Sahih-i Buhari
...
(62) Kitāb: Peygamberin Sahabeleri
(62) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudri dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki insanlardan bir topluluk gazaya çıkacaklar ve (onlara): Aranızda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile sohbet etmiş kimse var mı, diyecekler. Onlar bu soruyu soranlara, evet diyecekler ve onlara fetih nasip olacak. Bundan sonra yine insanlar üzerinden bir zaman geçecek, insanlardan bir grup gazaya çıkacaklar. Aranızda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashdbı ile arkadaşlık etmiş olanlar var mı, denilecek. Evet, diyecekler ve onlara fetih nasip olacak. Sonra yine insanlar üzerinden bir zaman geçecek, insanlardan bir kısmı gazaya çıkacak. Aranızda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı ile arkadaşlık yapanlara arkadaşlık yapan kimse var mı denilecek, evet diyecekler ve onlara fetih nasip olacak
- Bāb: ...
- باب ...
İmran b. Husayn r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ümmetimin hayırlıları benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelecekler, sonra onlardan sonra gelecekler. İmran dedi ki: Kendi çağdaşlarından sonra iki mi yoksa üç defa mı böyle zikrettiğini bilemiyorum. Daha sonra da sizin ardınızdan şahit!ik etmeleri istenmediği halde şahitlik edecek, emanete hainlik edecek, kendilerine güvenilmeyecek. Adaklarda bulunup, adaklarını yerine getirmeyecek kimseler gelecektir. Aralarında şişmanlık da baş gösterecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "İnsanların en hayırlıları benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra onlardan sonra gelenler. Bundan sonra herhangi birileri yeminden önce şahit\ik edecek, şahitliğinden önce yemin edecek kimseler gelecektir." İbrahim dedi ki: Bizler henüz küçükken şahitlik ve verilen sözler dolayısıyla bizi dövüyorlardı. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Resulullah ashabının faziletleri" (Yuniniyye nüshasında Resulullah değil Nebi şeklindedir) Yani önce genel olarak, sonra da etraflı olarak faziletleri ele alınacaktır. Genel olarak faziletlerine dair hadisler onların hepsini kapsar. Fakat Buhari bu hususta kendi şartına uygun bazı rivayetleri kaydetmekle yetinmiştir. Kişiler hakkında kaydettiği etraflı rivayetlerden de kendi şartına uygun olan rivayetleri almıştır. "Müslüman olarak onun sohbetinde bulunan ya da onu gören kimse onun ashabındandır." Yani Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından olma adı, kendisi ile sohbette bulunan kimselerin hak ettiği bir isimdir. Sözlükte bu isim, asgari süre kadar onunla sohbette bulunanlara verilir. Örfe göre bir süre birliktelik için kullanılsa dahi bu böyledir. Aynı şekilde uzaktan dahi olsa onu gören kimseler hakkında da bu isim kullanılır. Buhari'nin sözkonusu ettiği bu tanım, Ahmed'in ve muhaddislerin cumhurunun kabul ettiği görüştür. Buhari'nin "Müslüman olarak" kaydı ile de kafir olarak onun sohbetinde bulunan ya da onu gören kimseleri kapsarnın dışına çıkarmaktadır. Bu durumda olup, onun vefatından sonra Müslüman olanlara gelince, eğer Buhari'nin "Müslüman olarak" kaydı hal ifade ediyor ise, bu nitelikte olan kimseler de yine bu kapsarnın dışına çıkmaktadır. Kuwetli görülen görüş de budur. Ancak bu tanıma karşı mu'min olarak onun sohbetinde bulunan ya da onu gören bir kimsenin bundan sonra irtidad etmesi ve bir daha da İslama dönmemesi hali ile itiraz edilmiştir. Çünkü böyle bir kimsenin sahabe olmayacağı ittifakla kabul edilmiştir. O halde bu tarife "ve bu hal üzere ölen" kaydının da ilave edilmesi gerekmektedir. 3649- "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki insanlardan bir kesim gazaya çıkacaklar ... " Bu hadisten, son dönemlerde Nebiin ashabından -if olduğunu iddia eden kimselerin iddialarının batı! olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü hayırlı oluş, cihadın devamlılığını, kafirlerin yurtlarına askerler göndermeyi de ihtiva etmektedir. Onlar da: Aranızda onun ashabından kimse var mı, diye sorunca hayır diyeceklerdir. Tabii'n hakkında aynı durum sözkonusudur. Tabii'nin tabileri hakkında da. Bütün bunlar geçmişte gerçekleşmiş olaylardır ve bu dönemlerde ise kafirlerin diyarlarına asker göndermek kesintiye uğramış bulunmaktadır. Hatta bu hususta durum aksine dönmüştür. Uzun bir dönemden bu yana bilinen ve görülen budur. Özellikle de Endülüs ülkesinde durum böyledir. Hadis ehli ashab-ı kiram'dan en son vefat edenleri tespit etmişlerdir. Mutlak olarak en son vefat eden sahabi Leys oğullarından Ebu't-Tufeyl Amil b. Vasile'dir. Nitekim Müslim bunu Sahih'inde kat'i bir ifade olarak belirtmiştir. Vefatı h.lOO yılındadır. Vefatının h.l07 ve h.11O olduğu da söylenmiştir. Bu, Nebi sallall€ıhu aleyhl ve sellem'in vefatından bir ay önce söylemiş olduğu: "Yüz yılın başında bugün yeryüzünde bulunanlardan hiçbir kimse kalmayacaktır" buyruğuna da uygun düşmektedir. 3650- "Ümmetin en hayırlıları benim çağdaşlarımdır." Hadisteki "benim karn'ımdır" ifadesi benim karn'ımda bulunanlar (yani çağdaşlarım) demektir. Çünkü karn, maksat olarak gözetilen hususlardan birisinde ortak nitelikleri bulunan ve birbirine yakın zamanlarda yaşayan aynı zamanın (çağın) insanları demektir. Bunun, çağdaşları belli bir din, bir mezhep ya da bir iş etrafında toplayan bir nebi ya da bir başkan çağında bir araya gelmiş kimseler için özellikle kullanılan bir ad olduğu da söylenmiştir. Karn, aynı zamanda zamanın belli bir süresi hakkında da kullanılır. Fakat bu sürenin sınırının ne olduğu hususunda on yıldan başlayıp, yüzyirmi yıla kadar farklı görüşler ortaya atılmıştır. Bu hadiste Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'in karnı (çağdaşları) ile kastedilenler ise ashab-ı kiramdır. Nebisallallfıhualeyhivesellem'in niteliği sözkonusu edilirken: "Ve ben Ademoğullarının karn'larının en hayırlısında Nebi olarak gönderildi" buyruğu açıklanırken geçmiş bulunmaktadır. Hadis alimlerinin ittifak ettiğine göre etbau't-tabiinden sözü kabul edilebilir kimseler arasında olup en son vefat eden kişi yaklaşık 220 yılına kadar yaşamıştır. Bu dönemde bid'atler yaygın bir şekilde ortaya çıkmaya başlamış, Mutezile'nin dili çözülmüş, felsefeciler başlarını kaldırmış, ilim ehli Kur'an'ın yaratıldığını söylesinler diye mihnete tabi tutulmuş, durumlarda ileri ölçüde değişiklikler baş göstermiştir. Durum şu ana kadar gerileyip, durmaktadır ve nihayet Nebi sallallfıhu aleyhi ve sellem'in dediği şekilde: "Yalan bundan sonra yaygınlık kazanacaktır" sözü, olduğu gibi gerçekleşmiş ve o kadar açık bir yaygınlık kazanmış ki sözleri, fiilleri, inançları kapsayacak dereceye ulaşmıştır. Yardım Allah'tandır. "Sonra onlardan sonra gelenler." Yani onlardan sonra gelecek nesiller demektir ki, bunlar da tabiindir. "Sonra onlardan so..pra gelenler" Bunlar da etbau't-tabilndir. Bu hadise göre ashab tabiOndan, tabıOn da etbau't-tabilnden daha faziletlidir. Fakat bu faziletli oluş, genel toplam bakımından mıdır yoksa tek tek fertler hakkında mıdır? Bu da araştırılması gereken bir konudur. Cumhur ikinci görüşe meyletmiştir. Birincisi İbn Abdi'l-Berr'in görüşüdür. Anlaşıldığı kadarıyla Nebi sallallfıhu aleyhi ve selle m ile birlikte ya da onun zamanında onun verdiği emir ile savaşan yahut onun için malından bir şeyler infak etmiş bulunan bir kimseye, kim olursa olsun ondan sonra gelen hiçbir kimse fazilet itibariyle denk olamaz. Bununla birlikte bunların hiçbirisini yapmayan kimseler için durum araştırma konusudur. Bunda asıl dayanak ise yüce Allah'ın: "Aranızdan fetihten önce infak edip savaşanlar (ile diğerleri) bir olmaz. Onların dereceleri fetih sonrasında infak edip savaşanlardan daha büyüktür." (el-Hadid, 10) ayetidir. İbn Abdi'l-Berr şu hadisi de delil göstermiştir: "Benim ümmetimin misali yağmur gibidir. Onun öncesi mi hayırlıdır, sonrası mı hayırlıdır bilinmez." Bu hasen bir hadis olup, çeşitli rivayet yolları vardır ve bu yollar sayesinde hadis sıhhat derecesine dahi ulaşabilir. Yine İbn Abdi'l-Berr şunu delil göstermiştir: İlk karnın (çağın) diğer çağların en hayırlısı olmasının sebebi, onların o dönemde kafirlerin çokluğu sebebiyle imanları bakımından garip oluşlarıdır. Ayrıca kafirlerin eziyetlerine sabretmiş ve dinlerine sımsıkı sarılmışlardır. Onlardan sonrakiler de dini dosdoğru uygulayıp, masiyetlerin ve fitnelerin ortaya çıkması halinde dinlerine sımsıkı sarılıp, itaat üzere sabredecek olurlarsa, onlar da o takdirde garip olurlar. Öbürlerinin (ilk nesildekilerin) amelleri artış gösterdiği gibi, o dönemlerde yaşayacak olanların amelleri de artar ve çoğalır. Buna Müslim'in Ebu Hureyre'den Nebi Efendimize merfu olarak zikrettiği şu hadis tanıklık etmektedir: "İslam garip olarak başladı ve başladığı gibi garip olarak dönecektir. Garipler ne mutlu!" Ancak İbn Abdi'I-Berr'in açıklamalarına şu şekilde cevap verilmiştir: Onun bu sözleri ashab-ı kiram'dan sonra gelecekler arasında bazı sahabelerden daha faziletli kimselerin gelmesini de gerektirmektedir. Kurtubi de bunu açıkça ifade etmiştir. Fakat İbn Abdi'l-Berr'in sözleri bütün ashab-ı kiram hakkında mutlak olarak kullanılmış değildir. O bu sözlerinde Bedir ve Hudeybiye'ye katılanların müstesna olduğunu da açıkça ifade etmiştir. Evet, cumhurun benimsemiş olduğu sahabe olma faziletine denk hiçbir am el yoktur. Çünkü sahabe olan, Resulullah sallallahu aıeyhi ve sellern'i görmüştür. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellern'e gelecek zararlara karşı onu savunmak, erken dönemde ona hicret etmek yahut ona yardımcı olmak, ondan alınmış olan şeriati bellemek ve ondan sonra gelenlere de tebliğ etmek imkanına sahip olanlara daha sonra gelen hiçbir kimse denk olamaz. Çünkü sözü geçen bu hasletlerin her birisini yerine getiren bir kimseye mutlaka ondan sonra o hasleti yapan kimsenin ecri gibi ecir verilecektir. Böylelikle onların faziletli oldukları açıkça ortaya çıkmış olmaktadır. Tartrşma noktası az önce açıklandığı üzere sadece onu görmek faziletine sahip o!{n ve başka hiçbir üstün-'t lüğü olmayan kimseler hakkındadır. Şüphesiz sözü geçen çeşitli hadislerin arası telif edilirse ... 3651- "Sonra onlardan sonra bir kavim ... (gelecektir)."(2651 nolu hadis) Bu hadis, fazilet itibariyle konumları farklı olsa dahi ilk üç karn (nesil)in sınırlandırılmasına delil gösterilmiştir. Bu da çoğunluk görülen hakkında yorumlanmıştır. Ayrıca ashab-ı kiram arasında fazilet farkı gözetmenin caiz oluşuna da delil gösterilmiştir. Bu el-Mazeri'nin görüşü olup, hadisin diğer bölümlerine dair açıklamalar daha önce Şehadetler bölümünde geçmiş bulunmaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Bera' (b. Azib) dedi ki: "Ebu Bekir r.a. (babam) Azib'den onüç dirheme bir eğer aldı. Ebu Bekir, Azib'e: Bera'ya söyle de bu eğeri (takımını) benim için taşısın, dedi. Azib ise: Hayır, sen bize Mekke'den çıkıp da müşrikler arkanızdan sizi takip ettikleri vakit Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte neler yaptığınızı anlatmadıkça kabul etmem, dedi. Ebu Bekir dedi ki: Mekke'den yola çıktık. Gece boyunca ve ertesi gün öğle vaktine kadar yolumuza devam ettik. Etrafa sığınacağım bir gölge görür müyüm diye bir göz attım. Bir kaya görüverdim, yanına gittim. Onun gölgelendirdiği bölüme baktım ve orayı hazırlayıp düzenledim. Daha sonra orada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir yer açtım. Ona: Ey Allah'ın Nebii yat, dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yattı. Sonra etrafıma bakmaya gittim. Acaba takip eden birisini görür müyüm diye. Önündeki koyunları kayaya doğru süren bir çoban görüverdim. O da bizim kayadan yararlandığımız gibi yararlanmak istiyordu. Ona: Delikanlı, sen kimin için çalışıyorsun diye sordum, o da Kureyş'ten adını verdiği bir kişi için çalıştığını söyledi. O dediği kişiyi tanıdım. Koyunlarında süt var mı, diye sordum. Evet, dedi. Peki bizim için süt sağabilir misin, diye sordum. Yine: Evet dedi. Ona süt sağmasını söyleyince, koyunlarından birisini yakaladı. Daha sonra ona memesindeki tozları silkelemesini emrettim. Sonra da ellerini silkelemesini emrettim. -O da şöyle yaptı deyip, ellerinin birini diğerine vurdu.- Benim için bir miktar süt sağdı. Reslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ağzını bir bezle kapattığım bir matara ayırmıştım. Dibi ğu}lUl1taya kadar sütün üzerine (o mataradan su) döktüm. Onu alıp, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdüm. Uyanmış olduğunu gördüm. İç ey Allah'ın Reslilü dedim. Ben hoşnut olana kadar içti. Sonra da: Ey Allah'ın Reslilü, yola koyulma zamanı geldi mi, diye sordum. Evet, diye buyurdu. Bunun üzerine yola koyulduk. Onlar (Mekkeliler) de bizi takip ediyorlardı. Atı üzerinde (bizi takip eden) Süraka b. Malik b. Cu'şum dışında onlardan kimse bize yetişemedi. Ey Allah'ın Reslilü, işte bizi takip eden birisi bize yetişti, dedim. O: Üzülme, şüphesiz Allah bizimle beraberdir dedi." (Nahl, 6. ayet-i kerime'de geçen) "turihlin" akşam getirişiniz, "tesrahlin" sabahleyin salıverişiniz, demektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekir r.a. dedi ki: "Ben Nebi ile birlikte mağaradayken ona: Eğer onlardan birisi ayağının ucuna bakacak olsa şüphesiz bizi görecektir, dedim. O da şöyle: Ey Eba Bekr üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkındaki kanaatin nedir? diye buyurdu." Tekrar: 3922 ve 4663 Fethu'l-Bari Açıklaması: "Muhacirlerin menkıbeleri ve faziletleri." Burada muhacirlerden kasıt, ensarın dışında kalanlar ile Mekke'nin fetih günü Müslüman olanlar ile sonradan Müslüman olanların dışında kalanlardır. Buna göre ashab-ı kiram üç türlüdür. Ensar, Evsliler, Hazrediler, onlarla hilfleri olanlar (kabilelerinden sayılmak üzere antlaşma yapmış olanlar) ile onların mevıalarıdır. (Köle azat etmek yoluyla kendilerine intisap edenlerdir.) "Ebu Bekir, Abdullah b. Ebi Kuhafe et-Teym'i onlardandır." Ebu Bekir'e "es-Sıdd'ik" lakabının verilmesi, Nebi sallallShu aleyhi ve sellem'i tasdik etmekteki önceliğinden dolayıdır. Ona ilk olarak bu adın verilişinin İsra gecesinin sabahı olduğu söylenmiştir. "Yüce Allah'ın: "Eğer siz ona yardım etmezseniz Allah ona yardım etmiştir" ayeti" ile musannıf, Ensarın faziletinin de sabit olduğuna işaret etmektedir. Çünkü onlar Allah Resulüne yardım etmek emrinin gereğini yerine getirmişlerdir. .\ Medine'ye gidişi esnasında Allah'ın Nebiine yardımı ise, onu maksadından geri döndürmek amacıyla takip eden müşriklerin eziyetine karşı koruması suretiyle olmuştur. Yine ayet-i kerimedeki Ebu Bekir es-Sıddik'in fazileti de dile getirilmektedir. Çünkü bu menkıbe sadece ona ait bir özelliktir. Zira bu yolculukta Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e arkadaşlık etmiş ve kendi canı ile onu korumuştu. Yüce Allah da bu ayet-i kerim e ile onun Nebiine arkadaşlık ettiğine tanıklık etmektedir. Hadis-i Şeriften Şu Hususlar da Anlaşılmaktadır 1. Tabi olan kimse tabi olduğu zata uyanıkken hizmet ettiği gibi uyuduğu vakit de onu (gelebilecek zararlara karşı) himaye eder. 2. Ebu Bekir r.a.'ın Nebi sallallShu aleyhi ve sellem'e ileri derecedeki sevgisi, ona karşı edebi ve onu kendisine tercih etmesi. 3. Yeme, içme adabı ve yenilen ve içilen şeylerin temizlenmesinin müstehap olduğu• 4. Hadisten anlaşıldığına göre matara, sufra (yiyecek çıkını) gibi araçların beraberinde götürülebileceğine, bunun tevekküle aykırı olmadığına da hadiste delil vardır. İleride Hicret bahsinde (3906 nolu hadis'te) Suraka'nın kıssası yüce Allah'ın izniyle eksiksiz olarak gelecektir. 3. NEBİ S.A.V.'İN: "EBU BEKİR'İN KAPISI DIŞINDAKİ BÜTÜN KAPILARI KAPATINIZ" HADİSİ-Kİ BUNU İBN ABBAS (NEBİ S.A.V.'DEN DİYE RİVAYET ETMİŞTİR)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudri r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslüman cemaate irad ettiği bir hutbesinde dedi ki: Şüphesiz Allah bir kulu(nu) dünya ile nezdindekilerden birisini seçmek hususunda muhayyer bıraktı. O kul da Allah'ın nezdindekileri seçti. (Ebu Said) dedi ki: Bunun üzerine Ebu Bekir ağladı. Biz de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in seçimde serbest bırakılan bir kula dair haber vermesi dolayısıyla onun niçin ağladığına hayret ettik. Meğer seçmekte serbest bırakılan kişi ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem imiş ve Ebu Bekir aramızda en bilgili olanımızmış. ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Şüphesiz sohbetinde (arkadaşlığında) ye malında kendisine karşı en çok minnettar olduğum kişi Ebu Bekir'dir. Eğer Rabbimin dışında bir halil edinecek olsaydım şüphesiz Ebu Bekir'i edinirdim. Fakat İslamın kardeşliği ve sevgisi (zaten varolan bir şeydir). Mescidde Ebu Bekir'in kapısı dışında kapatılmadık hiçbir kapı kalmasın." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Meğer Ebu Bekir bizim en bilgilimiz imiş." Malik'in rivayetinde: "Meğer Ebu Bekir onu" yani Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i yahut da sözü geçen ifadeler ile neyin kastedildiğini "en iyi bilenimiz imiş" şeklindedir. "Arkadaşlığında ve malında insanlar arasında kendisine karşı en minnettar olduğum kişi Ebu Bekir'dir" buyruğundaki "emen{: en çok minnet altında bırakmış olan; tercümede: en çok minnettar olduğum kişi)" ifadesi bağışlamak, karşılıksız vermek anlamında "el-menn" kökünden tafdil ismidir. Yani karşılıksız olarak insanlar arasında canı ve malı ile bana en fedakar davranan kişi odur. Yoksa yapılan işi hükümsüz kılan minnet altında tutmaktan gelen bir tabir değildir. "Fakat İslam kardeşliği ve sevgisi" hasıl olmuş ve var olan bir şeydir, demektir. Malik'in rivayetinde "bab: kapı" yerine "havha" lafzı kullanılmıştır ki bu da ışığın girmesi için duvarda açılan bir gedik anlamındadır. Yerden yüksek olması da şart değildir. Aşağıda olması halinde istenen yere ulaşmak için yakınlık sağladığından (içinden) girmek mümkün olur. Burada da kastedilen budur. Bundan dolayı hakkında "bab: kapı" lafzı kullanılmıştır. Fakat kapatılıp kilitlenmesi mümkün olmadıkça da böyle bir boşluğa kapı adı verilmez. "Ebu Bekir'in kapısı dışında ... " Kapatmadık hiçbir kapı bırakmayınız. Ebu Bekir'in kapısı müstesna, onu kapatmaksızın bırakınız. Hattabı, İbn Battal ve başkaları der ki: Bu hadiste Ebu Bekir'e ait açık bir, özellik bulunmaktadır. Ayrıca bunda onun halifeliği hak ettiğine dair güçlü bir işaret de vardır. Bilhassa bu husus Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayatının sonlarında sabit olmuştur. Bu da onlara Ebu Bekir dışında hiçbir kimsenin imamlık yapmamasını emrettiği vakit gerçekleşmiştir. Bazılarının iddia ettiğine göre burada "kapı" halifelikten kinayedir. Kapatılmasının emredilmesi ise, halifeliği istemekten kinayedir. Şöyle buyurmuş gibidir: Ebu Bekir dışında kimse halifeliğe talip olmasın. Onun böyle bir şeye talip olmasında bir sakınca yoktur. Nitekim İbn Hibban da bu hadisi kaydettikten sonra bu görüşe meylederek şöyle demektedir: Bu hadiste Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra halifenin Ebu Bekir olacağına delil vardır. Çünkü o: "Mescide açılan bütün gedikleri kapatınız" buyruğu ile kendisinden sonra halife olmaya dair bütün insanların ümitlerini ortadan kaldırmış olmaktadır. Hadisten Çıkan Sonuçlar Bu başlıktaki hadiste sözü geçenlerin dışında başka hususlar da anlaşılmaktadır: 1. Açıkça görüldüğü gibi Ebu Bekir'in bir fazileti, bir üstünlüğü vardır. O Nebi salı allah u aıeyhi ve selle m tarafından -sözü geçen engel olmasaydı- halil edinilmeye layık birisi idi. 2. "Halil"in, ortaklığın sözkonusu olmayacağı özel bir nitelik olduğu anlaşılmaktadır. 3. Mescitlerin önemli bir zorunluluk bulunmadığı sürece yol gibi kullanılmaktan korunması gerekir. 4. Dinleyenlerin anlama kabiliyetlerini harekete geçirmek için ve anlamak hususunda ilim adamlarının farklılıkları sebebiyle, açık ifade kullanmaksızın özel bilgiye işaret edilebilir. 5. Anlayışı itibariyle daha üstün olan bir kimse, daha alim, daha bilgili denilmeye de hak kazanır. 6.Ahirette olan iyilikleri tercih etmekle teşvik edilmektedir. 7. İyilik yapan kimseye teşekkür etmek, faziletini dile getirmek ve onu övmek yerinde bir davranıştır. 8. İbn Battal der ki: İmam olmaya (halifeliğe) adayalan bir kimsenin, -bu kıssada Ebu Bekir es-Sıddik hakkında görüldüğü gibi- bu liyakatına delil teşkil edecek özel bir üstünlük mertebesine sahip olmasına da işaret edilmektedir. 4. Nebi S.A.V.'DEN SONRA EBU BEKR'İN FAZİLETİ
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer r.a. dedi ki: "Biz insanlar (ashab) arasında Nebi zamanında kimin hayırlı olduğunun sıralamasını yapar, önce Ebu Bekir'in sonra Ömer b. el-Hattab'ın, sonra Osman b. Affan r.a.'in hayırlı olduğunu söylerdik." Tekrar: 3697 Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi sallallahu aleyhi ve sellern'den sonra Ebu Bekir'in fazileti." Kasıt, faziletteki mertebesidir. Yoksa zaman itibariyle sonralık kastedilmemektedir. Ebu Bekir'in fazileti bu başlıktaki hadisin de gösterdiği gibi, Nebi sallallahu aleyhi ve sellern'in hayatında da sabit idi. "ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında insanlar (ashab) arasında hayırlı olanların sıralamasını yapardık." Yani filan kişi filandan hayırlıdır derdik. İleride Osman radıyallahuanh'ın Menkıbeleri başlığında gelecek olan UbeyduIlah b. Ömer'in Nafi'den yaptığı rivayette şöyle denilmektedir: "Kimseyi Ebu Bekir'e denk görmezdik. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman gelir diyordu k. Sonra da ResuluIlah salı allah u aleyhi ve sellem'in (diğer) ashabını bırakır, aralarında fazilet sıralaması yapmazdık." Hadisteki: "Ebu Bekir'e kimseyi denk görmezdik" ifadesi kimsenin onun gibi olduğu kanaatini taşımazdık, demektir. Ebu Oavud'da Salim'in İbn Ömer yoluyla yaptığı rivayette şöyle denilmektedir: "ResuluIlah sallallahu aleyhi ve sellern hayatta iken Nebi sallallahu aleyhi ve sellern'in ümmeti arasında ondan sonra en faziletli kişi Ebu Bekir'dir, sonra Ömer'dir, sonra Osman'dır, derdik." Taberani bir rivayette şunu eklemektedir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu işitir fakat buna karşı çıkmaz, reddetmezdL" Hadisi şerifte Ebu Bekir ve Ömer'den sonra Osman'ın geldiği belirtilmektedir. Nitekim ehl-i sünnetin cumhurunun kabul ettiği meşhur görüş budur. Seleften bazı kimseler Osman'dan önce Ali'nin geldiği kanaatindedir. Bu kanaati kabul edenler arasında Süfyan es-Sevrı de vardır. Onun bu görüşünden döndüğü de söylenir. İbn Huzeyme ile ondan önce ve ondan sonra bir kesim de bu görüştedir. Onların biri diğerinden faziletli değildir de denilmiştir. Bununla birlikte bu başlıktaki hadis cumhurun lehine bir delildir. Beyhaki "el-İtikad" adlı eserinde Ebu Sevr'e kadar ulaşan senediyle Şafiı'den şöyle dediğini nakletmektedir: Ashab-ı kiram ve onlara tabi olanlar önce Ebu Bekir'in, sonra Ömer'in, sonra Osman'ın, sonra da Ali'nin daha faziletli olduğu hususu üzerinde icma' etmişlerdir. 5. Nebi S.A.V.'İN: "EĞER HALİL EDiNECEK OLSAYDıM ... " SÖZÜ -Kİ BUNU EBU SAİD (AZ ÖNCE GEÇEN 3654. HADİSTE) SÖYLEMİŞTİR
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Eğer bir halil edinecek olsaydım, elbetteki Ebu Bekir'i edinirdim. Fakat (o) benim kardeşim ve benim ashabımdan birisidir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Eyyub'un rivayetiyle Nebi buyurdu ki: "Eğer ben bir halil edinecek olsaydım, elbetteki onu halil edinirdim. Fakat İslam kardeşliği daha faziletlidir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ebi Muleyke dedi ki: Kufe halkı İbnu'z-Zubeyr'e dede(nin mirası) hakkında mektup yazdılar (ve sordular). O da dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in buyurduğuna gelince: "Eğer ben bu ümmetten bir halil edinecek olsaydım, elbette ki onu edinirdim dediği zat, onu (yani dedeyi) baba gibi değerlendirmiştir. " Kastettiği kişi Ebu Bekir'dir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Cubeyr b. Mut'im, dedi ki: "Bir kadın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. Ona daha sonra yanına dönmesini emretti. Kadın -Sanki ölümü kastedercesine-: Ne dersin, gelir de seni bulamazsam (ne yapayım) dedi. Resulullah: Beni bulamazsan Ebu Bekir'e git, diye buyurdu." Tekrar: 7220 ve
- Bāb: ...
- باب ...
Ammar'dan dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i beraberinde sadece beş köle, iki kadın ve Ebu Bekir'den başka kimse yokken gördüm." Bu Hadis 3857 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'd-Derda r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında oturuyordum, aniden Ebu Bekir'in -elbisesinin eteğini diz kapağı görününceye kadar toplamış olarak- geldiğini gördüm. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Sizin bu arkadaşınız tartışmış bulunuyor. Ebu Bekir selam vererek: Ey Allah'ın Resulü dedi. Benimle Hattab'ın oğlu arasında bir anlaşmazlık oldu. Ben de acelecilik ederek ona bir şeyler söyledikten sonra pişman oldum. Beni affetmesini istediğim halde kabul etmedi. Ben de senin yanına geldim. Allah Resulü: -Üç defa- Allah sana mağfiret etsin ey Ebu Bekir, dedi. Daha sonra Ömer pişman oldu, Ebu Bekir'in evine gitti ve: Ebu Bekir burada mıdır, diye sordu. Hayır, dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellemin yanına gitti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in (kızgınlığından) yüzünün rengi değişmeye başladı. Hatta Ebu Bekir korktu, bunun üzerine dizleri üzerine çökerek: Ey Allah'ın Resulü dedi. Allah'a yemin ederim ben daha çok haksızlık yaptım. Bu sözlerini iki defa tekrarlayınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Allah beni size (Nebi olarak) gönderdi. Sizler, yalan söylüyorsun dediniz. Ebu Bekir ise doğru söylüyor dedi, canıyla, malıyla beni koruyup gözetti. Benim arkadaşımı bana bırakmayacak mısınız (onu rahatsız edecek şeyler yapmaktan vazgeçmeyecek misiniz), sözünü iki defa tekradadı ve bundan sonra onu rahatsız edecek bir şey yapılmadı." Bu Hadis 4640 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. eı-As r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisini Zatu's-Selasil'e gönderdiği askeri birliğin kumandanı olarak tayin etmişti. Onun yanına vardım, en sevdiğin insan kimdir, diye sordum. O: Aişe'dir dedi. Erkeklerden (kimdir), dedim. Babasıdır dedi. Sonra kimdir, diye sordum. Sonra Ömer b. el-Hattab'dır dedi ve başka kimseleri saydı." Bu Hadis 4358 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Bir çoban koyunlarının yanıbaşında bulunuyor iken bir kurt üzerine saldırarak koyunlar arasından bir koyun aldı. Çoban onun arkasına takıldı. Kurt ona dönerek: Benden başka çobanının bulunmayacağı bir gün olan kıyamet gününde onu kim kurtaracak? Yine bir adam bir ineğin üzerine yük yüklemiş sürerken inek ona dönüp onunla konuştu ve dedi ki: Ben bunun için yaratılmadım, ben yeri sürmek için yaratıldım. İnsanlar: Subhanallah dediler (ve hayretlerini ifade ettiler.) Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Şüphesiz buna ben, Ebu Bekir ve Ömer b. el-Hattab r.a. iman ediyoruz, diye buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: "Ben uyurken rüyada kendimi üzerinde kovası bulunan bir kuyunun başında gördüm. O kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çektim. Daha sonra Ebu Kuhafe'nin oğlu (Ebu Bekir) kovayı benden aldı, o da onunla bir ya da iki kova çekti. Çekişinde bir parça zayıflık da vardı. Allah onun zayıflığını gidersin. Daha sonra bu büyükçe bir kovaya dönüştü. Onu İbnu'l-Hattab aldı. İnsanlar arasında Ömer'in çekişi gibi çeken bir dahi görmedim. Nihayet insanlar etrafında yerleştiler. " Bu Hadis 7021, 7022 ve 7475 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kim kibirlenerek elbisesini çekecek olursa kıyamet gününde Allah ona bakmayacaktır. Ebu Bekir dedi ki: Gereken dikkati göstermeyecek olursam elbisemin iki ucundan birisi gevşeyebiliyor. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Sen bu işi büyüklenmek için yapmazsın diye buyurdu." Musa dedi ki: Ben Salim'e: Abdullah: "Kim izarını çekerse" diye mi zikretti, diye sordum. O: Ben onun ancak "elbisesini" derken işitmişimdir, dedi. Bu Hadis 5783,5784,5791 ve 6062 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Her kim Allah yolunda herhangi bir şeyden iki avuç infak ederse cennetin kapılarından: Ey Allah'ın kulu bu (daha) hayırlıdır diye davet edilir. Namaz ehlinden olan kimse namaz kapısından davet olunur. Cihad ehlinden olan kimse cihad kapısından çağrılır. Sadaka ehlinden olan kimse sadaka kapısından davet edilir. Oruç ehlinden olan kimse oruç kapısından ve reyyan kapısından çağırılır: Ebu Bekir dedi ki: Bu kapılardan (herhangi birisinden) davet edilen için herhangi bir sıkıntı olmaz. Devamla dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, acaba bir kimse bütün bunlardan davet olunur mu? Şöyle buyurdu: Evet, umarım -ey Ebu Bekirsen de onlardan olursun
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi s.a.v.'in zevcesi Aişe r.a.a'dan rivayete göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat ettiğinde Ebu Bekir, es-Sunh denilen yerde idi. -(Ravilerden) İsmail: eı-Aliye 'yi kastetmektedir, demiştir.- Ömer ayağa kalkıp: Allah'a yemin ederim, Resulullah ölmedi, demeye koyuldu. Aişe dedi ki: Ve Ömer, Allah'a yemin ederim (o an için) içimde başka bir kanaat doğmamıştı, dedi. (Ömer sözlerine şöyle devam etmişti): Andolsun Allah onu gönderecek ve o bir takım kimselerin ellerini ve ayaklarını kesecektir. Derken Ebu Bekir geldi. Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in (yüzünün) üzerini açtı, onu öptü ve: Anam babam sana feda olsun dedi. Hayatta iken de hoştun, vefat etmiş halinle de hoşsun. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, Allah ölümü sana iki defa tattırmayacaktır. Daha sonra dışarı çıktı ve: Ey yemin eden kişi yavaş ol, dedi. Ebu Bekir konuşmaya başlayınca Ömer oturdu." [-3668-] "Sonra Ebu Bekir Allah'a hamd-u sena edip dedi ki: Dikkat edin, kim Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellemle ibadet ediyor idiyse şüphesiz Muhammed ölmüş bulunuyor. Kim de Allah'a ibadet ediyorsa muhakkak Allah haydır, ölmez. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir."[Zümer, 30] "Muhammed ancak bir resuldür. Ondan önce resuller gelip geçmiştir. Şimdi eğer o ölür ya da öldürülürse siz ökçelerinizin üzerine gerisin geri mi döneceksiniz.? Kim ökçelerinin üzerine gerisin geri dönerse asla Allahla hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır."[Al-i İmran, 144] Oradakilerin hepsi içlerini çeke çeke ağlamaya başladılar. Ensar Ben-i Saide Sakifesinde Said b. Ubade'nin etrafında toplanarak: Bizden bir emir, sizden bir emir (olsun) dediler. Yanlarına Ebu Bekir, Ömer b. el-Hattab ve Ebu Ubeyde b. el-Cerrah gitti. Ömer konuşmak istediyse de Ebu Bekir onu susturdu. Ömer (sonraları) şöyle derdi: Allah'a yemin ederim konuşmak isteyişimin tek sebebi uygun görüp beğendiğim bir konuşma tasarlamış olmamdl. Ebu Bekir'in bunu ifade edemeyeceğinden korkmuştum. Daha sonra Ebu Bekir konuşunca insanların en belağatlisi olarak konuştu. Sözleri arasında şunları da söyledi: Bizler emirleriz, sizler de vezirlersiniı. Hubab b. el-Munzir: Hayır, Allah'a yemin ederim böyle yapmayınız. Bizden bir emir, sizden bir emir (olsun), dedi. Ebu Bekir dedi ki: Hayır bizler emirleriz, sizler vezirlersiniz. Çünkü onlar hane olarak Arapların en üstünleri, soy sop olarak Arapların hususiyetlerini kendilerinde en çok toplayanlardır. Bu sebeple ya Ömer'e, ya da Ebu Ubeyde'ye bey'at ediniz. Bunun üzerine Ömer: Hayır, sana bey'at ederiz, sen bizim efendimiz, bizim en hayırlımız, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in de aramızda en sevdiği kişisin. Ömer elini yakalayarak ona bey'at etti, arkasından diğer insanlar da ona bey'at etti. Oradakilerden birisi: SaId b. Ubade'yi öldürdünüz deyince, Ömer: Onu öldüren Allahltır ,dedi." [-3669-] Aişe r.anha dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gözleri yukarı doğru baktı, sonra da -üç defa-: Fi’r-Refiki’l a’la (En yüce dost) la beraber dedi ve (ravilerden el-Kasım b. Muhammed b. Ebi Bekr es-Sıddik) hadisin geri kalan kısmını nakletti. (Aişe) dedi ki: O gün ikisinin söyledikleri her bir sözü Allah mutlaka faydalı kıldı. Ömer aralarında münafıklar da varken insanları korkuttu ve bununla Allah onları geri çevirdi." [-3670-] "Sonra andolsun Ebu Bekir insanlara hidayeti göstermiş, onlara üzerlerindeki hakkın ne olduğunu öğretmişti. Böylelikle onlar onunla birlikte çıktıklarında: "Muhammed ancak bir resuldür. Ondan önce resuller geçip gitmiştir ... Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır."[Al-i İmran, 144] ayetini okuyarak çıktılar
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. el-Hanefiyye dedi ki: "Ben babama sordum. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra insanların hayırlısı kimdir? O: Ebu Bekir'dir dedi. Sonra kimdir, diye sordum, sonra Ömer'dir dedi. Daha sonra Osman'dır diyeceğinden korktuğum için: Sonra sen misin deyince: Ben ancak Müslümanlardan bir adamım, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.a. dedi ki: "Seferlerinden birisinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte çıktık. Nihayet biz Beyda'da ya da ordugahta iken bir gerdanlığım koptu. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu aramak üzere kaldı, onunla birlikte bulunanlar da kaldı. Bir suyun yanı başında da değillerdi. Beraberlerinde su da yoktu. Orduda bulunanlar Ebu Bekir'e gelerek: Aişe'nin yaptığını görmez misin, dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i de onunla beraber diğer insanları da alıkoydu. Üstelik su kenarında da değiller, beraberlerinde su da yok. Ebu Bekir geldi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de başını uyluğumun üzerine koymuş uyumuştu. Resulullahı da, diğer insanları da alıkoydun dedi. Üstelik suyun başında olmadıkları gibi beraberlerinde su da yok. Aişe dedi ki: (Babam) bana sitem etti ve Allah'ın söylemesini dilediği şeyleri söyleyip durdu. Eliyle böğrümden dürtmeye koyuldu. Hareket etmekten beni alıkoyan tek sebep de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in başını uyluğumun üzerine koymuş olması idi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem insanlar susuz olarak sabahı edinceye kadar uykusuna devam etti. Yüce Allah da teyemmüm ayetini: "...teyemmüm ediniz."[Nisa, 4] diye buyurarak indirdi. Useyd b. el-Hudayr dedi ki: Ey Ebu Bekir hanedanı, bu sizin ilk bereketiniz değildir. Aişe dedi ki: Yolculukta üzerine bindiğim çökmüş deveyi kaldırınca gerdanlığı onun altında bulduk
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrı r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Ashabıma sövmeyiniz. Sizden herhangi bir kimse Uhud dağı kadar altın infak edecek olsa dahi onlardan herhangi birisinin bir mud veya onun yarısı kadar (infak)ına ulaşmaı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa el-Eş'arı'den rivayete göre o evinde abdest aldıktan sonra dışarı çıktı. (Kendi kendime) dedim ki: Andolsun Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanından ayrılmayacağım. Bir gün boyunca onunla beraber olacağım, dedi. Mescide geldi, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i sordu. Dışarı çıktı, dediler ve şu tarafa doğru gittiğini söylediler. Ben de onun arkasından gittim. Onu sorup durdum. Nihayet Eris kuyusun(un bulunduğu bahçey'e girdi. Ben de kapının yanında oturdum. -Kapısı hurma dallarındandı.- Nihayet Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ihtiyacını gördü, sonra abdest aldı. Yanıbaşında durdum. Onun Eris kuyusunun başında oturduğunu gördüm. Kuyunun ağzının ortasına oturdu ve baldırlarını açarak kuyuya sarkıttı. Ona selam verdikten sonra geri çekildim, kapının yanında oturdum. Andolsun bugün Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kapıcısı olacağım, dedim. Ebu Bekir geldi, kapıyı itti. Bu kim, dedim. Ebu Bekir dedi. Biraz bekle, dedim. Sonra gittim. Ey Allah'ın Resulü Ebu Bekir izin istiyor, dedim. O: Ona izin ver ve onu cennetle müjdele, dedi. Ben de yanına geldim ve Ebu Bekir'e: Gir, hem Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem seni cennetle müjdeliyor, dedim. Ebu Bekir girdi, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sağ tarafına kuyunun ağzında oturdu ve o da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı gibi ayaklarını kuyuya sarkıttı ve baldırlarını açtı. Daha sonra geri döndüm ve oturdum. (Evden çıkmadan) kardeşimi abdest alsın ve bana yetişsin diye bırakmıştım. (Kendi kendime) dedim ki: Eğer Allah filan hakkında --kardeşini kastediyor-- hayır murad etmişse onun buraya gelmesini sağlar. Bir de baktım ki birisi kapıyı oynatıyor. O kim dedim, Ömer b. el-Hattab dedi. Ben biraz bekle dedim. Sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gittim. Ona selam verdim. Ömer geldi, izin istiyor, dedim. Ona izin ver ve onu cennetle müjdele, dedi. Ben de gelip içeri gir, dedim. Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem seni cennetle müjdeledi. O da içeri girdi. Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte kuyunun ağzı başında sol tarafına oturdu ve o da ayaklarını kuyuya sarkıttı. Sonra geri döndüm yine oturdum. (Kendi kendime): Allah filan hakkında hayır murad ettiyse onun buraya gelmesini sağlar, dedim. Birisi gelip kapıyı oynattı. O kim dedim. Osman b. Affan dedi. Biraz bekle dedim. Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gelerek ona haber verince şöyle buyurdu: Ona izin ver ve ona isabet edecek bir bela üzerine onu cennetle müjdele. Ben de yanına geldim ve ona: İçeri gir dedim. Ayrıca Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sana isabet edecek bir bela üzerine seni cennetle müjdeliyor. O da içeri girdi. Kuyunun ağzının dolmuş olduğunu görünce onun karşısında diğer tarafta oturdu. Şerik b. Abdullah dedi ki, Said b. el-Müseyyeb dedi ki: Ben bunu onların kabideri diye tevil ettim." Bu Hadis 3693, 6216, 7079, 7262 numara ile gelecektir. Diğer tahric edenler: Tirmizî, Menakîb; Müslim, Fedail-üs Sahabe Tirmizî dediki: Bu hadis hasen sahihtir. Değişik bir şekilde Ebû Osman en Nehdî tarafından da rivâyet edilmiştir. Bu konuda Câbir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile birlikte Uhud'a çıktılar. Onlar üzerinde iken Uhud sarsıldı. Sağlam dur Uhud! Çünkü senin üzerinde bir nebi, bir sıddik ve iki şehit vardır, diye buyurdu." Bu Hadis 3686 ve 3699 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bir kuyunun başında su çekiyor iken yanıma Ebu Bekir ve Ömer geldi. Ebu Bekir benden kovayı aldı. Su çekmesinde bir parça zayıflık olmakla birlikte bir ya da iki kova çekti. Allah ona mağfiret buyurasıca. Daha sonra Hattab'ın oğlu kovayı Ebu Bekir'in elinden aldı. Elinde büyük bir kovayla döndü. Ben insanlar arasında onun çekişi gibi çeken bir başkasını daha görmedim. O kadar su çekti ki nihayet insanlar etrafında yerleşti." Vehb dedi ki: (İnsanlar etrafına yerleşti anlamı verilen) el-atan kelimesi, develerin çöktükleri yer demektir. Nihayet develer suya kandı ve çöktü, demek istemektedir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a. dedi ki: "Ben bir topluluk arasında ayakta duruyorken Ömer b. el-Hattab'a -teneşiri üzerine yerleştirilmiş iken- dua ettiler. Bir de ne göreyim, arkamdan bir adam dirseğini omzumun üzerine koymuş şöyle diyordu: Allah sana rahmet eylesin. Gerçekten ben Allah'ın seni iki arkadaşın ile birlikte kılacağını ümit ediyorum. Çünkü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i: Ben, Ebu Bekir ve Ömer ile şöyle idik. Ben, Ebu Bekir ve Ömer şunu yaptık. Ben, Ebu Bekir ve Ömer gittik dediğini çokça işitirdim. Gerçekten ben Allah'ın seni onlarla birlikte bir araya getireceğini ümit ederim. Dönüp baktığımda onun Ali b. Ebi Talib olduğunu gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Urve b. ez-Zubeyr dedi ki: "Ben Abdullah b. Amr'a müşriklerin ResuIullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yaptıkIarı en ağır muameIenin ne oIduğunu sordum. Dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem namaz kıIarken Ukbe b. Ebi Muayt'ın yanına geIdiğini gördüm. Ridasını onun boynuna doIadı ve boğazını o ridası ile aIabildiğine sıktı. Ebu Bekir geIdi ve onu Allah ResuIünün üzerinden itip uzakIaştırarak: "SizIer -Rabbinizden size apaçık deliller getirmiş oIduğu haIde- Rabbim Allah'tır dediği için bir adamı mı öIdüreceksiniz?"[Mu'min, 28] dedi." Bu Hadis 3856 ve 3815 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: 3659- "ÖIümü kastedereesine: Gelir de seni buIamazsam" hadisinden, Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'in vermiş oIduğu sözIerin kendisinden sonra halifelik makamına gelenIer tarafından yerine getirilmesinin bir görev oIduğu anIaşılmaktadır. Ayrıca bu hadis, Şia'nın Nebi efendimizin Ali ile Abbas'ın halife tayin edilmesine dair açık nassının ve ifadeIerinin buIunduğu şeklindeki iddiaIarı da reddetmektedir. İleride yüce AlIah'ın izniyIe Ahkam bahsinde İstihIaf (halifenin tayini) başlığında buna dair bir kısım açıkIamalar geIecektir. 3660- "Beş köIe, iki kadın ve Ebu Bekir" ifadeIerinde sözü geçen köIeIer: BilaI, Zeyd b. Harise, Ebu Bekir'in azatlısı Amir b. Fuheyre bunIar arasındadır. Amir ilk zamanIarda, Ebu Bekir ile MüsIüman oImuştur. Taberanl'nin Urve yoIuyIa nakIettiği rivayetine göre Allah için azaba uğratıIanlardan idi. Ebu Bekir onu satın alıp aza d etmişti. (DördüncüIeri) Safvan b. Umeyye b. Halef'in köIesi Ebu Fukeyhe'dir. İbn İshak'ın nakIettiğine göre o da BilaI MüsIüman oIunca MüsIüman oImuş, Umeyye ona işkence etmiş, Ebu Bekir onu satın aIarak hürriyetine kavuşturmuştur. Beşinci köIenin de Şukran diye açıkIanması ihtimali vardır. İki kadının biri Hatice, diğeri ise Ümmü Eymen ya da Sumeyye'dir. Bu hadisten anIaşıIdığına göre, Ebu Bekir kayıtsız ve şartsız oIarak Müslüman olan ilk hür kişidir. Fakat Ammar'ın bundan maksadı Müslümanlığını açığa vuranlar arasındakileri saymaktır. Yoksa o dönemde İslam'a girmiş bir topluluk vardı. Fakat akrabalarından Müslüman olduklarını gizliyarlardı. 3661- "Yüzünün rengi değişti" öfkeden yüzünün parlaklığı gitti. "Nihayet Ebu Bekir korktu." Muhammed b. el-Mubarek "Resulullah sallalltıhu aleyhi ve sellem'in Ömer'e hoşuna gitmeyecek bir şey yapacağından korktu" ibaresini ilave etmektedir. "Dizleri üzerine çöktü." Hadisten Çıkarılan Sonuçlar 1.Ebu Bekir bütün ashabtan daha faziletlidir. 2. Fazilet sahibinin kendisinden daha faziletli olan kimseyi öfkelendirmemesi gerekir. 3. Kişiyi yüzüne karşı övmek caizdir. Ancak onun fitneye düşmesinden ve gurura kapılmasından emin olmak gerekir. 4. Beşeri tabiatı gereği olarak öfke bazen insanı daha uygun olanın dışında bir işi işlemeye itebilir. Fakat dinde fazilet sahibi olan kimsenin daha uygun olana dönmekte de elini çabuk tutması gerekir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Takva sahiplerine şeytandan bir vesvese geldiğinde iyice düşünürler. Bakarsın ki onlar görüp bilmişler bile."[A'raf 201] 5. Nebi sallalltıhu aleyhi ve sellem'in dışındaki bir kimse faziletin en ileri derecesine ulaşsa dahi masum değildir. 6.Zulmedilen kimseden bağışlanma ve helallık dilemek müstehaptır. 7. Arkadaşına kızıp öfkelenerek onu babasına ya da dedesine nispet edip kendi adını anmayabilir. Çünkü Ebu Bekir, Ömer'den kızarak geldiğinde: "Be_ nimle Hattab'ın oğlu arasında bir şeyler oldu" demiş ve ondan adı ile sözetmemiştir. Bunun bir benzeri de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in: "Şunu bilin ki Ebu Talib'in oğlu eğer onların kızlarını nikahlamayı istiyorsa ... " sözü de buna benzemektedir. 8. Diz kapağı, avret değildir. 3663- "Seb' (tercümede kıyamet) günü" maksat, bilinen hayvandır (arslan). İbnu'l-Cevzı der ki: Yani arslan koyunu yakaladığı takdirde onu arslandan kimse kurtaramaz. İşte o vakit benden başkası da ona çobanlık yapmaz. Yani sen ondan kaçarsın, fakat ben ona yakın olurum, ondan artanı da ben yerim. ed-Davudi der ki: Yani arslanın onu kapacağı gün onun yardımına kim koşabilir? Sen o arslandan kaçar gidersin, o da koyundan istediğini alır. Ben de geri kalırım. İşte'o vakit onun benden başka çobanı olmaz. Bir diğer açıklamaya göre bu, fitneler ile meşgulolunacağı vakit olacaktır. O zaman koyunlar ihmal edilecek, yırtıcı hayvanlar onları kapıp gidecek, kurt da onlarla baş başa kalacağından ötürü koyunların çobanı gibi görülecek. "Bir adam bir inek sürerken" buna dair açıklamalar daha önce Muzaraa bölümünde geçmiş bulunmaktadır. (2324 nolu hadiste) 3666- "Senin onlardan olacağını ümit ederim." İlim adamları derler ki: Allah tarafından ve Nebii tarafından kullanılan "ümit etmek", o şeyin fiilen tahakkuk edecek olması demektir. Bu açıklama ile hadis, Ebu Bekir'in faziletlerini zikreden hadisler arasına girmektedir. Hadisten Çıkarılan Bazı Sonuçlar 1. Herhangi bir işi çokça yapan bir kimse onunla tanınır. İyilik amellerinin bütün çeşitleriyle aynı kişide aynı seviyede bulunması pek nadirdir. Melekler, Adem oğulları arasındaki salih insanları sever ve onlardan dolayı memnun olurlar. 2.İnfak ne kadar çok olursa fazileti o kadar çoktur. 3. Dünya da da, ahirette de hayr temenni etmek istenen bir şeydir. 3667- "Allah sana iki ölüm tattırmayacaktır." Buna dair açıklamalar Cenazeler bahsinin baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır. Kabil'de hayatın olduğunu kabul etmeyenler buna delil diye yapışmışlardır. Ancak kabil' hayatını kabul eden ehl-i sünnet adına bunlara şöyle cevap verilmiştir: Maksat, Ömer'in şu sözleriyle ifade ettiği ve kaçınılmaz olan ölümün ikinci bir defa sözkonusu olmayacağını vurgulamaktır: "Allah, dünyada onun öldüğünü söyleyenlerin ellerini kessin diye gönderecektir." Halbuki bunda berzahda meydana gelecekler ile alakalı bir ifade bulunmamaktadır. Bundan daha güzel bir cevap şudur: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in kabil'deki hayatından sonra ölüm sözkonusu olmayacaktır. Aksine o hayatta kalmaya devam edecektir. Nebiler de kabirlerinde diridirler. "İki ölüm" anlamındaki lafzın tarif harfiyle zikredilmesindeki hikmet de muhtemelen budur. Ebu Bekir r.a.'ın: "Allah sana iki ölümü (el-meyteteyn) tattırmayacaktır" sözü, Nebiler dışında sözkonusu olan, bilinen ve meşhur olan iki ölümü tattırmayacaktır. Hadisten anlaşıldığına göre Ebu Bekir'in ilmi Ömer'den ve ondan daha aşağıdaki mertebede bulunanlardan daha fazla idi. Aynı şekilde böyle büyük bir hadise karşısındaki sebatı dolayısıyla onlardan üstündür. "Ey yemin eden kişi yavaş ol!" Acele etme (dedi). Cenazeler bölümündeki rivayet yolunda, "Ebu Bekir'in dışarı çıktığında Ömer'in insanlar ile konuşmakta olduğu, bunun üzerine ona: Otur dediği halde oturmadığı, Ebu Bekir'in şahadet getirmesi üzerine insanların Ömer'i terk ederek ona yöneldikleri" belirtilmektedir .. 3668- "Herkes hıçkırarak ağladı." Ses çıkarmadan ağladı, diye de açıklanmıştır. "Ömer dedi ki: Hayır, sana bey'at ediyoruz. Çünkü sen bizim efendimiz, bizim en hayırlımızsın, aramızda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in en sevdiği kişi sensin." Bazı raviler bu hadisin bu kadarını münferid olarak rivayet etmişlerdir. Bunu da Tirmizi rivayet etmiştir. Ömer, Ebu Bekir'e: "Sen bizim efendimizsin ... dedi." Bunu da İbn Hibban rivayet etmiş olup, bu konuda bu hadisten daha açık bir delildir. "Birisi: Sa'd b. Ubade'yi öldürdünüz, dedi." Az kalsın onu öldürecektiniz, demektir. Yüz çevirmekten ve onu desteklememekten kinaye olduğu da söylenmektedir. Ancak Musa b. Ukbe'nin, İbn Şihab yoluyla naklettiği rivayetteki ifadeler bu açıklamayı reddetmektedir: "Ensardan birisi: Sa'd b. Ubade'ye dikkat ediniz, onu ezmeyiniz, deyince Ömer: Onu öldürün, Allah onun canını alsın, dedi." Evet, Ömer gerçek manasıyla onun öldürülmesini kastetmemiştir. "Allah onun canını alsın" ifadesi de ona bir bedduadır. Birinci açıklamaya göre ise bu onun ihmal edilmesi ve ondan yüz çevirilmesine dair haber vermek anlamındadır. Malik'in rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Ben öfkeli halimle: Allah Sa'd'ın canını alsın, çünkü o bir şerre ve fitneye sebep olan bir kişidir, dedim." İbnu't-Tın der ki: Ensarın: "Bizden bir emir, sizden bir emir olsun" demeleri, Araplar arasında herhangi bir kabilenin başına kendisinden olmayan bir kimsenin emir olmadığı şeklindeki adeti bildiklerinden dolayıdır. Fakat onlar: "İmamlar Kureyş'tendir" hadisini işitince bu kanaatlerinden vazgeçtiler ve boyun eğdiler. Derim ki: "İmamlar Kureyş'tendir" hadisinin bu lafızia kimin tarafından rivayet edildiğine dair açıklamalar ileride Ahkam bölümünde gelecektir. Ensarın: "Bizden bir emir, sizden bir emir olsun" sözü Nebi salı allah u aleyhi ve sellem'in bir halife tayin etmediğine delil gösterilmiştir. İleride geleceği üzere Ömer de bunu açıkça ifade etmiştir. Kurtubı, el-Müfhim adlı eserinde şöyle demektedir: Eğer Muhacir1erden ve Ensardan herhangi bir kimse, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in muayyen bir kimsenin halifeliğine dair açık bir ifade kullandığını bilen olsaydı, hiç şüphesiz bu hususta anlaşmazlığa düşülmez ve bu konu üzerinde görüşme yapmazlardı. Devamla der ki: Ehl-i sünnetin cumhurunun görüşü budur. Bunun Ebu Bel;ir'in halifeliğini açıkça bildirdiğini söyleyenler ise bu hususta onun imamlığı daha bir hak ettiği, halifelik makamına getirilmeye daha bir layık olduğu anlamının çıkartılmasını gerektiren genel bir takım usullere ve halden çıkartılan bir takım karinelere dayanırlar. Derim ki: Ebu Bekir'in hayatı ile ilgili (tercümesi) açıklamalar yapılırken bunların bir kısmı geçmiş bulunmaktadır. Bunların bir diğer kısmı da yüce Allah'ın izniyle Meğazi bölümünün sonlarında Nebi Efendimizin vefatı anlatılırken gelecektir.(4445 nolu hadiste) 3671- "Babama insanların en hayırlısı kimdir, diye sordum." Muhammed b. Suka'nın Münzir'den, onun Muhammed b. Ali'den naklettiği rivayetinde şöyle denilmektedir: "Babama: Babacığım Resulullah sallallahu aleyhi ve sellern'den sonra insanların en hayırlısı kimdir, diye sordum. O, bilmiyor musun oğlum, dedi. Ben, hayır deyince, Ebu Bekir'dir dedi." Bunu Darakutnı rivayet etmiştir. el-Hasen b. Muhammed b. el-Hanefiyye'nin babasından rivayetinde de: "Subhanallah, e\.Tladım Ebu Bekir'dir, dedi" şeklindedir. Kurtubı, el-Mufhim adlı eserinde özetle şunları söylemektedir: "el-Fedail" lafzı fadile'nin çoğulu olup, kendisi sebebiyle ona sahip olanın şerefinin ve mevkiinin yükseldiği güzel haslet demektir. İster hak, ister halk nezdinde olsun. (Fazilet) birincisine ulaştırmadığı takdirde, ikincisine itibar edilmez. Filan kişi faziletlidir dediğimiz takdirde, bu onun Allah nezdinde belli bir yeri vardır demektir. Böyle bir bilgiye ancak Resulullah'tan gelen bir nakil ile ulaşılabilir. Ondan gelen bu nakil eğer kat'i ise biz de bu hususta bunu kat'i olarak biliriz. Zanni ise gereğince amel ederiz. Eğer bu hususta bir haber bulamayacak olursak yüce Allah'ın hayır işlemek hususunda yardımcı olduğunu ve hayır işlemenin sebeplerini kolaylaştırdığını gördüğümüz kimse için şeriatte bu hususta varid olmuş deliller dolayısı ile onun böyle bir mevkiye kavuşacağını da ümit ederiz. (Kurtubi devamla) dedi ki: Bu husus böylece anlaşıldığına göre, ehl-i sünnet arasında kat'i olarak bilinen husus Ebu Bekir'in fazilette ilk sırada olduğu, ona an sonra da Ömer'in geldiğidir. Ama ikisinden sonra kimin geldiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Cumhur Osman'ın önceleneceği kanaatindedir. Malik'ten bu hususta kanaat belirttiği nakledilmemiştir. Mesele idihadı bir meseledir. Dayanağına gelince; bu dört kişiyi yüce Allah Nebiine halifelik etsinler ve dinini dosdoğru uygulasınlar dfye seçmiştir. Bu sebeple onun nezdil1de onların konumu halifelik sıralarına göredir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 3673- "Eğer sizden herhangi bir kimse ... " hadisinde ilk olarak "ashabım" sözü ile özel bir takım ashabı olduğu hissettirilmektedir. Yoksa hitap zaten ashaba idi. Ayrıca "sizden biriniz ... infak etse" diye buyurmuştur. Bu da yüce Allah'ın: "Aranızdan fetihten önce infak edip savaşanlar (diğerleriyle) bir olmaz."[Hadid, 10] buyruğunu hatırlatmaktadır. Bununla birlikte Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'e yetişmiş ve bu şekilde ona hitap etmiş bazı kimselere, kendilerinden önce gelenlere ağır sözler sarfetmelerinin yasaklanmış olması, Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'e yetişmeyip, onunla muhatap olmamış kimselerin kendilerinden öne geçmiş olanlara ağır sözler söylemelerinin yasaklanmış olmasının öncelikli olmasını gerektirmektedir. Burada hitab, ashabtan başkasınadır. Maksat sadece zihinselolarak var olacakları sayılan Müslümanlardır. Böylelikle ileride var olacaklar fiilen var olmuş gibi sözkonusu edilerek bunun gerçekleşeceğinin kesin olarak ifade edilmesi cihetine gidilmiştir, diyen kimseler yanılmaktadır. Bu görüşe yapılan itiraz şöylece açıklanır: Aynı rivayette açıkça muhatap olanın Halid b. el-Velid olduğu da ifade edilmektedir. O ise ittifakla o dönemde fiilen var olan ashab-ı kiram'dan idi. Beydavı der ki: Hadisin anlamı şudur: Sizden herhangi bir kimse Uhud kadar altın infak etse, onlardan herhangi birisinin bir mud ya da onun yarısı kadar buğday infak etmesinin faziletine ve ecrine erişemez. Bu farklılığın sebebi ise, infakı daha faziletli olanın daha ihlaslı ve niyetinin daha samimi oluşudur. Derim ki: Daha faziletli oluşta bundan da daha büyük bir sebep, o infaka duyulan ileri derecedeki ihtiyaçtır. İnfak sebebiyle daha faziletli oluşa işaret etmek suretiyle savaş sebebiyle de daha faziletli oluşa işaret etmiş olmaktadır. Nitekim ayet-i kerime'de: "Fetihten önce infak edenler ve savaşanlar" [Hadid, 10] diye bu" yurulmaktadır. Burada da sözünü ettiğim sebebin önemine işaret edilmektedir. Çünkü Mekke'nin fethinden önce infak ve kıta! pek büyük bir işti. Buna sebep ise ona olan ileri derecedeki ihtiyaç ile buna önem verenlerin azlığı idi. Oysa bundan sonra ortaya çıkan durum böyle değildir. Çünkü Müslümanlar Mekke'nin fethinden sonra çoğaldılar ve insanlar Allah'ın dinine büyük kalabalıklar halinde girmeye başladılar. Elbetteki bu dönemde yapılanlar öncekilerin değerine ulaşamaz. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Tamamlayıcı Bir Bilgi: Ashaba Küfreden Kimsenin Durumu Sahabeye küfreden kimsenin durumu hakkında görüş ayrılığı vardır. Iyad der ki: Cumhurun kanaatine göre tazir edilir. Bazı Maliki alimlerine göre ise öldürülür. Şafiiler ise bu cezayı Ebu Bekir ve Ömer ile Hasan ve Hüseyin'e sövenler hakkında özelleştirmişlerdir. Kadı Hüseyn bu hususta iki görüş olduğunu nakletmiştir. es-Sübkı ise Ebu Bekir ve Ömer'i tekfir eden kimseler hakkında bunun kuwetli bir görüş olduğunu belirtmiştir. Aynı şekilde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, iman sahibi olduğunu açıkça ifade ettiği ya da cennet ile müjdelediği kimseleri -buna dair haber Nebiden tevatür yoluyla nakledilmiş olması halinde- tekfir edenlerin durumu da böyledir. Çünkü böyle bir davranış ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i yalanlamayı ihtiva eder. 3674- "Eris kuyusu (bahçesine) girinceye kadar." Eris, Medine'de bilinen bir bahçedir. Kuba'ya yakın bir yerdedir. Buradaki kuyuya Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mührü Osman r.a.'ın parmağından düşmüş idi. "Kuyunun ağzının ortasına oturdu." Ağzın ortası ise kuyunun etrafında yapılan tümsektir. "Kardeşimi (evde) abdest alsın ve bana yetişsin diye bırakmıştım." Ebu Musa (el-Eş'ari)'nin Ebu Ruhm ve Ebu Burde adında iki kardeşi vardı. Onun Muhammed adında bir başka kardeşinin olduğu da söylenmiştir. En meşhurları ise Ebu Burde olup, adı Amir'dir. "Bir kişinin kapıyı hareket ettirdiğini gördüm." Burada izin isternek hususunda güzel bir edebe işaret vardır. İleride Ömer'in Menkıbeleri başlığının sonlarında Ebu Osman en-Nehdı yoluyla Ebu Musa'dan diye şu lafızIa rivayeti gelecektir: "Bir adam glerek kapının açılmasını istedi." Böylelikle "kapıyı hareket ettirme" ifadesinin, izinsiz olarak girmek amacıyla ittiğini değil, izin isternek üzere kapıyı hareket ettirdiği anlamında olduğu anlaşılmaktadır. 3676- "Kuyudan su çekiyordum." Yani kuyudan suyun kovaya dolmasını sağlayarak çekiyordum. "Bir ya da iki kova çekti." Kova (delv, içinde su bulunan büyük kova için kullanılır. Bu hadisi şerhedenler sözü geçen kova sayısının onun halifelik müddetine işaret olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Ancak bu kanaat tartışılır. Çünkü onun halifeliği iki küsur yıl sürmüştür. Eğer kas ıt bu olsaydı, iki ya da üç kova çekti, demesi gerekirdi. Benim anladığıma göre bu, onun döneminde yapılmış büyük fetihlere bir işarettir. Bunlar da üç fetih idi. Bundan dolayı Ömer hakkında çektiği kovaların sayısıyla ilgili bir şey sözkonusu etmemiştir. Sadece onun su çekişini azametli olmakla nitelendirmiştir. Bu da onun halifeliği döneminde meydana gelmiş olan fetihlere bir işarettir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Şafii bu hadisi açıklarken, el-Um m adlı eserinde hadisi zikrettikten sonra şunları söylemektedir: "Onun su çekişinde bir parça zayıflık vardı" sözü (halifelik) müddetinin kısalığına, erken öldüğü ne ve mürtedler ile savaşmakla fetihlerle uğraşamadığına, buna karşılık Ömer'in uzun halifelik döneminde fetihlerinin arttığına işaret vardır. "Su çekişinde bir parça zayıflık vardı." O, ağır ve yumuşaklıkla bu işi yapıyordu, demektir. "Allah ona mağfiret etsin" buyruğu ile ilgili olarak derim ki: Bunun, onun herhangi bir kusuru olmaksızın döneminde gerçekleşecek fütuhatın azlığına işaret olma ihtimali vardır. Çünkü fütuhatın azlığının sebebi, halifelik süresinin kısalığıdır. Ona mağfiret dilemenin anlamı ise, bundan dolayı kınanmayacağıdır. "Onun (Ömer'in) elinde o kova büyük bir kovaya dönüştü. Onun gibi su çeken" yaptığı ileri derecedeki büyük işler seviyesinde iş yapan "bir dahi görmedim." Dahi (abkarı), her hususta en ileri dereceye ulaşmış olan şey demektir. "Nihayet insanlar etrafında konakladı." el-Atan (etrafında konaklamak), lafzı develerin su içtikten sonra gidip çöktükleri yer demektir. Ek Bir Bilgi: Ebu Bekir r.a.'m Vefatı Ebu Bekir r.a., ezcZubeyr b. Bekkar'ın dediğine göre verem hastalığından vefat etmiştir. el-Vakidı'den rivayete göre o, soğuk bir günde yıkanmış ve onbeş gün süre ile yüksek ateşlerde kalmıştır. Yahudilerin bir çorba ya da başka bir yemeğe attıkları zehir ile öldüğü de söylenmiştir. Sahih rivayete göre o, h. 22 Cumade'lahire'nin, 13. gününde vefat etmiştir. Halifelik süresi iki yıl, üç ay ve birkaç gün sürmüştür. Başka görüşler de vardır. Bununla birlikte onun Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaşı olan 63 yaşını tamamlayıp, vefat ettiği hususunda görüş ayrılığı yoktur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah r.a.'dan dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "(Rüyamda) cennete girdiğimi gördüm. Karşımda Ebu Talha'nın hanım ı Rumeysa'yı görüyordum. Diğer taraftan bir hareket duydum. Bu kimdir dedim. Bu Bilal'dir dedi. Avlusunda bir cariyenin durduğu bir köşk gördüm. Bu köşk kimindir, dedim. Ömer'indir dedi. Köşkün içerisine girip, içine bakmak istedim, fakat (ey Ömer) senin kıskançlığını hatırladım. Ömer dedi ki: Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü, senden mi kıskanacağım?" Bu Hadis 5226 ve 7024 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Bizler Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda bulunuyorken o şöyle deyiverdi: Ben uyurken kendimi cennette gördüm. Bir köşkün yanında abdest alan bir kadın gördüm. Bu köşk kimindir, dedim. Ömer'indir, dediler. Ben de onun kıskançlığını hatırlayınca geri dönüp gittim. Ömer ağladı ve: Ey Allah'ın Resulü, senden mi kıskanacağım, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Hamza'nın, onun babasından rivayetine gör'e Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ben uyurken --sütü kastederek-- içtim. Nihayet süte kanmışlığımın tırnağımda -ya da tırnaklarımda- aktığını hissettim. Sonra Ömer'e verdim. Ey Allah'ın Resulü, ne diye yorumladın, diye sordular. O da: İlim, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Rüyada kendimi bir kuyu başında, genç bir dişi devenin kovası ile su çektiğimi gördüm. Ebu Bekir geldi, nispeten zayıf bir şekilde bir ya da iki kova çekti. Allah onu mağfiret etsin. Daha sonra Ömer b. el-Hattab geldi. O kova büyükçe bir kovaya dönüştü. Onun çekişi gibi çeken bir dahi görmedim. Nihayet insanlar suya kandı ve etrafa konakladılar." İbn Cubeyr dedi ki: el-Abkarı (dahi anlamı verilen kelime aynı zamanda) oldukça güzel yaygı demektir. Yahya der ki: Zerabi: (Enli ve güzel yaygı) ince saçakları bulunan güzel yaygılar demektir. "Saçılmış" pek çok demektir. İbn Cubeyr'den nakledilen lafza dair açlklamaıar: er-Rahman 76 ile el-Gaşiye, 15 ayetlere dairdir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Said b. Ebi Vakkas dedi ki: "Ömer b. el-Hattab r.a., Resulullah'ın huzuruna girmek üzere izin istedi. Yanında da onunla konuşan ve ondan kendilerine daha çok vermesini isteyen, seslerini onun sesinden yükselten Kureyşli kadınlar da vardı. Ömer b. el-Hattab girmek için izin isteyince hemen kalkıp perdenin arkasına çekildiler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de girmek üzere ona izin verdi. Ömer girdiğinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem gülüyordu. Ey Allah'ın Resulü Allah dişlerini gösterireesine seni gülümsetsin, (gülümsemenizin sebebi ne olabilir)? dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Az önce yanımda bulunan şu kadınlara şaştım. Senin sesini işitir işitmez alelacele kalkıp perdenin (hicabın) arkasına çekildiler. Ömer dedi ki: Onların senden çekinmeleri daha uygundur, ey Allah'ın Resulü. Daha sonra Ömer (kadınlara hitaben) dedi ki: Ey kendi öz nefislerine düşman olan kadınlar, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den çekinmez de benden mi çekinirsiniz? Kadınlar: Evet diye cevap verdiler. Çünkü sen Resulullah'tan farklı olarak sert ve haşinsin. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Başka bir konuya geçelim ey Hattab'ın oğlu, nefsim elinde olana yemin ederim ki, şeytan bir yolda giderken seninle karşılaşacak olursa mutlaka o senin gittiğin yoldan bir başka yola geçer
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (r.a. dediki): "Ömer Müslüman olduğundan itibaren hep güçlü olduk" demiştir. Bu Hadis 3863 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas dedi ki: "Ömer teneşiri üzerine konuldu. İnsanlar dört bir yandan onun etrafını sardılar. Daha (yerinden) kaldırılmadan ona dua etmeye, salat etmeye (namazını kılmaya) koyuldular. -Bende aralarında bulunuyordum.Bir de baktım ki arkamdan bir adam omzumu yakalamış. Ali b. Ebi Talib olduğunu gördüm. Ömer'e rahmetler okuyarak dedi ki: Ameline benzer bir amelle Allah'ın huzuruna çıkmayı senden daha çok sevdiğim bir kimseyi geri bırakmadın. Allah'a yemin ederim, Allah'ın seni iki arkadaşınla birlikte kılacağını hep zannetmişimdir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i: Ben, Ebu Bekir ve Ömer gittim. Ben, Ebu Bekir ve Ömer girdim. Ben, Ebu Bekir ve Ömer çıktım derken çok işitmişimdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, beraberinde Ebu Bekir, Ömer ve Osman olduğu halde Uhud'a çıktı. Onlar Uhud'un üzerinde iken sarsıldı. Ayağıyla onu vurarak: Sağlam dur Uhud! Senin üzerinde bir nebi, ya bir sıddık ya da iki şehitten başka kimse yoktur, diye buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Eslem babasından şöyle dediğini rilayet etmektedir: "İbn Ömer bana onun -yani Ömer'in- bazı durumları hakkında soru sordu. Ben de ona anlattım. (İbn Ömer) bunun üzerine dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra, onun ruhunun kabzedilmesinden sonra Ömer b. el-Hattab'dan daha gayretle çalışan ve daha cömert bir kimseyi -ömrümün sona erdiği zamana kadar- görmedim
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e kıyamete dair soru sordu. Kıyamet ne zaman kopacaktır, dedi. Allah Resulü: Onun için ne hazırladın, diye sordu. Adam hiçbir şey, dedi. Ancak ben Allah'ı ve Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i seviyorum. Allah Resulü: Sen sevdiğin kimselerle berabersin, diye buyurdu." Enes dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: Sen sevdiğin kimselerle berabersin sözüne sevindiğimiz kadar hiçbir şeyden dolayı sevinmedik. Enes dedi ki: İşte ben de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i, Ebu Bekir'i ve Ömer'i seviyorum. Onlara olan sevgim sebebiyle -onların amelleri gibi amelde bulunamamış olsam dahi onlarla birlikte olmayı ümit ediyorum." Bu Hadis 6167,6171,7153 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Sizden önceki ümmetler arasında muhaddes insanlar vardı. Eğer benim ümmetim arasında (böyle) birisi olacaksa şüphesiz ki o Ömer'dir." Ebu Hureyre dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Andolsun sizden öncekiler arasında -yani İsrailoğulları arasında- nebi olmadıkları halde kendileri ile konuşulan adamlar vardı. Eğer benim ümmetim arasında onlardan birisi varsa o da Ömer'dir." İbn Abbas (el-Hac, 52. ayet-i kerimede geçen "ve la nebiyyin" buyruğunu): ...... bir Nebi ve bir muhaddes ... " diyerek ("bir muhaddes" lafzını ilave ederek) okumuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Vaktiyle bir çoban koyunlarıyla beraber iken kurt saldırıp, sürüden bir koyun kaptı. Çoban koyunun arkasından gitti ve nihayet onu kurtardı. Kurt ona dönerek: Peki, arslan saldırdığı (veya kıyamet) gününde onun yardımına kim gelecek? O gün benden başka ona çobanlık edecek kimse de olmayacak, dedi. İnsanlar: Subhanallah, dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: Şüphesiz ki ben de buna iman ediyorum, Ebu Bekir'de, Ömer de, diye buyurdu. O sırada Ebu Bekir de, Ömer de yoktu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudr'ı' r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Ben uyurken (rüyamda) insanların, üzerlerinde gömlekler olduğu halde bana arzedildiklerini gördüm. Bunların kimisi memelerine ulaşıyordu, kimisi bundan daha aşağı idi. Bana Ömer de üzerinde sürüklediği bir gömleği bulunduğu halde arzedildi. Ey Allah'ın Resulü ne diye te'vil ettin (yorumladın), diye sordular. O da: Din! diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Misver b. Mahreme dedi ki: "Ömer hançerlenince acı çekmeye başladı. İbn Abbas -onun acılarını hafifletmeye çalışmak ister gibi- ona dedi ki: Ey Mu'minlerin emiri, varsın böyle olsun. Andolsun sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e arkadaşlık ettin. Hem de onunla güzel arkadaşlık yaptın. Sonra o senden razı olduğu halde ondan ayrıldın. Daha sonra Ebu Bekir ile arkadaşlık ettiğin. halde ondan ayrıldın. Arkasından onların (diğer) arkadaşlarıyla arkadaşlık ettin, onlarla da arkadaşlığın güzel oldu. Şayet kendilerinden ayrılacak olursan şüphesiz onlar senden razı oldukları halde onlardan ayrılmış olacaksın. (Ömer) dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkadaşlığı ve onun hoşnutluğu ile ilgili olarak söylediklerin, hiç şüphesiz yüce Allah'tan bana bir lutuftur. Ebu Bekir'in sözünü ettiğin arkadaşlığı ve hoşnutluğu da hiç şüphesiz o da Allah'ın bana ihsan ettiği bir lutfudur. Gördüğün şu acı ve ızdırabıma gelince, o senin için ve senin arkadaşların içindir. Allah'a yemin ederim, eğer yeryüzünü dolduracak kadar altınım olsa şüphesiz Allah'ın azabından kurtulmak için -daha onu görmeden önce- fidye olarak verirdim." Ebu Muleyke, İbn Abbas'tan "Ömer'in yanına girdim ... " diyerek bu hadisi (böylece) zikretmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa r.a. dedi ki: "Medine'deki bahçelerden birisinde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idim. Bir adam gelerek kapının açılmasını istedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ona kapıyı aç ve onu cennetle müjdele, diye buyurdu. Ben de ona kapıyı açtım. Gelenin Ebu Bekir olduğunu gördüm. Ona Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dediği müjdeyi verdim. Bunun üzerine Allah'a hamdetti. Daha sonra bir başka adam geldi. Kapının açılmasını istedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Ona kapıyı aç ve onu cennetle müjdele, diye buyurdu. Ona kapıyı açtım, Ömer olduğunu gördüm. Ben de ona Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in söylediğini haber verdim. Bunun üzerine o da Allah'a hamdetti. Daha sonra bir adam daha kapının açılmasını istedi. Bana: Ona kapıyı aç ve kendisine isabet edecek bir bela ile birlikte onu cennetle müjdele, diye buyurdu. Gelenin Osman olduğunu gördüm. Ona da Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dediğini bildirdim. O da Allah'a hamdetti. Sonra da: Allah'tan yardım talep ederiz, diye ekledi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Hişam dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte. idik. O sırada Ömer b. el-Hattab'ın elinden tutmuştu ... " Bu Hadis 6264 ve 6632 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ebu Hafs el-Kuraşı el-Adev1." Başlıkta ğeçen Ömer b. el-Hattab'ın künyesi olan "Ebu Hafs" İbn İshak'ın Sıresi'nde belirtildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem tarafından kendisine verilmiştir. Hafsa r.a. çocuklarının en büyüğü idi. Ömer r.a. ın lakabı ise ittifakla el-Faruk'dur. Denildiğine göre ilk olarak ona bu lakabı veren Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'dir. Bunu Ebu Cafer b. Ebi Şeybe, Tarih'inde İbn Abbas yoluyla Ömer'den diye rivayet etmiş bulunmaktadır. İbn Sa 'd da bunu Aişe r.a.a'nın rivayet ettiği bir hadis olarak zikretmiştir. 3679- "Sesini" yani hareketini "işittim." Ebu Ubeyd dedi ki: "el-Haşefe" pek şiddetli olmayan ses demektir. Bu hadisteki anlamı ise duyulan ayak sesidir. "Senin kıskançlığını hatırladım." Nikah bölümündeki rivayette ise şöyle denilmektedir: "İçine girmek istedim ama beni alıkoyan tek sebep senin gayretli (kıskanç) olduğunu bilmemdir" şeklindedir. Ömer r.a.'ın: "Ben seni mi kıskanacağım" ifadesi, maklub ifadelerden sayılmıştır. Aslı: Onu senden mi kıskanacağım, şeklindedir. İbn Battal der ki: Hadisten anlaşıldığına göre her kişi hakkında bilinen huyuna göre ayrı bir hükmü vardır. Ömer'in ağlaması sevincinden olabilir. (Cennete) duyduğu şevk ya da huşu'undan ötürü de ağlamış olabilir. Ayrıca bu hadisten Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkadaşlığın hukukuna ne kadar riayet etmiş olduğu anlaşıldığı gibi, Ömer'in açık bir fazileti de bu hadisten anlaşılmaktadır. Hadiste er-Rumeysa'nın fazileti de ifade edilmektedir. 3681- "Onu ne diye yorumladın, diye sordular. O: İlim diye buyurdu." Yani ben bunu ilim ile yorumladım. Hadisten Çıkarılan Sonuçlar 1- Ömer r.a.'ın fazileti, 2- Nebilerin rüyası vahiy türünden olmakla birlikte, rüya zahirine göre yorumlanmamak özelliğine sahiptir. Hatta bazı rüyaların özel bir tabiri gerekir. Kimi rüyalar da zahirine göre yorumlanır. İleride yüce Allah'ın izniyle (Rüya) Tabiri bölümünde buna dair açıklamalar gelecektir. 3- Burada ilimden kasıt, insanları Allah'ın kitabına ve Resulünün sünnetine göre idare etme (siyaset) ilmidir. Ömer'in bu özelliğe sahip olmasının sebebi ise, Ebu Bekir r.a.'a nispetle halifelik süresinin uzun olmasıdır. Osman'a nispetle de insanların ona itaat etmek hususunda ittifak etmiş olmalarıdır. Şüphesiz Ebu Bekir'in halifelik müddeti kısa idi. Ayrılıkların en büyük sebeplerini teşkil eden• fetihler de bu sürede çoğalmamıştı. Bununla birlikte Ömer, halifelik süresinin uzunluğuna rağmen insanları kimse ona muhalefet etmeyecek şekilde idare etti. Osman r.a.'ın halifeliği döneminde fetihler daha da genişledi. Çeşitli görüşler etrafa yayıldı, görüşler arasında farklılıklar ortaya çıktı. İnsanların Ömer'e itaat ettikleri gibi onun etrafında ittifak etmedikleri görüldü. Bundan dolayı fitneler ortaya çıktı ve nihayet iş öldürülmesine kadar vardı. Ali r.a.'ın halifeliğe getirilmesi ile de ancak ihtilaf arttı, fitneler daha da yaygınlaştı. "İbn Cubeyr dedi ki: e1-Abkar'i, değerli yaygılar demektir." Değerli (el-ıtak)den kasıt, güzelolanlardır. "ez-Zerabi" de "zeribe"nin çoğulu olup oldukça değerli ve enli yaygı anlamındadır. el-Meşarik adlı eserde şöyle denilmektedir: el-Abkari (dahi) ondan üstün hiçbir şeyolmayan ve dediğini gerçekleştiren, yerine getiren demektir. Ebu Ömer der ki: Bir kavmin abkarisi (dehası, dahisi) onların efendileri, işlerini çekip çevirenleri ve büyükleri demektir. 3683- "Ömer, Resulullah sallaJlahu aleyhi ve seJlem'in huzuruna girmek için izin istedi. Yanında da Kureyş'ten kadınlar vardı." Sözkonusu bu hanımlar Nebi efendimizin zevceleri idi. Onlarla birlikte başkalarının da bulunma ihtimali vardır. Fakat "ondan daha çok şey istiyorlardı" ifadesi birinci ihtimali desteklemektedir. Daha çok istemelerinden maksat da onlara verdiğinden daha fazlasını istemeleridir. "Allah seni (hep) güldürsün" ifadesi ile kastettiği onun çokça gülmesi değildir. Aksine gülmenin gereği olan sevinçli olmaktır. "Fec" geniş yol demektir. "Mutlaka senin gittiği n yoldan başka bir yola gider." Bu ifade ile Ömer'in pek büyük bir faziletine dikkat çekilmektedir. Buna göre şeytanın, Ömer'in aleyhine bir yol bulamaması gerekir. Tabi bu onun günahtan korunmuş olmasını gerektirmez. Zira hadiste sadece şeytanın Ömer'in gittiği aynı yoldan gitmeyip, bu birliktelikten kaçtı ğı anlatılmaktadır. Bu ise şeytanın gücünün yettiği ölçülere göre ona vesvese vermesine engel değildir. Şeytanın vesvesesi ile ona musallat olamayacağı mefhum-i muvafakat yolu ile anlaşılmaktadır. Çünkü onunla aynı yolda yürümek istemediğine göre ona vesvese verme imkanını bulamayacak şekilde ondan uzak durup, onunla içli dışlı olmaması öncelikle sözkonusudur. Buna göre Ömer'in şeytandan korunmuş olması da mümkündür, denilse, (şöyle cevap verilebilir): Ama bu da Ömer'in masumiyetinin sabit olmasını gerektirmez. Çünkü masumiyet, Nebi sallallahu aleyhi ve sellern hakkında vacip (zorunlu), başkaları hakkında mümkün olan bir şeydir. 3684- "Ömer Müslüman olduğundan itibaren hep güçlü kaldık." Buna sebep ise Ömer'in Allah'ın emri hususundaki gayreti ve gücüdür. 3685- "Ömer" vefat edince "teneşiri üzerine yerleştirildL" "Bir de ne göreyirn ... " yani hiçbir şey beni ürkütmedL Maksat onu ansızın gördüğüdür. "Daha çok sevdiğim ... " Bu ifadelerden anlaşıldığına göre Ali r.a., o zamanda kimsenin, Ömer'in amelinden daha faziletli bir am el işlememiş olduğuna inanıyordu. 3687 - "Resulullah sallallahu aleyhi ve sellern'den sonra ... " Bu özel bir zaman için anlaşılır. Bu da onun halifelik süresidir. Böylelikle Nebi sallallahu aleyhi ve sellern ile Ebu Bekir bu genellemenin dışına çıkmış olur. "Sonuna kadar" ifadesi, ömrünün sonuna kadar demektir. 3689- "Muhaddesun" lafzı "muhaddes" kelimesinin çoğuludur. Bunun açıklaması hususunda farklı görüşler vardır. Kendisine ilham olunan kimse diye açıklanmıştır. Çoğunluğun garüşü budur. Özel bir kasıt olmamakla birlikte, dilinden doğru şeyler dökülen kimsedir, diye de açıklanmıştır. "Şüphesiz Allah hakkı Ömer'in dili ve kalbi üzerine bırakmıştır" hadisi bunu desteklemektedir. Bu hadisi Tirmizi, İbn Ömer yoluyla rivayet etmiştir. 3691- "Bunu ne diye yorumladm, diye sordular." İleride (Rüya) Tabiri bahsinde bu soruyu soranm Ebu Bekir olduğu gelecektir. Hadisin geri kalan bölümlerinin açıklaması da yüce Allah'ın izniyle orada gelecektir. Ancak bu hadiste şu hususun açıklanmasına ihtiyaç vardır: Bu hadise göre Omer, Ebu Bekir es-Sıddık'tan daha faziletlidir. Buna şöyle cevap verilir: Hadisteki: "İnsanlar bana sunuldu" umumi ifadesinden Ebu Bekir tahsis edilir. Muhtemelen ona arzedilenler arasında o sırada Ebu Bekir yoktu. Ömer'in üzerinde yerde sürüklediği bir gömleğinin bulunması, Ebu Bekir'in üzerinde ondan daha uzun ve daha çok bedeni örten bir elbise olmamasını da gerektirmez. (Görülen rüya) muhtemelen de böyle olabilir. Ancak o sırada maksat, Ömer'in faziletinin açıklanması olduğundan ötürü bu kadarını açıklamakla yetinmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 3692- "Onu teskin etmek istercesine" ifadesi, sanki acı çektiğini söylüyor ve bundan dolayı bir parça kınarcasına demektir ya da onun ızdırabını azaltmak için bu sözleri söylemiştir, anlamına da gelir. Yüce Allah'ın: "Nihayet kalplerinden korku giderilince"[Sebe, 23] buyruğuna benzemektedir ki, onlardan korku giderilince demektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir bahçeye girdi ve bana bahçenin kapısında bekçilik yapmamı emretti. Bir adam geldi (içeri girmek üzere) izin istedi. Allah Resulü: Ona izin ver ve onu cennetle müjdele, dedi. Gelen Ebu Bekir idi. Daha sonra bir başkası gelip izin istedi. Ona izin ver ve onu cennetle müjdele, dedi. Gelen Ömer'di. Daha sonra bir diğeri gelip izin istedi. Bir süre sustuktan sonra şöyle buyurdu: Ona izin ver ve kendisine isabet edecek bir bela ile birlikte onu cennetle müjdele. Gelen Osman b. Affan idi." Yine Ebu Musa'dan buna yakın rivayet gelmiş olup, o rivayette (ravilerinden) Asım şunu eklemektedir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem içinde su bulunan bir yerde diz kapaklarının -yahut diz kapağının- üzerlerini açmış olduğu halde oturuyordu. Osman girince de onu örttü
- Bāb: ...
- باب ...
(Ubeydullah b. Adiy b. el-Hiyar'ın ona -yani Urve'ye- haber verdiğine göre) Misver b. Mahreme ile Abdurrahman b. Esved b. Abdi Yeğus, (Ubeydullah'a) dediler ki: "Senin (Osman'ın anne bir) kardeşi Velid hakkında Osman ile konuşmana engel olan nedir? Çünkü insanlar onun hakkında çokça konuşmaya başladılar. Bunun üzerine ben de Osman'a gittim. Onun namaza çıkmasını bekledim. Sana bir ihtiyacım var ve bu aynı zamanda senin için bir nasihattir, dedim. O: Ey adam senden ... -Ma'mer dedi ki: Zannederim senden Allah'a sığınırım,- dedi. Ben de geri dönüp ikisinin yanına gittim. Bu sırada Osman'ın elçisi geldi. Bunun üzerine onun yanına gidince, nasihatin nedir diye sordu. Dedim ki: Şüphesiz şanı yüce Allah-Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i hak ile göndermiştir. Ona kitabı indirmiştir. Sen de Allah'ın ve Resulünün davetini kabul edenlerden oldun, iki defa hicret ettin. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından oldun. Onun hidayet usulünü gördün. İnsanlar ise Velid hakkında çokça konuşmaya başladılar. Dedi ki: Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yetiştin mi? Ben: Hayır, dedim fakat bana örtüleri arkasında bulunan bakire kız'a ulaştığı kadar onun ilminden bir şeyler ulaştı, dedim. Dedi ki: Şüphesiz Allah Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i hak ile göndermiştir. Ben de Allah'ın ve Resulünün davetini kabul edenlerden oldum. Onunla gönderilenlere iman ettim. Dediğin gibi iki defa hicret ettim, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sohbetinde bulundum, ona beyrat ettim. Allah'a yemin olsun ki ona isyan etmedim. Allah onun ruhunu kabzedinceye kadar onu aldatmadım. Daha sonra Ebu Bekir'e karşı durumum da böyle idi. Sonra Ömer'e karşı durumum da bu oldu. Bundan sonra ben halifeliğe getirildim. Onların sahip oldukları hak kadar benim hakkım yok mu? Ben: Elbette vardır dedim. Dedi ki: O halde sizden bana kadar gelen bu konuşmalar ne oluyor? Velid ile ilgili söylediklerine gelince, inşallah bu hususta hakka uygun ne ise onu yapacağız. Sonra Ali'yi çağırdı, celde vurmasını emretti, o da ona seksen celde vurdu." Bu Hadis 3872 ve 3927 numara ile gelecektir. * * *Not: Parantez arasındaki bu ifade Buhari'nin zikrettiği ifadelerden olup, kimin kime ne dediğinin anlaşılması açısından kaydedilmesinin zorunlu olduğunu gördüğümüzden eklemiş bulunuyoruz
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında kimseyi Ebu Bekir'e denk saymazdık. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman gelir, diyorduk." Sonra da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabını aralarında fazilet farkı gözetmeksizin bırakırdık
- Bāb: ...
- باب ...
Osman -ki İbn Mevheb'dir-'den dedi ki: "Mısır halkından bir adam geldi ve Beyt'i haccetti. Oturmaktlan bir topluluk gördü. Bunlar kimlerdir, diye sordu. Bunlar Kureyş'tir, dediler. Aralarındaki bu yaşlı adam kimdir, diye sordu. Abdullah b. Ömer'dir dediler. Adam: Ey İbn Ömer dedi, ben sana bir hususa dair soru soracağım, sen de bana onun hakkında (bildiklerini) anlat. Osman'ın Uhud günü kaçtığını biliyor musun? İbn Ömer: Evet dedi. Peki, Bedir'de bulunmadığını ve Bedir'e tanık olmadığını da biliyor musun? Evet, dedi. Adam: Peki, onun Rıdvan bey'atinde de bulunmadığını, orada hazır olmadığını da biliyor musun, diye sordu. İbn Ömer, evet dedi. Adam: Allahu ekber dedi. İbn Ömer dedi ki: Gel de sana açıklayayım: Onun Uhud günü kaçışını ele alalım. Şehadet ederim ki Allah onu affetmiş ve ona mağfiret etmiştir. Bedir'de bulunmayışına gelince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızı onun nikahı altında idi ve hastalanmıştı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona: Senin için de Bedir'de fiilen bulunan kimsenin ecri ve (ganimetten) payı vardır, diye buyurdu. Rıdvan bey'atinde bulunmayışına gelince, şayet Mekke vadisinde Osman'dan daha aziz birisi bulunsaydı onun yerine onu gönderirdi. Resulullah, Osman'ı gönderdi. Rıdvan bey'ati ise Osman'ın Mekke'ye gidişinden sonra olmuştu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sağ elini göstererek: Bu Osman'ın elidir dedi ve onu diğer eline vurarak, bu (bey'at) da Osman içindir, dedi. İbn Ömer adama: Şimdi bunları beraberinde al ve git, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Katade'den rivayete göre Enes r.a. onlara anlatarak dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem beraberinde Ebu Bekir, Ömer ve Osman olduğu halde Uhud'a çıktı. Bu sırada dağ sarsıldı. Sakin ol Uhud, dedi. -Zannederim ayağı ile de dağa vurdu.- Senin üzerinde buh±ı:ıanlar bir nebi, bir sıddik ve iki şehitten başkası değildir." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Osman b. Affan Ebu Amr el-Kuraşı'nin menkıbeleri." Nesebi Osman b. Affan b. Ebi'l-A,s b. Umeyye b. Abdi Şems b. Abdi Menaf şeklindedir. Nebi sallallahu aleyhi ve selle m ile nesebi Abdi Menafta buluşmaktadır. Aralarındaki ataların sayısı ise farklıdır. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ata sayısı bakımından Ömer için sözkonusu olduğu şekilde Affan ile aynı derecededir. Künyesi (Ebu Am" r)'a gelince, bu onun nihai olarak kabul edilen künyesidir. Yakub b. Süfyan'ın ez-Zühri'den naklettiğine göre yüce Allah'ın ona Resulullah salı allah u aleyhi ve sellem'in kızı Rukayye'den bağışladığı oğlu Abdullah dolayısıyla Ebu Abdullah künyeli idi. Sözü geçen Abdullah küçük yaşta vefat etmişti. Vefat ettiğinde altı yaşında idi. İbn Sa'd' ın naklettiğine göre o, hicretin dördüncü yılında vefat etmişti. Annesi Rukayye ise bundan önce Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Bedir gazvesinde iken h. 2 yılında vefat etmişti. Onun Zunnureyn lakabı meşhur olmuştur. "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: Kim Rume kuyusunu açarsa ona cennet vardır diye buyurmuştur. Bu kuyuyu Osman açtı. Yine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Zorluk ordusunu donatan kimseye cennet vardır. Osman o orduyu donatmıştı." Buhari'nin bu talikini kimlerin muttasıl olarak zikrettiğine dair açıklamalar Vakıf bölümünün sonlarında zikredilmiş bulunmaktadır.(2778 nolu hadis) Orada da bu hususa dair geniş açıklamalar verilmiştir. Zorluk ordusu (Ceyşu'l-usra)'den maksat ise ileride Meğazi bölümünde geleceği üzere TEbuk ordusudur. 3695- "Bir süre sustu." Azıcık bir müddet sustu, demektir. "Asım bu rivayette şunu eklemektedir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem içinde su bulunan bir yerde oturmuş diz kapağının üzerini açmıştı. Osman girince üzerini örttü." İbnu't-Tin der ki: ed-Davudi bu rivayeti kabul etmeerek, bu fazlalık bu hadisten değildir, aksine bunu rivayet edenler bir hadisin biriN diğerine karıştırmışlardır. Sözü edilen hadis şöyledir: Ebu Bekir, Nebi sallallahu aleyhi ve seliem'in yanına -evinde bulunuyor iken- geldi. Bu sırada uyluğu açılmıştı. Ebu Bekir oturdu. Daha sonra Ömer girdi, sonra da Osman girince uyluğunu örttü. Derim ki: O bununla Aişe r.a.a'nın şu hadisine işaret etmektedir: "ResuluIlah sallallahu aleyhi ve selle m evinde uzanmış yatıyordu. Bu arada uyluklarını ya da baldırıarını açmıştı. Ebu Bekir girmek üzere izin istedi. Ona bu hali üZere izin verdi. .. ii Hadiste şu ifadeler de yer almaktadır: "Daha sonra Osman girdi. Bu sefer oturdu n ve elbiselerini düzelttin. (Sebebi ne diye sorulunca) şöyle buyurdu: Meleklerin kendisinden haya ettikleri bir adamdan utanmayayım mı?" 3696- "el-Velid" yani Ukbe'nin oğlu el-Velid. Ukbe de İbn Ebi Muayt b. Ebi Amr b. Umeyye b. Abdi Şems'dir. el-Velid anne bir Osman'ın kardeşi idi. Osman r.a. da Sa'd b. Ebi Vakkas'ı azlettikten sonra onu KOfe valiliğine tayin etmişti. Osman r.a. halifeliğe gelince, Ömer'in -ileride Ömer'in öldürülmesi kıssasında Osman'ın tercümesi (biyografisi)nin sonlarında geleceği üzere- Sa'd b. Ebi Vakkas'ı Kufe'ye vali tayin etmiş, sonra Velid'i onun yerine tayin ederek Sa'd'i azletmiş idi. Bu da (hicri) 25 yılında gerçekleşmişti. Bunun sebebine gelince, Sa'd KOfe valisi iken Abdullah b. Mes'ud da Bey tu 'I-Ma! sorumlusu idi. SaId ondan bir miktar para borç aldı. İbn Mes'ud borcunu ödemesini isteyince birbirleriyle tartıştılar. Durum Osman'a ulaşınchr ikisine de kızdı ve Sa'd'i azletti. O sırada el-Cezire'de bulunan ve Aser denilen yerde amil olan el-Velid'i çağırtıp, onu Kufe'ye vali tayin etti. "İnsanlar onun hakkında çok şeyler söylemeye başladı." Yani el-Velid hakkında çok konuşuldu. Mamer'in naklettiği rivayette: İnsanlar onun yaptıkları dolayısıyla çok şeyler söyledi, şeklindedir. Kasıt, ona haddin uygulanmasının terk edilmesi ve Sa'd b. Ebi Vakkas'ı azledip, yerine el-Velid'i tayin etmesi olmuştu. Oysa Sa'd cennetle müjdelenen on kişiden birisi idi. Ömer r.a.'ın tayin ettiği şura üyelerinden idi. O fazilet sahibi, sünneti bilen, ilim sahibi, dinine bağlı ve İslama erken girmiş birisi idi. Onun sahip olduğu bu özelliklerin hiçbirisi el-Velid b. Ukbe'de yoktu. Bu hususta Osman'ın lehine söylen"ebilecek mazeret şudur: Ömer daha önce namaz bahsinde geçtiği üzere Sa'd'i görevinden almış, bununla birlikte kendisinden sonra halifeliğe gelecek olan kimseye de Sa'd'i tekrar vali olarak görevlendirmesini tavsiye etmiş ve şunları söylemişti: "Çünkü ben onu bir hainliğinden ya da acizliğinden ötürü azletmemiştim." Nitekim biraz sonra bu Ömer r.a.'ın öldürülmesi ile ilgili hadiste gelecektir. Osman, Ömer'in tavsiyesine uyarak Sa'd'i valiliğe getirdi. Daha sonra da az önce kaydedilen sebep dolayısıyla onu görevinden aldı. Velid'in bu işe ehil olduğunu görünce ve akrabalık bağını da gözetmek için vali tayin etti. fakat Velid'in kötü uygulamasını da görünce onu göı revinden aldı. Ona had uygulamayı geciktirmesinin sebebi ise bu hususta onun aleyhine şahitlik edenlerin durumunu açığa çıkartmak istemesi idi. Durum onuh için açıklık kazanınca ona haddin uygulanması emrini verdi. " ... bana da ulaştı." Bu sözleriyle İbn Adiy, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in ilminin gizli olmadığını, özel de olmadığını aksine yaygın ve bilinen bir şey olduğunu, hatta tesettürüne riayet edip, örtülere bürünen bakire kıza varıncaya kadar ulaşmış olduğunu anlatmak istemiştir. Buna göre onun bu işe olan tutkusu da olduğundan Nebiin bilgisinin ona da ulaşması öncelikle sözkonusudur. "Ona celde vurmasını emretti." el-Kuşmıhenı'nin rivayetinde: Ona onu celdetmesini emretti, şeklindedir. "Ona seksen celde vurdu." Ma'mer'in rivayetinde: "el-Velid'e kırk celde vurdu" şeklindedir. Bu rivayet Yunus'un rivayetinden daha sahihtir. Ma'mer'in rivayetinin tercih edilmesine sebep de Müslim'in, Ebu Sasan yoluyla naklettiği şu rivayettir: O dedi ki: "Ben sabah namazını iki re kat kıldırdıktan sonra size daha fazlasını da kıldırayım mı, demiş olan el-Velid'in Osman'ın huzuruna getirildiği ne tanık oldum. Biri Humran (yani Osman'ın azadlısı) olmak üzere iki kişi de onun içki içmiş olduğuna dair şahitlik ettiler. Osman, ey Ali kalk da ona celde vur, dedi. Ali: Ey Hasan kalk da ona celde vur deyince, el-Hasen: Bunun soğuğunu kim üstlenmiş ise sıcağını da ona görevolarak ver, dedi. Bundan dolayı sanki onbir parça içerledi. Bu sefer: Ey Cafer oğlu Abdullah, kalk ona celde vur, dedi. O aa ona celde vurdu. Ali de vurulan celdeleri sayıyordu. Kırka ulaşınca: Yeter dedi, sonra şunları ekledi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kırk, Ebu Bekir kırk, Ömer ise seksen celde vurdu ve bu bir sünnetti. Böylesini ise ben daha çok seviyorum." 3697-"Osman'ın Uhud günü kaçtığını biliyor musun ... " Hadisin anlatımından anlaşıldığına göre bu soruyu soran kişi, Osman'ın aleyhinde taassub derecesinde bir takım kanaatlere sahip olan birisi idi. Bu üç hususu sormakla kendisinin Osman hakkındaki kanaatinin doğruluğunu tespit etmeye çalışmıştır. "İbn Ömer dedi ki: Gel de sana açıklayayım." Sanki İbn Ömer soru soranın tekbir getirmesi üzerine maksadını anlamıştı. Yoksa bu maksadını ilk sorusundan itibaren anlamış olsaydı, o soru ile ilgili mazeretini verdiği cevap ile birlikte zikrederdi. Özetle, adam Osman'ı üç sebepten dolayı ayıplamış, kusurlu görmüştü. İbn Ömer de bunların hepsindeki mazeretiniOna açıkçaanlatmıştı. Uhud'dan kaçışın mazereti affedilmektir. Bedir'den geri kalışı Nebi'in emri ile olmuştur. Ayrıca dünyevi sonuç olan ganimetten payalmak, uhrevi sonuç olan ecir almak suretiyle Bedir'e katılanlar ne almışsa o da onların aldıklarını almış birisi olarak maksadına erişmişti. Rıdvan bey'atine gelince, bu hususta da ona izin verilmişti. Reslilullah sallAllahu aleyhi ve sellem'in eli ise Osman için bizzat kendi elinden daha hayırlıdır. ' "Şe had et ederim ki, Allah onu affetmiş ve ona mağfiret etmiştir" sözleriyle yüce Allah'ın şu buyruğunu kastetmektedir: "İki ordunun karşılaştığı gün içinizden yüz çevirenleri ancak yaptıkları bazı işler yüzünden şeytan yoldan çıkarmak istemişti. Andolsun Allah da onları affetti. Çünkü Allah günahları bağışlayandır, cezalandırmakta acele etmeyendir." [Al-i İmran, 155] "Bedir'de bulunmayışına gelince, ResliluIlah sallallbhu aleyhi ve sellem'in kızı onun nikahı altında idi." Bu kızı da Rukayye r.a. idi. "Nebi s.a.v. Osman'ı gönderdikten sonra Rıdvan bey'ati olmuştu." Yani Osman'ı gönderdikten sonra Rıdvan bey'ati yapılmıştı. Buna sebep de şudur: Nebi sallallbhu aleyhi ve sellem Osman'ı Kureyş'e savaşmak amacı ile değil, umre yapmak amac! ile gönderdiğini anlatmak üzere göndermişti. Osman'ın bulunmadığı sırada aralarında müşriklerin Müslümanlar ile savaşmaya kalkıştıklarına dair haber yayıldı. Müslümanlar da savaş için hazırlandılar. Pey- ( gamber sallallbhu aleyhi ve sellem de o vakit onlarla ağacın altında kaçmamak üzere bey'atleşti. Bu da Osman'ın orada olmadığı sırada olmuştu. Bir diğer görüşe göre Osman'ın öldürüldüğü ne dair haber gelmişti. Bey'atin sebebi de bu olmuştu. Meğazi bölümünün Hudeybiye umresi başlığında buna dair açıklamalar gelecektir. "ResliluIlah sağ elini göstererek" işaret ederek, demektir. "İbn Ömer ona dedi ki: Şimdi bunları beraberinde al ve git." Yani bu mazeretleri cevap olarak al. Böylelikle benim sana verdiğim bu cevaplardan dolayı senin Osman'ın (bu yerlerde) bulunmaması ile ilgili inandığın kanaatine dair bir delilin kalmasın, sana verdiğim cevapla tutunabileceğin herhangi bir daIın kalmasın. 3698 - "Sonra Resulullah s.a.v.'in ashabını bırakır, aralarında kimin daha faziletli olduğuna dair bir şey söylemezdik." Hattabi der ki: İbn Ömer'in, Ali'yi sözkonusu etmeyişinin sebebi, onun Resulullah sallallShu aleyhi ve sellem'in bir' önemli durum ile karşı karşıya kaldığı vakit kendileriyle istişare etmiş olduğu yaşlı başlı kimseleri kastetmiş olmasıydı. Ali ise Nebi sallallShualeyhive sellem döneminde henüz genç yaşta idi. Ayrıca İbn Ömer onu küçümsemeyi düşünmediği gibi fazilet itibariyle de onu Osman'dan sonraya bırakmak istememiştir. (Hattabi'nin açıklamaları burada sona ermektedir.) Hattabi'nin mazeret olarak gösterdiği yaşın küçüklüğü uzak bir ihtimaldir. Sözü geçen fazilet sıralamasında bir etkisi yoktur. İlim adamları ise İbn Ömer'in bu sözlerini yorumlamak sadedinde şu hususta ittifak etmişlerdir: Ehl-i sünnetin tamamı Osman'dan sonra Ali'yi öncelernekte ittifak etmişlerdir. Aşere-i mübeşşere'nin diğerlerini de onların dışında kalanlardan öncelikli kabul etmişlerdir. Bedir'e katılanları, Bedir'e katılmayanlardan önce kabul etmişlerdir ve buna benzer sıralamalar vardır. Göründüğü kadarıyla İbn Ömer bu ifadesi ile onların fazilet sıralamasında idihat ettiklerini anlatmak istemektedir. Böylelikle bu üç şahsın faziletleri onlar için açıkça ortada olduğundaroonu kesin olarak ifade ediyor ve henüz bu konuda kullanılan açık ifadeleri bilmiyorlardı. Bunu da el-Bezzar'ın, İbn Mes'ud'dan diye naklettiği şu rivayet desteklemektedir. O şöyle demiştir: "Bizler kendi aramızda şöyle konuşurduk: Medinelilerin en faziletlisi Ali b. Ebi Talib'dir." Bu rivayetin senedindeki ravilerin sika oldukları belirtilmiştir. Ahmed, İbn Ömer'in bu hadisini fazilet sıralamasına dair kabul ederek yorumlamış, Ali'nin dördüncü oluşuna dair de Sefine'nin merfu olarak rivayet ettiği şu hadisi delil olarak göstermiştir: "Halifelik otuz yıldır, sonra da bir mülk olacaktır." Bu hadisi Sünen sahipleri rivayet etmiş olup İbn Hibban ve başkaları da sahih olduğunu belirtmişlerdir. 8. OSMAN R.A.'A BEY'AT OLAYI, OSMAN BİN, AFFAN R.A.'IN HALİFELİĞİ ÜZERINDE İTTİFAK EDİLMESİ VE ÖMER B. EL-HATTAB R.A.'IN ÖLDÜRÜLMESİ
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Meymun dedi ki: Ömer r.a.'i öldürülmeden birkaç gün önce Medine'de gördüm. Huzeyfe b. el-Yeman ile Osman b. Huneyf ile birlikte ayakta durmuş şöyle diyordu: Ne yaptınız, araziye kaldıramayacağı kadar yük yüklemiş olmaktan korkuyor musunuz yoksa? Onlar: Biz ona kaldırabileceği kadar yük yükledik. Ona yüklediğimizde fazla büyük bir şey yok, dediler. Onlara dedi ki: İyi düşünün, sizler o araziye gücünün yetmeyeceği şeyi yüklemiş olmayasınız. Onlar yine: Hayır dediler .. Bunun üzerine Ömer dedi ki: Eğer Allah bana esenlik verecek olursa Irklıların dul kadınlarını benden sonra birisine ebediyen muhtaç bırakmayacağım. (Amr) dedi ki: Üzerinden tam dört gün geçti ki, isabet aldı. (Devamla) dedi ki: Ona suikast yapıldığı sabah ben ayakta iken benimle onun arasında sadece Abdullah b. Abbas vardı. -O iki saf arasından geçti mi, saflarınızı düzgün tutunuz, derdi. Nihayet onların safları arasında bir boşluk görmeyince öne geçer ve tekbir alırdı. Bazen Yusuf ya da Nahl suresini yahut da ona yakın bir sureyi birinci rekatte okurdu, ki (geç kalan) cemaat toplanabilsin (namaza yetişebilsin).- Ancak tekbir alır almaz onun: O köpek beni Öldürdü -yahut beni yedi" dediğini işittim. Ona hançeri sapladığı zaman bunu söylemişti. O kefere iki tarafı kesen bir bıçak ile kaçıp gitti. Sağında ve solunda kimin yanından geçtiyse mutlaka hançeri ona saplıyordu ve nihayet hançerini onüç kişiye sapladı. Bunların yedisi öldü. Müslümanlardan bir adam onun bu halini görünce üzerine başlığı bulunan bir cübbesini (bornoz) bıraktı. Kafir yakalanacağını anlayınca intihar etti. Ömer, Abdurrahman b. Avfın elinden tutarak onu öne geçirdi. Ömer'in arkasında duranlar da onları gördüler. Mescidin kenarındakiler ise Ömer'in sesini işitmemenin dışında hiçbir şeyin farkına varmamışlardı. Bu arada: Subhanallah deyip duruyorlardı. Abdurrahman onlara kısa bir namaz kıldırdı. Namazı bitirdiklerinde (Ömer): Ey İbn Abbas bir bak beni kim öldürdü, dedi. Bir süre dolaştıktan sonra geri geldi ve: Muğire'nin kölesi, dedi. O: O eli iş tutan, sanatkar köIesi mi, diye sordu, İbn Abbas: Evet deyince, Ömer: Allah kahretsin onu, ben onun hakkında iyilik emretmiş idim. Ölümümü MüsIümanlığı iddia eden bir adam eliyIe kılmayan AlIah'a hamdoIsun. Sen ve baban Medine'de bu gavurların çoğaImasını çok seviyordunuz. --Abbas da araIarında köleIeri en çok olan bir kişi idi.-- Bunun üzerine İbn Abbas: Arzu edersen yaparım --yani (onIarı) öIdürürüz-- dedi. Ömer: Doğru söylemiyorsun. OnIar sizin dininizi konuşmaya başladıktan, sizin kıbIenize yöneIerek namaz kıIdıktan, sizin gibi haccettikten sonra mı (bu işi yapmaya kaIkacaksınız)? Daha sonra Ömer evine götürüIdü. Biz de onunIa birlikte gittik. İnsanIar bugünden önce adeta hiçbir musibetIe karşlIaşmamış gibi idiler. Kimisi: Bir zararı oImaz diyordu, kimisi öleceğinden korkuyorum diyordu. Ona bir nebiz getirildi, onu içti. Fakat karnından çıktı. Sonra ona süt getirildi, onu da içti, yine yarısından dışarı çıktı. Artık öIeceğini anIadıIar. Yanına girdik. İnsanIar da yanına girip ondan övgüyIe söz etmeye koyulduIar. Genç bir adam geIerek dedi ki: Müjdeler oIsun ey mu'minIerin emiri, AlIah'ın sana müjdesi var. Çünkü sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sohbetinde buIundun ve bildiğin şekilde erken bir zamanda MüsIüman oIdun. Sonra halifeliğe getirildin ve adaIet yaptın, sonra da şehid oIdun. Ömer dedi ki: Bunun ne Iehime, ne aIeyhime çıkmayarak başa baş çıkmasını çok arzu ederim. Geri dönüp gittiğinde eIbisesi yere değiyordu. Ömer: Bu delikanlıyı bana geri çağırınız, dedi. Kardeşimin oğIu dedi. EIbiseni yukarı kaIdır. Çünkü böylesi eIbisenin ömrünü uzatır, Rabbine karşı da senin daha takvalı oImana sebep oIur. Ey Abdullah b. Ömer üzerimdeki borçIara bir bak! BorçIarını hesap ettiler, seksen aItıbin ya da ona yakın oIduğunu gördüIer. Dedi ki: Şayet Ömer'in ailesinin malı bu borcu karşıIarsa sen de bu borcumu onIarın malından karşlIa. Aksi takdirde Adiy b. Ka'b oğullarından iste, onIarın malları buna yetmezse Kureyş'ten iste, fakat Kureyş'ten sonra başkalarından kimse bir şey isteme ve benim adıma bu borcu öde. mu'minIerin annesi Aişe'ye git ve: Ömer'in sana selamı var, de -fakat mu'minlerin emiri deme, çünkü artık ben bugün mu'minIerin bir emiri değilim- ve şunIarı ekle: Ömer b. eI-Hattab, iki kardeşinin yanında defnedilmek için izin istiyor. İbn Ömer (gitti) selam verdi ve içeri girmek için izin istedi. Sonra Aişe'nin huzuruna girdi. Oturmuş ağladığını gördü. Ona dedi ki: Ömer b. el-Hattab'ın sana selamı var. İki arkadaşı ile birlikte defnedilmek için izin istiyor. Aişe dedi ki: Ben orayı kendim için arzu ediyordum. Fakat bugün burasının Ömer'e ayrılmasını kabul ederek onu kendime tercih edeceğim. İbn Ömer geri dönünce, işte Abdullah b. Ömer de geldi, dediler. Beni kaldırınız dedi. Bir adam ona destek vererek kaldırdı. Ne haber getirdin, diye sordu. İbn Ömer: Sevdiğin haber, ey mu'minlerin emiri dedi, izin verdi. Ömer: Allah'a hamdolsun. Benim için bundan önemli bir şey yoktu. Nihayet benim işim bittikten sonra beni taşıyın. Sonra selam ver ve Ömer b. el-Hattab izin istiyor, de. Eğer bana izin verirse beni içeriye sokunuz. Eğer beni geri çevirecek olursa siz de beni Müslümanların kabristanına geri götürünüz, dedi. Mu'minlerin annesi Hafsa ile başka kadınlar onunla birlikte geldiler. Biz onu görünce ayağa kalktık. Yanına girdi ve bir süre onun için ağladı. Erkekler izin istedi, Hafsa da onlar dolayısıyla içerideki bir yere girdi. İçerden onun ağlamasını duyduk. Yanındakiler: Ey mu'minlerin emiri vasiyet et, halife tayin et, dediler. Ömer dedi ki: Ben bu işe Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendilerinden razı olarak vefat etmiş olduğu şu kimselerden daha bir hak sahibi olanı bulamıyorum deyip Ali, Osman, Zubeyr, Talha, Sa'd ve Abdurrahman'ın adını verdi ve şunları ekledi: Abdullah b. Ömer de yanınızda hazır bulunacak, fakat bu işte onun hiçbir dahli olmayacaktır. -Ömer bu sözlerini ona bir çeşit taziyede bulunmak (teselli etmek) için söylemişti.- Eğer emirlik Sa'd'a isabet ederse o bu işe ehildir. Aksi takdirde kim emir olarak görevlendirilirse ondan yardım istesin. Ben onu acizliğinden dolayı da, hainliğinden dolayı da azletmiş değilim. Şunları da ekledi: Benden sonraki halifeye ilk muhacirlerin haklarını bilip vermesini, onların saygıdeğer hallerini korumasını tavsiye ederim. Muhacirler! den önce Medine'yi yurt edinen ve imana bağlanan Ensa-r hakkında da ona hayır tavsiyede bulunurum. Onların iyilik yapanlarının iyiliklerini kabul etsin, kötülük yapanlarının kötülüklerini affetsin. Diğer ülkelerdeki insanlar hakkında da ona hayır tavsiye ederim. Çünkü onlar İslamın destekleyicisidiL Malın (ve, servetin) toplayıcıları, düşmanların kalbine öfke salanlardL Onlardan ancak ihtiyaçlarından arta kalanı ve razı oldukları şeyleri alsın. Ona bedevi Araplara da hayırla davranmasını tavsiye ederim. Çünkü onlar Araplar'ın aslı, İslam'ın temel unsurlarıdır. Onların mallarından orta yollu olanlarını alsın ve bu aldığını araları.ndaki fakirlere geri.versin. Ayrıca ona Allah'ın zimmeti ile Resulüonün sallallahu aleyhi ves•ellem zimmetini de tavsiye ederim. Onlara karşı akitlerini ekiksiz yerine getirsin ve onları korumak için savaşsın. Güç yetirdiklerinden fazlası onlara yükletilmesin. Ömer ruhunu teslim ettikten sonra onu dışarı çıkarttık ve yürümeye koyulduk. Abdullah b. Ömer selam vererek dedi ki: Ömer b. el-Hattab izin istiyor. Aişe: Onu içeri alınız, dedi. Ömer içeri alındı ve orada iki arkadaşı ile birlikte konuldu. Defn işi bitirilince bu kişiler bir araya gelip toplandı. Abdurrahman (b. Avf) dedi ki: Sizler işlerinizi aranızdan üç kişiye havale edin. (Herkes kendi hakkından başkasılehine feragat etsin.) Zubeyr: Ben kendi işimi (hakkımı) Ali'ye verdim, dedi. Talha: Ben de işimi (hakkımı) Osman'a verdim dedi. Sa'd: Ben de işimi (hakkımı) Abdurrahman b. Avf'a devrettim, dedi. Abdurrahman (Ali ile Osman'a): İkinizden bu işten kim vazgeçerse o işi (haIifeyi seçme işini) ona bırakalım. Allah da, Müslümanlar da kendisine göre en faziletlilerini seçeceği hususunda ona şahitlik ederler dedi. Her ikisi de susunca Abdurrahman: Peki bu işi bana havale eder misiniz, dedi. Allah'a yemin ederim, aranızdan en faziletli olanı seçmek hususunda elimden geleni yapacağım. İkisi de: Evet dedi. Onlardan birisinin elini tutarak şunları söyledi: Senin Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile akrabalığın vardır. Bildiğin üzere de İslamda belli bir geçmişin vardır. Allah'a yemin ederim ki, eğer seni emir tayin edersem şüphesiz adaletle davranacaksın ve eğer Osman'ı emir tayin edersem şüphesiz onu dinleyip ona itaat edeceksin. Sonra diğeriyle baş başa kalarak aynı şeyi ona da söyledi. Bu ahdi aldıktan sonra: Ey Osman elini kaldır dedi, ona bey'at etti, Ali de ona bey'at etti. Sonra o evde bulunan diğerleri de ona bey'at ettiler." Fethu'l-Bari Açıklaması: Ömer'den sonra "(Osman'a) bey'at "olayı" "Ömer b. el-Hattab r.a.'ı isabet almadan" yani öldürülmeden "birkaç gün" ileride geleceği üzere dört gün "önce gördüm." "Medine'de" yani hacdan döndükten sonra Medine'de gördüm. Bu da ittifakla 23 h. yılında olmuştur. "Huzeyfe b. el-Yeman ile Osman b. Huneyf'in başında durup onlara: Ne yaptınız? Araziye kaldıramayacağı bir yük yüklemiş olmayasınız. dedi." Sözkonusu arazi, Sevad arazisidir. Ömer onları arazinin haracını ve oradaki ahali için de cizye vergisini tespit etmek üzere göndermişti. Bu açıklamayı Ebu Ubeyd, Kitabu'I-Emval adlı eserinde yapmıştır. "Ben" safta durup cemaat1e birlikte sabah namazını "bekliyorken." "Benimle onun" yani Ömer'in "arasında Abdullah b. Abbas'tan başkası yok- tu." "Ömer iki saf arasından geçti mi, saflarınızı düzeltiniz, der, nihayet onlar da" yani saflarda bulunan şahıslarda "bir boşluk görmeyince öne geçer ve tekbir getirirdi." Ebu'l-İshak'ın, Amr b. Meymun'dan naklettiği rivayette şöyle denilmektedir: "Hançerlendiği gün Ömer'i görmüştüm. Birinci safta namaza durmaktan beni alıkoyan tek sebep onun heybeti idi. Heybetli bir adamdı. Ben onun arkasındaki safta idim. Ömer öndeki safa yüzünü dönmedikçe tekbir getirmezdi. Eğer safta bir kişinin öne çıktığını ya da bir diğerinin arkada durduğunu görürse elindeki kamçı ile onu (hafifçe vurur) düzeltirdi. İşte beni hemen arkasında durmaktan alıkoyan da bu olmuştu." "Onu hançerleyince, o köpek beni öldürdü -ya da yedi- dedi." Cerir'in naklettiği rivayette şöyle denilmektedir: "Öne geçti. Henüz tekbir alır almaz Ebu Lu'lue onu hançerleyince, o köpek beni öldürdü dedi." Sözü geçen Ebu İshak yoluyla gelen rivayette de şöyle denilmektedir: "elMuğire b. Şu'be'nin kölesi olan Ebu Lu'lue karşısına çıktı. Ömer onu henüz fazla geride bırakmamışken hançeriyle ona üç darbe indirdi. Ömer'in eliyle şöyle yaparak şunları söylediğini gördüm: "O köpeği yakalayınız, beni öldürdü." Ebu Lu'lue'nin adı ileride geleceği üzere Feyruz'dur. İbn Sa'd, Zühri'ye kadar ulaşan sahih bir sened ile şöyle dediğini nakletmektedir: "Ömer ergenlik yaşına gelmiş bir esirin Medine'ye girmesine izin vermezdi. Nihayet el-Muğire b. Şu 'be Kufe valisi iken ona bir mektup yazdı. Ona yanında sanatkar bir köle olduğundan sözediyor, Medine'ye onu sokmak için izin istiyor ve şunları söylüyordu: Bunun diğer insanlara faydalı olacak işleri de vardır. O demirei, nakkaş ve marangoz birisidir. Bunun üzerine Ömer ona izin verdi. Muğire her ay onu yüz (dirhem) getirmekle yükümlü tutmuştu. Köle, Ömer'e üzerindeki ödeme yükünün ağır olduğundan şikayet etti. Ömer kendisine: Yaptığın işlere göre ödemek zorunda olduğun bu miktar fazla değildir. Ancak köle öfkelenerek geri dönmüştü. Ömer birkaç gün geçtikten sonra yine köle onun yanından geçti. Ömer ona: Bana ulaşan haberlere göre sen: İstersen rüzgar ile buğday öğütecek bir değirmen yapabilirim demişsin doğru mu? Köle yüzünü ekşiterek ona döndü ve dedi ki: Sana insanların dillerinden düşürmeyecekleri bir değirmen yapacağım. Ömer yanındakilere yönelerek: Bu köle beni tehdit etti, dedi. Birkaç gün geçtikten sonra iki uçlu, kabzası ortada bir hançeri elbisesinin arasına sakladı. Sabah karanlığında mescidin köşelerinden bir köşede gizlendi. Nihayet Ömer çıkıp insanları, 'namaza namaza!' diyerek uyandırdı. Ömer'in bu işi yapmak adet i idi. Ömer ona yaklaşınca köle üzerine atılarak ona birisi göbeğin altında olmak üzere üç hançer darbesi indirdi. Göbeğin altındaki darbe aynı zamanda bağırsakları tutan iç deriyi (peritoneumu) de delmişti. Onun için asıl öldürücü darbe de o olmuştu." Müslim de Ma'dan b. Ebi Talha yoluyla gelen rivayette de şöyle denilmektedir: "Ömer verdiği bir hutbede dedi ki: Bir horozun beni üç defa gagaladığını gördüm. Gördüğüm kadarıyla bunun tek anlamı, ecelimin çok yaklaşmış olduğudur." "Onlardan yedisi öldü." Yani diğerleri de yaşadı. Ömer, Abdurrahman b. Avfın elini tutarak "insanlara namaz kıldırmak üzere öne geçirdi." "Abdurrahman onlara kısa bir namaz kıldırdı." Sözü geçen İbn Şihab rivayetinde şu fazlalık vardır: "Daha sonra Ömer'in kanaması arttı ve nihayet baygın düştü. Birkaç kişi ile birlikte onu taşıdık ve evine koyduk. Sabah aydınlanıncaya kadar hala baygınlığı devam ediyordu. Yüzlerimize bakıp: İnsanlar namaz kıldı mı, diye sordu. Ben, evet dedim. O da: Namazı terk eden kimsenin İslam'ı yoktur, dedi. Daha sonra abdest alıp namaz kıldL" "Etrafındakiler dağılınca: Ey İbn Abbas bir bak, beni kim öldürdü, dedi." Ebu İshak yoluyla gelen rivayette şöyle denilmektedir: Ömer: Ey Abdullah b. Abbas çık da insanlar arasında bu iş sizin bilginiz altında mı oldu diye seslen. Herkes bundan Allah'a sığınırız. Biz böyle bir şeyi bilmedik, haberimiz olmadı dedi." Mübarek b. Fedale de şu fazlalığı zikretmektedir: "Ömer insanlara bilmeden bir kötülük yapmış olduğunu zannetti. Bu sebeple İbn Abbas'ı çağırdı. -Onu sever ve kendisine yakın tutardı.- Ben bu işin insanların bilgisi ile olup olmadığını öğrenmek istiyorum, dedi. İbn Abbas dışarı çıkınca yanlarından geçtiği her topluluğun ağladıklarını gördü. Sanki ilk evlatlarını kaybetmiş gibi idiler. İbn Abbas dedi ki: Bundan dolayı sevindiğini yüzünden anladım. "Müslümanlık iddiasında bulunan ... " İbn Şihab yoluyla gelen rivayette şöyle denilmektedir: "Benim katilimi, Allah'ın nezdinde bana karşı delilolarak getireceği tek bir secdesi dahi bulunmayan bir kişi kılan Allah'a hamd olsun, dedi." Mubarek b. Fedale'nin rivayetinde de: 'La ilah e illailah diyen ve bana karşı delil getiren" şeklindecrrr:--Bundan anlaşıldığına göre, Müslüman bir kimse kasten birisini öldürecek olursa ebediyen ona mağfiret olunmaz diyenlerin kanaatlerinin aksine mağfirete nail olması ümit edilir. İleride buna dair geniş açıklamalar Nisa suresinin tefsirinde gelecektir.(4590 numaralı hadis) "Dilersem yaparım." İbnu't-Tin der ki: Onun bunu söylemesinin sebebi Ömer'in onların öldürülmesini emretmeyeceğini bilmiş olmasıdır. "Yalan söyledin." Bu Ömer'in dini hususlardaki alışılagelmiş salabetinin gereği olan bir üslupdur. Çünkü o İbn Abbas'ın: "Dilersen bunu yaparız" şeklindeki sözlerinden, dilersen onları öldüreceğiz demek istediğini anlamıştı. O da bundan dolayı bu şekilde ona cevap verdi. Hicazlılar da: Yanılıyorsun diyecek yerde "yalan söylüyorsun" derler. Ona "onlar namaz kıldıktan sonra mı" demesinin sebebi müslümanın öldürülmesinin helal olmadığını bilmesidir. Muhtemelen İbn Abbas aralarından Müslüman olmamış kimselerin öldürülmesini de kastetmiş olabilir. "Ona bir nebiz getirildi. O da onu içti." Ebu Rafi' yoluyla nakledilen hadiste: "Yarasının miktarını görmek için" fazlalığı vardır. Ebu İshak rivayetinde de şöyle denilmektedir: "Sabah olunca doktor yanına geldi. En sevdiğin içecek hangisidir, diye sordu. O da: Nebiz dedi. Bir nebiz getirilmesini istedi, içti yarasından dışarıya çıktı. Bu irindir, siz bana süt getirin dedi. Ona süt getirildi, onu da içti. O süt de yarasından dışarıya çıkınca, doktor: Vasiyetini yap, dedi. Zannederim bugün ya da yarın ömrün nihayete erer." Bir Uyarı Burada sözü geçen "nebiz"den kasıt, suda bir miktar ıslatılmış birkaç hurma demektir. O dönemde suyu tatlandırmak için böyle yapıyorlardı. İleride geniş açıklamalar Eşribe (içecekler) bölümünde gelecektir. "Erken dönemde Müslüman oldun" (anlamını verdiğimiz) kelimesi "kaf, dal ve mim" harflerinden olup, kaf harfi üstün okunursa fazilet, kesreli okunursa erken Müslüman olmak anlamlarına gelir. "Ey Abdullah b. Ömer, üzerimde ne borç olduğuna bir bak. Borcunu hesap ettiler. Seksen altı bin yahut ona yakın olarak buldular." Cabir yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir: "Sonra: Ey Abdullah dedi. Allah'ın hakkı ve Ömer'in senin üzerindeki hakkı için sana ant veriyorum. Öldüğüm takdirde beni gömdükten sonra Ömer'in ailesine ait mallardan seksenbin değerindeki bir şeyleri satacak ve o miktarı Müslümanların Beytu'l-Mal'ine koyacaksın. Abdurrahman b. Avf ona (sebebini) sorunca: Ben bu parayı yaptığım bir hac ve zaman zaman karşılaştığım bir takım zorluklar sebebiyle harcamıştım diye cevap verdi." Böylelikle Ömer'in borç sebebi de bilinmiş oldu. İbnu't-Tin der ki: Ömer böyle biriazminat ödemekle yükümlü olmadığını biliyordu. Ancak o herhangi bir amelinin karşılığını dünyada peşinen almak istemedi. "Çünkü ben bugün mu'minlerin emiri değilim." İbnu't-TIn der ki: O bu sözlerini kesin olarak öleceğini anlayınca söylemişti. Böylelikle mu'minlerin emiridir, diye Aişe'nin ona bu hususta bir iltimas göstermemesi gerektiğine de işaret etmiş oldu. İleride Ahkam bölümünde bunun zahirine muhalif ifadeler gelecektir. Bu olumsuz ifade İbnu't-Tin'in işaret ettiği ihtimale göre yorumlanır, Abdullah'a söylediği bu sözleriyle de Aişe r.a.a'dan bu isteğinin bir emir değil, bir talep olduğunu anlatmak istemişti. "Ali, Osman ... 'ın isimlerini verdi." Ömer'in cennetIe müjdelenen on kişiden altı kişiyi sözkonusu etmekle yetinmesinde, kendisi de onlardan olduğu için anlaşılmayacak bir durum yoktur. Ebu Bekir ve Ebu Ubeyde de onlar arasındadır. Ebu Ubeyde de bundan önce ölmüştü. Said b. Zeyd ise Ömer'in amcasının oğludur. Onun adını aralarında zikretmemesi bu işten uzak kalmak hususundaki aşırı hassasiyetinden dolayıdır. el-Medinı rivayetinde kaydettiği senedler ile Ömer'in Said b. Zeyd'i Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendilerinden razı olarak vefat ettiği kimseler arasında saydığını açıkça ifade etmiş bulunmaktadır. Ancak onu şura ehlinden (halifeyi seçecek olan danışma kurulundan) istisna edip dışarıda tutması ona olan akrabalığından dolayıdır. "Onlardan ancak kendi rızalarıyla ve ihtiyaçlarından fazlasını almasını. .. " Onlardan ihtiyaçlarından artanın dışında bir şeyalmamasını söyledi, demektir. "Mallarının orta hallilerinden" iyilerinden olmayan mallarından. Allah'ın zimmeti"nden kasıt, zimmet ehlidir. "Onların arkasından savaşmak" kasıt ise düşmanın onlara saldırmasına karşı savaşmaktır. Ömer r.a., vasiyetinde bütün kesimleri zikretmiş bulunmaktadır. Çünkü insanlar ya Müslüman ya da kafirdir. Kafir ise ya hakkında tavsiyede bulunulmayan bir harbidir ya da bir zımmıdir, onları da zikretmiş bulunmaktadır. Müslüman kimse ise ya Muhacirdir, ya Ensardandır ya da onların dışında birisidir. Hepsi hakkında sözkonusu olmak üzere ya bedevidir ya da yerleşik bir hayat sürmektedir. Bütün bunlara dair açıklamada bulunmuş old!l. "Onlara" cizye olarak "takatierinden fazlası yükletilmesin." "Abdurrahman dedi ki: ... " Kasıt Abdurrahman b. Avf'dır. "İşinizi" yani anlaşmazlığın azalması için seçmek ile ilgili işinizi "üç kişiye havale ediniz." "İki yaşlı sustu." Kasıt Ali ve Osman'dır. "Onlardan birisinin elinden tuttu." Bu kişi Ali r.a.'dır. Sözün geri kalan bölümleri zaten buna delil teşkil etmektedir. el-Medayinı ek olarak şunları da ona söylediğini zikretmektedir: "Ne dersin, eğer bu görev sana verilmeyecek olursa buradaki kimseler arasında senin görüşüne göre bu işi en çok hak eden kişi kimdir? O, Osman'dır dedi." "Daha sonra diğeriyle başbaşa kaldı ve ona da bunun gibi söyledi." el-Medıinı şunları ilave etmektedir: "Ona da Ali'ye söyledikleri gibi söyledi. Ali dedi ki -deyip şunları da eklemektedir-: Sa'd kendisine Ömer'i işaret etti. Osman bütün o geceler boyunca ashab-ı kiram'ı, insanların eşrafından Medine'ye gelenleri hep dolaştı. Bunlardan kiminle başbaşa kaldıysa mutlaka ona Osman'ın seçilmesini söylemişti. Ömer r.a.'ın Bu Kıssasından Çıkarılan Sonuçlar 1-Müslümanlara karşı şefkati ve onların iyiliğini samimi olarak istemesi, 2-Ailesinde sünneti dosdoğru uygulaması, 3-Rabbinden ileri derecede korkması, 4-Din işine bizzat kendi nefsini önemsediğinden daha çok önem vermesi. 5-Bir kimseyi yüzüne karşı övmenin oldukça aşırıya gidilmesi ya da açıkça bir yalan ihtiva etmesi hallerinde özelolarak sözkonusu olabileceği. İşte bundan dolayı Ömer elbisesini çekmesini emretmiş olmakla birlikte, o gencin kendisini övmesine de karşı çıkmamıştır. 6-Borcun ödenmesini vasiyet etmek, 7 -Hayırlı kimselere yakın defnedilmeye önem vermek, B-İmam (halife) tayini hususunda istişare etmek ve daha faziletli olanı öne geçirmek (öngörülmüştür). 9-İmamet akdi, bey'at ile gerçekleşir. Ayrıca üzerinde biraz düşünülerek açıkça görülecek daha başka birtakım hususlar da vardır. Başarıyı veren Allah'tır
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Sa'd r.a.'dan rivayete göre; "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Andolsun yarın sancagı Allah'ın onun elleri ile fethi nasip edeceği bir adama vereceğim, diye buyurdu (Sehl) dedi ki: İnsanlar gecelerini, bu sancak hangilerine verilecek diye konuşarak geçirdiler. Herkes sabah olunca Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti. Hepsi de sancağın kendilerine verileceğini ümit ediyordu. Ali b. Ebi Talib nerede, diye sordu. Onlar: Ey Allah'ın Resulü gözlerinden rahatsız, diye cevap verdiler. Ona haberci gönderin ve onu yanıma getirin, diye buyurdu. Ali yanına gelince, gözlerine tükürdü, ona dua etti. Hemen iyileşti. Hiç rahatsızlanmamış gibi oldu. Ona sancağı verdi. Ali: Ey Allah'ın Resulü, onlar da bizim gibi oluncaya kadar onlarla savaşayım mı, diye sordu. Allah Resulü şöyle buyurdu: Onların düzlüklerine ininceye kadar ağır ağır git. Sonra onları İslam'a davet et ve onlara bu hususta yerine getirmeleri gereken Allah'ın üzerlerindeki haklarını haber ver. Allah'a yemin ederim, Allah'ın senin vasıtan ile bir tek adama hidayet vermesi, senin için kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Selerne dedi ki: "Ali r.a., Hayber'de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den geri kalmıştı. Gözlerinden rahatsız idi. Ben mi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den geri kalacağım, dedi ve yola koyulup, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti. Yüce Allah'ın, ertesi sabahında fethi nasip kıldığı gecenin akşam ında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Andolsun yarın bu sancağı Allah'ın ve Resulünün kendisini sevdiği -yahut da Allah'ı ve Resulünü seven diye buyurdu- ve Allah'ın kendisine fethi nasip edeceği bir adama vereceğim -ya da bir adam alacaktır.- Bir de baktık ki -hiç o alacağını ümit etmediğimiz- Ali, işte Ali dediler. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellern de sancağı ona verdi, Allah da ona fethi nasip erti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hazim'in babasından rivayet ettiğine göre: "Bir adam Sehl b. Sa'd'ın yanına gelerek dedi ki: Bu --Medine emırini kastediyor-- filankes minberin yakınında Ali'yi (alışılmadık bir şekilde) çağırıyor. Sehl: Ne diyor diye sordu. Adam: Ona Ebu Turab diyor dedi. Sehl bundan dolayı güldü ve dedi ki: Allah'a yemin ederim bu adı ona Nebiden başkası vermedi. Onun da ondan daha çok sevdiği bir adı yoktu. Bunun üzerine ben de Sehl'den bana olayı anlatmasını isteyerek: Ey Abbas'ın babası bu nasılolmuştu, diye sordum. Dedi ki: Ali, Fatıma'nın yanına girip çıktı. Sonra da mescide gidip yattı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Amcanın oğlu nerededir, diye sordu. Fatıma: Mesciddedir dedi. Onun yanına çıkıp gidince üzerindeki ridasının sırtından düşmüş olduğunu ve sırtına da toprağın yapışmış olduğunu gördü. Sırtından toprakları silerken ona -iki defa-: Otur ey Ebu Turab, diyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd b. Ubeyde dedi ki: "Bir adam İbn Ömer'in yanına gelerek ona Osman hakkında sordu. O da yaptığı güzel işlerden sözetti. Muhtemelen bu senin hoşuna gitmez, dedi. O da: Evet deyince, İbn Ömer: Allah senin burnunu yere sürtsün dedi. Daha sonra adam ona Ali hakkında sordu. Onun da yaptığı güzel şeyleri sözkonusu etti ve: İşte o böyle birisi idi. Onun evi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in evlerinin en ortasında idi. Daha sonra (adama): Herhalde bu da senin hoşuna gitmez deyince, adam yine: Evet dedi. İbn Ömer dedi ki: Allah senin bumunu yere sürtsün. Bana karşı elinden ne geliyorsa yapabilirsin
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebi Leyla dedi ki: "Ali r.a.'ın bize anlattığına göre Fatıma aleyhesselam değirmen taşı ile öğütmenin (elinde) bıraktığı izlerden şikayette bulundu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e (bir gazveden) alınan esirler getirildi. Gitti, fakat onu bulamadı. Aişe'yi buldu, durumu ona haber verdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelince, Aişe ona Fatıma'nın geldiğini haber verdi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanımıza geldi. --Bu sırada yatmış bulunuyorduk.-- Kalkmak istedim, olduğunuz yerde durunuz diye buyurdu. İkimizin arasında oturdu. O kadar ki ayaklarının serinliğini göğsümün üzerinde hissettim. Şöyle buyurdu: Size benden istediğinizden daha hayırlı olanını öğretmeyeyim mi? Yatacağınız vakit otuzdört defa tekbir getirirsiniz, otuzüç defa tesbih edersiniz, otuzüç defa da hamd edersiniz. Bu sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Said dedi ki: Ben İbrahim b. Saidiı babasından şöyle dediğini nakIederken dinledim: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ali'ye dedi ki: Harun'un, Musa nezdindeki konumu ne ise sen de bana göre aynı konumda olmaya razı gelmez misin?" Bu hadis 4916 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali r.a. dedi ki: "Daha önce nasıl hükmediyorsanız öyle hükmediniz. Çünkü ben ayrılıktan hoşlanmam; ta ki insanların bir cemaati oluncaya ya da ben de arkadaşlarım öldüğü gibi ölünceye kadar." İbn Sirin, Ali r.a. nakledilen (ve bu husustaki sahih rivayetlerle bağdaşmayan) rivayetlerin genel olarak yalan olduğu görüşünde idi. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ali b. Ebi Talib" b. Abdulmuttalib "el-Kuraşı el-Haşimı Ebu'l-Hasen'in menkıbeleri." Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in babasının öz kardeşi olan amcasının oğludur. Tercih edilen görüşe göre Nebiliğin verilişiriden on yıl önce dünyaya gelmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, -Nebevi sırette açıklanmış bir olay sebebiyle- küçüklüğünden beri onu yanına alıp büyütmüştür. Bu sebeple küçüklüğünden beri Nebi efendimizin yanında bulunmuş, vefatına kadar yanından ayrılmamıştır. Annesi Esed b. Haşim'in kızı Fatıma'dır. O da Müslüman olmuş ve Nebiin sahabisi olmuştur. Nebi salı allah u aleyhi ve sellem hayatta iken vefat etmiştir. Ahmed, İsmail el-Kadi, en-Nesai ve Ebu Ali en-Neysaburı'nin dediklerine göre; Ali hakkında ceyyid (güzel, sağlam) senedler ile varid olduğundan daha çok ashab-ı kiram'dan herhangi bir kimse hakkında rivayet varid olmuş değildir. Bunda muhtemelen onun vefatının sonraya kalmış olması, zamanında görüş ayrılıklarının meydana gelmesi ve ona karşı baş kaldıranların ayaklanmasıdır. Bu onunla ile ilgili menkıbelerin yaygınlaşmasına sebep teşkil etmiştir. Bununla birlikte bu menkıbelerin çoğu diğer ashab için de sözkonusu olmuştur. Ancak onun hakkında yaygınlaşmasının sebebi, ona muhalefet edenlerin kanaatlerini reddetmek içindir. Böylelikle insanlar Ali hakkında: Ehl-i sünnet, bid'at ehlinden Haricller ile ona karşı savaşan Umeyye oğulları ve onlara uyanlar olmak üzere üç gruba ayrılmış oldu. Bu sebeple ehl-i sünnet, onun faziletlerinin yaygınlaştırılmasına ihtiyaç duydu. Bundan dolayı bu hususta muhalefet edenlerin çokluğundan ötürü bunları nakledenler de çoğalmış oldu. Yoksa hakikatte olan şudur: Her dört halifenin de, adalet terazisi ile ölçüldüğü takdirde kesinlikle ehl-i sünnet ve'l-cemaatin görüşünün dışına çıkmayan faziletleri bulunmaktadır. Yakub b. Süfyan sahih bir senedIe Urve'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Ali henüz sekiz yaşında iken Müslüman oldu." İbn İshak ise "on yaşında iken" demiştir. Bu husustaki rivayetler arasında en tercihe değer olanı budur. 3704- "Sonra Ali hakkında ona sordu. Onun da güzel amellerini sözkonusu etti." Onun Bedir ve diğer gazvelere katılışını, yüce Allah'ın Hayber'in fethini onun vasıtası ile gerçekleştirmesini, Merhab'ı öldürülüşünü ve buna benzer hususları zikretmiş gibidir. "Allah burnunu yere sürtsün." Yani Allah hoşuna gitmeyecek şeyleri başına getirsin. 3706- "Harun'un, Musa'ya göre konumu ne ise sen de bana göre o konumda olmaya razı olmaz mısın?" Yani Harun'un, Musa'nın yanındaki konumu, mevkii ne ise sen de benim yanımda o konumda olmaya razı değil misin? Said b. el-Müseyyeb 'in, Sa'd'dan naklettiği rivayetinde: "Bunun üzerine Ali: Razı oldum, razı oldum" dediği nakıdilmektedir. Bunu da Ahmed rivayet etmiştir. , İbn Sa'd da el-Bera ve Zeyd b. Erkam'dan buna yakın bir şekilde olayı naklettikten sonra "(Ali) dedi ki: Razıyım ey Allah'ın Resulü, dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: Şüphesiz ki bu böyledir" diye buyurdu. Her ikisinin de naklettikleri hadisin baş tarafında belirtildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Ali r.a.'a: "Mutlak olarak ya benim kalmam ya da senin kalman gerekiyor, dedi. Bunun üzerine Ali kaldı. Bazılarının: Nebi onu hoşuna gitmeyen bir hali dolayısıyla geriye bıraktı, dediklerini işitince Ali arkasından giderek ona bunu zikretti, Allah ResuIü de ona ... dedi" deyip hadisi zikretmektedirler. Senedi kavidir. Musannıf (Buhari) Ali r.a.'ın menkıbelerine dair bazı rivayetleri başka bir yerde de zikretmiş bulunmaktadır. Bunlardan birisi Ömer r.a.'ın söylediği: "Ali aramızda en güzel hüküm verenimizdir" sözüdür. İleride Bakara suresinin tefsirinde gelecektir. Ayrıca bunun Hakim tarafından zikredilmiş, İbn Mes'ud yoluyla gelen sahih bir şahidi de vardır. Bu kabilden rivayetlerden birisi de Ali r.a.'ın bağller ile savaşmış olmasıdır. Ebu Said yoluyla gelen hadiste: "Ammarlı bağı olan (meşru yöneticiye haksızca baş kaldıran) bir kesim öldürecektir" denilmektedir. Ammar da Ali r.a. ile birlikte idi. Yine onun menkıbeleriyle ilgili rivayetlerden birisi de Hariciler ile savaşmasıdır. Onun menkıbelerine dair ceyyid hadislerin bir araya getirilerek telif edilmiş en kapsamlı eser Nesai'nin "el-Hasais" adlı eseridir. "Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır" hadisini de Tirmizi ve Nesai rivayet etmiş olup, rivayet yolları gerçekten pek çoktur. İbn Ukbe bunları ayrı bir kitapta bir araya getirmiştir. Bunların senedierinin de bir çoğu sahih ve hasendir. 3707- "Ali r.a.'dan nakledilen rivayetlerin genelolarak" yani çoğunluk ile "uydurma olduğu görüşünde idL" Bu inanca ve kanaate sahipti, demektir. Bundan maksat ise Rafızilerin Ali'den diye naklettikleri ve Şeyhayn (Ebu Bekir ve Ömer)'e muhalefeti ihtiva eden türden rivayet ettikleri sözlerdir. O bu sözleri ile şer'i ahkama dair gelmiş olan rivayetleri kastetmemiştir. Çünkü İbn Sa'd sahih bir sened ile İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Sika birisi bize Ali'den bir fetva nakledecek olursa biz onun dışına çıkmayız
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "İnsanlar: Ebu Hureyre çok hadis naklediyor diyorlardı. Ben ise karın tokluğuna Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanından ayrılmıyordum. Öyle ki mayalı ekmek yemez, yumuşak, güzel elbiseler giyinmezdim, ne filan adam, ne filan kadın da bana hizmet etmezdi. Açlıktan dolayı karnımı yerdeki çakıl taşlarına yapıştırıyordum ve ben --beni alır, bana yemek yedirmeye götürür ümidiyle-- bildiğim bir ayeti bir adama okumasını (ve bana öğretmesini) isterdim. İnsanlar arasında da yoksullara karşı en hayırlı olan kişi Cafer b. Ebi Talib idi. O bizi alır, götürür, evinde ne varsa bize yedirirdi. Hatta o bize içinde hiçbir şey kalmamış olan yağ tulumunu önümüze koyar, biz de bu kabı ortadan yarar, onun içindekileri yalardık
- Bāb: ...
- باب ...
Şa'bi'den rivayete göre İbn Ömer r.a. Ca'fer'in oğluna selam verdi mi: "Ey Zülcenaheyn (iki kanatlı)in oğlu, es-selamu aleyke derdi." Ebu Abdullah (Buhari) dedi ki: İki cenah, her iki taraf demektir. Bu Hadis 401 4264 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Cafer b. Ebi Talib el-Haşimı'nin menkıbeleri" Cafer, Ali r.a.'ın annebaba bir kardeşidir. Ondan on yaş daha büyüktü. İleride Meğazi (gazalar) bölümünde 4261 numaralı hadiste açıklaması geleceği üzere Mute'de kırk yaşını geçkin şehit düşmüştür. "el-Habır (güzel elbiseler) giymezdim." Kastedilen el-Habır, çizgili ve nakışlı olan güzel elbiseler demektir. "Yağ tulumu (el-ukke)" yağın konulduğu kap (tulum) demektir. "İbn Ömer, Cafer'in oğluna selam verdiğinde" kastedilen kişi ise Cafer b. Ebi Talib'in oğlu Abdullah'tır. el-İsmail1'nin rivayetinde Huşeym'in, şöyle dediği rivayet edilmektedir: Bizler eş-Şa'bl'ye: Cafer'in oğluna Zülcenaheyn'in oğlu da deniliyor mu idi, diye sorduk. O: Evet dedi. Ben İbn Ömer'in bir gün onun yanına gittiğini ya da onunla karşılaştığını ve ona Zulcenaheyn'in oğlu es-selam u aleyke, diye ona selam verdiğini gördüm. "Ey Zülcenaheyn'in oğlu es-selamu aleyk." Bu sözleriyle Abdullah b. Cafer'• in rivayet ettiği hadise işaret ediyor gibidir. O dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana dedi ki: Ne mutlu sana, senin baban semada meleklerle birlikte uçuyor." Hadisi Tabedmi hasen bir senedIe rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a.'dan rivayete göre "Ömer b. el-Hattab kıtlık oldu mu Abbas b. Abdulmuttalib ile yağmur duasına çıkar ve şöyle derdi: Allah'ım, bizler, (hayatta iken) Nebimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i vesile ederek sana dua ediyor, sen de bize yağmur yağdırıyordun. Şimdi de Nebiimizin amcası vesilesi ile sana dua ediyoruz, bize yağmur yağdır." (Enes) dedi ki: Ve onlara yağmur yağdırılırdı. Bu Hadis 1010 numara ile geçmiştir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "el-Abbas b. Abdulmuttalib" Bu başlık altında Enes'in rivayet ettiği hadisi zikretmiş bulunmaktadır. el-Abbas, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den iki ya da üç yıl daha yaşlı idi. Meşhur olan görüşe göre o Mekke'nin fethinden önce Müslüman olmuştur. Bundan önce Müslüman olduğu da söylenmiştir. Bu da uzak bir ihtimal değildir. Ancak Mekke fethinden önce hicret etmediği için Ömer onun faziletini bilmekle onun vesilesi ile yağmur dilernek ile birlikte, (kendisinden sonraki halifeyi seçecek olan) şura ehli arasına almamıştır .. İleride Aişe radıyaHahu anh€ı'nın rivayet ettiği Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'in amcası el-Abbasla gösterdiği saygı ve tazime dair hadis, Meğazi bölümünün sonlarında Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'in vefatından sözederken zikredilecektir. el-Abbas'ın künyesi Ebu'l-Fadl olup, Osman radıyall€ıhu anh'ın halifeliği döneminde 32 yılında, seksen küsur yaşında olduğu halde vefat etmiştir;
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha dedi ki: "Fatıma (ona selam olsun) Ebu Bekir'e haber göndererek: Allah'ın, Resulüne fey' olarak verdiklerinden olan ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den kendisine miras olarak kalan, Medine ile Fedek'te bulunan Nebi'in sadaka olan malını ve Hayber'in beşte birinden kalanı istedi." [-3712-] Ebu Bekir dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Bize mirasçı olunmaz. Biz geriye ne bırakırsak o bir sadakadır. Muhammed'in ailesi bu maldan -Allah'ın malını kastediyor- yiyebilirler fakat yediklerinden daha fazlasını almaya hakları yoktur. Bana gelince, Allah'a yemin ederim, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sadakalarından hiçbir şeyi değiştirmeksizin Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde nasıl idiyse öyle bırakacağım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunlarda nasıl bir uygulama yaptıysa aynen öylesini yapacağım. Ali r.a. teşehhüd ettikten sonra dedi ki: Ey Ebu Bekir, biz senin faziletini biliyoruz -deyip sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olan akrabalıklarını ve haklarını hatırlattı. Bunun üzerine Ebu Bekir konuşarak: Nefsim elinde olana yemin ederim ki, Restilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in akrabalarını gözetmeyi kendi akrabalarımı gözetmekten daha çok severim, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'in rivayetine göre "Ebu. Bekir r.a. dedi ki: Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hatırını, ehl-i beyti hususunda gözetiniz,'' Bu Hadis 3751 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Misver b. Mahreme'den rivayete göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Fatıma benim bir parçamdır. Onu kızdıran beni de kızdırmış olur
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha'dan gelen hadiste dedi ki: "Nebi, Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefatı ile sonuçlanan rahatsızlığında kızı Fatıma'yı çağırdı. Ona gizlice bir şeyler söyledi. Bunun üzerine ağladı. Daha sonra yine onu çağırdı ve ona gizlice bir şeyler söyledi. Bu sefer güldü. Aişe dedi ki: Ben de ona bunun sebebini sordum. [-3716-] "Bunun üzerine bana dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (ilk defa) bana gizlice bir şeyler söylediğinde vefatı ile sonuçlanan rahatsızlığında ruhunun . kabzedileceğini bana bildirdi. Bunun üzerine ben de ağladım. Sonra bana, ehl-i beyti arasında onun arkasından ilk gidecek olanın ben olacağım! gizlice haber verdi. Bunun üzerine de güldüm." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Resulullah sallal1ahu aleyhi ve sellem'in akrabalarının menkıbeleri" başlığındaki "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in akrabaları" ibaresi ile, akrabalarından olup, onunla sohbet etmiş bulunan ve en yakın dedesi olan Abdulmuttalib'in nesebinden gelen yahut da erkek ya da kadınlardan onu gören kimseler kastedilmektedir. Bunlar da Ali ve onun Fatıma A.S.'dan çocukları Hasan, Hüseyin, Muhsin ve Ümmü Kulsum ile Cafer ve çocukları olan Abdullah, Avn ve Muhammed'dir. Cafer b. Ebi Talib'in, Ahmed adında bir oğlu olduğu da söylenir. Bu kabilden diğer bir yakını da Ebu Talib'in bir diğer oğlu olan Akil ve onun oğlu Akil oğlu Müslim'dir. Hamza b. Abdulmuttalib ile çocukları Ya'la, Umare ve Umarne, Abbas b. Abdulmuttalib ile onun onu bulan erkek çocukları el-Fadl, Abdullah, Kusem, Ubeydullah, el-Haris, Mabed, Abdurrahman, Kesir, Avn ve Temmam'dır. Onun hakkında el-Abbas şunları söylemektedir: "Temmam ile tamam oldular, böylece on kişiyi buldular. Rabbim sen onları keremli ve iyilerden kıL." Bunların her birisinin rivayette bulunduğu da söylenmiştir. el-Abbas'ın kız çocukları arasında Ümmü Hubeyb, Amine ve Safiye de vardır. Bunların çoğunluğu ise el-Fadl'ın annesi Üm mü Lubabe'dendir. Bir diğer akrabası Muattib b. Ebu Leheb ile el-Abbas b. Utbe b. Ebi Leheb'dir. Bu da el-Abbas'ın kızı Amine'nin kocası idi. Abdullah b. ez-Zubeyr b. Abdulmuttalib, onun kızkardeşi ve el-Mikdad b. el-Esved'in eşi olan Dubaa, Ebu Süfyan b. el-Haris b. Abdulmuttalib, oğlu Cafer, Nevfel b. el-Haris b. Abdulmuttalib ile iki oğlu el-Muğire ve el-Haris ile Abdulmuttalib'in kızları olan Umeyye, Erva, Atike ve Safiye de akrabaları arasındadır. Safiye İslamı kabul etrniş ve ashab'dan olmuştur. "Ehl-i beyt'i hususunda Muhammed'in hakkını gözetiniz" sözleri ile diğer insanlara hitap etmekte ve onlara ehl-i beytini gözetrnelerini -tavsiye etmektedir. "Bir şeyi gözetrnek (murakabe)" onu korumak, muhafaza etmek demektir. Yani onları gözeterek onun haklarını koruyunuz. Onlara eziyet etmeyiniz, onlara kötülük yapmayınız, demek istemektedir. Bundan sonra ise el-Misver'in: "Fatıma benden bir parçadır. Onu kızdıran beni de kızdırır" hadisini zikretrniştir ki, bu da Ali r.a.'ın Ebu Cehil'in kızına talip olmasını anlatan hadisin bir parçasıdır. İleride biraz sonra Ebu'ı-As b. Rabl'in tercümesi zikredilirken uzun uzadıya kaydedilecektir. (3729 nolu hadiste) Aişe r.a.'ın rivayet ettiği hadise gelince "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona gizlice bir şey söyledi, o da ağladı" hadisi, açıklaması ile birlikte Meğazi bölümünün sonlarında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatı bahsinde açıklanacaktır. 4433 nolu hadiste
- Bāb: ...
- باب ...
Mervan b. Hakem dedi ki: "Osman b. Affan r.a.'ın, رعاف Ruaf (burun kanaması) yılı diye bilinen yılda aşırı derecede burnu kanadı. O kadar ki hacca gitmesini engelledi ve vasiyetini yaptı. Kureyş'ten bir adam onun yanına girerek, yerine halife göster, dedi. Osman r.a.: Bu sözü söylediler mi, diye sordu. O: Evet dedi. Peki kimi, diye sorunca, sustu. Yanına bir başka adam -zannederim el-Haris- girdi. O da: Yerine halife göster dedi. Osman, kim olsun dediler mi, diye sordu. Evet, dedi. Peki, o dedikleri kimdir, diye sordu, fakat el-Haris sustu. Osman: Onların söyledikleri Zubeyr olmalıdır, dedi. O, evet dedi. Osman dedi ki: Nefsim elinde olana yemin ederim ki bildiğim kadarıyla o, onların en hayırlılarıdır ve şüphesiz o aralarında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in en çok sevdiği kişi idi." Bu Hadis 3718 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Yine Mervan b. Hakem dedi ki: "Osman'ın yanında idim. Ona bir adam gelerek: Yerine halife göster dedi. O, bu söylendi mi, diye sordu. Evet, Zubeyr (olsun, diyorlar), dedi. Osman: Allah'a yemin ederim, siz de biliyorsunuz ki o sizin en hayırlılarınızdır, dedi ve bu sözlerini üç defa tekrarladı
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Şüphesiz her bir nebinin bir havarisi vardır ve gerçekten benim havarim Zubeyr b. Awam'dır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Zubeyr dedi ki: "Ahzab (Hendek gazvesi) günü ben ve Ömer b. Ebi Selerne kadınlar arasında kalmakla görevlendirilmiştik. Etrafıma bakınca ne göreyim (babam) Zubeyr atı üzerinde iki ya da üç defa Kureyza oğullarına gidip geliyordu. Evimize döndüğümde: babacığım, senin gidip geldiğini gördüm (sebebi nedir), dedim. O: Yavrucuğum gerçekten sen beni gördün mü diye sordu. Ben: Evet deyince, dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kureyza oğullarına kim gider de onların durumuna dair bana haber getirir, demişti. Bunun üzerine ben de yola koyuldum. Geri döndüğümde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hem annesini, hem de babasını bir arada zikrederek: Babam anam sana feda olsun, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Urve'den, rivayete göre, "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı Yermuk vakası günü Zubeyr'e dediler ki: Bizim de seninle hamle yapmamız için sen hamle yapmaz mısın? O da onlara bir hamle yapınca, omzuna iki darbe indirdiler. Bu iki darbe arasında da Bedir günü yemiş olduğu bir başka darbe vardı. Urve der ki: Ben küçükken parmaklarımı bu darbelerin bulunduğu yere sokar ve oynardım." Bu ileride 3973 ve 3875 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "ez-Zubeyr b. el-Awam" b. Huveylid b. Esed b. Abdu'l-Uzza b. Kusayy "ın menkıbeleri" Nesebi Nebi sallallahu aleyhi ve.sellem ile birlikte Kusay'da birleşmektedir. Her ikisinin de Kusay ile aralarındaki ata sayısı aynıdır. Annesi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in halası Abdulmuttalib'in kızı Safiye'dir. Künyesi Ebu Abdullahltır. Hakim sahih bir sened ile Urvelden şöyle dediğini rivayet etmektedir: "ez-Zubeyr sekiz yaşında iken Müslüman oldu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Osman dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in savaştığı o günlerden birisinde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Talha ile Sa'd'den başkası sebat göstermemişti. (Ebu Osman bunu) ikisinden naklettiği hadislere dayanarak söylemiştir." Bu Hadis 4060 ve 4061 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Kays b. Ebi Hazim'den dedi ki: "Talha'nın, kendisi ile Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i koruduğu elinin felç olmuş olduğunu gözlerimle gördüm." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Talha b. Ubeydullah" b. Osman b. Amr b. Ka'b b. SaId b. Teym b. Murre b. Ka'b'dır. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte nesebi Murre b. Ka'b ile, Ebu Bekir es-Sıddık ile de Teym b. Murre ile birIeşmektedir. Hepsi ile aradaki baba sayısı aynıdır. Künyesi Ebu Muhammed'dir. Annesi ise el-Ala'nın kızkardeşi ve el-Hadrami'nin kızı es-Sa'be olup, Müslüman olmuş, hicret etmiş ve babasından az bir süre daha yaşamıştır. Talha, Cemel vakası günü 36 h. yılında öldürülmüştür. Ona atılan bir ok ile vefat etmiştir. Pek çok rivayet yolundan geldiği üzre Mervan b. el-Hakem ona bir ok atmış ve bu diz kapağına isabet etmiş. Ölünceye kadar da kanaması durmamıştır ve o gün öldürülen ilk kişi olmuştur. Kaç yaşında vefat ettiği hususunda ise görüş ayrılığı vardır. Söylenen en yüksek rakam 75 en azı ise 58'dir. "Kendisi ile" yani Uhud günü "(Resulullah sallalliıhu aleyhi ve sellern)'ı koruduğu eli
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. el-Müseyyeb dedi kİ: Ben Sa'd'ı şöyle derken dinledim: "Uhud günü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem benim için babasını ve annesini bir arada zikretti (ve babam anam sana feda olsun, dedi.)" Bu Hadis 4055,4056 ve 4057 numara ile gelecektir. Diğer tahric edenler: Tirmizi edeb; Müslim, Fedail-üs Sahabe Tirmizi rivayetinde: Bu hadis hasen sahihtir. Demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amir b. Sa'd, babasının şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Andolsun ben kendimi İslamın üçte biri olarak görmüşümdür." Bu Hadis 3727 ve 3858 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Utbe b. Ebi Vakkas dedi ki: Ben Said b. el-Museyyeb'i şöyle derken dinledim: Ben Sad b. Ebi Vakkas'ı şöyle derken dinledim: "Benim İslam'a girdiğim gün, benden başka hiçbir kimse Müslüman olmuş değildir. Yedi gün süre ile ben İslamın üçte biri olarak kaldım
- Bāb: ...
- باب ...
İsmail dedi ki: Sa'd r.a.'i şöyle derken dinledim: "Şüphesiz ben Araplar arasında Allah yolunda ok atan ilk kimseyim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte gazaya çıkar ve ağaç yaprağından başka yiyecek bir şey bulamazdık. Hatta bizden birimiz devenin ya da koyunun yaptığı gibi kaskatı bir şekilde def-i hacette bulunurduk. Bundan sonra Esed oğulları kalkmış, İslam dolayısıyla beni ayıplıyor. Dedikleri gibi ise gerçekten ben hüsrana uğradım ve amelim boşa çıktı demektir." Onlar onunla ile ilgili Ömer'e bir şeyler söylemiş ve: Güzel namaz kılmıyor demişlerdi. Bu Hadis 5412 ve 6453 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: Aşere-i mübeşşere'den birisi olan "Said b. Ebi Vakkas ez-Zührı'nin menkıbeleri" Künyesi, EbÜ İshak'tır. "Zühre oğulları Nebi sallalliıhu aleyhi ve sellem'in deyılarıdır." Çünkü annesi Amine onlardandır. Anne tarafından akrabalar da dayılardır. "O (adı) Said b. Malik'tir." Yani EbÜ Vakkas'ın adı Malik b. Uhey -Uheyb de denilir- b. Abdi Menaf b. Zühre b. KiUıb b. Murre'dir. Nesebi Nebi sallalliıhu aleyhi ve sellem ile birlikte Kihıb b. Murrelde bir araya gelmektedir. İkisi arasındaki ata sayısı birbirine yakındır. Annesi, Süfyan b. Umeyye b. Abdi Şems'in kızı Hamne'dir. Müslüman olmadı. el•-Akik'te 55 yılında vefat etmiştir. Bundan sonra vefat ettiği söylenmiş, 58 yılına kadar farklı tarihler verilmiştir. Yaklaşık 80 yıl yaşamıştır. . "Uhud günü Nebi sallalliıhu aleyhi ve serem benim için babasını ve annesini bir arada zikretti." Yani, sana feda olsun, derken ikisini de sözkonusu etti. Bu da "babam, anam sana feda olsun" sözü ile ifade edilmiştir. "Ve ben İslamın üçte biri idim." O bunu bu husustaki bilgisine göre söylemiş. Buna sebep ise işin başında Müslüman olanların Müslüman olduklarını gizlerneleridir. Muhtemelen diğer iki kişi ile Hatice ve EbÜ Bekir (r.anhuma)'ı ya da Nebi sallalliıhu aleyhi ve sellem ile Ebu Bekir r.a.'ı kastetmiş olabilir. O sırada Hatice'nin Müslüman olduğu kesindir. Bu durumda özelolarak erkekleri sözkonusu etmiş olma ihtimali söz konusu olur "Ben, Aarapiar arasında ilk akatanım." Bu ok atması, Ubeyde b. el-Haris b. el-Muttalib seriyesinde olmuştur. Bu seriyede meydana gelen çarpışma müşriklerle Müslümanlar arasındaki ilk savaş olmuştur. Resulullah sa!lalliıhu aleyhi ve sellem'in hicretin birinci yılında gönderdiği ilk seriyedir. O Müslümanlardan bir miktar kimseyi Kureyş kervanının karşısına çıksınlar diye Rabiğ denilen yere göndermişti. Karşılıklı olarak ok atmışlar fakat göğüs göğüse gelerek kılıçla savaşmamışlardı. Said ilk ok atan kişi olmuştu. Bunu ez-Zubeyr b. Bekkar kendi senediyle zikretmiş ve bu rivayetinde Sa'd'den o gün şu beyti terennüm ettiğini de revayet etmiştir: "Resulullah sallalliıhu aleyhi ve sellem'e ulaştı mı acaba? Benim arkadaşlarımı sınanan göğüslerle himaye ettiğim." "Başka şeyle karışmayan katı" yani aşırı kuru ve dağınık oluşundan ötürü birbiriyle karışmayan bir şekilde (def-i hacette bulunurduk.) "İslam dolayısıyla beni ayıplıyorlar." Bundan dolayı beni tedib ediyorlar, demektir. Yani onlar bana namazı öğretiyorlar yahut da ben güzel bir şekilde namaz kılmıyorum diye beni ayıplıyorlar. Eğer benim onların bana (namazı) öğretmelerine ihtiyacım varsa "Hüsrana uğradım." demektir. Onun doğru dürüst güzel bir şekilde namaz kılmadığını iddia eden kimseler ile başından geçenleri anlatan rivayet, Namazın kılınışı bahsinde geçmiş bulunmaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Misver b. Mahreme dedi ki: Ali, Ebu Cehil'in kızına talip oldu. Fatıma bunu işitti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına giderek dedi ki: Senin kavmin, kızların için kızıp öfkelenmediğini ileri sürüyorlar. İşte Ali, Ebu Cehil'in kızıyla evlenecek. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ayağa kalktı. Teşehhüd getirdikten sonra onun şöyle dediğini dinledim: Ben Ebu'I-As b. er-Rabi'e kızımı nikahladım. O bana ne söylediyse sözünde durdu, doğru söyledi. Şüphesiz ki Fatıma da benim bir parçamdır ve şüphesiz onun hoşuna gitmeyen bir şeyden ben de hoşlanmam. Allah'a yemin ederim, Resulullah'ın kızı ile Allah'ın düşmanının kızı aynı adamın yanında (nikahla) bir araya gelmeyeceklerdir. Bunun üzerine Ali ona talip olmaktan vazgeçti." Misver'den (şöyle dediği rivayet edilmiştir): "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Abd-i Şems oğullarından bir damadını sözkonusu ettiğini, bu akrabalığı hususunda ondan övgüyle bahsedip, güzel bir şekilde onu yad ettiğini, sonra da şunları eklediğini diledim: O, konuştuğunda bana doğruyu söyledi, söz verdiğinde sözünde durdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sıhrı akrabaları." Onun kızlarıyla evlenenler, demektir. Sıhr, kadın ve erkeğin bütün akrabaları hakkında kullanılmakla birlikte, sadece kadının akrabaları hakkında kullanılır diyenler de vardır. "Bunlardan birisi Ebu'l-As b. er-Rabl'dir." Annesi Hatice'nin kızkardeşi Huveylid'in kızı Hale idi. Buna göre Ebu'I-As, Hatice'nin kızkardeşinin oğludur. Nevevi der ki: Sıhr, eşlerin akrabaları hakkında kullanılır. Musahare (sıhrı akrabalık) ise birbirine uzak iki kişi arasındaki yakınlıktır. Buhari de buna göre hareket etmiştir. Ebu'I-As b. er-Rabı' aslında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hanımlarının yakınları, akrabaları arasında değildir. O ancak Hatice'nin kızkardeşinin oğludur. Burada kastedilen de onunla bu akrabalığı değildir. Aksine onun kızıyla evlenmiş olmasıdır. Ebu'l-As, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızı Zeyneb ile bi'setten (ona Nebiliğin verilmesinden) önce evlenmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızlarının en büyükleridir. Ebu'I-As, Bedir'de müşriklerle beraber esir düşmüştü. Zeyneb fidyesini gönderip, esirlikten kurtarınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona kızını kendisine göndermesini şart koşmuştu. O da ona verdiği bu sözde durmuştu. İşte hadisin sonlarındaki: "Ve bana söz verdi ve sözünde durdu" ifadesinin anlamı budur. Daha sonra Ebu'I-As bir defa daha esir düşmüş, Zeyneb onu himaye edince Müslüman olmuştu. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Zeyneb'i tekrar onun nikahına vermişti. NebiSallallahu Aleyhi ve Sellem'in deha önce Namaz bahsinde geçtiği üzere, namaz kılarken taşıdığı Umame (adındaki torunu) ondan doğmuştur. Aynı şekildeAli adında bir oğlu da dünyaya gelmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde ergenlik çağına yaklaşmıştı. Denildiğine göre Nebi salı allah u aleyhi ve sellem'in vefatından önce ölmüştür. Ebu'ı-As ise 12 yılında vefat etmiştir. Musannıf (Buhari) "onlardandır" sözleri ile Osman ve Ali gibi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızları ile evlenmiş olup (burada) sözkonusu etmediği kimselere işaret etmiştir. Bunların her birisine dair tercüme (biyografi) geçmiş bulunmaktadır. Bu üçü dışında da kimse Nebi salı allah u aleyhi ve sellem'in kızlarıyla evlenmiş değildir. Bundan tek istisna Ebu Leheb'in oğludur. O, Osman'dan önce Rukayye ile evlenmiş, fakat onunla gerdeğe girmemişti. Çünkü babası ona Rukayye'den ayrılmasını emredince o da onu boşamıştı, daha sonra da Osman r.a. onunla evlendi. "Ali, Ebu Cehil'in kızına talip oldu." Bunun adı ileride geleceği üzere Cuveyriye idi, el-Avra olduğu da söylenmiştir, Cemile diyenler de vardır. Ali bu hususta genelolarak evlenmenin caiz olduğu esasına göre hareket etmişti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem buna karşı çıkınca o da ona talip olmaktan vazgeçti. Denildiğine göre onunla Attab b. Esıd evlendi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hutbe irad etmesi ise, belirtilen hükmün insanlar arasında yaygınlık kazanması ve onu ya vacip olarak ya da evleviyetle (öncelikli olarak) uygulamaları içindir. İleride bununla ile ilgili geniş açıklamalar, yüce Allah'ın izniyle Nikah bölümünde gelecektir. "Konuştuğunda bana doğruyu söyledi." Muhtemelen o kendisine Zeyneb üzerine bir başkasıyla evlenmemesini şart koşmuş olabilir. Ali'nin durumu da böyle idi. Eğer durum böyle değil idiyse o takdirde AIi'nin bu şartı unutmuş olduğu şeklinde yorumlanır. Ebu Cehil'in kızına talip olmaya kalkışmasının sebebi de budur. Yahut da böyle bir şart sözkonusu olmamıştır. Çünkü bu şarttan açıkça sözetmiş değildir. Bununla birlikte onun bu kadarına da riayet etmesi gerekirdi. İşte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sitemde bulunmasının sebebi budur. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bir kimsenin ayıplanacağı hususu yüzüne karşı çok nadir zikrederdi. Ali'ye açıktan açığa sitem etmesi de muhtemelen Fatıma aleyhisselam'ın razı olmasını ileri derecede istemiş olmasından dolayıdır. Bu olay Mekke fethinden sonra olmuştu ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızlarından hayatta kalan ondan başkası da yoktu. Annesinden sonra kızkardeşlerini kaybetmiş idi. Dolayısıyla onun ayrıca kıskanmasına sebep teşkil edecek bir durum, onun üzüntüsünü daha da arttıracaktl
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir askeri birlik gönderdi ve Usame b. Zeyd'i onlara kumandan tayin etti. Bazı insanlar onun kumandanlığına dil uzattılar. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Siz (şu anda) onun kumandanlığına dil uzatıyorsanız gerçek şu ki, daha önce de babasının kumandanlığına dil uzatmış idiniz. Allah'a yemin ederim ki babası kumandanlığa layık birisi idi ve şüphesiz onun babası benim insanlar arasında en sevdiğim kişilerdendi. Şüphesiz bu da ondan sonra benim insanlar arasında en sevdiğim kişilerdendir." Bu Hadis 4250, 4468, 4469, 6627, 7187 numara ile gelecektir. Diğer tahric edenler: Tirmizî, Menakib; Müslim, Fedail
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanımda iken bir kaaif yanıma girdL O sırada Usame b. Zeyd ile (babası) Zeyd b. Harise de yatıyorlardı. Bu kaaif: Bu ayaklar birbirlerindendir, dedL" (Ravi) dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bundan dolayı sevindi ve hoşuna gittiğinden ötürü bu söylediklerini Aişe'ye de haber verdi" Diğer tahric: Müslim, rada (süt emme); Tirmizi, vela; Ebu Davud ile Nesaî Talak Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in azatlısı Zeyd b. Harise'nin menkıbeleri." Zeyd b. Harise, Kelb oğullarındandır. Cahiliye döneminqe esir alınmıştı. Hakım b. Hizam da onu halası Hatice için satın almıştı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de Hatice r.a.a'dan onu kendisine hibe etmesini istedi. Muhammed b. İshak onun başından geçenleri es-Sıre adlı eserinde zikretmiş bulunmaktadır. Buna göre babası ve amcası Mekke'ye geldiler ve onu buldular. Onun fidyesini verip kurtarmak istediler. Nebi sallallahu aleyhi ve selle m de onu kalmakla gitmeyi seçmekte serbest bıraktı. O da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında kalmayı tercih etti. Zeyd b. Harise, Mute gazvesinde şehit düştü. Usame b. Zeyd de Medine'de yahut da Vadi'l-Kura'da 54 yılında vefat etti. Daha erken vefat ettiği de söylenmiştir. Bir süre de Dımaşk'a bağlı el-Mizze kasabasında yerleşmiş bulunmaktadır. "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir askeri birlik gönderdL" Bu ise Nebi efendimizin vefatı ile sonuçlanan hastalığı sırasında hazırlanmasını emretmiş olduğu ve: "Usame ile birlikte gidecek olan orduyu yola koyunuz" talimatını verdiği ordudur. Ebu Bekir r.a. ondan sonra bu orduyu göndermiştir. İleride yüce Allah'ın izniyle Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatı ile ilgili açıklamaların sonlarında buna dair geniş bilgi verilecektir. "Bundan önce de babasının kumandanlığına dil uzatmıştınız." Bu ifadesi ile Zeyd b. Harise'nin Mute gazvesindeki kumandanlığına işaret etmektedir. Aişe r.anha'dan dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Zeyd b. Harise'yi eğer bir ordu ile birlikte göndermişse mutlaka onu onlara kumandan tayin . etmiştir." Hadisten Çıkan Sonuçlar Hadisten anlaşıldığına göre, mevlanın (azatlı kölenin) emidiği, kumandanlığı, küçüklerin büyüklere amir tayin edilmesi, fazileti daha az olanın daha faziletliye amir olması caizdir. Çünkü Usame'nin kumandan olduğu ordu arasında Ebu Bekir ve Ömer de vardı. . Bundan sonra (Buhari), Aişe r.anha'nın kaaif (kıyafet bilgini) kıssası ile ilgili hadisini zikretmektedir ki, ileride Feraiz bölümünde yeteri kadar açıklaması gelecek ve burada sözü edilen kaaifin adı da orada zikredilecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha'dan rivayete göre; "Kureyşiiler Mahzum oğullanna mensup kadının durumu dolayısıyla endişelendi ve: Buna (yani bu iş için iltimas etmeye) Reseılullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in çok sevdiği Usame b. Zeyd'den başkası kim cesaret edebilir, dediler
- Bāb: ...
- باب ...
Süfyan dedi ki: Zühri'ye, Mahzumoğullarına mensup kadın ile ilgili hadisi sormak üzere gittim. Bana bağırdı. (İbnu'l-Medini diye tanınan Ali b. Abdullah) dedi ki: Süfyan'a: Sen bunu başka kimseden almadın mı, dedim. O bana dedi ki: Ben bunu Eyyub b. Musa'nın, ez-Zühri'den, onun Urve'den, onun Aişe r.anha'dan diye yazmış olduğu bir kitapta buldum. Buna göre (Aişe şöyle demiştir): "Mahzumoğullarından bir kadın hırsızlık yaptı. Ashab: Bu kadın hakkında Nebi ile kim konuşabilir, dedi. Kimse onunla konuşma cesaretini gösteremedi. Onunla Usame b. Zeyd konuştu. Bunun üzerine şöyle buyurdu: İsrailoğu1ları arasında soylu birisi hırsızlık yaptı mı ona ilişmezlerdi. Fakat güçsüz bir kimse hırsızlık yaptı mı elini kesederdi. Eğer bu işi yapan Fatıma olsaydı onun dahi elini keserdim
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Dinar dedi ki: "İbn Ömer bir gün -mescidde bulunuyorken- mescidin bir tarafında elbisesini sürükleyerek bir adam gördü. Bunun kim olduğuna bir bak, keşke bu adam yakınımda olsaydı, dedi. Bir kişi ona: Ey Ebu Abdurrahman sen bunu tanımıyor musun, diye sordu. Bu Muhammed b. Usame'dir. (Abdullah b. Dinar) dedi ki: İbn Ömer başını önüne eğdi ve ellerini yere (gagalar gibi) vurdu, sonra dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu görmüş olsaydı, andolsun onu sevecekti
- Bāb: ...
- باب ...
Usame b. Zeyd r.a.'dan rivayete göre, o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den şunu rivayet etmiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisini ve Hasen'i alır ve: Allah'ım, sen bu ikisini sev! Çünkü ben bu ikisini seviyorum, derdi." Bu Hadis 3747 ve 6003 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ve Nuaym ibn Hammâd, İbnu’l-Mubârek'ten söyledi; o şöyle demiştir: Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den haber verdi (o, şöyle demiştir): Bana Usâme ibn Zeyd'in bir kölesi şöyle haber verdi: Ümmü Eymen'in oğlu olan Eymen'in oğlu Haccâc -Ümmü Eymen'in oğlu ve Haccâc'ın babası olan Eymen, Usâme ibn Zeyd'in ana-bir kardeşi idi ve bu Eymen, Ensâr'dan bir zâttır-(Mescide girip namaz kıldı). İbn Omer onun rukû'unu ve sucûdunu tamamlamadığını gördü de: Namazını yeniden kıl, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Nuaym, İbnu'I-Mübarek dedi ki: Bize Ma'mer, Zührı'den haber verdi. (Zühri) dedi ki: Bana Usame b. Zeyd'in bir mevlası (azatlısı)nın haber verdiğine göre, Ümmü Eymen'in oğlu Eymen'in oğlu Haccac'ın --ki Ümmü Eymen'in oğlu Eymen, Usame b. Zeyd'in anne bir kardeşi ve Ensardan birisi idi- rüku'unu ve sücudunu tam yapmadığını İbn Ömer görünce, ona (namazını) iade et, dedi." Bu Hadis 3737 numara ile gelecektir. [-3737-] Usame b. Zeyd'in mevlası Harmele'den rivayete göre; Abdullah b. Ömer ile birlikte bulunduğu bir sırada Eymen'in oğlu Haccac girdi. rükuunu da, sücudunu da tam yapmadı. Bunun üzerine (İbn Ömer ona): (Namazını) iade et, dedi. Geri dönüp gittiğinde İbn Ömer: Bu kimdir dedi, ben: Bu, Ümmü Eymen'in oğlu Eymen'in oğlu Haccac'dır, dedim. Bunun üzerine İbn Ömer dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu görmüş olsaydı andolsun onu sevecekti. Sonra da ona (Usame'ye) ve Ümmü Eymen'den doğanlara (erkek ya da dişi olsun) sevgisini zikretti. (Yakub b. Süfyan yahut ez-Zühri) dedi ki: Arkadaşlarımdan bazıları da Süleyman'dan naklen: "(Ümmü Eymen) Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dedısı idi" ilavesini de yapmışlardır. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Usame b. Zeyd." Bu başlıkta hırsızlık yapan Mahzumoğullarından olan kadın ile ilgili hadisi zikretmiş bulunmaktadır. İleride buna dair yeterli açıklamalar Hadler bahsinde gelecektir. Bu hadisten maksat bazı rivayet yollarında zikredilen: "Resulullah salI allah u aleyhi ve sellem'in sevdiği Usame b. Zeyd'in dışında onunla konuşmaya kim cesaret edebilir" ifadeleridir. Onlar Usame'ye "hibbu Resulillah sallallahu aıeyhi ve sellem" derlerdi ki onun sevdiği kişi, mahbubu demektir. Çünkü onun Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nezdindeki konumunu iyi biliyorlardı. Ayrıca ondan önce babasını da çok seviyordu. O kadar ki onu evlatlık edinmişti. Bundan dolayı ona da Muhammed oğlu Zeyd deniliyordu. Annesi ise Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dedısı Ümmü Eymen'dir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun için: "O annemden sonra benim annemdir" derdi. "Keşke yanımda olsaydı" yani keşke bana yakın bulunsaydı da ona öğüt verseydim, nasihat etseydim. "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu görmüş olsaydı, andolsun onu sevecekti." İbn Ömer'in bunu kesin olarak ifade etmesi, Nebi sallallahu aieyhi ve sellem'in Zeyd b. Harise ile Ümmü Eymen'e ve onların soyundan gelenlere beslediği sevgiyi fiilen görmüş olmasıydı. Bunun için Usame'nin oğlunu da buna kıyas ederek söylemiştir. "A1lah'lm, sen bu ikisini sev! Çünkü ben de bu ikisini seviyorum." Bu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellemiin, ancak Allah için ve Allah yolunda sevdiğini göstermektedir. Bundan dolayı Allah tarafından sevilmeyi kendi sevgisine bina etmiştir. Bu ise Usame ve Hasen için pek büyük bir menkıbedir. "Ve o ensardan bir adamdı." Kastedilen kişi ise Ümmü Eymen'in oğlu Eymen'dir. Babası da Ubeydullah b. Amr b. Hilal'dir. O da Hazredilerden el-Hubla oğullarından bir kişi idi. Hazredilerin azatlılarından Habeşli birisi olduğu da söylenir. Bu Zeyd b. Harise'den önce Ümmü Eymen ile evlenmiş ve ondan Eymen adındaki çocuğu doğmuştu. Eymen, Huneyn günü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte şehit düşmüştü. Eymen'in annesine nispet edilmesi ise babasına göre İslamdaki şerefinin ileri olması ve Nebiin Ehl-i Beytli nezdindeki şöhreti dolayısı iledir. Zeyd b. Harise de (daha sonra) Ümmü Eymen ile evlenmiştir. Ümmü Eymen, Nebi efendimizin babasından kendisine miras kalan dadısı idi. Ümmü Eymen'in, Zeyd'den Usame adındaki oğlu dünyaya gelmiştir. Ümmü Eymen, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra kısa bir süre yaşamıştır. "Tekrar et, dedi." Yani namazını tekrar kıl (iade et). el-İsmaill rivayetinde şu ifadeler de yer almaktadır: "Kardeşimin oğlu, sen namaz kıldığın! mı zannediyorsun? Hayır, gerçekten sen namaz kılmadın. Bu sebeple namazını iade et
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hayatta iken, bir kimse gördüğü bir rüyayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlatırdı. Bu sebeple Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlatacağım bir rüya görmeyi temenni ettim. Bekar bir delikanlı idim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde mescidde uyurdum. Rüyamda sanki iki meleğin beni alıp ateşe götürdüklerini gördüm. Bir de ne göreyim, tıpkı kurumuş kuyu gibi idi ve kuyuya benzer iki tarafının olduğunu gördüm. Orada kendilerini tanıdığım bir takım insanlar da vardı. Kendi kendime: Cehennem ateşinden Allah'a sığınırım, cehennem ateşinden Allah'a sığınırım, dedim. Beraberimdeki iki melek ile bir başka melek daha karşılaştı. O da bana: Korkma, dediler. Ben de bu rüyamı Hafsa'ya anlattım." [-3739-] "Hafsa da onu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlattı, şöyle buyurdu: Abdullah ne iyi adamdır! Bir de geceleyin namaza kalksa." Salim dedi ki: Bu sebeple Abdullah geceleyin ancak çok az bir süre uyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den, onun kızkardeşi Hafsa'dan rivayet ettiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hafsa'ya: "Şüphesiz Abdullah salih bir adamdır ... " dedi. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Abdullah b. Ömer b. el-Hattab'ın menkıbeleri" O Abadile'den (adı Abdullah olan ashabdan) biri ve ashab-ı kiramın fakihlerinden olup aralarında en çok hadis rivayet edenlerdendir. Annesi Maz'un'un oğulları Osman ile Kudame'nin kızkardeşleri Maz'un kızı Zeyneb -Raita da denilir-'dir. Hepsinin de sahabeliği vardır. Nebiliğin ikinci ya da üçüncü yılında doğmuştur. Çünkü onun Bedir günü 13 yaşında olduğu sabittir. Bedir gazvesi ise nübuvvetten onbeş yıl sonra cereyan etmiştir. Vefat tarihi ve onun, Haccac'ın bir adamı bu işle görevlendirilmesi üzerine zehirli bir harbenin ayağına temas etmesi sonucu gerçekleştiğine dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Bundan dolayı hastalanmış ve 74 yılının başlarında vefat ettiği zamana kadar bu hastalığı devam etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Alkame'den dedi ki: Şam'a geldim. İki rekat namaz kıldıktan sonra dedim ki: Allah'ım, bana yanımda oturacak salih bir kimseyi nasip et. Sonra bir topluluğun yanına gittim, onların yanında oturdum. Derken yaşlıca bir adam çıkageldi ve nihayet yanımda oturuverdi. Bu kimdir, diye sordum. Onlar: Ebu'd-Derda'dır dediler .. Ona: Ben yüce Allah'a salih bir insanın yanıma gelip oturması için dua etmiştim ve senin yanıma oturmanı nasip etti, dedim. Kimlerdensin dedi. Ben: Kufe ahalisindenim dedim. O,şöyle dedi: Yanınızda (Nebi efendimizin) nalınlarının, yastığının ve taharet suyunun görevlisi Ümmü Abd'in oğlu yok mu? Yüce Allah'ın şeytandan koruduğu -Nebiinin dili ile (ifade ettiği üzere) demek istemektedir- kişi aranızda yok mu? Aranızda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sır sahibi -ki o sırları ondan başkası bilmez- olan yok mu? (Devamla): Abdullah (b. Mes'ud), "Velleyli iza yağşa: Örtüp bürüdüğü zaman geceye andolsun" buyruğunu nasıl okur? Diye sordu. Ben de ona: "Ve'l-leyli iza yağşa, ve'n-nehari iza tecella, vezzekeri ve'l-unsa: Örtüp bürüdüğü zaman geceye, aydınlandığı zaman gündüze, erkeğe ve dişiye andalsun" diye okudum. Dedi ki: Allah'a yemin ederim Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu bana kendi ağzından, benim ağzıma (vasıtasız olarak) okutmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Muğire dedi ki: "Alkame Şam'a gitti. Mescide girdi. Allah'ım, bana beraber oturacağım salih bir arkadaş nasip et, diye dua etti ve Ebu'd-Derda'nın yanına oturdu. Ebu.'d-Derda: Sen kimlerdensin diye sordu. Ben Ko.fe halkındanım, dedi. Peki başkasının bilmediği (Nebi efendimize ait sırları bilen şahıs olan) sır sahibi aranızda yok mu -yahut sizden değil mi-? Bununla Huzeyfe'yi kastediyordu. Ben: Evet vardır, dedim. Peki aranızda -yahut sizden- Allah'ın Nebiinin dili (ifade ettiği üzere) ile ateşten koruduğu kimse yok mu, dedi. -Kastettiği şeytandan koruduğu kimse olan Ammar'dır.- Ben: Evet dedim. Peki aranızda -yahut sizden- misvak ve yastığın -yahut da sir€mn- sahibi (görevlisi) yok mu? Ben evet dedim. Peki, Abdullah (b. Mes'ud) "velleyli iza yağşa ve'n-nehari iza tecella ... : Örtüp bürüdüğü zaman geceye, aydınlattığı zaman gündüze ... andolsun"u nasılokurdu? Ben: Ve'z-zekeri ve'l-unsa: Erkeğe ve dişiye (andolsun)" dedim. Dedi ki: Bunlar az kalsın beni Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den dinlemiş olduğum bir şeyden vazgeçirecek noktaya gelinceye kadar üzerime gelip durdular." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ammar ve Huzeyfe'nin menkıbeleri" Ammar, Yasirlin oğludur. Künyesi Ebu.'l-Yakzan olup, el-Ansı nispetlidir. Annesi ise Sumeyye'dir. Erken dönemde kendisi ve babası İslama girmiş, Müslüman oldukları için işkenceye uğratılmışlardır. Ebu. Cehil annesini öldürmüşlli. O bakımdan İslamda ilk şehit kadın odur. Babası da erken bir dönemde vefat etmiştir. Kendisi ise Ali r.a. ile birlikte Sıffln'de öld,ürülünceye kadar yaşamıştır. Ömer tarafından Ko.felnin bazı işlerinin başına emir olarak tayin edilmişti. Bundan dolayı Ebu.'d-Derda onu ("aranızda" ve "sizden" diyerek) Ko.fe halkına.nispet etmiştir. Huzeyfe'nin babasının adı el-Yeman'dır, o Cabir'in oğlu, o Amrlın oğluolup Abs oğullarındandır. Ensardan Abdu'l-Eşhel oğulları ile antlaşmalı idi. Kendisi ve babası .el-Yeman ileride geleceği üzere İslama girmiştir. Huzeyfe de Ko.fe'nin bazı görevleri için Ömer tarafından tayin edilmiş idi. Ayrıca Medain emirliği de yapmıştır. Osman'ın öldürülmesinden kısa bir süre sonra o da Medain'de öldürülmüştür. Ammar ilk Müslüman olanlardandır. Huzeyfe de aynı şekilde İslama ilk girenler arasındadır. Ancak onun Müslüman oluşu Ammar'dan sonradır. Musannıf (Buhari)'ın onları bir arada başlıkta sözkonusu etmesi Ebu.'d-Derda'nın aynı hadiste her ikisinden övgüyle sözetmiş olmasıdır .. "Peki yanınızda Ümmü Abd'ın oğlu yok mu?" ifadesi ile kastedilen kişi Abdullah b. Mes'ud'dur. Bu sözleriyle onların Şam'a ilim öğrenmek için gelmiş olduklarını anlamış olduğunu kastetmektedir. Böylelikle onlara, yanlarında (Kufe'de başkalarına gerek duymayacakları kadar) ilim adamlarının bulunduğunu açıklamak istemiştir. Bu hadisten, muhaddis bir kimsenin, bulunduğu şehirdeki hadis alimlerinin bildiklerini bütünüyle öğrenmedikçe rihleye (yolculuğa) çıkmayacağı anlaşılmaktadır. "Nalinlerin görevlisi" Resulullah sallallShu aleyhi ve sellem'in nalinleri kastedilmektedir ki İbn Mes'ud bunları taşır ve bunlara gerektiği gibi dikkat ederdi. "Yastık (el-visad}" Müslim'in rivayetine göre İbn Mes'ud, Nebi saliaHa• hu aleyhi ve sellemden şöyle buyurmuş olduğunu nakletmiştir: "Kulağın, benim perdeyi kaldırmama ve benim karartırnın çıkardığı seste olsun." İşte bu, İbn Mes'ud'un bir özelliğidir. Bundan maksat da onun Nebi sallallShu aleyhi ve sellem'e hizmeti dolayısıyla onu övmek .ve bu işler dolayısıyla Nebi ile birlikteliğinin ileri derecede olduğunu ifade etmektir. Bu sebepler dolayısıyla da onda pek çok ilim bulunduğundan ötürü ilim tahsil eden bir kimsenin ondaki ilmi öğrendiği takdirde başkasına ihtiyaç duymayacağını anlatmaktır. "Yüce Allah'ın şeytandan -yani Nebiinin dili ile- koruduğu kimse" İbnu't-Tin'in iddia ettiğine göre "Nebiinin dili ile" sözünden kasıt, Nebi sallallShu aleyhi ve sellem'in şu buyruğudur: "Vay Ammar, onları cennete davet ederken onlar kendisini cehenneme davet edecekler." Bu açıklaması ihtimal dahilindedir. Aynı şekilde bununla Aişe radıyaHahu anhs'dan gelen merfu hadisin kastedilmiş olma ihtimali de vardır: "Ammar iki işten birisini seçmekte muhayyer bırakılırsa mutlaka onların en doğru olanını seçer." Bu hadisi Tirmizi rivayet etmiştir. Onun her zaman için iki işten en doğru olanını seçmesi, batılı emretmek vasfına sahip . olan şeytandan korunmuş olmasını gerektirmektedir. el-Bezzar da Aişe radıyallShu anhs'dan şu hadisirivayet etmektedir: Resulullah sallallShu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim: "O parmak uçlarına kadar iman ile doldurulmuştur." Kastettiği kişi Ammar olup, hadisin senedi sahihtir. İbn Sa'd, Tabakat'ında Hasen yoluyla şöyle dediğini zikretmektedir: Ammar dedi ki: Bir yerde konakladık. Ben de su çekmek üzere kırbamı ve kovarnı aldım. Nebi sallallShu aleyhi ve sellem: Seni, sudan engelleyecek kimseler, yanına gelecektir, diye buyurdu. Ben su başında iken deneyimli bir SÇlvaşçıyı andıran siyah bir adam ile karşılaştım, onu yere yıktım, deyip hadisin geri kalan kısmını zikretmektedir. Bu hadiste Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: "İşte o şeytandı" dediği de zikredilmektedir. Muhtemelen İbn Mes'ud bu kıssaya işaret etmiştir. Muhtasar'da da Fethu'j-Bari'de de böyle olmakla birlikte, buna işaret ettiği ihtimalinden sözedilmesi gereken kişi İbn Mes'ud değil, Ebu'd-Derda'dır. Aynı şekilde sözü geçen korunmak ile onun müşriklerin küfrü gerektiren sözü söylemesi için kendisini zorladıkları vakit, iman üzere sebat etmesine de işaret edilmiş olabilir. Bunun üzerine hakkında: "Kalbi iman ile mutmain olduğu halde zorlanan kimse müstesna"[Nahl, 106] buyruğu nazil olmuştur. Bir başka hadiste de: "Ammar parmak uçlarına kadar iman ile doludur" denilmektedir. Bu hadisi Nesai sahih bir senedie rivayet etmiştir. "Aranızda ondan başka kimsenin bilmediği Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sır sahibi yok mudur?" ibaresinde geçen "sır"dan kasıt, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine bildirdiği münafıklar ile ilgili hallerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a.'den rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Şüphesiz her ümmetin bir emini vardır ve elbette bizim eminimiz de -ey ümmet- Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'tır." Bu Hadis 4282 ve 7255 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Necranlılara dedi ki: Ben üzerinize gerçekten emin mi emin birisini göndereceğim. Ashabı(nın her biri kendi adına) ümitlendi. O da Ebu Ubeyde r.a.'ı gönderdi." Bu Hadis 4380,4381 ve 7254 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ebu Ubeyde b. el-Cerdıh'ın menkıbeleri" Ebu Ubeyde'nin adı Amir b. Abdullah b. el-Cerrah b. Hilal b. Uheyb b. Dabbe b. el-Haris b. Fihr b. Malik'dir. [Nesebi Nebi sallalliihu aleyhi ve sellem ile Fihr b. Malik'de birleşmektedir.]425 İkisi arasındaki Ata sayısı beş ata ile farklılık arzetmektedir. Bu durumda Ebu Ubeyde sayı bakımından Abd-i Menaf derecesindedir. "Şüphesiz her ümmetin bir emini vardır ve elbette bizim eminimiz -ey ümmet-" Emin, güvenilir, kabul edilen, beğenilen kimse demektir. Bu nitelik her ne kadar onunla diğerleri arasında ortak ise de, ifadenin akışı onun bu hususta daha ileri derecede olduğu izlenimini vermektedir. Fakat Nebi sallalliihu aleyhi ve sellem büyüklerin her birisine özelolarak bir fazileti tahsis etmiş ve o kimseyi o fazilet ile nitelendirmiştir. Böylelikle onun bu niteliği ile diğerlerinden daha ileri olduğunu göstermiş olmaktadır. Haya ile Osman'ı, hakimlik kudreti ile Ali'yi ve benzerlerini nitelendirmesi gibi. "Necranlılar": Yemen'e yakın bir belde halkıdır. İbn Sa'd, bunların Nebi sallalliihu aleyhi ve sellem'in huzuruna dokuzuncu yılda heyet olarak gelmiş olduklarını belirtmekte ve heyette bulunanların isimlerini vermiş bulunmaktadır. İleride buna dair geniş açıklamalar yüce Allah'ın izniyle Meğazi bölümünün sonlarında, musannıfın bunu zikrettiği yerde gelecektir. Enes yoluyla gelen hadisin Müslim'deki rivayetinde şu ifadelerde yer almaktadır: "Yemen ahalisi Nebi sallalliihu aleyhi ve sellem'in yanına geldiler ve, bizimle birlikte bize sünneti ve İslamı öğretecek bir adam gönder, dediler. O da Ebu Ubeyde'nin elinden tutarak: İşte bu, bu ümmetin eminidir, diye buyurdu." "Nebiin ashabı (kendi adlarına) ümitlendiler" ifadesi, Müslim'in ve elİsmaill'nin rivayetinde şu şekildedir: "Resulullah sallalliihu aleyhi ve sellem'in ashabı ben olurum diye ümit ettiler." Yani valiliği beklediler ve sözü geçen vasıf olan emaneti elde etme arzusu ile onu istediler. Yoksa bizatihi valiliği valilik olduğu için istemediler. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. MUS'AB B. UMEYR'E DAİR AÇIKLAMA : (bu bab'ın numarası yok) "Mus'ab b. Umeyr" b. Haşim b. Abdu'd-Dar b. Abdi Menaf "a dair." Ebu Zerr el-Herevı'nin rivayeti dışında bu şekildedir. Bunun için bir boşluk bırakmış gibidir. Zaten Cenaiz bölümünde, şehit düştüğü zaman onu sarmak için kefen bulunmadığına dair açıklamalar zikr edilirken faziletlerine ait bazı hususlar da geçmiş bulunmaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Hasen'den rivayete göre o Ebu Bekire'yi şöyle derken dinlemiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i --Hasen yanında iken bir insanlara, bir kendi. sine bakınırken-- minber üzerinde şunları söylerken dinledim: Benim bu oğlum seyyiddir. Ümit ederim ki Allah onun vasıtası ile Müslümanlardan iki kesim arasını ıslah edip düzeltecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Usame b. Zeyd r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisini ve Hasen'i alır ve, Allah'ım, ben bu ikisini seviyorum. Sen de bu ikisini sev, diye buyururdu veya bunun gibi dua ederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre "Huseyn b. Ali'nin başı Ubeydullah b. Ziyad'a getirilince bir leğene konuldu. O da (elindeki sopayla) dokunmaya koyuldu ve: Güzelliği hakkında bir şeyler söyledi. Enes dedi ki: Aralarında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e en çok benzeyenleri o idi. Huseyn'in saçları el-vesme denilen bitki ile boyalı (kınalı) idi
- Bāb: ...
- باب ...
Bera r.a.'dan dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i Hasen b. Ali omuzları üzerinde iken: Allah'ım, ben bunu seviyorum, sen de bunu sev, derken gördüm." Diğer tahric edenler: Tirmizî, Menakîb; Müslim, Fezail Tirmizî rivayet etti ve dediki: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe b. el-Haris dedi ki: "Ben Ebu Bekir r.a.'l Hasen'i taşımış olduğu halde şöyle derken gördüm: Yemin ederim ki Nebi'e çok benziyor. Ali'ye hiç benzemiyor. O sırada Ali de gülüyordu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer r.a. dedi ki: "Ebu Bekir dedi ki: Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hatırını Ehl-i Beyti hususunda gözetiniz
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. dedi ki: "Hasen b. Ali'den daha çok Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e benzeyen hiçbir kimse yoktu." Diğer tahric eden: Tirmizî, Menakîb Tirmizî rivayetinden sonra dediki: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer'den rivayetle --ki bir kimse ona ihramlı hakkında sormuştu-- Şu'be dedi ki: -zannederim sineği öldürmesi hakkında sormuştu- dedi ki: "Iraklılar sinek hakkında soruyorlar. öyle mi? Halbuki onlar Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızının oğlunu öldürmüşlerdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise: Bu ikisi dünyadan benim iki reyhanımdır, diye buyurmuştur." Bu Hadis 5994 numara ile gelecektir. Diğer tahric eden: Tirmizî, Menakîb Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "el-Hasan ve el-Hüseyn'in menkıbeleri" Buhari birçok menkıbede ortak oluşları dolayısıyla onları bir arada zikretmiş gibidir. Hasen çoğunluğun görüşüne göre hicretin üçüncü yılında ramazan ayında doğmuştur. Daha sonra doğduğu da söylenmiştir. Medine'de 50 yılında zehirlenerek ölmüştür. Bundan önce söylendiği gibi, bundan sonraki bir tarihte de öldüğü söylenmiştir. el-Huseyn ise çoğunluğun görüşüne göre dördüncü yıl Şaban ayında doğmuştur. Hicri 61 yılında Aşura günü Irak'ın Kerbela denilen yerinde öldürülmüştür. Muaviye ölüp de yerine Yezid'i tayin ettiğinde Kufe ahalisi el-Huseyn'e, ona itaat edeceklerine dair mektuplar yazdılar. Bunun üzerine el-Huseyn de yanlarına çıkıp gitti. Fakat Ubeydullah b. Ziyad ondan önce Kufe'ye vardı. Halkın önemli bir çoğunluğunu ona yardım etmekten vazgeçirdi. Onlar da birtakım şeyleri ümit ederek ve bazı şeylerden korkarak ona yardımdan geri kaldılar. Amcasının oğlu Müslim b. Aklı de öldürüldü. el-Huseyn onu kendisinden önce insanlardan adına beylat alsın diye göndermiş idi. (Ubeydullah b. Ziyad) onun için asker hazırladı. Aile halkından bir topluluk ile birlikte öldürülünceye kadar onunla savaştılar. Bu olay meşhurdur. Bunu açıklamaya girişerek sözü uzatmayacağız. Belki Fiten bölümünde bunu özetleme imkanını buluruz. 3748- "Ubeydullah b. Ziyadıa ... getirildi." Ziyad, Ebu Süfyan'ın oğlu diye anılan kimsedir. Ubeydullah da Muaviye oğlu Yezid'in Kufe emiri idi. Önceden geçtiği üzere em irliği döneminde el-Huseyn öldürülmüş ve ona başı getirilmişti. "Ve onun güzelliği hakkıhda bir şeyler söyledi." Tirmizi'nin rivayetinde: " ... ve ben bunun gibi güzel görmedim dedi" şeklindedir. "Onlar arasında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e en çok benzeyenleri idi." Kasıt onun Ehl-i Beyt'i {aile halkı)dır. 3752- "Hasen b. Alilden daha çok Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e benzeyen hiçbir kimse yoktu." Bu ifade daha önce geçen ve el-Huseyn b. Ali hakkında söylenmiş bulunan "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e en çok benzeyenleri idi" şeklindeki İbn Sırın'in rivayeti ile çatışmaktadır. Muhtemelen onların her birisi bazı organları itibariyle ona en çok benzeyen idi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Hasen ve el-Huseyn'in dışında benzeyen kimseler arasında Cafer b. Ebu Talib, onun oğlu Abdullah b. Cafer, el-Abbas b. Abdulmuttaliblin oğlu Kusem, Ebu Süfyan b. el-Haris b. Abdulmuttalib ile Selm b. Aklı b. Ebi Talib de vardır. Haşim oğullarından olmayanlar arasından da imam ŞafiiInin uzak atası es-Saib b. Yezid el-MuttaliblAbdi Şems oğullarından Abdullah b. Amir b. Kerız ve Kabis b. Rabia b. Adiy de bulunmaktadır. 3753- "Dedi ki: Irak halkı sinek hakkında mı soruyorlar ... " İbn Ömer Iraklıların basit bir şey hakkında soru sormaktaki istekleri ile oldukça değerli ve önemli şeylere karşı da kusurlu davranmalarından hayretini ifade etmek üzere böyle demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah r.a. dedi ki: "Ömer şöyle derdi: Ebu Bekir bizim seyyidimizdir ve bizim seyyidimizi kölelikten kurtarmıştır." Bu: sözleriyle de Bilal'i kastediyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Kays'dan rivayete göre; "Bilal, Ebu Bekir'e dedi ki: Eğer beni kendin için satın almış idiysen beni burada tut ve eğer beni ancak Allah için satın aldı isen beni Allah için yapmak istediklerimle baş başa bırak." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Bilal b. Rebah'ın menkıbeleri" İbn Sa"d"ın naklettiğine göre o eşraftan birisinin cariyesinden doğma idi. Annesinin adı Hamame"dir. Cumah oğullarından birisine aitti. Taberani ve başkalarında yer alan Enes"den gelen rivayete göre aslen Habeşli idi. Meşhur olan da odur. Nube"li olduğu da söylenmiştir. "Ebu Bekir'in mevlası (azatlısı)" Ebu Bekir b. Ebi Şeybe sahih bir sened ile Kays b. Ebi Hazim'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Bilal taşlar altına gömülmüş iken Ebu Bekir onu beş ukiyye karşılığında satın aldı." "Ömer derdi ki: Ebu Bekir bizim seyyidimizdir ve -Bilal'i kastederek- seyyidimizi azad etmiştir." İbnu't-TIn der ki: Bununla Bilal'in seyyidlerden (efendilerden) olduğunu kastetmektedir. Yoksa Ömer'den daha faziletli olduğunu kastetmek istememiştir. Başkası da birinci seyyid'i hakikat anlamında, ikincisini ise mecaz yollu ve tevazu olsun diye söylemiştir. Yahut da seyyidlik daha efdal olmayı gerektirmeyebilir. İbn Ömer der ki: "Ben Muaviye'den daha seyyidini görmedim." Halbuki o Ebu Bekir ve Ömer'i de görmüştür. "Bilal, Ebu Bekir'e dedi ki" O bu sözlerini Ebu Bekir'e halifeliği sırasında söylemiştir. "Beni Allah için yapmak istediklerimle baş başa bırak" ibaresi el-Kuşmthent rivayetinde "Allah için amelimle baş başa bırak" şeklinde, Ebu Usame'nin rivayetinde: "Beni bırak da Allah için am el edeyim" anlamındadır. İbn Sa'd da Tabakat'ta bu olayı naklederken şu fazlalığı zikretmektedir: "Ben gördüğüm kadarıyla mu'minin en faziletli ameli cihad etmektir. Bu sebeple Allah yolunda ribat yapmak istedim. Ebu Bekir ise Bilal'e: Allah için ve benim üzerindeki hakkım dolayısıyla, deyince Bilal, (Ebu Bekir) vefat edene kadar onunla birlikte kaldı. Fakat Ebu Bekir vefat ettikten sonra Ömer ona izin verdi. O da cihad etmek üzere Şam'a gitti. Orada Amevas taununda 18 yılında orada vefat etti. 20 yılında vefat ettiği de söylenmiştir." Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'tan dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni bağrına basarak: Allah'ım ona hikmeti öğret, diye buyurdu." Bize Ebu Ma'mer anlattı, bize Abdu'l-Varis anlattı: "Ve Allah'ım, ona kitabı öğret, diye buyurdu." Bize Musa anlattı, bize Vuheyb, Halid'den anlattı, deyip onun (Ebu Ma'mer) gibi hadisi zikretti. "Hikmet" ise nübuvvetin dışındaki hususlarda isabet etmek demektir. Diğer tahric edenler: Tirmizî, Menakîb; Müslim, Fedail Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "İbn Abbas" yani Abdullah b. el-Abbas b. Abdulmuttalib b. Haşim olup, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in amcasının oğludur. Künyesi, Ebu'I-Abbas'dır. Hicretten üç yıl önce doğmuş, 68 yılında Taif'te vefat etmiştir. Ashab-ı kiram'ın alimlerinden idi. Öyle ki, Ömer genç olduğu halde onu yaşlılar ile birlikte öne geçirirdi. Buhari onun hakkında kendisinin rivayet ettiği şu hadisi zikretmektedir: "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem beni bağrına bastı ve: Allah'ım, ona hikmeti öğret, diye buyurdu." Bir başka lafızda "ona kitabı öğret" şeklindedir. Burada "hikmet" ile neyin kastedildiği hususunda görüş ayrılığı vardır. Söylenen sözde isabetli olmak diye açıklandığı gibi, Allah'tan geleni iyice kavramak, aklın, doğruluğuna tanıklık ettiği husus, ilham ile vesvesenin kendisi vasıtası ile ayırt edilebileceği bir nur, doğru bir şekilde çabucak cevap vermek ve daha başka şekillerde açıklanmıştır. İbn Abbas ashab-ı kiram arasında Kur'an tefsirini en iyi bilen kişilerden idi. Yakup b. Süfyan da Tarih'inde sahih bir senedIe İbn Mes'ud'un şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Eğer İbn Abbas bizim yaşımıza gelmiş olsaydı, bizden hiçbir kimse onunla boy ölçüşemezdi." Yine İbn Mes'ud şöyle derdi: "İbn Abbas Kur'an'ın ne güzel bir tercümanıdır." Bu fazlalığı İbn Sa'd da bir başka yoldan Abdullah b. Mes'ud'dan diye rivayet etmiş bulunmaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a.'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Zeyd'in, Cafer'in ve İbn Revaha'nın şehit düştüklerini, şehadet haberleri kendilerine gelmeden önce Müslümanlara duyurdu ve şöyle dedi: Sancağı Zeyd aldı ve isabet aldı. Sonra onu Cafer aldı, o da isabet aldı. Sonra onu İbn Revaha aldı ve isabet aldı. --Gözlerinden de yaş akıyordu.-- Nihayet sancağı Allah'ın kılıçlarından bir kılıç aldı ve nihayet Allah onlara zafer nasip etti." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Halid b. el-Velid" b. el-Muğire b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum. b. Yakaza b. Murre b. Ka'b "ın Menkıbeleri" Nesebi Nebi sallallfıhu aleyhi ve sellem ile, aynı zamanda Ebu Bekir ile Murre b. Ka'b'da birleşmektedir. Künyesi Ebu Süleyman'dır. Ashab-ı kiramın ileri gelen suvarilerinden idi. Hudeybiye ile Mekke'nin fethi arasındaki dönemde Müslüman olmuştur. Mute gazvesinden iki ay önce Müslüman olduğu da söylenmiştir. Bu gazve ise 8 h. yılında Cumada ayında olmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Mesruk dedi ki: Abdullah b. Amr'ın huzurunda Abdullah (b. Mes'ud)'un adı geçince dedi ki: "Bu, benim Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i: Kur'an'ı şu dört kişiden öğreniniz, deyip önce Abdullah b. Mes'ud --diyerek saymaya başladığından beri-- sevdiğim ve sevmeye devam edeceğim kişidir." (Sonra saymaya şöyle devam etti): "Ebu Huzeyfe'nin mevlası Salim, Ubeyy b. Ka'b ve Muaz b. CebeL" (Abdullah b. Amr): Önce Ubeyy'i mi yoksa Muaz'ı mı saydı bilemiyorum, dedi. Bu Hadis 3760, 3806, 3808, 3999 numara ile gelecektir. Diğer tahric edenler: Tirmizî, menakÎb; Müslim, Fedail Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Ebu Huzeyfe" b. Utbe b. Rabia b. Abdi Şems"in mevlası (azatlısı) Salim'in menkıbeleri" Salim'in mevlası Ebu Huzeyfe b. Utbe, ashab-ı kiram'ın büyüklerinden idi. Nebi sallallfıhu aleyhi ve sellem ile Bedir'de bulunmuş, o günde babası kafir olarak öldürüldüğüne üzülmüş ve: "Ben onun akıllı birisi olduğunu gördüğümden dolayı Müslüman olacağını ümit ederdim, demiştir." Ebu Huzeyfe Yemame'de şehit düşmüştür. Salim de ilk Müslüman olanlardand!. Bu hadis ile onun Kur'an-ı Kerim'i bilen birisi olduğuna işaret edilmektedir. Daha önce Namaz bölümünde Mekke'den geldikleri sırada Kuba'da muhacirlere imamlık ettiği kaydedilmiş bulunmaktadır. Salim Bedir'e ve ondan sonraki gazvelere katılmıştır. Babasının adının Ma'kil olduğu söylenir. O ensardan bir kadının kölesi iken Ebu. Huzeyfe o kadın ile evlendikten sonra onu evlatlık edindiğinden ötürü Ebu. Huzeyfe'ye nispet edilmiştir. Buna dair açıklamalar da ileride Rada' (süt emme) bahsinde gelecektir. Salim de Yemame'de şehit düşmüştür
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu. Vail dedi ki: Mesruk'u şöyle derken dinledim: "Abdullah b. Amr dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ne çirkin konuşur, ne de çirkin konuşmaya gayret gösterirdi. Yine şöyle buyurmuştur: Aranızda en sevdiklerim ahlakı en güzel olanlarınızdır." [-3760-] Ayrıca şöyle buyurmuştur: "Kur'an okumayı şu dört kişiden öğreniniz: Abdullah b. Mes'ud'dan, Ebu. Huzeyfe'nin mevlası Salim'den, Ubey b. Ka'b'dan ve Muaz b. Cebel'den
- Bāb: ...
- باب ...
Alkame'nin (şöyle dediği rivayet edilmiştir): "Şam'a girdim. İki rekat namaz kıldıktan sonra: Allah'ım, bana yanıma oturacak (Salih) birisini nasip et, dedim. Yaşlıca bir adamın gelmekte olduğunu gördüm. Yaklaşınca: Umarım Allah duamı kabul etmiştir, dedim. Sen nerelisin dedi. Ben KUfelilerdenim dedim. Peki aranızda nalınların, yastığın ve abdest suyu taşınan mataranın görevlisi yok mu? Yahut aranızda şeytandan korunan kimse yok mu? Yine aranızda ondan başka kimsenin bilmediği sırrın sahibi yok mu? Ya Ümmü Abd'in oğlu (Abdullah b. Mes'ud) "Ve'l-leyli (suresin)"i nasıl okur, dedi. Ben de: "Ve'l-leyli iza yağşa, ve'nnehari iza tecella, ve'z-zekeri ve'l-unsa: Örtüp bürüdüğü zaman geceye, aydınlandığı zaman gündüze, erkeğe ve dişiye andolsun" diye okudum. O da bana dedi ki: Bunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana ağzından (arada kimse olmaksızın) ağzıma (böylece) okuttu. Fakat bunlar neredeyse beni geri döndürecekler. " Burada zikredilen son ayetin "ve ma halaka'z•zekera ve'l-unsa" şeklindeki okuyuşa döndürülmek istendiğini kast etmektedir. (Aynı, XVI)
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Yezid dedi ki: "Biz, Huzeyfe'ye, (ashab arasında) güzel görünüşü ve gidişi itibariyle Nebie en yakın kişinin kim olduğunu -onu bilip öğrenelim diye- sorduk. Dedi ki: Ben güzel görünüşü, gidişi, şekli ve şemaili itibariyle İbn Ümmü Abd'den daha çok Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e 'yakın (benzer) kimse bilmiyorum." Bu Hadis 6097 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Esved b. Yezid'den dedi ki: Ebu Musa el-Eş'ari r.a.'i şöyle derken dinledim: "Kardeşim ile birlikte Yemen'den geldik. Belli bir süre hep Abdullah b. Mes'ud'u -kendisinin ve annesinin Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna girdiklerini (çokça) gördüğümüz için- ancak Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Ehl-i Beyt'inden bir adam olarak düşünürdük." Bu Hadis 3484 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Abdullah b. Mes'ud" b. Gafil b. Hubeyb b. Şemah b. Huzeyl b. Mudrike b. İlyas b. Mudar "ın menkıbeleri" Babası cahiliye döneminde ölmüş, annesi Müslüman olmuş ve sahabeler arasına katılmıştır. Bundan dolayı bazı hallerde ona nispet edilmiştir. Kendisi erken Müslüman olanlardandır. İbn Hibban'ın onun yoluyla rivayet ettiğine göre İslama giren altıncı kişidir. Her iki hicrete de katılmıştır. İleride Bedir gazvesinde bulunduğu da kaydedilecektir. Kufe'de Ömer ve Osman tarafından Beytu'l-Mal'ın başına getirilmiştir. Ömrünün sonlarına doğru Medine'ye gelmiştir. Osman radıyAllahu anh'ın halifeliği döneminde 32 yılında altmışı aşkın yaşında iken vefat etmiştir. Ashab-ı kiram'ın alimlerinden olup, arkadaşlarının çokluğu ve ondan ilim öğrenenlerin fazlalığı dolayısıyla ilmi yaygınlaşanlardandır. Daha sonra musanmf (Buhari) bu başlık altında Huzeyfe'nin şu sözlerini nakletmektedir: "Görünüşü" yani huşOu "gidişi" yol alışı, tutumu "şekli, şemaili" yani yaşayışı, hali "(Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'e Abdullah b. Mes'ud'dan daha yakın) hiçbir kimse bilmiyorum" sözlerini zikretmektedir. Bu rivayet onun dışa yansıyan halinin güzel işlerine delil teşkil eden hususlardan birisidir, diye zikrediimiş gibidir. "Ümmü Abd'in oğlu" ile kast edilen Abdullah b. Mes'ud'dur. Onun annesinin künyesi Ümmü Abd idi. Hakim ve başkaları, Ebu Vail yolu ile Huzeyfe'den şöyle dediğini rivayet etIT!ektedir: "Muhammed sallall€ıhu aieyhi ve sellem'in ashabından mahfilz olanlar da andalsun biliyorlardı ki, Ümmü Abd'in oğlu Kıyamet gününde vesile itibariyle onların (Allah'a) en yakınları olacaktır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebi Muleyke dedi ki: "Muaviye yanında İbn Abbas'ın bir mevlası (azatlısı) bulunduğu halde yatsı namazından sonra vitiri bir rekat olarak kıldı. Mevlası İbn Abbas'a gidince dedi ki: Ona ilişme! Çünkü o, Reslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sahabelik yapmıştır." Bu Hadis 3765 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebi Muleyke'den rivayete göre "İbn Abbas'a denildi ki: Mu'minlerin emiri Muaviye hakkında ne dersin? O vitiri ancak bir reat olarak kıldı. İbn Abbas: O bir fakihtir, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye r.a. dedi ki: "Sizler bir namaz kılıyorsunuz. Andolsun biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile sohbet ettiğimiz halde onun böyle bir namaz kıldığını görmedik. Andolsun o bu ikisini --ikindiden sonra iki rekat namaz kılmayı kastetmektedir-- yasaklamıştı." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Muaviye" b. Ebi Süfyan b. Harb b. Umeyye b. Abdi Şems olup, asıl adı Sahr'dır. Ebu Hanzala diye de künyelenir. Mekke fethedilmeden Önce Müslüman olmuştur. Annesi ve babası ise ondan sonra İslama girmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikteliği (sahabeliği) olmuş ve ona katiplik yapmıştır. Kardeşi Yezid b. Ebi Süfyan'ın ölümünden sonra 19 h. yılında Ömer r.a. tarafından Dımaşk valiliğine atanmış ve bundan sonra Osman r.a.'ın halifeliği dönemine kadar bu görevi sürmüştür. Daha sonra Ali ve Hasen ile savaştığı döneme kadar da bu devam etmiştir. Daha sonra 41 h. yılında Müslümanlar ona itaat.üzere birleşmiş ve bu durum 60 yılında vefat ettiği zamana kadar böylece sürmüştür. Onun valiliği emirlik, savaş ve hükümdarlık dahil kesintisiz kırk yıldan fazla sürmüştür. "Yanında İbn Abbas'ın mevlası (azatlısı)" Kureyb "bulunduğu halde" "Ona ilişme, dedi" Yani onun hakkında bir şey söylemeyi ve onun yaptığına tepki göstermeyi bırak. "Çünküonun sahabeliği vardır." Yani o dayanaksız bir iş yapmaz. Bir Uyarı Buhari bu başlığı zikrederken fazilet ve menkıbe kelimesini kullanmayarak "zikru ذكر zikredilmesi" tabirini kullanmıştır. Çünkü fazilet bu başlıkta zikredilen hadisten anlaşılmamaktadır. Zira İbn Abbas'ın onun hakkında fakih ve sahabe oluşuna dair tanıklıkta bulunmasının zahiri ifadesi, pek çok fazilete delil teşkil etmektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün şöyle buyurdu: "Ey Aiş(e)! İşte bu Cibril'dir, sana selam söylüyor. Ben de: Ve aleyhisselamu ve rahmetullahi ve berekatuhu dedim. Sen benim görmediğimi görürsün. --Bununla Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i kastetmektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa el-Eş'ari r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Erkeklerden pek çok kişi kemale ermiştir. Kadınlardan ise İmran kızı Meryem ile Fir'avun'un hanımı Asiye'nin dışında kimse kemale ermemiştir. Aişe'nin diğer kadınlara üstünlüğü de tiridin diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Abdurrahman'dan rivayete göre o Enes b. Malik r.a.'i şöyle derken dinlemiştir: ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: "Aişe'nin kadınlara üstünlüğü tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir
- Bāb: ...
- باب ...
Kasım b. Muhammed'den rivayete göre Aişe'nin rahatsız olduğu bir sırada İbn Abbas gelerek dedi ki: "Ey mu'minlerin annesi, senden önce gitmiş bulunan sadık kimselerin, ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ve Ebu Bekir'in yanına' gidiyorsun. " Bu Hadis 4753 ve 4754 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Vail dedi ki: Ali, Ammar ve Hasen'i Kufe'ye. Kufelileri savaşa katılmaya çağırmak üzere gönderdi. Ammar bir hutbe irad ederek dedi ki: "Gerçekten ben çok iyi biliyorum ki o, onun dünyada da, ahirette de zevcesidir, fakat Allah, ona mı (Ali'ye mi) yoksa ona mı (Aişe'ye mi) uyacaksınız diye sizi sınamaktadır." Bu Hadis 7100 ve 7101 numara ile gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe r.anha'dan rivayete göre o Esma'dan iğreti bir gerdanlık aldı. Bu gerdanlığı kaybol lu. Bu sebeple Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ashabından bazılarını onu aramak üzere gönderdi. Namaz vakti girince abdest almadan namaz kıldılar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına geri geldiklerinde bu durumu ona şikayet ettiler. Bunun üzerine teyemmüm ayeti nazil oldu. Bu sebeple de Useyd b. Hudayr dedi ki: Allah sana hayırlı mükafat versin. Allah'a yemin ederim ki senin başına bir iş geldi mi mutlaka Allah senin için ondan bir çıkış yolu takdir etmiş ve o işi de Müslümanlara mübare"k kılmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Hişam'in, rivayetine göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hastalığında hanımlarının evlerini dolaşıyor ve Aişe'nin evine (bir an önce) sıra gelmesi arzusu ile: Yarın neredeyim, diye soruyordu. Aişe, benim günümün sırası gelince rahat etti, dedL
- Bāb: ...
- باب ...
Hişam, babasının şöyle dediğini nakletmektedir: "İnsanlar hediye vermek istedikleri zaman Aişe'nin gününü kollarlardı. Aişe dedi ki: Benim diğer arkadaşlarım, Ümmü Seleme'nin yanında bir araya gelerek: Ey Ümmü Seleme dediler. Allah'a yemin ederiz insanlar hediye vermek istedikleri zaman Aişe'nin gününü araştırıyorlar. Bizler de Aişe'nin istediği gibi hayır isteriz. Bu sebeple Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e söyle de insanlara nerede bulunuyorsa yahut kimin evine gitmişse ona hediyelerini orada vermelerini söylesin. (Aişe) dedi ki: Ümmü Seleme bu hususu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e söyledi. (Ümmü Selemel dedi ki: Ama benden yüz çevirdi. Tekrar yanıma geri gelince yine ona bu hususu hatırlattım. Yine benden yüz çevirdi. Üçüncü defa ona bunu hatırlatınca dedi ki: Ey Ümmü Seleme, Aişe hususunda beni rahatsız etme! Çünkü Allah'a yemin ederim ki aranızda onun dışında sizden herhangi bir kadın ile aynı yorganın altında iken üzerime vahiy inmemiştir." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Aişe r.anha'ın fazileti" es-Sıddik Ebu Bekir'in kızı es-Sıddika olup, annesi Üm mü ROmEm'dır. Daha önce nübuwetin alametleri bahsinde ondan sözedilmişti. İslam geldikten sonra ve hicretten sekiz yıl ya da ona yakın bir süre önce doğmuştur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellern vefat ettiğinde yaklaşık 18 yaşında idi. Nebi efendimizden pek çok şey bellemiş, ondan sonra da yaklaşık elli yıl daha yaşamıştır. Bu sebeple insanlar ondan çokça ilim öğrenmiş, ondan hükümlere, adaba dair pek çok şey nakletmişlerdir. Hatta şer'i hükümlerin dörtte birinin ondan nakledildiği söylenmiştir. Muaviye'nin halifeliği döneminde 58 yılında vefat etmiştir. Bundan sonraki yıl vefat ettiği de söylenmiştir. Doğru kabul edilen görüşe göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellern'den çocuğu olmamıştır. Ona kendisine künye vermesini isteyince, "Kız kardeşimin oğlunun adını künye olarak kullan" diye cevap vermesi üzerine Ümmü Abdullah künyesini almıştır. İbn Hibban Sahih'inde Aişe'den rivayet ettiğine göre Nebi ona bu künyeyi Abdullah b. ez-Zubeyr, Abdullah'ı tahnik etmek üzere getirdiğinde vermiş ve şöyle buyurmuştur: Bu Abdullah'tır, sen de Ümmü Abdullah'sın. Aişe dedi ki: O gün bugündür benim künye m bu olmuştur." "Aişe rahatsızlandı." Zayıf düştü demektir. "Senden önce gitmiş"; her şeyin önce olanına (farat) denilir. İbnu't-Tin der ki: Hadisten anlaşıldığına göre onun kesin olarak cennete gireceğini belirtmiş olmaktadır. O bu sözü de ancak Nebie dayanarak söylemiş olabilir. Kendisinin naklettiği hadis olan sekizinci (3775. hadis) hadiste belirtildiğine göre insanlar hediye vermek istedikleri vakit Aişe'nin gününü araştırırlardı. Bu hadiste belirtildiğine göre "Allah'a yemin ederim aranızda -onun dışında- sizden bir kadın ile aynı yorganın altında iken üzerime vahiy inmemiştir" buyruğu ile ilgili yeterli açıklamalar daha önceden Hibe bölümünde geçmiş bulunmaktadır. Bu hadis, Aişe'nin Hatice'den faziletli olduğuna delil gösterilmiştir. Ancak şu iki sebep dolayısıyla böyle bir sonuca varmak gerekmemektedir: Birinci sebep onun Hatice'yi bu kapsarnın içerisine sokmak istememiş olma ihtimalidir. Çünkü "aranızdan" ifadesi ile kastedilen muhatap olan kimsedir. Bu da Ümmü Selerne ve onu gönderenler yahut da o sırada mevcut olan diğer hanımlardır. İkinci sebeb e gelince, onun da kapsama gird@ var sayılsa bile özel bazı faziletlerin sabit olması mutlak olarak faziletin sabit olmasını gerektirmez. Nitekim "aranızda Kur'an'ı en iyi okuyanınız Ubey, feraiz ilmini en iyi bileniniz Zeyd'dir" hadisi ve benzerlerinde olduğu gibi. Aişe'nin bu özelliğinin hikmeti ile ilgili olarak sorulan soruya da babasının durumu ve konumu d91ayısıyla diye cevap verilmiştir. Çünkü babası çoğu hallerinde Nebi sallalliihu aleyhi ve sellernIden ayrılmamıştı. Onun bu özelliği kızına da sirayet etmiştir. Bununla beraber Nebi sallalliihu aleyhi ve sellern onu çok fazla da seviyordu. İleride yüce Allah'ın izniyle Hatice'nin tercümesi (biyografisi) verilirken buna dair geniş açıklamalar da gelecektir. es-Subki el-Kebir der ki: Bizim Allah için dinimizde kabul ettiğimiz husus şu ki: Fatıma daha faziletlidir, ondan sonra Hatice, ondan sonra Aişe gelir. Bu husustaki görüş ayrılığı ünlüdür. Fakat hakka tabi olmak daha doğru bir şeydir. İbn Teymiye der ki: Hatice ile Aişe arasındaki fazilet yönleri birbirine yakındır. O sanki bir hüküm belirtmemek görüşünü tercih etmiş gibidir. İbnu'I-Kayyim der ki: Eğer faziletten kas ıt Allah nezdinde sevabın çokluğu ise bu bilinemeyecek bir husustur. Çünkü kalplerin amelleri, azaların amellerinden daha üstündür. Eğer ilim çokluğu kastedilirse kesinlikle Aişe daha üstündür. Şayet aslın şerefi kastedilirse kaçınılmaz olarak Fatıma üstündür. Bu kızkardeşleri dışında kimsenin onunla ortak olmadığı bir fazilettir. Eğer seyyidlik (efendilik) şerefi kastedilirse bu hususta nas sadece Fatımaıyı sözkonusu etmiştir. Derim ki: Fatıma'nın diğer kzkardeşlerinden farkı şudur: Diğerleri önceden geçtiği üzere Nebi s.a.v. hayatta iken vefat etmişlerdir. Aişe'nin özelolarak sahip olduğu üstün ilme gelince, şüphesiz Hatice'nin de buna karşılık olabilecek özellikleri vardır. Çünkü Hatice İslam davetini ilk kabul eden ve ona davet eden, canıyla, malıyla ve büsbütün kendisini vermek suretiyle bu davanın sağlamlaşmasına yardım eden birisidir. Dolayısıyla onun kendisinden sonra Jelenlerin ecri gibi bir ecri de vardır. Bunun miktarını ise yüce Allah'tan başkası takdir edemez. Fatıma'nın en faziletli oluşu hususunda icma'ın gerçekleştiği ama Aişe ile Hatice arasında (hangisinin daha faziletli olduğu hususunda) görüş aynlığının devam ettiği de söylenmiştir