وارحمني واجبرني وارزقني وارفعني «Rabbim! Beni bağışla, bana rahmet et. Beni (m kırıklarımı) düzelt. Beni rızıklandır ve beni (m derecelerimi) yükselt.» derdi. Not: Zevaid'de: Hadisin ricali sikadır; Fakat Habib bin Ebi Sabit tedlis ederdi. Ve bu hadisi an'aneyle rivayet etmiştir. Hadisin aslı Ebu Davud ve TirmizI'de vardır, denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.j'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Biz Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber namaz kıldığımız zaman (teşehhüd için oturduğumuzda) «Selam Allah'ın kullarına olsun» demeden önce «Selam Allah'a olsun, Selam Cebrail'e, Mikail'e, falan ve falan'a olsun» derdik. İbn-i Mes'ud ve arkadaşları (falan ve falan sözü ile) melekleri kasdederler. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizim böyle dediğimizi işitti bunun üzerine: «Selam Allah'a olsun demeyiniz. Çünkü şüphesiz Allah selamın kendisidir. Bunun için (teşehhüde) oturduğunuz zaman; التحيات للّه والصلوات والطيبات. السلام عليك أيها النبي ورحمة اللّه وبركاته. السلام علينا وعلى عباد اللَّه الصالحين. deyiniz. Çünkü kişi bunu söylediği zaman selam cümlesi gökte ve yerde bulunan her salih kula isabet eder.» أشهد أن لا إله إلا اللَّه، وأشهد أن مُحَمَّدأً عبده ورسوله "... Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine yöre: Kendisi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellein)'den bunun mislini rivayet etmiştir." "... Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara teşehhüdü öğretirdi. Abdullah (r.a.) bu hadisin mislini zikretmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Abbas (r.a.)'dan şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize Kur'an'dan sure öğrettiği gibi teşehhüdü öğretirdi. Ve teşehhüdü şöyle okurdu :
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize hitabede bulundu ve bize yolumuzu beyan etti. Bize namazımızı öğretti ve bu arada buyurdu ki : «Namaz kıldığınız zaman, biriniz (teşehhüd için) oturduğunda ilk sözü şu olsun :
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize Kur'an'dan sure öğretir gibi teşehhüdü öğretirdi:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hınlri (r.a.)'den şöyle demiştir: Biz: Ya Resulallah! Sana (edilen) bu selam (lafzın)ı bildik. Salat (lafzı) nasıldır? diye sorduk. O buyurdu ki: Şöyle deyiniz :
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdıırrahman) İbn-i Ebi Leyla (r.a.)'den şöyle demiştir: Ka'b bin Ucre (r.a.) bana rastlayarak şöyle dedi: Sana bir hediye vereyim mi? Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir defasında yanımıza çıkageldi. Biz (kendisine): (Ya Resulallah!) Sana selam etmeyi bilmiş olduk. Sana salat nasıl (getirilir.)? diye sorduk. Nebi s.a.v. dediki:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Humeyd es-Saidi (r.a)'den rivayet edildiğine göre : Sahabiler Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e: Ya Resulallah! Sana salavat getirmekle emrolunduk. Sana nasıl salavat getireceğiz, diye sordular. O da buyurdu ki: (şöyle) deyiniz :
- Bāb: ...
- باب ...
“... Abdullah bin Mes'ud (radıyallahü anh)’den: Şöyle demişdir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e salâvât getirmek istediğiniz zaman, O'na güzelce salâvât getiriniz. Çünkü şüphesiz siz bilemezsiniz. Umulur ki getirdiğiniz salâvât O'na arzedilir. ' Râvi demiştir ki: İbn-i Mes'ud (radıyallahü anh)'un yanındakiler kendisine: Şu halde (güzel salâvâtı) bize öğret, dediler. İbn-i Mes'ud (radıyallahü anh) (onlara) dedi kî: Şöyle söyleyiniz:
- Bāb: ...
- باب ...
Amir bin Rahia (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Benim üzerime salavat getiren hiç bir müslüman yoktur ki üzerime salavat getirdiği sürece, melekler onun üzerine salavat getirmesin. (Ona dua ve istiğfar etmesin.) Artık kul şu salavatı az getirsin, veya çok getirsin.» Not: Zevaid'de: Hadisin isnadı zayıftır. Çünkü ravi Asım bin Ubeydillah'ın hadislerinin münker olduğunu Buhari ve başkası söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas r.a.'dan şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Bana salavat getirmeyi unutan (terkeden) kişi cennet yolunu terketmiştir.» Not: Cubare zayıf olduğu için bu isnadın zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Biriniz son teşehhüdü bitirince dört şey'den Allah'a sığınsın: Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ile ölüm fitnesinden ve mesih Deccal'in fitnesinden.» Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir adama: «Namazda (oturduğunda) ne diyorsun?» diye sordu. Adam: Ben teşehhüdü okurum. Sonra Allah'tan cennet isterim ve ateşten O'na sığınırım. Amma, Vallahi ben ne senin dendene (gümül denme) ni ne de Muaz'ın dendenesini bilirim, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Biz onun çevresinde gümüldeniriz.» buyurdu." Not: Bu isnadın sahih ve ravilerinin sika oldukları, Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Numeyr el-Huzai (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i namazda (teşehhüd için oturduğunda) sağ elini sağ uyluğu üzerine koymuş iken ve şahadet parmağı ile işaret ederken gördüm." Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Ahmed, Beyhaki ve İbn-i Huzeyme de rivayet etmişlerdir, Bazı rivayetlerde Nebi (s.a.v.)'in işaret ettiği parmağın şehadet parmağı olduğu açıklanmıştır. AÇIKLAMA 913’te
- Bāb: ...
- باب ...
Vail bin Hucr (r.a.)'den, şöyle demiştir: Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i, teşehhüd'de (sağ elinin) baş ve orta parmaklarını halka etmişken ve bu parmaklardan sonra gelen şehadet parmağını kaldırıp onunla dua ederken gördüm." Not: Bu hadisin isnadının sahih ve ricaIinin sıka olduğu, Zevaid'de bildirilmiştir . Diğer tahric: Vail (r.a.)'in hadisi, Zevaid'den sayılmış ise de Miftahu'l-Hace'de beyan edildiğine göre Ebu Davud, Nesai, Beyhaki ve İbn-i Huzeyme tarafından da rivayet edilmiştir. AÇIKLAMA 913’te
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'den şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazda (teşehhüd için) oturduğu zaman ellerini dizlerinin üzerine koyardı ve başparmaktan sonra gelen sağ (şahadet) parmağını kaldırıp onunla dua ederdi. Sol elini de dizi üzerine yayarak koyardı." AÇIKLAMA (911, 912, 913): Ebu Davud'un ''Elleri kaldırmak babı"nda rivayet olunan 912 nodaki Vail (r.a.)'ın uzunca hadisinde şu parça vardır: ''...ve Nebi (s.a.v.) sol elini sol uyluğunun üzerine koydu. Sağ dirseğinin de sağ uyluğuna değmesine mani oldu. (Uzak tuttu.) İki parmağını (serçe parmağı ile ondan sonra gelen parmağı) yumdu. (Beş parmağı ile orta parmağının başlarını birleştirerek) halka yaptı ve ben O'nu şöyle yaparken gördüm. Ravi Bişr baş parmağı ile orta parmağı halka yaptı şehadet parmağı ile de işaret etti." EI-Menhel yazarının bildirdiğine göre Ahmed, Nesai, İbn-i Huzeyme ve Buhari de bu hadisi rivayet etmişlerdir. İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisini Müslim, Ahmed, Ebu Davud ve Nesai de az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. Nesai'nin bir rivayeti ile Taberani' nin rivayeti buradaki rivayete benzer. EI-Menhel yazarı parmakları yummak, halka yapmak ve parmakla işaret etmek hakkında şu bilgiyi verir: ''Baş parmagın yumulması iki türlü olabilir: Baş parmak şehadet parmağının yanına konulur. Şehadet parmağı açık tutulur. Ve diğer parmaklar yumulur. Bu şekil, arapların bir hesap usü!üne göre 53 sayısını ifade eder. İkinci tür'e göre baş parmak orta parmagın yanına konularak yumulur. Diğer parmaklar da yumulur. Yalnız şehadet parmağı yumulmaz. Bu şekil ise, arapların mezkur hesap usulüne göre 23 sayısını ifade eder. Sağ elin parmakları başka şekillerde de yumulabilir. Örneğin; Baş parmak ile şehadet parmağı salınır, diğer parmaklar yumulur. (Vail bin Hucr (r.a.)'in hadisinde bildirilen tahlik de iki şekilde olabilir; Birisine göre baş parmak ile orta parmağın uçları birleştirilir. Diğer şekle göre orta parmağın ucu baş parmağın iki bogumu ara.sına konulur. Şehadet parmağı ile kıbleye işaret etmek şekli hakkında da ihtilaf vardır; Şöyle ki ; 1- Maliki alimlerine göre şehadet parmağı ile işaret edilir. Ve selam verilinceye kadar sağa sola oynatılır. Bunun hikmeti ise parmak sinirlerinin kalbe bağlı oluşu ve parmağın hareket ettirilmesi ile kalbin uyarılması ve namaz hallerinin hatırlatılmasının sağlanmasıdır. 2- Şafiiler'e göre kelime-i şehadet getirilirken ''İlleIlah'' denildiği zaman kaldırılır ve birinci teşehhüd'den kalkılıncaya, son teşehhüdde selam verilinceye kadar indirilmez. Parmak işareti ile tevhid ve ihlas niyeti edilir. 3- Hanefi alimlerine göre parmak ''La ilahe'' denilince kaldırılır ve ''İlleIlah'' denilince indirilir. (Hanefi alimlerinden Muhammed'e göre sağ elin baş parmağı ile orta parmağı halka edilir, diğer parmaklar yumulur. Ve şehadet parmağı kaldırılarak işaret edilir. Bazılarına göre diğer parmaklar yumulmadan şehadet parmağı ile işaret edilir. Bir kısım alimlere göre ise baş parmak diğer parmaklarına getirilerek şehadet parmağı kaldırılır.) 4- Hanbeliler'e göre ''Allah'' lafzı geçtikçe şehadet parmağı tevhid'e işaret olmak üzere kaldırılır. Ve hareket ettirilmez.'' Numeyr (r.a.)'in hadisinde Nebi (s.a.v.)'in ellerini uylukları üzerine koyduğuna delalet eder. İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisine göre ellerini dizleri üzerine koymuştur. İki şekil yapıldığına dair başka rivayetler de vardır. Bu rivayetler arasında bir ihtilaf söz konusu değildir. Her iki şeklin caizliğini bildirmek için Nebi (s.a.v.) gah böyle gah şöyle yapmıştır. Sağ elin parmaklarının ne zaman yumulacağı hususuna gelince, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebIerine göre teşehhüd'e oturulduğu zaman parmaklar yumulur. Yalnız şehadet parmağı salınır. Hanefi mezhebinin muhtar kavline göre sağ avuç olarak sağ uyluk üzerine konulur. Şehadet parmağı ile işaret edildiği zaman parmaklar yukarda anlatıldıgı gibi yumulur. Vail (r.a.)'ın hadisinde: ''Nebi (s.a.v.) şehadet parmağı ile dua.ederek... '' buyurulmuştur. Sindi diyor ki: Şehadet parmağı ile tevhid'e işaret ediliyor. Tevhid'e işaret ise bir nevi dua sayılır. Çünkü tevhid sayesinde kazanılan ilahi nimetler dua etmekle elde edilen nimetlerden üstündür. HADİSLERİN FIKIH YÖNÜ: 1- Teşehhüd için oturulurken elleri dizler üzerine koymak müstahaptır. 2- Sol avueun açık olarak konulması müstahabtır. 3- Sağ elin şehadet parmağı ile işaret etmek müstahabtır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namazdan çıkarken) yanağının beyazlığı görülünceye kadar, sağına ve soluna (başını döndürüp): «Es-Selamu aleykum ve rahmetullah» (diyerek) selam verirdi." Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Tirmizi ve Tahavi de rivayet etmişlerdir. Bazı rivayetlerde ''Es-Selamu aleykum ve rahmetuIlah" cümlesi iki defa zikredilmiştir. AÇIKLAMA 917’de
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd (bin Ebi Vakkas) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namazdan çıkarken) sağına ve soluna selam verirdi." Diğer tahric: Müslim de şu mealde rivayet etmiştir: ''Ben. Resulullah (s.a.v.)'i yanağının beyazlığını görünceye kadar sağına ve soluna (başını döndürüp) selam verirken görürdüm.'' AÇIKLAMA 917’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ammar bin Yasir (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namazdan çıkarken) yanağının beyazlığı görülünceye kadar sağına ve soluna (başını döndürüp): «Es-Selamu aleykum ve rahmetüllah. Es-Selamu aleykum ve rahmetüllah» (diyerek) selam verirdi." Not: İsnadının hasen olduğu Zevaid'de bildirilmiştir. Diğer tahric: Darekutni AÇIKLAMA 917’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa (el-Eş'ari) (r.a.)'den şöyie demiştir: Ali (r.a.), Cemel olayı günü bize öyle bir namaz kıldırdı ki, onunla bize Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namaz kılışını hatırlattı. Artık biz, ya O (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazını unutmuş oluyoruz. Ya da terk etmiş oluyoruz. Çünkü Ali (r.a.), (namazdan çıkarken) sağına da soluna da selam verirdi." Not: Zevaid'de: İsnadı sahihtir, ricalı da sıkadır, Ancak ravilerinden Ebu İshak, tediis ederdi ve ömrünün son zamanlarında ihtilat'a düştü, denilmiştir. Tedlis: Ravi'nin Hadis'i kendisine rivayet eden en yakın ravisini sebepli yada sebepsiz olarak söylememesi. Bunu yapan kişi güvenilir ise sorun yoktur. Ayrıntılı bilgi için Hadis terimleri sözlüğüne bakın. İhtilat: Hastalık, şok yada ihtiyarlık sebebiyle hafıza sorunu yaşamak, hadislerde karışıklık yaşamak. AÇIKLAMA(914, 915, 916 ve 917): Bu babta rivayet olunan hadisler, namazdan çıkarken sağa ve sola başı dönderip iki defa selam vermenin meşruluğuna delalet ederler. Bu hususta imam, cemaat ve tek olarak namaz kılanlar arasında bir fark yoktur. Sahabilerin cumhurunun kavli budur, Ebu Bekir-i Sıddik, Ali bin Ebi Talib, İbn-i Mes'ud, Ammar bin Yasir ve Nafi' bin el-Haris (r.anhum) böyle hükmeden sahabilerdendirler. Tabiilerden de Ata' bin Ebi Rabah, Alkama, Şa'bi ve başkaları ile re'y ehli, Sevri, Ahmed, İshak, Ebu Sevr böyle hükmetmişlerdir. Hanefi, Hanbeli ve Şafiiler'in mezhebi de budur. Delilleri ise bu babtaki hadislerdir. Bir selamın meşruluğuna hükmeden alimler ve görüşleri, bundan sonraki babta anlatılacaktır. İnşaallah EI-Menhel yazarı iki selam'ın meşruluğuna hükmedenlerle delillerini ve bir selam'ın meşruluğuna hükmeden alimlerle delillerini zikrettikten sonra şöyle der: ''İmam olsun, cemaat olsun, tek olsun, namaz kılan herkesin, namazdan çıkarken sağına ve soluna iki defa selam vermesinin meşruluğuna hükmeden alimlerin dayandıkları deliller kuvvetli olduğundan bu görüş kuvvetlidir. Er-Ravda sahibi: 'Yalnız bir selamın verilmesine dair varid olan hadisler, iki selam'ın meşruluğuna delalet eden hadislere ters düşmez. Çünkü bilindiği gibi, çelişki arzetmeyen rivayetteki fazlalığın kabulü vacibtir. İki selam la hükmetmek, varid olan bütün hadislerle amel etmek demektir. Fakat bir selamla hükmetmek böyle değildir. Çünkü bununla hükmetmek gereksiz olarak delillerin çogunu heder etmek demektir.' demiştir. EI-Hedy sahibi: 'Nebi (s.a.v.)'in namazdan çıkarken sağına ve soluna ''Es-Selamu aleyküm ve rahmetullah.. diyerek selam verdiğini on-beş sahabi kendisinden rivayet etmiştir. EI-Hedy sahibi bunları ismen zikrediyor. Nebi (s.a.v.)'in namazdan çıkarken önüne bir defa selam verdiği de kendisinden rivayet edilmiştir. Lakin sahih bir yolla bu hususta her hangi bir rivayet sabit olmamıştır. En iyi delil, Aişe (r.anha)'nın (919 nolu) hadisidir ki O da ma'luldur. Sünenlerde mevcut ise de gece namazı hakkındadır.' demiştir. EI-Hedy yazarı bir selamın meşruluğuna dair hadislerin zayıflık sebeplerini uzunca izah etmiş, el-Menhel yazarı da bunu nakletmişse de buraya aktarmaya gerek görmüyorum. EI-Hedy yazarı daha sonra şöyle der: 'Bir selamın meşrüluğuna hükmeden alimlerin elinde Medine halkının uygulamasından başka tutarlı bir delil yoktur. Medine halkının amelini delil göstermek sahihtir. Çünkü büyük zatlar, bu şehrin tatbikatını birbirinden miras olarak almışlardır. Fakat bir selam ile ilgili tatbikat hususunda, genellikle fıkıh alimleri muhalefet etmişlerdir. Doğrusu da fıkıh alimlerinin görüşüdür. Çünkü Nebi (s.a.v.)'in sabit olan sünneti, kim olursa olsun, hiç bir şehir halkının ameliyle reddedilmez. Nitekim Medine'deki ve başka şehirlerdeki bazı emirler, namazda birtakım şeyler ihdas etmişler, bu yoldaki uygulama süre gelmiştir. Fakat fıkıhçılar buna iltifat atmemişlerdir. Hulafa-i Raşidin devrindeki Medine halkının ameli, delil sayılırdı. Fakat onların vefatndan sonra ve oradaki sahabiler tükendikten sonra Medine halkının tatbikatı ile başka şehir halkının tatbikatı arasında değer bakımından bir fark yoktur. Halk arasında hakemlik yapan kaynak, Nebi (s.a.v.)'in sabit sünnetidir. Onun ve dört halife'nin vefatından sonra hiç bir kimsenin ameli hüküm kaynağı olamaz.' Maliki mezhebinin meşhur kavline göre namaz kılan şahıs imam ve münferid ise bir selam verir ve bununla namazdan çıkmaya niyet eder. Eğer imama uymuş durumda ise, sağ tarafına selam verir ve bununla namazdan çıkmayı kasdeder. Soluna da selam verir bununla da imam'ın selamını cevaplamak ister. SELAM'IN ŞER'İ HÜKMÜ: Fıkıhçılar ilk selamın vacibliği hususunda müttefiktirler. Ikinci selam ise, cumhur'a göre sünnettir. Tahavi, el- Kadı ve başkalarının dediğine göre Hasan bin Saiih, vacibliğine hükmetmiştir. Ahmed bin Hanbel'den yapılan bir rivayet de böyledir. Malik'in bazı arkadaşları da böyle demişlerdır. Zahiriye mezhebine mensub bazı alimlerin de böyle dediklerini İbn-i Abdi'l-Berr nakletmiştir. Hadislerin zahirine göre selam lafzı ''Es-Selamu aleykum ve rahmetullah,.dır . Hanefi mezhebine göre böyle selam vermek sünnettir. Kişi eğer yalnız ''Es-Selamu aleyküm,.'' veya ''Selamun aleyküm,.'' derse kafidir. Fakai sünneti terk etmiş olur. Şafii mezhebine göre de böyle selam vermek sünnettir. Şayet ''Es-Selamu aleyküm,''. veya ''Aleykumu's-Selam" derse en sıhhatli kavle göre farz ifade edilmiş olur . Malikiler'e göre' vaoib olan yalnız ''Es-Selamu aleyküm"dır. ''Ve rahmetullah,.'' lafzı ilave edilmez. Hanbeli mezhebine göre ''Es-Selamu aleyküm ve rahmetuliah,.'' lafzı ile selam vermek farzdır. Hadislerin zahirine göre selam verilirken sağa ve sola başı iyice döndürmek meşrudur. Öyle döndürmelidir ki onun arkasında oturan kişi yanağını görebilmelidir. Hanefi, Şafii, Hanbeli alimlerinin kavli budur. Malik'ten yapılan bir rivayete göre imam veya tek olarak namaz kılan için hüküm budur. İbn-i Kasım'ın Malik'ten yaptığı rivayete göre imam veya tek ola.rak namaz kılan kişi önüne selam verir ve başını hafifçe sağa döndürür. İmam'a uyan kişi ise yine İbn-i Kasım'ın rivayetine göre ilk selamı verirken hafifçe sağa bakar. İkinci selamı önüne verir ve imam'a işaret eder. Eğer solunda kimse varsa ona da üçüncü bir selam verir. Bu babtaki hadisler İbn-i Kasım'ın rivayetini reddederler
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl bin Sa'd es-Saidi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namazdan çıkarken) önüne bir defa selam verdi." Not: Buhari'nin, seneddeki ravi Abdülmüheymin'in hadisinin münker olduğunu söylediği zevaid'de bildirilmiştir. TAHRİC ve AÇIKLAMA 920’de
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namaz'dan çıkarken) önüne bir defa selam verirdi." TAHRİC ve AÇIKLAMA 920’de
- Bāb: ...
- باب ...
Seleme bin el-Ekva' (r.a.)'den şöyle demiştir : Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i, namaz kılarken gördüm. (Namazdan çıkarken) bir defa selam verdi." Not: Ravi Yahya bin Raşid zayıf olduğu için isnadın zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA(918, 919 ve 920): Sehl (r.a.) ve Seleme (r.a.)'ın hadislerini yalnız İbn-i Mace rivayet etmiş olup zayıflıgı notta da bildirilmiştir. Aişe (r.anha)'nın hadisini Tirmizi de rivayet etmiştir. Nevevi nakil ehli yanında bu hadis sübut bulmamıştır, demiştir. Bagavi de Şerhu's-Sünne'de;' Aişe (r.anha)'nın hadisinin isnadı hakkında söz söylenmiştir, der. Fakat el-Hakim: Bu hadis Buhari ve Müslim'in şartı üzerine sahihtir, demiştir. EI-Menhel yazarı 'Selam babı'nda ez cümle (özetle) şöyle der: "Namazdan çıkarken bir defa selam vermenin meşruluğuna hükmedenler şu zatIardır: İbn-i Ömer, Enes, Seleme bin el-Ekva, Aişe, el-Hasan, İbn-i Sirin, Ömer bin Abdülaziz, el-Evzai (r.anhum) ve bir çok kimsedir. Delilleri ise (bu babta mezkur) hadislerdir. İki selam'ın meşruluğuna hükmeden alimler, bunlara şöyle cevap vermişlerdir: mezkur hadisler zayıftır. Bunların sahih olduğu farz edilse bile, yalnız bir defa selam vermenin caizliğini beyan etmek içindir, iki selamın meşruluğuna delalet eden hadisler ise en mükemmel olanı beyan etmek içindir, denilir. Çünkü bu hadisler daha çok ve daha meşhurdur. Onlarda, sika ravilerin ilavesi vardır ve makbuldür. EI-Hedy yazarı: Aişe (r.anha)'nın hadisi makbuldur. Çünkü Züheyr'den başka hiç kimse onu merfu' olarak rivayet etmemiştir. Zübeyr ise bütün alimlerce zayıf görülmüş, hatası çok olan bir kimsedir. Kaldı ki bu hadis gece namazı hakkındadır. Nitekim bır rivayeti şöyledir: "Nebi (s.a.v.) bir defa ''Es-Selamu aleyküm'' diyerek selam verirdi de bununla sesini o derece yükseltirdi ki bizi uykudan uyandırırdı.'' İki selam verdiğini rivayet edenler ise farz ve nafile namazlardaki müşahedelerini rivayet etmişlerdir. Diğer taraftan Aişe (r.anha)'nın hadisinde Nebi (s.a.v.)'in ikinci selamı vermediğine dair bir kayıt yoktur. Sadece bir selamı onları uykudan uyandıran yüksek sesle verdiğini bildirir. Aişe (r.anha) ikinci selamdan söz etmemiştir. Onun söz etmeyişi ikinci selamı rivayet edenlerin sözlerine takdim edilmez. Onlar sayıca, çoktur, hadisleri daha sahihtir...' demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Senıure bin Cündüb (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «İmam selam verdiği zaman onun selamını alınız.» AÇIKLAMA 922’de
- Bāb: ...
- باب ...
Semure bin Cündiib (r.a.)'den rivayel edildiğine göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), imamlarımıza selam etmemizi ve birbirimizle selamlaşmamızı bize emretti. AÇIKLAMA (921 ve 922): Semure (r.a.)'in hadisini Ebu Davud az lafız farkı ile rivayet etmiştir. Oradaki rivayet mealen şöyledir: ''Nebi (s.a.v.l imam'ın selamını almamızı, birbirimizi sevmemizi ve selamlaşmamızı bize emretti," Ahmed, el-Hakim ve el-Bezzar da Semure (r.a.)'in hadisini rivayet etmişlerdir. Hadis, imam selam verdiği zaman, kendisine uymuş olan cemaatın vereceği selamı ile imam'ın selamını almayı yani cevaplamayı niyet edeceğine delalet eder. Verilen selama, selamla karşılık vermeye, Arap dilinde selam reddi denir. Dilimizde buna selam almak denilir. Hadislerde red tabiri kullanıldığı için biz de aynı tabiri kullanalım. Bundan maksadımızın selamı, selamla cevaplamak olduğunu tekrar hatırlatalım. İmam'a uyanın selam verirken hangi selamla imam'ın selamını red etmeye niyet edeceği hususundaki dört mezhebin görüşü şöyledir: 1- Hanefi alimlerine göre, eğer imam, me'mum (= ona uyan)'un sağ tarafında ise me'mum ilk selamı ile, sağ tarafında bulunan imam'a, cemaata ve hafaza denilen meleklere selam vermeye niyet edecektir. Şayet imam onun sol tarafına düşüyorsa, ikinci selamı ile imama ve o tarafta bulunanlara selam vermeyi kasdedecektir. Eğer imam onun tam önünde ise her iki selamla onun selamını red etmeyi kasdedecektir. İmam ise her iki selamı ile de me'mumları ve hateze'yi kasdedecektir. Sahih kavil budur. Tek olarak namaz kılan ise yalnız hafeze'ye selam etmeyi kastedecektir. Çünkü beraberinde başka kimse yoktur. 2- Şafiiler'e göre hüküm şöyledir: Eğer imam me'mumun sağ tarafında ise me'mum ilk selamla; şayet sol tarafta ise ikinci selamla imam'ın selamını reddedecektir. İmam onun tam önünde ise ilk selamla onun selamını reddetmelidir (karşılamalıdır). İkinci selamla reddetmesi de caizdir. Me'mum sağına ve soluna verdiği selamla o tarafta bulunan insanlara, cinlere ve meleklere selam vermeye niyet edecektir. O tarafta bulunanlar onunla beraber namazda olsunlar, olmasınlar farketmez. Hepsine selam verecektir. İmam da sağına ve soluna selam verirken oralarda bulunan insanları; cinleri ve melekleri kasdedecektir. Nevevi: 'İmam, me'mum ve münferid verdikleri ilk selam ile namazdan çıkmaya niyet edebilirler. Bu niyetin vücubu hususunda ihtilaf vardır. Fakat yukarda anlatılan selamla ilgili niyetlerin hiç birisinin vacib olmadığı hususunda ihtilaf yoktur.' demiştir. Yani imam olsun, me'mum olsun, tek olarak namaz kılan olsun bunların kimlere selam vereceği hususundaki niyetler ve mülahazaların hiç birisi vacib değildir. Alimlerin görüşleri mendubluk hakkındadır. 3- Malikiler'e göre, me'mum ilk selam ile namaz'dan çıkmaya niyet edecek, önüne doğru verdiği ikinci selamla imam'ın selamını redde niyet edecek, üçüncü selamla da solunda bulunanları selamlamayı kasdedecektir. İmam ise verdiği selam ile hem namazdan çıkmaya hem de meleklere ve beraberinde namaz kılan cemaata selam vermeye niyet edecektir .. Bilindiği gibi Maliki mezhebinin meşhur kaviine göre imam bir defa selam verir. Tek olarak namaz kılan ise verdiği bir selam ile hem namazdan çıkmaya hem de meleklere selam vermeye niyet edecektir. 4- Hanbeliler'e göre namazdan çıkarken verilen selam ile namazdan çıkmaya niyet edecektir. Bu niyet müstahabtır. Me'mum bu niyetin yanında imam'ın selamını red etmeyi ve cemaate, meleklere selam vermeye niyet etmesi caizdir. İmam da mezkur niyetle beraber, me'mumlara ve meleklere selam vermeye niyet edebilir. Hadisteki: ''ve birbirimizi seıamlamamızı... '' ifadesinden maksad namazdan çıkarken verilen selamlaşmaktır. Nitekim el-Bezzar'ın rivayetinde bu husus sarahaten (açıkça) belirtilmiştir. Bu selamlaşma imam'ın, me'mumları (kendisine uyan cemaati) selamlamasını me'mumların (cemaatin) imamı selamlamalarını ve cemaatın birbirini selamlamalarını ihtiva eder (içerir). Hadisteki selamlaşma maksadına ait emir mendubluk içindir. Cumhurun görüşü budur
- Bāb: ...
- باب ...
Sevban (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyie buyurdu, demiştir : «Hiç bir kul imamlık yapıp, cemaati ortak etmeksizin (namazda) yalnız kendi nefsine dua etmesin. Şayet (böyle) yaparsa cemaata hıyanet etmiş olur.» Diğer tahric: Ahmed, Tirmizi ve Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (namazın bitiminde) selam verince ancak; اللهم أنت السلام ومنك السلام. تباركت يا ذا الجلال والإكرام diyecek kadar otururdu. Latin harfleriyle: Allahumme ente’s-selam ve minke’s-selam tebarekte ya ze’l-celali ve’l-ikram Diğer tahric: Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme (r.anha)'dan şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah farzını kılıp selam verdiği zaman şu duayı okurdu: «Allah'ım! Ben Senden yararlı ilim, güzel (= helal) rızık ve makbul amel dilerim.» Not: Zeyaid'de: Hadisin senedindeki Ravilerden Ümmü Seleme'nin mevlası hariç, diğerleri sika zatlardır. Ümmü Seleme'nin mevlası hadis dinlememiştir. Mübhem raviler hakkında kitab yazanlardan, ondan bahsedeni göremedim ve onun halini bilemiyeceğim. denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr (bin e)-As) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «İki şey vardır ki bunlara devam eden her müslüman adam behemehal Cennet'e girer. Bunlar kolay şeylerdir de bunlarla amel edenler azdır. (Birincisi şudur:) Müslüman kişi her namazdan sonra on defa tesbih eder, on defa tekbir getirir ve on defa hamd eder.) » (Abdullah (r.a.): 'Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i bu zikirlerin sayısını mübarek el (parmakları) ile zabtederken (hesaplarken) gördüm,' demiştir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyruğuna şöyle devam eylemiştir -.) «İşte bunlar dille (söylenmesi) itibariyle yüzelli (cümle) dir. Mizan'da (ise) binbeşyüz cümle) dir. (İkincisi de şudur:) Müelüman kişi yatağına girdiği zaman yüz defa tesbih, hamd ve tekbir okur. İşte bunlar da dille söylenmesi bakımından yüz (cümle) dir. Lakin mizan'da bin (cümle) dir. Şu halde hanginiz günde ikibin beşyüz kötülük işler?» Sahabiler: (Ya Resulallah!) Müslüman adam nasıl bunlara devam edemesin? dediler. (Bunlara devam edememezliği garibsediler.) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Her hangi biriniz namazda iken şeytan ona gelerek: Falan şeyi ve şu şeyi hatırla, der. Ta ki kul gafletle namazdan çıkıp gitsin ve her hangi biriniz yatağında (uzanmış) iken şeytan onun yanına varır ve kişi uyuyuncaya kadar şeytan durmadan onu uyutmaya çalışır.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zerr(-i Gifari) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e denildi ki: Süfyan'in rivayetine göre ise Ebu Zerr (r.a.) şöyle demiştir: Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e dedim ki: Ya Resulallah! Servet sahihleri sevabı alıp götürdüler. (Şöyle ki:) Bizim dediğimizi derler. Bir de mallarını Allah yolunda harcarlar. Halbuki elimizden infak gelmez. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana: «Ben size öyle bir şey bildireyim ki onu yaptığınız zaman (fazilet bakımından) sizi geçenlere yetişirsiniz ve (fazilet yönünden) sizden sonra gelenler size yetişemezler. (O da şudur:) Her namazdan sonra Allah'a otuzüç, otuzüç ve otuzdört defa hamd'e, tesbih ve tekbir getirirsiniz.» buyurdu." Süfyan demiştir ki: Hamd, tesbih ve tekbir'den hangisinin otuzdört (defa) olduğunu bilemiyecegim. Tahric: Ebu Davud bu hadisi daha uzun bir metin halinde yine Ebu Zer' (r.a.)'den rivayet etmiştir. Bunun benzerini Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre (r.a.)'den ve Tirmizi ile Nesai de İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Sevban r.a.'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), namazdan çıktığı zaman üç defa istiğfar ederdi ve sonra: 'Estağfirullah estağfirullah' dersin.» diye istiğfar şekli bildirilmiştir. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Hülb (bin Adi) (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize imamlık etti. (namaz kıldırdı.) (Namazdan çıkınca) sağ tarafına da sol tarafına da dönüp giderdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den rivayet edildiğine güre şöyle demiştir : Herhangi biriniz (namazdan çıkarken) sağ tarafına dönmek mecburiyetinde olduğuna itikad ederek (bu yüzden) nefsinde şeytana bir hisse ayırmaya kalkışmasın. Çünkü ben. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i gördüm. Dönüşlerinin ekserisi sol tarafına idi
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-as) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i namaz'dan çıktığında (bazen) sağ tarafına (bazen de) sol tarafına dönüp giderken gördüm.. Not: Zevaid'de bu hadisin senedindeki raviler sikadır. Müs!im, Amr bin Şuayb'ın babası (Şuayb) aracılığıyla dedesi (Abdullah bin Amr)'den olan rivayetiyle delil getirmiştir. Bu nedenle bu isnad Müs!im'in yanında sahihtir, denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Mu'minlerin annesi) Ümmii Seleme (r.a.)'den şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaz'dan selam verdiğinde selamını tamamlayınca kadınlar hemen kalkar (evlerine giderler) di. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de kalkmazdan önce oturduğu yerde biraz beklerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Akşam yemeği konduğu ve namaz (için) ikamet edildiği zaman siz önce yemek yeyiniz.» Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Tirmizi de benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir. Buhari'nin rivayeti mealen şöyledir: ''..Akşam yemeğiniz önünüze konduğu vakit akşam namazını kılmadan yemeğe başlayınız. (Namaza) acele edip de yemeğinizi bırakmayınız.'' AÇIKLAMA 935’te
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Akşam yemeği konduğu ve namaz (için) ikamet edildiği zaman siz önce yemek yeyiniz.» Ravi demiştir ki: Bu emre binaen bir akşam, lbn-i Ömer (r.a.) ikamet sesini işittiği halde (namaza durmayıp önce) akşam yemeğini yedi. Tahric: Nesai hariç, Kütüb-i Sitte sahibIerince rivayet edilmiştir. AÇIKLAMA 935’te
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Akşam yemeği hazırlanmış olduğu ve namaz (için) ikamet edildiği zaman önce yemek yeyiniz.» Diğer tahric: Müslim ve Ebu Davud ile İbn-i Hibban başka lafızlarla rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA(933, 934, 935): Müslim'in rivayeti şöyledir: ''. Yemek hazır iken namaz'a başlamak yoktur.'' Aşa.': Akşam yemeği demektir. İşa: Yatsı namazı demektir. Bu babta rivayet edilen ilk hadiste akşam yemeği konduğu zaman namaza ikamet edilirse namaza durulmayıp önce yemek yenmesi emrediImiştir. Üçüncü hadiste, akşam yemeği hazırlanıp namaza ikamet ediIdiği zaman akşam yemeğiyle işe. başlanması emredilmiştir. Tirmizi'nin bu babta rivayet ettiği üçüncü hadisin şerhinde; Tuhfetu'I-Ahvezi yazarı aşağıdaki bilgiyi vermiştir: ''El-Iraki; 'Akşam yemeginin hazırlanmasından maksat yemek yiyenin önüne konmuş durumda olmasıdır. Yemeğin hazırlanmış olması veya kaplara konmuş olması kasdedilmemiştir. Çünkü hadisçilerin ittifakla rivayet ettikleri İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisinde Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisinin akşam yemegi önüne konduğu zaman önce yemek yesin ve yemek yiyinceye kadar acele etmesin.'' İbn-i Ömer (r.a.) için yemek konuldu, bu arada namaz (için) ikamet ediliyordu. Kendisi imarnın kıraatını işittiği halde yemeğini yemedikçe namaza kalkmazdı,' demiştir. Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri Enes (r.a.)'in hadisi El-Iraki'nin kavlini te'yid eder. Şu halde hadislerdeki hüküm, hazırlanıp henüz adamın önüne konmamış olan yemek hakkında degildir. Hadislerde namaz kelimesi mutlak olarak geçmiştir. İbn-i Dakiki'l-İyd; 'Namaz kelimesi akşam namazı ile yorumlanmalıdır. Çünkü bir rivayette akşam namazı tabiri kullanılmıştır. Başka bir sahih rivayette de : ''Biriniz oruçlu iken akşam yemeği konduğu zaman...'' buyurulmakla namazdan maksadın akşam namazı olduĞu belirtilmiş oluyor.' demiştir. El-Fahihani ise: 'Hadisteki namaz kelimesi umumi manada kabul edilmelidir. Çünkü önce yemek yemenin hikmeti. aç karnına namaza durulduğunda zihnin yemekle meşgul olması ve ibadette arzulanan huşu'un terkedilmesi endişesidir. Bu endişe akşam namazına münhasır degildir. Bir rivayette akşam namazının zikredilmesi bu hükmün ona münhasır oldugunu gerektirmez. Zira oruçlu olmadığı halde çok acıkmış olan kişi icabında oruçlu kimseden daha fazla yemege iştiyaklı olabilir, demiştir. El- Hafız İbn-i Haceri-i Askalani el-Fethü-l'Bari'de bu iki kavli naklettikten sonra: 'Yemeğin namazdan önceye alınması sebebine bakılarak ve acıkmış kişIyi oruçluya ve öğle yemeğini akşam yemeğine kıyaslamak suretiyle hadiste geçen namaz kelimesini umumi (genel) manaya 'yorumlanamaz,' demiştir.'' Tirmizi. Enes (r.a.)'in hadisini rivayet ettikten sonra şöyle der: 'Enes (r.a.)'in hadisi hasen-sahihtir. Ebu Bekir, Ömer, İbn-i Ömer ve diğer bazı sahabiler (r.anhum)'un ameli bu hadise göredir. Ahmed ve İshak da bununla hükmederek; cemaatı kaçırsa bile kişi önce akşam yemeğini yer, demişlerdir. Ben el-Carud'den işittim kendisi Veki'den işittiğine göre Veki' bu hadis hakkında: Eğer yemeğin bozulmasından korkarsa kişi önce yemek yer, demiştir. Fakat sahabilerin ve başkalarının yukarıda geçen kavli uygulanmaya şayandır. Bu alimlerin maksadı, kişinin kalbi bir şey ile meşgul iken namaza durmamasıdır. İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: ''İçimizde bir şey var iken namaza durmayız'', demiştir.' EI-Menhel yazarı; 'Abdesti dar iken adam namaza durur mu?' babında rivayet olunan Aişe (r.anha)'nın mezkur hadisini açıklarken aşağıdaki bilgiyi vermiştir: "Hadisten maksat konmuş olan yemekle kalbi meşgul olan kişinin önce yemek ihtiyacını gidermeden farz bile olsa namaza durmamasıdır. Bu halde namaza durmak Cumhur'a göre tenzihen mekruhtur. Zahiriye mezhebine mensup alimler, İbn-i Hazm, Ebu Sevr ve bir cemaata göre bu halde namaza durmak haramdır. Kılınan namaz da batııdır. Hazırlanmış ve hemen adamın önüne konabilecek durumdaki. yemeğin hükmü, konmuş olan yemeğin hükmü gibidir. Namazdan önce yemeğe oturma hükmü, namaz vaktinin geniş olması kaydına bağlıdır. Eğer yemeğe oturulduğu takdirde namaz vaktinin çıkmasından korkulursa, kişinin önce namaz kılması vacibtir. Cumhurun kavli budur. Çünkü Bağavi'nin Şerhü's-Sünne'de ve Ebu Davud'un rivayet ettikleri Cabir (r.a.)'in hadisine göre Nebi (s.a.v.l: ''Namaz ne yemek için ne de başka şey için tehir edilemez.'' buyurmuştur. İbnü-Melek, Cabir (r.a.)'in hadisini şöyle yorumlamıştır: 'Adam pek acıkmamışsa veya vakit daralmış olup namazın kazaya kalması korkusu varsa önce namaz kılınır, namaz tehir edilemez.' Kalbi meşgul eden ve huşu'u gideren engeller yemek hükmündedir. Önce meşgüliyetler giderilmeli, sonra namaz'a durulmalıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'l-Melih (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Ben yağışlı bir gece (cemaatla namaz kılmak için evden) çıktım. Sonra (namazdan) dönünce evin kapısını açtırmak istedim. Babam (Usame bin Umeyr): Kim O? dedi. Ben: Ebü'l-Melih'dir, dedim. Babam: Vallahi iyi bilirim ki, Hudeybiye günü biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber idik Ayakkabılarımızın altlarını ıslatmayan bir yağmur yağdı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müezzini : «Namazınızı olduğunuz yerlerde kılınız!» diye bağırdı, dedi. Diğer tahric: Ebu Davud, El-Hakim ve Beyhaki, bu hadis metninin, Usame'ye ait olan parçasının benzerini rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir : Yağışlı gecede veya rüzgarlı soğuk gecede Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müezzini: Olduğunuz yerlerde namaz kılınız, diye bağırırdı. TAHRİC ve AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhari, Müslim ve Ebu Davud benzer lafızlarla ve müteaddit senedlerle rivayet etmişlerdir, Bazı rıvayetlerde sefer kaydı mevcuttur. Bazılarında ise bu kayıt yoktur. Buhari'nin rivayeti mealen şöyledir: "Resululhih (s.a.v.) seferde iken soğuk veya yağmıırlu gecede müezzine, ezan okumasını ve ardından da: Haberiniz olsun! Namazlarınızı olduğunuz yerlerde kılınız, diye bağırmasını emrederdi." Ebu Davud'un bir rivayeti Buhari'nin yukardaki rivayetinin aynısıdır, denilebilir. Diğer bir rivayetinde ise sefer kaydı yoktur. El-Menhel yazarı: Sefer kaydı bulunmayan rivayet, sefer kaydı bulunan rivayet gibi yorumlanır, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yağışlı bir Cum'a günü buyurdu ki: «Olduğunuz yerlerde namaz kılınız.»
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre : Kendisi, yağışlı bir Cum'a günü müezzine ezan okumasını emretti. Müezzin de Allahu ekber, Allahu ekber, eşhedü en la ilahe illallah, eşhedü enne Muhammede'r-Resulullah..., diyerek ezan okumaya başladı. Müezzin Eşhedü enne Muhammede'r-Resulullah dedikten sonra İbn-i Abbas (r.a.), müezzine: (Hayye ale's-Salah yerine) halka çağrıda bulun. Evlerinde namaz kılsınlar, dedi. Bunun üzerine halk İbn-i Abbas (r.a.)'e: Nedir şu senin yaptığın?, dediler. Kendisi: "Benden (çok) hayırlı olan bir zat şüphesiz bunu yaptı. -Bununla Nebi Efendimizi kasdetmiştir.- Sen halkı evlerinden çıkartıp dizlerine kadar çamura batmış olarak yanıma gelmelerini bana emrediyorsun" dedi. TAHRİC ve AÇIKLAMA: Bu Hadis'i Buhari ve Ebu Davud da az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. Buhari'nin rivayeti mealen şöyledir; " İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Kendisi, çamurlu bir günde halka (Cuma) hutbe (sini) okuyacağı sırada müezzin, Hayye ales-Salah'a gelince: ''Namaz evlerde (kılınacaktır) diye çağrıda bulunmasını müezzine emretmiş bunun üzerine halk (bu sözden) hoşlanmamış gibi birbirlerine bakmışlar. İbn-i Abbas (r.a.) demiş ki: ''Galiba siz bunu tasvib etmediniz. Şüphesiz bunu benden (çok) hayırlı olan bir zat yapmıştır. - Bununla Nebi Efendimizi kasdetmiştir' - Şüphesiz Cuma namazı farz olan bir şeydir. Ben ise sizleri (yerlerinizden) çıkarmak istemedim.'' Ebu Davud'un rivayetine göre İbn-i Abbas (r.a.), müezzine 'Hayye ale's-Salah' cümlesini okumamasını ve onun yerine 'Evlerinizde namaz kılınız' manasını ifade eden; صَلُّوا فِي بُيُوتِكُمْ cümlesini okumasını emretmiştir. Sünenimizde bu hususta bir sarahat yoktur. Buhari'nin İbn-i Ömer (r.a.)'den olan rivayetinde Nebi (s.a.v.)'in ezan bittikten sonra: ''Bulunduğunuz yerlerde namaz kılınız'' çağrısında bulunmayı müezzine emrettiği açıklanmıştır. Sindi, Sünenimizdeki İbn-i Abbas (r.a.)'ın rivayetini Ebu Davud'daki rivayeti gibi yorumlamıştır. Yani 'Hayye ale's-Salah' cümlesi yerine mezkur cümlenin okunması emredilmiştir, diye yorumlamıştır. El-Menhel yazarı şöyle der: ''Her ezanda 'Hayye ale's-Salah ve Hayye ale'l-Felah' cümlelerinin bulunduğu hususunda alimler müttefiktirler. Buhari ve Ebu Davud'un İbn-i Ömer (r.a.)'den rivayet ettikleri hadiste ezandan bu cümlenin okunmasının Nebi (s.a.v.) tarafından emredildiği açıkça bildirilmiştir. Kuvvetli olanı da budur. Şu halde İbn-i Abbas (r.a.)'ın 'Hayye ale's-Salah' yerine mezkur cümleyi okutması onun bir ictihadı olsa gerektir. Kendisinin: "Benden (çok) hayırlı olan bir zat bunu yapmıştır...'' derken 'Hayye ale's-SalAh' cümlesi yerine mezkur cümleyi okuma hususunu kasdetmemiş, yağışlı günde halkın Cuma namazına gitmemeleri ve evlerinde namaz kılmaları için çağrıda bulunmayı kasdetmiştir. Nevevi: 'Evlerinizde namaz kılınız: cümlesi, namazın içinde söylenir. İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisine göre namazdan sonra söylenir. Şafii'nin açıkÇa belirttiği gibi iki şekil de caizdir. LAkin ezan düzeninin korunması bakımından bu cümlenin ezandan sonra okunması daha güzeldir, demiştir.' El-Ayni. Buhari üzerindeki şerhinde Nevevi'nin sözünü naklettikten sonra: 'Ben derim ki: İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisi ezan yoluyla değildir. Görüldügü gibi İbn-i Abbas müezzine: Hayye ale's-Salah deme; ''Evlerinizde namaz kılınız" söyle, demiştir. İbn-i Abbas (r.a.)'ın maksadı yağış mazereti sebebiyle kolaylık sağlandığının halka bildirilmesidir. Çünkü İbn-i Ömer (r.a.)'in Buhari'deki rivayeti ve Ebu Hureyre'nin İbn-i Adiyy el-Kamil'inde tahric ettiği hadislerinde müezzinin 'Sallu el-buyutikum" veya 'Sallu el rihalikum' sözünün ezan bittikten sonra söyleneceği belirtilmiştir,' demiştir. Bu babta rivayet edilen hadisler soğuk rüzgar ve yağışın Cuma na,mazına ve vakit namazının cemaatına gitmemek için meşru mazeret olduklarına delalet ederler. Bu hususta alimler arasında ihtilaf (görüş farklılığı) vardır, şöyle ki: 1- Hanefi mezhebine göre çok yağmur, fazla çamur ve şiddetli soğuk Cuma ve cemaata gitmemek için meşru mazeretlerdir. Şiddetli karanlık da böyledir. Fakat rüzgar mazeret değildir Ancak şiddetli rüzgar geceleyin mazeret sayılır. 2- Şafiiler'e göre şiddetli yağmur veya şiddetli soğuk gece olsun, gündüz olsun cemaata gitmemek için meşru mazerettir. Sahih kavle göre çamur da böyledir. Elbiseyi ıslatacak durumdaki kar da mazerettir. Şiddetli sıcaklık da böyledir. Rüzgar mazeret değildir. Ancak geceleyin esen soğuk rüzgar da mazeret sayılır. Cemaata gitmemek için mazeret sayılan şeyler Cuma namazı için de mazeret sayılır. 3- Malikiler'e göre şiddetli yağmur ve fazla çamur Cuma ve cemaata gitmemek için mazerettir. 4- Hanbeliler'e göre karanlık gecede esen soğuk rüzgar şiddetli olmasa bile cemaata gitmemek için mazerettir. Keza yağmur veya çamur kişiye eziyet veriyorsa Cuma ve cemaata gitmemek için mazeret sayılır
- Bāb: ...
- باب ...
Musa bin Talha'nın babası (Talha bin Ubeydillah) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Biz namaz'a dururduk. (Bu esnada) hayvanlar da önümüzden geçerdi. Bu durum Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlatıldı. Bunun üzerine O: «Birinizin önünde semerin arka kaşı gibi bir şey olsun. Artık önünden geçen ona zarar vermez.» buyurdu." TAHRİC ve AÇIKLAMA: Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud da bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir. Tirmizi, bunun hasen-sahih olduğunu söylemiştir. Mu'hiretü'r-Rahl: Semerin arka kaşıdır. Binici ona dayanır. Mu'hara ve Muahhara da okunabilir. EI-Menhel'de beyan edildiğine göre semerin arka kaşının uzunluğu hususunda ihtilaf vardır. Bir arşın kadar olduğunu söyleyen vardır. Meşhur kavle göre 2/3 arşın kadardır. Bir arşın veya daha uzun olabildiğini söyleyenler de olmuştur. SÜTRE NE KADAR OLMALIDIR? El-Menhel yazarı "Sütre'' babında şöyle der: ''Fıkıhçılar sütrenin kalınlığı ve uzunluğun\ln ne kadar olmasının gerekliliği husüsunda i h til af etmişlerdir. Şöyle ki : 1- Nevevi: 'Sütrenin uzunluğunun semerin arka kaşı kadar olması esastır. Kalınlığı hakkında bağlayıcı bir hüküm yoktur. Bize (= Şafiiler'e) göre kalını da incesi de kafidir. Delilimiz de Ebu Hureyre (r.a.)'in Nebi (s.a.v.)'den rivayet ettiği şu mealdeki hadistir: ''...Kıl kadar ince olsa bile semerin arka kaşı misli olan sütre kafidir." (Nevevi başka hadisi de delil göstermiştir. Buraya aktarmaya gerek görmedim.) 2- Hanbeliler de Şafiiler gibi hükmetmişlerdir. 3- Hanefiler'e göre uzunluğu bir arşın, kalınlığı da en az mızrak gibi olacaktır. Bu miktardan küçük olan sütre ile mendupluk hasıl olmaz. Hadisin: ''Artık önünden geçen ona zarar vermez.'' cümlesinden kasdedilen mana şudur: 'Anlatılan sütre bulununca sütrenin önünden geçenler namaza duran şahsın namaz sevabından bir şey eksiltmez.' Namaza duran şahıs ile sütresi arasından geçmek ise yasaktır. Nebi (s.a.v.) sütreye doğru duranın sevabının, sütrenin ilerisinden geçenlerle eksilmiyeceğini haber vermiştir. Çünkü kişi namazda olduğunu bildiren muteber işareti koymuştur. Hadisteki zarar ifadesi ile namazın eksikliği kasdedilmiştir. Şu halde sütre koymadan kırda, çölde ve önü açık olan bir yerde namaza durulduğunda, önünden bir şeyin geçmesi namazın sevabını eksiltir.'' SÜTRENİN HÜKMÜ : Sütreye doğru namaz kılmak dört mezhebin ittifakıyla mendubtur. İmam ve münferid için hüküm budur. İmamın sütresi, cemaat için de geçerlidir. Sütreyi terketmek günah değildir. Hanefi, Maliki ve Hanbeli mezhebIerine göre sütre, duvar, direk ve kaya gibi taşınmaz eşyadan olabildiği gibi, taşınır eşyadan da olabilir. Şafii mezhebine göre sütreler değer bakımından dört kısma ayrılır. Bir sıradaki sütre'nin ittihaz edilmesi mümkün iken bir sonraki sırada olan sütreyi ittihaz etmek muteber değildir. Yani sütre'ye doğru durulmamış sayılır. O kısımlar sırayla şöyledir: 1- Duvarlar ve sütunlar gibi taşınmaz ve temiz şeyler. 2- Yere dikilen harbe, baston gibi taşınır şeyler. 3- Üzerinde namaz kılınan seccade ve benzeri şeyler. Sergi mescidin mefruşatından olursa sütre sayılamaz. Yani mescid içinde serili herhangi bir seccade ve benzeri yaygı üzerinde namaza durmakla sütre ittihaz edilmiş sayılamaz. 4- Yere çizilen çizgi. Sütrenin şartları ve bununla ilgili meseleleri öğrenmek için fıkıh kitabıarına müracaat edilmesi gerekir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için seferde bir harbe çıkarılırdı. O, (namaz kılmak istediği zaman) harbeyi yere dikerek ona doğru namaz kılardı. Diğer tahric: Buhari, Müslim, Nesai ve Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bir hasırı vardı. Gündüz yere serilirdi. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) geceleyin de o hasırı hücre gibi yaparak ona doğru namaz kılardı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Biriniz namaza durmak istediği zaman (duvar gibi) bir şeye doğru dursun. Eğer bulamazsa yere bir asa diksin. Şayet (bunu da) bulamazsa bir çizgi çizsin. Artık önünden geçen şeyler ona zarar vermez.» Diğer tahric: Ebu Davud, Ahmed, İbn-i Hibban ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Büsr bin Said (r.a.)'den rivayet edildiğine göre demiştir ki: Namaz kılanın önünden geçmenin hükmünü sormam için beni Zeyd bin Halid (r.a.)'in yanına gönderdiler. (Ben de gidip sordum.) Bunun üzerine Zeyd (r.a.), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu bana haber verdi: «Kişinin kırk (zaman) yerinde beklemesi (zahmeti), namaz kılanın önünden geçmesi (günahın) dan onun için daha hayırlıdır.» (Ravi) ''Süfyan demiştirki: «Kırk yıl mı, kırk ay mı, kırk sabah mı, kırk saat mı? bilmiyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Büsr bin Said (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Zeyd bin Halid (r.a.) (kendisini) Ebu Cuheym el-Ensari (r.a.)'in yanına göndererek : Namaza duran şahsın önünden geçen adam (ın girdiği günah) hakkında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den ne işittin? diye sordurmuş. Ebu Cuheym (r.a.) de: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu işittim, demiştir: «Sizden birisi, din kardeşi namaz kılarken onun önünden geçmesi sebebiyle kendisi için ne (kadar günah) bulunduğunu bilseydi, şüphesiz kırk (zaman) beklemesi (zahmeti), kendisinin geçmesinden (dolayı) yüklendiği günahtan) daha hayırlı olurdu.» Ravi demiştirki: «Kırk yıl mı, kırk ay mı, kırk gün mü? bilmiyorum.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Her hangi biriniz (din) kardeşi namazdayken önünden aykırı geçmekte ne kadar günahı yüklendiğini bilse, yüz yıl yerinde durması, attığı adımdan, şüphesiz daha hayırlı olur.» Not: Zevaid'de: Hadisin isnadı hakkında söylenti vardır. Çünkü ravi Ubeydullah bin Abdirrahman'ın amcasının adı Ubeydullah bin Abdillah'tır. Ahmed bin Hanbel, Onun hadislerinin münker olduğunu söylemiştir. Fakat İbn-i Hibban; Onun hadislerinin zayıflığının, oğiunun kendisinden rivayet ettiği hadislere mahsus olduğunu söylemiştir, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Abbas (r.a.)'dan şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Arafe'de (imam olarak) namaz kılıyordu. Bu esnada ben ve el-Fadl (bin Abbas) (r.a.) bir dişi eşeğe binmiş olarak oraya gelerek (birinci) saffın bir kısmının önünden geçtikten hemen sonra (saffin önünde) merkebden inerek saffa girdik. Bu hadisi Kütüb-i Sitte sahibIerinin hepsi, Ahmed , Malik ve Beyhaki müteaddit senedlerle ve az lafız farkıyla uzun ve kısa metinler halinde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü's-Seleme (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ümmü Seleme (r.a.)'in odasında namaz kılıyordu. Abdullah veya Ömer bin Ebi Seleme (r.a.), Onun önünden geçmek istedi. Nebi s.a.v. eliyle işaret etti. Çocuk da geri dönüp Zeyneb binti Ümmi Seleme (r.a.) (Omun önünden) geçmek istedi. Nebi s.a.v. eliyle şöylece işaret etti. Buna rağmen Zeyneb (r.anha) (onun önünden) geçti. Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirince: «Kadınlar (muhalefet etmek hususunda) erkekler'e galibtirler. buyurdu.» Not: Zevaid'de: Hadisin isnadında zayıflık vardır. Burada ravi Muhammed bin Kays. babasından rivayet etmiştir. Bazı nüshalarda, annesinden rivayet etmiştir. Babası da, annesi de tanınmıyor, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «(Namaz kılanın önünden geçen) siyah köpek ve hayızlı kadın, namazı keser.» Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Tahavi ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: «(Namaz kılanın önünden geçen) kadın, köpek ve eşek, namazı keser.» Not: Zevaid'de: Hadisin isnadı sahlhtir. Nitekim Buhari, bunun bütün ravileriyle delil getirmiştir, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Muğaffel (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: «(Namaz kılanın önünden geçen) Kadın, köpek ve eşek namaz'ı keser.» Not: Zevaid'de: Hadisin isnadı hakkında söylenti vardır. Çünkü bazı alimler, ravi Cemil bin el•Hasen'i yalanlamışlar. diğer bir kısım alimler Onu sika saymışlardır, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zerr(-i Ğifari) (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: «(Namaza duran) Adamın önünde semerin arka kaşı kadar bir şey bulunmadığı zaman (onun önünden geçen) kadın, merkep ve siyah köpek namazı keser.» (Ravi Abdullah bin Samit) Demiştir ki: Ben: Ya Ebu Zerr! Siyah köpeğin kırmızı köpekten farkı nedir? diye sordum.. Ebu Zerr: Sen bana sorduğun gibi, ben de Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sordum da; bunun üzerine O: «Siyah köpek şeytandır.» buyurdu." Diğer tahric: Bu hadis'i Buhari hariç Kütüb-i Sitte sahipleri. Tahavi ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Hasan el-Ureni (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Namaz kılanın önünden geçmekle namazı kesen şeyler Abdullah bin Abbas (r.a.)'ın yanında anlatıldı. (Konuşmacılar) köpek eşek, ve kadını zikrettiler. Bunun üzerine İbn-i Abbas (r.a.) : Oğlak hakkında ne dersiniz? Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün (imam olarak) namaz kılıyordu. Bir oğlak giderek Onun önünden geçmeye çalıştı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (geçmesine mani olmak için) ondan önce kıble tarafına gitti (geçiş yerini daralttı) dedi. Not: Zevaid'de: Bu hadisin isnadı sahihtir. Lakin munkatidir, denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Sizden birisi namaza durmak istediğinde bir sütreye doğru durup namaz kılsın, sütreye yakın dursun ve önünden hiç bir kims»yi geçirmesin. Eğer bir kimse (buna rağmen) gelerek geçmeye çalışırsa onunla mukatele etsin. (Onu şiddetle def etsin). Çünkü o ancak bir şeytandır.» Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Ebu Davud salat; Nesaî, kasame; Muvatta', kasr; Ahmed b. Hanbel, III, 34, 44. BUHARİ RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN MÜSLİM RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN EBU DAVUD RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Biriniz namaz kılarken önünden her hangi bir kimseyi geçirmesin. Eğer geçmek isteyen kişi geçmemezlikten imtina ederse namazdaki adam onunla mukatele etsin. Çünkü geçmek isteyenin arkadaşı şeytan onun beraberindedir.» Münkedir dediki: «…..Çünkü Uzza onunla beraberdir. »
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) geceleyin namaz kılardı. Ben de kendisi ile kıb!e arasında cenaze gibi aykırı uzanmış bulunurdum." Diğer tahric: Buhari, Müslim. Ebu Davud. Nesai, Ahmed ve' Tahavi de müteaddit senedIerle, kısa ve uzun metinler halinde rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 958’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme (r.anha)'den rivayet edildiğine göre: Onun yatağının Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in secde ettiği yerin hizasında olduğunu söylemiştir. AÇIKLAMA 958’de
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallalhıhu Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Meymune (r.anha)'dan rivayet edildiğine »öre şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaz kılardı. Ben de Onun hizasında bulunurdum. Secde ettiği zaman çok defa elbisesi bana dokunurdu. Diğer tahric: Buhari , Müslim ve Ebu Davud AÇIKLAMA(956, 957, 958): Nebi (s.a.v.)'in gece namaz kılarken Aişe (r.anha)'nın cenaze gibi Onunla kıble arasında yatakta uzanmış olarak uyuduğu müteaddit rivayetlerden anlaşılıyor. Bazı rivayetlerde şu ilave de vardır: "Nebi (s.a.v.) vitir namazını kılmak isteyince Aişe (r.anha)'yı uyandırırdı. Aişe (r.anha) de vitir namazını kılardı.'' Bu üç hadis namaz kılanın önünden kadının geçmesiyle namazın bozulmadığına hükmeden alimler için birer delildir. Çünkü cenaze gibi namaz kılanın önünde aykırı olarak uzanmış olarak kadın namazı bozmayınca oradan geçen kadının hiç de bozmaması gerekir. Çünkü fitne korkusu bakımından kadının uzanmış olarak namaz kılanın önün de bulunması daha tehlikelidir. Kadının geçmesiyle namazın bozulduğuna hükmeden alimler bazı cevaplar vermişler ise de onları burada anlatmaya gerek görmüyorum. BU HADİSTEN ÇIKARILAN FIKIH HÜKÜMLERi 1- Uyuyan bir kimseye karşı namaz kılmak caizdir. Bazıları bundan sonra gelen hadisi delil göstererek mekruh olduğunu söylemiş ise de o hadis zayıf olduğu için bunda kerahet yoktur. 2- Namaz kılanm önünde kadının uzanmış olması namazı bozmaz. 3- Namaz kılan erkeğin elbisesinin bir kadın'a dokunması namaza zarar vermez. Bu hususta temiz kadın ile hayızlı kadın arasında bir fark yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir : «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) konuşan ve uyuyan kimsenin arkasında namaz kılmayı yasaklamıştır.» Tahric: Bu hadisi Ebu Davud ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Bunun bir benzerini Bezzar, İbn-i Ömer (r.a.)'den, Tabarani de Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), imamdan önce rüku' ve secde etmememizi bize öğretirdi ve : «İmam tekbir aldığı zaman siz de tekbir alınız ve secde ettiği zaman siz de secde ediniz.» buyururdu." TAHRİC’İ VE AÇIKLAMASI 963’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu, demiştir: «Başını imamdan önce kaldıran kişi Allah'ın onun başını eşek başına çevirmesinden korkmaz mı?» TAHRİC’İ VE AÇIKLAMASI 963’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Ben hakikaten yaşlandım. Onun için ben rüku' ettiğim zaman siz de rüku' ediniz ve ben secde ettiğim zaman siz de secde ediniz. Benden önce ne rüku'a ne de secdeye gidene rastlamıyayım.» Not: Zevaid'de: Bunun isnadı hakkında söylenti vardır. Çünkü ravilerinden Darim'in meçhul olduğunu Zehebi söylemiş, İbn-i Hibban ise onu sikalar arasında zikretmiştir, denilmiştir. TAHRİC’İ VE AÇIKLAMASI 963’te
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye bin Ebi Süfyan (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buvurdu demiştir : «Benden önce rüku' ve secde etmeye kalkışmayınız. (Çünkü sizden önce) rüku ettiğimde sizi geçtiğim süre ne ise, rüku'dan kalktığım zaman zarfında siz onun (ikmali) ile bana yetişmiş olursunuz ve (sizden önce) secde ettiğimde sizi geçtiğim süre ne ise secdeden kalktığım zaman zarfında siz onun (ikmali) ile bana yetişmiş olursunuz. Ben hakikatan yaşlandım.» TAHRİC VE AÇIKLAMA (960, 961, 962, 963): Ebu Hureyre (r.a.)'in ilk hadisini Müslim de rivayet etmiştir. Hadis, imam'a uyanların imamdan önce rüku'ya gitmelerinin veya secde etmelerinin yasak olduğuna ve cemaatın davranışlarının imam'ın davranışlarını izlemesinin emredildiğine delalet eder. Ebu Hureyre (r.a.)'in ikinci hadisini Kütüb-i iSitte sahiplerinin hepsi ve Beyhaki rivayet etmişlerdir. Bazı rivayetlerde az lafız farkı vardır. Hadis, imam'a uyan kişinin, imam'dan önce başını kaldırmamasının gerekliliğine ve böyle yapanın başının eşek başına çevrilmesinden korkmasının beklendiğine delalet eder . İmam'dan önce başını kaldıranın başının eşek başına çevirilmesi korkusuna dair hadisteki tehdit, muhtelif şekillerde yorumlanmıştır. Tirmizi, bu hadisi. babımıza benzer bir babta rivayet etmiş olup Şerhi Tuhfe yazarı bu tehdidin yorumlarını şöylece anlatmıştır . ''Hadisteki tehdidin yorumu hakkında ihtilaf vardır: Bir kavle göre tehdit cümlesi, mecazi mana taşır. Çünkü eşek ahmaklıkla meşhurdur. İmama uymanın farz olduğunu bilmiyecek veya bildiği halde küçümsiyecek kadar cahil olan kişi için eşek kelimesi mecazi manada kullanılmıştır., Bir çok kimse bu suç'u işlediği halde bugüne kadar hiç birisinin başının hakikaten eşek başına çevirilmemiş olması bu yorumu teyid eder, denmiştir. Fakat böyle bir olayın bu güne kadar vuku bulmamış olmasının bu yorumu teyid etmesi kesin değildir. Çünkü hadis böyle hareket edenin başının eşek başına çevirileceğine ve bunun hemen olacağına delalet etmez. Hadisin delalet ettiği mana, böyle davranan şahsın bu cezaya hazırlanmış olmasıdır.. Bir şeye hazırlanmak, o işin gerçekleşmesi için yeterli değildir. İbn-i Dakiki'l-İyd'in bildirdiğine göre İbn-i Büreyde Hadisteki ''Çevirilme'' ile gerçekten eşek başına mesholmak veya maddi görünüşün değişmesi yahu,t manevi görünüşün değişmesi veyahut maddi ve manevi görünüşün değişmesi kasdedilmiş olabilir. Bazı alimler. bu tehdidi zahirine göre yorumlamışlardır. Çünkü buna bir engel yoktur. Hatta Ebu Malik El-Eş'ari (r.a.)'ın hadisi bu ümmet içinde mesholmak olayının meydana gelmesinin mümkün olduğuna delalet eder, demiştir. İbn-i Hibban'ın bir rivayetinde: Allah'ın onun başını köpek başına çevirmesinden ... '' buyurulmuştur. Bu rivayet mezkur tehdidin, zahirine göre yorumlanması şeklini kuvvetlendirir. Çünkü başını imam'dan önce kaldıranın ahmaklık bakımından eşeğe benzemesi münasebeti bu rivayette yoktur. Diğer taraftan hadiste adamın başının istikbalde (gelecekte) eşeğin başına çevirilmesi korkusundan söz edilmiştir. Eğer, adam'ın ahmakça hareketi bakımından eşeğe benzetilmesi kasdedilmiş olsaydı istikbal kaydı olmaksızın: "Onun başı eşeğin başına benzer.- gibi bir ifade kullanılacaktı. Zira adam'ın ahmakça davranışı bil-fiil sabit olmuş olur. Artık böyle olmasından korkulur tabiri uygun sayılamaz. ---Bu açıklama Fethü'l-Bari'den alınmıştır. --- Bence kuvvetli ve açık görüş, hadisin zahirine göre manalandırılmasıdır. Tevile (yorum'a) hiç ihtiyaç yoktur. Kaldı ki tevil yorumu hakkında Hafız'ın el-Fetih'te beyan ettiğı itirazlar da vardır. Bazı hadisçilerden nakledilen şu kıssa da hadisin zahirine göre manalandırılmasını teyid eder (destekler); Hadis alimlerinden birisi, meşhur bir hadis şeyhinden hadis almak için Şam'a giderek ondan bir hayli hadis alıyor. Şeyh bu sürece ders verdiği halde yüzünü göstermiyerek perde arkasında hadis okutuyor. Öğretim süresi uzayınca, şeyh bir gün yüzündeki nikabı açıyor. Yüzünün eşek yüzüne dönüştüğünü gören misafir alim, dehşete kapılıyor. Bunun üzerine şeyh: ''Evladım! Sakın namaz kılarken imam'dan önce başını kaldırma. Çünkü ben bu hadisi okuduğumda, imam'dan önce başını kaldıranın başının eşek başına çevirilmesine pek ihtimal vermedim. Ve imam'dan önce başımı kaldırdım da yüzüme bu felaket geldi'', demiştir.'' Hadisin: ''İmam'dan önce başını kaldıran... '' lafzı umumi (genel) dir. Gerek rüku'dan ve gerekse secdeden başını imamdan önce kaldıran kimse bu tehdide maruzdur. Ebu Davud hariç diğer Kütüb-i Sitte sahipIerinin rivayetleri de böyledir. Ebu Davud'un rivayetinde; ''ve imam secdede iken ... '' kaydı vardır. Onun zahirine göre tehdit secdeden kalkışa mahsustur. Ancak hadis alimleri, bu rivayette secde hali ile yetinilmiştir. Rüku da böyledir, demişlerdir. Secde daha önemli olduğu için özellikle dikkatlerin ona çekilmesi istenmiş olabilir. Ebu Musa (r.a.}'ın hadisi notta belirtildiği gibi Zevaid türündendir. Hadisteki: 'بدنت' şeddeli olarak 'Tef'il' babındandır. Manası da ''Yaşlandım.'' demektir. بدنت fiili şeddesiz olamaz. Çünkü şeddesiz olunca bedaret (= şişmanlamak) kökünden türeme olur. Manası da "Şişmanladım. demektir. Halbuki Nebi (s.a.v.) şişman değildi, diyerek fiilin şeddeli olmasının zaruri olduğunu söyleyenler vardır. Sindi ise mezkur fiilin iki şekilde de okunabileceğini söyleyerek şeddesiz okunması halinde gösterilen engelin, mahzur teşkil etmediğini savunarak şöyle demiştir: 'Nebi (s.a.v.)'in mu'tedil bir şişman olduğu rivayet edilmiştir. Aişe (r.anha}'dan: "Vaktaki yaşlandı ve şişmanladı..." mealinde rivayet vardır.' Nebi (s.a.v.) şunu buyurmak istemiş olur: Ben artık yaşlandım. Yani hızlı eğilip kalkmam veya artık şişmanladım. Hızlı eğilip kalkmam. Namaz kıldırdığımda acele etmeyiniz. Benden önce rüku' etmeyiniz. Ben rüku' edince siz o zaman rüku' ediniz. Ben rüku'dan başımı kaldırmadıkça siz başınızı kaldırmayın. Keza ben secde edince siz de secde ediniz. Sakın benden önce rüku' edene veya benden evvel secde edene rastlamıyayım. Hadis namazdaki eğiliş ve kalkışlarda cemaatın imamdan önce davranmasının yasaklığına ve cemaatın hareketlerinin imam'ın hareketinden sonra olmasının emredildiğine delalet eder. Muaviye (r.a.)'ın hadisini Ebu Davud ve İbn-i Hibban da rivayet etmişlerdir. Bu hadiste Nebi (s.a.v.) şunu buyurmak istemiştir: "Benden önce rüku'a gitmeyiniz. Keza benden önce secdeye gitmeyiniz. Bilakis ben rüku'ya gidince, siz de beni takib ediniz. Yani biraz sonra rüku'a varınız. Ve benden sonra rüku'dan kalkınız. Secdede de böyle davranınız. Hareketinizin benim hareketimden biraz sonra oluşundan dolayı; rüku' ve secdedeki kalışlarınızın, benim kalışımdan süre bakımından eksik olmasından endişe etmeyiniz. Çünkü rüku' ve secdeye varışınız, benim varışıından sonra olduğu gibi, kalkışınız da benim kalkışımdan sonradır. Durum böyle olunca sizden biraz önce rüku' ve secdeye varmakla henüz siz varmadan önce kaldığım az miktara karşılık, rüku' ve secdeden kalktığım zaman biraz durmakla o farkı kapatmış olursunuz ve böylece sizin rüku' ve secde miktarı benimki kadar olur.'' Bu babta geçen hadisler imam'dan önce rüku veye. secdeye varmanın veya onlardan önce kalkmanın yasak olduğuna ve imam'a uyan kimsenin iimam'dan biraz sonra davranmasının gerekliliğine delalet eder. TAHARRÜM TEKBİRİ. RUKU - SECDE VE SELAMDA İMAM'A UYMANIN HÜKMÜ : Gerek ruku ve gerek secdede gerekse namaz'a başlarken ve namazdan çıkarken imama uymak hususundaki 4 mezhebin görüşleri hakkında el-Menhel yazarı "imam oturarak namaz kıldırır'' babında şöyle der: "1- İmam'a uyanın imamdan sonra taharrum tekribini alması Maliki, Şafii, Hanbeli alimlerine ve Hanefiler'den Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre mecburidir. Bunlara göre imamla beraber veya imam'dan önce taharrum tekbirini alan kimsenin namazı bozulur. İmam taharrum tekbirini alarak namaza başladıktan sonra cemaatın taharrum tekbirini alması gerekir. Ebu Hanife'ye göre cemaat imamla beraber taharrum tekbirini almalıdır. İmam'dan önce tekbir alamaz. İmam'dan geç l<alması da fazileti azaltır. 2- Rüku ve secdeye varış, bunlardan kalkış ve namazdaki benzeri hareketlere gelince Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebIerine göre bu hareketleri imamla beraber yapmak mekruhtur. Cemaatın hareketi imam'ın hareketinden biraz sonra olmalıdır. Mesela, imam önce rüku'ya varmalı ve henüz rüku'dan kalkmamış iken cemaat rüku'a varmalıdır. Beraber rüku'da kalındıktan sonra önce imam kalkmalı cemaat da imamı takip etmelidir. Bu hareketleri imamdan önce yapmak cumhürun ittifakiyle haramdır. Ama namazı bozmaz. Bu hususta ayrıntılı bilgi için fıkıh kitaplarına başvurmak gerekir. Çünkü bazı hallerde bu nevi hareketler namazı bozar.) İbn-i Ömer (r.a.), bir rivayete göre Ahmed bin Hanbel ve Zahiriye mezhebine mensub alimler: İmamdan önce rüku ve secdeye varanların veya imamdan önce bunlardan kalkanların namazı bozulur, demişlerdir. Onlara göre namazdaki diğer hareketler de böyledir. EI-Mugni'de Ahmed bin Hanbel'den naklen şöyle denilmiştir: 'Namazda imamdan önce davrananın namazı yoktur. Eğer böyle yapan için muteber bir namaz bulunmuş olsaydı, onun azaba müstahak olmasından korkulamayacaktl. Bilakis sevaba kavuşması umulacaktı.' 3- Namazda selam verilmesi konusunda da imama uymak, yani imamdan sonra selam vermek gerekir. Eğer imama uyan şahıs, imamla beraber veya imam'dan önce bile bile selam verirse, Maliki ve Hanbeli alimlerine göre namazı bozulur. Bunlara göre sehven imamdan önce selam veren kişi, imam'ın selamından sonra ,tekrar selam vermek zorundadır. Aksi takdirde namazı bozulur. Şafiiler'e göre imam'dan önce bile bile selam verenin namazı bozulur, İmamla beraber selam verenin hükmü de bir kavle göre böyledir, En sahih olan kavle göre mekruhtur. Selam hususunda Ebu Hanife'den iki rivayet vardır: Bir rivayete göre imamla beraber selam verilmelidir', İkinci rivayete göre imam'dan sonra selam verilmelidir. Ebu Yusuf ve Muhammed'in kavli, Ebu Hanife'den olan ikinci rivayet gibidir. Kuvvetli sayılan kavil budur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Henüz namazdan çıkmamış iken kişinin çokça alnını meshetmesi cefanın bir çeşididir.» Not: Senedin ravilerinden Harun'un zayıflığına alimlerin ittifak ettikleri, Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (bin Ebi Talib) {r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (kendisine) şöyle buyurdu, demiştir : «(Ya Ali!) Sen namazda iken parmaklarını çıtlatma.» Not: Zevaid de: İsnad’daki Harise zayıftır. deniyor
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), kişinin, namazda ağzını (bir şeyle) örtmesini yasaklamıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ka'b bin Ucra (r.a.)'den rivayet edildiğinegöre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem). bir adam'ı namazda ellerinin parmaklarını birbirinin arasına geçirmiş olduğu halde gördü ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun parmaklarını birbirinden ayırdı.'' Diğer tahric: Ahmed, Tirmizi, Ebu Davud. İbn-i Hibban ve Beyhaki de Ka'b (r.a.)'ın hadisini değişik lafızlar ve farklı tarikIerle rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şüyle buyurdu, demiştir : «Biriniz esniyeceği zaman elini ağzının üstüne koysun ve (Haaa diyerek) bağırmasın. Çünkü şeytan, onun bağırmasından dolayı güler.» Not: Zevaid'de: Hadisin isnadında Abdullah bin Said bulunur. Alimler onun zayıflığına ittifak etmişlerdir. denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Adiyy bin Sabit'in dedesi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Namazda iken tükürmek, sümkürmek, hayız haline girmek ve uyuklamak şeytandandır.» Not: Zevaid'de bildirildiğine göre seneddeki ravi Ebu'l•Yakzan'ın adı Osman bin Umeyr'dir. Alimler onun zayıflığı hususunda ittifak etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr (bin el-As) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Üç kişi vardır ki; hiç bir namazı makbul değildir: Bir kavim, imamlığından hoşlanmadığı halde onlara imamlık eden adam, namaza hep arkasından (yani vakti kaçırdıktan sonra) gelen adam ve azat edilmiş olan şahsı köle olarak kullanan adam.»
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Üç kişi vardır ki namazları başlarından bir karış yükselemez; Bir kavim, imamlığından hoşlanmadığı halde onlara imamlık eden adam, kocası kendisine kızgın olduğu halde geceleyen kadın ve birbirine küs duran iki kardeş.-" Not: Hadisin isnadının sahih ve ricaIinin sika olduğu. Zevaid de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Muse'l-Eş'ari (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «İki kişi ve yukarısı (fazlası) bir cemaattir.» Not: Ravi er-Rabi ve .oğlu Bedr'in zayıf oldukları, Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Ben bir gece teyzem Meymune (r.anha)'nın yanında (= odasında) yattım. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir süre yattıktan sonra) kalkıp gece namazını kılmaya başladı. Ben de Onun sol tarafında namaza durdum. Bunun üzerine O benim elimden tutup sağ tarafına (çekerek) durdurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), akşam namazını (n farzını) kılıyordu. Ben gelip O'nun solunda namaza durdum. O, beni (çekerek) sağ tarafına durdurdu." Not: Zevaid'de beyan edildiğine göre. bu hadisin senedindeki ravi Şürahbil zayıftır. Zayıflığını söyleyen bir kişi değildir. Hatta bazıları onu yalancılıkla itham etmişlerdir. Fakat İbn-i Hibban onu sika raviler arasında zikretmiş, kendi sahihinde bu hadisi Şürahbil tariki ile rivayet etmiştir. İbn-i Huzeyme de kendi sahih'inde bunu aynı tarik ile rivayet etmiştir HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- İki kişi ile cemaat kurulur. 2- Birinci maddedeki hüküm farz namazı da kapsar. 3- Tek başına namaza duran yani imamlığa niyet etmemiş olan kimseye uymak caizdir. 4- Namaz içinde namazın gereği olan hareket, namazı bozmaz. 5- İmam'a uyan bir kişi ise imamın sağ tarafında durmalıdır. 6- İmama uyan tek kişi imam'ın sol tarafında durduğu takdirde imam onu sağ tarafına usulü dairesinde geçirmelidir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (bin Malik) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), akrabasından bir kadına ve bana namaz kıldırdı. (Namaza durulacağı zaman) beni sağ tarafında durdurdu. Kadın da bizim arkamızda namaza durdu." Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud el-Ensari (r.a.)'den; şöyle demiştir: Namaz (a durduğumuz) da (Saffın düzgünlüğünü bilmek için) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) omuzlarımıza ellerdi ve: «(Saflarda) karışık durmayınız ki kalbleriniz de karmakarışık olmasın. Sizden en akıllı olanlar (namazda) bana yakın dursun. Sonra (akıllılık bakımından) onlara yakın olanlar dursunlar. Daha sonra, oldukça onlara yakın olanlar dursun.» buyururdu. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davıd. Tirmizi. Ahmed ve Nesai de bu hadisi az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (bin Malik) (r.a.)'den rivayet edildiğine güre şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), muhacirlerin ve Ensarın, (namaz hükümlerini) kendisinden almaları için (namazda) zatına yakın durmalarından hoşlanırdı." Not: Ravilerinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir. Diğer Tahric: Tirmizi bu hadisin rivayet olunduğunu söyleyerek yalnız metnini manayı etkiIemeyen az bir lafız farkı ile rivayet etmiştir. Camiü's-Sağir de beyan edildiğine göre Ahmed bin Hanbel ve Hakim de bu hadisi rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said(-i Hudri) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir ; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ashabında bir gerileme (= Ön safta durmaktan kaçınma) gördü ve onlara: «İleri geliniz ve bana uyunuz. Sizden sonrakiler de size uysunlar. (Ön saftan) geri durmaya devam eden bir kavmi nihayet Allah geriletir.» Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Malik bin el-Huveyris (r.a.)'den; şöyle söylemiştir: Ben bir arkadaşımla beraber Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına vardık. Geri dönmek istediğimiz zaman O, bize : «Namaz vakti olunca ezan okuyunuz, ikamet ediniz ve (yavaşça) büyük olanınız size namaz kıldırsın.» buyurdu. Diğer tahric: Buhari. Müslim. Tirmizi, Ebu Davud ve Beyhaki de bunu uzun ve kısa metin halinde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud (el-Bedri) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Allah'ın kitabını en çok bilen kişi kavmine imamlık eder. (etsin) Eğer onların Kur'an bilgisi eşit ise (Mekke'den Medine'ye) önce hicret eden imamlık etsin. Şayet hicretleri beraber ise yaşça büyük olanı imamlık etsin. Evinde ve hükmü altındaki yerde adama imamlık edilmesin. Oturması için evinde kendisine tahsis edilmiş olan yerinde de oturulmasın. Ancak onun izni ile (bu işler) olur.» Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Ahmed ve İbn-i Hibban
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hazm (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Sehl bin Sa'd-i Saidi (r.a.) kavminin gençlerini namaz kıldırmak için öne geçirirdi. Kendisine: İslamiyet'te yüce bir kıdemin bulunduğu halde sen (niçin böyle) yapıyorsun? (Kendin namaz kıldırmıyorsun) denildi. O şöyle dedi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim : «İmam zamin (kefil)dir. Eğer namazı iyi kıldırırsa sevap hem onadır hem cemaatadır. Şayet fena kıldırırsa vebali onadır. Yani cemaata değildir.» Not: Zevaid'de: Bunun isnadında bulunan ravi Abdülhaınid'in zayıflığına alimler ittifak etmişlerdir, denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Haraşa kardeşi Selamet binti'l-Hür (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: «İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki ayakta bir saat bekliyecekler de onlara namaz kıldıracak bir imam bulamıyacaklardır.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ali el-Hemedani (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Bir gemi ile yolculuğa çıkmış, gemi’de Ukbe bin Amir el-Cüheni (r.a.) da varmış. (Ebu Ali şöyle der): Farz namazlardan birisinin vakti oldu. Biz Ukbe (r.a.)'den bize namaz kıldırmasını istedik ve : Şüphesiz imamlık hepimizden fazla senin hakkındır, sen Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ın sohbeti ile müşerref olmuş bir sahabisin, dedik. Ama o bundan imtina etti ve şöyle dedi: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem)'den şöyle buyururken işittim: «Kim insanlara namaz kıldırır da isabetli (— eksiksiz) kildırırsa namaz (ın sevabı) hem onadır, hem cemaatadır. Ve kim şu namaz'dan bir şey eksiltirse vebal onun üzerinedir. Cemaatin üzerinde değildir.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud (el-Ensari) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre bir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek : — Ya Resulallah! Ben falanca (imam) yüzünden sabah namazında bile bile (cemaattan) geri kalıyorum. Çünkü çok uzatıyor, dedi. (Ebu Mrs'ud) (r.a.) (demiştir ki ): Ben, Resulullah (Saliailahu Aleyhi ve Sellem)'i hiç bir vaazında o günkü kadar hiddetli görmemiştim. O (Sullallahu Aleyhi ve Sellem) : — «Ey insanlar! İçinizden bazı kimseler (cemaatı) nefret ettiricidir. Hanginiz cemaata namaz kıldırırsa hafif kıldırsın. Çünkü onların içinde zayıf olanı, yaşlı olanı ve iş - güç sahibi olanı vardır.- buyurdu. Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Ahmed de bunu rivayet etmişlerdir. Aralarında bulunan lafız farkı manayı etkilemez
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'dan şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), namazı kısa ve tam olarak kıldırırdı. Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (bin Abdİllah el-Ensari) (r.a.)'den; şöyle demiştir : Muaz bin Cebel el-Ensari (r.a.) arkadaşlarına yatsı namazını kıldırdı. Namazı bir hayli uzattı. Bu sebeple cemaatimizden bir adam ayrıldı ve namazı yalnız kıldı. Muaz (r.a.)'a durum bildirilince, Muaz: O, münafıktır, dedi. Adam'a bu söz ulaşınca Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girerek, aleyhinde Muaz (r.a.)'m söylediği sözü nakletti. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Muaz (r.a.)'a-: «Ya Muaz! Sen Fettan mı olmak istiyorsun? Halka namaz kıldırdığın zaman Eş-Şems, El-A'la, El-Leyl ve el-AIak sureleri ile kıldır.» buyurdu. Tahric: Kütüb-i Sitte sahibIeri, Ahmed, İbn-i Hibban, Tabarani, Tahavi ve Beyhaki bunu az lafız farkı ile rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Osman bin Ebi'l-As (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni Taife vali olarak görevlendirdiği zaman bana yaptığı son tavsiye ve emir şu idi: Buyurdu ki: «Ya Osman! Namazı hafif kıldır ve halkın hepsini, içlerindeki en zayıf adama göre hesapla. Çünkü şüphesiz onların içinde büyük, küçük, hasta, (evi) uzak ve iş-güç sahibi olanlar vardır.» Diğer tahric: Biraz lafız farkı ile Ebu Davu d, Nesai, El-Hakim ve Beyhaki de
- Bāb: ...
- باب ...
Osman bin Ebi'l-As (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bana buyurduğu son sözü budur: «Sen bir kavme namaz kıldırdığın zaman hafif kıldır.» Diğer tahric: Müslim
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «(Çok defa) ben namaza girerim ve uzatmak isterim de bir çocuğun ağladığını duyunca, ağlaması nedeni ile anasının üzüntüsünü bildiğim için kıraatimi hafifletirim.» Diğer tahric: Buhari. Müslim ve Tirmizi
- Bāb: ...
- باب ...
Osman bin Ebi'l-As (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Ben (namaz kıldırırken) bir çocuğun ağladığını duyarım. Bunun üzerine kıraatimi hafifletirim.»" Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: ''Osman bin Ebi'l-As (r.a.)'ın bu hadisine ait isnad aleyhinde konuşulmuştur, EI-Mizzi et-Tehzib'te: EI-Hasan'ın Osman'dan hadis işitmediği söylenmiş, demiştir. İbn-i Main ve İbn•i Sa'd, senedin diğer ravilerinden Muhammed bin,. Abdillah bin Ulasa'nın sika olduğunu söylemişler ise de, Darekutni onu zayıf saymış, el-Ezdi onun yalancı olduğunu söylemiş ve İbn-i Hibban: O. mevdu hadisleri sikalardan rivayet eder. Tenkitten başka bir şey için onu anmak muhtemel değildir, demiştir. Senedin kalan ravileri sikadır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Gerçekten (çok kere) ben namaza (kıraati) uzatmak niyetiyle dururum da bir çocuğun ağladığını işitince, anasına zahmet olmasın diye (kıraatimi) kısa keserim.» Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Semure es-Süvai (r.a.)'deı\ rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir ; Melekler, Rabb'ları katında saf oldukları gibi niçin sizler de saf olmuyorsunuz? Cabir (r.a.) demiştirki: Biz: Melekler, Rabb'ları katında nasıl saf olurlar? dedik. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Melekler ön safları tamamlarlar (doldururlar) ve safta boşluk bırakmıyacak şekilde birbirlerine sımsıkı yapışırlar.» buyurdu." Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Nesai, Ahmed ve Beyhaki de manayı etkiiemeyen az lafız farkı ile rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «(Namazda) saflarınızı düzgün tutunuz. Çünkü safları düzeltmek namazın, mükemmelliğinden (güzelliğinden) bir parçadır.» Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud, Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'man bin Beşir (Ensari) (r.a.)'den; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaz saffını mızrak veya ok ağacı gibi kılıncaya kadar düzeltirdi. Ravi demiştir ki: (Efendimiz bir defa) bir adam'ın göğsünü saff'tan ileri çıkmış olarak görünce, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Saflarınızı düzeltiniz. Yoksa şüphesiz Allah yüzlerinizi birbirine muhalif kılacaktır.» buyurdu. Diğer tahric: Buhari. Müslim. Ebu Davud. Tirmizi, Nesai, Ahmed ve Beyhaki de az lafız farkı ile bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Şüphesiz, (namazda) saffları dolduranlara Allah rahmet eyler. Melekler de dua ederek günahlarının bağışlanmasını dilerler. Kim safftaki bir boşluğu doldurursa, bu davranışından dolayı Allah onu bir derece yükseltir.» Not: Zevaid'de beyan edildiğine göre bu hadis, İsmail bin Ayyaş'ın hicazlılardan olan rivayeti türündendir kI bu tür rivayeti zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
İrbad bin Sariye (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ön saff (taki cemaat) İçin üç defa ve ikinci saff (takiler) için bir defa İstiğfar ederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' bin A'zib (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu işittim: «Şüphesiz Allah ve melekleri ilk saff (takilere) salat ederler.» Not: Bunun isnadının sahih ve ravilerinin sika olduğu zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Eğer ilk saffta bulunan (hayır ve bereket)'i bilseydiler (bu saff'ta yer alabilmek için) kura atmak tahakkuk edecekti.»" Diğer tahric: Buhari ve Müslim
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin Avf (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Şüphesiz Allah ve melekleri ilk safftta duranlarla salat ederler.» Not: Bunun isnadının sahih ve ricaIinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kadınların şaftlarının en hayırlısı en gerideki saff'tır. Sevabı en az olanı da en öndeki saff'tır. Erkeklerin safflarının en hayırlısı en öndeki saf'tır. Sevabı en az olanı da en gerideki safftır.» Diğer tahric: Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki AÇIKLAMA 1001’de
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Erkeklerin safflarımn en hayırlısı öndeki safftır, sevabı en az olanı da en geridekidir. Kadınların safflarının en hayırlısı en son safftır. Sevabı en az olanı da en öndeki safftır.» Not: Sindi demiştir ki bu hadis Zevaid türündendir. (Yani Kütüb-i Sitte'den yalnız bu sünende rivayet olunmuştur.) Zevaid adlı kitaptan da bu durum anlaşılmaktadır, Lakin Zevaid yazarı bu hadisin senedinin halini açıklamamıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Kurre (bin Eyas bin Hilal) r.a.den; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken sütunlar arasında saff olmaktan menedilirdik ve sütunlardan cidden kovulurduk. Not: Zevaid'de: Bunun isnadında Harun bin Müslim bulunur. Ebu Hatim'in dediği gibi bu zat mechuldür. İbn-i Mace hariç üç sünen sahibi bu hadisi Enss bin Malik (r.a.)'den rivayet etmişlerdir, denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Kavmi tarafından elçi olarak Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Seliem)'e gönderilen hey'etten olan Ali bin Şeyban (r.a.)'den; şöyle demiştir: Biz (Medine'ye gitmek üzere Yemame'den yola) çıktık. Nihayet Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna vardık. Ve O'na biat ettik. Arkasında namaz kıldık. Sonra arkasında diğer bir namazı kıldık. O, namazı bitirince saff'ın arkasında tek duran bir adamı gördü. Ravi demiştir ki: O adam dönüp gideceği zaman Allah'ın Peygamberi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun başına dikilerek ona: «Namazına yönel. (Çünkü) Saffın arkasında tek duranın namazı yoktur.» buyurdu. Not: Hadisin isnadının sahih ve ricalinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Vabisa bin Ma'bed (r.a.)'den; şöyle demiştir: Bir adam, saffın arkasında tek olarak namaza durdu. Namazdan sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ona (namazını) iade etmesini emretti. Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Şüphesiz Allah ve melekleri (namazdaki) saflfarın sağ taraflarına (öncelikle) salat ederler.» Diğer tahric: Ebu Davud ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' bin A'zib (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in arkasında namaz kıldığımız zaman (Mis'ar'ın dediğine göre) bizi çok sevindiren veya beni çok sevindiren şeylerden birisi de O'nun sağ tarafında durmamızdı. Diğer tahric: Müslim. Ebu Davud ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'den: şöyle demiştir: Mescidin sol kısmının muattal (cemaatsiz) kaldığı Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e söylendi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Mescidin solunu (orada namaza durmak suretiyle) imar eden kimseye iki kat sevap yazılır.» buyurdu. Not: Hadisin isnadında, zayıf olan Leys bin Ebi Selim'in bulunduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (bin Abdullah) (r.a.)'den; şöyle demiştir: (Veda haccımta) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ka'be tavafını tamamlayınca (Hz.) İbrahim (Aleyhisselam)'ın makamına geldi. Ömer (bin el-Hattab) (r.a.) : Ya Resulallah! Allah'ın: واتخذوا من مقام إبراهيم مصلى -İbrahim'in makamından bir namazgah ittihaz ediniz- [Bakara 125] ayetinde buyurduğu babamız İbrahim'in makamı burasıdır, dedi. Ravi el-Velid demiştir ki ben Malik (bin Enesl'e: Ömer (r.a.): واتخذوا naam-ı celilini şöyle mi (yani ittihaz ediniz, anlamını ifade eden emir fiili olarak mı) okumuştur? diye sordum. Malik: Evet, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes hin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Ömer (bin el-Hattab) (r.a.) şöyle demiştir : Ben: 'Ya Resulallah! Makam’ı İbrahim’den bir namazgah ittihaz etsen?' dedim. Arkasında : واتخذوا من مقام إبراهيم مصلى : ……Makam’ı İbrahim’den bir namazgah ittihaz edin… [Bakara 125] nasil oldu
- Bāb: ...
- باب ...
Bera" (bin A'zib) (r.a.)'den; şöyle demiştir: «Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber on sekiz ay (Kudüs'teki) Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kıldık. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Medine'ye girişinden iki ay sonra Kıble (Beytü'l-Makdisten) Ka'be'ye çevirildi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kıldığı sürede yüzünü göğe doğru çok çevirirdi. Allah da Nebisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Ka'be'yi sevdiğini kalbinden bilirdi. Cebrail (bir gün göğe doğru) çıktı ve yerle gök arasında yükselirken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), gözü ile onu takip etmeye başlıyarak Cebrail'in ne emir getireceğini bakıyordu. Allah: قد نرى تقلب وجهك في السماء. الآية «Biz senin yüzünün göğe doğru çevirilip durduğunu muhakkak görüyoruz...»[Bakara 144] ayetini indirdi. Biz (farzın) iki rek'atını Beytü'l-Makdis'e doğru kılarak ruku'da iken bize bir adam gelerek Kıble'nin Ka'be'ye çevirildiğini söyledi. Biz de hemen Ka'be'ye doğru döndük ve evvelce kıldığımız rek'atler üzerine (kalan rek'atleri ekliyerek) namazımızı tamamladık. Kıble'nin Ka'be'ye çevirilmesinden sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Cebrail (Aleyhisselam)'a: «Ya Cibril! Beytü'l-Makdis'e doğru (şimdiye kadar kıldığımız) namaz hususundaki durumumuz nasıldır?» diye sordu. Bunun akabinde Allah (Azze ve Celle) : "...(ve Allah sizin (vaktiyle Beytü'l-Makdis'e doğru kılmış olduğunuz) namazı zayi (sevabtan mahrum) kılacak değildir.» ayetini indirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sel/em) şöyle buyurdu, demiştir: «Doğu ile batının arası kıbledir.» Diğer tahric: Tirmizi. Hakim ve Darekutni
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Biriniz mescide gireceği zaman iki rek'at namaz kılmadıkça oturmasın.» Not: Zevaid'de bildirildiğine göre bu senedin ravileri sika olmakla beraber, sened münkati' dir. Ebu Hatim: Ravi el•Muttalib bin Abdillah'ın Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayeti mürselair, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu katade (r.a.)'den rivayet edildiğine göıe Nebi (Sallatluhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Biriniz mescide gireceği zaman, oturmadan önce iki rekat namaz kılsın.» Tahric: Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisi zevaid türündendir. Ebu Katade (r.a.)'in hadisi ise Kütüb-i Sitte sahibIeri, Ahmed Beyhaki ve Darekutni tarafından rivayet. edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ma'dan bin Ebi Talha el-Ya 'meri (r.a.)'den; şöyle demiştir : Ömer bin el-Hattab (r.a.), Cum'a günü hutbe irad etmek üzere ayağa kalktı veya Cum'a günü hutbe irad etmek istedi. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra: Ey İnsanlar! Benim ancak habis sandığım şu sarımsak ve soğan (denilen) iki yeşilliği gerçekten yiyorsunuz. Halbuki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken, (mescidde) kendisinden mezkur yeşillik konusu hasıl olan adam görürdüm. (Mescidden) uzaklaştırılarak) Baki tarafına çıkarılıncaya kadar elinden tutuluyor (götürülüyor) du. Şu halde kim bunu behemehal yiyecek (niyetinde) ise bari pişirmek suretiyle kokusunu gidersin, dedi." Diğer tahric: Müslim ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Sarmısak (denilen) şu yeşillikten yiyen kimse, bu mescidimizde onun (kokusu) ile bize eziyet etmesin.» Ravi demiştir ki: Babam, sarmısak hakkındaki Ebu Hureyre (r.a.)'in Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiği bu hadisine pırasa ve soğanı ilave ederdi
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Kim şu yeşillikten (sarımsaktan) bir şey yerse (kokusu gidinceye kadar) sakın mescide gelmesin.»
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Kuba mescidine uğrayarak içinde namaz kılarken Ensar-ı Kiram'dan bir kaç zat gelip O'na selam vermişler. (Orada) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde bulunan Suhayb (r.a.)'e: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), onların selamını nasıl alırdı? dedim. Suhayb: Efendimiz eli ile işaret ederdi, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (bin Abdillah) (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), beni bir işe gönderdi. Sonra (dönüşümde) O, namaz kılarken yanına vardım ve O'na selam verdim. Bana (eli ile) işaret etti. Namazını bitirince beni çağırdı. Ve: «Sen demin bana selam verdin. Ben namaz kılıyordum.» buyurdu." Diğer tahric: Müslim. Ebu Davud, Tirmizi. Tahavi ve Nesai de bu hadisi az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den: şöyle demiştir: Biz namaz içinde (bulunanlara) selam verirdik. Bilahere bize buyuruldu ki: «Şüphesiz namaz içinde (önemli) meşguliyet vardır.» Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Amir bin Rebia (r.a.)'den; şöyle demiştir: Biz bir yolculukta Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idik. Hava bulutlandı ve kıble yönünü bilemedik. Nihayet namaz kıldık ve (durduğumuz yönün doğru olup olmadığını anlamak için) bir işaret koyduk. Sonra güneş doğunca kıble'den başka bir yöne doğru namaz kılmış olduğumuz anlaşıldı. Biz bu durumu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlattık. Bunun akabinde Allah Teala: فأينما تولوا فثم وجه اللَّه =«Nereye dönerseniz Allah'ın yönü orasıdır.» [Bakara 115] ayetini indirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Tarik bin Abdillah el-Muharibi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Nebi (Sollallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir : «Namaz kıldığın zaman sakın önüne ve sağına tükürme. Lakin solun (boş ise o taraf)'a veya (sol) ayağın altına tükür.» Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai de az lafız farkı ile rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1024’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescidin kıble duvarında bir balgam gördü. Bunun üzerine oradakilere yönelerek: «Siz'den birisine ne oluyor ki kalkıp Rabb'ine yönelir (namaza) durur sonra önüne balgam atar? Siz'den herhangi birisi kendisine dönülüp yüzüne karşı balgam atılmasından hoşlanır mı? biriniz tükürdüğü zaman soluna tükürsün. Yahut (mendil gibi bir) elbisesi içine şöylece tükürsün.» buyurdu. Ravi demiştir ki: (Bu hadisi bana rivayet eden ravi) İsmail elbisesi içine tükürüp elbisesini ovalamak suretiyle yapılacak işi bana gösterdi. Bu hadisi Müslim de rivayet etmiştir. Ebu Davud da benzer lafızIa bir hadisi Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet etmiştir. AÇIKLAMA 1024’te
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Şebes bin Reb'i önüne tükürürken kendisi görmüş ve: Ya Şebes! önüne tükürme. Çünkü Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bunu menediyordu ve şöyle buyurmuş, demiştir: «Şüphesiz adam kalkıp namaza başladığı zaman, namazdan çıkıp gidinceye veya fena bir şey işleyinceye kadar Allah Teala ona yönelir, (rahmeti ile ona) teveccüh eder.» Not: Senedindeki ravilerin sika olduğu Zevaid'de belirtilmiştir. Bu hadis zevaid türündendir. Yani Kütüb-i sitte’den sadece İbn-i Mace tarafından rivayet edilmiştir. AÇIKLAMA 1024’te
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir defa) namazda iken elbisesinin içine tükürdü. Sonra ovaladı. AÇIKLAMA (921,922,923 ve 924): Bu hadisteki; يحدث cümlesi ile: "Dine muhalif bir şey ihdas etmek. yapmak yani günah işlemek'' kasdedilmiştir. Bu cümle ile abdestin bozulması anlamının kasdedilmesi ihtimali uzaktır. Ancak, ihtiyaç yok iken ve irade içinde bile bile abdest bozmak anlamını çıkarmak da mümkündür. Yani cümleyi böyle yorumlamak hatıra gelebilir. Bu takdirde; يحدث abdest bozar anlamını taşır. Enes (r.a.)'in hadisinin benzeri Ebu Davud'un süneninde rivayet edilmiştir. Namaz esnasında, namaz dışında, mescid içinde ve dışında tükürmek, balgam atmakla ilgili hadislerin açıklaması bunun dini hükmü ve bu husustaki alimlerin görüşleri: "Mescidler ve Cemaatlar" kitabının 10. babında rivayet edilen (761 - 764) nolu hadisler bahsinde beyan edildiği için oraya bakılabilir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Namaz içinde çakıllara el süren kimse abesle iştigal etmiş olur.» AÇIKLAMA 1027’de
- Bāb: ...
- باب ...
Muaykıb (r.a.)'den rivayet edildiğine göre : Namaz esnasında çakıllara el sürmek hakkında Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Eğer çakıllara (mecburen) el sürecek olursan tek bir defa (el sür).» AÇIKLAMA 1027’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer' (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Biriniz namaza başladığı zaman, şüphesiz ona rahmet yönelir. Bu nedenle sakın (secde yerindeki) çakıllara el sürmesin.» AÇIKLAMA (1025, 1026 ve 1027): Hadis, namaz içinde cakıl taşlarını ellemenin doğru olmadığına delalet eder. Sindi: Cuma namazı bahsinde; "ve abesle iştigal eden için sevab yoktur.'' buyurulmuştur. Cuma sevabını gideren bir harekette çirkinlik bulunur. Bilhassa hutbeyi dinlemekten alıkoyarsa şüphesiz yasak bir hareket. sayılır, demiştir. Muaykib (r.a.)'ın hadisini Kütüb-i Sitte sahiplerinin hepsi ve Ahmed rivayet etmişlerdir. Buhari'nin rivayeti mealen şöyledir: "Secde yerinin toprağını (elile) düzelten adama Resulullah (s.a.v.): ''Eğer (secde edeceğinl yerin toprağını düzeltmeye mecbur olursan, (elini) bir defa sür."" Ebu Davud'un rivayetinde Peygamber (s.a.v.)'in buyruğunun meali şudur: ''Sen namazda iken çakıllara el sürme. Eğer mecburiyetten yapacak olursan çakılları tesviye etmek üzere bir defa el sürmek yeter." Buhari ve Ebu Davud'un rivayetinden anlaşıldığı gibi secde yerindeki topragı ve çakıl taşlarını tesviye etmek için namaz içinde secde yerine bir defa el sürmek caizdir, caizliğin sebebi de secde ederken eziyete maruz kalmamaktır. Ebu Zer' (r.a.)'in hadisini Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Ahmed ve İbn-i Hibban da rivayet etmişlerdir. El-Menhel yazarı: Namaza giriş sayesinde kişiye yöneltilen ilahi rahmetin kesintiye uğramaması için secde yerindeki çakıl taşlarını tesviye etmekle (düzeltmek) meşgul olmamak gerekir. Secde yerindeki toprak ve kum da çakıl taşları hükmündedir. Bunları tesviye etmekle meşgul olmak namazdaki huzur ve huşunun kesilmesine, dolayısıyla rahmetin kesilmesine yol açar, demiştir. El-Menhel yazarı daha sonra şöyle der: "Bu babta rivayet olunan hadisler, namaz içinde, secde yerindeki çakılları, toprağı, kumu ve benzeri şeyleri tesviye etmenin kerahatine ve zaruret halinde bir defa el sürmenin caizliğine delalet eder Bu husustaki alimlerin görüşüne gelince: Ömer, Cabir, Mesrük, İbrahim en-Nehai, Hasan-i Basri ve cumhur'a göre secde yerindeki çakıllara el sürmenin mekruhluğuna hükmetmişlerdir. Malik'ten: Secdeden başını kaldırınca alnına yapışık toprağın yüzüne dökülüp dağılmasıyla eziyete maruz kalacak adamın. secde yerine el sürmesinde bir beis olmadığını söylediği rivayet edilmiştir. EI-Muvatta'da Ebu Ca'fer El-Kari'den rivayet ettiğine göre kendisi şöyle demiştir; Ben Abdullah bin Ömer (r.a.)'i secde için eğildiği zaman alnını koyacağı yerdeki çakıllara hafifçe elini sürerken gördüm. Zahiriye mezhebine mensup alimler, hadislerin zahiri ile hükmederek bir defadan fazla çakıllara el sürmek haramdır, demişlerdir. Abdullah bin Mes'ud, Ebu Hureyre, Huzeyfe ve Ebu Zer' (r.a.). bir defa el sürmeye ruhsat verenlerdendirler. İbn-i Huzeyme, kendi sahihinde rivayet ettiğine göre Cabir (r.a.): Namaz içinde çakıllara el sürrnenin hükmünü Resulullah (s.a.v.)'e sorduk. Buyurdu ki: ''Bir defa. bunu yapmaktan sakınman tümü kara gözlü olan yüz deveden daha hayırlıdır.'' Secde yerindeki çakıllara el sürme yasağının hikmetine gelince. namaz kılana yönelen ilahi rahmettin dönüp başka şeylerle meşgul olmamak ve rahmetten alacağı nasibi kaçırmamaktır. Bazıları demiş ki; Bunun hikmeti secde mahallinde bulunan çakılları basıp toprağa gömmek veya temizlemekle, üzerlerinde secde edilmesinden hoşlanan çakılları mahrum etmemektir. Nitekim İbn-i Ebi Şeybe'nin rivayetine göre Ebu Salih: Secdeye varmak istediğin zaman çakıllara el sürrne. Çünkü her çakıl. üzerinde secde edilmesini sever, demiştir. Bir kısım alimler de : Çakıllara el sürüp secde yerini düzenlemek tevazu'ya aykırıdır. demişlerdir.' HADİSLERDEN ÇIKARILAN HÜKÜMLER : 1- Zaruret olmadıkça. namazda iken secde yerine el sürmek mekruhtur. Abesle iştigaldir. 2- Zaruret halinde bir defa el sürmek caizdir. 3- Namaza durana ilahi rahmet yönelir
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellemy'in eşi Meymune (r.a.) şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) humre üzerinde namaz kılardı. Diğer tahric: Tirmizi'den başka Kütüb-i Sitte müelliflerinin hepsi bu hadisi rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said(-i Hudri (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hasır üzerinde namaz kılmıştır. Diğer tahric: Müslim ve Tirmizi
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Dinar (r.a.)'den; şöyle demiştir: (Abdullah) bin Abbas (r.a.), Basra'da iken yaygısı üzerinde namaz kılmış ve sonra arkadaşlarına : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), yaygısı üzerinde namaz kılardı, demiştir Not: Zevaid'de belirtildiğine göre bu hadisin senedindeki ravi Zam'a zayıftır, Müslim O'nun hadisini rivayet etmiş, ama orada Zam'a'nın beraberinde başka ravi vardır. Yalnız değildir. Ahmed, İbn-i Main ve başkaları da Zam'a'nın zayıflığını söylemişlerdir. Diğer tahric: Ahmed bin Hanbel Müsnedinde. AÇIKLAMA (1029 ve 1030): Ebu Said (r.a.)'in hadisi, Nebi (s.a.v.)'in hasır üzerinde namaz kıldığına delildir. Amr (r.a.)'ın hadisinde geçen Bisat kelimesini yaygı olarak terceme ettim. Bisat: Yere serilen sergi demektir. Yani bisat'ın lugat anlamı hasır, kilim, seccade, halı gibi eşyanın hepsini kaplar. Tirmizi Humre. Hasır ve Bisat için ayrı ayrı bablar açmıştır. Bisat üzerinde namaz kılmak babında Enes (r.a.)'den bir hadis rivayet ettikten sonra: Sahabilerin ve onlardan sonra gelen alimlerin çoğu tüylü ve tüysüz yaygılar üzerinde namaz kılmakta bir sakınca görmemişlerdir, demiştir. Bazı alimler Bisat kelimesi ile hasir kasdedildiğini söylemişlerdir. EI-Menhel yazarı da: "Hayvani ve nebati olan bütün yaygılar hasır hükmünde olup hepsinin üzerinde namaz kılmanın caizliği bu hadislerden anlaşılıyor. Ahmed, Evzai, Şafii, İshak ve Fıkıhçıların Cumhurunun kavli budur. Nebi (s.a.v.)'in hasır ve başka şeyler üzerinde namaz kıldığı sahih hadislerle sabittir. Tabiilerden bir cemaat çıplak yer üzerinde namaz kılmayı arzulamışlar ve her hangi bir şey üzerinde namaz kılmayı mekruh saymışlardır. Said bin El-Müseyyeb ve Muhammed bin Sirin'in yaygı üzerinde namaz kılmanın sonradan ihdas edilen bir şey olduğunu söylediklerini İbn-i Ebi Şeybe rivayet etmiştir. Cabir bin Zeyd'in de nebati olan yaygılar üzerinde namaz kılmayı müstahap ve hayvani yaygılar üzerinde namaz kılmayı mekruh adettiği rivayet olunmuştur .. Urve bin Zübeyr ise çıplak yerden başka bir şey üzerinde secde etmekten kerahet ediyordu. Malikiler'e göre rahat verici ve refahlı sergi üzerinde namaz kılmak mekruhtur. Hasır ve benzeri şeyler üzerinde ise mekruh değildir. Mamafih çıplak yerde namaz kılmak daha iyidir. Malik: Soğuk ve sıcak gibi bir özür olmadıkça pamuk veya ketenden mamul elbise ve aba üzerinde secde edilemez demiştir." diye malumat verir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Abdirrahman (r.a.) (babası vasıtasıyla dedesinden naklen) şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize geldi. Beni Abdi'l-Eşhel mescidinde namaz kıldırdı. Secde ettiği zaman ellerini elbisesinin üzerine koyduğunu gördüm. Not: Bundan sonra gelen rivayette olduğu gibi bunun senedinde; ''Abdullah bin Abdirrahman'dan, o da babasından, o da dedesi Sabit bin es-Samit'tan ... '' ifadesi vardır. Senedin aslı böyle olunca muttasıl bir sened olmuş olur. diye Zevaid'de açıklama vardır. ---- Çünkü senedde sahabi olan ilk ravi Sabit bin es-Samit ve onun ravisi olan oğlu Abdurrahman'ın ismi geçmiyor. Ancak Abdurrahman'ın ravisi olan oğlu Abdullah'ın ismi vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Abdirrahman bin Sabit bin es-Sami'den. O da babası (Abdurrahman)'dan, O da dedesi (Sabit) (r.a.)'den rivayel ettiğine yöre : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir elbiseye bürünmüş olarak, Beni Eşhel kabilesi içinde namaz kılmış, (secde ederken) ellerini elbisesinin üzerine koyup çakılların soğukluğundan korunmuştur. Not: Zevaid'de: Bu senedde buluman İbrahim bin İsmail el-Eşheli'nin hadislerinin münker olduğunu Buhari söylemiştir. Başkası da onu zayıf saymıştır. Ahmed ve el-İcli ise onu sika göstermişlerdir. Diğer ravi Abdullah bin Abdurrahman aleyhinde konuşanı veya onu sika göstereni görmedim. Geri kalan ravileri sikadır, diye bilgi verilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den: şöyle demiştir: Sıcaklığın şiddetli zamanlarında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber namaz kılardık. Birimiz (secde yerinin hararetinden dolayı) alnını yere iyice koymaya muktedir olmadığı zaman (büründüğü) elbisesinin bir tarafını yere yayarak üzerinde secde ederdi. Bu hadisi Kütüb-i Sitte sahiplerinin hepsi ve Ahmed rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Sübhanallah demek erkeklere, el çırpmak da kadınlara uygundur.» Bu hadisi Kütüb-i Sitte sahibIeri ve Ahmed rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1036’da EBU DAVUD RİVAYETİ VE AÇIKLAMASI İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl bin Sa'd es-Sairli (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Sübhanallah demek erkeklere; el çırpmak da kadınlara uygundur.» Bu Hadis’i Tirmizi dışında Kütüb-i Sitte sahipleri ve Malik, el-Muvatta'da rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1036’da
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), el çırpmak hakkında kadınlara ve sübhanallah demek hakkında erkeklere ruhsat vermiştir. Not: Bu hadisin senedinin hasen olduğu Zevaid'de belirtilmiştir. AÇIKLAMA (1034, 1035 ve 1036): Bu Hadis zevaid türündendir. Kişi namazda iken vuku bulan bir durum karşısında namazda olduğunu sezdirmek veya herhangi bir uyarıda bulunmak için işaret verecek. Bu babtaki hadisler, erkeklerin sübhanallah demekle, kadınların ise el çırpmakla işaret vermelerinin uygun olduğuna hükmederler, Mesela, kör adamı tehlikeye karşı uyarmak, yanılanı uyarmak, içeri girmek isteyene izin vermek ve kapı çalana içerdekinin namazda olduğunu sezdirmek için hadislerde belirtilen şekilde işaret verilir. Tesbih, zikir niyeti ile edilir. Kadınların, seslerini yükseltmeleri sakıncalı olduğu için el çırpmaları uygun görülmüştür. El çırpmak umumiyetle kadınlara yakışır bir iş olduğundan erkeklerin el çırpmaları uygun görülmemiştir, NAMAZDAKİ UYARI HAKKINDA ALİMLERDEN, 1- Şafiiler ve Hanbeliler bu hadislerin zahiri ile hükmederek demişler ki: Sübhanallah sözü namazdaki zikir türünden olduğu için çokça tekrarlansa dahi namaza zarar vermez. Fakat el çırpmak namaza yabancı bir hareket olduğu için çok yapılırsa namaz bozulur, Tesbih edilirlerken sırf ikaz niyetiyle edilmez. Niyet zikir olacak. İkaz kendiliğinden gerçekleşir. 2- Hanefiler ve Malikiler demişlerki: Kadınlar da erkekler gibi tesbih ederek ikazlarını yayarlar el çırpmazIar. Kadınların el çırpması Malikiler'e göre mekruh, Ebu Hanife'ye göre ise namazı bozar. Bu alimler derler ki, Sehl bin Sa'd (r.a.)'ın uzun metin halinde rivayet ettiği hadiste şöyle buyurulmuştur : Namaz içinde iken kime bir şey peyda olursa sübhanallah desin. Çünkü sübhanallah deyince ona dönülür. El çırpmak ancak kadınlara aittir,'' Bu hadiste erkek, kadın ayırımı yapİlmadan: .''kime bir şey... '' buyurulmuştur, Bu ifadenin kapsamına kadınlar da girer. Hadisin son kısmının manası ise şudur: El çırpmak kadınların namaz dışındaki işidir. Eğlence için yaptıkları bir harekettir. Namaza yakışmaz.'' Bu babta rivayet edilen hadislerin Şafiiler'le. Hanbeliler'in görüşlerini teyid ettikleri Kurtubi ve İbn-i Abdi'l-Berr tarafından ifade edilmiştir. Müellif de bu görüştedir, Birinci görÜşteki alimler derler ki, Sehl (r.a.)'ın hadisi bizim delilimizdir. Şöyle ki, bu hadisin baş kısmında anlatıldığı gibi Ebu Bekir (r.a.ı) Beni Amr kabilesinde sahabilere namaz kıldırmaya başladıktan sonra Resulullah (s.a.v.) gelerek birinci saffa girince cemaat, durumu Ebu '8ekir (r.a.)'a sezdirmek için el çırpmaya başlamıştır, çok kimse el çırpmış. Nihayet Ebu 8ekir durumu sezince geri çekilmiş ve Nebi (s.a.v.) imamlığa geçmiştir. Namazdan sonra Nebi (s.a.v.) cemaata: ''Size ne oluyordu? Niçin bu kadar çok kişi el çırptı. Kime bir şey arız olursa sübhanallah desin. Çünkü sübhanallah deyince kendisine dönülür, dikkat edilir. El çırpmak kadınlara mahsustur." buyurmuştur. Hadisteki: •El çırpmak kadınlara mahsustur." cümlesinin manası şudur: 'Kadınlara namaz içinde bir şey arız olursa onlar el çırparlar'' (siz. erkekler böyle yapmayın sübhanallah deyin).' HADİSLERDEN ÇIKARILAN HÜKÜMLER : 1- Erkekler namazda ikaz mahiyetinde (ve fakat zikir' niyeti ile) sübhanallah diyebilir. 2- Kadınlar ikaz için el çırpabilirler. 3- Az hareket namazı bozmaz
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ebi Evs (r.a.)'den; şöyle demiştir: Dedem Evs (es-Sakafi) namaz kılarken zaman zaman namaz esnasında bana işaret ederdi. Ben de ayakkabılarını kendisine verirdim ve derdi ki : Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i ayakkabıları ile namaz kılarken gördüm. Not: Hadisin senedinin sahih olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Şuayb (bin Muhaınmed bin Abdillah bin Amr bin el-As)'dan, O da babası (Şuayb)'den, O da dedesi (Abdullah bin Amr) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i (bazen) yalın ayak ve (başka zamanlarda) ayakkabılarını giymiş olarak namaz kılarken gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Şüphesiz biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i ayakkabılaryla ve mestlerle namaz kılarken gördük. Not: Zevaid'de Ebu Zur'a'dan naklen bildirildiğine göre bu hadisin isnadındaki ravi Ebu İshak'ın hafızası ömrünün son zamanlarında karışmış ve Zühayr bin Muaviye bin Cüreyc'in ondan rivayeti de o zamanlarında olmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «(Namaz kılarken) saç ve elbiseyi (durumu bozulmasın veya tozlanmasın diye) toplamamakla emrolundum. (Mahir: Bu tür bir elbise düzeltemesi mekruhtur) Bu Hadisi Buhari, Müslim ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullnh (bin Mes'ud) (r.a.)'den; şöyle demiştir: (Namaz kılarken) saç ve elbiseyi toplamamakla ve pis yere basmaktan dolayı abdest almamakla emrolunduk
- Bāb: ...
- باب ...
Medine-i Münevvere halkından Ebu Sa'd (künyeli) bir adan (r.a.)'den rivayet edildiğine göre ben şunu gördüm demiştir: Hasan bin Ali (bin Ebi Talib) r.a. (bir gün) saçlarını tepesinde toplamış olduğu halde (ayakta) namaz kılarken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mevlası (azadlı kölesi) Ebu Rafi' r.a. onu gördü. Ebu Rafi' onun saçlarını salıvererek veya onu böyle yapmaktan men ederek: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) erkeğin saçlarını tepesinde toplamış olduğu halde namaz kılmasını yasaklamıştır. dedi. Bu Hadis’i Tirmizi ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dtn rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Gözlerinizin hızla kör olmaması için (namaz içinde) onları semaya dikmeyiniz.» Not: Bu isnadın sahih ve ravilerinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir. Nesai, (el•Mücteba adlı) küçük süneninde bu hadlsi',Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet etmiştir AÇIKLAMA 1046’da
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir gün ashabına namaz kıldırdı. Namazı bitirince cemaata mübarek yüzünü döndürerek : «Bazı kimselere ne oluyor ki (namaz kılarken) gözlerini semaya dikerler.» buyurdu. Bu husustaki (uyarıcı) sözleri o kadar şiddetlendi ki nihayet: Böyle yapanlar ya yaptıklarından kesinlikle vazgeçecekler ya da Allah onların gözlerini muhakkak kör edecektir.» buyurdu. Bu Hadisi Buhari, Nesai, Ebu Davud ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1046’da
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir : İnsanların en güzellerinden olan güzel bir kadın. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in arkasında namaz kılardı. Bazı kimseler, o kadını görmesinler diye ön saffa geçerlerdi. Bir takım kimseler de en son saffta olsun diye geri kalırlardı ve rüku'a vardığı zaman koltuğu altından (kadına) şöyle bakarlardı. Bunun üzerine Allah Teala o kadınla ilgili durum hakkında: «Andolsun ki sizden öne geçenleri biliriz. Andolsun ki geri kalanları da biliriz.» (Hicr: 24) ayetini indirdi." Diğer tahric: Tirmizi ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den: şöyle demiştir: Eir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelip: Ya Resulallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)! Birimiz bir tek elbise içinde namaz kılar, dedi. (Bunun hükmünü sordu.) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Herbiriniz ikişer elbise bulur mu?» buyurdu." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Ahmed ve Beyhaki de bu hadisi benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ehu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), boynuna doladığı tek bir elbise içinde namaz kılarken kendisi O'nun yanına girmiştir." demiştir. Bu Hadisi Müslim ve Ahmed de aynı manayı ifade eden benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir, AÇIKLAMA 1049’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer bin Ebi Seleme (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i (bir defa) iki ucunu çapraz olarak omuzları üzerine koyduğu bir tek elbise içinde namaz kılarken gördüm. Bu Hadisi: Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve Ahmed de benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Keysan (r.a.)'den; şöyle demiştir : Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i Bi'r-i Ulya'da bir elbise içinde namaz kılarken gördüm." Not: Zevaid'de belirtildiğine göre bu isnad aleyhinde konuşulabilir, Çünkü İbn.i Hibban, Ravi Abdurrahman bin Keysan ile nivi Muhammed bin Hanzala'yı sikalar arasında zikretmiştir, Ravi Ma'uf bin Müşkan hakkında konuşan kimseyi görmedim. Ravi Ebu İshak eş-Şafii de sikadır. İsnadın zayıflığı bundan neticelendirilir (Çünkü durumu bilinmeyen Maruf'un rivayeti an'ane iledir)
- Bāb: ...
- باب ...
Keysan (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellemi'i (mübarek göğüsü üzerinde) topladığı bir tek elbise içinde öğle ve ikindi namazlarını kılarken gördüm. Not: Zevaid'de: Bunun isnadı hasendir. İbn-İ Mace'de yanında Keysan (r.a.)'ın bu ve bundan önceki hadislerinden başka hadisi yoktur, Bu iki hadis bir hadistir, Kütüb-i Sitte'nin diğerlerinde Keysan'dan rivayet olma hiç bir. hadis yoktur, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : Adem oğlu secde ayetini okuyup secde ettiği zaman şeytan ağlayarak ve, Vay halime! adem oğlu secde etmekle emrolundu. (Emre uyup) Secde etti. Bu nedenle Cennet Onadır. Ben de secde etmekle emrolundum da secde etmekten imtina ettim. Cehennem ateşi banadır, diyerek (oradan) uzaklaşır.» Bu Hadisi Müslim de rivayet etmiştir. AÇIKLAMA 1053’te
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Ben (bir gün) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında idim. Bir adam O'na gelerek: Ben bu gece rüyamda gördüm ki. Ben bir ağacın gövdesine doğru namaz kılıyorum. Secde ayetini okuyup secde ettim. Benim secde etmem nedeni ile ağaç da secde etti. Ağacın (secdede): اللهم أحطط عني بها وزراً، واكتب لي بها أجراً، واجعل لي عندك ذخرا «Aliah'ım bu (secde.) ile benim bir günahımı düşür, bununla bana bir ecir yaz ve bunu benim için (yüce) katında azık (sevap) kıl dediğini işittim. İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: Bundan sonra ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i secde ayetini okuyup secde ederken gördüm ve efendimizi secdede, adamın ağaçtan nakletmiş olduğu sözün aynını okurken işittim. AÇIKLAMA (1052 ve 1053): Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisini Müslim de rivayet etmiştir. Bu hadiste geçen 'VeyI' kelimesi azab, zillet, bela, cehennem deresi gibi manalara gelir. Beddua da kullanılır. Yazıklar olsun, vay haline gibi sözlerle manalandırmak mümkündür. Zamiri şeytana racidir. Hadis, secde ayeti okununca secde edilmesinin faziletine, şeytan'ın zikirden kaçıp uzaklaştığına, iman ve ibadetin Cennete vesile olduğuna, küfür ve isyanın cehenneme sürükleyici olduğuna delalet eder. İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisini Tirmizi, Hakim ve İbn-i Hibban da rivayet etmişlerdir. Tirmizi'nin ri"ayetinde duanın sonunda: «Ve kulun Davud (a.s.)'ın secdesini kabul ettiğin gibi benim secdemi de kabul eyle.» ilavesi vardır. Tuhfetü'l-Ahvezi yazarı şu malumatı verir: "Nebi (s.a.v.)'e gelen adamın Ebu Said-i Hudri (r.a.) olduğu, Mirek tarafından açıklanmıştır. Gelen zatın bir melek olduğu kavli hayli uzaktır. (Sindi de beyan edildiğine göre Tıybi, Turbeşti'nin: Bu gelen adam Ebu Said-i Hudri (r.a.)'dir. Zaten bu hadis ondan da rivayet edilmiştir, dediğini nakleder.) Adamın yaptığı secde namazdaki secde olabilir. Kuvvetli olan ihtimal, yapılan secdenin tilavet secdesi ve okunan secde ayetinin 'Sad' suresindeki ayet olmasıdır. (Çünkü Tirmizi'nin rivayetindeki duanın son kısmında Davud (a.s.)'ın secdesinden bahsedilir: Sad suresindeki secde ayetinde de Davud (a.s.)'ın secdesinden bahsedilir." Bu hadiste secde ayetinin okunması halinde secde edilmesinin ve anılan duanın tilavet secdesinde okunmasının meşruluğuna, secdenin sevabın kazanılmasına, günahın bağışlanmasına ve ahiret için Allah katında bir azık olmasının umulduğuna delalet eder. Duada geçen 'Zuhr' kelimesini azık olarak terceme ettim. Bundan maksat manevi azık olan sevabtır
- Bāb: ...
- باب ...
Ali bin Ebi Talib (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), secde ettiği zaman şöyle derdi: اللهم لك سجدت وبك آمنت. ولك أسلمت. أنت ربي. سجد وجهي للذي شق سمعه وبصره، تبارك اللَّه أحسن الخالقين
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü'd-Derda' (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber (Kur'an tilaveti münasebetiyle) on bir secde etmiştir. En-Necm (süresindeki secde) onlardan birisidir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebüd-Derda' (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber on bir secde ettim. Onlar içinde el-Mufassal (bölümün) den hiç bir ayet yoktu. Onlar (ın bulunduğu sureler:) El-A'raf, er-Ra'd, en-Nahl, Beni İsrail (= İsra), Meryem, el-Hac, el-Furkan, en-Nemi, es-Secde, Sad ve Fussilat surelerinin secdeleridir. Not: Bu senedin ravilerinden Osman bin Faid'in zayıf olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin el-As (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), O'na Kur'an-ı Kerim'de bulunan onbeş secde ayetini öğretmiştir. Bunlardan üç tanesi Mufassal bölümünde, iki tanesi de Hac suresindedir." Diğer tahric: Ebu Davud. Darekutni, Hakim ve Beyhaki de bu hadisi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den: şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber: اقرأ باسم ربك ve إذا السماء انشقت sureierindeki secde ayetlerinde secde ettik. (İzessemai şekkat ve İkra’ biismi rabbike = İnşikak ve Alak sureleridir.) Not; Bunun senedindeki İbn-i Mina'nın meçhul olduğunu İbnü'l-Kattan söylemiştir. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Tirmizi. Ahmed ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: (Bir gün) Bir adam Mescid'e girerek (iki rek'at) namaz kılmış. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de mescid'in bir tarafında imiş. Adam namaz kıldıktan sonra (Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e) gelerek selam vermiş. O, da: «Ve aleyke'(s-Selam) dön de (yeniden) namaz kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın.» buyurmuş. Adam dönüp (tekrar) namaz kıldıktan sonra gelerek Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e selam vermiş. O, da: «Ve aleyke'(s-Selam) dön de (yeniden) namaz kıl. Çünkü sen hala namaz kılmış olmadın.» buyurmuş. (Adam tekrar namaz kılıp gelmiş. Selamlaşmadan sonra kıldığı namazın yine olmadığını anlayınca) üçüncü (görüşme)de adam: Şu halde bana öğret Ya Resulallah! demiş. O, da: «Namaz'a kalkacağın zaman abdestini tam al. Sonra kıbleye doğru durup tekbir al. (Namaza böylece başladıktan) sonra Kur'an'dan sana kolay olanı oku. Sonra rüku' edip uzuvların yatışıncaya kadar rüku' halinde kal. Sonra (başını) kaldırıp kemikler mafsallarında yerleşinceye kadar ayakta dik dur. Sonra secdeye vararak uzuvlar yatışmcaya kadar secdede dur. Sonra başını kaldır ve kemikler mafsallarında yerleşinceye kadar otur. Sonra (tekbir hariç) bunu namazının bütün rek'atlerinde yap.» buyurmuştur. Diğer tahric: Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Darekutni ve Tahavi
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed bin Amr bin Ata' (r.a.)'den; şöyle demiştir: İçlerinde Ebu Katade (r.a.)'in bulunduğu on sahabi'nln bulunduğu bir yerde Ebu Humeyd es-Saidi (r.a.)'den şöyle söylerken işittim : Ebu Humeyd oradaki sahabilere : — Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namaz kılışını hepinizden daha iyi bilirim, dedi. Sahabiler O'na : — Neden (sen daha iyi bilirsin)? Sen hepimizden daha çok O'nun izini takip etmiş değilsin. Hepimizden önce Onun sohbetinde bulunmuş da değilsin, dediler. Ebu Humeyd (r.a.) : — Hayır, ben Onun kılışını hepinizden daha iyi bilirim, dedi. Sahabiler, Ona: — Öyle ise anlat (bakalım), dediler. Ebu Humeyd (r.a.) : — Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaza kalktığı zaman tekbir alırdı. (Tekbir alırken) ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırarak biraz öyle durdururdu. Sonra okurdu. Sonra tekbir alır ve ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra rüku' ederek, avuçlarının içini diz kapaklarının üzerine bırakır, onlara dayanırdı. Başını ne bel hizasından aşağı indirir, ne de yukarı kaldırır, ense ile beli bir hizada tutardı. Sonra: سمع اللَّه لمن حمد [semi’allahu limen hamide] diyerek ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. (Omurganın) bütün kemikleri mafsallarında yerleşinceye kadar (ayakta dururdu.) Sonra (secde için) yere inerdi. (Secdede) kollarını yanlarından uzak tutardı. Sonra (secdeden) başını kaldırırdı ve sol ayağını yere yatırarak üstünde otururdu. Secde ettiği zaman her iki ayağının parmaklarını, (uçları kıbleye ve altları yere gelecek şekilde) eğerdi. Sonra (ikinci defa) secde ederdi. Sonra tekbir alarak sol ayağı (nı yere yatırarak) üstünde ve (omurganın) her kemiği yerine dönünceye kadar otururdu. Sonra ayağa kalkardı. Ve ikinci rek'atte bunun mislini yapardı. Sonra ikinci rek'atten (üçüncü rek'ate) kalktığı zaman namaza başlarken yaptığı gibi ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra namazının kalan rek'atlerini böylece kılardı. Nihayet ardından selam verilecek secdeyi yaptıktan sonra sol ayağını geri çekerek (= altından sağ tarafına doğru çıkararak) sol yanı üstünde müteverrik olarak otururdu, dedi. Sahabiler: — Doğru söyledin. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), anlattığın şekilde namaz kılardı, dediler. Diğer tahric: Buhari, Tirmizi, Ebu Davud. Ahmed, Tahavi, İbn-i Hibban ve Beyhaki de bu hadisi uzun ve kısa metinler halinde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Amrete (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Ben, Aişe (r.anha)'ya, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namaz kılışı nasıl idi? diye sordum. Dedi ki : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), abdest almak istediğinde ellerini su kabına koyduğu zaman Allah'ın ismini anardı ve abdestini tam (ve mükemmel) alırdı. Sonra kıbleye doğru ayakta durarak tekbir alır ve ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra rüku ederdi. (Rükuda) ellerini diz kapaklarının üzerine koyar ve kollarını (yanlarından) uzak tutardı. Sonra başını kaldırıp belini doğrulturdu ve ayakta kalışı sizinkinden biraz daha uzun sürerdi. (Secdede) ellerini kıbleye doğru (yere) koyar, gördüğüm kadarıyla olanca gücüyle kollarını (yanlarından) uzaklaştırırdı. Sonra başını kaldırıp (yere döşediği) sol ayağı üzerinde oturur, sağ ayağını da dikerdi. Sol yanı üzerine eğilmek (oturmak) ten kerahet ederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer (bin el-Hattab) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Muhammed (Sallailahu Aleyhi ve Sellem)'in diliyle sabit Olduğu üzere (dört rek'atlı) farz namaz yolculukta iki rek'attir, Cum'a farzı iki rek'attir, Bayram namazı iki rek'attir. Bu tamamdır, kasır değildir. Diğer tahric: Nesai, Ahmed ve İbn-i Hibban
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer (bin el-Hattab) (r.a.)'den: şöyle demiştir: Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in diliyle sabit olduğu üzere (dört rek'atli) farz namaz yolculukta iki rekattır. Cum'a farzı iki rek'attir, iki bayram namazı ikişer rekattır. Bu tamamdır, kasır değildir. Diğer tahric: Nesai, Ahmed ve İbn-i Hibban
- Bāb: ...
- باب ...
Ya'la bin Ümeyye (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben, Ömer bin el-Hattab (Radıyallahü anh)! Allah: «Yer yüzünde yolculuk ettiğiniz zaman kafirlerin size eziyet ve zarar vermelerinden korkarsanız namazınızı kısaltmanızdan dolayı size günah yoktur.» [Nisa 101] (buyurmuştur.) Halbuki şimdi halk güven içindedir. (Halkın güvenlik içindeyken namazı kıseltmalarına) ne dersin? diye sordum. Ömer (r.a.): Senin şaştırın şu işe ben de şaşmıştım da bunu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sormuştum. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştu: «Bu, Allah'ın size verdiği bir sadakadır. Onun için siz Allah'ın sadakasını kabul ediniz.» dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ümeyye bin Abdillah bin Halid (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi Abdullah bin Ömer (r.a.)a.: Biz hazerdeki namazın ve korku hükmünü Kur'an'da buluyoruz. Fakat yolculuk (halindeki) namazın hükmünü Kur'an'da bulamıyoruz, diye sormuş, Abdullah (r.a.) kendisine: Biz hiç bir şey bilmezken Allah bize Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i Nebi olarak gönderdi. Bunun için Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nasıl yaparsa, biz de ancak Ondan gördüğümüz gibi yaparız, diye cevap vermiştir. Diğer tahric: Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Ömer (r.a.)'den; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şu belde (Medine-i Münevvere)'den çıktığı zaman Ona dönünceye kadar (akşam farzı hariç hiç bir farzı) İki rekatten fazla kılmazdı
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Allah, sizin Nebiiniz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in lisaniyle hazerde dört rek'at ve seferde iki rek'at olarak (dört rek'atli namazı) farz kılmıştır. Diğer tahric: Müslim ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan: şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hiç bir düşman O'nu takip etmezken, hiç bir düşman korkusu yokken ve O'na acele ettirecek hiç bir sebep yokken yolculukta akşam ile yatsı farzlarını beraber kılardı. Diğer tahric: Ahmed ve Beyhaki AÇIKLAMA 1070’te
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz bin Cebel (r.a. )'den; şöyle demiştir: Tebuk savaşı yolculuğunda Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öğle ile ikindi farzlarını keza akşam ile yatsı farzlarını beraber kılmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Hafs bin Asım bin Ömer bin el-Hattab (r.a.)'den; şöyle demiştir: Biz yolculukta (amcam Abdullah) bin Ömer (r.a.)'in beraberindeydik. İbn-i Ömer (r.a.) bize namaz kıldırdı. Farz'dan sonra (sünnet kılmadan) kendisi de, biz de dönüp gittik. İbn-i Ömer (r.a.) dönüşünde cemaatin bir kısmının (kalkıp) namaz'a durduklarını görünce: Bunlar ne yapıyorlar? diye sordu. Ben de: Sünnet kılıyorlar, dedim. İbn-i Ömer (r.a.): 'Eğer ben (yolculukta) Sünnet kılmış olsaydım farzımı (kasırlı değil) tam kılardım. Ey kardeşimin oğlu! Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile arkadaşlık ettim. Vefat edinceye kadar yolculukta iki rek'at (farz) dan fazla (sünnet namaz) kılmadı. Sonra Ebu Bekir (r.a.) ile arkadaşlık ettim. O da iki rekat'ten fazla kılmadı. Sonra Ömer (r.a.) ile arkadaşlık ettim. Kendisi de iki rek'at'ten fazla kılmadı. Ondan sonra Osman (r.a.) ile arkadaşlık ettim. O da iki rek'at'ten fazla kılmadı. Bu zatlar vefat edinceye kadar durum böyleydi. Allah Teala da: لقد كان لكم في رسول الله أسوة حسنة «Ey Mu'minler! Andolsun ki sizin için Resulullah en güzel örnektir.» [Ahzab 21] buyuruyor' dedi." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Malik ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abhas (r.a.)'dan: şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hazer namazını ve sefer namazını farz kılmıştır. Biz hazerde farz'dan önce ve sonra sünnet kılardık. Seferde de farz'dan önce ve sonra sünnet kılardık." Not: Hadisin isnadının hasen olduğı: Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin Humeyd ez-Zühri (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben es-Saib bin Yezid (r.a.)'a : Mekke'de ikamet etmek hakkında ne (hüküm) işitmişsin? diye sordum. Dedi ki: Ben el-Ala' bin el-Hadrami (r.a.)'den şöyle söylerken işittim: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki; «Sadır tavafmdan sonra muhacir için (Mekke'de) üç (gece ikamet etmeye ruhsat vardır.)» Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Nesai de Saib (r.a.)'in hadisini rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir; (Veda haccı seferinde) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Zi'lhicce ayının dördüncü günü sabahı Mekke'ye vardı. Diğer tahric: Buhari ve Müslim
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn-i Abbas (r.a.)'den; şöyle demiştir : (Mekke fethinde) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke'de on-dokuz gün ikamet ederek (dört rek*atli farz namazları) ikişer rek'at olarak kıldı. Biz de ondokuz gün kalacağımız zaman namazımızı ikişer rek'at kılarız. Bundan fazla kıldığımız zaman dörder rek'at kılarız. Diğer tahric: Buhari, Ebu. Davud, Tirmizi, Nesai ve başkaları
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn-i Abbas (r.a.)'dan: şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Fetih yılı Mekke'de on-beş gece ikamet ederek namazı kasır yapardı." Diğer tahric: Ebu Davud ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde Medine'den Mekke'ye (Veda haccı için yola) çıktık. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (dört rek'atli farz namazları) Medine'ye dönüşümüze kadar ikişer rek'at olarak kıldı. Ravi demiştir ki: Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Mekke'de kaç gün kaldığını sordum. Enes (r.a.) : On gün diye cevap verdi. Kütüb-i Sitte sahibIerinin hepsi ve Beyhaki de bu hadisi rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Kul ile küfür arasında (yalnız) namazı terketmek vardır.» Diğer tahric: Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Büreyde (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Bizimle onlar arasında (aktedilen) ahit, namazdır. Kim namazı terkederse küfre gitmiş olur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem} şöyle buyurmuştur : «Kul ile şirk arasında namazı bırakmaktan başka hiç bir şey yoktur. Bu itibarla kul namazı bıraktığı zaman şirk etmiş olur.» Not: Ravi Yezid bin Eban er-Rakkaşi'nin zayıflığı nedeni ile isnadın zayıfIığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize şu hutbeyi irad buyurdu: «Ey İnsanlar! Ölmeden Önce Allah'a tevbe ediniz. Meşgul olmadan önce salih amellere koşunuz. Rabbinizi çok anmakla ve gizli -açık bol sadaka (vermek) ile O'nun, sizin üzerinizdeki hakkı yerine ulaştırınız ki rızıklanasınız, yardım olunasınız ve İslah olunasınız. Bilmiş olunuz ki içinde bulunduğum bu yılın bu ayının bu gününde ve burada kıyamet gününe kadar Allah size Cum'a namazını şüphesiz farz kıldı. Ben hayatta İken veya benden sonra, başında adil veya zalim bir devlet başkanı varken kim Cum'a namazını küçümsiyerek veya farziyetini inkar ederek bırakırsa Allah onun işini düzene sokmasın ve işinde ona bereket vermesin. Bilmiş olunuz ki tevbe etmedikçe böylesinin ne namazı, ne zekatı, ne haccı, ne orucu, ne de hiç bir hayrı (sahihtir.) Kim de tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder (veya kabul eylesin). Bilmiş olunuz ki, hiç bir kadın hiç bir erkeğe namaz kıldıramaz. Hiç bir bedevi hiç bir muhacire imam olamaz. Hiç bir fasık, hiç bir mu'min (= fasık olmayan) a namaz kıldıramaz. Meğer ki fasık zor kullanır, mu'min de onun kılıcından ve copundan korktuğu zaman (mu'min uyar.)»" Not: Ravilerden Ali bin Zeyd bin Cud'an ve Abdullah bin Muhammed el-Adevi zayıf oldukları için isnadın zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin Ka'b bin Malik (r.a.)'dan, şöyle demiştir: Babam (Ka'b)ın gözleri kaybolunca onu ben yederdim (beraberimde götürürdüm). Onu Cuma namazına (her) götürdüğümde Cum'a ezanını işitince Ebu Ümame Es'ad bin Zürare için istiğfar ve dua ederdi. Ben ondan bunu işittiğim halde bir süre bekledim. (Hikmetini sormadım.) Sonra içimden dedim ki = Vallahi benim bu bekleyişim bir acizliktir. Kendisi ne zaman Cuma ezanını işitirse Ebu Ümame için istiğfar ve dua ettiğini hep işitiyorum da: 'Nedir bu.*? diyerek hikmetini sormuyorum. Sonra daha önce kendisini her Cuma günü götürdüğüm gibi yine götürdüm. Ezanı işitince her zaman yaptığı gibi yine (Ebu Ümame için) istiğfar etti. Ben de ona : Babacığım! Cuma ezanını ne zaman işitirsen Es'ad bin Zürare için dua ediyorsun. Bunun sebebinin ne olduğunu bana bildiriver, dedim. Kendisi: Ey oğulcuğum! Resülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), henüz Mekke'den teşrif etmemiş İken, Nakiü'l Hadamat (mıntıkasın)daki Beni Peyada'ya ait Harrr (köyü)nün Hezm (denilen semtinlde bize ilk Cuma namazını kıldıran zat odur. dedi. Ben: O gün (Cuma nanıa/ında) kaç kişi idiniz? diye sordum. Dedi ki: Kırk erkek (idik.)*' Diğer tahric: Ebu Davud salat (h.no:1069), İbn-i Hibban, Beyhal\i, Darekutni ve el-Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe ve Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Allah bizden öncekilerini Cum'a gününden sapıttırdı. (İbadet günü olarak) Yahudiler için Cumartesi günü var. Pazar günü da Hristiyanlarındır. Artık bunlar kıyamet gününe kadar bizden geri kalmış oldular. Biz dünya ehlinin en sona kalanlarıyız. Ve (kıyamet günü) başa geçip bütün yaratıklardan evvel haklarında hüküm verilecek olanlarız.» Diğer tahric: Müslim ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Lübabe bin Abdilmünzir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Selletn), şöyle buyurdu, demiştir: «Şüphesiz Cum'a günü, Allah katında günlerin büyüğü ve en azametlisidir. Allah katında Kurban bayramı ve Ramazan bayramı günlerinden daha büyüktür. Onda beş meziyet vardır. Allah, adem (Aleyhisselam)'ı o gün yarattı, Allah, adem (Aleyhisselam)'ı (Cennetten) yere o gün indirdi, Allah, adem (Aleyhisselam)'ı o gün öldürdü. O günde öyle bir saat vardır ki, (mu'min) kul haram bir şey istemedikçe Allah Teala'dan ne isterse mutlaka Allah verecektir. Kıyamet o günde kopacaktır. Yüce makama erişen melekler, gök, yer, rüzgarlar, dağlar ve deniz Cuma gününden korkarlar. (Anılan varlıklardan) bu günden korkmayan tek bir ferd yoktur.» Not: İsnadının hasen olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Şeddad bin Evs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Şüphesiz Cum'a günü en faziletli günlerinizdendir. adem (Aleyhisselam) onda yaratılmıştır. Nefha (ikinci sur üfürülmesi) ondadır. Ve sa'ka (birinci sur üfürülmesi) ondadır. Artık onda benim üzerime bol bol salavat getiriniz. Çünkü (o günkü) salavatınız bana sunulur.» Bir adam : Ya Resulallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), senin beden'in yer tarafından yenmişken (Şeddad dedi ki) yani çürümüşken bizim salavatımız nasıl sana sunulur, diye sordu. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Allah, Nebilerin cesetlerini yemesini yere yasak etmiştir.» buyurdu." Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Ahmed, Hakim, İbn-i Hibban ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir. Bazıların da ilk ravi Evs bin Evs (r.a.)'dır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Büyük günahlar işlenmedikçe iki Cum'a arasında işlenen (küçük) günahlara Cuma (namazı) keffaret olur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Evs bin Evs es-Sakafi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi demiş ki; Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim, buyurdu ki: «Kim Cum'a günü eşi ile cinsi temas edip boy abdestini alır, (Cum'a namazı için camiye) erken gider; (orada) ibadetle meşgul olur (veya hutbe'nin başına yetişir); yürüyerek gider ve bineğe hiç binmez; imam'a yakın oturur; (hutbeyi) dinler ve hiç konuşmazsa, (attığı) her adıma karşılık (gündüzü) oruçlu ve gecesi ibadetle geçirilen bir yıllık amelin sevabı kazanmış olur.» Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Hakim ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir. Tirmizi bunun hasen olduğunu söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den, minber üzerinde şöyle buyururken işittim: «Kim Cum'a namazına gelirse (önce) gusül etsin.» Bu Hadisi: Tirmizi de rivayet ederek hasen-sahih olduğunu söylemiştir. AÇIKLAMA 1089’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «İhtilam olma çağına gelmiş olan herkese Cum'a günü ğuslü vacibtir.» Bu Hadis’i Tirmizi hariç Kütüb-i sitte sahipleri ve Beyhaki tahric etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. 'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim güzelce abdest aldıktan sonra Cum'a namazına gidip (imam'a) yakın durur ve (hutbe okunurken) susup (hutbeyi) dinlerse o Cum'a ile diğer Cum'a arasındaki (küçük) günahları bağışlanır. Buna ilaveten üç günlük (küçük) günahı da bağışlanır. (Hutbe okunurken) çakıl taşlarım elleyen kimse şüphesiz sevab'dan mahrum olmuş olur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Cum'a günü abdest alan kimse bu (abdest ruhsatı) ile yetinmiş olur, fazilet kazanmış olur. Bu (ruhsat) ne güzeldir. Farzı yeterince yapmış olur. Kim de guslederse gusül daha faziletlidir.» Not: Ravi Yezid bin Eban er-Rakkaşi zayıf olduğu için isnadın zayıflığı Zevald'de bildirilmiştir. Diğer hadis kitablarında bu hadis metni; ويجزئ عنه الفريضة cümlesi müstesna Aişe ve Semure bin Cündüb (r.a.) tarafından rivayet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; RResulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Cum'a günü olunca mescidin kapılarının her birisinde melekler bulunur. Bunlar- (mescide gelen) insanları, ilk geleni, ondan sonra ilk geleni (birinci, ikinci, üçüncü diye) gelişleri sırasına göre yazarlar. İmam (minbere) çıkacağı zaman melekler defterleri dürerek hutbeyi dinlerler. Artık namaza tehcir eden (erken gelen), bir deve, ondan sonra gelen, bir sığır, ondan sonra gelen, bir koç sadaka etmiş gibidir. (Nihayet bir tavuk ve bir yumurtayı zikretti. Ravi Sehl, rivayetinde şunu da ilave etti.) İmam minbere çıktıktan sonra mescide gelen, artık yalnız namaz sevabını almak için gelmiş olur.» Not: İsnadın sahih olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Semure bin Cündüb (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Cuma'yı ve (buna) erken gitme misalini, (sadaka olarak) deveyi boğazhyana, sığırı boğazlıyana, koyunu boğazhyana, benzeterek beyan buyurdu. Bu benzetmeyi yaparken nihayet tavuğu da zikretti. Not: İsnadının sahih olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Alkarna (r.a.)'den; şöyle (İtmiştir: Ben Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.) iie beraber Cum'a namazına gittim. Kendisinden önce gitmiş olan üç kişiyi (mescidde) bulunca: (Ben) dört kişinin dördüncüsüyüm. Dördüncü olan (ilahi ikram ve rahmetten) uzak değildir. Şüphesiz ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyururken işittim, dedi: «İnsanlar Cumalara birinci, ikinci ve üçüncü olarak erken gidiş sırası ölçüsüne göre kıyamet günü Allah'a yakın (rahmet ve ikramına yakın) makam sahibi olurlar.» Sonra Abdullah: (Ben) dört kişinin dördüncüsüyüm, dördüncü olan (ilahi ikram ve rahmetten) uzak değildir, dedi. Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bunun isnadı söz götürür. Çünkü ravi Abdü'I•Mecid bin Abdilaziz'in rivayetini Müslim, kendi sahihine almış ise de alınan rivayet başka ravi ile teyid edildiği için almıştır. Çünkü bu ravi mürcie mezhebinin aşırılarından olup halkı bu mezhebe davet ederdi. Bununla beraber cumhur, Ahmed, İbn-i Main. Davud ve Nesai onu sika saymışlar; Ebu Hatim de onu orta ve İbn-i Ebi Hatim ise zayıf saymışlardır. İsnadın diğer ricali sikadır. Bu nedenle isnad hasendir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Selam (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir Cum'a günü minber üzerinde şöyle buyururken, kendisi (kulağı) ile) işitmiştir : «Herhangi birinizin, iş elbisesinden başka Cum'a günü için bir takım elbise satın almasında hiç bir sakınca yoktur.» Not: Zevaid'de belirtildiğine göre bunun isnadı sahih ve ricali sikadır.Ebu Davud.başka bir senedIe rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü halk'a hutbe okumuş da onların üzerinde nimar hırkalarını görmüş ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurmuştur: «Her hangi biriniz maddi imkan bulursa iş elbisesinden başka Cuma günü için bir takım elbise edinmesinde hiç bir sakınca yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zerr (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallaltahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Kim Cum'a günü (usulüne uygun olarak) iyice gusleder, güzelce temizlenir, en güzel elbiselerinden bir takım giyer, ev halkına ait güzel kokudan Allah'ın yazdığı payı sürünür, sonra Cum'a namazına varır, usulünce hutbeyi dinler ve yan yana oturan iki kişinin arasını açmaz ( — eziyet etmez) ise o Cum'a ile diğer (geçmiş) Cum'a arasındaki (küçük) günahları bağışlanır.» Not: İsnadının sahih ve ricalinin sika olduğu Zevaid'de belirtilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallaku Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Şüphesiz bu Cum'a, Allah'ın müslumanlara tahsis buyurduğu bir bayram günüdür. Artık Cum'a namazına gelmek istiyen kimse boy abdesti alsın. Ve eğer güzel koku varsa ondan sürünsün. Misvak kullanmayı hiç bırakmayınız.» Not: Bunun senedindeki Salih bin Ebi'l•Ahdar'ın gevşek olduğunu cumhur söylemiştir. Diğer ricali sikadır. Zevaid'de bu bilgi verilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl bin Sa'd (r.a.)'dan şöyle demiştir: Biz Kaylulet istirahatı ve gada yemeği işini daima cuma namazından sonra yapardık. Bu Hadis'i Kütüb-i Sitte sahipIeri, Ahmed, Darekutni ve Beyhaki bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Seleme bin el-Ekva' (r.a.)'den; şöye demiştir: Biz Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde cum'a namazını kılardık. Namazdan sonra döndüğümüzde bizi gölgeliyecek kadar duvarlar gölgesini göremezdik. Diğer tahric: Tirmizi'den başka Kütüb-i Sitte sahipIeri, Beyhaki ve Darekutni bunu az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sdlem)'in müezzini Sa'd el-Karaz (r.a.)'den rivayet edildiğine göre : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken Sa'd (r.a.), cuma günü gölge nalın tasması kadar olunca ezan okurdu." Not: Zevaid'de bildirildiğine göre alimler bu had1sin senedincleki ravi Abdurrahman bin Sa'd'ın zayıflığına icma' etmişler, babası olan diğer ravi Sa'd bin Ammar ise İbnü'l•Kattan onun hakkında: Ne bunun hali ne de babası Ammar'ın hali bilinir, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (bin Malik) (r.a.)'den: şöyle demiştir: Biz cuma namazını kılar, sonra (evlerimize) döner ve Kayluiet istirahatını yapardık. Not: İsnadının sahih ve ricalinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (cum'a namazından önce) iki hutbe okurdu. İki hutbe arasında biraz otururdu (bu oturuşunda konuşmazdı). Bişr, rivayetinde: "ayakta iken" cümlesini İlave etmiştir." AÇIKLAMA 1106’da
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Hureys (r.a.)'den; şöyle demiştir: Een Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i minber üzerinde hutbe okurken ve (mübarek) başında siyah bir sarık varken gördüm. AÇIKLAMA 1106’da
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Semure (r.a.)'den; şöyle elemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayakta hutbe okurdu. Ancak şu var ki biraz otururdu. Sonra kalkardı. AÇIKLAMA 1106’da
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Semure (r.a.)'den; şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ayakta hutbe okurdu. Sonra otururdu. Daha sonra ayağa kalkardı, (ikinci hutbede) ayetler okurdu ve Allah'ı anardı. Onun hutbesi ne uzundu ne kısa idi. Cuma namazı da ne uzundu ne de kısaydı. AÇIKLAMA (1103,1104,1105 ve 1106) : İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Darekutni ve Beyhaki benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir. Bütün rivayetler, efendimizin iki hutbe okuduğuna, hutbeler arasında oturduğuna ve hutbeleri ayakta okuduğuna delalet ederler. Cabir (r.a.)'in hadisini Müslim, Ebu Davud, Nesai ve . Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Bazı rivayetlerde lafız farkı var ise de hepsinden Nebi (s.a.v.)'in ayakta iki hutbe okuduğu, hutbeler arasında oturduğu, hutbede ayet okuduğu ve Allah'ı andığı anlaşılır. Amr bin El-Huveyris (r.a.)'ın hadisine başka kitaplarda rastlayamadım. Zevaid türünden sayılmadığına göre Kütüb-i Sitte'nin diğerlerinde bulunması gerekir. Bu hadis de Nebi (s.a.v.)'in minber üzerinde hutbe okuduğuna delalet eder. Bu hadislerin ihtiva ettikleri hususları maddeler halinde aşağıya aldıktan sonra her husus için alimlerin görüşlerini nakledeceğim. 1- Nebi (s.a.v.) cuma namazından önce iki hutbe okurdu. 2- Hutbeleri ayakta okurdu. 3- İki hutbe arasında biraz otururdu. 4- İkinci hutbede Kur'an'dan ayetler okur, Allah'ı anardı. 5- Hutbeleri minber üstünde okurdu. 6- Hutbesi ve namazı mutedil idi. 1-- Cuma namazından önce iki hutbe okumak hususundaki Alimlerin görüşleri: a) Maliki, Şafii ve Hanbeli mezhebIerine göre cuma namazından önce iki hutbenin okunması farzdır ve cuma namazının sıhhati için şarttır. Hutbeler okunmadan kılınacak cuma namazı sahih değildir. Delilleri de Nebi (s.a.v.)'in her cuma günü namazdan önce daima iki hutbe okumuş olduğuna delalet eden sahih hadislerdir. Bir de Buhari ve Ahmed'in rivayet ettikleri efendimizin: ''Beni namaz kılarken gördüğünüz gibi namaz kılınız. hadisidir. Nebi (s.a.v.)'in iki hutbe okumadan bir defa olsun cuma namazı kıldığı sübut bulmuş değildir . Bunların bir delili de; ''Allah'ı anmaya gidiniz,. mealindeki Cuma suresinin 9. ayetidir. Çünkü cuma ezanından sonraki zikir hutbedir, diye bu alimler yorum yapmışlardır. b) Hanefi alimlerine göre bir hutbe kafidir. İkinci hutbe sünnettir. Zeylai: Bir kaç sahabinin tek hutbe okudukları ve kimsenin onlara itiraz etmediği rivayet edilmiştir, der. Evzai, İshak bin Rahuvye, Ebu Sevr, İbnü'l-Münzir ve bir rivayetinde Ahmed'in böyle hükmettiklerini el-Iraki anlatmıştır. 2-- Hutbelerin ayakta okunmasının hükmü; a) Cumhura göre ayakta okumak şarttır. Delilleri bu babda rivayet edilen hadisler ve benzeri hadislerdir. Nevevi: Çünkü hutbe Cuma'nın iki farzından birisidir. Namaz gibi bunda da ayakta durmak gerekir, demiştir. b) Hanefi alimleri ile bir rivayete göre Ahmed, hutbeyi ayakta okumak sünnettir, demişlerdir. Çünkü Nebi (s.a.v.)'in ve Hulefa-i Raşidin'in tatbikatı budur, vacib değildir. Çünkü yalnız tatbikatın bu oluşu vacibliği gerektirmez. Başka delil de yoktur. Nevevi'nin: Çünkü, hutbe Cuma'nın iki farzından birisidir: Namaz gibi bunda da ayakta durmak gerekir, sözüne şöyle cevap verilebilir: Kıbleye doğru durmak namazın şartlarından olduğu halde, hutbenin şartı olmamakla hutbe namaza muhalif olur. Bu nedenle hutbe namazdan çok ezana benzer. 3-- İki hutbe arasında oturmak; a) Cumhur'a göre, oturmak sünnettir, oturmaksızın Cuma hutbeleri sahihtir. b) Şafiiler'e göre hutbeler arasında oturmak şarttır. Onsuz hutbe sahih değildir. Çünkü Nebi (s.a.v.) hutbeleri arasında oturmayı hiç terk etmemiştir. Şafiiler bu gerekçe yanında: صلوا كما رايتمون ي اصل ي hadisini delil göstermişler. El-Ayni, Şafiiler'e cevaben: İbn-i Battal'ın dediğine göre Muğire bin Şu'be (r.a.)'in hutbeler esnasında oturmadığı rivayet olunmııştur. Eğer oturmak şart olsaydı, Muğire (r.a.)'in bunu bilmemesi düşünülemez. Faraza bilmeseydi orada bulunan sahabilerin ve tabiilerin buna müdahale etmemesi düşünülemez, dedikten sonra Ayni sözüne şöyle devam eder: 'İki hutbe arasında oturmak farzdır, diyenin elinde hiç bir delil yoktur. Çünkü söz konusu oturuş hatip için bir dinlenmedir. Hutbe'den bir parça değildir. Hutbe, yapılan konuşmadır. Şafii'den başka bu oturuşun farziyetine hükmetmemiştir. Bu hüküm icmaa muhaliftir ... Şafii'nin, Nebi (s.a.v.)'in sırf daimi tatbikatını gerekçe göstererek iki hutbeyi ve bunlar arasındaki oturmayı farz kılması ve iki hutbeden önce minber üzerinde oturmayı farz saymaması şaşılacak şeydir. Çünkü Nebi (s.a.v.)'in minbere çıktığında oturması sabittir.' 4-- İkinci hutbede Kur'an'dan ayetler okunması: a) Şafii: İki hutbeden birisinde bir ayet okumak farzdır. Kaf suresini okumak müstahabtır, demiştir. Şafii'nin Irak'lı arkadaşları ve Hanbeli'lerden El-Kadı her iki hutbede de ayet okumak gerekir, demişlerdir,. b) Cumhur'a göre, hutbede Kur'an okumak vacip değildir. 5-- Hutbelerin minber üstünde okunması; Hutbenin minber üzerinde okunmasının meşruluğu hususundaki cumhur'un kavline göre hatip, halife olsun başkası olsun farkı yoktur. NEBİ (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)'İN MİNBERİ : EI-Menhel yazarı 'Minber edinmek. babında efendimizin minberini tarif ederken özetle şunu söyler: "Bütün tarihçilerin sözleri Nebi (s.a.v.)'in minberinin üç basamaklı olduğunu gerektirir. Minberin yüksekliği iki zira', uzunluğu iki zira' ve genişliği bir zira' idi. Birinci ve ikinci basamağın yüksekliği yarımşar zira', üzerinde oturduğu üçüncü basamağın yüksekliği bir zira idi. Bu basamağın uzunluğu ve genişliği de birer zira' idi. Muaviye (r.a.) devrinde Medine valisi olan Mervan zamanına kadar Minber-i Nebevi böyle idi. Nihayet Mervan minberin alt kısmına üç basamak ilave ederek basamak sayısını altıya çıkardı. Olay şöyle cereyan etmiştir: Muaviye (r.a.), minberin söktürülerek Şam'a gönderilmesi için Mervan'a emir vermiş, Mervan da minberi söktürmüş ve Şam'a göndermeyi düşünürken güneş tutulmuş, Medine karanılkta kalmış, gündüz olmasına rağmen yıldızlar görülmüş ve şiddetli bir fırtına kopmuştur. Mervan bunun üzerine Medine cemaatına bir hitabede bulunarak : Ey Medine halkı! Siz Emirü'l-Mü'min'in minberi Şam'a göndermemi istediğini sanıyorsunuz. Halbuki Emir, Nebi (s.a.v.)'in koymuş olduğu minberi değiştirmenin hatalı olduğunu bilir, Emir'in bana emri, Minberi büyütmek ve yükseltmektir, demiş ve bir marangoz çağırtarak Mezkur ilaveyi yaptırmıştır . Nihayet hicri 654 yılında Mescid-i Nebevi'de vuku bulan yangında Mescid ile beraber minber de yandı. Yangın olayından sonra Yemen Meliki Muzaffer 656. yılında yeni minber yaptırmış, yirmi yıl sonra Mısır,. Meliki Zahir Baybars, Muzaffer'in minberini kaldırtarak yeni bir minber yaptırmıştır. Hicri 820. yılında Mısır padişahı Melik Müeyyed yeni bir minber göndermiştir." 6. Hutbesi ve namazı mutedil idi. Yani cuma hutbesi, cemaatı yoracak kadar, uzun değildi, meramı ifade etmiyecek kadar kısa da değildi, diğer hutbeleri kadar uzun dnğildi. Keza, cuma namazı da böyleydi. Diğer namazlara göre ne kısa sayılırdı, ne de uzun. Cuma hutbesinin kısa kesilmesine ve cuma namazının uzatılmasına dair Nebi (s.a.v.)'in hadisini Müslim rivayet etmiştir. Meali şöyledir: ''Ammar (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben Resulullah (s.a.v.)'den şöyle buyururken işittim: "Adamın namazının uzunluğu ve hutbesinin kısahğı onun fıkıh bilgisinin alametidir. Şu halde namazı uzatınız ve hutbeyi kısa kesiniz." Müslim'in bu hadisi, babımızda rivayet olunan Cabir (r.a.)'in hadisine muhalif değildir. Çünkü Cabir (r.a.)'in hadisinin manası hutbe ile namazın birbirine denk olması değildir. Maksat Cuma hutbesinin diğer hutbelere nisbeten ve Cuma namazının da diğer namazlara nisbeten mutedil olmalarıdır. Cabir (r.a.)'in 1105 sayılı hadisindeki; "o biraz otururdu." cümlesi ile iki hutbe arasındaki oturuş kasdedilmiş ise bu oturuşun şer'i hükmünü 3. maddede anlattım. Cümlenin böyle yorumlanması muhtemeldir. Ve Cabir (r.a.)'in 1106 nolu hadisine uygun ve benzeri olur. İkinci ihtimal: Mezkur cümle ile minbere çıkarken hutbeye başlamadan önce biraz oturmak manasının ifade edilmesidir. Mezkur cümle bu yoruma da müsaiddir. Nebi (s.a.v.)'in minbere çıkarken biraz oturduğu Buhari, Ebu Davud, Nesai ve başkalarının rivayet ettikleri İbn-i Ömer (r.a.)'in bir hadisi ile sabittir. Bu oturuşun gayesi, bu esnada okunan e:zanın bitmesini beklemektir. Bu oturuş cumhurun kavline göre sünnettir
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd (el-Karaz) (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) savaşta hitabede bulunurken (eline) yay (alarak on) a dayanırdı ve Cum'a da hutbe okuduğu zaman (eline aldığı) asaya dayanırdı. Not: Rıivi Abdurrahman bin Sa'd zayıf olduğu için isnadın zayıflığı Zevaid de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Alkarna (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ayakta mı, oturarak mı hutbe okurdu? diye Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'e soru sorulmuş. Abdullah (r.a.) da (soru sahibine) : Sen: وتركوه قائماً = «ve seni ayakta bıraktılar» [Cum’a 11] ayetini okumuyorsun, diye cevap verdi." Ebu Abdillah (yani müellifimiz) demiştir ki; Bu hadis ğaribtir. Çünkü ravi İbn-i Ebi Şeybe'den başka hiç kimse bunu rivayet etmiyor. Not: İsnadının sahih ve ricaIinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) minbere çıkacağı zaman (oradakilere) selam verirdi. Not: Seneddeki İbn•i Lahia'nın zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çöylc buyurdu, demiştir: «Cum'a günü imam hutbe okurken sen arkadaşına (sadece) 'sus' dediğin zaman (yine) lağv (=: Abes ile iştigal) etmiş olursun.» Tahric: Kütüb-i Sitte sahipIeri, Malik, Ahmed ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeyy bin Ka'b (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü (hutbesinde) 'Tebareke' suresini ayakta okudu. Allah'ın günleri (nde vuku bulacak büyük olaylardan bahis) ile bize (uyarıcı) nasihatta bulunda. Ebü'd-Derda veya Ebu Zer' (r.a.) beni dürterek: Bu sure ne zaman indirildi. Ben bu ana kadar bu sureyi işitmedim, dedi. Ubeyy (r.a.) O na: Sus! diye işaret etti. Bunlar namazdan dönüp gidince soru sahibi (Ubeyy (r.a.)'a) : Ben bu sure ne zaman indirildi diye sana soru sordum. Sen bana bildirmedin? dedi. Ubeyy (r.a.): Bu günkü namazından senin için bu sorudan başka hiç bir kazancın yoktur, dedi. Soru sahibi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e giderek kendisiyle Ubeyy (r.a.) arasında hutbe esnasında geçeni anlattı ve Ubeyy (r.a.)'in namaz'dan sonra kendisine söylediği sözü nakletti. Ubeyy (r.a.) demiştir ki : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Ubeyy doğru söylemiştir.» buyurmuştur. Not: İsnadının sahih ve ricalinin sika oıduğu Zevaid'de bildirilmiştir. Diğer tahric: Ahmed de bu hadisi rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (cum'a günü) hutbe okurken Süleyk el-Gatafani (r.a.) mescide girdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Namaz kıldın mı?» diye sordu. Süleyk (r.a.): Hayır! dedi. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : — «O halde iki rek'at kıl» buyurdu. Ravi Amr. rivayetinde Süleyk (r.a.)'i ismen zikretmemiştir." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Darekutni ve Beyhaki AÇIKLAMA 1114’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (cum'a günü) hutbe okurken bir adam geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona: «Namaz kıldın mı?» diye sordu. Adam: Hayır! dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : — «İki rek'at kıl» buyurdu." Diğer tahric: Bu hadisini Ebu Davud hariç, Kütüb-i Sitte sahipIeri rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1114’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre ve Cabir (r.anhuma)'dan; şöyle söylemişlerdir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hutbe okurken Süleyk el-Ğatafani (r.a.) geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona: «Sen gelmeden önce iki rek'at namaz kıldın mı?» diye sordu. Süleyk (r.a.): Hayır, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : — «İki rek'at namaz kıl ve bunları hafif tut» buyurdu. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Darekutni ve Beyhaki AÇIKLAMA (1112, 1113, 1114): Cabir (r.a.)'in ilk 1112 nolu hadisini Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Darekutni ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Rivayetlerin bir kısmında Süleyk (r.a.)'in ismi belirtilmemiştir. Bazı rivayetlerde: ''Kalk da namaz kıl.'' ifadesi geçmektedir. Ebu Said (r.a.)'in 1113 nolu hadisini Ebu Davud hariç, Kütüb-i Sitte sahipIeri rivayet etmişlerdir. Cabir (r.a.) ve Yakarıdaki yani Ebu Hureyre (r.a.)'in 1114 nolu hadisini Müslim, Ebu Davud, Darekutni ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Ebu Davud'un Cabir (r.a.)'den olan bir rivayetinde şu ilave vardır: ''İmam hutbe okurken biriniz (mescide) geldiği zaman iki rek'at namaz kılsın ve bunları hafif tutsun.'' Bu babtaki hadisler, hutbe esnasında mescide girenin iki rek'at "Tahiyyetü'I-Mescid" kılmasının meşruluğuna. delalet ederlar. Tirmizi, Ebu Said (r.a.)'in hadisini rivayet ettikten sonra: Bu hadis hasen-sahihtir. İlim ehlinin bazısının uygulaması bu hadis'e göredir. Şafii, Ahmed ve İshak bununla hükmetmişlerdir. Bazı alimler: İmam hutbe okurken mescid'e giren hemen oturur, hutbeyi dinler, namaz kılmaz demişlerdir. Süfyan-ı Sevri ve Kufe ehlinin kavli budur. Birinci kavil daha sahihtir, demiştir. Tchfe müellifi, Nevevi' nin Müslim'in şerhinde şöyle dediğini nakletmiştir: Müslim'in rivayet ettiği bu hadislerin hepsi Şafii, Ahmed, İshak ve hadisçilerin Fıkıhçılarının kavline delildir. Bu zatların kavline göre cuma günü imam hutbe okurken mescide girenin iki rek'at Tahiyyetü'l-Mescid namazı kılması müstahabtır. Kılmadan oturması mekruhtur. Bir an önce hutbeyi dinlemesi için bu namazı hafif tutması müstahabtır. Hasan-i Basri ve diger bazı Mütekaddiminin mezhebinin bu oldugu nakledilmişdir. El-Kadi'nin dediğine göre Malik. El-Leys, Ebu Hanife. Sevri, sahabilerle tabiilerin cumhuru, bu namazı kılmamaya hükmetmişlerdir. Ömer, Osman ve Ali (r.a.)'den bu yolda rivayet vardır. Bu gruptaki alimlerin delili. imamı dinlemek ve susmak hakkındaki delildir. Bunlar, bu babta rivayet edilen hadisleri te'vi! etmişlerdir, demiştir. Tuhfetü'I-Ahvezi yazarı ve EI-Menhel yazarı, her iki grubun delillerini. yorumlarını ve birbirlerine vermiş oldukları cevabıarı çok geniş almışlardır. Netice her ikisi. birinci gruptaki alimlerin görüşünü tercih etmişlerdir. (Yani Tehiyatu'l-Mescid Namazı -Mescid Namazı- İmam Hutbe verirken dahi müstehabtır demişlerdir)
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cum'a günü hutbe okurken bir adam mescide girdi ve cemaatin üstünden atlamaya başladı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (Ona) : «(Artık) otur! Sen hem (cemaata) eziyet ettin hem de geç kaldın.» buyurdu." Diğer tahric: Ahmed ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz bin Enes (el-Cüheni) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştin «Kim Cum'a günü (mescidde oturan) halkın üzerinden atlayıp geçerse, o kimse cehennem yolu üzerinde köprü ittihaz edilir.» Bu Hadisi Tirmizi de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den. şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü (hutbeden sonra) minberden indiği zaman ihtiyaç olduğunda konuşurdu. Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud. Nesai ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeydullah bin Ebi Rafi' (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: (Medine-i Münevvere valisi) Mervan (bin el-Hakem) (r.a.), Ebu Hureyre (r.a.)'e Medine valiliği vekaletini vererek Mekke'ye gitti. Bunun üzerine Ebu Hureyre (r.a.) bize Cum'a namazını kıldırdı. (Fatihadan) sonra birinci rekatta el-Cumua, suresini ve son rek'atte, el-Münafikun suresini okudu* Ubeydullah demiştirki: Ebu Hureyre (r.a.) namazdan dönüp gidince ben ona yetişerek dedim ki: Ali (r.a.)'in Kufede Cuma namazında devamlı okuduğu iki sureyi okudun. Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den bu iki sureyi (cumada) okurken işittim." AÇIKLAMA 1120’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeydullah bin AbdiIIah (bin Utbe) (r.a.)'dan, rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Dahhak bin Kays (r.a.), Nu'man bin Beşir (r.a.)'a mektup yazarak Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Cum'a namazında (birinci rek'atte okuduğu) Cuma suresi ile beraber (ikinci rek'atte) ne okuduğunu bize bildirin diye sordu? Nu'man: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cuma namazı (nın ikinci rekatında; هل أتاك حديث الغاشية [Ğaşiye] (suresini okurdu, diye cevap verdi. AÇIKLAMA 1120’de)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu İnebe el-Havlani (r.a.)'den: şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a namazında (birinci rek'atte)! سبح اسم ربك الأعلى [A’la] suresini ve (ikinci rek'atte); هل أتاك حديث الغاشية Ğaşiye suresini okurdu." Not: Zevaid'de: Ravi Said bin Sinan zayıftır. Hadisin aslı Buhari, Müslim ve diğer kitapıarda, başka bir sened ile rivayet edilmiştir, diye bilgi vardır. AÇIKLAMA (1118, 1119 ve 1120): 1118 nolu UbeyduIIah bin Ebi Rafi' (r.a.)'ın hadisini Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki de az lafız farkı ile rivayet etmişlerdir. Hepsinden, Nebi (s.a.v.)'in Cuma namazının ilk rek'atinde Cuma suresini ve ikinci rek'atında el-Münafikun suresini okuduğu anlaşılır. Ebu Hureyre (r.a.)'ın sözü sanki bir sorunun cevabıdır. Çünkü UbeyduIIah (r.a.): Ali (r.a.)'ın Kufe'de devamlı okuduğu Mezkur sureleri okudun! derken; bunun Nebi (s.a.v.)'e dayalı bir yönü var mı demek istemiş? Bu iki sureyi cuma namazında okumanın hikmetini el-Menhel yazarı şöyle anlatır: "Cuma suresinde Cuma ile ilgili hükümler, Mü'minlere övgü, Nebi (s.a.v.)'in gönderilmesinin faziletleri ve ibadete teşvik vardır. Münafikıun suresindede, münafıklar, tevbe etmeyişlerinden ve Nebi (s.a.v.)'e kendilerinin günahlarının bağışlanması yolunda dua ve istiğfar etmesi için müracaat etmeyişlerinden dolayı kınanıyor ve güzel nasihatlar ihtiva ediyor." 1119 nolu UbeyduIIah bin AbdiIIah'ın hadisini Malik, Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Dahhak (r.a.)'ın yazışma suretiyle Nu'man (r.a.)'a Mezkur soruyu sorduğu Müslim'in rivayetinde de belirtilmiştir. Dahhak (r.a.) ve çevresi Nebi (s.a.v.)'in cuma'nın ilk rek'atinde Cuma. suresini okuduğunu bildikleri için yalnız 2. rek'atte ne okuduğunu sormuşlardır. 1120 nolu Ebu İnebe (r.a.)'in hadisini Ahmed, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki, Ebu İnebe (r.a.)'den değil Semure bin Cündüb (r.a.)'den başka bir senedIe rivayet etmişlerdir. Bu hadis, Nebi (s.a.v.)'in Cuma namazının ilk rek'atinde EI-A'Ia suresini ve ikinci rek'atte EI-Ğaşiye suresini okuduğuna delalet eder. Bu babta rivayet olunan hadislerden alınan netice şudur ki cuma namazının ilk rek'atinde Cuma suresini, son rek'atte EI-Münafikun suresini; yahut ilk rek'atte Cuma ve son rek'atte EI-Ğaşiye surelerini veyahut ilk rek'atte EI-A'la ve ikincisinde El-Ğaşiye surelerini okumak sünnettir. Bunlardan hangilerinin afdal olduğu hususunda ihtilaf vardır. 1- Şafii ve Ahmed, Cuma ve Münafikun surelerini tercih etmişler. 2- Malik, Cuma ve Ğaşiye surelerini seçmiştir. 3- Hanefi alimleri: İmam vakit namazlarında olduğu gibi Cuma namazında da istediği yerden okur. Bu rivayetlerin hepsi sabittir. Şunu buna tercih etmenin nedeni yoktur, demişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Cum'a namazının bir rek'atine yetişen kimse o rek'ate bir rek'at eklesin.» Not: İsnadındaki ravi Ömer bin Habib'in zayıflığı hususunda alimlerin ittifak ettikleri Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Namazın bir rek'atine yetişen kimse, (o namaza) yetişmiş olur.»
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Cuma namazının veya başka namazın bir rek'atine yetişen kimse o namaza yetişmiş olur.» Diğer tahric: Nesai ve Darekutni
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Kuba ehli Cum'a günü Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in (mescidine gelerek) beraberinde Cuma namazını kılarlardı. Not: Bunun senedindeki Nafi'nin ravisi olan Abdullah'ın zayıf olduğu Zevaid'de bildirilmştir. (Nafi’nin ravisi ibn-i Ömer sahabe değil, Nafi’den sonraki ravi Abdullah b. Ömer’dir)
- Bāb: ...
- باب ...
Sahabilik şerefine mazhar olmuş olan Ebu'-Ca'd ed-Demri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir : «Her kim pek önemsemediğinden dolayı Cuma namazını üç defa terkederse kalbi mühürlenir.» Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Beyhaki, Darimi ve Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Zaruret (şer'i özür) olmaksızın üç defa Cum'a namazını terkedenin kalbini Allah mühürler.» Not: İsnadının sahih ve ricaIinin sika olduklsırı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Herhangi birinizden hiç umulur mu ki: (Şehirden) bir iki mil uzakta, davar sürüsünü ittihaz etsin, orada ot temin imkansızlaşır da daha uzaklara gitsin, sonra Cuma namazı vakti olur da kendisi gelip kılmasın, (ikinci) Cuma olur da (yine) kılmasın, (üçüncü) Cuma olur da gelip kılmasın. (Hiç birinizden umulmayan bu hareket) nihayet (sahibinin) kalbinin mühürlenmesine sebep olur.» Not: Ravi Ma'dl bin Süleyman zayıf olduğundan isnac.tın zayıflığı Zevıiid'de belirtilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Semure bin Cündüb (r.a.)'den rivayet edidiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Bile bile (bir) Cuma namazına gitmeyen kimse bir altını sadaka olarak versin, (buna) gücü yetmezse yarım altın tasadduk etsin.» Diğer tahric: Nesai, Ebu Davud, Hakim ve Beyhaki de Semure (r.a.)'in bu hadisini değişik senedie rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan, şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Cum'a farzından önce dört rek'at namaz kılardı. Bu dört rekatın arasında selam vermezdi. Not: Zevaid'de: ,Bu isnad, zayıf raviler zincirinden kuruludur. Çünkü ravilerden Atiyye'nin zayıflığı hususunda ittifak edilmiştir, Haccac, tedlisçidir, Mübeşşir bin Ubeyd, Kezzabtır, İbnü'l-Velid olan Bakiyye de tedlisçidir, denmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre : Cuma farzını kılınca (mescidden) dönüp giderdi de evinde iki rek'at namaz kılardı. Sonra demiştir ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), böyle yapardı. Diğer tahric: Müslim, Nesai ve Tirmizi AÇIKLAMA 1132’de
- Bāb: ...
- باب ...
Salim'in babası (İbn-i Ömer) (r.a.)'den; şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem). Cuma farzından sonra (evinde) iki rek'at namaz kılardı. Diğer tahric: Müslim, Tirmizi ve Beyhaki AÇIKLAMA 1132’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu; demiştir : ' «Cuma farzından sonra namaz kıldığınızda dört rek'at kılınız.» Diğer tahric: Müsliın, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-As) (r.a.)'den: şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü namaz'dan önce mescidde halka biçiminde oturmaktan nehiy etmiştir. Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin As) (radiyallahu anh)'den; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cum'a günü ihtiba biçiminde oturmaktan nehiy etmiştir. Ravi demiştir ki: Yani imam hutbe okurken. Not: Zevaid'de deniyor ki: Bu hadisin isnadındaki Bakiyye tedlisçidir. Onun şeyhi (Abdullah bin Vakidi)yi Tirmizi. sika saymışsa da meçhuldür
- Bāb: ...
- باب ...
Saib bin Yezid (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yalnız bir tek müezzini vardı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (cuma günü minbere) çıktığı zaman müezzin ezan okurdu ve (hutbeden sonra minberden) indiği zaman ikamet getirirdi. Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) da (halifeyken) beyleydiler. Osman (r.a.) (halife) olunca ve cemaat çoğalınca çarşıdaki Zevra adlı bina üstünde üçüncü çağrıyı (şimdi okunmakta olan ilk ezanı) ilave etti. Osman (r.a.) minbere çıktığı zaman müezzin ezan okurdu ve minberden indiği zaman müezzin ikamet ederdi. Diğer tahric: Buhari, Tirmizi, Nesai ve Ebu Davud Buhari'nin rivayeti mealen şöyledir: "Cuma günü ilk nida (ezan) Resulullah (s.a.v.). Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) zamanlarında imam minbere oturduğu vakit başlardı. Osman (r.a.) (halife) olup halk da çoğalınca Zevra' üzerinde (okunan) üçüncü çağrıyı (ezanı) ilave etti
- Bāb: ...
- باب ...
Adiyy bin Sabit'in babası (Sabit) (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) minber üzerinde hutbe için ayakta durduğu zaman Ashabı, yüzlerini O'na döndürürlerdi. Not: İsnaddaki ricalin sika oldukları, fakat hadisin mürsel olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Cum'a gününde öyle bir saat vardır ki O saate rastlıyarak onda namaz kılıp Allah'tan hayır dileyen her müslüman adam'ın dileğini Allah bahşeder.» buyurdu. Ve (O saatin) kısa olduğunu anlatmak için (mübarek) eliyle işaret etti. AÇIKLAMA 1139’da
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Avf el-Müzeni (r.a.)'den. şöyle demiştir : Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim. Buyurdu ki: — «Cum'a günü gündüzünde bir saat vardır. Mu'min kul onda Allah'dan ne isterse behemehal onun dileği verilir.» — Hangi saattir? diye soruldu. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : — «Cum'a namazına ikamet edildiği zamandan, namazdan çıkılıncaya kadardır.» buyurdu. AÇIKLAMA 1139’da
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullaiı bin Selam (r.a.)'den; şöyle demiştir; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in oturduğu bir mecliste Ben dedim ki, Şüphesiz biz Allah'ın Kitabında (Tevrat'ta) şunu buluyoruz: Cum'a gününde öyle bir saat vardır ki onu denk getirerek onda namaz kılıp Allah'tan bir şey dileyen her mu'min kulun dileğini Allan bahşeder. SeIam demiştir ki: Bu sözüm üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Yahut bir saatin bir parçasıdır.» diye bana işaret buyurdu. Ben : Doğru söyledin, (veya bir saatin bir parçasıdır) diye sözümü tashih ettim. (Bu arada) Ben: Bu saat hangi saattir? diye sordum. O: «Gündüz saatlarınm sonuncusudur.» buyurdu. Ben: Gündüzün son saati namaz saati değildir, dedim. O: «Hayır (namaz saatidir.) Çünkü mu'min kul namaz kıldığı ve namazdan sonra gelecek namaz vaktini beklemek niyetiyle yerinde oturduğu sürece şüphesiz o fazilet bakımından namaz içinde sayılır.» buyurdu." Not: Bu hadisin isnadının sahih ve ricalinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir" AÇIKLAMA(1137, 1138, 1139): Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisini Buhari ve Müslim de rivayet. etmişlerdir. Nevevi bu hadisin şerhinde şöyle der: "Bir rivayette; قائم lafzı yoktur. Bir rivayette: "O kısa bir saattir,,., bir rivayette; "O saatin kısa olduğunu anlatmak üzere eliyle işaret etti.. denilmiştir. El-Kadı; 'Selef alimleri bu saatın vakti hususunda ihtilaf hususunda ihtilaf etmişlerdir. Keza; قائم يصلي cümlesinin manasında da ihtilaf etmişlerdir. Bazı alimler; Bu saat ikindiden sonra güneş batıncaya kadardır ve; يصلي'nin manası ''namaz kılar,. değil dua eder,. demektir. قائم 'nun manası da ''ayakta durur değil dua ve ibadete devam eder" demektir, demişlerdir. Bir kısım alimler de: İmamın minbere çıktığı zamandan namaz bitinceye kadar olan süredir, demişlerdir. Başka bir grup alim de : Cuma namazına kamet edildiği zamandan, namazdan çıkılıncaya kadar geçen süredir, demişlerdir. Bunlara göre; يصلي fiili namaz kılar anlamındadır. Bazıları da; Cuma gününün son saatidir, demişlerdir. Başka tür söyliyenler de vardır.demiştir. Kadı iyaz, sözlerine devamla; Yukarıda aldığım kavilleri açıklayan hadisler, Nebi (s.a.v.)'den rivayet edilmiştir. Bütün bu zamanların Mezkur saatin şumulüne girdiği anlamı kasdedilmiştir. Çünkü o sürenin çok az olduğu belirtilmiştir. Mezkur saat, bu vakitler esnasındadır, demiştir. Sahih olanı, hatta doğrusu Müslim'in Ebu Musa (r.a.)'dan merfu' olarak rivayet ettiği Nebi (s.a.v.)'in şu hadisi ile beyan edilenidir; ''imamın minbere oturduğu an ile namazın bitimi arasındaki süredir.'' Amr bin Avf (r.a.)'ın hadisini Tirmizi de rivayet etmiştir. Bu hadise göre mezku.r saat, Cuma namazına kamet edildiği an başlar ve namazın bitimi ile son bulur. Abdullah bin Selam (r.a.)'ın hadisi Zevaid türündendir. Buna göre mezkur saat, Cuma gündüzünün son saatidir. Ebu. Davud'un Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiği uzunca bir hadiste Abdullah bin Selam (r.a.)'ın hadisine kısmen benzeyen şu parça vardır: . "Ebu Hureyre (r.a.) demiştir ki: Ka'b bin el-Ahbar (r.a.), mezkur saatın yılda yalnız bir Cuma gününde. bulunduğunu söyledi. Ben: Hayır. Her. Cuma'da bu saat vardır, dedim. Ka'b (r.a.) Tevrat'ı tetkik ettikten sonra: Resulullah (s.a.v.) doğru söylemiş, dedi. Ben bilahere Ka'b (r.a.) ile aramızdaki konuşmayı Abdullah bin Selam (r.a.)'a anlattım. Abdullah (r.a.) : - Bu saatin hangi saat olduğunu bilirim dedi. Ebu Hureyre (r.a.) : - O saati bana bildir, dedim dedi. Bunun üzerine Abdullah (r.a.) : - Cuma gününün son saatidir, dedi. Ben: - Bu saat nasıl Cuma gününün son saatı olur? Oysaki ResuluIlah (s.a.v.) : "Bu saati denk getirerek onda namaz kılan bir kul... buyurmuştur. Halbuki şu dediğin saatte namaz kılınmaz, dedim. Abdullah (r.a.) : - Resulullah (s.a.v.) buyurmamış mı ki : "Bir yerde oturup namaz kılmak için bekliyen bir kimse, namaz kılınıncaya kadar namazda sayılır.''dedi. Ebu Hureyre (r.a.) demiştir ki : Ben: - Evet Resulullah (s.a.v.) öyle buyurmuştur, dedim. Abdullah (r.a.) da: - Bu odur, dedi." Ebu. Davud'dan mealini yukarıya aldığım Ebu.Hureyre (r.a.)'in hadis parçası dikkate alınırsa 1139 nolu Abdullah (r.a.)'ın hadisindeki: 'Bu saat hangi saattir? diye sordüm' sözünün AbduIlah (r.a.)'in olmayıp, ravisi olan Ebu Seleme'nin sözü olması ve buna verilen cevabın da Nebi (s.a.v.)'e ait olmayıp Abdullah bin Selam (r.a.)'a ait olması; keza bundan sonra devam eden karşılıklı konuşmanın bu iki zat'a ait bulunması muhtemeldir. Fakat terceme ederken bu ihtimalin açık bir belirtisi görülmediği için Mezkur konuşmayı AbduIlah bin Selam (r.a.) ile Nebi (s.a.v.) arasında cereyan etmiş olarak gösterdim. Zaten Mezkur saatin Cuma gününün son saati olduğuna dair merfu' rivayet vardır. Keza namaz kılmak için oturduğu yerde bekliyen kişinin fazilet bakımından namaz içinde sayıldığına dair merfu' rivayetler vardır. Tuhfetu'I-Ahvezi yazarı Mezkur saat hakkında şöyle der; "Alimler, bu saatin hangi saat olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hafız İbn-i Hacer, eI-Fetih'te bu hususta kırktan fazla kavil rivayet ettikten sonra: Şüphe yok ki Mezkur kavillerin en kuvvetlisi, Ebu Musa (r.a.)'ın hadisi ile Abdullah bin Selam (r.a.)'ın hadisidir, demiştir. Ebu Musa (r.a.)'ın hadisinden maksad; Mezkur saatın minber üzerinde oturduğu an ile namazın bitimi arasındaki süre olduğuna dair Müslim'in kendisinden rivayet ettiği hadistir. Abdullah bin Selam (r.a.)'ın hadisinden maksad da, Mezkur saatin, ikindiden sonra gün batışına kadar olan süre olduğuna dair Tirmizi, Ebu Davud ve başkalarının rivayet ettikleri Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisi içinde bulunan Abdullah bin Selam (r.a.)'in hadisidir. El-Hafız İbn-i Hacer, Taberi'nin; Mezkur saat hakkında rivayet olunan hadisler içinde en sahihi, Ebu Musa (r.a.)'ın hadisidir ve bu saat hakkında soylenen kavillerin en meşhuru, Abdullah bin Selam (r.a.)'ın kavlidir, dediğini söylemiştir. Hafız, daha sonra; 'Bu iki hadisin dışında kalan rivayetler ya ikisine veya birisine muvafıktır yahud isnadı zayıftır veyahut mevkuftur. Nebi (s.a.v.)'in önceden bu saati bildiği, sonradan unutturulduğu yolundaki Ebu Said (r.a.)'in hadisi, bu iki hadise muarız değildir. Çünkü Beyhaki ve başkalarının rivayet ettiği gibi unutturulma olayı vuku' bulmadan önce Ebu Musa ve Abdullah bin Selam (r.a.)'ın Nebi (s.a.v.)'den işitmiş olmaları muhtemeldir. Bu iki rivayet'ten hangisinin daha kuvvetli olduğu hususunda da ihtilaf olmuştur. Müslim, Beyhaki, İbnü'l-Arabi ve bir cemaat Ebu Musa (r.a.)'ın hadisini tercih etmişlerdir. Ahmed, İbn-i Abdi'l-Ber, İshak, Şafii ve bir cemaat Abdullah bin Selam (r.a.)'ın hadisini tercih etmişlerdir. Said bin Mansur'un sahih bir senedIe Ebu Seleme bin Abdurrahman'dan rivayet ettiğine göre sahabilerden bir cemaat, toplanarak Mezkur saatin hangi saat olduğu hususunda müzakere etmişler, Cuma gününün son saati olduğunda ittifak ederek dağılmışlardır. Bazı alimler, her iki rivayeti fırsat bilerek bu iki saati iyice değerlendirme yolunu tercih etmişlerdir.'demiştir. Gazali de makbul saatin sabit olmayıp Cuma günü içinde dolaştığı yolundaki kavli tercih etmiştir. Muhibb-i Taberi ve İbn-i Asakir de bu görüşü paylaşmışlardır. Eı~Menheı yazarı da; Sahabilerin ve Tabiilerin cumhuruna göre bu saat, Cuma gününün son saatıdır, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim (her gün şu) on iki rekat sünnet kılmaya devam ederse cennette onun için bir ev yapılır, öğle farzından önce dört rekat, öğle farzından sonra iki rekat, akşam farzından sonra iki rekat, yatsı farzından sonra iki rek'at ve sabah farzından önce iki rek'at. » Diğer tahric: Tirmizi ve Nesai AÇIKLAMA 1142’de
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)"in muhterem eşlerinden) Ümma Habibe bint-i Ebi Süfyan (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Kim (her) gün ve gecede on iki rek'at (sünnet) kılarsa cennette onun için bir ev yapılır.» Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Ahmed, Hakim ve Beyhaki AÇIKLAMA 1142’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)*den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim (her) günde (farzdan başka şu) on iki rek'at (sünneti) kılarsa cennette onun için bir ev yapılır. İki rek'at sabah farzından önce, ikişer rek'at öğle farzından önce ve sonra, iki rek'at (zan ediyorum dedi ki) ikindi farzından önce, iki rek'at akşam farzından sonra ve iki rek'at (zan ediyorum dedi ki) yatsı farzından sonra.» Not: İsnadındaki İbnü'l-Asbahani'nin zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA (1140, 1141, 1142): Aişe (r.anha)'nın hadisini Tirmizi ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Ümmü Habibe (r.anha)'nın hadisini Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Ahmed, Hakim ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Burada olduğu gibi bazı rivayetlerde bu rek'atlerin yerleri belirtilmemiştir. Tirmizi'nin rivayetinde bu yerler aynen Aişe (r.anha)'nın hadisindeki gibi zikredilmiştir. Nesai'nin rivayetinde de yerler zikredilmiştir. Şu farkla ki "Yatsı'dan sonra iki rek'at'' yerine "ikindiden önce iki rek'at'' denilmiştir. Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini Nesai de rivayet etmiştir. Zevaid sahibinin bunu Zevaid türünden saymasının nedenini bilemedim. Bu hadiste gösterilen yerlerin Aişe (r.anha)'nın hadisindeki yerlerden farklı durumu, görüldüğü gibi bu hadiste öğle farzından önce iki rek'at gösterilmiş ve diğer iki rek'at yerine ikindiden önce iki rek'at gösterilmiştir. Toplam yine on iki rek'attir. EI-Menhel yazarı şöyle der: "Beş vakit farz namaz'a tabi sünnetlerin 12 rek'at olduğuna bu hadisler delildir. Hasen-i Basri'nin sabah namazından önceki iki rek'at ile akşam namazından sonraki iki rek'atın vucubuna dair kavli bu hadislerle reddedilmiştir. Ümmü Habibe (r.anha)'nın hadisindeki ihtilafı bilmiş oldunuz. Şöyle ki: Tirmizi'nin rivayetinde yatsı'dan sonraki iki rek'at var, ikindiden önceki iki rek'at yoktur. Nesai'nin rivayeti bunun tam aksinedir. Bu rivayetlerin tümünde anlatılan sünnetlerin hepsini tutmak sahihtir. Hepsi ile amel edilince günlük sünnet 14 rek'at olur. Halbuki anılan sevabın on iki rek'atle hasıl olduğu belirtilmiştir. Şöyle denilebilir. Rivayetler muhtelif olduğu için ondört rek'at kılınmadıkça Mezkur vakitlerde kılınması Resulullah (s.a.v.) tarafından emredilen on iki rek'at'ın kılındığı kesin söylenemez. Mezkur sünnetlere devam eden kimse için mükafat olarak cennette köşk yapılması, farzlarını eksiksiz yapması halindedir. Farzlarda noksanlığı varsa bu noksanlığı sünnet namazları ile doldurulur. Nitekim Ebu Hureyre (r.a.)'ın rivayet ettiği bir hadiste Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Kişinin tam kılmadığı farz namazların eksiklikleri onun kıldığı sünnetlerinden doldurulur ..'' FARZ'A BAĞLl SÜNNET NAMAZ HAKKINDA DÖRT MEZHEBİN GÖRÜŞLERİ : 1- Hanefi mezhebine göre beş vakit farz namaza bağlı sünnet namaz on iki rek'attir. Görüşleri Aişe (r.anha)'nın hadisine tamamen uyuyor. Yani sabah farzından önce iki, öğle farzından önce dört, farzdan sonra iki, akşam ve yatsı farzlarından sonra ikişer rek'attir. Bir de mendup olanı vardır. O da şunlardır: İkindi farzından önce iki veya dört rek'at, akşam farzından sonra altı rek'at, yatsı farzından önce ve sonra dörder rek'at. Öğleden önceki dört rek'at sünnet, yatsıdan önceki ve sonraki dörder rek'at bir selamla kılınır. Fakat ikindiden önceki dört rek'at ve akşamdan sonraki altı rek'at namazda iki rek'atten bir selam verilebildiği gibi hepsi bir selamla da kılınabilir. 2- Şafii mezhebine göre farz namazlara bağlı sünnetler, müekked ve gayr-i müekked olarak ikiye ayrılır. Müekked sünnetler, sabah farzından önce iki, öğle farzından önce ve sonra ikişer, akşam ve yatsı farzlarından sonra ikişer rek'at olmak üzere toplam on rek'attir. Bunların delili ise Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki'nin İbn-i Ömer(r.a.)'den rivayet ettikleri merfu' bir hadistir: Bu hadise göre Nebi (s.a.v.) öğleden önce, öğleden sonra, akşam ve yatsıdan sonra ikişer rek'ati evinde kılardı. Gayr-i müekked olan sünnet de şunlardır: Öğleden önce ve sonra (müekkedden başka) ikişer, ikindiden önce dört, akşam ve yatsı farzlarından önce ikişer rek'at olmak üzere toplam on iki rek'attir. 3- Maliki mezhebine göre farzlara tabi nafileler revatib ve gayr-i revatib olmak üzere ikiye ayrılır. Revatib : Öğle farzından önce ve sonra, ikindi farzından önce ve akşam farzından sonra kılınan nafilelerdir. Bunlar belirli bir sayı ile tahdit edilmemiştir. Lakin en efdalı, öğle farzından önce ve sonra dörder, ikindi farzından önce dört, akşam farzından sonra altı rek'attir. Bunlar kuvvetli mendup sayılır. Gayr-i Revatib ise, sabah farzından önce iki rek'attir. Buna rağibe denir. Rağibe. kuvvet bakımından sünnetten aşağı ve müstahabtan yukarıdır. Bir de yatsıdan sonra ve vitirden önce kılınan ve sefi'denilen nafile de gayr-i revatib sayılır. En az iki rek'attir. En çoğu için sınır yoktur. Bu namaz mendup türündendir. Vitir de gayr-ı revatibden sayılır ... 4- Hanbeli mezhebine göre vakit namazlarına bağlı sünnetler Ratibe ve Gayr-i ratibe olmak üzere ikiye ayrılır. Ratibeler aynen Şafii mezhebindekilerdir. Gayr-i ratibeler ise öğle farzından önce ve sonra dörder, ikindiden önce dört ve yatsıdan sonra dörder rek'attir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şafak (yeri) aydınlanınca (sabah farzından önce) iki rekat kılardı." Bu Hadis’i Nesai de tahric etti. AÇIKLAMA 1147’de
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah (farzın) dan önce ezan sesi Onun kulaklarında imiş gibi (çarçabuk) iki rek'at kılardı," AÇIKLAMA 1147’de
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in muhterem eşlerinden Hafsa bint-i Ömer (r.anha)'dan; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sabah namazı için ezan okunduğu zaman, farza kalkmadan önce hafif tuttuğu iki rek'at kılardı." AÇIKLAMA 1147’de
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.a.anha)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) abdest aldığı zaman iki rek'at kıldıktan sonra namaza çıkar (gider) di." Not: İsnadın sahih ve ricalinin Buhari ile Müslim'in ricali olduğu Zevaid'de bildirilmiştir, AÇIKLAMA 1147’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ikamet edileceği zaman iki rek'at kılardı." Not: Zayıflığına ittifak edilmiş olan el•Haris bin AbdiIlah el-A'ver bu isnadda bulunduğu için isnadın zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA (1143, 1144, 1145, 1146, 1147): İbn-i Ömer (r.a.)'in ilk hadisini Nesaide rivayet etmiştir. İkinci hadisin müelliften başka kim tarafından rivayet edildiğini bilemiyorum. ilk hadis, şafak yeri ağardığı zaman Nebi (s.a.v.)'in sabah sünnetini kıldığına delalet eder. İkinci hadis de bu sünneti hafif tuttuğuna delildir. Hadisteki: "Ezan sesi kulaklarında imiş gibi...'' tabiri, iki rek'ati hafif tuttuğundan kinayedir. Yani namaz çağrısı kulaklarında bulunan kişi, namaza yetişmek için kıldığı namazı hafif tuttuğu gibi, Resulullah (s.a.v.) bu iki rek'atı hafif tutardı. Hafsa (r.anha)'nın hadisini Ebu Davud hariç Kütüb-i Sitte sahipIeri tarafından rivayet edilmiştir. Bu hadis de efendimizin sabah farzından önce kıldığı iki rek'atı hafif tuttuğuna ve farza yakın bir zamanda kıldığına delalet eder. Aişe ve Ali (r.anha)'nın hadislerinin zevaid türünden olduğu Sindi'den anlaşılıyor. Bunlar da bu babta rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.v.)'in sabah farzı için mescide çıkmadan önce abdest aldıktan sonra iki rek'at kılıp ondan sonra Mescide gittiğine, keza bu iki rek'atı kamet edileceği zamana yakın kıldığına delalet eder. Mezkur iki rek'at hakkındaki, dört mezhep alimlerinin görüşleri bundan önceki babta anlatılmıştır. Mezkur iki rek'atın hafif tutmasının hikmetine gelince el-Menhel yazarı şöyle der: Kurtubi: Bunda acele edilmesinin hikmeti, sabah farzının ilk vakitte eda edilmesinin sağlanmasıdır, demiştir. Bazıları: Resulullah (s.a.v.) gece namazını hafif tuttuğu iki rek'atla başlattığı gibi gündüz namazınıda hafif bir namazIa başlatmış, ta ki geceyi bol nafilelerle geçirsin ve farzia meşgul olmak için bundan başlasın, demişlerqir." Hadisler sabah sünnetinin hafif tutulmasının meşruluğuna delalet ederler. Cumhurun mezhebi de budur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sabah farzından önceki iki rek'atte (Fatihadan sonra): قل يا أيها الكافرون ve; قل هو اللَّه أحد (Kafirun ve İhlas) urelerini okurdu. Diğer tahric: Müslim. Ebu Davud, Nesai, Beyhaki ve Tahevi AÇIKLAMA 1150’de
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan: şöyle demiştir: Ben bir ay Nebi (Sallallahu Aleyhive Sellem)'e baktım. Sabah farzından önceki iki rek'atte (Fatihadan sonra); قل يا أيها الكافرون، وقل هو اللَّه أحد surelerini (Kafirun ve İhlas) okurdu. Bu hadisi Nesai hariç Kütüb-i Sitte sahibIeri’nin hepsi rivayet etmiştir. AÇIKLAMA 1150’de
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sabah farzından Önce iki rek'at kılardı ve şöyle buyururdu : «Bu iki sure ne güzeldir. Sabah farzından önceki iki rek'atte (Fatiha'dan sonra) okunur. (Bu sureler); قل هو اللَّه أحد، ve قل يا أيها الكافرون (yani İhlas ve Kafirun sureleri)dir.» Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: İsnaddaki el•Cüreyri'yi. Buhari ve Müslim kendi sahIhlerinde hüccet saymışlardır. Fakat ömrünün sonlarında hafızası karışmıştır. İsnadın diğer ravileri sikadır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Namaz için ikamet edileceği zaman (O) farzdan başka hiç bir namaz kılınmasın (veya kılınmaz.)» Diğer tahric: Buhari'den başka Kütüb-i Sitte sahipleri, Beyhaki, Darimi ve Tahavi bu hadisi rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Sercis (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir gün) sabah farzını kılmakta iken: bir adamı sabah farzından önceki iki rekatı kılmakla meşgul olarak görmüş ve namazı kıldıktan sonra adam'a: «(Ey Filan)! Sen bu iki namazından hangisini namaz sayıyorsun?» buyurdu. Diğer tahric: Müslim, Nesai ve Tahavi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Malik bin Buheyne (el-Ezdi) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Bir gün sabah namazı için ikamet edilmiş iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünnet'e durmuş olan bir adamın yanından geçti ve ona bir şey söyledi. Ne buyurduğunu bilemedim. Namaz'dan çıkınca biz bu adamın etrafında toplanarak Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sana ne buyurdu diye sorduk. Adam şöyle dedi: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana buyurdu ki: «Nerede ise sabah namazını dört (rek'at) kılacaksınız.»
- Bāb: ...
- باب ...
Kays bin Amr (r.a.)'den: şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir gün) bir adamı sabah farzından sonra iki rek'at namaz kılarken görmüş ve Nebi {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona: — «Sabah namazını iki defa mı (kılıyorsun)?» buyurmuş, adam da O'na : — Ben sabah namazından önceki iki rek'atı kılmamış idim de onu kıldım, cevabını vermiştir. Ravi demiştir ki, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (bu cevabtan sonra) susmuştur." Diğer tahric: Tirmizi. Ebu Davud, Darekutni, Hakim ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
“... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem), uykuda kalarak sabah sünnetini kaçırmış ve güneş doğduktan sonra bunları kaza etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Kaabus (bin ebi'l-Maharık) (r.a.), babası Ebü'l-Mahank (r.a.)'den rivayetle şöyle demiştir: Babam (Ebü'l-Maharık), Aişe (r.anha)'ya haber göndererek: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in (sünnetlerden) devamlı kılmaktan en çok hoşlandığı namaz'ın hangisi olduğunu sormuş ve Aişe (r.anha) şöyle cevap vermiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öğle farzından önce dört rek'at kılardı. Bundaki kıyamı (= Kıraati) uzun tutardı ve rüku' ile secdelerini güzel yapardı. Not: Zevaid'de bildirildiğine göre senedindeki Kaabus (r.a.)'ın sika veya zayıf olduğu hususunda ihtilaf vardır. İbn-i Hibban ve Nesai onu zayıf sayarken İbn-i Muin ve Ahmed, sika saymışlardır. Senedin kalan ricali sikadır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Eyyub (el-Ensari) (r.a.)'den: şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), öğle vakti girince öğle namazının farzından önce dört rek'at (namaz) kılardı, dört rek'at'ın arasında selam vermezdi. Ve şöyle buyurdu : «Güneş, göğ'ün ortasından batıya kaydığı zaman şüphesiz sema'nın kapıları (o dört rek'at için) açılır.»
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öğle farzından önceki dört rek'at (sünnet)'i kaçırdığı zaman, öğle farzının sonundaki iki rek'atten sonra onu kılardı. Ebu AbdiIIah (Müellifimiz) demiştir ki: Bu hadisi Şu'be'den yalnız Kays rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin el-Haris (r.a.)'den) ; şöyle demiştir: Muaviye (r.a.), (bir gün Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in muhterem eşi) Ümmü Seleme (r.anha)'ya (bir elçi) gönderdi. Ben elçi ile beraber gittim. Elçi Ümmü Seleme (r.anha)'ya sordu. Ümmü Seleme (r.anha) şöyle cevap verdi: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (zekat toplamak üzere) bir me'mur göndermiş idi. (Bir gün) öğle namazı için benim odamda abdest alıyordu. Onun yanında çok muhacir vardı. Onların haline çok ihtimam gösteriyordu. Bu esnada kapı çalındı. O da kapıya çıktı. Sonra öğle farzını kıldırdı ve tahsildarın getirdiği zekatı taksim etmeye oturdu. Ümmü Seleme (r.anha) demiştir ki: O, ikindi namazına kadar bu işle meşgul oldu. İkindi farzını kıldırdıktan sonra odama girdi ve iki rek'at (namaz) kıldı. Sonra buyurduki: «Tahsildarın işi ile meşguliyetim dolayısı ile bu iki rek'atı öğle namazından sonra kılmadım, ikindiden sonra kıldım.» Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bunun senedindeki ravi Yezid bin Ziyad'm sika olduğu hususunda ihtilaf vardır. Bu nedenle isnad hasen olur. Ancak bu ravi tedIis ederdi, bunu da an'ana ile rivayet etmiştir. Buhari, MüsIim, Ebu Davud bu hadisi başka lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
(Mu'minlerin anası) Ümmü Habibe (r.anha)'dım rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu demiştir : «Kim öğle farzından önce dört (rek'at) ve öğle farzından sonra dört (rek'at sünnet) kılarsa Allah onu cehennem ateşine haram eder.» Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Hakim ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Muğaffel (el-Müzeni) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Her iki ezan (yani her iki ezan ile ikamet) arasında bir namaz vardır.» Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu üç defa buyurdu. Üçüncü defasında: «Dileyen kimse için» buyurdu." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi ve Beyhaki AÇIKLAMA 1163’te
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den. şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken (akşam farzı için) müezzin gerçekten ezan okurdu. (Ama) kalkıp akşam farzından önceki iki rek'at (nafileyi) kılanların çokluğu nedeni ile okunanın ikamet olduğu sanılırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), akşam namazını(n farzını mescidde) kılardı sonra odama dönüp iki. rek'at (sünneti) kılardı. Bu Hadis’i Müslim uzun bir metin halinde rivayet etmiştir. AÇIKLAMA 1165’te
- Bāb: ...
- باب ...
Rafi' bin Hadic r.a.'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Beni Abdi'l-Eşhel kabilesinde bizim yanımıza teşrif etmişti. Mescidimizde bize akşam namazını kıldırdı. Sonra: «Bu iki rek'at (sünnet)'i evlerinizde kılınız.» buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: 'Bunun senedi zayıftır. çünkü İsmail bin Ayyaş'ın ŞamIılardan olan rivayeti zayıftır. Ravi Abdülvahhab ise kezzabtır.' Sindi de: İsmail bin Ayyaş'ın ŞamIılardan değil, Şamlı olmayanlardan olan rivayetinin zayıflığı doğru olanıdır, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), akşam farzından sonraki iki rek'atte (Fatiha'dan sonra): قل يا أيها الكافرون، وقل هو اللَّه أحد (Kafirun ve İhlas surelerin)i okurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurmuştur : «Kim akşam namazın (ın farzın) dan sonra altı rekat (sünnet)'i, arasında fena söz söylemeden kılarsa bu (sünnet), onun için on iki yıllık ibadete denk tutulur.» Diğer tahric: Tirmizi ve İbn-i Huzeyme
- Bāb: ...
- باب ...
Harice bin Huzafe el-Adevi (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (sabah namazı için evinden çıkıp) yanımıza geldi ve: «Şüphesiz Allah, hakkınızda dünya ve içindekilerin tümünden daha hayırlı olan bir namaz ile size ihsanda bulunmuştur. Bu, vitir namazıdır. Allah Teala bu namazı yatsı namazıyla fecr'in doğuşu arasında kılmayı size meşru' etmiştir.» buyurdu. Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Ahmed, Beyhaki, Darekutni ve ,Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Ali bin Ebi Ta'lib (r.a.)'den; şöyle demiştir: Şüphesiz vitir namazı behemahal yapılması gerekli değildir. Farz namazlarınız gibi de değildir. Lakin Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vitir namazı kılmış, sonra buyurmuştur ki: «Ey Kur'an ehli! Vitir namazını kılınız. Çünkü Allah vitir'dir (= tektir) ve vitri sever.»
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine göre (kendisi) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sel/em)'in şöyle buyurduğunu söylemiş : «Şüphesiz Allah vitirdir (tek'tir), vitri sever. Ey Kur'an ehli! Vitir namazınızı kılınız.» Bir A'rabi, Abdullah (r.a.)'a: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ne buyuruyor? diye sormuş ! Abdullah (r.a.): Bu hüküm ne sanadır, ne de arkadaşlarınadır. demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeyy bin Ka'b (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vitir namazını (Fatiha’dan sonra): سبح اسم ربك الأعلى، وقل يا أيها الكافرون، وقل هو اللَّه أحد (ilk rek’atta: A’la, ikincide, Kafirun, üçüncüde, İhlas) sureleriyle kılardı." AÇIKLAMA 1173’te
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vitir namazını (Fatiha'dan sonra): سبح اسم ربك الأعلى، وقل يا أيها الكافرون، وقل هو اللَّه أحد (ilk rek’atta: A’la, ikincide, Kafirun, üçüncüde, İhlas) sureleriyle kılardı." AÇIKLAMA 1173’te
- Bāb: ...
- باب ...
Abdülaziz bin Güreye (r.a.)'den; şöyle demiştir : Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vitir namazında (Fatiha'dan sonra) ne okuduğunu Aişe (r.anha)'ya sorduk. Dedi ki: O Fatiha'dan sonra ilk rekatte: سبح اسم ربك الأعلى. A’la, ikinci rek'atte; قل يا أيها الكافرون. Kafirun ve üçüncü rek'atte; قل هو اللَّه أحد والمعوذتين İhlas ve Muavvizeteyn surelerini okurdu, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)''dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gece namazını ikişer ikişer rek'at olarak kılardı ve bir rek'at vitir kılardı. Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Tirmizi AÇIKLAMA 1175’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Miclez (r.a.)'in, (Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre; İbn-i Ömer, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu, demiştir : «Gece namazı ikişer, ikişer (rek'at) dır, vitir (namazı) da bir rek'attir.» Ebu Miclez: Ben, İbn-i Ömer (r.a.)'a: Söyleyiver! Eğer uykudan gözümü açamazsam,. Söyle bakalım! Ya eğer uyuya kalsam? dedim. İbn-i Ömer (r.a.), bana: — (Vitrini) Şu yıldızın (gözükmesi) vaktinde kılıversene, dedi. — Ben başımı (semaya) kaldırdım. Baktım ki (işaret ettiği) Simak yıldızı (görülüyor.) Sonra İbn-i Ömer (r.a.) hadisi tekrarlıyarak: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu, dedi: «Gece namazı ikişer ikişer rek'attir. Vitir (namazı) da fecirden önce (kılınan) bir rek'attir.» Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Malik ve Tahavi de benzer lafızlarla bu hadis'i rivayet etmişlerdir. Ancak Kütüb-i Sitte'deki rivayetlerde İbn-i Ömer (r.a.) ile ravisi Ebu Miclez (r.a.) arasında cereyan eden konuşma rivayet edilmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
El-Muttalib bin Abdülah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Bir adam, İbn-i Ömer (r.a.)'a: Ben vitir namazını nasıl kılayım? diye sordu. İbn-i Ömer (r.a.): Tek bir rek'at vitir kıl, diye cevap verince, adam: Halkın (kılacağım tek rek'atli namaza) büteyra (kısa) demelerinden korkarım, dedi. İbn-i Ömer (r.a.) : Allah’ın sünnetidir ve Resulünün. dedi. Yani: (Tek bir rek'atli) bu namaz, Allah ve Resulünün sünnetidir. (Meşru kıldıkları bir ibadettir.) Not: Zevaid'de belirtildiğine göre, hadisin isnadındaki raviler sikadır. Fakat sened munkatidir. Nitekim Buhari : El-Muttalib'in her hangi bir sahabiden hadis dinlediğini bilemiyeceğim, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her iki rek'atın sonunda selam verirdi ve bir tek rek'at olarak vitir kılardı. Not: İsnadın sahih ve ricalinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
“... Hasan bin Ali (bin Ebî Tâlib) (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir: (namazı) kunutunda okumakta olduğum şu cümleleri bana, dedem Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), öğretmiştir: (Allah'ım! Dünyada ve âhirette dertten âzâd eylediklerin meyânında beni de azat eyle. (Veya sevdiğin) adamlar meyânında benim işlerimi de düzenle (veya beni de sev), hidâyete erdirdiklerinle beraber beni de erdir. Kaderin şerrinden beni sen koru. bana verdiğin nimetleri bereketlendir. Şüphesiz (dilediğinle) hükmedersin, sana hükmedilemez. Şüphesiz sevdiğin (kul) zelil olmaz, sen her tür eksikliklerden paksın. Ey Rabbimiz! İhsan (ve iyiliğin) boldur, zâtına lâyık olmayan her şeyden nezih ve temizsin
- Bāb: ...
- باب ...
Ali bin Ebi Talib (r.a.)'den; şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), vitir namazın'ın selamın) dan sonra şöyle derdi: «Allah'ım! Senin öfkenden, senin rızana sığınırım. Senin asabından senin afvine sığınırım, sentin cezan)dan sana sığınırım. Şana Iayıkı veçhile hamd-ü sena edemem. Sen zatını övdüğün yüce vasıflara ve üstün kemalata sahipsin.» Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Hakim, İbn-i Hibban ve İbn-i Huzeyme
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), yağmur duasından başka hiç bir duasında ellerini (havaya) kaldırmazdı. (Yağmur duasında) koltuk altlarının beyazlığı görülecek kadar ellerini (havaya) kaldırırdı. Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud. Darekutni, Hakim ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Sen dua ettiğin zaman avuçlarının içini havaya kaldırmak) ile dua et. Avuçlarının dışları (nı havaya kaldırmak) ile dua etme. Duaya son verdiğin zaman avuçlarının içlerini, yüzüne sür.» Not; Ravi Salih bin Hassan'ın zayıflığı dolayısıyla isnadının zayıflığı Zevaid'de belirtilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeyy bin Ka'b (r.a.)den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), vitir namazını kılardı, (vitrin son rek'atinde) rüku'dan önce Kunut okurdu. Diğer tahric: Ebu Davud ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisine sabah namazındaki Kunut hakkında soru sorulmuş; Kendisi: Biz rüku'dan önce de sonra da Kunut okurduk, diye cevap vermiştir." Zevaid de: Bu hadis’in isnadı sahih, ricali sikadır, deniyor
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed (bin Sirin) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Ben Enes bin Malik (r.a.)'e (sabah namazındaki) Kunut durumunu sordum. Dedi ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rüku'dan sonra Kunut okumuştur. AÇIKLAMA (1182, 1183, 1184): Ubeyy (r.a.)'ın 1182 nolu hadisini Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Vitir namazında Kunut duasının rüku'dan önce okunduğuna hükmeden Hanefi alimleri, bu hadisi delil göstermişlerdir. Enes (r.a.)'in 1183 nolu hadisi Zevaid türündendir. Tahavi de rivayet etmiştir. İkinci hadisini Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud ve Tahavi de rivayet etmişlerdir. Ebu Davud'un rivayeti mealen şöyledir: "Nebi (s.a.v.) sabah namazında Kunut okumuş mu? diye Enes (r.a.)'a sorulmuş, kendisi: Evet diye cevap vermiş. Bunun üzerine: rüku'dan önce mi, sonra mı? diye sorulmuş, kendisi: rüku'dan sonra diye cevap vermiştir. Ravi Müsedded: (Kunut okunması) az bir müddet (sürmüş)' kaydını ilave etmiştir ... Enes (r.a.)'in ilk (1183.) hadisi, sabah namazında Kunut'un rüku'dan önce de, sonra da okunabileceğine delildir. İkinci hadisi ise, Kunut'un rüku'dan sonra okunmasına delildir. Sabah namazında Kunut okunup okunmaması ihtilaflı bir mes'eledir. 117. bab'ta anlattığım gibi sahabilerden ve tabiilerden bir cemaat, sabah namazında Kunufun meşru olduğuna hükmetmişlerdir. Malik ve Şafii'nin kavli de budur. Yine sahabilerden ve tabiilerden bir cemaat: Bir bela olmadıkça sabah namazında Kunut okumak meşru değildir, demişlerdir. EI-Menhel yazarı, iki grubun delillerini uzunca nakletmiştir. Sabah namazında Kunut vardır, diyen alimlerin bir kısmı: rüku'dan sonra okunur, demişlerdir. Böyle hükmedenlerin başında Hulefa-i Raşidin, Ebu Kılabe, Şafii ve Malikiler'den İbn-i Habib bulunur. Rüku'dan öncıdir, diyen alimlerin başında İbn-i Abbas, Bera', Ömet bin Abdülaziz, İbn-i Ebi Leyla, Malik ve İshak (r.a.) bulunur. \ EI-Müdevvene'de beyan edildiğine göre sabah namazındaki Kunut hakkında Malik: Kunut, rüku'dan önce de, sonra da okunabilir. Ben şahsen: rüku'dan önce okumayı tercih: ederim, demiştir. El-Menhel yazarı; Kunut'un rüku'dan sonra okunması tercihe şayandır. Çünkü merfu' hadislerle sabittir, demiştir. El-Hakim'in rivayetine göre Hasen-i Basri: Ben Bedir ehlinden yirmisekiz zat'ın arkasında sabah namazını kıldım. Hepsi rüku'dan sonra Kunut okurdu, demiştir. Fakat El-Hafız, bu hadisin isnadının zayıf olduğunu söylemiştir. Dört mezhebin bu husustaki görüşlerini 1178 nolu hadisin izahında anlatmıştık
- Bāb: ...
- باب ...
Mesruk (r.a.)'den: şöyle demiştir: Ben, Aişe (r.anha)'ye, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vitir namazını (ne vakit kıldığını) sordum. Aişe (r.anha) dedi ki : O, gecenin evvelinde, ortasında, her vaktinde vitir kılmıştır. Ömrünün sonlarında vitir namazı seher vaktine doğru biterdi. Bu Hadis’i Kütüb-i Sitte sahipleri, Ahmed ve Beyhaki. rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (bin Ebi Talib) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), gecenin her vaktinde, gecenin evvelinde ve ortasında vitir namazını kılmıştır. Vitri seher vaktine doğru sona ermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Gece uyanamıyacağından korkanlarınız, gece'nin evvelinde vitir namazını kılsın, sonra uyusun. Gece sonunda uyanacağını umanlarınız vitir namazını gece'nin sonunda kılsın. Çünkü gece sonundaki Kur'an okumada melekler hazır olur. Gece sonunda Kur'an okumak efdaldır.» Diğer tahric: Müslim, Tirmizi ve Ahmed AÇIKLAMA (1185, 1186, 1187): Bu hadis, Nebi (s.a.v.)'in gecenin muhtelif zamanlarında vitir namazını kıldığına ve ömrünün sonlarında vitir namazını gecenin sonuna bıraktığına delalet eder. Ömrünün sonunda vitir namazını gecenin sonuna bıraktığı için efdal olanı budur. Bu hadis, gecenin tümünün vitir namazı için vakit olduğuna delalet eder. Lakin cumhur'a göre vitir namazı vaktinin başlangıcı yatsı namazından sonradır. Yani yatsı farzı kılınmadıkça vitir namazı vakti girmiş olmaz. Ebu Hanife'ye göre yatsı vakti olunca vitir namazı vakti olmuş olur. Lakin bile bile vitir namazı yatsı namazından önce kılınamaz. Ali (r.a.)'in hadisi, Aişe (r.anha)'nın hadisine benziyor. Müelliften başka kim tarafından rivayet edildiğini bilemedim. Zevaid türünden olması muhtemeldir. Cabir (r.a.)'in hadisini Müslim, Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. Tirmizi'nin rivayetinde hadisin son kısmı şöyledir; ''Çünkü gecenin sonunda Kur'an okuma mahduredir. (= Yani rahmet melekleri hazır bulunup dinlerler). Gece sonundaki kıraet efdaldir ... Müslim'in rivayetinde son cümle şöyledir: ''Çünkü gece sonundaki namaz meşhudedir. (= Yani kılınırken rahmet melekleri hazır bulunup şehadet ederler.) Bu vakitteki namaz efdaldır ... Bu hadis, gecenin sonunda uyanamamaktan korkan kimsenin gece uyumadan önce vitir namazını kılmasını ve gece sonunda uyanacağını ümid edenin vitrini o vakte bırakmasını hükme bağlar. Nevevi, bu hadisin altında şöyle der: 'Gece sonunda uyanacağına güvenen kimsenin vitrini bu vakte tehir etmesinin ve buna güvenemeyenin uyumadan önce kılmasının efdal olduğuna açık delildir. Doğrusu budur. Mutlak olan hadisler buna göre yorumlanma!ıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hurin (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şiiyle buyurdu, demiştir: «Her kim vitir namazını kılmadan (fecir doğuncaya kadar) uyuyakalırsa veya unutursa, sabahladığı zaman veya hatırına geldiği zaman kılsın.» Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud ve Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Henüz sabahlamamışken (= fecir doğmamışken) vitir namazım kılınız.» Diğer tahric: Müslim, Tirmizi ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Eyyub el-Ensari (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şÖyle buyurdu, demiştir : «Vitir (namazı ilahi) bir haktır. Artık dileyen beş rek'at vitir kılsın, dileyen üç rek'at vitir kılsın, dileyen bir rek'at vitir kılsın.» Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Tahavi, Darekutni, Beyhaki ve El-Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
Said bin Hişam (bin amir el-Ensari) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: — Ben Aişe (r.anha)'ya: Ey Mu'minlerin anası! Bana Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vitir namazını(n nasıl olduğunu, vaktini ve rek'at sayısını) anlatıver, diye dilekte bulundum. Dedi ki: Biz Onun için misvakını ve abdest suyunu hazırlardık. Geceleyin Allah dilediği zaman Onu uykudan kaldırırdı. (Uykudan uyanınca) misvak kullanır, abdest alır ve dokuz rek'atı (üst üste ve aralarında selam vermeden) kılardı. Sekizinci rek'ate kadar teşehhüde oturmazdı. Sekizinci rek'atten sonra (teşehhüde) oturup, Rabbine dua ederdi. Allah'ı zikreder, hamdeder ve Ona dua ederdi. Sonra selam vermeden ayağa kalkarak, ayakta dururdu. Dokuzuncu rek'atı kıldıktan sonra oturup Allah'ı anar, Ona hamdeder, Rabbine dua eder ve Peygamber'ine salavat getirirdi. Sonra bize duyuracak şekilde selam verirdi. Selam'dan sonra iki rek'atı oturarak kılardı. İşte hepsi on bir rek'attir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaşlanıp etlenince yedi rek'at vitir kılardı. Ve bundan selam verdikten sonra iki rek'atı (oturarak) kılardı." Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Nesai, Ahmed ve Tahav
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), yedi veya beş (rek'at) olarak vitir kılardı. Bu rek'atler arasında ne selam ne de konuşmakla ara verirdi. Diğer tahric: Nesai ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Salim bahası (Abdullah bin Ömer) (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yolculukta (dört rek'atlı farzları) iki rek'ut olarak kılardı. Bu iki rek'ate bir şey ilave etmezdi. Geceleyin teheccüd namazını kılardı. (Salim diyor ki) ben (babama) dedim ki: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (yolculukta vitir namazını da kılıyor (muy) du? Babam: Evet, dedi. Not: İsnadında Cabir el-Cu'fi'nin bulunduğu ve kezzabın biri olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas ve (Abdullah) bin Ömer (r.anhuma)'dan: şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (dört rek'atlı farzları) yolculuk halinde iki rek'at olarak meşru kılmıştır. İki rek'at, tamdır, kısaltılmış değildir. Yolculukta vitir namazını kılmak sünnettir
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme (r.anha)'dan\ şöyle demiştir: Nebi (Sallailahu Aleyhi ve Sellem), vitir'den sonra hafif tuttuğu iki rek'at (nafileyi) oturarak kılardı." Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bunun isnadı aleyhinde konuşulmuştur. çünkü seneddeki ravilerden Meymun bin Musa hakkında Ahmed: Ben bunun rivayetinde bir beis görmüyorum, demiş, Ebu Hatim: O çok doğru sözlüdür, demiş. Ebu Davud: Bunun rivayetinde beis yoktur, demiştir. Bazıları ise onu gevşek görmüştür. İbn-i Hibban onu hem sikalar arasında hem de zayıflar arasında zikretmiş ve: Yalnız rivayet ettiğinde onun hadisleri hüccet olmaz, hadisleri münkerdir, demiştir. AÇIKLAMA 1196’da
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), vitrin tek rek'atını kılardı. Sonra İki rek'atı kılardı. Bu iki rek'atın kıraatini oturarak ederdi. Kıraatten sonra rüku' etmek istediği zaman ayağa kalkar, sonra rüku'a varırdı. Not: Bunun isnadının sahih ve ricalinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA (1195 ve 1196): Bu babtaki iki hadisin Zevaid türünden olduğu Zevaid'de bildirilmiştir. Ancak ikinci hadisin benzeri Müslim, Ebu Davud ve, Nesai'de mevcuttur. Müslim'in rivayeti şöyledir: Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : "Resulullah (s.a.v.) (gece) orıüç rck'at namaz kılardı (önce) sekiz rek'at kılardı. Sonra (tek rek'at) vitir kılardı. Sonra iki rek'atı oturarak kılardı. Bunda rüku etmek istediği zaman, ayağa kalktıktan sonra rüku ederdi. Sonra sabah namazının ezanı ile kameti arasında iki rek'at kılardı." EI-Menhel yazarı 'Gece namazı' babında rivayet olunan bu hadis bahsinde şöyle der: "Nebi (s.a.v.) vitir namazından sonra namaz kılmanın caizliğini beyan etmek için vitir'den sonra söz konusu iki rek'atı kılmıştır. Bundan anlaşılıyor ki, Buhari ve Müslim'in merfu' olarak rivayet ettikleri Nebi (s.a.v.)'in: ''Gece namazınızın sonuncusunu vitir eyleyiniz.'' emri mendupluk içindir. Nebi (s.a.v.) Sözkonusu iki rek'atı devamlı kılmamıştır. Aişe (r.anha) ve başkalarından rivayet olunan sahih hadislerle Nebi (s.a.v.)'in gece namazının sonuncusunun vitir olduğu sabittir. Bu hadisler ve bu emir muvacehesinde Nebi (s.a.v.)'in söz konıısu iki rek'atı devamlı kılması uzak bir ihtimaldir. Kadı İyaz, Mezkur hadisleri tutarak, söz konusu iki rek'atIe ilgili rivayeti kabul etmemiş ise de onun tutumu sıhhatlı bir hareket değildir. Çünkü hadisler sahih olduğunda aralarını bulmak mümkün ise tek yol, aralarını bulmaktır. Bu husustaki hadislerin arasını bulmanın mümkün olduğu yukardaki yorumla açıklanmıştır. İkinci hadisten anlaşıldığına göre Nebi (s.a.v.) vitirden sonraki iki rek'atı oturarak başlardı. Kıraatı bitirip rüku' etmek istediği zaman ayağa kalkarak doğrulduktan sonra rüku'a giderdi. İmam Evzai ve bir rivayete göre Ahmed, bu hadislerin zahirini tutarak Vitirden hemen sonra iki rek'at namaz kılmak mübahtır, demişlerdir. Malik ve başkaları vitirden hemen sonra nafile kılmayı mekruh saymışlardır. Bu konudaki hadislere karşı şöyle müdafaa yapmışlardır: Bu hadislerin hükmü Nebi (s.a.v.)'e mahsustur. Çünkü ümmetine, gece namazının sonuncusunun Vitir olmasını emretmiştir. Nebi (s.a.v.)'in fiili sümmetine mahsus sözüne muarız sayılamaz
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i gecenin sonunda ancak yanımda yatmış olarak bulurdum. (Veya —Ona— rastlardım.) Ravi, Veki dediki: Yani vitr’den sonra
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah sünnetini kıldığı zaman sağ yanı üstünde yatardı. Bu Hadis'i: Buhari, Müslim ve Tirmizi benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir. Tirmizi'nin rivayetinde "Nebi (s.a.v.)'in sabah sünnetini evinde kıldığı" kaydı da mevcuttur. AÇIKLAMA 1199’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah sünnetini kıldığı zaman (sağ) yanı üstünde yatardı. Bu Hadis'i: Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed ve Beyhaki de benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir AÇIKLAMA (1198 ve 1199): Tirmizi ve Ebu Davud'un rivayetleri kavli hadis mahiyetinde olup meali şöyledir: 'ResuluIlah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Sizden birisi sabah sünnetini kıldığı zaman sağ yanı üzerinde yatsın.... '' İbn-i Hazm, mealini hadisteki emri, vaciblik için yorumlamakla sabah sünnetinden sonraki yatışın vacip olduğunu söylemiştir. Cumhur, bu emri müstahablık için yorumlamıştır. Cumhur'un delili de Buhari, Müslim, Ebu Davud ve başkalarının rivayet ettiği Aişe (r.anha)'nın şu mealdeki hadisidir: "Nebi (SalIalIahu Aleyhi ve Sellem) sabah sünnetini kıldığı zaman eğer ben uykuda isem sağ yanı üzerinde yatardı. Şayet ben uyanık isem benimle konuşurdu." Bu hadisin zahirine göre Aişe (r.anha) uyanık olduğu zaman Nebi (s.a.v.) yatmazdı. Şu halde yatmak vacib değildir. EI-Menhel yazarı, sabah sünnetinden sonra yatmak hakkında alimlerin ihtilaf ettiklerini söyleyerek, bu husustaki görüşleri şöyle nakleder: 1- Sabah sünnetinden sonra sağ yanı üzerinde yatmak sünnettir. Ebu Musa El-Eş'ari, Rafi' bin Hadic, Enes, Ebu Hureyre ve başka sahabiler (r.anhum) ile İbn-i Sirin, Said bin El-Müseyyeb, Urve bin Zübeyr ve başka tabiinin kavli budur. Şafii ve Ahmed de böyle hükmetmişlerdir .. 2- Vacibtir. Bu kavlin sahibi İbn-i Hazm'dır. 3- Abdullah bin Mes'ud ve İbn-i Ömer (r.a.)'e göre bid'attır. Tabiilerden Esved bin Yezid, İbrahim Nehai ve Said bin Cübeyr'in bunu mekruh gördükleri rivayet olunmuştur. Malik ve Cumhur'un da bunu mekruh saydıklarını Kadı iyaz nakletmiştir. Bunlara göre Nebi (s.a.v.)'in yatışı, yorgunluk nedeniyledir. 4- Gece namazına kalkan kimsenin dinlenmesi için yatması müstahabtır. Gece namazına kalkmamış olan için meşru değildir. İbnü'l-Arabi bunu seçmiştir. 5- Sabah sünnetini evinde kılan kimse için evinde yatması müstahabtır. Mescidde bunu yapmak müstahab değildir. Selef alimlerinin bir kısmı bununla hükmetmiştir. İbn-i Ömer (r.a.)'in de böyle dediği rivayet olunmuştur. Nebi (s.a.v.)'in mescidde böyle yaptığına dair her hangi bir rivayetin olmaması, bu görüşü te'yid eder. Bunun içindir ki İbn-i Ömer (r.a.), mescidde böyle yapmayı yasaklıyarak: Bu, bid'attır demiştir. Eğer Nebi (s.a.v.) mescidde böyle yapsaydı İbn-i Ömer (r.a.) ve İbn-i Mes'ud (r.a.) gibi zatların bundan haberdar olmamaları akıldan uzaktır. Zaten bilindiği gibi Nebi (s.a.v.), sünnetleri evde kılardı. Bu yatış, sabah sünnetinden hemen sonra olduğu için evde yapılırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Said bin Yesar (r.a.)'den; şöyle demiştir: (Mekke'ye yapılan bir yolculukta) ben (Abdullah) bin Ömer (r.a.)'ın beraberinde idim. (Gece sonuna doğru) geride kalarak vitrimi kıldım. Sonra (Ona yetişince) niçin geri kaldın? diye sordu. Ben: Vitir namazını kıldım, diye cevap verince kendisi; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), senin için bir güzel örnek değil mi? dedi. Ben: Evet (güzel örnektir.) dedim. Kendisi: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), devesi üstünde vitir kılardı, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vitir namazını devesi üstünde kılardı. Not: İsnadındaki Abbad bin Mansur'un zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
“... Câbir bin Abdillâh (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Bekir (radıyallahü anh)'a: vitrini ne zaman kılarsın?) diye sordu. Ebû Bekir (radıyallahü anh) : Yatsıdan sonra, gecenin evvelinde diye cevap verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : Yâ Ömer! (ne zaman kılarsın?) diye sordu. Ömer (radıyallahü anh) : Gecenin sonunda, diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ebâ Bekir! Sen mazbut (ihtiyatlı) olanı tutmuşsun. Yâ Ömer! Sen de kuvvet (yolunu) tutmuşsun. ) ... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekir (radıyallahü anh)'a şöyle buyurdu, demiş ve bunun mislini anlatmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den; şöyle söylemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaz kıldırdı. Ya fazla yaptı, ya eksik yaptı. (Ravi İbrahim: Bu tereddüt bendendir, demiştir.) Bunun üzerine: — Ya Resulallah! Namaza bir şey mi ilave edildi? denildi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Ben ancak bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Biriniz unuttuğu vakit, oturduğu halde iki secde yapıversin» buyurdu. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıble ye dönerek iki secde etti. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Ahmed AÇIKLAMA 1204’te:
- Bāb: ...
- باب ...
İyaz (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, kendisi Ebu Said-i Hudri (r.a.)'e : Birimiz namaz kılıyor da kaç rek'at kıldığını bilemiyor, diyerek soru sormuş. Ebu Said-i Hudri (r.a.) de: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Sizden birisi namaz kılacağı zaman kaç rek'at kıldığını bilemezse, (kesin bildiği rek'at sayısına göre namazını tamamlasın ve selam'dan önce) oturduğu halde iki secde etsin.» Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bize öğle namazını beş rek'at olarak kıldırdı. Selam verince kendisine: — Namaz (rek'atlerın) da ilave mi yapıldı? denildi. Efendimiz: «Ne o ?» diye sordu. Kendisine durum anlatıldı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bacağını bükerek (secdeye hazırlandı), iki secde etti. Diğer tahric: Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, Ebu Davud ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Buhayne (r.a.)'den: şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bize) bir namaz kıldırdı. Zannımca öğle namazıydı. İkinci rek'atte olunca (teşehhüde) oturmadan ayağa kalktı. Sonra selam vermeden önce iki secde etti. AÇIKLAMA 1206’da
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Buhayne (r.a.)'den; şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öğle namazının ikinci rek'atinde oturmayı unutarak ayağa kalktı. Namazını bitirip selam vereceği zaman iki sehiv secdesi yaptı ve selam verdi. AÇIKLAMA (1206 ve 1207): Kütüb-i Sitte sahipleri ve Beyhaki, İbn-i Buhayne (r.a.)'in hadisini az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. Bütün rivayetlerden çıkarılan sonuç şudur: Nebi (s.a.v.) bir öğle farzının ikinci rek'atinden sonra teşehhüde oturmadan ayağa kalkmış ve namazını . tamamlayarak selam'dan önce sehiv için iki secde yapmış, sonra selam vermiştir. Hadis, namazdaki eksiklik sebebiyle selam'dan önce secde edilir, diyenler için delildir. Ayrıca ilk teşehhüd ve onun için oturuşun, namaz'ın farzlarından olmadığına delalet eder. Çünkü eğer bunlar farz olsaydı, diğer farzlar gibi sehiv secdesiyle tamir edilemezdi. Sahabilerle tabiilerin cumhuru, Ebu Hanife, Malik ve Şafii böyle demişlerdir. Ahmed ve Zahiriye mezhebi mensupları: Bunlar namazm vaciblerindendir. Sehiv secdesi ile tamir edilir, demişlerdir. Tirmizi ve Buhari'nin rivayetinde 'cemaatın da Nebi (s.a.v.) ile beraber bu iki secdeyi yaptıkları' ilavesi vardır
- Bāb: ...
- باب ...
El-Muğire bin Şu'be (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurdu, demiştir: «Biriniz (ilk teşehhüde oturmadan) ikinci rek'atten (üçüncü rek'ate) kalktığı zaman tam doğrulmadan (farkına varırsa) hemen oturuversin. Ve tam doğrulunca (farkına varırsa) artık oturmasın. (Namazın sonunda) sehvin iki secdesini yapsın.» Diğer tahric: Ebu Davud, Ahmed, Beyhaki, Tahavi ve Darekutni de bu hadisi benzer cümlelerle rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin Avf (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyururken işittim, demiştir: «Biriniz (namaz kılarken) bir (rek'at mi) iki rek'at mi) üç (rek*at mi kıldığın) da şek edince kıldığını İki rek'at saysın. Ve üç (rek'at mi) dört (rek'at mi kıldığın) da şek ettiği zaman onu üç rek'at saysın. Sonra (bütün bu hallerde) namazından kalan (rek'atler)ı tamamlasın. Ta ki fazla kıldığında şüphesi olsun. Sonra selam vermeden önce oturduğu yerde iki secde etsin.» Diğer tahric: Tirmizi ve Ahmed bin Hanbel Müsned AÇIKLAMA 1210’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Biriniz namazının rek'atlerinde şek ettiği zaman şekki atsın ve şüphesiz bildiği (rek'atleri)ne bina etsin. (Rek'atlerin) tamam olduğuna inandığı zaman (selamdan önce) iki secde etsin. Eğer namazı tam idiyse (fazla) (iki sehiv secdesi ile beraber) bir nafile olur. Eğer namazı noksan idiyse o rek'at, namazını tamamlamak için olmuş olur. Ve namaz sonunda yaptığı iki (sehiv) secdesi de şeytan burnunun toprağa sürünmesi için olmuş olur.» Diğer tahric: Müslim, Ahmed, İbn-i Hibban, Hakim, Beyhaki ve Darekutni
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin .Mes'ud (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bize) bir namaz kıldırdı. Fazla mı kıldı, eksik mi kıldı bilemiyeceğim. Efendimiz, namazdan sonra (durumu bize) sordu. Biz O'na (durumu) anlattık. Bunun üzerine Efendimiz bacağını büktü ve kıble'ye dönerek iki secde etti. Sonra selam verdi. Selamdan sonra yüzünü bize çevirerek : «Eğer namaz hakkında yeni bir şey olsaydı ben size onu haber verirdim. Ben de ancak bir insanım sizin gibi unuturum. Bunun için ben unuttuğum zaman bana hatırlatınız. Ve hanginiz namaz (rek'atlerin)da şek ederse doğruya en yakın olanı taharri etsin (araştırsın) de namazını onun üzerine tamamlasın. Selam versin ve iki defa secde etsin» buyurdu." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Nesai ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Biriniz namaz rek'atleri sayısında şek ettiği zaman doğruyu taharri etsin, sonra iki secde etsin.» Tanefasi; Asıl olan budur. Bunu reddetmeye kimsenin gücü yetmez, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (öğle veya ikindi namazında) iki rek'atte(n sonra) unutarak selam verdi. Zülyedeyn denilen bir adam. Efendimize: — Ya Resulallah! Namaz kısaldı mı, yoksa unuttun mu? diye sordu. Efendimiz: — «Ne namaz kısaldı, ne de ben unuttum.» buyurdu. Zülyedeyn: Efendimize : — O halde (arzedeyim): Sen iki rek'at namaz kıldın!, dedi. Efendimiz, (bu kere orada bulunanlara) : — «Zülyedeynin dediği gibi midir?» diye sordu. (Sahabiler:) — Evet diye cevap verdiler. Bunun üzeıine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öne geçerek iki rek'at (daha) kıldırdı. Sonra sehvin iki secdesini etti. Diğer tahric: Ebu Davud AÇIKLAMA 1213’te
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Sirin (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir defa) bize öğle ve ikindi namazlarından birisini iki rek'at olarak kıldırıp selam verdi. Sonra mescidin içinde bulunan ve (hutbe okunurken) dayandığı hurma kütüğüne doğru kalkıp ona dayandı. Cemaatın acele edenleri: Namaz kısaldı dedikleri halde mescidden çıktılar. Cemaatin içinde Ebu Bekir (r.a.) ile Ömer (r.a.) de vardı. Bu iki zat. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e birşey söylemekten çekindiler. Cemaat arasında Zulyedeyn ismi verilen elleri uzun bir adam da bulunuyordu. Bu adam: — Ya Resulallah! Namaz kısaldı mı? Yoksa sen unuttun mu diye sordu. Bunun Üzerine Efendimiz: — «Namaz kısalmadı, ben de unutmadım» diye cevap buyurdu. Zulyedeyn (r.a.) : — Şüphesiz sen ancak iki rek'at kıldın, dedi. (Bu defa) Efendimiz : — «Zülyedeyn'in dediği gibi midir?» diye (oradakilere) sordu. (Onlar:) — Evet, dediler, Ebu Hureyre (r.a.) demiştir ki i Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaza kalktı. İki rek'at daha kıldı, sonra selam verdi, sonra iki secde etti, sonra selam verdi. Diğer tahric: Tirmizi dışındaki diğer Kütüb-i Sitte sahipleri, Malik, Darekutni ve İbn-i Hibban
- Bāb: ...
- باب ...
İmran bin el-Husayn (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (birgün) ikindi farzının Üç rek'atinde selam verdi. Sonra kalkıp evine girdikten sonra elleri uzun bir adam olan el-Hırbak ayağa kalkarak: Ya Resulallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)! namaz kısaldı mı? diye seslendi. Bunun üzerine Efendimiz hiddetli ve izarını sürükleyerek hemen çıkıverdi de (ne olduğunu) sordu. (Durum) anlatılınca, efendimiz, terk etmiş olduğu o rek'atı kıldı. Sonra selam verdi. Sonra İki secde etti. Sonra selam verdi. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Şüphesiz, şeytan birinize namaz esnasında gelerek, kendisi ile kalbi arasına girer (—namazını karıştırır.) Hatta (biriniz) fazla veya noksan kıldığını bilemez. Artık bu hal olacağı zaman selam vermeden önce iki secde ediversin. Sonra selam versin.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Şüphesiz şeytan ademoğlu ile kalbi arasına girer. (Maksadından uzaklaştırır.) Artık, kaç rek'at kıldığını bilemez. Bu hal adam'ın başına geleceği zaman selam vermeden önce iki secde etsin.»
- Bāb: ...
- باب ...
Alkame (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: (Abdullah) bin Mes'ud (r.a.), sehiv secdelerini selamdan sonra yapmış ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in öyle yaptığını anlatmıştır. AÇIKLAMA 1219’da
- Bāb: ...
- باب ...
Sevban (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim, şöyle buyurdu, demiştir: «Her sehiv için selamdan sonra iki secde vardır.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir defa) namaza geldi. İftitah tekbirini aldıktan sonra cemaata (vaziyetlerini bozmadan yerlerinde beklemeleri için mübarek eli ile işaret etti. Bunun üzerine cemaat durup bekledi. O, da gidip boy abdestini aldıktan sonra (mubarek) başından su damladığı halde (gelip) cemaata namaz kıldırdı. Namaz'dan dönüp gidince cemaata : «Ben (evden) yanınıza cünüp olarak geldim ve namaza girinceye kadar (durumu) hatırlamadım.» buyurdu. Not: Zevaid'de: Ravi Usame bin Zeyd, zayıf olduğundan bunun senedi zayıftır. Darekutni de, süneninde bunu Usame bin Zeyd yoluyla rivayet etmiştir, denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Namaz içinde iken bulantısız kusma, burun kanaması, bulantılı kusma ve mezi çıkması hallerinden birisi kimin başına gelirse hemen dönüp abdest alsın. Sonra (gelip) namazının üzerine bina etsin (kalan kısmını tamamlasın) ve bu esnada hiç konuşmasın.» Not: Zevaid'de: Bunun senedinde bulunan İsmail bin Ayyaş, bwıu hicazlı (İbn-i Cüreyc)den rivayet etmiştir. Hicazlılardan olan rivayeti zayıftır. diye bilgi verilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
“... Aîşe (radıyallahü anhâ)’dım rivâyet edildiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: namaz kılarken abdesti bozulunca elile burnunu tutsun sonra ayrılıp gitsin. ) ... ..... Senedi ile Âişe (radıyallahü anhâ) bunun mislini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İmran bin Husayn (r.a.)'dan: şöyle demiştir : Ben basur hastalığına mübtela idim. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e namazı (nasıl kılacağımı) sordum. Buyurdu ki: «Ayakta kıl. gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan yatarak kı!.» Diğer tahric: Bu Hadis’i Müslim'den başka Kütüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Vail bin Hucr (r.a.)'den, şöyle demiştir: Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i hastalığında oturduğu yerde sağ yana eğilmiş vaziyette namaz kılarken gördüm. Not: Bunun senedindeki ravi Cabir el-Ca'fi'nin itham edilmiş bir kimse olduğu Zevaid'de belirtilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ünımü Seleme (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mübarek ruhunu kabzeden (Allah) a yemin ederim ki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), vefatına doğru kıldığı namazların ekserisini oturarak kılardı. Ve kendisince en sevimli amel, az bile olsa kulun devamlı işlediği salih amel idi. Bu Hadis’i Nesai’de tahric etti
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (nafileyi kıldığında) oturarak kıraat ederdi. Rüku' etmek istediği zaman, kalkarak bir insanın kırk ayet kadar okuyacağı bir süre ayakta dururdu. Diğer tahric: Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan: şöyle demiştir: Resulullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i yaşlanıncaya kadar gece namazının tümünü ayakta kılarken gördüm. Başka durumda kıldığını hiç görmedim. O, yaşlandıktan sonra oturarak kılmaya başladı. Kıraatmdan kırk ayet veya otuz ayet kalınca kalkar, onu ayakta okurdu. Sonra rüku' ederdi. Not; İsnadının sahih ve ricaIinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir. Bu Hadis’i Tirmizi hariç Kütüb-i Sitte sahipleri tahric etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Şakik el-Ukayli (r.a.)'den: şöyle demiştir : Ben Aişe (r.anha)'ya Resulullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gece namazının durumunu sordum. Aişe (r.anha) dedi ki: O, uzun bir gece ayakta, başka bir uzun gece oturarak (gece namazı) kılardı. Ayakta okuduğu zaman ayakta rüku' ederdi. Ve oturarak okuduğu zaman oturarak rüku' ederdi. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre : Kendisi (bir gün) oturarak namaz kılarken Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun yanından geçmiş, sonra : «Oturarak kılınan namaz, ayakta kılınan namaz'ın yarısı kadardır.» buyurmuştur. Diğer tahric: Buhari. Müslim, Ebu Davud ve Nesai de bunun benzerini rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir gün ev'den) çıktı da bir kaç kişinin oturarak namaz kıldıklarını gördü. Bunun üzerine : «Oturarak kılınan namaz, ayakta kılınan namazın yarısıdır» buyurdu. Zevaid de: Bu hadis’in isnadı sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
İmran bin Husayn (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisi, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e oturarak namaz kılan adamın durumunu sormuş; bunun üzerine efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Kim ayakta namaz kılarsa efdal olanı odur. Kim oturarak namaz kılarsa ona ayakta namaz kılanın sevabının yarısı vardır. Ve kim yatarak namaz kılarsa onun sevabı, oturarak namaz kılanın sevabının yarısı kadardır.» buyurdu. Bu hadisi Müslim'den başka Kütüb-i Sitte sahipIeri rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dun; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), vefat ettiği hastalığa tutulduğu zaman (Ebu Muaviye demiştirki: Hastalığı ağırlaştığı zaman) Bilal (r.a.), O'na namaz vaktinin geldiğini haber vermek üzere geldi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): — «Ebu Bekir'e emrimi iletiniz. Cemaata namaz kıldırsın» buyurdu. Biz: — Ya Resulallah! Ebu Bekir cidden yufka yüreklidir. Senin yerine geçtiği vakit ağlar ve bu yüzden (sesini cemaata) işittiremez. Bu nedenle Ömer'e emretsen de o namaz kıldırsa, diye ricada bulunduk. (Efendimiz bu sözümüzden) sonra : — «Ebu Bekir'e emrimi iletiniz. Cemaata namaz kıldırsın. Hakikatan siz, Yusuf (Nebi)'in günündeki kadınlarsınız» buyurdu." Aişe (r.anha) demiştir ki: Bunun üzerine biz Ebu Bekir (r.a.)'e emr-i nebevi'yi ilettik. Kendisi de (bu emir üzerine) cemaata namaz kıldırdı. (Ebu Bekir namaza başlayınca) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendinde bir hafiflik hissetti de iki adam arasında ve onlara dayanarak namaza gitti. Ayakları yerde sürünüyordu. Ebu Bekir (r.a.), O'nun geldiğini hissedince geri çekilmeye davrandı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona: — «Yerinden ayrılma» diye işaret etti. Ravi demiştir ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ileriye geldi. Nihayet O'na yardım eden adamlar, onu Ebu Bekir (r.a.)'in yanına oturttular. Artık Ebu Bekir (r.a.), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e uyuyordu, cemaat da Ebu Bekir (r.a.)'in namazına uyuyorlardı. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, Müslim, Nesai ve Tirmizi müteaddit senedIerle ve muhtelif lafızlarla rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1235’te
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (son) hastalığında cemaata namaz kıldırmak için Ebu Bekir (r.a.)'a emretti. Artık Ebu Bekir (r.a.) cemaata namaz kıldırıyordu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hafiflik hissederek (evden mescide) çıktı. O anda Ebu Bekir (r.a.) cemaata namaz kıldırıyordu. Ebu Bekir (r.a.) O'nu görünce geri çekilmek istedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona: «Olduğun gibi dur.» diye işaret etti. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir (r.a.)'in yanında, onun hizasında oturdu. Artık Ebu Bekir (r.a.), Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazına, cemaat da Ebu Bekir (r.a.)'in namazına uyarak kılıyorlardı. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, Müslim, Nesai ve Tirmizi müteaddit senedIerle ve muhtelif lafızlarla rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1235’te
- Bāb: ...
- باب ...
Salim bin Ubeyd (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (son) hastalığında bayıldı. Sonra ayılınca: «Namaz vakti geldi mi?» diye sordu. Evet, dediler. O: «Bilal'a emrimi iletin, ezan okusun, Ebu Bekir'e de emrimi iletin, cemaata namaz kıldırsın» buyurdu. Sonra (yine) bayıldı. Daha sonra ayıldı ve: «Namaz vakti geldi mi?» diye sordu. — Evet, dediler. O: — «Bilal'a emredin ezan okusun. Ebu Bekir'e de emredin cemaata namaz kıldırsın.» buyurduktan sonra tekrar bayıldı. Sonra ayılınca : — «Namaz vakti geldi mi?» diye sordu. — Evet, dediler. O : — «Bilal'a emredin ezan okusun. Ebu Bekir'e de emredin cemaata namaz kıldırsın.» buyurdu. Bunun üzerine Aişe (r.anha) . Gerçekten babam yufka yürekli bir adamdır. O makam (senin mihrabın) da namaza duracağı zaman ağlıyacak, (cemaata kıraat sesini) işittiremiyecektir. Keşke başkasına emretsen, diye ricada bulundu. Sonra, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (yine) bayıldı. Biraz sonra ayıldı ve: — «Bilal'a emredin ezan okusun. Ebu Bekir'e emredin cemaata namaz kıldırsın. Gerçekten siz Yusuf (Nebi) in günündeki kadınlarsınız.» buyurdu. Ravi demiştir ki : Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in emri Bilal (r.a.)'e iletildi, o ezan okudu. Ebu Bekir (r.a.)'a da iletildi. O da cemaata namaz kıldırdı. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hafiflik duydu ve : — «Benim için koltuğuma girip mescide götürecek adama bakıverin» buyurdu. Bunun üzerine Berire (r.anha) ve bir adam geldiler. Nebi {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara dayanarak gitti. Ebu Bekir (r.a.) Onu görünce gerilemek istedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona işaret ederek: — «Yerinde dur!» demek istedi. Sonra Resululiah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ileri geldi. Nihayet Ebu Bekir (r.a.)'in yanı başında oturdu ve Ebu Bekir (r.a.) namazını bitirinceye kadar, ( oturduğu yerde durdu. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat etti. Ebu Abdillah (yani Müellifimiz): Bu hadis, ğaribtir. Nasr bin Ali'den başkası bunu tahdis etmemiş, demiştir. Not: Bu hadisin isnadının sahih ve ricaIinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA 1235’te
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat ettiği hastalığında Aişe (r.anha)'nın odasında idi. Bu esnada: — «Bana Ali'yi çağırın» buyurdu. Aişe (r.anha): — Ya Resulallah! Sana Ebu Bekir (r.a.)'ı çağıralım (mı) dedi. O: — «Onu çağırın» buyurdu. Hafsa (r.anha.) : — Ya Resulallah! Sana Ömer (r.a.)'ı çağıralım (mı) dedi. O: — «Onu çağırın» buyurdu. Ümmü'l-Fadl (r.a.) : — Ya Resulallah! Sana Abbas (Radıyallahü anh)ı çağıralım (mı) dedi. O: — «Evet» buyurdu. Bu zatlar (Onun yanında) toplanınca Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek başını kaldırıp baktı da bir şey söylemedi. Biraz sonra Ömer (r.a.) : — Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanından kalkıp gidiniz, dedi. Bilahere namaz vaktinin geldiğini Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e bildirmek üzere Bilal (r.a.) geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : — «Cemaata namaz kıldırması için Ebu Bekir'e emrediniz.» buyurdu. Bunun üzerine Aişe (r.anha) : — Ya Resulallah! Gerçekten Ebu Bekir (r.a.) yufka yürekli, kıraattan tutuklu bir adamdır. Seni (namazda) göremiyeceği zaman ağlıyacak, cemaat da ağlıyacak. Cemaata namaz kıldırması için keşke Ömer (r.a.)'e emretsen, dedi. Sonra Ebu Bekir (r.a.) çıkıp cemaata namaz kıldırdı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisinde bir hafiflik hissederek iki adam arasında ve onlara dayanarak çıkıp (mescide) gitti. Onun ayakları yerde sürünüyordu. Cemaat Onu görünce Ebu Bekir (r.a.)'ı tesbihle ikaz ettiler. Ebü Bekir (r.a.) da geri çekilmek için davrandı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona işaret ederek : — «Yerinde dur!» demek istedi. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ileriye gelip Ebu Bekir (r.a.)'ın sağ tarafında oturdu. Ebü Bekir (r.a.) ayakta durdu. Ebü Bekir (r.a.) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e uyuyordu. Cemaat da Ebu Bekir (r.a.)'in namazına uyuyordu. İbn-i Abbas (r.a.); Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir (r.a.)'in ulaştığı yerden kıraata başladı, demiştir. Ravi Veki: Sünnet böyledir, demiştir. Ravi demiştir ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hastalığında vefat etmiştir. Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bunun isnadı sahih, ricali de sika zatlardır. Ancak şu var ki; Ravi Ebu Ishak. ömrünün sonunda rivayetleri karıştırmıştı ve tedlisçi idi. Bunu da an'ane ile rivayet etmiştir. Buhari de: Biz Ebu İshak'ın Erkam bin Şurahbil'den hadis işittiğine dair bir şey hatırlamıyoruz. demiştir. AÇIKLAMA (1232, 1233, 1234, 1235): 1234 ve 1235 nolu hadisler notlarda işaret edildiği gibi Zevaid türündendir Bütün rivayetlerden anlaşılan mana şudur: Resulullah (s.a.v.) son hastalığında Aişe (r.anha)'nın odasında yatmış, hastalığı ağırlaşınca eemaata namaz kıldırmak için Ebu Bekir (r.a.)'i tayin etmiştir. Aişe (r.anha) buna taraftar olmamış ve bu görevin Ömer (r.a.)'a verilmesini teklif etmiştir. Gerekçe olarak da Ebu Bekir (r.a.)'in yufka yürekli oluşu ve Nebi (s.a.v.)'in yerinde namaz kıldırması halinde ağlıyacağı, okumaktan tutulacağı ve cemaata sesini duyuramıyacağı gösterilmiştir. Bazı rivayetiere göre Hz. Hafsa (r.anha) da bu hususta Aişe (r.anha)'yı desteklemiştir. Aişe (r.anha)'nın isteksizliğinin sebebi, kendisi tarafından şöyle açıklanmıştır: Nebi (s.a.v.)'in bu emrine taraftar olmamamın sebebi şudur: Onun hayatında makamına geçecek bir kimsenin halk tarafından sevilebileceğini düşünemezdim. Zannımca kim Onun makamında durursa halk Onu uğursuz sayacak ve sevmiyecektir. Bu nedenle bu işin babama verilmesine taraftar olmadım.' Aişe (r.anha)'nın bunu arzulamamasının ikinci sebebi şuydu: Ebu Bekir (r.a.)'in hilafete liyakatini herkes biliyordu. Bu nedenle Ebu Bekir (r.a.)'in namaz kıldırmasının Nebi (s.a.v.)'in vefatının yaklaşması için bir alamet sayılması ve böyle bir durumdan hoşlanmamasıydı. Aişe (r.anha) ve arkadaşlarının, Yusuf (Aleyhisselam)'ın devrindeki kadınlara benzetilmesinin sebebi şudur: Bilindiği gibi Züleyha, Mısır kadınlarına ziyafet çekerek fazlaca ikramda bulunmuştu. Fakat gayesi onlara ziyafet vermek değildi. Asıl gayesi, bu ziyafet vesilesiyle onlara Yusuf (a.s.)'ı göstermek ve beslediği aşk ateşi bakımından mazur sayılmasının gerekliliğini ispat etmekti. Züleyha asıl maksadını gizlemişti. Aişe (r.anha) de Ebu Bekir (r.a.)'in namaz kıldırmasını istememesinin asıl sebebini gizlemiş başka sebepler göstermiştir. Maksada ulaşmak için fazla ısrarda bulunmak hususunda da Züleyha'ya benzemiştir. Aişe (r.anha) ve arkadaşlarının Yusuf (a.s.)'ın devrindeki kadınlara benzetilmesine ait hadis metnindeki cümlenin şerhinde Nevevi şöyle der: Yani: Siz kadınlar istediğiniz bir şeyi israrla istemek dileğinize kavuşmak için peşine düşmek ve ona aşırı derece eğilrnek hususunda o günkü kadınlara benziyorsunuz. Aişe (r.anha)'nın başvuruşu bir rica, danışma ve yararlı olduğuna kanaat getirdiği hususa işaret mahiyetindedir. Bu anlamda Ulu'l-Emr'e başvurmanın caizliği hadisten anlaşılıyor. Bu tür müracaat, uygun ifade ile olmalıdır. Esif: Hadiste geçen bu kelime, çok üzgün, yufka yürekli ve çabuk ağlayan demektir. Hasir: Tutuklu demektir. Yufka yürekliliğinden ve üzüntüsünden okuyamayacak duruma düşen kimse için bu kelime kullanılabilir. Muhtelif rivayetlerden anlaşıldığına göre Nebi (s.a.v.)'in son hastalığında Ebu Bekir (r.a.) üç gün ve toplam oniki vakit kıldırmıştır. Bu süre zarfında Nebi (s.a.v.)'in bir defa veya iki defa mescide çıktığı hususunda muhtelif rivayetler vardır. İbn-i Hacer'in Şafii'den olan rivayetine göre bir defa olmuştur. Müslim ve Darekutni'nin rivayetlerine göre iki defa olmuştur. Bazı rivayetIere göre bir defa yatsı namazında, iki defa öğle namazında olmuştur. Nebi (s.a.v.)'in koluna girip Onu mescide götürenlerle ilgili rivayetler de muhteliftir. Bazı rivayetlere göre götüren zatlar, Abbas (r.a.) Ali (r.a.)'dır. Bazı rivayetIere göre Ali (r.a.) ve Fadl bin Abbas (r.a.), diğer bir kısım rivayete göre Usame bin Zeyd (r.a.) ile Fadl bin Abbas (r.a.). Diğer bir kısım rivayetlerde Aişe (r.anha)'nın cariyesi Berire (r.anha) ile Nuvebe (r.anha)'dır. Nevevi bu rivayetlerin birleştirilmesi yolunda şöyle demiştir: Rivayetlerde isimleri geçen bu zatlardan cariyeler oda içinde Nebi (s.a.v.)'e 'yardım ederek' oda kapısına kadar gitmesini sağlamışlar, ondan sonra erkek zatlar nöbetleşerek Onun koluna girmişlerdir. Nebi (s.a.v.)'in bayılmasıyla ilgili cümle Nebilerin bayılmasının caizliğine delalet ediyor. Çünkü bayılmak da bir hastalıktır. Nebilerin hastalanması caizdir. Müellifin rivayetlerinin zahirine göre Nebi (s.a.v.) mescide gidip Ebu Bekir (r.a.)'in yanına oturunca Ebu Bekir (r.a.) Ona uymuş ve Nebi (s.a.v.) cemaata namaz kıldırmıştır. Hatta 1235 nolu hadiste belirtildiğine göre Nebi (s.a.v.) namaza girince Ebu Bekir (r.a.)'ın okuduğu süreyi bıraktığı yerden okumaya devam etmiştir. Nebi (s.a.v.) oturduğu yerden namaz kıldırdığı ve cemaata sesini duyuramadığı için Ebu Bekir (r.a.) mübelliğlik yapmış oluyor. Şu halde cemaatın kendi namazlarında. Ebu Bekir (r.a.)'in namazına uymalarından maksat, namazlardaki hareketlerde onu görüp örnek almalarıdır. Yoksa zannedildiği gibi onların Ebu Bekir (r.a.)'e uymaları değildir. Çünkü Ebu Bekir (r.a.) Nebi (s.a.v.)'e uyunca cemaat'ten olmuş olur. Cemaatın bir kısmının bir kısma uyması caiz değildir. Yani imam'ın arkasında kılan bir kimseyi imam yapmak caiz değildir. Fakat bazı rivayetlerde Ebu Bekir (r.a.)'in cemaata namaz kıldırdığı ve Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in, Ebu Bekir (r.a.)'ın arkasındaki safta durduğu bildirilmiştir. Tirmizi'nin bir rivayetinde Aişe (r.anha) mealen: "Resulullah (s.a.v.) son hastalığında Ebu Bekir (r.a.)'ın arkasında oturarak namaz kıldı: demiştir. Enes (r.a.)'den rivayet olunan diğer bir rivayette mealen: "Nebi (s.a.v.) son hastalığında üzerindeki elbiseye sarınmış olduğu halde Ebü Bekir (r.a.)'in arkasında oturarak namaz kıldı" demiştir. Özetle bazı rivayetIere göre Nebi (s.a.v.) oturduğu yerde İmam olarak, diğer bir kısım rivayetIere göre Ebu Bekir (r.a.)'e uyarak namaz kılmıştır. Bütün rivayetler sahih olduğuna göre öyle anlaşılıyor ki Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) son hastalığında iki defa mescide çıkmış, bir defasında İmam, diğerinde memun olmuştur. BU HADİSLERDEN ÇIKARILAN HÜKÜMLER : 1- Nebi (s.a.v.)'in yürüyemeyecek derecede hasta olduğu halde iki zatın yardımıyla mescide çıkması cemaatla namaz kılmanın faziletinin büyüklüğüne delalet vardır. 2- Ebu Bekir (r.a.) sahabilerin en efdalidir. 3- Ebu Bekir (r.a.)'in imamlıktan geri çekilmek istemesi, büyüklere karşı saygılı olmanın gerekliliğine delalet eder. 4- Ağlamak namazı bozmaz. Çünkü Nebi (s.a.v.) Ebu Bekir (r.a.)'in yufka yürekli olup çabuk ağladığını bildiği halde onu imamlığa geçirmiştir. Namazın ağlamakla bozulup bozulmadığı hususunda ihtilaf vardır. Şöyle ki; Hanefi fıkıhçılarına göre, cenneti ve cehennemi hatırlayarak sesle ağlayanın namazı bozulmaz. Fakat başına gelen bir musibet veya hastalığın verdiği ızdırap nedeniyle sesle ağlayan'ın namazı bozulur. Malik ve Ahmed'in de böyle ,dedikleri rivayet olunmuştur. Şafii mezhebine göre sesle ağlamak veya inlemekle ağızdan iki harf çıkarsa namaz bozulur, yoksa bozulmaz. Ağlamak ve inlemek ister dünya hayatı ile ilgili olsun ister ahiretle ilgili olsun fark etmez. 5- Şa'bi bu hadislerin zahirine bakarak cemaatın bir kısmının, bir kısmına uymasının caizliğini söylemiştir. Ancak yukarıda anlattığım gibi söz konusu hadisler, buna delalet etmez. Çünkü Peygamber (s.a.v.) gelip namaza başlayınca O, imam olmuş, Ebu Bekir (r.a.) mübelliğlik yapmıştır. Yani Nebi (s.a.v.) oturarak namaz kıldırdığı ve hastalık nedeniyle sesini cemaata duyuracak durumda olmadığı için Ebu Bekir (r.a.) O'nun tekbirlerini ve hareketlerini cemaata duyurmak görevini yapmıştır. Cemaat, namazını Ebu Bekir'in namazına uydurmuştur. 6- İmam'ın tekbirlerini cemaata duyurmak caizdir. Yani mübelliğlik yapmak meşrudur. 7- Ayakta duranın, oturarak namaz kılana uyması caizdir. Bu hususta gerekli izah bundan sonra gelen ikinci babta anlatılacaktır. 8- İmam'ın, cemaat'tan birisini yerine geçirmesi caizdir. 9- Peygamberlerin bayılması caizdir. Çünkü bayılmak da bir hastalıktır. Nebilerin hastalanması çeşitli belalara mübtela olması caizdir. Ancak delilik, nefret ettirici veya tebliğ görevini geciktirici hastalıklar caiz değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Muğire bin Şu'be (r.a.)'den; şöyle demiştir: (Tebuk savaşı yolculuğunda bir gün sabah namazı vaktinde) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (sahabilerden) geride kalmıştı. Sonra ikimiz, kafileye yetiştik. O esnada Abdurranman bin Avf (r.a.), cemaat'a (sabah farzından) bir rek'at kıldırmış idi. Abdurrahman (r.a.), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in geldiğini hissedince geri çekilmeye davrandı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazı tamamlaması için ona işaret buyurdu. (Namazdan sonra) efendimiz, Abdurrahman'a: «İyi ettin, böyle yap!» buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (bir ara) hastalandı ve ashabından bir grup Onu ziyaret etmek üzere yanına girdiler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oturduğu yerde namaza başladı. Ziyaretçiler de ayakta Ona uydular. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oturun diye onlara işaret etti. Namazdan çıkınca buyurdu ki: «İmam, kendisine uyulsun diye imam edilir. Artık o, rüku'a vardığı zaman siz de varınız (başını rüku'dan) kaldırdığı zaman siz de (başınızı) kaldırınız. Ve oturarak namaz kıldığı zaman siz de oturarak namaz kılınız. Diğer tahric: Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ve Beyhaki AÇIKLAMA 1238’de
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir defa) attan düştü ve vücudunun sağ tarafı yaralandı. Biz Onu ziyaret etmek üzere yanına girdik. Bu arada namaz vakti geldi. Bize oturarak namaz kıldırdı. Biz de oturarak arkasında namaz kıldık. Namazı bitince: «İmam, kendisine uyulsun diye imam edilir. Şu halde o, tekbir aldığı zaman tekbir alınız, rükü'a vardığı zaman rüku'a varınız: Semi’allahu limen hamideh dediği zaman: Rabbena ve lekel hamd deyiniz. Secde ettiği zaman secde ediniz ve oturarak namaz kıldığı zaman hepiniz oturarak namaz kılınız.» buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir; «İmam kendisine uyulsun diye imam edilir. Şu halde o iftitah tekbiri aldığı zaman tekbir alınız, rüku'a vardığı zaman rüku'a varınız, Semi’allahu limen hamideh deyince siz: Rabbena ve lekel hamd deyiniz. Eğer ayakta namaz kılarsa, siz de ayakta kılınız ve eğer oturarak namaz kılarsa siz de oturarak kılınız.» Diğer tahric: Bu Hadis'i, Ebu Davud, Nesai ve Ahmed de daha uzun metinlerle rivayet etmişlerdir. Müslim de bunun benzerini rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hastalandı. Biz Onun arkasında (farz) namaza durduk. Kendisi oturarak kılıyordu. Ebu Bekir (r.a.) de tekbir alarak Onun tekbirini cemaata duyuruyordu. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize baktı da bizi ayakta gördü. Bunun üzerine bize işaret buyurdu. Biz de oturduk ve oturarak namazımızı Onun namazına bağlıyarak kıldık. O selam verince : «Neredeyse siz İranlıların ve Romalıların yaptığını yapacaksınız. Kralları otururken onlar kralları huzurunda ayakta dururlar. Sakın siz öyle yapmayınız, imamlarınıza uyunuz. Eğer imam ayakta kılarsa siz de ayakta kılınız ve eğer oturarak kılarsa siz de oturarak kılınız.» buyurdu. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. AÇIIKLAMA: Ebu Davud'un rivayetinde bu hastalığın, Nebi (s.a.v.)'in at'tan düşmesi ve bir hurma ağacı gövdesine çarpması neticesinde ayağının bilek mafsalından çıkması hastalığı olduğu belirtilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Malik el-Eşcai Said bin Tarık (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Ben babam (Tarık)'a: Ey babam! Şüphesiz sen Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ebü Bekir, Ömer ve Osman (r.a.) (arkasında) ve beş yıl kadar burada Kufe de Ali (r.a.) arkasında namaz kıldın. Bu zatlar sabah namazında Kunut (duasını) okurlar (mı) di? dedim. Babam: Ey oğulcuğum! Muhdestir (= sonradan icad edilmiştir.) dedi. Diğer tahric: Tirmizi, Nesai ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme (r.a)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sabah namazında Kunut okumaktan menedildi (veya Kunut okumayı menetti.) Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bu hadisin isnadı zayıftır. Seneddeki ravilerden Muhammed bin Ya'la, Anbese bin Abdirrahman ve Abdullah bin Nafi'in zayıf olduklarını, keza Nafi'in Ümmü Seleme (r.a.),den hadis işittiğinin sahih olmadığını Darekutni söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sabah namazında bir ay Kunut (duasını) okuyup (onda) Arap topluluklarından bir topluluğa beddua ediyordu. Sonra bıraktı. Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Nesai, Ahmed ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah namazın (ın ikinci rükuun)dan başını kaldırınca: «Allahım! El-Velid bin el-Velid'i, Seleme bin Hişam'ı, Ayyaş bin Ebi Rabia'yı ve Mekke'de bulunan zayıf mu'minleri kurtar. Allah'ım! Mudar kabilesine şiddetli baskı yap (= helak et, azap ver.) Yusuf (a.s.)'ın kıtlık seneleri gibi onların başına kıtlık yıllarını getirmekle tazip et.» diye dua etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu siyah iki hayvanı, akrep ve yılanı namazda öldürmeyi emretmiştir. Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Hakim, Ahmed ve İbn-i Hibban da bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem} namaz kılarken Onu akrep soktu. Bunun üzerine ı «Allah akrebe la'net etsin. Namaz'a duranı ve başkasını bırakmaz. Onu harem (mıntıkasın) da ve hil l (harem dışındaki yer) de öldürünüz.» buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Rafi' (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazdayken bir akrebi öldürmüştür. Not: Bunun senedindeki ravi Mendel'in zayıf olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Şüphesiz, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), iki namaz'dan men etti: Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar ve ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmaktan (men etti.) Diğer tahric: Buhari, Müslim. AÇIKLAMA 1250’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Salallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «İkindi namazından sonra güneş batmcaya kadar hiç bir namaz olmaz ve sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar hiç bir namaz olmaz.» Diğer tahric: Buhari, Müslim. AÇIKLAMA 1250’de
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir : İçlerinde Ömer bin el-Hattab (r.a.)'ın bulunduğu merdi (= Güvenilir, doğru ve çok dindar) bir çok adam —ki bence en merdisi Ömer (r.a.)'dır. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğuna benim yanımda şahadet ettiler (= Bana bildirdiler) : «Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar hiç bir namaz olmaz ve ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar hiç bir namaz olmaz.» Diğer tahric: Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Tahavi ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Abese (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben (bir gün) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına vararak : Allah katında başka saatten daha sevimli (makbul) bir saat varmı ? diye sordum. Buyurdular ki: «Evet gece'nin tam ortası (en makbul saattir) Artık (o zaman'dan) şafak sökünceye kadar sen dilediğin kadar nafile kıl. Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar, bir de (doğduktan sonra) kalkan gibi olduğu müddetçe ve parlayıncaya kadar namaz kılmaktan vazgeç. Sonra direk kendi gölgesi üstüne kalkıncaya kadar (güneş gök ortasına varıncaya kadarki süre içinde) dilediğin kadar nafile kıl. Sonra Güneş semanın ortasından sapıncaya kadar namaz kılmaktan vazgeç. Çünkü cehennem gündüzün tam ortasında tutuşturulur. Bundan sonra ikindi namazını kılıncaya kadar dilediğin kadar nafile kıl. İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmaktan vazgeç. Çünkü güneş şeytan'ın iki boynuzu arasında batar ve şeytan'ın iki boynuzu arasında doğar.» Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed, Tahavi ve Beyhaki de bunu uzun ve kısa metinler halinde rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Safvan bin el-Muattal (r.a.), Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e : — Ya Resulallah! Senin bildiğin ve benim bilmediğim bir şeyi sana sormak istiyorum, dedi. Efendimiz : — «Nedir o?» buyurdu. Safvan (r.a.) : — Gece ve gündüz saatlerinden namaz kılmanın mekruh olduğu bir saat var mıdır? diye sordu. Efendimiz (s.a.v.) : — «Evet. Sabah namazını kıldığın zaman artık güneş doğuncaya kadar namaz kılmayı bırak. Çünkü güneş, şeytan'ın iki boynuzu ile beraber doğar. Doğduktan sonra güneş senin başın üzerinde mızrak gibi dik duruncaya kadar (geçen süre içinde) namaz kıl. Çünkü bu sırada kılınan namazda melekler hazır bulunur ve o namaz makbuldür. Güneş senin başın üzerinde mızrak gibi (dik) olunca namaz kılmayı bırak. Çünkü o saat öyle bir saattir ki, onda cehennem tutuşturulur ve onda cehennem kapıları açılır. Güneş senin sağ başından sapıncaya kadar (devam eder). Güneş sapınca sen ikindi namazını kılana kadar kılınan namaz makbuldür. Ve melekler onda hazır bulunurlar. İkindi namazını kıldıktan sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmayı bırak» buyurdu. Not: Bunun isnadının hasen olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Abdillah es-Sunabihi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir. «Şüphesiz güneş, şeytan'ın iki boynuzu arasında doğar." (Yahut buyurdu ki: «Şeytan'ın iki boynuzu güneşle beraber doğar.») Güneş yükselince şeytan ondan ayrılır. Güneş sema'nın ortasında olunca şeytan güneşle beraber olur. Güneş batıya yönelince (yahut buyurduki: «ayrılınca») şeytan güneşten ayrılır. Güneş guruba yaklaşınca şeytan onunla beraber olur. Güneş batınca şeytan ondan ayrılır. Bunun için bu üç saatte namaz kılmayınız» Not: İsnadının mürsel ve ricalinin sika olduğu Zevuid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cübeyr bin Mut'im (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Ey Abdi Menaf oğulları! Gece ve gündüzün herhangi bir saatinde bu beyti (Ka'be'yi) tavaf eden ve namaz kılan hiç kimseye mani olmayınız.» Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Şafii, Ahmed, İbn-i Huzeyme, İbn-i Hibban, Darekutni ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu, demiştir: «Namazı vaktinden sonra kılan cemaatlara yetişmeniz umulur. Eğer onlara yetişirseniz, bildiğiniz vakitte evlerinizde namazınızı kılınız. Sonra onlarla (tekrar) kılınız ve onlarla kıldığınızı nafile yapınız.» Diğer tahric: Bu hadis’in benzerini Buhari, Müslinı, Tirmizi, Ebu Davud ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1257’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer' (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Sen namazını vaktinde kıl. Eğer imam, cemaata vaktinde namaz kıldırırken sen ona yetişirsen namazını onlarla beraber kıl. Bu durumda sen (vaktinde ve cemaatla) namazını kılmış olursun. Eğer böyle olmazsa, (yani imam vaktinden sonra cemaata kıldıracaksa, sen vaktinde namazını kıl. Sonra onlarla da kıl.) artık onlarla (tekrar) kıldığın namaz senin için nafiledir.» Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud Tirmizi, Nesai ve Beyhaki de rivayet etmiştir. Buradaki metin kısa oldugu için parentez içi ifadelerle, kasdedilen manayı anlatmaya çalıştım. Ebu Davud'un rivayetinde efendimiz'e ait metin şöyledir: ''...Sen namazını vaktinde kıl. Sonra onlarla beraber kılmaya yetişirsen (tekrar) kıl. Çünkü onlarla kıldığın, senin için bir nafiledir.'' AÇIKLAMA 1257’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade b. es-Samit (r.a.)'den rivayet edildiğine güre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurmuştur: «Bazı işlerle meşgul olup namazı vaktinden geciktiren bir takım emirler olacaktır. (Siz namazınızı vaktinde kılınız ve) onlarla beraber kıldığınız namazınızı nafile yapınız.» Diğer tahric: Bu Hadis'in benzerini Ebu Davud ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA (1255, 1256, 1257): Ebu Davud'un rivayetinde efendimizin buyruğundan itibaren metin mealen şöyledir: «Şüphesiz benden sonra başınızda öyle emirler olacak ki bazı şeylerle meşguliyetleri yüzünden namazı vaktinde kılmayacaklar ve nihayet namaz vakti çıkmış olacaktır. O zaman siz namazınızı vaktinde kılınız.» Bir adam: Ya Resulallah onlarla beraber (tekrar) kılayım mı? diye sordu. Efendimiz: «Evet. Eğer dilersen.» buyurdu. Bu babtaki hadislerde geçen: "Namaz vaktinden" maksat ihtiyar vaktidir. Sıhhat vakti değildir. Yani namazı geciktirmektir. Tamamen vakti çıkıncaya kadar kılmamak ve kazaya bırakmak değildir. 'Namaz' Kitabının birinci babında 5 vakit namazın fazilet vakti, ihtiyar vakti ve sıhhat vaktinin bulunduğu ve en makbulünün fazilet vaktinde, hiç olmazsa ihtiyar vaktinde namaz kılmanın ve daha sonraya bırakmamanın önemi anlatılmıştır. Nevevi: 'Bu hadislerde geçen te'hirden (geciktirmekten) maksat, namazı büsbütün vaktinden çıkarmak değil, ihtiyar (vaktin ortasındaki serbest) vaktinden sonraya bırakmaktır. Çünkü mütekaddimin (ilk dönem) ve müteahhirin (son dönem) emirlerden nakledilmiş olan durum, bazı emirlerin namazı ihtiyar vaktinden sonraya (vaktin sonuna) bırakmalarıdır. Hiç bir emirin namazı, vaktinden çıkardığı yani kazaya bıraktığı naklolunmamıştır. Şu halde bu hadisleri vuku bulmuş olan duruma uygun yorumlamak gerekir,' demiştir. El-Ayni; bu yoruma itiraz ederek: Fasık halifelerin ve zalim sultanların değil, namazı kazaya bırakmak, büsbütün namazı terkettikleri bir gerçektir, demiştir. Bence Nevevi'nin yorumu uygundur. Çünkü hadislerde, bazı emirlerin namazı vaktinden çıkararak kıldıracakları bildiriliyor ve ferdIerin evlerinde vaktinde namaz kıldıktan sonra onlarla beraber tekrar kılmaları uygun görülüyor. Demek ki hadislerde durumları anlatılan emirler namazı büsbütün bırakanlar değil, geciktirenlerdir. Namazları tamamen vaktinden çıkararak bunları cemaatla beraber ve kaza durumunda kılmayı itiyad haline getirmiş olan emirler bilinmediğine göre tehirden maksat, ihtiyar vaktinden çıkarmak olmalıdır. İmam namazları ihtiyar vaktinden çıkardığı takdirde ferdIerin ihtiyar vaktinde namaz kılmaları ve sonra cemaatla tekrar o namazı kılmalarının hikmeti vaktin faziletini kazanmak, cemaata muhalefet etmemek, Ulu'l-emre karşı gelmemek ve müslümanlar arasında bulunması gerekli birliği zedelememektir. Hadisler, ilk namazın farz yerine geçtiğini ve ikinci kez kılınan namazın nafile hükmünde olduğunu açıkça belirtirler. Cumhurun kavli de budur. Malikiler'in meşhur kavline göre kişi, hangisini kabul buyuracağını Allah Teala'ya bırakarak ikinci defa namaza durur. Hadislerdeki hüküm umumidir. Yani sabah ve ikindi namazı da bu hükme dahildir. Sabah ve ikindi namazlarından sonra namaz kılmanın yasaklığına ait 147. babtaki hadisler, bu babtaki hadislerle hususileştirilmiştir. Yani bu hüküm müstesnadır. Hanefiler, sabah ve ikindi namazı tekrar kılınamaz. 147. babtaki hadisler, tekrar kılmaya manidir, demişlerdir. Onlara göre akşam farzı tekrar kılındığında imam selam verince kişi bir rek'at daha ekler. Çünkü tek rek'atlı nafile yoktur. Malikiler ve Hanbeliler de: Üç rek'atlı nafile olmadığını ve kılınan ikinci namazın nafile olması ihtimalini gerekçe göstererek akşam namazı ikinci kez kılınmaz, demişlerdir . HADİSİ'N FIKIH YÖNÜ : 1. İmam, namazı müstehab vaktinden tehir ettiği zaman, kişilerin fazilet veya ihtiyar vaktinde münferiden namazlarını kılmaları ve cemaat faziletini kazanmak için ikinci kez imamla beraber kılmaları matlubtur. 2. Günah olmayan hususlarda ulu'l-emre itaat etmek matlubtur. Özellikle tefrika ve fitne çıkacak işlerden kaçınmalıdır. 3. Namazlarda fazilet vaktine ve cemaata önem verilmelidir. 4. Namazı ihtiyar vaktinden geciktirmek fena derecesinde kötüdür. 5. Hadisler efendimizin mucizesini ihtiva eder. Çünkü Emeviler devrinden bu zamana kadar geçen sürede bazı meşguliyetler dolayısıyla namazları ihtiyar vaktinden çıkaran birçok emirlere (yöneticilere) rastlanmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) salat-ı havf hakkında şöyle buyurdu, demiştir: «İmam bir grubla namaza başlar, birlikte bir secde (rekat) kıIarlar. Bir grup da namaza duranlar ile düşman arasında bulunur. Sonra emirle beraber bir rek'at kılmış olanlar gidip düşmana karşı (bekliyen ve) henüz namaz kılmamış olanların yerinde bulunacak. Bu defa namaz kılmamış olan grup gelip emirleri ile beraber bir secde (rek'at) kılacaklar. Sonra emir, kendi namazını bitirmiş olarak çıkıp gidecek ve her grup kendi kendine kalan bir rek'ati kılacaktır. Eğer daha şiddetli bir korku varsa herkes kendi kendine yaya veya binici olarak namaz kılacaktır.» Ravi demiştir ki: Secde ile rek'at kastediyor." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Tahavi ve Beyhaki de bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl bin Ebi Hasme (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; salat-ı havf (korku namazı) hakkında şöyle demiştir : İmam kıble'ye doğru namaza durur. Cemaattan bir grup da onunla beraber durur. Diğer grup düşmana karşı ve yüzleri namaz kılanlara dönük olarak bekler. İmam, namaza duranlara bir rekat kıldırdıktan sonra bunlar kendi kendilerine rüku' eder, secdelerini aynı yerde yapıp (namazlarını bitirdikten) sonra düşmana karşı bekliyenlerin yerine giderler ve oradakiler gelir. İmam gelenlere bir rekat kıldırır ve birlikte iki secde ederler. Artık namaz imam için iki ıek'at olmuş olur, gelenler için de bir rekat olmuş olur. Sonra bunlar bir rek'at daha kılar ve secdelerini yaparlar. Muhammed bin Beşşar demiştir ki -. Ben bu hadisi Yahya bin Said el-Kattan'a sordum. Yahya bana Şu'be'den (rivayet etti.) O da Abdurrahman bin el-Kasım'dan (rivayet etti), O da babasından (rivayet etti), O da Salih bin Havvat'tan (rivayet etti), O da Sehl bin Ebi Hasme'den (rivayet etti.), O da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den Yahya bin Said (el-Ensari)'nin hadisinin mislini rivayet etti. Muhammed bin Beşşar demiştir ki: Yahya bin Said el Kattan bana dedi ki: Şu'be'nin hadisini Yahya bin Said el-Ensari'nin hadisinin yanına yazıver. Een Şu'be'nin hadisini hıfzetmiş değilim. Lakin Yahya'nın hadisinin mislidir." Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi, Beyhaki, Darekutni ve Tahavi benzer lafızlarla ve çeşitli senedlerle rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ashabına salat-ı Havf'ı kıldırdı. Bütün cemaatla birlikte rüku' ettikten sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Onun arkasındaki saf secde ettiler. Diğerleri ayaktaydılar. Efendimiz ikinci rekata kalkınca bekliyenler kendi kendilerine iki secde yaptılar. Sonra ön saf geriliyerek ikinci saf'ın yerinde durdu ve ikinci saftaki!er ilerliyerek ön saffın yerinde durdular. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hepsiyle rüku', etti. Daha sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Onun arkasındaki saf secde ettiler. Başlarını secde'den kaldırınca diğerleri de secde ettiler. Cemaat'in tümü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber rüku' etmiş o!du. Ve her grup bir rek'at'in secdelerini kendi kendilerine yapmış oldular. Düşman Kıble yönündeydi. Not: Cabir (r.a.)'in bu hadisinin isnadının sahih olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud (el-Ensari) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Şüphesiz, güneş ve ay hiç bir insanın ölümünden dolayı tutulmaz. Tutulduğunu gördüğünüz zamnn hemen kalkıp namaz kılınız.» Diğer tahric: Buhari ve Müslim
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'man bin Beşir (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resuluilah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken güneş tutuldu. Efendimiz (evinden) endişeli ve ridasmi sürükliye sürükliye mescide geldi. Güneş açılıncaya kadar devamlı namaz kıldı. Sonra şöyle buyurdu : «Bazı insanlar, güneş ve ay'ın ancak büyük bir adam'ın öiümü dolayısıyla tutulduğunu sanırlar. Halbuki öyle değildir. Şüphesiz güneş ve ay ne kimsenin ölümü ne de kimsenin hayatı için tutulur. Allah, yaratıklarından bir şeye baktığı zaman o şey Ona karşı huşu eder.»
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi w Sellem) hayattayken güneş, tutuldü. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescide çıkarak namaza durdu ve tekbir aldı. Cemaat da Onun arkasında saf oldular. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıraatini uzun tuttu. Sonra tekbir alıp uzun bir rüku' yaptı. Sonra başını kaldırıp; سمع اللَّه لمن حمده. ربنا ولك الحمد [Semi’allahu limen hamideh Rabbena ve lekel hamd] dedi. Sonra ayakta durdu ve uzun kıraat yaptı. Bu kıraati ilk kıraatinden biraz az idi. Sonra tekbir alıp uzun bir rüku' yaptı. Bu rüku' ilk rüku'dan biraz kısa idi. Sonra (başını kaldırıp; سمع اللَّه لمن حمده. ربنا ولك الحمد [Semi’allahu limen hamideh Rabbena ve lekel hamd] dedi. Sonra son rek'atta bunun mislini yaptı. Böylece dört rüku' ve dört secdeyi tamamladı. Ve henüz namaz'dan çıkıp gitmeden önce güneş açıldı. Namaz'dan sonra kalkıp halka hutbe okudu. (Hutbede) Allah'a layık olduğu sözlerle hamd-ü sena ettikten sonra şöyle buyurdu : «Şüphesiz güneş ve ay, (azameti ilahiye'ye delalet eden) Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Hiç bir kimsenin ölümü veya hayatı dolayısıyla tutulmazlar. Siz, bunları tutulmuş iken gördüğünüz zaman namaza sığınınız.» Diğer tahric: Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebü Davüd, Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Semure bin Cündüb (r.a.)'den; şüyle demişür : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (güneş tutulması nedeni ile) bize küsuf namazını kıldırdı. Namazda O'nun sesini işitmedik. Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Ahmed ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekir (r.a.)'in kızı Esma' (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bize Küsuf namazını kıldırdı, namaza durdu. Ayakta duruşu uzattı. Sonra rüku' etti rüku'u da uzattı. (Rüku'dan başını) kaldırıp doğruldu, ayaktaki duruşu uzattı. Sonra rüku' etti. Rükuu (yine) uzattı. (Rüku'dan başım) kaldırdı. Secde etti. Secdeyi (de) uzattı. (Secdeden başını) kaldırıp (tekrar) secde etti. Secdeyi (yine) uzattı. Sonra başını kaldırıp ayağa kalktı. Kıyamı uzun tuttu. Rükua vardı. Bunu da uzun tuttu. (Rüku'' dan başını) kaldırdı. Kıyamı (yine) uzattı. (Tekrar) rüku'a vardı, Rükuu (yine) uzattı. Sonra (başını) kaldırdı ve secdeye gitti. Secdeyi uzattı (Secdeden başın.) kaldırdı. Sonra (tekrar) uzun secde yaptı. Sonra (namazı tamamlayıp) döndükten sonra şöyle buyurdu: «Cennet bana o kadar yaklaştı ki ona cür'et etseydim size onun salkımlarından bir tanesini getirirdim. Cehennem ateşi de bana o kadar yaklaştı ki: Ey Rabbim! Ben de bunlar arasındayım' demeyi başladım.» Nafi' demiştir ki: Zannımca ibn-i Ebi Müleyke: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu, demiştir: «Ve (cehennemde) bir kedinin tırmalayıp durduğu bir kadın gördüm. 'Buna ne oluyor?' diye sordum. Dediler ki: Bu kadın bu kediyi ölünceye kadar hapsetti. Ne ona yiyecek verdi, ne de yerin haşaratından bir şey yesin diye salıverdi.» Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Ahmed
- Bāb: ...
- باب ...
İshak bin Abdilluh bin Kinane (r.a.)'den: şöyle demiştir : İstiska'daki namazı (n durumunu) (Abdullah) bin Abbas (r.a.)'a sormam için emirlerden birisi beni ona gönderdi, (ishak gidip İbn-i Abbas (r.a.)'a sorunca) ibn-i Abbas (r.a.): O emirin şahsen bana sormasına ne engel var? dedikten sonra şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (istiska namazına) mütevazı, önemsiz giyimli, huşu içinde, yavaş yavaş yürüyerek ve boyun eğerek çıktı. Bayramda kıldırdığı gibi iki rek'at namaz kıldırdı. Ve şu (bayram ve Cumadaki) hutbeniz gibi hutbe okumadı. Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Tirmizi, Ahmed, Hakim, Darekutni, İbn-i Hibban ve Beyhaki de bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abbad bin Temim"in amcası (Abdullah bin Zeyd bin Asım) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre : Kendisi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in istiska için musallaya çıktığını, orada Kıbleye dönüp ridasını çevirdiğini ve iki rek'at namaz kıldırdığını müşahede etmiştir. ... Abbad bin Temim'in amcasından bunun misli Nebi (Sallallahu Aleyhive Sellenı)'den rivayet edilmiştir. Süfyan'ın el-Mes'udi'den rivayet ettiğine göre' el-Mes'udi: Ben, Ebu Bekir bin Muhammed bin Amr (r.a.)'e: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ridasının yukarı tarafını mı aşağıya indirdi, yoksa ridasının sağ yanını mı sol cepkenine aldı? diye sordum. Ebu Bekir (r.a.): Hayır. Sağ yanını sol cepkenine aldı, diye cevap verdi, demiştir. Diğer tahric: Kütüb-i Sitte sahiplerinin hepsi, Ahmed, Darekutni ve Beyhaki de bunu benzer lafızlarla rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün istiskaya çıktı. Bize ezansız ve ikametsiz olarak iki rek'at namaz kıldırdı. Sonra bize hutbe okudu. Ellerini kaldırarak ve yüzünü Kıbleye döndürerek Allah'a dua etti. Ridasını çevirdi, sağ yanı sol cepkeni ve sol yanı sağ cepkeni üzerine aldı. Not: Bunun isnadının sahih ve ricalinin sika oldukları, Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Şürahbil bin es-Sımt (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi Ka'b (r.a.): Ya Ka'b bin Mürre! Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den bize hadis rivayet et. Ve (yanlış sözden) sakın, demiş; Ka'b (r.a.) şöyle demiştir: Bir adam. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek: Ya Resulallah! Allah Teala'dan istiska et. (Yağmur dile) dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ellerini kaldırarak : "Allahım! Bize akibeti hayırlı, bol, umumi, acil, geç kalmayan, yararlı ve zararsız bir yağmur ver.» diye dua etti. Ravi demiştir ki: İkinci Cum'a namazını kılmadan evvel bol bol yağmurla ihya edildiler. Ravi demiştir ki: Sahabiler, (tekrar) O'na gelerek (bu defa) yağmurun fazlalığından şikayetçi oldular ve: Ya Resulallah! evler yıkıldı, dediler. Bunun üzerine Efendimiz: «Allahım! Etrafımıza (yağsın). Üzerimize değil» diye dua etti. Ravi demiştir ki: Bu dua üzerine bulut parçalanıp şehrin sağına ve soluna çekildi. AÇIKLAMA ve Tahric bilgisi: 1272’de
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Bir a'rabi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek: -Ya Resulallah! Sana öyle bir kavmin yanından geliyorum ki- kuraklık dolayısıyla çobanları hayvan gütmeye gitmez ve erkek develerinden hiç birisi kuyruğunu kaldırıp indiremez, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hemen minbere çıkarak Allah'a hamd ettikten sonra; «Allah'ım! Bize can kurtaran, akibeti hayırlı, umumi. bol, sırsıklam eden, acil ve gecikmesiz bir yağmur ver.» diye dua etti. Sonra minberden indi. Etraf'tan gelen herkes: (Bol yağmur ile) ihya edildik, dedi." Not: İsnadının sahih ve ricalinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA ve Tahric bilgisi: 1272’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yağmur için dua etti. Ellerini öyle kaldırdı ki; Ben Onun koltuk altlarının beyazını gördüm. (Veya bu beyazlık görüldü.) Ravi Mu'temir, bunun istiskada olduğunu sanırım, demiştir. AÇIKLAMA ve Tahric bilgisi: 1272’de
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine'de minber üzerinde yağmur duasını okurken ve henüz minberden inmeden Medine'deki bütün oluklar gürül gürül akarken ben mübarek yüzüne baka baka şairin; وأبيض يستسقى الغمام بوجهه * ثمال اليتامى، عصمة للأرامل sözünü defalarca hatırlamışımdır. Bu söz Ebu Talibe aittir." AÇIKLAMA (1269, 1270, 1271, 1272): Ka'b (r.a.)'ın hadisinin benzerini Buhari ve Ebu Davud, Enes (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Buhari ve Ebu Davud'un rivayetine göre: "Resulullah (s.a.v.) bir Cuma günü minber üzerinde hutbe okurken, bir adam ayakta dikilnek: Ya Resulallah! Hayvanlar helak oldu. Allah'a dua et. Bize yağmur versin, dedi. Bunun üzerine efendimiz ellerini kaldırarak yağmur için dua etti. Hava o esnada tamamen açıktı. Aniden bir rüzgar esti ve bulut görüldü. Biraz sonra toplanan buluttan bardaktan boşanırcasına bol bol yağmur yağmaya başladı. Bir hafta yağmur kesilmedi. Ertesi Cuma namazında yine Efendimiz hutbe okumak için ayağa kalkınca, bir adam ayağa kalkarak: Ya Resulallah evler yıkıldı. Yağmurun kesilmesi için Allah'a dua et, dedi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tebessüm ettikten sonra: ''Etrafımıza (yağsın). Üzerimize değil." dedi. Buluta baktım. Medine şehrinin etrafında halka haline geldi.' O rivayetlerde Nebi (s.a.v.)'in yaptığı duanın metni, burada olduğu gibi zikredilmemiştir. Buhari'nin rivayetinde Nebi (s.a.v.)'in; ''Allah'ım bize yağmur ver, AIlah'ım bize yağmur ver, Allah'ım bize yağmur ver.'' diye dua ettiği ifade edilmiş ve yağmurun kesilmesi için yaptığı dua, buradakinin aynısıdır. İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisi zevaid türündendir. Bu hadisteki duanın benzerini Ebu Davud, Hakim ve Beyhaki, Cabir bin AbdiIIah (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisinin benzerini Buhari, Müslim ve Ebu Davud, Enes (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Abdullah bin Ömer (r.a.)'in hadisini Buhari de rivayet etmiştir. İbn-i Abbas (r.a.) ve İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisleri, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yağmur talebi için minber üzerinde dua ettiğine delalet ediyorlar. Buhari ve Ebu Davud'un Enes (r.a.)'den rivayet ettikleri hadis ise Cuma hutbesinde yağmur duasının meşruluğuna delalet eder Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisi de yağmur için dua ederken Nebi (s.a.v.)'in ellerini koltuk altlarının beyazı görülünceye kadar kaldırdığına delildir. Bu babtaki hadisler, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in duasının derhal kabul olunduğunu ifade ediyorlar. Yağmur talebi için istiska'nın bir kaç türlü olabildiği, bu konuda rivayet olunan hadislerden anlaşılıyor. El-Menhel yazarı, bu çeşitleri şöyle sıralıyor: İstiska'nın en azı yağmur için dua, etmektir. Ortancası farz namazların arkasında. yağmur için dua etmektir. En mükemmeli, istiska niyetiyle iki rek'at namaz kılmak, iki hutbe okumak ve dua etmektir. Hutbeler namazdan önce veya, sonra olabilir. Çünkü her iki şeklin meşruluğuna delalet eden sahih rivayetler mevcuttur. Malikiler, Şafiiler, Hanbeliler ve alimlerin cumhuru önce namaz, sonra hutbe okumayı tercil1 etmiştir. Buhari ve Ebu Davud'un Enes (r.a.)'den rivayet ettiklerine göre Resulullah (s.a.v.) yağmur duasında ellerini kaldırırken avuçlarının içini yere döndürmüştür. Bunun hikmeti, kuraklık ve sıkıntının bol yağmur ve genişliğe çevrilmesidir. İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisinde anılan Ebu Talib'in beyti, Nebi (s.a.v.) hakkında söylediği 110 beyitlik bir medhiyyedendir. K astalani'nin Beyhaki'den naklen beyanına göre Beyhaki, Enes (r.a.)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir a'rabi, Nebi (s.a.v.)'e gelerek: Ya Resulallah! Allah'a yemin ederim ki bizim ne inildiyebilecek bir devemiz kaldı, ne de bağırabilecek çocuğumuz, dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) kalkıp ridasını sürükliye sürükliye minbere çıktı ve Allah'tan yardım diledi... (bol bol yağmur gelmeye başlayınca) Nebi (s.a.v.): ''Eğer Ebu Talib hayatta olsaydı çok sevinirdi. Onun şiirini kim okuyabilir?'' buyurdu. Bunun üzerine Ali (r.a.) ayağa kalkıp: ''Ya Resulallah! Bana öyle geliyor ki Sen onun şu sözünü kastediyorsun, dedi ve mezkur beyti arkasındaki üç beyitle birlikte söyledi. " Bu beyit Ebu Talib tarafından Peygamberimiz üzerinde medhiye olarak yazılmış çok değerli bir kasidedendir. Ebu Talib bu kasideyi Mekke müşriklerinin Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e amansız husumet besledikleri ve inanan bir avuç müslüman'ı Onun çevresinden uzaklaştırmak için insanlık dışı hareketleri reva, gördükleri günlerde kaleme almıştır. Bu beytin manası şöyledir: 'O efendi beyazdır. Mübarek yüzü suyu hürmetine yağmur dilenir. Yetimlere yardımcı ve sığınaktır. Fakir dul kadınlar için güven kaynağıdır.' Şöyle bir soru hatıra gelebilir: Ebu Talib, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in istiskaya çıktığı zaman'a yetişmemişken Onun mübarek yüzü suyu hürmetine yağmur dileneceğini nereden bilmişti? Bilindiği gibi istiska, hicretten sonra meşru kılınmıştır. Ebu Talib ise hicretten önce Mekke'de ölmüştür. Bu sorunun cevabı şöyledir: İbn-i Asakir'in Celheme bin arfata'dan tahriç ettiğine göre Celheme şöyle söylemiştir: Mekke halkı kuraklIk ve sıkıntı çektiği esnada ben Mekke'ye vardım. Kureyş, Ebu Talib'e baş vurarak: Ya Eba Talib! Mekke çok kuru kaldı. Çoluk çocuklar perişan vaziyette. Gel de yağmur duasında bulun, dediler. Ebu Talib yağmur duasına çıktı. Beraberinde güneş gibi nurlu, gencecik bir erkek çocuğu vardı. (Peygamber Efendimizi, kastediyor.) Bu nurlu çocuğun çevresinde bir kaç çocuk daha vardı. Ebu Talib bu çocuğun kolundan tutup Ka'be'nin yanına vardı ve Onun sırtını Ka'be'ye dayadı. Çocuk dua etmeye başladı. O esnada hava tamamen açık idi. Birden bire şurada burada bıılutlar görülmeye başladı ve sırsıklam edici bir yağmur yağdı. Mekke dereleri sularla taştı. Ebu Talib, bunun hakkında sözkonusu beyt'i söyledi. İbn-i Ömer (r.a.) bu hadiste diyor ki: Peygamber (s.a.v.) Medine de minber üzerinde yağmur duasını edip henüz minberden inmeden bütün oluklar yağmurla dolup taşarken defalarca şairin bu beytini yad ede durdum
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'den; şöyle demiştir : Ben şahadet ederim ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Seliem) bayram namazını hutbeden önce kıldırdı. Sonra hutbe okudu. Sonra (hutbede) sesini kadınlara duyuramadığını bildiğinden onlara yakın bir yere gidip onlara vaaz ve nasihat etti, sadaka vermelerini emretti. Bilal (r.a.) da (sadaka için elbisesinin eteğini) elleri ile şöyle tutup açtı. Artık her kadın küpesini, yüzüğünü ve neyi varsa (Bilal'ın eteğine) atmaya başladı
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bayram günü bayram namazını ezansız ve ikametsiz olarak kıldırdı. Diğer tahric: Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said(-i Hudri) (r.a.)'den; şöyle demiştir: (Medine valisi) Mervan bayram günü minberi (musallaya) çıkartarak bayram namazından önce (minber üzerinde) hutbe okumaya başladı. Bir adam ayağa kalkarak : Ya Mervan! Sen sünnete muhalefet ettin. Bayram günü minberi (mescidden musallaya) çıkarttın. Halbuki minber çıkarılmazdı. Namazdan önce hutbeye başladın. Halbuki hutbe (namaz'dan) önce okunmazdı, dedi. Ebu Said(-i Hudri) (r.a.) : Bu adam kendisine düşen görevi ifa etti, (çünkü) ben Resulııllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim buyurdu ki: «Kim bir münkeri görüp onu eli ile değiştirmeye muktedir ise, eli ile değiştirsin. Eğer buna gücü yetmezse dili ile değiştirsin. Dili ile değiştiremezse kalbi ile değiştirsin. Kalb ile değiştirmek İman'ın en zayıfıdır.» Diğer tahric: Ahmed, Müslim, Ebu Davud ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ondan sonra Ebu Bekir ve ondan sonra Ömer (r.anhuma) bayram namazını hutbeden önce kıldırırlardı
- Bāb: ...
- باب ...
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müezzini Sa'd el-karaz (r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) iki bayramda (namazın) ilk rekatında kıraattan önce yedi ve son rek'atta kıraattan önce beş (defa) tekbir alırdı. Not: Zevaid'de Abdurrahman bin İshak bin Ammar'ın hadisinin senedi zayıftır. Çünkü Abdurrahman bin Sa'd zayıftır. Babasının hali de bilinmiyar, denmiştir. Bu Hadis, zevaid türündendir. Beyhaki de rivayet etmiştir. Hadisin senedi zayıf ise de diğer hadisler, bunun hükmünü teyid ederler. AÇIKLAMA 1280’de
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-As (r.a.)'dan: şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bayram namazında (ilk rek'atta) yedi ve (son rek'atta) beş (defa) tekbir aldı. Bu Hadis’i, Ebu Davud, Darekutni ve Beyhaki de rivyet etmilerdir. Ebu Davud'un rivayetindeki metin şöyledir: Abdullah bin Amr bin el-As (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Allah'ın Nebisi (s.a.v.) şöyle buyurdu, demiştir: «Fitr bayram'ı namazında tekbir, ilk rek'atta yedi ve son rek'atta beş (defa) dır. (Her iki rek'attakil kıraat (bunlardaki) tekbirIerden sonradır.» AÇIKLAMA 1280’de
- Bāb: ...
- باب ...
Kesir'in dedesi (Amr bin Avf) el-Müzeni (r.a.)'den: şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), iki bayramda ilk rek'atta (kıraattan önce) yedi ve son rekatta (kıraattan önce) beş (de fa) tekbir aldı. Bu Hadis’i, Tirmizi de rivayet etmiştir. Tirmizi'nin rivayetinde: «Kıraarttan önce» kaydı mevcüttur. Yani namazın her iki rek'atında tekbirlerin kıraattan önce alındığı tasrih edilmiştir. AÇIKLAMA 1280’de
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) , fıtır ve kurban bayramları namazında rükua ait iki tekbirden başka (ilk rek'atta) yedi ve (son rek'atta) beş (defa) tekbir aldı." Bu Hadis'i, Ebu Davud ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Ebu Davud'un rivayetinde yedi tekbirin ilk rek'atta ve beş tekbirin ikinci rek'atta alındığı belirtilmiştir. AÇIKLAMA (1277, 1278, 1279, 1280): Bu babtaki hadisler, fitr bayramı yani Ramazan bayramı olsun, Kurban bayramı olsun her ikisinde kılınacak bayram namazının ilk rek'atında yedi ve son rek'atında beş defa tekbir alınacağına ve her iki rek'atta tekbirlerin kıraattan önce alınacağına delalet ederler. Bu husustaki alimlerin görüşleri: Ramazan ve Kurban bayramı namazlarında ilk rek'atta yedi ve son rek'atta beş tekbir alınacağına hükmeden alimlerin başında Ömer. Ali, Ebu Hureyre, Ebu Said-i Hudri, Cabir, İbn-i Ömer, İbn-i Abbas, Aişe ve Medine'nin Fukaha-i Seb'a sı (yedi fıkıhçısı) (r.anhum) gelir. Ömer bin Abdilaziz, Zühri, Mekhul, Malik, Evzai, Şafii, Ahmed, İshak ve el-Müzeni gibi tabiiler ve onlardan sonra gelenlerin kavli de budur. Bunlardan Malik, Ahmed ve el-Müzeni'ye göre ilk rek'atta alınacak yedi tekbir'e iftitah tekbiri dahildir. Şafii, Evzai ve İshak'a göre dahil değildir. Yine Malik, Şafii ve Ahmed'e göre her iki rek'ata göre tekbirler kıraat'tan önce alınır. El-Iraki'nin dediğine göre sahabilerin ve tabiilerin ekserisinin kavli budur. Hanefi alimlere göre bayram namazlarında zevaid tekbirleri her rek'atta üçtür. ilk rek'atta kıraat'tan önce ve iftitah tekbirinden sonra alınır. İkinci rek'atta ise kıraattan sonra üç tekbir alınır. Sonra rüku' için her zaman olduğu gibi tekbir alınır. Sahabilerden İbn-i Mes'ud, Ebu Musa el-Eş'ari ve Ebu Mes'ud el-Ensari ile tabiilerden Sevri (r.anhum)'un kavli de budur. ZEVAİD TEKBİRLERİNİN HÜKMÜ: Cumhura göre bu tekbirleri almak sünnettir. Hanefiler'e göre vacibtir, bilerek terkeden kişi günah işlemiş olur
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'man bin Beşir (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her iki bayram namazında (Fatiha'dan sonra): A’la ve Ğaşiye surelerini okurdu." Diğer tahric: Müslim ve Tirmizi AÇIKLAMA 1283’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeydullah bin Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre : Ömer (r.a.) bir bayram günü (namaza) çıkmış ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bu gibi günlerde (Fatiha'dan sonra) ne okuduğunu Ebu Vakıd el-Leysi (r.a.)'a (adam) göndererek sordurmuş ve Ebu Vakıd: (Efendimiz), Kaf ve Kamer surelerini (okurdu) diye cevap vermiştir. Bu hadis’i Buhari hariç Kütüb-i Sitte sahipIerinin tümü rıvayet .edilmiştir. AÇIKLAMA 1283’de
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan: şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), her iki bayram namazında (Fatiha'dan sonra); A’la ve Ğaşiye surelerini okurdu. AÇIKLAMA (1281, 1282, 1283): Bu hadis Nu'man (r.a.)'ın 1281 nolu hadisinin aynısıdır. Müellif'ten başka kim tarafından rivayet edildiğini bulamadım. Nu'man (r.a.) ve İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadislerine göre Nebi (s.a.v.) bayram namazlarında Fatiha'dan sönra ilk rek'atta el-A'la suresini ve ikinci rek'atta Ğaşiye suresini okurdu. Ubeydullah (r.a.)'ın hadisine göre Nebi (s.a.v.) ilk rek'atta Kaf suresini ve ikinci rek'atta el-Kamer suresini• okurdu. Bu hadiste Ömer (r.a.)'in Nebi (s.a.v.)'in hangi sureleri okuduğunu Ebu Vakıd (r.a.)'a sorduğu bildirilmiştir. Ömer (r.a.) gibi bir zat'ın bundan haberdar olması gerektiği halde bunu sordurmasının sebebi kendisinin bir şüpheye düşmüş olması ve bu şüpheyi gidermek için sordurduğu muhtemeldir. Yahut Ebu Vakıd (r.a.)'ın bunu bilip bilmediğini anlamak için sordurmuş olabilir. Yahut cemaatın bunu duymasını ve öğrenmesini istemiş olabilir. Hadislerden anlaşılıyor ki Nebi (s.a.v.) bazen bayram namazında el-A'la ve el-Ğaşiye surelerini bazen de Kaf ve el-Kamer surelerini okurdu. Nebi (s.a.v.)'in bayram namazlarında bu surelerin tamamını okuduğu el-MenheI'de belirtilmiştir. Beyhaki ve Nevevi, UbeyduIIah'ın Hz. Ömer (r.a.)'i görmediğini söylediklerine göre hadis münkati'dir. Lakin Müslim ve Beyhaki'nin rivayetine göre UbeyduIIah bu olayı Ebu Vakıd (r.a.)'den rivayet etmiştir.UbeyduIIah'ın Ebu Vakıd (r.a.) zamanına yetiştiği sabittir. Bu sebeple hadis muttasıldır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Kahil (el-Ahmesi) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i bir deve üstünde hutbe okurken ve devesinin yularını bir habeşi tutmuş olarak gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Kahil (el-Ahmesi) (r.a.)'den; şöyle demiştir : Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i bir güzel deve üstünde hutbe okurken ve devesinin yularını bir habeşi tutmuş olarak gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Nubayt (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi hacca gitmiş ve : Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i devesi üzerinde hutbe okurken gördüm demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
“... Müezzin Sa'd (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem), hutbede yer yer tekbir getirirdi. İki bayram hutbesinde çok tekbir getirirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i el-Hudri (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bayram günü (musallaya) çıkardı cemaata iki rek'at bayram namazı kıldırıp selam verdikten sonra ayakta durup cemaata yüzünü döndürürdü. Cemaat da oturmuş vaziyette olurdu Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Sadaka veriniz sadaka veriniz» buyururdu. En çok sadaka verenler kadınlardı. Bunlar küpelerini, yüzüklerini ve neleri varsa (verirlerdi.) Sonra Efendimiz savaş için asker göndermek istese veya başka bir iş varsa cemaata anlatırdı bir emri yoksa dönüp giderdi
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Fıtır veya Kurban bayramı günü (musallaya) çıkarak ayakta hutbe okudu. Sonra biraz oturduktan sonra (tekrar) ayağa kalktı (İkinci hutbeyi okudu.) Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Nesai. Cabir (r.a.)'in bu hadisini küçük süneninde –Fıtr veya Kurban bayramı- ifadesi olmaksızın rivayet etmiştir. İbn-i Mace’nin rivayet ettiği isnadda ise Said bin Müslim varki zaafında icma’ vardır ve Ebu Behr de zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin es-Saib (r.a.)'den: şöyle demiştir : Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bayram namazında hazır bulundum. O: bize bayram namazını kıldırdıktan sonra: «Namazı bitirdik. Artık hutbe (yi dinlemek) için oturmak isteyen otursun. Gitmek isteyen gitsin.» buyurdu. Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Darekutni, Hakim ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (musallaya) çıkarak cemaata bayram namazını kıldırdı. Bayram namazından önce ve sonra namaz kılmadı. Bu hadis’i: Kütüb-i Sitte yazarları, Ahmed, Hakim, Darekutni ve Beyhaki tahric ettiler. AÇIKLAMA 1293’de
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-As) (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hiç bir bayram günü bayram namazından önce ve sonra namaz kılmamıştır. Not: Bunun senedinin sahih ve ricalinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir. Bu hadis zevaid türündendir. AÇIKLAMA 1293’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Se.llallahu Aleyhi ve Sellem) bayram namazından önce hiç namaz kılmazdı. Bayram namazından sonra evine dönünce iki rekat namaz kılardı. Not: İsnadınm sahih ve ricaIinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA (1291, 1292, 1293): İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisini Kütüb-i Sitte yazarları, Ahmed, Hakim, Darekutni ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. AbduIIah bin Amr (r.a.) ve Ebu Said (r.a.)'ın hadisleri Zevaid türündendir. Bu hadisler, bayram namazına bağlı sünnetlerin bulunmadığına delalet ederler. Bu hususta alimler müttefiktirler. Bayram namazından önce veya sonra nafile namaz kılmanın hükmü hususunda alimler arasında ihtilaf vardır. Ashab-ı kiram ve tabiilerden bir cemaat, bayram namazından önce ve sonra nafile kılmayı mekruh saymışlardır. İbn-i Abbas (r.a.) ve İbn-i Ömer (r.a.) böyle hükmedenlerdendirler. Ashab ve tabiilerden diğer bir cemaat, bayram namazından önce ve sonra nafile kılmanın caizliğine hükmetmişlerdir. Enes, Büreyde bin el-Husayb ve Rafi' bin Hadic bu cemaattandır. Bir cemaat da bayram namazından sonra nafile kılmayı caiz görmüştür. Ebu Mes'ud el-Bedri, Alkame, Nehai, Sevri ve Re'y ehli böyle diyenlerdendirler. EI-Menhel yazarı bu arada her gruba dahil bir çok sahabi ve tabiin'in ismini zikrettikten sonra mezhebIere mensup alimlerin görüşlerini anlatır. Görüşlerin özetleri şöyledir : 1. Hanefiler'e göre musallada bayram namazından önce ve sonra namaz kılmak mekruhtur. Bayram namazından önce evde kılmak da böyledir. Fakat bayram namazından sonra eve dönülünce kılmak mekruh değildir. Delil de İbn-i Mace'nin rivayet ettiği Ebu Said (r.a.)'in 1293 nolu hadisidir. El-Hakim de bu hadisi rivayet etmiş ve sahih saymıştır. El-Hafız, el-Fetih'te bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir. 2. Şafiiler'e göre bayram namazından önce ve sonra nafile kılmak bu hadisler gereğince imam için mekruhtur. Fakat cemaat için mekruh değildir. 3. Malikiler'e göre musallada nafile kılmak mekruhtur. Delil de bu hadislerdir. Fakat yağmur gibi bir mazeret dclayısıyla bayram namazı camide kılındığı zaman bayram namazından önce ve sonra nafile kılmak caizdir. Cemaat için hüküm budur. Fakat imam için camide de olsa nafile kılmak mekruhtur. 4. Hanbeliler'e göre de nafile kılmak mekruhtur. Nafile kılmanın mekruhluğuna hükmedenler bu babta rivayet edilen hadisleri ve benzerlerini delil göstermişlerdir. Caizdir diyenler ise bu hadislerde bir yasaklama yoktur. Nebi (s.a.v.)'in kılmamış olması bunun mekruhluğunu gerektirmez, demişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd (el-Karaz) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bayram namazına (musallaya) yürüyerek çıkar ve yürüyerek dönerdi. Not: R:lvi Abdurrahman'ın zayıflığı ve babasının halinin meçhul olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer (r.a.)'dan: şöyle demiştir : ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bayram namazına (musallaya) yürüyerek çıkar ve yürüyerek dönerdi. Not: Bunun senedindeki Abdurrahman bin Abdillah el-Ömeri'nin zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (bin Ebi Talib radiyallahu anh'den; şöyle demiştir ; Bayram namazına yürüyerek gitmek sünnettendir)
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd (el-Karaz) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her iki bayram (da namaz için musallay)a çıktığı zaman (gidişte) Said bin Ebi'l-As (r.a.)'ın evinin yanından sonra çadırlarda ikamet edenlerin bulunduğu yoldan giderdi. Bayram namazından sonra başka bir yoldan, Beni Zurayk yolundan dönerek Ammar bin Yasir (r.a.)'in ve Ebu Hureyre (r.a.)'in evlerinin yanından el-Belata çıkardı. Not: Zevaid'de belirtildiği gibi ravi Abdurrahman ve babasının zayıflığı nedeniyle bu isnad zayıftır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre : Kendisi bayram namazına bir yoldan giderdi ve başka bir yoldan dönerdi ve «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) böyle yaparlardı, » derdi. Diğer tahric: Ebu Davud, Hakim ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Rafi' (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bayram namazına yürüyerek gelirdi." Not: Bunun ravilerinden Mendel ve Muhammed bin Ubeydullah'ın zayıflığı nedeniyle senedinin zayıflığı ve bu senedin gelecek babta (1300 nolu hadiste) geleceği Zevaid'de belirtilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bayram namazına çıktığı zaman geldiği yoldan başka bir yoldan dönerdi. Diğer tahric: Tirmizi, Ahmed, Darimi ve İbn-i Hibban rivayet etti bu hadisi. Buhari de bunun benzerini Cabir (r.a.)'den rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Iyad el-Eş'ari (r.a.) el-Enbar « » Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanında taklis yapıldığı gibi niçin sizlerin taklis yaptığınızı görmüyorum? demiştir. Taklis: Def çalarak nağmeli sözler söylemektir. Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bunun senedindeki rical sikadır. İyaz el-Eş'ari'nin İbn-i Mace yanında bundan başka hadisi yoktur. Kütüb-i Sitte sahiplerinden İbn-i Mace müstesna hiç birisi İyaz'ın rivayetini tahric etmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Kays bin Sa'd (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken ne oldu ise ben muhakkak hepsini gördüm. Yalnız bir şey görmedim. (O da şudur:) Fıtır (bayramı) günü O'na taklis yapılırdı. Taklis: Def çalarak nağmeli sözler söylemektir. Not; Kays'ın bu hadisinin senedinin sahih ve ricaIinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) lıin Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bayram günü sabahleyin musallaya giderdi anaza (kısa mızrak) da Onun önünde götürülürdü. O, musallaya vardığı zaman (götürülen) anaza (kısa mızrak) Onun önüne dikilirdi. Anaza (kısa mızrak)'ye doğru bayram namazına dururdu. Böyle yapmanın sebebi şudur: Musalla boş bir meydan idi. Onda sütre yapılacak hiç bir şey yoktu. AÇIKLAMA 1306’da
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan: şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (açık yerde) bayram günü (namazı) veya başka bir namaz kıldığı zaman Onun önüne harbe (kısa mızrak) dikilirdi. Harbeye doğru namaza dururdu. Cemaat da O'nun arkasında bulunurdu. (Ravi) Nafi' demiştir ki : Bunun içindir ki emirler de harbeyi ittihaz etmişlerdir. AÇIKLAMA 1306’da
- Bāb: ...
- باب ...
Emes İtin Malik (r.a.)'in; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir harbe'yi sütre edinerek musallada bayram namazını kıldırdı." Not: Zevaid'de denildiğine göre el-Mizzi, el-Etraf'ta bu hadisin Nesai tarafından rivayet edildiğini söylemiştir. Fakat bizim rivayetimizde bu yoktur. İbn-i Mace'nin senedi sahih olup ravileri sika zatlardır. AÇIKLAMA (1304, 1305, 1306): İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisini Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir. İbn-i Ömer (r.a.)'in ilk hadisinin; وذلك أن المصلى كان فضاء، ليس فيه شيء يستتر به kısmı hariç diğeri Buhari'de mevcuttur. Bu kısım İbn-i Huzeyme ve el-İsmaili'nin rivayetlerinde de vardır. Harbe ve Anaza: Ucuna yassı demir takılı kısa mızraktır. MusaIla açık bir meydan olduğu ve orada sütre yapılacak bir duvar ve benzeri bir şey bulunmadığı için Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bayram namazını kıldırmak üzere musallaya çıktığı zaman beraberinde bir harbe götürüıürdü. Namaza duracağı zaman harbe O'nun önünde yere dikilirdi. Efendimiz için sütre olurdu. İmam'ın sütresi cemaat için de yeterlidir. Bu sebeple cemaat da sütresiz olarak efendimizin arkasında namaza dururlardı. Hadisin sonundaki: 'Bunun içindir ki emirler de harbeyi ittihaz etmişlerdir' sözü hadisten değil, raıvi Nafi'in sözüdür. Peygamber (s.a.v.)'in ittihaz ettiği harbe, bir rivayete göre Neaşi tarafından hediye edilen harbedir. Diğer bir rivayete göre Uhud savaşında Zübeyr (r.a.) tarafından öldürülen bir müşrike ait olan harbedir. HADİS'TEN ÇIKARILAN FIKIH HÜKÜMLERİ : 1- Namaz için sütre ittihazı meşrudur. Bu konuda geniş malumat 940 - 943 nolu hadisler bahsinde verilmiştir. 2- Zararları defetmek için gerekli silahı bulundurmak, bilhassa yolculukta taşımak meşrudur. 3- Hizmetçi edinmek meşrudur
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atiyye (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) , kadınları Fıtır (Ramazan bayramı) ve Kurban (bayramı) günlerinde (bayram namazına) çıkarmamızı emretti. Ravi dedi ki: Ümmü Atiyye (r.anha) şöyle demiştir: Biz: Kadınlardan cilbabı (örtüsü) olmayan ne edecek? diye sorduk. Buyurdu ki: «Onun kadın (din) kardeşi kendi cilbabından ona giydirsin.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atiyye (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Atik (yetişkin) kadınları ve örtülü kadınları (evden) çıkarınız. Bayram (namazın) da ve müslümanların davetinde bulunsunlar. Hayız (ay başı adeti) halindeki kadınlar cemaatin (bayram namazı kıldıkları) musallasından uzak dursunlar.»
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her iki bayramda kızlarını ve hanımlarını (bayram namazına) çıkarırdı. Not: 'Seneddeki ravilerden Haccac bin Ertat'ın tedlisçiliği nedeniyle bu hadisin zayıflığı Zevaid'de belirtilmiştir. Taberani de bu hadisi rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İyas bin Ebi Ramla eş-Şami (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Bir adam (benim bulunduğum bir mecliste) Zeyd bin Erkam (r.a.)'e : Bir günde (toplanan iki bayramı (bayram ve Cuma'yı) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in beraberinde geçirdin mi? diye sordu. Zeyd (r.a.): Evet, diye cevap verdi. Adam : Peki efendimiz (o gün) ne yapardı? diye sordu. Zeyd (r.a.) dedi ki : Efendimiz, bayram namazını kıldırdı. Sonra Cum'a namazı hakkında ruhsat vererek buyurdu ki: «Cum'a namazını kılmak isteyen kılsın.» Diğer tahric: Ahmed, Ebu Davud, Nesai, Hakim, İbn-i Huzeyme, Zehebi, Beyhaki ve İbnü'l-Medini de bunu rivayet etmişlerdir. Bazı rivayetlerde manayı etkilemeyen az lafız farkı vardır
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Sizin bu gününüzde iki bayram toplanmıştır. Artık kim dilerse onun bayram namazı Cuma namazı yerinde de kafidir. Biz inşaallah Cuma namazını da kılıcılarız.» "... Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : ........ ve bunun mislini zikretmiştir." Not: Bunun isnadının sahih ve ricalinin sika oldukları Zevaid'de belirtilmiştir. Ebu Davud kendi süneninde bu hadisi Muhammed bin el-Musaffa'dan bu senedIe rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken iki bayram (bir günde) toplandı. (= bayram, Cuma gününe rastladı). Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), cemaata bayram namazıno kıldırdıktan sonra buyurdu ki: «(Bu günkü) Cum'a namazına gelmek isteyen gelsin. Gelmemeyi isleyen gelmesin.» Not: Ravilerden Cübare ve Mendel zayıf oldukları için senedin zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den. şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hayatta iken bir bayram günü halk yağmurdan ıslandı. Bu sebeple efendimiz onlara bayram namazını Mescid'de kıldırdı, Diğer tahric: Ebu Davud, Beyhaki ve Hakim
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (mu'minlere) düşman karşısında olmadıkları müddetçe İslam memleketlerinde bayramlarda silah taşımayı yasaklamıştır. Not: Bunun isnadındaki ravi Nail bin Necih ve İsmail bin Ziyad'ın zayıf oldukları Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fıtır bayramı günü ve kurban bayramı günü boy abdesti alırdı. Not: Bunun senedindeki ravilerden Cübare ve Haccac bin Temim'in zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
EI-Fakih bin Sa'd — ki sahabilik şerefine mazhar olmuştu — (r.a.) şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fıtır bayramı günü, kurban bayramı günü ve arefe günü boy abdesti alırdı. (Ravi demiştir ki) el-Fakih de bugünlerde boy abdesti almayı ev halkına emrederdi." Not : Bunun senedindeki ravi Yusuf bin Halid hakkında, İbn-i Muin'in: 'O, kezzab'tir, habistir, zındıktır' dediği Zevaid'de bildirilmiştir. Sindi de : 'Ben derim ki, Yusuf'u tekzib edenler çoktur. Ibn-i Hibban'ın dediğine göre hadis uydururdu,' demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Busr (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre : Kendisi Ramazan veya Kurban bayramı günü cemaatla beraber (musallaya) çıkmış da, imamın gecikmesine karşı çıkarak: Biz (Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken bu saatta şüphesiz bayram namazından çıkmış olurduk. O saat, nafilenin kılınabileceği (ilk) vakittir, demiştir. Diğer tahric: Ebu Davud, Hakim, Tabarani ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geceleyin namazı ikişer ikişer (rekat) kılardı. AÇIKLAMA 1321’de
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Gece namazı ikişer ikişer (rek'at)dır.» AÇIKLAMA 1321’de
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Gece namazı(nın kaçar rekatından selam verileceği) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e soruldu. O buyurdu ki: «(Kişi,) ikişer ikişer (rekat) kılar. Şafakın doğmasından korkacağı zaman bir rek'at vitir kılar (veya bir rekatla o gece namazını tekleştirir.)» AÇIKLAMA 1321’de
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'dan: şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), geceleyin namazı ikişer rek'at kılardı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Gece ve gündüz (nafile) namazı ikişer ikişer (rek'at)dır.» Diğer tahric: Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn-i Hibban, ibn-i Huzeyme ve Darekutni de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Hani binti Ebi Talib (r.anha)'dan: şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (Mekke'nin) fetih günü kuşluk nafilesini sekiz rek'at kıldı. Her iki rek'attan (sonra) selam verdi. Diğer tahric: Ebu Davud ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «(Nafilede) Her iki rek'atte selam vermek vardır.» Not: Ravi Ebu Süfyan es-Sa'di'nin rivayetinin zayıflığı üzerinde alimlerin ittifak ettiklerini İbn-i Abdi'l-Berr'in söylediği Zevaid'de. bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
El-Muttalib yani İbn-i Ebi Vedaa (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Gece namazı ikişer ikişer rek'attır. Sen her iki rek'atta teşehhüd okursun. Fakr-u zaruratını yalvararak açıklarsın, yoksulluğunu zilletle dile getirirsin. (Namazdan sonra) dua ederken ellerini kaldırırsın ve Allahım bana mağfiret eyle, dersin. Kim bunu yapmazsa onun namazı (ecir ve fazilet bakımından) noksandır.» Tahric: Ahmed, Tirmizi, Ebu Davud, Darekutni ve Beyhaki de bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine güre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Kim inanarak ve sırf Allah rızasını dileyerek Ramazan orucunu tutar ve gecesini kıyamla (teravihle veya başka ibadetle) ihya ederse, onun geçmiş günahı bağışlanır.» Tahric: Malik, Kütüb-i Sitte sahibIeri ve Beyhaki bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer'(-i Ğıfari) (r.a.)'den: şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bir Ramazan (ayı boyunca) oruç tuttuk. (Ramazan ayından) yedi gece kalıncaya kadar hiç bir gecesinde bize kıyam ettirmedi (teravih kıldırmadı veya geceyi ihya ettirmedi.) (Ay sonundan başına doğru) yedinci gece olunca yaklaşık olarak gecenin üçte birisi geçinceye kadar bize teravih kıldırdı. (Veya gecenin o kısmını ihya ettirdi.) Sonra o geceyi takip eden (sondan) altıncı gece oldu. (Ama) onda teravih kıldırmadı. Nihayet (sondan) beşinci gece oldu. (Ondan) yaklaşık gecenin yarısı geçinceye kadar bize teravih kıldırdı. Ben: Ya Resulallah! Bu gecemizin kalan yarısını da ihya etmemizi buyurmanızı temenni ediyoruz, dedim. Buyurdular ki: «Şüphesiz, imam namazdan dönünceye kadar onunla beraber (yatsı farzını ve) teravihi kılan kimsenin bu ibadeti bir geceyi (tamamen) ihya etmeye denk olur.» Sonra o geceyi izleyen (sondan) dördüncü gece oldu da teravih kıldırmadı. Nihayet, onu takip eden (sondan) üçüncü gece oldu. O, (muhterem) eşlerini ve yakınlarını topladı. Cemaat da toplandı. Ebu Zer' (r.a.) demiştir ki: Efendimiz o gece, bize kıldırdığı teravihi o kadar uzattı ki biz felah'ı kaçıracağımızdan korktuk. Denilmiş ki: Felah nedir? Ebu Zer' (r.a.): Felah, sahur yemeğini yemektir, diye cevap vermiştir. Ebu Zer' (r.a.) demiştir ki; O geceden sonra efendimiz Ramazan ayının kalan iki gecesinde bize teravih namazından hiç bir şey kıldırmadı. Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Tahavi, Hakim ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir. Tirmizi ve Hakim bunun sahih olduğunu da belirtmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
En-Nadr bin Şeyban (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Abdurrahman (bin Avf'in oğlu Ebu Seleme (r.a.)'ya rastladım ve: Ramazan ayı hakkında babandan dinlediğin bir hadisi bana zikret, dedim. Ebu Seleme (r.a.): Peki. Babam bana anlattığına göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ayını anlatarak şöyle buyurmuştur: «(Ramazan ayı) öyle bir aydır ki Allah Teala, onun orucunu üzerinize farz kıldı. Ben de onun kıyamını gecelerini teravih (veya başka ibadetle ihya etmeyi) sünnet kıldım. Artık kim inanarak ve sırf Allah rızasını diliyerek orucunu tutar ve gecelerini teravih (veya başka ibadet) le ihya ederse, anası kendisini doğurduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ehu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «(Sizden birisi uyuyunca) şeytan geceleyin onun ensesine üç düğümlü bir ip bağlar. O kimse uyanıp Allah'ı anarsa bir düğüm çözümlenir. Kalkıp abdest aldığı zaman bir düğüm (daha) çözülür. Namaza durduğu zaman bütün düğümler çözümlenir. Artık (gece namazına kalkan) o kimse, düğümü çözük, hafif, gönlü hoş ve hayra ulaşmış olarak sabahlar. Eğer (Allah'ı anmayı, abdest almayı ve namaz kılmayı) yapmazsa, uyuşuk, gönlü habis ve hiç bir hayra ulaşmadığı bir halde sabahlar.»" Diğer tahric: Malik, Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Sabaha kadar uyuyan ve (namaza kalkmayan bir adam'ın bu hali) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlatıldı. Efendimiz: ''Bu adamın kulaklarına şeytan işemiştir. '' buyurdu." Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Nesai de bunu rivayet etmişlerdir. Buhari'deki metinde: ''...o adam namaza kalkmadı,'' cümlesi vardır ve; ''kulaklarına..'' ifadesi yerine: ''kulağına'' ifadesi bulunur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amır (bin el-As) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu. demiştir : '' (Ya Abdullah!) Sen falan adam gibi olma. O gece namazına kalkardı. Sonra gece namazına kalkmayı bıraktı. '' Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Nesai de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Davud (Aleyhisselam)'ın oğlu Süleyman (Aleyhisselam)'ın anası Süleyman (Aleyhisselam)'a: Ey oğulcuğum! Gece çok uyuma. Çünkü geceleyin çok uyumak adamı kıyamet günü fakir bırakır.»
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir : ''Kim gece çok namaz kılarsa gündüz onun yüzü güzel (nurlu) olur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Selam (r.a.)'den; şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (hicrette) Medine'ye geldiği zaman halk hızla O'na gittiler ve: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geldi, denildi. Ben de O'na bakmak için halk arasında geldim. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yüzüne dikkatla baktığım zaman O'nun yüzünün yalancı yüzü olmadığını bildim (= böyle tanıdım.) İlk sözü şu oldu : «Ey insanlar! Selamlaşmayı yaygınlaştırınız, yemek yediriniz, geceleyin halk uyumuşken siz namaz kılınız. (Böyle yaparsanız) selamla cennete girersiniz.» Diğer tahric: Tirmizi ve Hakim de bunu rivayet ederek Buhari ve Müslim şartı üzerine sahih olduğunu söylemişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said(-i Hudri) ve Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Geceleyin adam uyandığı, eşini uyandırdığı ve ikisi iki rek'at namaz kıldıkları zaman 'Ve Allah'ı çok anan erkeklerden ve kadınlardan' (sayılırlar. Onlar arasında) yazılırlar.» Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, İbn-i Hibban ve el-Hakim AÇIKLAMA 1336’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Geceleyin (uykudan) kalkıp namaz kılan, eşini de uyandırıp namaz kılmasına vesile olan adam'a Allah rahmet eder (veya rahmet eylesin.) Eğer eşi kalkmamazlık ederse yüzüne su serpsin. Geceleyin (uykudan) kalkıp namaz kılan ve eşini uyandırıp namaz kılmasına vesile olan kadına da Allah rahmet eylesin (veya rahmet eder.) Eğer eşi kalkmazlık ederse yüzüne su serpsin.» Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, İbn-i Hibban, Hakim ve Beyhaki
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin es-Saib (r.a.)'den; şöyle demiştir: Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a.) gözü kapanmış iken bize (misafir olarak) geldi. Ben (yanına varıp) selam verdim. 'Sen kimsin? diye sordu. Ben (kim olduğumu) ona söyledim. Bunun üzerine ı Merhaba kardeşimin oğlu! Kur'an-ı güzel sesle okur olduğunu haber aldım. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim, dedi. «Şüphesiz bu (yüce) Kur'an, tesirli olarak inmiştir. Artık onu okuduğunuz zaman ağlayınız. Ağlamanız gelmezse ağlamaya çalışınız. Onu okurken sesinizi güzelleştirmeye gayret ediniz. Kim Kur'an'ı güzel sesle okumaya gayret etmezse bizden değildir.» Not: Bunun senedinde bulunan ve adı İsmail bin Rafi' olan Ebu Rafi'in zayıf ve terkedilmiş bir kişi olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta iken bir gece yatsıdan sonra (Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gitmekte) geciktim. Sonra gittim. Bana : «Nerede idin?» diye sordu. Ben: Senin ashabından bir adam'ın Kur'an okuyuşunu dinliyordum. O'nun okuyuşunun ve sesinin mislini hiç kimseden işitmedim, dedim. Aişe (r.anha) demiştir ki, bunun üzerine efendimiz o sahabiyi dinlemek için kalktı. Ben de Onunla beraber kalktım. (Gidip onu dinledikten) sonra Efendimiz bana dönerek şöyle buyurdu: «Bu, Saiim mevla Ebi Huzeyfe'dir. Allah'a hamd olsun ki bunun mislini benim ümmetimde kılmıştır.» Not: Bunun senedinin sahih ve ricalinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu, demiştir : «Kur'an okurken sesini işittiğiniz zaman Allah'tan korktuğu kanısına vardığınız adam şüphesiz Kur'an'ı en güzel sesle okuyanlardandır.»" Not: Ravi İbrahim bin İsmail'in ve kendisinden.rivayet eden Abdullah'ın zayıflığı sebebi ile senedin zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştır
- Bāb: ...
- باب ...
Fadala bin Ubeyd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Sesi güzel cariyenin sesini efendisi nasıl iyice dinliyorsa güzel sesle Kur'anı açıktan okuyan adam'ın sesini Allah Teala daha iyi dinler.» Not: İsnadının hasen olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescid'e girdi ve bir adam'ın Kur'an okuduğunu işitti. Bunun üzerine: «Bu (okuyucu) kimdir?» diye sordu. Abdullah bin Kays (r.a.)'dir denildi. Efendimiz: «Gerçekten bu adam'a Davud (Aleyhisselam)'ın mazmurlarından bir mazmur (nağmelerinden bir nağme) verilmiştir.» buyurdu. Not; Zevaid'de şöyle denmiştir: Ben derim ki bu hadisin aslı Buharl ve Müslim'de Ebu Musa (r.a.)'ın hadisindendir. Müslim'de ayrıca Büreyre (r.a.)'ın hadisindendir. Nesai'de ise Aişe (r.a.)'ın hadisindendir. Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisindeki isnadın ricali sika zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' bin A'zib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Sesini güzelleştirmek suretiyle Kur'an (okuyuşunu) süsleyiniz.» Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Darimi ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer bin el-Hattab (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «(Gece) hizbini veya bir kısmını yapmadan uyuyakalıp bunu sabah namazı ile öğle namazı arasında (ki vakitte) okuyan kimse için geceleyin okumuş gibi (sevap) yazılır.» Diğer tahric: Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Nesai de merfu ve mevkuf olarak rivayet etmiştir. Tirmizi, hadisin hasen - sahih, Nevevi de sahih olduğunu söylemişlerdir. AÇIKLAMA 1344’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'd-Derda (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Geceleyin kalkıp (nafile) namaz kılmak niyeti ile yatağına giren ve sabah (namazı zamanın)'a kadar uyuyakalan kimse için niyet ettiği namaz dn sevabı) yazılır ve onun uykusu, Rabbı tarafından kendisine (verilen) bir bağış olur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Evs bin Huzeyfe (r.a.)'den; şöyle demiştir: Biz, Sakif hey'eti içinde (Medine'ye) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına geldik. Hey'et el-Ahlaf'ı Muğire bin Su'be (r.a.)'e misafir etti. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de Beni Malik'i kendisine ait bir çadıra yerleştirdi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), artık her gece yatsı namazından sonra yanımıza gelir ve ayakları üzerinde dikilerek bizimle konuşurdu. (Ayakta yorulduğu için) sırayla ayaklarını dinlendirirdi. (= Vücudunun ağırlığını bir ayağına verir, biraz sonra diğer ayağına verirdi.) Konuşmasının ekserisi, kavmi olan Kureyş'ten başına gelen şeylere aitti ve şöyle buyururdu: «Bizim hicretten önceki halimiz ile hicretten sonraki halimiz bir değildir. Biz hicretten önce zayıftık, hakarete maruz kalırdık. Biz Medine'ye çıktıktan sonra bizimle onlar arasında savaş (her iki taraf için mukadder olan) nasibleri cereyan ediyordu. Biz onlara galebe çalıyoruz, onlar bize galebe çalıyorlardı.» Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir gece yanımıza mutad vaktinden sonra geldi. Ben: Ya Resulallah! Bu gece bize gelmekte geciktiniz, dedim. O ; «Kur'an'dan hizbimi (vaktinde okumadığımı hatırlamakla) hemen okumam işi çıkıverdi. Ben de onu tamamlamadan çıkmaktan hoşlanmadım,» buyurdu. Evs (r.a.) demiştir ki: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabına: Siz Kur'an'ı ne şekilde hiziblere ayırıyorsunuz? diye sordum. Dediler ki: Üç, beş, yedi, dokuz, onbir ve onüç (sureyi birer hizib), el-Mufassal'ı da bir hizib (yapıyoruz.)" Diğer tahric: Ahmed. Ebu Davud ve başkaları da bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr (bin el-As) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Kur'an'ı hıfzettim. Ve tamamını bir gecede okudum. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), buyurdu ki: «Senin üzerinden uzun zaman'ın geçmesi ile (her gece Kur'an'ın tamamını okumak adetinden) usanmandan korkarım. Bunun için sen ayda bir hatim indir.» Ben; Ya Resulallah! Beni serbest bırak ki gücümden ve gençliğimden yararlanayım, dedim. Buyurdu ki: «O halde, on günde bir hatim indir.» Ben (yine): Beni serbest bırak ki kuvvetimden ve gençliğimden yararlanayım dedim. Buyurdu ki: «O halde yedi günde hatmet.» Ben (tekrar): Beni serbest bırak ki gücümden ve gençliğimden faydalanayım, dedim. (Bundan) imtina etti." Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Ebu Davud da bunun benzerini rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr (bin el-As) (r.a.)'den; şöyle demiştir : «Üç geceden daha az bir sürede Kur'an'ın tamamını okuyan, onu anlamamıştır.» Diğer tahric: Tirmizi ve Ebu Davud da bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Ben Allah'ın Nebisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bir gecede sabaha kadar Kur'an'ın hepsini okuduğunu bilmiyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Hani' bint-i Ebi Talib (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Ben evimin damında iken Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gece (namazmdaki) okuyuşunu işitiyordum. Not: Bunun isnadının sahih ve ricalinin sika oldukları, Tirmizi'nin Şemail'de; Nesai'nin de Sünen-i Kübrasında bu hadisi rivayet ettikleri Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer'(-i Ğıfari) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir gece) sabah oluncaya kadar namaz da bir ayeti tekrarladı. ayet de şudur : «Eğer Sen onları tazip edersen şüphesiz onlar senin kullarındır. Ve eğer onları mağfiret eylersen şüphesiz Sen azizsin, hakimsin.» [Maide 118] Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bunun isnadı sahih ve ricali sikadır. Nesai, Sünen•i Kübrasında, Ahmed, Müsnedinde, İbn-i Huzeyme, Sahihinde; Hakim de kendi sahihinde bunu rivayet etmişlerdir. Hakim, bunun sahih olduğunu da söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe (r.a.)'den: şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), gece nafilesini kıldı. (Namazdaki) kıraatında bir rahmet ayeti geçtiği zaman (rahmet) diler, bir azap ayeti geçtiği zaman (azab'tan Allah'a) sığınır ve Allah Teala'nın noksanlıklardan münezzeh olduğundan bahsedilen bir ayet geçtiği zaman tesbih ederdi. AÇIKLAMA 1354’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Leyla (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geceleyin nafile namaz kılarken ben O'nun yanında namaz kıldım. O, kıraatında bir azab ayetini okudu. ayetin bitiminde: «Cehennem ateşinden Allah'a sığınırım. Cehennemliklerin vay haline.» buyurdu. AÇIKLAMA 1354’te
- Bāb: ...
- باب ...
Katade (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in okuyuşunu Enes bin Malik (r.a.)'e sordum. Dedi ki: O, (uzatmaya elverişli harfleri okurken) sesini uzatırdı. AÇIKLAMA 1354’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ğudayf bin el-Haris (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Aişe (r.anha)'nın yanına giderek: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (gece namazında) Kur'an'ı açık mı gizli mi okurdu? diye sordum. Dedi ki: Bazen açık, bazen gizli okurdu. Ben: Allahu Ekber. Bu din'e genişlik bahşeden Allah Teala'ya hamd olsun, dedim
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbas (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geceleyin namaza kalktığı zaman şöyle dua ederdi: «Allahım! Hamd Senin içindir. Sen göklerin, yerin ve bunlardakilerin nurusun. (Bunları aydınlatırsın.) Hamd senin içindir Sen göklerin yerin ve bunlardakiierin yöneticisisin. Hamd Sana mahsustur. Sen göklerin, yerin ve bunlardakiierin sahibisin. Hamd Sana mahsustur. Sen haksın. Senin va'din haktır. Seni görmek haktır. Sözün haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kıyamet günü haktır. Nebi haktır. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) haktır. Allahım! Sana itaat ettim. Sana inandım. Sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Senin kuvvetine dayanarak (düşmanlarla) mücadele ettim. Aramızda yalnız seni hakem kıldım. Artık evvelce işlediğim ve sonra işliyeceğimi sandığım, gizli yaptığım ve açıktan işlediğim günahlarımı bağışla. (ahiret hayatında beni) öne alan (dünya hayatında Nebiliğimi) sonraya bırakan ancak sensin' Senden başka ibadete layik ilah yoktur. Ancak Sen varsın Günahtan yüz çevirmek ve ibadete kuvvet ancak Senin yardımınladır.» Diğer tahric: Ebu Davud hariç Kütüb-i Sitte sahipIerinin hepsi bu hadisi rivayet etmişlerdir. Manayı etkilemeyen az lafız değişikliği bazı rivayetlerde vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Humeyd (bin Abdirrahnan bin Avf) (r.a.)'den; şöyle demiştir : Ben Aişe (r.anha)'ya: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ne ile gece namazına başlardı? diye sordum. Dedi ki: Sen bana öyle bir şey sordun ki; senden önce hiç kimse bana onu sormamıştır. O on defa tekbir alırdı. On defa hamd ederdi. On defa tesbih ederdi, on defa istiğfar ederdi ve şöyle derdi : «Allah'ım! Bana mağfiret eyle. Beni hidayette daim eyle, beni rızıklandır ve bana afiyet ver.» ve kıyamet günündeki durduruluşun sıkıntısından Allah'a sığınırdı." Diğer tahric: Ebu Davud ve Nesai de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Seleme bin Abdirrahman (bin Avf) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Ben, Aişe (r.anha)'ya Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gece namazına kalktığı zaman namaza ne ile başlardı? diye sordum. Dedi ki: O, (namaza başlayınca) şu duayı okudu : «Allah'ım! Cibrail, Mikail ve İsrafil'in Rabbi! Göklerin ve yerin yaratıcısı, gizli ve aşikar her şeyin alimi! Kullarının ihtilafa düştükleri din konusunda onlar arasında Sen hükmedersin. İhtilaf konusu edilen hakka iradenle beni hidayet eyle. Şüphesiz sen dosdoğru yola hidayet edersin.» Ravi Abdirrahman bin Ömer demiştir ki: Cebrail kelimesini hemzeli olarak hıfzediniz. Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den böyle rivayet olunmuştur." Diğer tahric: Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve İbn-i Hibban da bu hadisi rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan. şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yatsı namazından boşaldığı zaman ile şafağın sökeceği zaman arasındaki süre içinde on-bir rek'at namaz kılardı. Bunun her iki rek'atının sonunda selam verirdi. Ve sonundaki bir rekatı tek kılardı. Bütün rek'atlerdekı secdeleri öyle uzatırdı ki henüz başını secdeden kaldırmamış iken biriniz elli ayet okuyabilirdi. Müezzin sabah namazının ezanını bitirince kalkar, hafif iki rek'at kılardı." Not : İsnadının sahih ve ricalinin sıka olduğu Zevaid'de bildirilmiştir. Müslim bu hadisin bir parçasını rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geceleyin on üç rek'at namaz kılardı
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'6an; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geceleyin dokuz rek'at namaz kılardı
- Bāb: ...
- باب ...
Amir eş-Şa'bi (r.a.)'den: şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gece namazını Abdullah bin Abbas ve Abdullah bin Ömer (r.a.)'a sordum. Dediler ki: On üç rek'at kılardı. Bundan sekiz rek'at kılardı. Sonra üç rek'atı vitir olarak kılardı ve iki rek'ati fecirden sonra kılardı
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd bin Halid el-Cüheni (r.a.)den: şöyle demiştir: Ben bu gece Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazını dikkatle izliyeceğim, dedim. Ve O'nun evinin eşiğinin veya çadırının bir kenarını kendime yastık edindim. Geceleyin Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kalktı. Hafif tuttuğu iki rek'at kıldı. Sonra uzun tuttuğu hem de çok uzun tuttuğu iki rek'at kıldı. Daha sonra iki rek'at kıldı. Bunlar daha önceki rek'atlerden biraz kısaydı. Sonra iki rek'at daha kıldı. Bunlar da bir önceki rek'atlerden biraz kısaydı. Sonra iki rek'at kıldı. Bunlar da kendilerinden önceki iki rek'atten biraz kısaydı. Sonra iki rekat daha kıldı. Daha sonra bir rek'ati tek olarak kıldı. İşte hepsi onüç rek'attir. Diğer tahric: Malik, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-İ Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre kendisi teyzesi olan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in muhterem eşlerinden Meymune (r.anha)'nın odasında bir gece yatmış ve şoyle demiştir : Ben yastığın genişliği istikametinde uzandım. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve eşi, yastığın uzunluğu istikametinde uzandılar. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uyudu. Gece yarısı veya biraz önce yahut biraz sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uyandı ve elini yüzüne sürerek uykuyu kaçırdıktan sonra Al-i İmran suresinin sonundaki on ayeti okudu. Sonra asılı olan bir su kırbasına doğru giderek ondan güzelce abdest aldı ve namaz kılmaya başladı. Abdullah bin Abbas (r.a.) demiştir ki: Ben de kalktım ve Onun yaptığının mislini (gibisini) yaptım. Sonra gidip Onun (sol) tarafında namaza durdum. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sağ elini başıma koydu ve sağ kulağımı tutup bükmeye başladı. İki rekat namaz kıldı, sonra iki rek'at kıldı, sonra iki rek'at kıldı, sonra iki rek'at kıldı, sonra iki rek'at kıldı, sonra iki rek'at kıldı sonra tek rek'at olarak vitir kıldı. Sonra müezzin Ona gelinceye kadar uzandı. (Müezzin gelince) hafif iki rek'at kılarak sabah namazına çıktı." Diğer tahric: Bu hadisi Malik ve Kütüb-i Sitte sahipleri ile Beyhaki de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Abese (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek: Ya Resulallah! Kim seninle beraber müslüman oldu? diye sordum. Buyurdu ki; «Bir hür ve bir köle.» Ben: Allah katında bir saattan daha makbul başka bir saat var mıdır? diye sordum. Buyurdu ki: «Evet. En makbul vakit, gecenin son yarısıdır.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ravi Abdurrahman bin el-Beylemani'nin sahabilerden sirf ve Yezid bin Talak müstesna herhangi bir zat'tan hadis işittiğinin bilinmediği söylenmiştir. İbn-i Hibban: 0, mürselleri rivayet eder, demiştir. Bu hadis zevaid türündendir. AÇIKLAMA 1366’da
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan, şiiyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gecenin evvelinde uyurdu ve sonunu ibadetle ihya ederdi. Not: .Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun isnadı sahih ve ricali sika zatlardır. Ebu İshak, son zamanlarında senedleri karıştırmış ise de İsrail bu halinden önce kendisinden rivayet etmiştir. Buhari ve Müslim de bir tarikten Onun rivayetlerini almışlardır. Bu hadis zevaid türündendir. AÇIKLAMA 1366’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şüyle buyurdu. demiştir : «Gecenin üçte biri kalınca her gece Rabbimiz Tebareke ve Teala keyfiyeti bizce meçhul bir durumda (birinci göğe) inerek şafak sökünceye kadar buyurur ki: Kim ben'den bir şey istiyor ki ben ona vereyim? Kim bana dua ediyor ki onun duasına icabet edeyim? Kim ben'den mağfiret diliyor ki ona mağfiret edeyim?» Diğer tahric: Buharî, teheccüd, tevhîd; Müslim, müsafirîn; Tirmizî, salat, da'vat; Ebu Davud, salatu tatavvu, sunne; Darimî, salat; Muvatta\ Kur'an; Ahmed b. Hanbel, II, 264, 267, 282, 410, 487, 504. AÇIKLAMA (1364, 1365 ve 1366): Amr (r.a.)'ın hadisi zevaid türündendir. Müslümanlığı ilk kabul eden hür ile Ebu Bekir (r.a.) kasdedilmiş, Köle'den maksat da Bilal-i Habeşi (r.a.)'dır. ' Hadisin: «Gecenin tam ortası..." mealindeki ifadesinden maksadın gecenin son yarısı olduğu Sindi'de belirtildiği için tercemede buna işaret edilmiştir. Şu halde hadis, en faziletli olan gecenin son yarısının başlangıcı olan gecenin ortasını bildirmiştir. Bu hadisteki: "Allah'a en yakın saat...'' tabirinden maksad, sevabı en çok ve en makbul zamandır. Çünkü Allah Teala'ya maddi anlamda yakınlık ve uzaklık söz konusu değildir. Bununla beraber ehli sünnet ve'l-cemaa'nın da görüşü olan şu esas ta göz önünde bulundurulmalıdır ki; Lafzen bahsedilen bir yakınlık söz konusudur ve bu yakınlık kabul edilir ama nasıl olduğu konusunda fazla yorum yapılmaz. Aişe (r.anha)'nın hadisi zevaid türünden sayılmıştır. Halbuki Kütüb-i Sitte'nin tümünde Aişe (r.anha)'nın buna benzer hadisi vardır. Buhari'deki Aişe (r.anha)'nın hadisi şöyledir: Aişe (r.anha)'dan Reslilullah (s.a.v.)'in gece namazının nasıl olduğu sorulmuş ve kendisi şöyle cevap vermiştir: Resululah (s.a.v.) gecenin evvelinde uyurdu, sonunda da kalkıp namaz kılardı. Sonra yatağına dönerdi. Müezzin sabah ezanını okuyunca (yatağından) sıçrardı. Şayet kendisinin bir ihtiyacı olursa guslederdi. Yoksa abdest (alıp (namaza) çıkardı." Ebu Hüreyre (r.a.)'in hadisi Kütüb-i Sitte'nin tümünde rivayet edilmiştir. Bu hadiste Allah Teala'nın her gece dünyaya en yakın olan birinci goge indiği bildirilmiştir. Mekandan münezzeh olan Allah Teala'nın inişinden maksadın ne olduğu hususunda alimler arasında ihtilaf vardır. EI-Menhel yazarı bu hususta geniş izahat vermiş olup, özetle şöyle demiştir ; "Bu hadis, müteşabih sıfatlara ait hadislerdendir. Bu gibi hadislerin yorumu hakkında selef ve halef alimlerinin meşhur iki görüşü vardır. Müctehid dört imam'ırı , Zühri, Evzai, İbnü'l-Mübarek, Mekhul, Süfyan-ı Sevri, İbn-i Uyeyne el-Leys bin Sa'd ve iki Hammad'ın dahil bulunduğu selefin cumlıuru. bu gibi hadislerin yorumu hakkında şöyle demişlerdir. Allah Teala'nın sıfatlarına ait olup, zahirine göre Allah Teala'nın başka şeylere benzetildiği görülen hadislerin yorumunda açık ve selametli yol, bu hadisleri zahirine göre bırakıp icmalen buna inanmak ve Allah Teala'yı benzetmekten ve keyfiyetten tenzih etmektir. Çünkü: «Hiç bir şey O'na benzemez. O, işiticidir, görücüdür.» [Şura 11] ayeti, Allah Teala'nın hiç bir şeye benzemedigini bildirmiştir. Bu mezheb, bizim de benimsediğimiz en salim mezhebtir. Halef'in cumhuruna gelince; Onlar müteşabih ayetleri ve hadisleri Allah Teala'nın şanına layık bir takım yorumlarla yorumlamışlardır. Çünkü Allah Teala'nın cisim olmak, hareket etmek, durmak, yön taşımak, inmek, bir yerde durmak ve benzeri durumlardan münezzeh ve pak olduğu kat'i delillerle sabittir. Bunlar bu hadisteki inişi Allah'ın bizzat inişi değil, görevli meleğinin inişi olarak yorumlarlar. Arap dilinde bu tür ifadeler kullanılır. Mesela devlet başkanının emriyle görevli memurları bir şey yaptıkları zaman: Devlet başkanı yaptı denilir. Şöyle de yorumlanmıştır: Allah'ın inişiyle Onun kullarına yönelmesi hepsine rahmet etmesi ve tümüne ikramda bulunup dualarını ve mazeretIerini kabul buyurması kastedilmiştir. Ayni'nin Buhari'nin şerhinde naklen beyan ettiğine göre bazı alimler; Allah'ın inişiyle Onun tenezzül buyurması kastedilmiş, demişlerdir. Yani Allah'ın azametine bakılırsa hakir ve fakir olan Kulların yakarış ve yalvarışlarına iltifat etmemesi beklenir. Lakin Allah lütfunu esirgemeyip tenezzülen kullarına iyilik eder. Müslim'in İmam-ı Malik'ten olan rivayetindeki: «Rabbimiz tenezzül buyurur» ifadesi bu yorumu te'yid eder. Çünkü tenezzül, manevi nüzul anlamına gelir. Hatta ilk akla gelen mana budur. Ebu Bekir bin Furek'in bazı güvenilir ravilerden nakline göre hadisteki fiil,yunzilu.olarak zaptedilmiştir. Fiil böyle okununca cümlenin manası: «Rabbimiz Tebareke ve Teala birinci göğe melek indirir.» şeklinde olur. EI-Menhel yazarı, yukarıdaki bilgileri verdikten sonra şöyle der: Bu konuda uymaya ve kabule şayan en selametli yorum selef mezhebinin yorumudur. Beyhaki bu konudaki mezhebIeri naklettikten sonra: En selametli mezhep, keyfiyetinden (nasıl olduğundan) bahsetmeden ve kastedilen manayı araştırmadan buna inanmaktır. Ancak Peygamber (s.a.v.) tarafından bir açıklayıcı bilgi sabit olursa ona dönülür. Nitekim alimler, bu tür hadislerin belirli bir şekilde yorumlanmasının zorunlu olmadığı bususunda ittifak etmişlerdir. Şu halde en salim yol, bunun ilmini Allah'a havale etmektir, demiştir . EI-Menhel yazarı daha sonra bu konudaki mezhebIerin görüşlerini açıklayıcı mahiyetteki Nevevi'nin Müslim'in şerhindeki beyanını nakleder. Bu beyan, yukardaki açıklamanın bir benzeri olduğu için bunu aktarmaya gerek görmÜyorum. EI-Mirkat şerhinin yazarı, Nevevi'nin söz konusu beyanını zikrettikten sonra şöyle der: "Nevevi'nin bu beyanı ile Ebu İshak-ı Şirazi, İmamu'l-Haremeyn, Gazali ve başka bir çok imarnın beyanından anlaşılıyor ki bu hususta selef mezhebi ile halef mezhebi mensupları Kitap ve Sünnet'te varid olan müteşabih cümlelarin zahirine göre manalandırılmamas! hususunda ittifak halindedirler. Allah hakkında Kitap ve Sünnet'te varid olan gelmek, inmek, el, yüz, öfke, acımak, arş'ta oturmak,. gökte olmak gibi sözlerin zahiri manasının, Allah hakkında aklen imkansız olduğu kat'idir. Bunların zahiri manalarına inanan kimselerin İslam'dan çıktığı hususunda icma' vardır. Bu sözlerı zahiri manaya hamletmek mümkün olmayınca selef ve halef alimleri, bunları te'vil etmek zorunda kalmışlardır. Selef ve halef alimleri, bu husüsta müttefik olmakla beraber, yorumlama şeklinde ihtilaf etmişlerdir. Selef alimlerinin ekserisinin mezhebine göre bu sözleri, zahiri manasından döndürmek zorunludur. Ama bunları hiç bir mana ile yorumIamamak ve Allah Teala'nın şanına layık kemal sıfatlarının haiz olduğuna ve her tür noksanlıklardan nezih ve pak olduğuna itikad edilir. Bu görüş, icmali bir yorum mahiyetini arzeder. Halef alimlerinin ekserisi ise bu sözleri Allah'ın şanına layık bir şekilde yorumlamak yolunu tutmuşlardır. Bu yol, tafsili bir yorum mahiyetini arzeder ..... HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- Gece namazına kalkmaya teşvik vardır. 2- Gecenin üçte ikisi geçtikten sonra ibadet etmek daha faziletlidir. 3- Gece ibadetine kalkıldığında dua etmek, dileklerde bulunmak ve istiğfar etmek arzulanır. BUHARİ RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN. MÜSLİM RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN EBU DAVUD RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Rıfaa el-Cüheni (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Allah Teala, gecenin yarısı veya üçte ikisi gidinceye kadar talepte bulunmaz. Bu sürenin bitiminden fecir doğuncaya kadar şöyle buyurur: Sakın benim kullarım benden başkasından bir istekte bulunmasınlar. Kim bana dua ederse Ona icabet ederim. Kim benden bir hacet isterse ona veririm. Kim günahının mağfiretini benden dilerse ona mağfiret ederim.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedindeki Muhammed bin Mus'ab zayıftır. Salih bin Muhammed: Onun Evzai'den olan bütün hadisleri matlubtur, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud (Ukbe bin Amr el-Ensari el-Bedri) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu. demiştir : «Bakara süresinin son iki ayetini bir gecede kim okursa bu ayetler ona kafidir.- Ravi Hafs'ın kendi rivayetinde dediğine göre, ravi Abdurrahman şöyle demiştir: Ben bilahere Ebu Mes'ud (r.a.)'e (Kabe'yi) tavaf ederken rastladım da bana bu hadisi anlattı. AÇIKLAMA 1369’da
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud (Ukbe bin Amr el-Ensari el-Bedri) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir : «Kim bir gecede Bakara suresinin sonundaki iki ayeti okursa, o ayetler ona kafidir.»
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Biriniz (namazda) uykusu geldiği zaman (namaza ara verip) kendisinden uyku hali gidinceye kadar uyusun. Çünkü uykusu geldiği halde namaz kıldığı zaman ne söylediğini bilemez. İstiğfar etmek isterken kendisine sövmesi umulur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir gün) mescid'e girmiş de İki sütün arasına gerilmiş bir ip görmüş ve: «Bu ip nedir?» diye sormuş. (Orada bulunanlar) demişler ki: Bu ip, (Efendimizin muhterem zevcelerinden) Zeynep (r.anha)'ya aittir. Burada namaz kılar. Ayakta yorulduğu zaman bu ipe tutunur. Bunun üzerine Nebiimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «İpi çözünüz, ipi çözünüz. Biriniz hafif ve kuvvetli olduğu müddetçe namaz kılsın. Yorulunca otursun.» buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellent) şöyle buyurdu demiştir : «Biriniz gece namazına kalktığı zaman (uyku basması nedeniyle okuduğu) Kur'an onun dilinden anlaşılmaz olup ne dediğini bilmez ise (namaza ara verip) yatsın.» Diğer tahric: Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir : «Akşam ile yatsı namazları arasında yirmi rek'at (nafile) kılan kimse için Allah Teala cennette bir ev yaptırır.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedindeki Yakub bin el-Velid'in zayıflığı hususunda alimler ittifak etmişlerdir. İmam Ahmed: O, büyük kezzablardandır. Hadis uydururdu. demiştir. AÇIKLAMA 1374’te
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Akşam namazından sonra altı rekat (nafile) kılan ve aralarında fena söz söylemeyen kimse için bu namaz, on iki yıllık ibadete denk tutulur.» Bu hadis; 113. babta 1167 nolu olarak geçmiştir. Bu namazIa ilgili gerekli bilgi orada verilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Asım bin Anır (r.a.)'den; şöyle demiştir : Irak halkından bir nefer halife Ömer (r.a.)'in yanına çıkmak üzere (Medine'ye) geldiler. Onun huzuruna varınca Ömer (r.a.) onlara: Kimlerdensiniz? diye sordu. Irak halkindanız, dediler. Ömer (r.a.): Kufe emirinin izniyle mi geldiniz? diye sordu. Onlar: Evet, dediler. Ravi demiştir ki : Gelenler, adamın kendi evinde (nafile) namaz kılmasının hükmünü sordular. Ömer (r.a.) dedi ki: Ben (bunu) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sordum. Buyurdu ki: «Adam'ın (nafile) namazı kendi evinde kılmasına gelince; bu bir nurdur. Artık evlerinizi nurlandırımz.» Ömer bin el-Hattab (r.a.)'in mevlası Umeyr (r.a.) Ömer bin el-Hattab (r.a.)'den (tahdis etmiştir.) O da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den bunun mislini (tahdis) etmiştir. Not: Müellif bu hadisi iki yoldan zikretmiştir: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bu iki yolun dönüm noktası ravi Asım bin Amr'dır. O ise zayıftır. EI-Ukayli Onu zayıf raviler arasında zikretmiştir. Buhari de: Onun hadisi sabit değildir, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Biriniz farz namazını (bir mescidde) kıldığı zaman namazından bir payını evine versin. Çünkü Allah Teaia onun evde kılacağı namazdan onun evine bir hayır verir.» Zevaid de: Bu hadis’in ravileri sikadır
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Evlerinizi kabirler yapmayınız.» AÇIKLAMA (1375, 1376, 1377): Asım bin Amr (r.a.)'ın ve Umeyr (r.a.)'ın hadisleri Zevaid türündendir. Ebu Said-i Hudri (r.a.)'ın hadisi de Zevaid türündendir. Ancak Müslim bu hadisi Cabir (r.a.)'den rivayet etmiştir. Müslim'in rivayetinde; --fi mescid-- (Bir Mescidde) ilavesi vardır. Tercemede bu ilaveyi parentez içi ifadeyle işaret ettim. Bu hadiste Nebi (s.a.v.) farzını mescidde kılan'ın sünnetini evinde kılması ve evinin namaz sayesinde hayra kavuşmasını tavsiye eylemiştir. Ahmed bin Hanbel'in Aişe (r.anha)'den rivayet ettiği bir hadiste de Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Evlerinizde (nafile) kılınız. Evlerinizi üzerinize kabirler yapmayınız.» Tirmizi'nin şerhi Tuhfe yazarı hadisi şöyle yorumlar: "Yani ölüler gibi olmayınız. Onlar evlerinde namaz kılmazlar. Onların evleri kabirlerdir. Hadisi şöyle yorumlayanlar da olmuştur: Evinde namaz kılmayan kimse, kendisini ölüye, evini de kabire benzetmiş olur. Müslim'in rivayet ettiği: «İçinde Allah'ın anıldığı ev ile içinde Allah'ın anılmadığı ev, diri ve ölüye benzerler.» mealindeki hadis bu yorumu te'yid eder. Bazıları: Hadisin manası: 'Ölülerinizi evlerinizde gömmeyiniz.' demektir, diye yorum yapmışlar ise de Hattabi: Bu yorum hiçbirşey değildir. Çünkü Resulullah (s.a.v.) oturduğu evine defnedilmiştir. Peygamberlerin, öldükleri yerlere gömüldükleri rivayetleri de vardır, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Sa'd (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e; Evimdeki namaz mı mesciddeki namaz mı daha efdaldır? diye sordum. Buyurdu ki: «Evime bakmıyor musun? Mescide ne kadar yakındır. Şüphesiz evimde namaz kılmam, mescidde namaz kılmamdan bana daha sevimlidir. Farz namaz bundan müstesnadır.» Not: İsnadının sahih ve ricalinin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin el-Haris (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Osman bin Affan (r.a.) zamanında halk çok veya tam iken ben kuşluk namazını soruşturdum. O'nun yani Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bu namazı kıldığını haber veren Ümmü Hani (r.anha)'dan başka hiç bir kimseyi bulamadım. Ümmü Hani (r.anha) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kuşluk namazını sekiz rek'at olarak kıldığını bana haber verdi. Diğer tahric: Müslim de bu hadisi rivayet etmiştir. Bunun bir benzerini Ebu Davud ve Tirmizi, İbn-i Ebi Leyla (r.a.) 'dan rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim. Buyurdu ki : «Kim oniki rek'at kuşluk namazı kılarsa Allah Teala onun için Cennet'te altından bir köşk yaptırır.» Diğer tahric: Tirmizi de bunu rivayet etmiştir:
- Bāb: ...
- باب ...
Muaza el-Adevivye (r.a.)'dım. şöyle demiştir: Ben. Aişe (r.anha)'ya: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kuşluk namazını kılar mıydı? diye sordum. Dedi ki: Evet, dört rek'at olarak (kılardı) ve Allah'ın dilediği kadar fazlalaştırırdı. Diğer tahric: Ahmed, Müslim ve Hakim de bunu rivayet etmişlerdir. Tirmizi de Şemail'de Nesai ise Sünen-i Kübra'sında bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Kim kuşluk namazının çiftine (iki rek'atine) devam ederse günahları deniz köpüğü kadar bile olsa bağışlanır.» Diğer tahric: Tirmizi de bunu rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; Şciyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize Kur'an'dan sure öğretir gibi istihare (keyfiyet ve duasını) öğreterek buyururdu ki: «Siz'den birisi bir işi yapmak istediği zaman farz değil (istihare niyetiyle nafile olarak) iki rek'at namaz kılsın. Namazdan sonra şöyle dua etsin : Allah'ım! Hakkımda hayırlısını Sen bildiğin için ben hayırlısına irşad edilmemi senden isterim ve gücünden yardım diliyerek hayırlısına gücümün yetmesini senden dilerim. Senin büyük fadl (ve kerem)ından isterim. Çünkü Sen (her şeye) kadirsin. Ben hiç bir şeye kadir değilim. Sen (her şeyi) bilirsin. Ben (bir şey) bilmem. Sen (herkese) gizli olan herşeyi çok bilicisin. Allah'ım! İstediğim bu iş (burada yapmak istediği şeyi belirtir) Senin ilminde benim için dinime, hayatıma ve ahiretime hayır ise (yahut şimdiki ve gelecekteki işlerim bakımından hayırlı ise) bunu bana mukadder kıl. (Buna gücümü yetiştir.) Bunu bana müyesser kıl. Ve bu işi bana mübarek eyle. Ve eğer senin ilminde (birinci defa söylediğinin mislini burada söyler) şer ise bu işi benden, beni (ve kalbimi) de bu işten çevir ve hayır nerede ise o hayrı bana mukadder eyle! Sonra nefsimi bu hayr'a razı kıl.» Diğer tahric: Kütüb-i Sitte sahipIeri ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ebi Evfa el-Eslemi (r.a.)'den; şöyie demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanımıza çıkıp gelerek buyurdu ki: «Her hangi bir kimsenin Allah katında bir haceti veya Allah'ın mahlukatından bir kimsenin yanında ihtiyacı olursa; abdest alıp iki rek'at namaz kılsın. Sonra şöyle dua etsin: 'Halim ve Kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük arşın Rabbi olan Allah Teala'yı tesbih ve tenzih ederim. alemlerin Rabbı olan Allah'a hamdolsun. Allah'ım! Şüphesiz ben Senin rahmetine vesile olan sebepleri, mağfiretini gerektiren hasletleri, her hayrın ganimetini ve her günahtan selamette olmayı senden dilerim. (Allah'ım!) Her günahımı bağışlamanı, her kederimi gidermeni ve rızana uygun her hacetimi yerine getirmeni Senden isterim! Sonra dünya ve ahiretle ilgili dileğini Allah'tan iste. Çünkü şüphesiz O dilek takdir edilir.» Not: Bu hadisi Tirmizi de tahric ederek garib olduğunu söylemiştir. Hadisin isnadı söz götürür. Çünkü ravi Faid bin Abdirrahman, hadiste zayıftır. Faid, Ebu'l-Varka'dır
- Bāb: ...
- باب ...
Osman bin Huneyf (r.a.)'den; şöyle demiştir: Gözü kör veya çok az gören bir adam, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellern)'e gelerek: Benim için Allah'a dua et, bana afiyet versin. (Gözümü sıhhata kavuştursun.) diye dilekte bulundu. Efendimiz : «Dilersen bu hastalığın mükafatını kendin için ahirete bırakırsın. Bu daha hayırlıdır. Ve eğer dilersen ben dua ederim.» buyurdu. Adam: Dua et, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) adam'a güzelce abdest almasını, iki rekat namaz kılmasını ve şu dua ile dua etmesini emretti: «Allah'ım! Şüphesiz ben Senden isterim ve rahmet Nebii olan Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Sana yönelirim. Ya Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ihtiyacımın yerine getirilmesi için senin yardımınla Rabbime yöneldim. Allahım Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i benim hakkımda şefaatçi kıl.» Ravi Ebu İshak demiştir ki: Bu Hadis sahihtir. Not: Tirmizi bu hadisi dualara ait bablarda rivayet ederek bunun hasen sahlh garib olduğunu ve yalnız ravi Ebu Ca'fer tariki ile bildiklerini söylemiştir. Diğer tahric: Tirmizi ve Nesai de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Rafi' (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Abbas (r.a.)'e şöyle buyurmuştur : «Ey Amcam! Sana. bir hediye vermiyeyim mi? Sana yararlı olmıyayım mı? Sana karşı üzerime düşeni yapmıyayım mı?. Abbas (r.a.) : — Buyur ya Resulallah! dedi. Efendimiz: — «Dört rek'at (nafile) namaz kıl. Her rek'atta Fatihayı ve bir sure oku. Kıraat bitince rüküa gitmeden önce onbeş defa; Sübhanallahi velhamdülülahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber, deyiver. Sonra rüku et (Rüku tesbihinden sonra) bunu on defa söyle. Sonra (rükudan) başını kaldır. Doğrulunca bunu on defa söyle. Sonra secde et. (Secdedeki tesbihten) sonra bunu on defa söyle. Sonra (başını) secdeden kaldır. (Bu oturuş tesbihinden sonra) da on defa söyle. Sonra secde et. (Yine ondaki tesbihten) sonra bunu on defa oku. Sonra başını kaldır ve ayağa kalkmadan önce (oturduğun yerde) bunu on defa söyle. İşte her rek'atta yetmiş beş defa olmuş olur. Bu zikir, dört rek'atte üçyüz defadır. Eğer artık günahların kum yığınları misli olmuş olsa Allah senin için onları bağışlar.» buyurdu. Abbas (r.a.): — Bir kimsenin gücü bunu bir günde söylemeye yetmezse? diye sordu. Efendimiz: — «Bunu bir Cuma'da (haftada bir) söyle. Eğer (Bir haftada) yapmaya gücün yetmezse bunu bir ayda söyle» buyurdu. Ve nihayet: — «Bunu bir yılda söyle» buyurdu." Not: Sindi: Bu hadis hakkında hadis hafızları konuşmuştur. Sıhhatli olan söz bu hadisin sabit olup halkın bununla amel etmesinin uygunluğudur. Alimler bu hususta geniş bilgi vermişlerdir. Ben bunun bir parçasını yazdığım Sünen-i Ebu Davüd haşiyesinde ve Nevevi'nin el-Ezkar adlı kitabının haşiyesinde zikretmişimdir, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Abbas bin Abdu'l-Muttalib (r.a.)'e şöyle buyurmuştur: «Ey Abbas! Ey Amcam! On haslet (on çeşit günahın keffaretini sana vermiyeyim mi? Sana ikram etmiyeyim mi? Sana bildirmiyeyim mi? Sen onu (o keffareti) işlediğin zaman Cenabı Allah senin için günahını bağışlar. Günahının evvelini, ahirini, eskisini, yenisini, hatasını, kasıtlısını, küçüğünü, büyüğünü, gizlisini, açığını. (Bu günahlar) on haslet (çeşit)tir. (Bu on hasletin keffareti) dört rek'at namaz kılmandır. Her rek'atte Fatiha ve bir sure okursun. İlk rek'atte kıraati bitirince sen henüz ayakta iken onbeş defa; سبحان اللَّه والحمد لله ولا إله إلا اللَّه والله أكبر [Sübhanallahi velhamdülülahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber], zikrini okursun. Sonra rüku edersin. Sen rüku' halinde iken (bunu) on defa söylersin. Sonra rüku*dan başını kaldırırsın. Bunu on defa söylersin. Sonra secde için eğilirsin. Secde halinde iken bunu on defa söylersin. Sonra secde'den başını kaldırırsın. Bunu on defa söylersin. Sonra secde edersin, bunu on defa söylersin. Sonra başını secdeden kaldırırsın ve bunu on defa söylersin. İşte bunların toplamı her rek'atte yetmiş beş defadır. (Bunu) dört rek'atte yaparsın. Eğer her gün bir defa bu namazı kılmaya gücün yeterse yap. Eğer gücün yetmezse her Cum'a'da (her haftada) bir defa yap. Eğer bunu yapamazsan her ayda bir defa yap. Eğer bunu da yapamazsan ömründe bir defa yap.» Diğer tahric: Ebu Davud, Beyhaki, İbn-i Huzeyme, Taberani, Hakiın, İbn-i Hibban ve Tirmizi de bunu rivayet etmişlerdir. Bazıları bu hadisi İbn-i Abbas (r.a.)'dan, bazıları da Ebu Rafi' (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Mesela Tirmizi, Ebu Rafi' (r.a.)'den, Ebu Davud ise İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali bin Ebi Talib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Şa'ban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünü (onbeşinci günü) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teala (keyfiyeti bizce meçhul bir halde) dünyaya en yakın göğe inerek (o andan) fecir oluncaya kadar: Benden mağfiret dileyen yok mu? ona mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu? onu rızıklandırayim (bir bela ile) mübtela olan yok mu? ona afiyet vereyim (beladan kurtarayım.) Şöyle olan yok mu? böyle olan yok mu? buyurur.» Not; Zevaid'de şöyle denmiştir: İsnadı zayıftır. Çünkü ravi İbn-i Ebi Sebre zayıtfır. Adı Ebu Bekir bin Abdillah bin Muhammed bin Ebi Besre'dir. Ahmed bin Hanbel ve İbn-i Main: 0, mevdu hadis rivayet eder, demişlerdir. AÇIKLAMA 1389’da
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan: şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bir gece (Şa'ban'ın onbeşinci gecesi) odamdan ayrıldığının farkına vardım. Hemen Onu aramaya çıktım. Baktım ki Bakıyy'dedir. Başını semaya kaldırmıştır. Bana: «Ya Aişe! Allah ve Resulünün sana zulüm etmelerinden mi korkmuştun?» buyurdu. Aişe (r.anha) demiştir ki: Bende bu (korku ve kötü zan) yoktur. Lakin senin bazı hanımlarının yanına gittiğini zan ettim, dedi. Bunun üzerine O buyurdu ki: «Şüphesiz Allah Teala Şa'ban ayının onbeşinci gecesi dünyaya en yakın olan semaya (keyfiyeti bizce meçhul bir şekilde) iner. Ve (Beni) Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısından daha çok günahları (veya günah sahiplerini) bağışlar.» Diğer tahric: Tirmizi ve Beyhaki AÇIKLAMA (1388 ve 1389): 1388 nolu Ali (r.a.)'ın hadisi Zevaid türündendir. Bu hadislerde geçen «Allah Teala en yakın semaya iner.» cümlesindeki inişle ilgili gerekli bilgi 1366 nolu Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisinde geçti. Şa'ban ayının onbeşinci gecesine ki günümüzde "Beraat gecesi" deniliyor. Bu gecenin ibadetle geçirilmesinin fazileti bu hadislerden anlaşılıyor. Nebi (s.a.v.)'in hanımları yanında nöbetleşe yattığı bilinmektedir. Aişe (r.anha)'ya ait bir gece; ki Şa'ban ayının onbeşinci gecesi olduğu hadisten anlaşılıyor. Nebi (s.a.v.) odadan ayrılarak Bakiu'l-Garkad adlı semt'e giderek orada ibadet ve dua ile vaktini geçirmiştir. Aişe (r.anha) Nebi (s.a.v.)'i odasında bulamayınca başka hanımlarının yanına gittiğini zanetmiştir. Ancak bu gidişin Nebi (s.a.v.)'e mübah olduğu kanısında olduğundan, bu zan kötü bir zan ve Nebi (s.a.v.)'i zulüm etmekle itharnı gerektirmez. Yani Aişe (r.anha) Nebi (s.a.v.)'in başka hanımlarına gitmesinin bir zulüm ve haksızlık olduğu kanaatinde değildi. Bu sebeple Aişe (r.anha) tahmin ve zannınm, kötü zan olduğunu sanmıyordu. Onun için Nebi (s.a.v.)'e verdiği cevapta Allah ve Resulünün zulüm etmelerinden korkusu olmadığını ifade etmek istemiş ve mübah olarak başka hanımlarına gitme zannını taşıdığını söylemiştir. Nebi (s.a.v.)'e isnad edilecek haksızlığın Allah'a da isnad edilmiş sayıldığı hadisten anlaşılıyor. Çünkü Resulullah (s.a.v.), Allah'ın izni olmadıkça bir şey yapamaz. Aişe (r.anha) Kemal-i aklıyla en güzel cevabı vermiştir. Çünkü beslediği zannı gizlemiş olsaydı, haşa Ondan yalan söylemiş olacaktı. Nebi (s.a.v.)'in sorusuna; Evet! diye cevap verseydi Resulullah (s.a.v.)'e haksızlık isnad etmiş olacaktı. Fakat öyle yapmayıp ayrıntılı cevap vermiştir. Kıskançlığını belirtmiş olmakla beraber, Nebi (s.a.v.)'in başka hanımlarının yanına gitmesinin Allah tarafından mübah kılındığı kanısını açıklamıştır. Nebi (s.a.v.) ise Aişe (r.anha)'nın nöbetinde başka hanımlarının yanına gitmesinin haksızlık olduğunu ve bu haksızlığı yapmadığını bildirmiştir. Koyunculukla meşhur olan Beni Kelb kabilesinin koyunlarının kıl sayısından daha çok günahların bağışlandığı veya kıl sayısı kadar günahkar insanların bağışlandığı bildirilmiştir. Tuhfe yazarının el-Ebheri'den naklen beyan ettiği yoruma göre maksat, sözkonusu koyunların üzerindeki kıllar sayısından daha çok günahların o gece bağışlanmasıdır. Kıllar kadar günahkar insanların bağışlanması değildir. Aliyyul Kaari'nin dediğine göre Beyhaki de böyle rivayet etmiştir. EI-Mirkat'ta beyan edildiğine göre ravi Rezin bu hadisin bitiminde: cCehennem ateşine müstahak olanlardan» ilavesini rivayet etmiştir. Bu rivayete göre ise kastedilen mana, anılan koyunların kıllarından daha çok cehennemlik olan mü'minlerin bağışlanmasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ehu Musa el-Eş'ari (r.a.)'den rivaytM edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Şüphesiz Allah Teala Şa'ban ayının onbeşinci gecesi (kullarına rahmetle) bakar ve herkese mağfiret eder. Yalnız Ona şirk koşana veya müşahine mağfiret etmez.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Senedi zayıftır, çünkü ravi Abdullah bin Lahia zayıftır. El-Velid bin MüsIim de tedIisçidir. Sindi de : İbn-i Arzab Ebu Musa ile görüşmemiştir. EI-Münziri, kendi rızasıyla bu durumu bildirmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ebi Evfa (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebu Cehil'in başının kesilmesi) ile müjdelendiği gün iki rek'at (şükür olarak) namaz kıldı. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedindeki Şa'sa'nın aleyhinde veya lehinde konuşanı görmedim, diğer ravi Seleme bin Reca ise; İbn-i Main onu gevşek görmüş, İbn-i Adiyy: O, Mütabaat ile te'yid edilmeyen hadisler rivayet etmiş, demiştir. Nesa! onu zayıf görmüştür. Darekutn! : O sıkalardan ayrılarak münferiden bazı hadisler rivayet etmiş, demiştir. Ebu Zür'a ise: O. çok sadıktır, demiş; Ebu Hatim: Onun hadislerinde beis yok demiştir. İbn-i Hibban da onu sikalardan saymıştır. Bu hadis Zevaid türündendir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) büyük bir ihtiyacın görüldüğü ile müjdelendi. Bunun üzerine hemen secdeye kapandı. Not: Bunun isnadmda zayıf olan İbn-i Lahia'nın bUlunduğu Zevaid'de bildirilmiştir. Bu hadis Zevaid türündendir
- Bāb: ...
- باب ...
Ka’b bin Malik (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre : Allah Teala O'nun tevbesini kabul edince (şükür olarak) secdeye kapandı. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu hadis mevkuftur. Lakin isnadı sahih ve ricalı sika zatlardır. Ebu Bekir (r.a.) ve Ali (r.a.)'dan da bunun misli rivayet edilmiştir . Bu hadis Zevaid türündendir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekre (radiyallahu anh)'dan; şöyle demiştir : Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), kendisini sevindiren veya onunla sevindiği önemli bir şey Ona gelince Allah Tebareke ve Teala'ya şükür olarak secdeye kapanırdı. Diğer tahric: Ebu Davud, Tirmizi AÇIKLAMA (1391, 1392, 1393 ve 1394): AbduIlah b. Ebi Evfa (r. anh)'ın hadisi Zevaid türündendir. Müslümanlara çok eziyet etmekle meşhur olan azgın Mekke müşriklerinin ileri gelenlerinden sayılan Ebu Cehil, Bedir savaşında katledilmiştir. Nebi (s.a.v.)'in İslam'a çok zarar veren bu kafirin öldürülmesi üzerine iki rek'at şükür namazı kıldığı bu hadiste bildirilmiştir. Nebi (s.a.v.)'in şükür namazı kılmış olması, şükür secdesinin meşruluğuna mani değildir. Çünkü şükür secdesinin meşruluğu, bundan sonra gelen hadislerin zahirinden anlaşılıyor. Enes b. Mali k (r. anh)'in hadisi de Zevaid türündendir. Bu hadisteki "Hacet" kelimesi ile görülmesi gerekli büyük bir ihtiyaç kastedilmiştir. Ehlinin ma'lumu olduğu üzere bu kelimedeki nekirelik, ta'zim içindir. Çünkü hergün sayısız ihtiyaç görülür. Her ihtiyacın görülmesi dolayısıyla şükür secdesinin yetiştirilemiyeceği ma'lumdur. Ka'b (r. anh)'ın hadisi de Zevaid türündendir. Özürsüz olarak Tebuk savaşına katılmaması ve sonradan Nebi (s.a.v.)'e doğrusunu söylemesi neticesinde Nebi (s.a.v.)'in emriyle müslümanlar kendisiyle ve onun durumunda olan iki arkadaşıyla münasebetleri kesmişler, aradan iki aya yakın bir süre geçtikten sonra inen Tevbe suresinin 118. ayetiyle bu üç zat'ın tevbelerinin kabul buyurulduğu müjdelenmiştir. Ka'b (r. anh) durumu öğrenince şükür secdesine kapanmıştır. Ebu Bekre (r. anh)'in hadisini Ebu Davud ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir. Tirmizi hadisin hasen - garib olduğunu ve ilim ehlinin çoğunun bu hadisle amel ederek şükür secdesinin meşruluğu görüşünde olduklarını belirtmiştir. Tuhfe yazarı şöyle der: Şevkani, en-Neyl'de şükür secdesine ait hadisleri zikrettikten sonra: Bu hadisler, şükür secdesinin meşruluğuna delalet ederler. Şafii ve Ahmed bununla hükmetmişlerdir. Malik ve bir rivayete göre Ebu Hanife: Şükür secdesi mekruhtur; Çünkü Nebi (s.a.v.)'e nimetler ard arda geldiği halde şükür secdesi ettiği sabit olmamıştır, demişler, Ebu Hanife'den diğer bir rivayete göre şükür secdesini mübah saymıştır. Müellifin bu tariklerden zikrettiği ve bizim de zikrettiğimiz hadislerin Nebi (s.a.v.)'e varid. olmasına rağmen bu iki imam'ın Nebi (s.a.v.)'den şükür secdesinin varid olmasını inkar etmeleri garibsenir. Şükür secdesinin sabit oluşunu te'yid eden delillerden birisi de Sad suresindeki secde hakkında Nebi (s.a.v.)'in; «Bu secde bizim için şükür, Davüd (Aleyhisselam) için Tevbe (secdesil dir.» hadisidir. demiştir. Sindi'nin beyanına göre Hanefi alimlerinden İmam Muhammed Şeybani de şükür secdesinin meşruluğuna hükmedenlerdendir. EI-Fıkh Ala'I-Mezahibi'I-Erbaa adlı kitabta şükür seedesi hakkında şöyle denilmiştir; Şükür secdesi, tilavet secdesi gibi bir secdedir. Bir nimetin görülmesi veya bir belanin defedilmesi halinde yapılır. Şükür secdesi ancak namazın dışında yapılır. Namaz içinde yapılmasıyla namaz bozulur. Namazda yapılan rüku' ve secdeye varılırken bunun zımnında şükür secdesine de niyetlenirse; yapılan rüku' ve secde kafi gelmez. Şafii ve Hanbeli alimleri şükür secdesinin meşruluğunda ittifak etmişlerdir. Hanefi alimleri; Fetva verilen kavle göre; şükür secdesi müstehabtır. Namaz'ın rüku' veya secdesinin zımnında buna niyet edilirse kafidir. Namazdan sonra şükür secdesini yapmak mekruhtur. Çünkü avam tabakası bunun sünnet veya vacib olduğunu zannedebilirler, demişlerdir. Maliki'ler; Şükür seedesi mekruhtur. Bir nimetin doğması veya bir belanın gitmesi zamanında iki rek'at şükür namazı kılmak müstehabtır, demişlerdir. EBU DAVUD’DAKİ BU HADİS’İN RİVAYETİ VE BAŞKA RİVAYET VE AÇIKLAMA İÇİN: 2774 –)
- Bāb: ...
- باب ...
Ali bin Ebl Talib (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben, Resülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den bir hadis işittiğim zaman, Allah dilediği kadar beni o hadisten yararlandırırdı. Ve başkası ondan bana hadis rivayet ettiği zaman raviye yemin teklif ederdim. Yemin ettiği zaman onu tasdik ederdim. Ebu Bekir (r.a.) da bana bir hadis rivayet etti. Ebü Bekir (r.a.) doğru söyledi. Dedi ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Bir günah işleyen hiç bir adam yoktur ki, günah işledikten sonra abdest alır, abdestini güzelce alır, sonra iki rek'at namaz kılar (Mis'ar demiştir ki: Sonra namaz kılar) Ve günahının mağfiretini Allah'tan diler de Allah Ona mağfiret etmez.» buyurdu. Not: Sindi Tirmizi'nin de bunu rivayet ederek hasen olduğunu söylediğini nakletmiştir. Diğer tahric: Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Asım bin Süfyan es-Sakafi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre : Selasil savaşına katılmak istemişler ise de savaşı kaçırmışlar da nöbet tutmuşlar (veya savaşın faziletini elde etmek için çokça zühd ve taatla meşgul olmuşlar.) Sonra Muaviye (r.a.)'ın yanına dönmüşler. Bu esnada Muaviye (r.a.)'in yanında Ebu Eyyub ve Ukbe bin Amir (el-Cüheni) (r.a.) bulunuyorlarmiş. Asim (r.a.) : Ey Eba Eyyub! Bu yıl savaşı kaçırdık. Bize haber verildiğine göre dört mescidde namaz kılanın günahı bağışlanır, demiş. Ebu Eyyub (r.a.) : Ey kardeşimin oğlu! Bundan daha kolayını sana göstereyim mi? Şüphesiz ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim : «Kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu gibi (farz) namazları kılarsa, onun geçmişteki günah ameli bağışlanır.» Böyle midir ya Ukbe? diye karşılık vermiştir. Ukbe (r.a.) da: Evet (diyerek Ebu Eyyub (r.a.)'i doğrulamıştır.» Diğer tahric: Ahmed, Nesai ve İbn-i Hibban da bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Osman bin Affan (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim. buyurdu ki: «Söyleyiver, sizden birisinin evinin yakınında akar bir nehir bulunur da ev sahibi her gün beş defa o suda yıkanırsa vücudunun kirinden ne kalır?» Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in muhatabı: Adam'ın kirinden hiç bir şey kalmaz, dedi. Bunun üzerine Efendimiz: «Şüphesiz suyun kiri giderdiği gibi namaz günahları giderir.» buyurdu." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Osman bin Affan (r.a.)'ın hadisinin ricali sika zatlardır. Tirmizi ve Nesai, bu hadisi Ebü Hureyre (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Bu Hadis’i Buhari, Tirmi-I ve Nesai, Ebu Hureyre (r.a.)'den riiyet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den: şöyle demiştir: Bir adam, bir kadın'a uygunsuz dokunmuş, yani zinadan noksan bir şey yapmış, artık yaptığının nereye ulaştığını bilemiyeceğim. Ancak zina olmadığını biliyorum. Adam, bilahere Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek başından geçeni anlatmış, bunun üzene Allah Sübhanehu ve Teala: أقم الصلاة طرفي النهار وزلفاً من الليل، أن الحسنات يذهبن السيئات ذلك ذكرى للذاكرين = Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür. [Hud 114] Ayetini indirmiş, o adam: Ya Resulallah! Bu yalnız benim için mi? ye sormuş; Resullulah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Ümmetimden bunu tutan herkes içindir.» buyurmuştur." Diğer tahric: Buhari, Tirmizi AÇIKLAMA (1397, 1398): Osman (r.a.)'ın 1397 npdaki hadisini Buhari, Tirmizi ve Nesai, Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet etmişlerdir, Fina: Evin yakını demektir, Deren: Kir' dir. Hadis, günde beş defa temiz suyla yıkanan bir kimsenin vucudu üzerinde kir kalmadığı gibi beş vakit namaz kılanın üzerinde manevi kir mesabesinde olan günahların kalmadığını ve namazın su gibi manevi kiri giderdiğini bildiriyor. Sindi: Alimler, hadisteki günahları küçük günahlarla yorumlamışlardır. Ancak hadisin zahiri bu yoruma pek uygun düşmez. Çünkü namaz, temizleyicilik bakımından suya benzetilmiştir. Su, her türlü kir'i giderir. Gideremiyeceği bir şey kalacak olsa dahi büyük ve çok kirin değil, az ve küçük kirin.kalması düşünülür. Bu duruma göre büyük günahların kalışı ve küçük günahların gidişi, benzetme bakımından akla yatkın görülmüyor. Ancak şöyle düşünülebilir: Küçük günahlar, vücudun dış kısmını manen kirletir. Nitekim abdest alınırken küçük günahların abdest uzuvlarından döküldüğü, varid olan hadislerden anlaşılıyor. Büyük günahlar böyle değildir. Çünkü büyük günahlar, insanın içini de kirletir. Nitekim bir hadiste: ''Kul, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur.'' buyurulmuştur. Bu hadisin benzerleri vardır. '' Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur. (Mutaffifin,14 ) ayeti de bu mealdedir. En şiddetli büyük günahların ciddi tevbe ile giderilmesinin mümkünlüğü bilinmektedir. Ciddi tevbe, kalbin pişmanlık duymasıyla hasıl olur. Vücudu yıkamak yalnız dıştaki kiri giderir. İç kiri gidermez. Namaz yıkamaya benzetildiği için onun gibidir. Dıştaki manevi kiri giderir. İçe nüfuz edenIeri, Yani büyük günahları gidermez. İbn-i Mes'ud (r.a.)'un hadisini Buhari ve Tirmizi de rivayet etmiştir. Oradaki rivayette bir adamın yabancı bir kadın'ı öpmek suçunu işlediği, sonra başına geleni Nebi (s.a.v.)'e bildirdiği ve bunun üzerine anılan ayetin indiği belirtilmektedir. Öpülen kadının Ensar'a mensup olduğu bilinmekle beraber, adı meçhul kalmıştır. Onu öpen adamın kimliği hususunda ihtilaf olmuştur. En sahih kavle göre Ebu'l-Yeser, Ka'b b. Amr b. Abbad el-Ensari es-Selemi'dir. Akabe ve Bedir'de bulunan sahabilerdendir. Bedir savaşında Nebi (s.a.v.)'in amcası Abbas (r.a.)'ı esir eden odur. Bedir ehlinin en son yaşıyanı olup, hicretin 55. yılı vefat etmiştir. Abbas (r.a.) 'a : Avucunda ezebileceğin Ebu'l-Yeser (r.a.)'e nasıl esir oldun? diye sorulmuş, kendisi: Karşıma gelir gelmez koca Handeme dağı gibi oldu, cevabını vermiştir. Ali (r.a.)'den şöyle bir rivayet vardır: Ensar'dan birisi Abbas (r.a.)'ı esir olarak getirdi. Abbas (r.a.) Allah'a yemin ederim ki beni esir eden bu değildir. Beni esir eden alabacak bir ata binmiş, güzel yüzlü, başının yan tarafları taz bir kimsedir ki, onu içinizde görmüyorum, deyince Ensari : ValIahi ben esir ettim Ya Resulallah, dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) Ensari'ye: "Sus! Yemin ederim ki, Allah seni bir melekle te'yid etmiştir.'' buyurdu. Hadiste, belirtilen suçu işleyen zat, gizli işlemesine rağmen AIlah'a karşı beslediği korku ve pişmanlık nedeniyle bir an önce gerekli cezaya çarptırılmasını ve Allah'ın huzuruna ak bir yüzle çıkmasını şiddetle arzuladığı için gizli olan bu halini Nebi (s.a.v.)'e arzetmiştir. Tirmizi nin rivayetinde, adam başından geçeni Nebi (s.a.v.)'e arzedince, Nebi (s.a.v.) : "Allah yolunda savaşmaya giden bir müslüman'ın karısına böyle mi bakarsın?'' buyurmuş. Ebu'l-Yeser"(r.a.) bunun üzerine kendisini Cehennemlik olmuş zannıyla: Ah bu saate kadar keşke iman etmemiş olsaydım diye temennide bulunmuş ve biraz sonra Hud suresinin 114. ayeti inmiştir. Ayet, hadisin tercemesi esnasında zikredilmiştir, Meali şöyledir: "Ve namazı gündüzün iki tarafından ve geceden de gündüze yakın saatlerde dosdoğru kıl. Şüphe yok ki güzellikler, kötülükleri giderir. Bu, güzelce düşünenler için iyi bir öğüttür.'' Bu ayette emredilen namazların Farz namazlar olduğunda ittifak vardır. Gündüzün iki tarafından maksat gündüzün ilk yarısı ile son yarısıdır. İlk yarısına sabah, son yarısına öğle ve ikindi namazları girer. İbn-i Abbas (r.a.)'a göre akşam namazı da girer. Gecenin gündüze yakın zamanlarındaki farz namazlar ise akşam ile yatsı namazlarıdır. Hadisin sonundaki; ''Ümmetimden bunu tutan herkes içindir.'' cümlesi yerine Buhari'de: "Bütün ümmetimin hepsi içindir'' cümlesi vardır. Buhari'nin, bir başka rivayetinde: "Ümmetimden bununla amel edenler içindir.'' ifadesi var. Bu üç rivayetin manası bir birine yakındır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «(Mi'rac olayında) Allah Teala, ümmetime elli namazı farz etti. Ben bu (teklifi) farziyeti yüklenerek döndüm. (Dönüşümde) Musa (A.S.)'a rastladım. Musa (Aleyhisselam): Sen'in Rabb'in Sen'in ümmetine neyi farzetti? diye sordu. Ben: «Bana (ve ümmetime) elli namazı farz etti' dedim. Musa (A.S.) dedi ki: Rabb'ine dön (de azaltılması için şefaat et.) Çünkü, Senin ümmetinin buna takati yetmez, dedi. Bunun üzerine Rabb'ime müracaat ettim de bunun bir şatrını (= kısmını) indirdi. Ben Musa (a.s.)'ın yanına dönerek durumdan Ona haber verdim. Dedi ki: Rabb'ine müracaat et. Çünkü Senin ümmetin buna takat getiremez. Ben de Rabb'ime müracaat ettim. (Allah Teala) : Onlar beştir, yine onlar ellidir. Benim katımda kaza hükmü değiştirilemez.' buyurdu. Sonra Musa (A.S.)'a döndüm.Tekrar Rabb'ime dönmemi söyledi. Ben: (Artık) Rabb'imden utanır oldum.» dedim. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari, Müslim ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn-i Abbas (r.a.) dan; şöyle demiştir: Nebiimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mi'rac gecesi elli namazla emredildi. Sonra bunu beş namaz etmesi için Rabb'inize müracaat etti." Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: İbn-i Mace bu hadisi İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet etmiştir. Doğrusu Ebu Davud'un rivayetinde olduğu gibi, bunu İbn-i Ömer (r.a.)'den rivayet etmektir. İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisine ait sened çok zayıftır. Çünkü ravi Abdullah bin Usm ve Ebü'l-Velid et-Tayalisi, hıfz ve sağlamlık ehlinin derecesinden aşağıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade bin es-Samit (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim. Şöyle buyurdu, demiştir: «Allah Teala, kullarına beş namazı farzetmiştir. Kim bunların hakkını hafife tutmakla bunlardan en ufak bir şeyi noksan bırakmadan hakkıyla eda ederse, şüphesiz Allah Teala kıyamet günü (azap vermeden) Onu Cennet'e dahil etmesine dair va'dini yerine getiricidir. Kim bunların hakkını hafife tutarak bunlardan bir şey noksan bırakarak kılarsa Onun için Allah katında bir va'd yoktur. Dilerse Onu ta'zib eder, dilerse bağışlar.» Diğer tahric: Ahmed, Malik, Ebu Davud, Nesai ve İbn-i Hibban de bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den: şöyle demiştir: Biz bir gün mescidde oturmuş iken bir adam devesine binmiş olarak geldi. Devesini mescid'in bir tarafında çöktürerek bağladıktan sonra mescidde oturanlara: - Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hanginizdir? dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescidde oturanlar arasında yaslanmış vaziyette idi. Enes (Radiyallahu anh) demiştir ki: Oradakiler: - Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaslanan bu beyaz adamdır dediler. Adam O'na: - Ey Abdu'l-Muttalib'in oğlu ! (diye) hitab etti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Seni dinliyorum» mealinde bir cevap buyurdu. Adam O'na: - Ya Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ben sana (bir şeyler) sormak istiyorum ve soru sormakta şiddetli davranacağım. Bana kızma, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Sormak istediğini sor» buyurdu. Adam O'na: - Senin Rabbin ve sen'den öncekilerin Rabbinin hakkı sana soruyorum. Allah mı seni bütün insanlara Nebi olarak gönderdi ? diye sordu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Allah'ım ! Evet» buyurdu. Adam: - Allah hakkı için sana soruyorum. Allah mı sana her gün ve gecede beş namaz kılmanı emretti? Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Allah'ım ! Evet» buyurdu. Adam: - Peki Allah hakkı için sana soruyorum. Allah mı senenin bu ayını (Ramazan ayını) oruçla geçirmeni emretti ? diye sordu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Allah'ım ! Evet» buyurdu. Adam: - Peki Allah adıyla sana soruyorum. Bu sadakayı zenginlerimizden alıp fakirlerimize taksim etmeni Allah mı sana emretti ? diye sordu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Allah'ım ! Evet» buyurdu. Bundan sonra Adam: - Senin getirdiğin din'e inandım ve ben arkamdaki kavmimin elçisiyim. Beni Sa'd bin Bekr'in kardeşi Dimam bin Sa'lebe'yim dedi. Diğer tahric: Buhari ve Müslim de bunu benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade bin Rib'i (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Allah (Azze ve Celle) buyurdu ki: Ben senin ümmetine beş namazı farz ettim ve bunlara vakitlerinde devam edip sımsıkı sarılanları Cennet'e dahil etmemi kendi katımda va'dettim. Bunları vaktinde kılmaya devam etmiyenler için benim yanımda hiçbir va'd yoktur.» Not: Ravi Dubare ve Düveyd'den dolayı isnadına itiraz olabileceği Zevaid'de bildirilmiştir. Diğer tahric: Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Benim (Medine'deki) bu mescidimde kılınan bir namaz, (Mekke'deki) Mescidi Haram müstesna, başka mescidlerde kılınan bin namazdan hayırlıdır.» Diğer tahric: Ebu Davud hariç Tüm Kütüb-i Sitte rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: «Benim (Medine'deki) bu mescidimde kılınan bir namaz, (Mekke'deki) Mescidi Haram müstesna başka mescidlerde kılınan bin namazdan hayırlıdır.» Diğer tahric: Müslim ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Ben'im (Medine'deki) bu mescidimde kılınan bir namaz, (Mekke'deki) Mescidi Haram müstesna, diğer mescidlerde kılınan bin namazdan (sevab bakımından) hayırlıdır. (Mekke'deki) Mescidi Haram'da kılman bir namaz, başka mescidlerde kılman yüz bin namazdan (sevap bakımından) efdaldır.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir. Cabir (r.a.)'ın hadisinin isnadı sahih ve ricali sika zat/ardır. Çünkü Bezzar, Darekutni ve Zehebi; İsmail bin Esed'i sika saymışlardır. Ebu Hatim de: O çok sadıktır. İsnadın kalan ravilerini Buhari ve Müslim huccet saymışlardır. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel Müsned
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Salhıllahu Aleyhi ve Seilem)'in mevlası Meymune (r.anha)'den; şöyle demiştir : Ben (bir gün): Ya Resulallah! Beytül-Makdis (Mescid-i Aksa) hakkında bize fetva ver, dedim. Buyurdu ki: «(Orası) mahşer yeridir. Oraya varıp içinde namaz kılınız. Çünkü Onda kılınan bir namaz, başka yerde kılınan bin namaz gibidir.» Ben : Eğer oraya kadar yolculuk etmeye gücüm yetmezse ne edeceğimi haber verir misin? diye sordum. Buyurdu ki : «Sen Ona zeytin yağını hediye edersin, aydınlatılmasında kullanılır. Kim bunu yaparsa, oraya varmış gibi olur." Not : Zevaid'de şöyle denilmiştir : Ebu Davud bunun bir kısmını rivayet etmiş. İbn-i Maceh'in senedi sahih, ricali de sıka zatlardır. Bu sened Ebu Davud'un rivayetindeki senedden daha sıhhatlidir. Çünkü Ziyad bin Ebi Sevdete ile Meymune (r.a.) arasında Osman bin Ebi Sevdete vardır ibn-i Maceh, senedinde bunu tasrih etmiştir. Selahüddin de el-Merasil'de bunu anlatmıştır. Ebu Davud'un senedinde ise ravi Osman bin Ebi Sevdete terkedilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Aınr (r.a.)'den rivayet edildiğine güre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Davüd (Aleyhisselam)'ın oğlu Süleyman (Aleyhisselam) Beytü'l-Makdis'in binasını bitirince Allah Teala'dan üç dilekte bulunmuştur: 1 — İlahi hükme uygun bir hüküm verme kudreti. 2 — Kendisinden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ve saltanat. 3 — Yalnız namaz kılmak için Mescidi Aksa'yi kastedip gelen kimsenin annesinden doğduğu gün gibi günahlarından çıkması. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Süleyman (Aleyhisselam)'In dilediği ilk iki şey kendisine verilmiştir. Üçüncü dileğinin de kendisine verilmiş olmasını umarım.*" Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ebu Davud hadisin baş kısmını rivayet etmiş ve; ........... ilavesini rivayet etmemiş, Nesai de Sünen-i Suğra'sında bu hadisi Amr bin Mansur'dan. Ebu Misher'den, Said bin Abdül-Aziz'den, Rabia bin Büreyd'den, Ebu İdris el-Hülani'den, İbnü'd-Deylemi'den ... mislini rivayet etmiştir. İbn-i Mace'nin tarikine ait sened zayıftır. ÇünkÜ Ubeydullah bin el•Cehm'in hali bilinmemektedir. Ve Eyyub bin Süveyd'in zayıflığı üzerinde ittifak. vardır. Diğer tahric: Nesai, İbn-i Huzeyme, İbn-i Hibban ve el-Hakim de bunu benzer lafızIada rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Namaz ve ibadet için hiç bir mescid'e yolculuk etmek doğru değildir. Yalnız üç mescid'e yolculuk edilebilir: Mescid-i Haram, benim bu Mescidim ve Mescid-i Aksa.» AÇIKLAMA 1410’da
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr bin el-As (r.enhuma)'dan rivayete göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve benim bu Mescid'im olmak üzere mezkur üç mescid'den başka hiç bir mescid'e yolculuk edilmez.»
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellrm)'in ashabından olan Useyd bin Züheyr el-Ensari (r.a.)den rivayet edildiğine göre. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellrm) şöyle buyurdu, demiştir: «Kuba mescidinde kılınan bir namaz bir umre gibi (faziletli) dir.»
- Bāb: ...
- باب ...
Süheyl bin Huneyf (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyke buyurdu. demiştir: «Evinde abdest aldıktan sonra Kuba mescidine gelerek içinde bir namaz kılan kişi için bir umre'nin ecri gibi ecir vardır. » Diğer tahric: Bu hadis'i Nesai de rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Adam'ın kendi evinde kıldığı namaz, bir namaz olarak hesaplanır. Kabileler (mahalleller) mescidinde kıldığı namaz yirmibeş namaz'a bedeldir. İçinde Cum'a namazı kılınan mescidde kıldığı namaz beşyüz namaz'a bedeldir. Mescid-i Aksa da kıldığı namaz elli bin namaz'a denk olur. Mescid-i Haram da kıldığı namaz yüz bin namaz'a tekabul eder.» Nbt: Zevaid'de şöyle denilmiştir. Bunun senedi zayıftır. Çünkü Ebu'l-Hattab-i Dimeşki'nin hali bilinmiyor. Züreyk aleyhinde konuşulmuştur. Ebu Zür'a'dan hikaye edildiğine göre kendisi: Züreyk'in rivayetinde bir beis yok, demiştir. İbn-i Hibban da onu hem sikalar hem de zayıflar arasında zikrederek: Tek başına bazı şeyler rivayet eder. Sikaların hadislerine benzemezler. Sika zatların hadislerine uygun olmadıkça onun rivayetiyle delil gösterilmez, demıştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeyy hin Kab (r.a.t)'den: şöyle demiştir: (Medine'deki) Mescid-i Nebevi çardak şeklinde iken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (Mescidin kıble tarafında bulunan) bir hurma kütüğüne doğru namaz kılıyor ve o kütüğe dayanarak hutbe okuyordu. Ashabından bir adam Nebi (Saliallahu Aleyhi ve Sellem)'e: Cum'a günü üzerinde duracağın bir şey (minber) yapmamızı arzu eder misin? Ta ki, cemaat seni görebilsin ve hutbeni ona duyurabilesin.diye sordu. Efendimiz: «Evet,» buyurdu. Bunun üzerine adam onun için üç basamak yaptırdı. Minberin en yükseği odur. Minber konulmak istenince efendimizin (konuşurken) bulunduğu yere koydular. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) minbere doğru kalkmak isteyince evvelce yaslanarak hutbe okuyageldiği kütüğün yanından geçti. Kütüğü geçince; kütük, yarıhncaya kadar feryat etti. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kütüğün sesini işitince minberden indi ve kütük sesini kesinceye kadar mübarek elini ona sürdü. Sonra minbere döndü. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bundan sonra namaz kılmak istediği zaman kütüğe doğru namaz kılıyordu. Mescid yıkılıp değiştirilince Ubeyy bin Ka'b (r.a.) bu kütüğü alıp götürdü. Ve çürüyünceye kadar onun evinde yanında idi. Sonra ağaç kurdu kütüğü yedi ve dağılmış oldu. Diğer Tahric: Ahmed, İbn-i Sa'd, Darimi, Ebı Ya'la, Beğavi, Ebu Nuaym, İbn-i Asakir ve Beyhaki bunu rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1417’de
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okurdu. O, minber ittihaz edilince minbere doğru gitti. Kütük feryad etti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Onun yanına vararak Onu bağrına bastı. Bunun üzerine kütük durdu. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Eğer ben onu bağrıma basmasaydım kıyamet'e kadar inleyecekti. Not: İsnadının sahih ve ricalinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir . Diğer tahric: Bu hadis Zevaid türündendir. Ahmed, İbn-i Huzeyme, Taberani, Darimi, Beyhaki ve Ebu Nuaym da Enes (r.a.)'in hadisini rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1417’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hazım (Seleme bin Dinar) )(r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah s.a.v.'in mimberinin neden (hangi ağaçtan) yapılmış olduğu konusunda bir grup arasında ihtilaf oldu. Bunlar Sehl bin Sa'd (es-Saidi) r.a.'ın yanına vararak ona sordular. dediki: Minberin neden yapıldığını benden daha iyi bilen kimse kalmadı. O Gabe'nin Esl ağacındandır. Falanca kadının marangoz olan mevlası falanca adam yapıp getirdi. Minber (yerine) konunca Nebi s.a.v. Onun üzerinde ayakta dudrdu ve kıbleye döndü. Cemaat de onun arkasında ayakta (namaz'a) durdular. Nebi s.a.v. (tekbir aldı) ve kraate başladı sonra rüku' etti, sonra başını kaldırdı. Sonra (kıbleden yüzünü ayırmayıp) gerisin geriye giderek indi. Nihayet yere secde etti. Secde'den sonra tekrar minbere çıktı. Kraat etti. Sonra (yine) rüku' edip doğruldu. Sonra (daha önce yaptığı gibi) gerisin geriye gitti. Nihayet yere secde etti. Diğer tahric: Bu hadisi; Tirmizi hariç Kütüb-i Sitte sahipleri ve Beyhaki rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 1417’de
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah r.a.'den şöyle demiştir: Resulullah.Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ağacın gövdesine (ravi demiştir ki: veya hurma kütüğüne) ayakta dayanırdı. Sonra bir minber edindi. Ravi demiştir ki: Bunun üzerine hurma kütüğü feryad etti. (Cabir r.a. demiştir ki:) Öyle (feryad etti) ki, Mesciddekiler onun feryadını işittiler. Nihayet Resulullah.Sallallahu Aleyhi ve Sellem kütüğün yanına vararak elini sürdü de (öylece) sustu. Oradakilerin bazıları dediki: «Eğer efendimiz onun yanına varmasaydı kütü kıyamete kadar feryad edecekti.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahihtir. İbn-i Adiyy de sıkadır. Nesai bu hadisi Cabir (r.a.)'den başka bir senedIe rivayet etmiştir. AÇIKLAMA (1414, 1415, 1416, 1417): 1414. hadiste Nebi (s.a.v.)'in mescidi çardak şeklinde iken yani mescidin üstü hurma yaprakları ile örtülü ve bağlardaki çardak gibi iken Nebi (s.a.v.)'in bir hurma kütüğüne doğru namaz kılageldiği ve hutbe okurken ona dayandığı bildiriliyor. Mescid-i Nebevi'nin yapılışı ve sonradan yapılan ilaveler hakkında genel bilgi 742 nolu hadisin izahıda var. Minber yapımı için Nebi (s.a.v.)'in arzusunu soran sahabi'nin ismi burada açıklanmamıştır. Ebu Davud'un İbn-i Ömer (r.a.)'den olan bir rivayetinde bu teklifi yapan sahabi'nin Temim-i Dari olduğu belirtilmiştir. Oradaki rivayette iki basamaklı bir minber yapıldığı bildirilmiş ise de üzerinde Nebi (s.a.v.)'in oturduğu üçüncü basamak hesaba katılmamıştır. Burada üç basamak denilirken son basamak hesaba katılmıştır. Böylece rivayetler arasında ihtilM yoktur. Bu hadisin zahirine göre teklifi yapan ve Temim-i Dari olduğu Ebu Davud'un rivayetinden anlaşılan sahabi, minberi yapmıştır. Halbuki 1416 nolu hadisin açıklamasında belirtildiği gibi minberi yaptıran Ensar'dan bir kadındır. Yapan da onun mevlası olan bir marangozdur. Sindi: Rivayetler arasında ihtilaf yoktur. Çünkü minber için ilk teklifi yapanın Temim olması ve sonradan kadının yaptırması mümkündür. Hatta Temim'in konuyu kadına intikal ettirmesi ve böylece müşterek çalışma neticesinde minberin yapılmış olması umulur, demiştir. Hurma Kütüğünün Feryad. Etmesi: Bu olay, bir Cuma günü Mescid-i Nebevi'de ve Cuma namazına katılan mescid dolusu sahabilerin huzurunda cereyan etmiş bir mucizedir. Bu konuda rivayet olunan sahih rivayetlerde bu kütüğün Efendimizin hutbe için minbere çıkmakla ayrılığından dolayı elem ve üzüntü ile feryadlar çıkardığı belirtilmektedir. Bu olayı bu babta rivayet edilen üç hadiste belirtildiği gibi Buhari'nin Cabir (r.a.) ve İbn-i Ömer (r.a.)'den; Ahmed bin Hanbel ile Tirmizi, İbn-i Huzeyme, Taberani, Darimi. Beyhaki ve Nuayın'ın Enes'ten; Ahmed, Ebu Sa'd, Ebu Nuayın, Taberani ve Beyhaki'nin İbn-i Abbas'dan; Ahmed, İbn-i Sa'd, Darimi, Ebu Ya'la, Beğavi ve Müellifin Ubeyy bin Ka'b (r.a.)'den rivayet ettikleri hadisler ve başka hadisler de bu olayı belirtirler. Beyhaki, Subki, Kadı iyaz ve İbn-i Hacer: Hurma kütüğünün feryadı olayını belirten hadis, mütevatirdir, demişlerdir. İbn-i Ebi Hatim'in dediğine göre Şafii: ''Allah Nebiimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e verdiğini hiç bir Nebie vermemiştir.'' demiştir. İsa{Aleyhisselam)'a ölüleri diriltme mucizesinin verildiğini anlatan Ömer bin Sevade: . Muhammed {s.a.v.) Efendimiz'e hurma kütüğünün feryadı mucizesi verildi. Bu feryadı herkes duydu. Bu mucize ölüleri diriltmekten daha büyüktür', diye Şafii'ye cevap vermiştir. Enes (r.a.)'ın hadisi Zevaid türündendir. Ahmed, İbn-i Huzeyme, Taberani, Darimi, Beyhaki ve Ebu Nuaym da Enes (r.a.)'in hadisini rivayet etmişlerdir. Sehl (r.a.)'ın hadisini Tirmizi hariç Kütüb-i Sitte sahipleri ve Beyhaki rivayet etmişlerdir. Bu hadiste Nebi (s.a.v.)'in minberinin hangi ağaçtan yapıldığı hususunda bir grup arasında münakaşa yapıldığı belirtiliyor. İhtilaf eden cemaattaki zatların isimleri bildirilmemiştir. Bunlar Sehl bin Sa'd (r.a.)'a başvurarak durumu öğrenmek istemişler, O da: Bunu benden daha iyi bilen kimse kalmadı demekle vereceği bilginin kesin ve inandırııcı olduğunu belirtmek istemiş ve minberin Cabe'nin Esl ağacından yapıldığını bildirmiştir. Cabe; Şam istikametinden Medine'ye dokuz mıl mesafede ağaçlık bir yerin adıdır. Minber bu ormancığın Esl ağacından yapılmıştır. Kamus'un tercemesi Okyanus'ta şu bilgi vardır: Tarfa', bir ağaç ismidir. Ki, dört sınıfı olur. Bir sınıfı Esl dedikleridir. Bu ağaç ilgın ağacıdır. Esl, acı ilgın ağacıdır ki, büyüğü, küçüğü, meyvelisi, meyvesizi vardır. Minberi yaptıran kadının Ensar'dan olduğu. Buhari'nin bir rivayetinde belirtilmiş. Fakat ismi verilmemiştir. Adının Fukeyhe bint Ubeyd bin Deylem olduğu söylenmiş, bazıları: Adı Aişe'dir demişlerdir. Kadın'ın hizmetçisi olup minberi yapan marangozun adına gelince; adının Kubeysa el-Mahzumi olduğu söylendiği gibi, Bakum'dur diyenler ve Meymun'dur, diyenler de vardır. Hafız, son kavli seçmiştir. Buhari'nin Cabir (r.a.)'den olan bir rivayetine göre kadın minber yaptırmak için Nebi {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müsaadesini istemiştir. Ebu Davud'un Nebi'den olan rivayetinde Nebi (s.a.v.) minber yaptırma işi için kadına haber göndermiştir. Muhtemelen önce kadın, Nebi (s.a.v.)'e teklifte bulunmuş, bilahare Nebi (s.a.v.) ona müsbet cevap vermiştir. Kadın'ın hizmetçisi olan marangoz, minberi yapıp getirmiş ve yerine yerleştirmiştir. EI-Menhel yazarının dediğine göre minberin yüksekliği ve kıble yönünden kuzey yönüne olan uzunluğu ikişer arşın, genişliği de bir arşın idi. İlk iki basamağın yüksekliği yarımşar arşın ve üstünde Nebi (s.a.v.)'in oturduğu son ve üçüncü basamağın yüksekliği bir arşın idi. Son basamağın üst yüzü bir arşın kadar idi. Minberin etrafı beş sırıkla çevrili idi. Bunların birer tanesi minberin sağ ve sol yanlarına çakılı idi. Üç tanesi de minberin kıble tarafına çakılı idi. Nebi (s.a.v.) minber üstünde o üç sırığa dayanırdı. Minberin ilk basamağının iki tarafına ayrıca dikey olarak iki sırık çakılı idi. Minberin yanlarına çakılan sırıklar, dikey sırıklarla bağlantılı idi. Minberin etrafında yedi penceremsi açık yer vardı. Medine valisi Mervan zamanına kadar minber bu vaziyette idi. Muaviye (r.a.) halife iken Nebi (s.a.v.)'in minberının Şam'a gönderilmesi için Mervan'a talimat yazmış, Mervan da minberi yerinden sökmüş ve Muaviye (r.a.)'e göndermek istemiş. Fakat aynı gün güneş tutulmuş. Medine karanlığa boğulmuş, yıldızlar görülmüş ve şiddetli fırtına kopmuş, bunun üzerine Mervan, Medine halkına şöyle bir hitabede bulunmuş: 'Ey Medine halkı! Siz halife'nin Nebi (s.a.v.)'in minberini Şam'a göndermem için emir verdiğini sanıyorsunuz. Halife bunun sakıncalı olduğunu bizden daha iyi bilir. Halife minberi büyütüp yükseltmemi emretmiştir. Mervan bunun üzerine bir marangoz çağırtarak minbere altı basamak ilave etmiştir. Minber, bu şekli ile devam etmiş, nihayet hicretin 654. yılı Mescidin yanması dolayısıyla minber de yanmıştır.' Hadise göre minbel' yerine konduktan sonra Nebi (s.a.v.) minbere çıkarak orada cemaata namaz kıldırmış, kıyam ve rüku'u minberin üstünde yapmış, minber secde etmeye müsait olmadığı için, Nebi (s.a.v.) yüzünü kıbleden döndürmeden gerisin geriye giderek yere inmiş ve secdeyi yerde yapmıştır. Nebi (s.a.v.)'in o gün minber üstünde namaz kıldırmasının hikmeti, tatbikatlı olarak namazın kılınışını cemaata öğretmek olabilir Cabir (r.a.)'in hadisini Buhari ve Nesai de rivayet etmiştir. Bu hadis de Nebi (s.a.v.)'in ilk zamanlarda hurma kütüğüne doğru namaz kıldığı ve hutbede ona dayandığı, sonra minbel' yapılınca mesciddeki cemaatın duyabileceği bir sesle kütüğün feryad ettiği, Nebi (s.a.v.)'in onun yanına giderek elini sürdüğü, böylece kütüğün iniltisinin kesildiği belirtiliyor. Ve bazı sahabilerin: "Eğer Nebi (s.a.v.) ona varmasaydı kıyamete kadar kütük feryad edecekti." dedikleri belirtiliyor
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (bin Mes'ud) (r.a.)'den şöyle demiştir: Bir gece Resulullah.Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber namaz kıldım. O, ayakta o kadar durdu ki ben fena bir şey işlemeye niyetlendim. (ravisi ebu vaid demiştir ki:) Ben: Nedir o fena iş ? diye sordum. İbn-i Mes'ud (r.a.): Onu ayakta bırakıp oturmak istedim. Diğer tahric: Buhari, Müslim ve Tirmizi de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
El-Muğire (bin Şu'be) (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gece namazında ayakta o kadar durdu ki iki ayağı (veya iki baldırı) şişti. Kendisine (Aişe (r.anha) tarafından) : Ya Resulallah! Allah senin geçmiş ve gelecekteki günahlarını mağfiret etmiştir. (İbadet hususunda niçin bu derece güçlüğe katlanıyorsun?) denildi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Şükreder bir kul olmıyayım mı?» diye cevap buyurdu. Diğer tahric: Buhari, Müslim, Tirmizi ve Nesai de bunu rivayet etmişlerdir. Buhari gece namazı bahsinde Nebi (s.a.v.)'in ayaklarının namazda uzun süre ayakta durmasından dolayı şiştiğine dair açtığı babta bunu rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayakları (veya baldırları) şişene kadar (geceleyin) namaz kılardı. Kendisine: Şüphesiz Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını mağfiret eylemiştir. denilmiş- kendisi: «Ben çok şükreden bir kul olmayayım mı?» diye cevap vermiştir. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisinin senedi kuvvetlidir. Müslim, bu senedin bütün ravilerini hüccet saymıştır. Ebu Davud hariç Kütüb•i Sitte sahipIeri bu hadisi Muğire (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Tirmizi de Cabir (r.a.)'den rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabır bin Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellern)'e: Hangi namaz efdaldir? diye sorulmuş; kendisi: «Kunutu (kıyamı) uzun olan» buyurmuştur." Diğer tahric: Müslim, Tirmizi ve Ahmed de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Fatime (r.anha)'den; şöyle demiştir: Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e: Ya Resulallah! Üzerine dosdoğru durup işliyeceğim bir ameli bana haber ver dedim. Buyurdu ki: «Secdeye sarıl. Çünkü şüphesiz sen Allah Teala'ya bir secde etmezsin ki, Allah onunla seni bir derece yükseltmesin. Ve senden bir hatayı onunla düşürmesin.» Ebu Fatime (r.a.)'in hadisini başka rivayet edene rastlamadım
- Bāb: ...
- باب ...
Ma'dan bin Ebi Talha el-Yamari (r.a.)'den; şöyle demiştir: Ben, Sevban (r.a.)'a rastladım. O'na dedim ki: Allah Teala'nın beni yararlandıracağı umulan bir hadisi bana anlat. Ma'dan (r.a.) demiştir ki: Sevban (r.a.) sükut etti. Sonra ben dönüp söylediğimin mislini söyledim. O (yine) sustu. Üç defa tekrarladım. Ondan sonra Sevban (r.a.) dedi ki: Allah için secdeye sarıl (bol secde et.) Çünkü ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim. Buyurdu ki: «Allah'a secde eden bir kul yoktur ki, Allah onu secde ile bir derece yükseltmesin. Ve o secdeyle ondan bir günahı düşürmesin.» Ma'dan (r.a.h) demiştir ki: Sonra Ebü'd-Derda' (r.a.)'a rastladım. Ona da aynı dilekte bulundum. O da Sevban (r.a.)'in sözünün mislisini söyledi. Sevban (r.a.)'ın hadisini Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. Tuhfe yazarının dediğine göre Müslim, Ahmed ve Ebu Davud'un rivayetindeki Nebi (s.a.v.)'e ait hadis metninin başı şöyledir: ''.. Çok secde etmeye devam et
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade bin.es-Samit (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işitmiştir : «Allah'a bir secde eden hiç bir kul yoktur ki, Allah ona o secde ile bir hasene yazmasın, onun bir günahını silmesin ve onu o secde ile bir derece yükseltmesin. Artık çok secde ediniz.» Not: Ravi el-Velid bin Müslim'in tedlisciliği nedeniyle Ubade (r.a.)'ın hadisinin zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir. Bu hadis zevaid türündendir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Hakim ed-Dabbi (r.a.)'den; şöyle demiştir : Ebu Hureyre (r.a.) bana dedi ki: Sen şehrinin halkına vardığın zaman, benim Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şunu buyururken işittiğimi onlara haber ver : «Kıyamet günü müslüman kulun ilk hesaba çekileceği şey, farz namazdır. Eğer farz namazı tam yapmış ise (mesele yok.). Aksi takdirde : Bakınız, onun nafile namazı var mı? buyurulacak. Eğer nafilesi varsa, farz namazları ondan ikmal edilir. Sonra sair farz ameller hakkında bunun misli işlenir.» Bu hadisini Tirmizi de rivayet etmiştir. AÇIKLAMA 1426’da
- Bāb: ...
- باب ...
Temim ed-Dari (r.a.)'den rivayet edildiğine göre. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Kıyamet günü kulun ilk hesaba çekileceği şey (farz) namazıdır. Eğer farzı tam yapmış ise ona sevap sayılır. Şayet farzı tam yapmamış ise Allah Sübhanehu ve Teala meleklerine : Bakınız! Kulum için nafile namazdan bir şey bulur musunuz? Bulacağınız nafilelerle noksan bıtaktığı farzını ikmal ediniz buyuracaktır. Sonra diğer ameller buna göre ele alınır.» Diğer tahric: Müellifin iki senedIe Temim ed-Dari (r.a.)'den rivayet ettiği hadisi Ebu Davud ve Ahmed de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Selletn) şöyle buvurdu. demiştir : «Sizden birisi namaz (yani sünnet) kılacağı zaman (yerini değiştirmekten) ileri gitmekten veya geri çekilmekten veya sağına yahut soluna (çekilmekten) aciz mi kalıyor?» Diğer tahric: Ahmed, Ebu Davud ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Muğire bin Şu'be (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «İmam farz namazı kıldırdığı yerden başka bir yere geçmedikçe aynı yerde namaz kılamaz.» Diğer tahric: Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin Şibl (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üç şey'den nehiy buyurdu : Karganın gagalaması (gibi çabuk secde etmek)ten, yırtıcı hayvanın yayılışı (gibi secdede kolları yere yaymak) tan ve devenin (su çevresinde çökmek için) belirli bir yeri yurt edinmesi gibi adamın (mescidde) namaz kıldığı yeri yurt edinmesinden. Diğer tahric: Ebu Davud, Ahmed, Nesai, İbn-i Huzeyme, İbn-i Hibban ve Hakim de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Yezid bin Ebi Ubeyd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Seleme bin el-Ekva' (r.a.), kuşluk namazını kılmaya gelirdi. (Mescid-i Nebevi'deki Osman bin Affan (r.a.)'a ait) Mushaf'a yakın sütünün yanına giderek ona yakın bir yerde namaz kılardı. Ben ona : Niçin şurada namaz kılmıyorsun? diyerek mescidin bazı taraflarını işaret ederdim. O derdi ki: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i gördüm. (Namaz kılmak için) burayı arzulardı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin es-Saib (r.a.)'dan: şöyle demiştir : Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i (Mekke) Fetih günü namaz kılarken gördüm. Ayakkabılarını sol tarafına bıraktı. Diğer tahric: Ebu Davud ve Nesai de bunu rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine yöre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şövle buyurdu, demiştir : «Ayakkabılarını ayaklarından çıkarma. Eğer çıkarırsan ayaklarının arasına koy. Onları ne sağ tarafına ne arkadaşının sağ; tarafına ne de arkana bırak ki, sen aradakilere eziyet etmiyesin.» Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ebu Davud bu hadisin bir parçasını rivayet etmiştir, Bunun senedindeki Abdullah bin Said'in zayıflığı hususunda ittifak vardır